Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/938 E. 2023/1058 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/938 Esas
KARAR NO: 2023/1058 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/475 Esas – 2023/192 Karar
TARİHİ: 07/03/2023
DAVA: Sözleşmenin Uyarlanması
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; taraflar arasında 14/02/2017 tarihli protokolün akdedildiğini, buna göre alacaklı …’in müvekkili …’den olan 3.169.562 TL olan alacağının 1.593.229 kg (5,5 ve 6 mm. 1008-1006 kalite … A.Ş.’nin ürettiği kangal demir vasıfta ) demire dönüştürülerek müvekkili …’ce ifasının kararlaştırıldığını, 14/02/2017 tarihli protokol ile alacak-borçluluğun demir kalite ve miktarı itibariyle sabitlendiğini, faiz ve vade farkının söz konusu olmayacağını, demir miktarı/kalitesinin kesinlikle artmayacağını ve borçlu … aleyhine değişmeyeceğinin kabul edildiğini, protokol tarihi itibariyle …u adına kayıtlı bulunan “İstanbul İli, Arnavutköy İlçesi, … Köyü, … Mevkii Pafta …, parsel…’de kayıtlı 691 m2’lik taşınmazın” protokole konu alacağın güvencesini teşkil etmek üzere vefa sözleşmesi de akdedilip tapuya şerh verilerek alacaklı …’e devir edileceğini, taşınmaz malikinin, taşınmaz değeri ile sınırlı olarak-temin ederek, geri alım (vefa) sözleşmesinde yer alan şartlar muvacehesinde tekeffül ettiği gibi sözleşmenin imzalanması akabinde derhal tapu devri ve işletme rehni tesisi gerçekleştirileceğini, davalı tarafa devredilenin sadece taşınmazın kayden mülkiyeti olduğunu, 5 (beş) yıl içinde …’in taşınmazı kullanma, yararlanma, üzerinde şahsi ve/veya ayni hak tesis etme, devir ve temlik etme, hak ve yetkisi bulunmadığını, taşınmaz malikinin, taşınmazın kullanımı ve yararlanmasına devam edeceğini, protokole riayet edilerek borç ifa edildiğinde …’in gayrimenkulü malikine iade (devir ve temlik) edeceğini, … protokole riayet ederek 5 (beş) yıl içinde borcunu ifa etmeyecek olur ise …’in kayden maliki bulunduğu taşınmazı paraya çevirebileceğini, … borcun ifasında temerrüt eder ve 5 (beş) yılın sonunda borcu ifa etmemiş olur ise …’in, …’ye ilave süre verip vermemekte tamamen serbest olduğun, sözleşme akdedildikten sonra öngörülmesi mümkün olmayan Covid-19 pandemisinin (mücbir sebep) baş göstermesi muvacehesinde, birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de insan hayatı açısından son derece tehlikeli olan Coronavirüs (Covid-19) salgınının sadece insan sağlığını etkilemekle kalmadığını, ülkemiz de dahil olmak üzere tüm dünya çapında çok ciddi ekonomik yıkım ve sıkıntıları da beraberinde getirdiğini, yıllardır da hissedildiğini, döviz kurlarındaki olağanüstü artışlar ile müvekkilinin bu olumsuz süreçten maalesef fazlasıyla etkilendiğini beyanla taraflar arasında akdedilen 14/02/2017 tarihli protokolde müvekkilinin yükleniminin yeni/değişen sosyal ve ekonomik koşullar dikkate alınarak TBK 138 vd. maddeler kapsamında uyarlanmasına, yargılama giderinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı şirketin tel ve çivi imalatı yapıp satan firma olduğunu, davacının müvekkili şirketten almış olduğu demir sebebiyle 3.165.562,00 TL borçlandığını ve borcu ödemediği için davacının beyan ettiği gibi 1.562.229 kg demir olarak ödenmek üzere 14/02/2017 tarihinde borcun sabitlendiğini, davacının müvekkili şirketten aldığı demiri katma değer yaratarak daha fazla bir fiyatla satış yapan firma olduğunu, davacının müvekkili şirkete döviz olarak borçlanmadığını, almış olduğu demiri demir olarak ödemek üzere borçlandığını, davacı tarafın protokol gereği 2017 yılından başlamak üzere borcu ödenmesi kararlaştırılmışsa da, davacı tarafından borcun ödenmediğini, davacının basiretli bir tacir gibi hareket etme zorunluluğu bulunduğunu beyanla TMK madde 138 maddesinde belirtilen akdin uyarlama şartları bulunmayan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi’nin 07/03/2023 tarih ve 2022/475 Esas – 2023/192 Karar sayılı kararında; “Dava, taraflar arasındaki imza edilen sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması istemine ilişkindir. Somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasında imza edilen 14/02/2017 tarihli sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması, talep şartlarının oluşup oluşmadığı öyle ise miktarı hususunda toplanmaktadır. 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren ve 03/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen maddeye göre: MADDE 5/A- (1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.Bu kapsamda, 7155 sayılı Kanunun 26. Maddesinde belirtilen yürürlük tarihi olan 01/01/2019 tarihinden sonra açılan eldeki davanın, taraflar arasında imza edilen 14/02/2017 tarihli sözleşme kapsamında Covid-19 etkisi ve döviz kurlarındaki artışlar nedeniyle sözleşmenin yeni/değişen sosyal ve ekonomik koşullar dikkate alınarak uyarlanması istemine ilişkin olduğu, bu hali ile talebin bir miktar para/demir alacağına ilişkin olması nedeniyle TTK’nın 5/A maddesinde hüküm altına alınan zorunlu arabuluculuk dava şartının söz konusu olduğu, dava dilekçesinin ekinde arabuluculuk yoluna başvurulduğuna ilişkin belge ibraz edilmediği gibi dava dilekçesinin içeriğinde arabuluculuk yoluna başvurulduğunun belirtilmediği anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı tarafça Mahkememizin 13/12/2022 tarihli celsesinin 2 no.lu ara kararı gereğince yapılan ihtarattan sonra 19/12/2022 başvuru tarihli Arabuluculuk son tutanağı sunulmuş ise de İstanbul BAM 15. HD’nin 18/01/2021 tarihli, 2020/1654 E., 2021/95 K.sayılı ilamında da belirtildiği şekilde, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi gereğince arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğine dair emredici ve özel nitelikteki düzenlemesi dikkate alındığında, emredici ve özel nitelikteki bu düzenleme karşısında genel nitelikteki HMK m.115/3 hükmünün uygulanma yeri bulunmadığı, sonradan arabuluculuk dava şartının tamamlanmasını mümkün kılan bir düzenleme yer almadığından arabulucuya başvurulmaksızın açıldığı sabit olan davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile davanın arabuluculuk dava dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; Yerel Mahkemece davanın usulden reddine karar verildiğini, kararın hukuka aykırı olduğunu ve kaldırılması gerektiğini;14/02/2017 tarihli sözleşmenin uyarlanması davasının arabuluculuk dava şartına tabi olmadığını, elde ettikleri arabuluculuk tutanağının mahkemeye sunulduğunu, davanın alacak veya tazminat davası olmadığını, bu yüzden arabuluculuk zorunluluğunun bulunmadığını, borçlu olarak ikame ettikleri ve sözleşmenin değişen koşullara uyarlanmasını talep ettikleri davanın bir yönü ile menfi tespit talebi olduğunu, bu cümleden, alacak veya tazminat talep etmediklerini, bu yüzden kanunun aradığı manada bir başvuru zorunluğu olmadığını;Elde ettikleri arabuluculuk tutanağının mahkemeye sunulduğunu, bir an için davanın arabuluculuk dava şartına tabi olduğu kabul edilirse bu halde de dava ikame ettikten sonra Mahkeme’ye arabuluculuk tutanağını sunmuş olmaları dikkate alınarak yine de davaya devam edilmesi ve reddedilmemesi gerektiğini, yargılama şartı noksanlığının bilahare ikmal edilmiş olup, usul ekonomisinin de bunu gerektirdiğini beyanla Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında akdedilen 14.02.2017 tarihli protokoldeki edimlerin TBK’nın 138. maddesi uyarınca uyarlanması talebine ilişkindir. Mahkemece davanın, arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.06.12.2018 tarihli, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle TTK’ya eklenen 5/A maddesi uyarınca ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A/2. maddesi; “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesini havidir.Bir davada davanın konusu, dava dilekçesindeki talep sonucuna, yani neticei talebe göre belirlenir. Yukarıda açıklandığı üzere TTK’nın 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Somut dosyada ise davacının talebi, taraflar arasında akdedilen protokol ile yüklendiği edim yönünden, yaşanan Coronavirüs pandemisi nedeniyle aşırı ifa güçlüğünün oluştuğundan bahisle, sözleşmenin yeni şartlara uyarlanmasına ilişkin olup bir miktar alacağın veya tazminatın tahsili talep edilmemektedir. Bu minvalde dava arabuluculuğa tabi olmadığından Mahkemece verilen karar usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nın 353/1-a-4 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/03/2023 tarih ve 2022/475 Esas – 2023/192 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/06/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.