Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/902 E. 2023/839 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/902
KARAR NO: 2023/839
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/1114 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİHİ: 08/03/2023
DAVA: Müdürün Şirketi Temsil ve Yönetim Yetkisinin Kaldırılması ve Kayyım Atanması
KARAR TARİHİ: 18/05/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dairemize UYAP sistemi üzerinden elektronik olarak gönderilen dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, TTK. 630/2 ve 3 fıkraları gereği haksız eylemleri iddiası ile …’un şirketi temsil ve idare yetkisinin tamamen kaldırılmasını ve bu yetkilerin davacı tarafa verilmesini, bu talep yerinde görülmez ise şirketi idare ve temsil edecek tedbiren tarafsız bir kayyımın atanmasına karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/03/2023 tarih 2022/1114 Esas (Derdest Dava Dosyası) sayılı kararında; “TTK 630.maddesinde, geçici hukuki koruma konusunda özel bir hüküm bulunmadığından, genel hüküm olan HMK 389.vd maddeleri uygulanmalıdır. Geçici hukuki korumalardan olan ihtiyati tedbir, 6100 sayılı HMK’da 389 vd maddelerinde düzenlenmiştir.HMK’nun 389 maddesinde İhtiyati tedbir talebinin mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı, hakkın elde edilmesinin imkansız hale geleceği, hakkın elde edilmesinde gecikme nedeniyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması ihtimalinin mevcut olduğu hallerde ihtiyati tedbir şartlarının var olduğu kabul edilerek uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İhtiyati tedbir isteyen taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve ihtiyati tedbir türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden de haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır 390/3.maddesinde ise yaklaşık ispat koşulu aranmıştır. Ancak bu ispat koşununun mutlak bir ispat olarak anlaşılmaması gerekir. İddia ve savunma içeriğine göre davacı 21.02.2020 tarihinde 12.000 sermaye payından 4.000 adedini 100.000,00TL’ye satın aldığı ve davalının ise kalan 8.000 adet sermaye payına sahip şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğu ve davacının, davalının yönetim yetkisinin kötüye kullandığını iddia etmiş, yönetim yetkisinin kaldırılmasını istemiştir. Aralarında uyuşmazlık bulunan iki şirket ortağından birisinin, davanın devamı sırasında temsil ve ilzam yetkisini tek başına kullanması, davacı açısından önemli zararlara sebebiyet verileceği endişesini yaratabilir. Tarafların hak ve sorumluluk dengesinin korunması gerekir. Davalının temsil yetkisini kötüye kullandığı kesin olarak kanıtlanmamış olmakla birlikte, tarafların karşılıklı beyanlarından, aralarında uyuşmazlık bulunduğu, dosyaya getirtilen İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü yazısı ekindeki 12.05.2022 tarihli genel kurul tutanağının tutulduğu adres ve alınan karalar davacı iddiası dava dilekçesi ekinde sunulan deliler, cevap dilekçesi ile ortakların birbirine güvenlerinin zedelendiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, şirketin yönetimiyle ilgili olarak geçici hukuki koruma sağlanması için şartların bulunduğu kanaatine varılmıştır. Geçici hukuki koruma önlemi alınırken ve temsil yetkisinin tedbiren tamamıyla kaldırılması halinde, şirketin yönetimindeki süreklilik aksayacak, şirketin menfaatlerinin tam anlamıyla sağlanması güçleşecektir. Ancak davalının temsil ve ilzam yetkisi muhafaza edilmekle birlikte, davalının temsil ve ilzam yetkisinin kullanılmasını mahkememizce atanacak bir denetim ve onay kayyımın onayına bağlanması suretiyle gerekli hukuki koruma sağlanabilecektir. Bu gerekçelerle, davalı şirkete denetim ve onay kayyımı atanması suretiyle, davacının talep ettiği geçici hukuki korumanın sağlanması gerektiği kanaatine varılmıştır. Kabul edilen tedbir talebi, davalının yönetim hakkını ve temsil yetkisini bütünüyle kaldırmadığı gibi atanan kayyım her iki tarafın ve şirketin hak ve menfaatlerini gözeteceğinden, tedbir nedeniyle muhtemel bir zarar öngörülmediğinden, HMK 392.maddesi uyarınca taktiren teminat alınmasına lüzum görülmemiştir.”gerekçesi ile, “1-HMK 389 vd.maddeleri uyarınca davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile tarafların ortağı olduğu, İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı … Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi’ne denetim ve onay kayyımı olarak Mali Müşavir …’in atanmasına, 2- … Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi’nin yetkilisi olan davalı …’un, şirketle ilgili her türlü karar ve tasarruf işleminin (şirket malvarlığı üzerinde tasarruf etme, şirkete ait banka hesaplarından para çekme, kambiyo evrakı düzenleme ve şirket adına harcama yapma dahil her türlü işlemin) geçerliliğinin, mahkememizce atanan kayyımın onayına bağlanmasına,” karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle, yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketlerinin işleyişine sekte vuracak şekilde kayyım atamasına yönelik karar alındığını; ilgili karara göre özetle, müvekkili şirketin denetim ve onay organı olarak kayyım sıfatıyla Mali Müşavir …’in atandığını, Cevap dilekçesinde de belirttikleri üzere; müvekkili şirket ortağı …’un, şirketi davacının hiçbir surette eylemsel yaklaşımı olmaması nedeniyle adeta tek başına idare etmek durumunda bırakıldığını, müvekkili şirketin tüm mali ve emek yoğunluklu yükünün -vergisel yükümlülükler dahil olmak üzere- …’un üzerine davacı tarafından bilerek isteyerek bırakıldığını; davacının, uzun süredir şirket faaliyetlerine katılmadığı gibi aktif olarak çalışan bir şirkete ortak sıfatıyla zarar verecek eylemlerde bulunduğunu; bu tip bir eyleme en somut gösterilebilecek örneğin, Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı icra dosyası ile müvekkili şirket aleyhine açılmış icra takibi olduğunu; müvekkili şirketin ilgili icraya konu borcu olmaması nedeniyle borca itiraz edildiğini ve davacı tarafından müvekkili şirkete yönelik itirazın iptali ile dava açılmış olup ilgili davanın Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/1082 E. Sayılı dosyası ile derdest halde olduğunu; ortak olduğu şirkete hukuka aykırı şekilde sahte bir evrak ile icra takibi açabilmiş bir ortağın şirketin ihyasını ve devamlılığını ne kadar düşüneceği hususunun mahkemenin takdirine bırakıldığını, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin istinafa konu 08/03/2023 tarihli ara kararı uyarınca verilmiş kayyım atama kararının, ilgili ara kararın hilafında muhalefet şerhi sunmuş sayın üye …’nin de belirttiği üzere dosyaya neredeyse hiçbir delil ikamesi henüz yapılmamışken ve davacının iddiasını destekler bir tane dahi delil yokken verildiğini; daha üzücü olanının, başkan tarafından ekte mübrez belgede de görülen 09/02/2023 tarihinde kendi el yazı ve imzasıyla “tüm kayıtlar toplandıktan sonra duruşmadan talebin değerlendirilmesine” şeklinde bir beyanı olmasına karşın kendi beyanı hilafında bir karar tesis edildiğini; mahkeme başkanının 09/02/2023 tarihinde tüm kayıtların toplanmasını bekleyeceğini beyan ettiğini ancak mahkemece de ilgili tarih aralığında dosyaya bir tane dahi delil veya belge dahil olmadığını; davacı tarafından sunulmuş ve üzerine başkan tarafından not alınmış olan belgede özetle müvekkili şirketin iştigallerinden Getir bayiliğinden çıkıldığı ve şirketi zarara uğratıldığına atıf yapıldığını ancak belge ekine ne bir fatura sunulduğun ne de şirketi zarara uğratacak bir durumu belgeleyecek somut bir delil sunulduğunu; Getir bayiliğininde çıkma durumunun, davacının vekili sıfatıyla … tarafından alınmış karar doğrultusunda başlamış bir süreç olup nitekim davacının babası …’ın -davacının vekili sıfatıyla- şirkette aktif olduğu dönemde Getir bayiliğinin verimsiz olması nedeniyle alınmış bir karar olduğunu ve davacının vekili ve babasının ilk çıkış kararının direk imzasının bulunduğunu; hal böyleyken davacının kendisi tarafından bilinen bir sürecin dava açıldıktan hemen sonra alınmış bir kararmış gibi mahkemeye bir beyanda bulunulmuş olmasının davacı tarafından bakıldığında anlaşılabilir durum olduğunu; nitekim amaçlarının belli olduğunu ancak başkanın aynı tarihte tüm deliller toplandıktan sonra karar vereceğini belirtmiş olmasına karşın neredeyse delillerin hiçbiri ikame edilmemişken kararını kayyım atamaktan yana kullanmış olmasının taraflarınca anlaşılabilir olmaktan çok uzak bir durum olduğunu; nitekim delil ikamesine yönelik beyan ve itirazları mahkemenin ilgili kararına muhalefet şerhi sunan üye hakim tarafından da belirtildiğini, Müvekkili şirketin, Getir bayiliğinden çıkmışsa da oradan gelen meblağın şirketi kâra geçirmiş olup gelen nakitle başka bir teknoloji işinde faaliyete başlanıldığını, gelen her bir kuruşun değerlendirilmesi adına müvekkili şirket ortağı … tarafından azami gayret gösterilmekte olduğunu; şirket hesapları incelendiğinde tüm bu hususların tüm açıklığıyla görüleceğini; müvekkili şirketin yoğun girdi çıktı olan ve hızlı karar alınması gerekli bir faaliyette bulunmakta olup dışarıdan bir kayyıma her hususta danışılacak olmasının şirketin işleyiğine çok ciddi sekte vuracağını ve şirketi çalışmaz hale getireceğini; davacının asıl amacının her ne kadar bu durum olsa da şirketin hakim ortağı …’un bu durumdan çok ciddi maddi zarar göreceiğni, Davacı tarafından şirkete ortak olunduğunda hisse devri karşılığında …’a herhangi bir ödeme yapılmamakla birlikte şirkete borç olarak havale dahi yapıldığını; henüz daha ortaklığın başlarında dahi şirket ortağı sıfatıyla şirketi borçlandıran bir ortağın kayyım talebi ile şirketi daha da zarara uğratmasının kaçınılmaz olduğunu; davacı tarafından cevap dilekçesinde de belirttiklerini, müvekkili şirketin hiçbir faaliyetine katılım sağlanmadığını; her ne kadar yapılan genel kurulun taraflarına haber verilmediğinden bahsetmişlerse de kendilerine usule uygun tebligat yapıldığını; usule uygun yapılmış tebligata rağmen genel kurula katılmayıp buna ilişkin herhangi bir surette yasal hakkını da kullanma yoluna gitmeyen davacının hemen ardından müvekkili şirket aleyhinde icra takibi açma yoluna gittiğini, akabinde görülen davanın dermeyan edilerek ne yazık ki şirkete kayyım atanacak yola girildiğini; mahkemece 08/03/2023 tarihli ara karar uyarınca hukuka aykırı surette verilmiş kayyım atama kararının iptal edilmemesi halinde bir şirket hakkında mahkeme kararı sonrası telafisi mümkün olmayacak zararlara sebebiyet verileceğini; İleri sürerek, 08/03/2023 tarihli ara karar uyarınca müvekkili şirkete yönelik kayyım atama kararının öncelikle tedbiren iptaline, yapılacak istinaf incelemesi sonucu ilgili ara kararın kaldırılmasına dair karar verilmesi hususunu talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep; limited şirket müdürünün şirketi temsil ve idare yetkisinin kaldırılması talepli derdest davada; şirkete tedbiren kayyum atanması istemine ilişkin olup, mahkemece ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, davalı şirkete tedbiren denetim ve onay kayyımı atanmasına karar verilmiş, davalılar vekilince tedbir ara kararına yönelik istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 6100 Sayılı HMK’nun 394/1. fıkrası uyarınca; karşı taraf dinlenmeden verilmiş olan ihtiyati tedbir kararlarına, kararı veren mahkeme nezdinde itiraz edilebilir. Aynı Kanunun 394/5 fıkrası uyarınca; itiraz hakkında verilen karara karşı, istinaf kanun yoluna başvurulabilir. 6100 Sayılı HMK’ nın ” İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar” başlıklı 341.maddesi uyarınca; “İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.” Anılan madde gerekçesinde de değinildiği üzere, ihtiyati tedbir ve ihtiyati hacze ilişkin geçici hukukî koruma taleplerinin kabulü hâlinde itiraz imkânı bulunduğundan, önce bu yola (itiraz) başvurulması gerekli olup, ancak itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulabilir. Somut olayda; mahkemece verilen 08/03/2023 tarihli tedbir talebinin kabulüne dair ara kararda, istinaf kanun yolunun açık olduğu yazılmış ise de; bu karara karşı mahkeme nezdinde itiraz kanun yoluna başvurulmamış olup, ilk derece mahkemesi kararı istinaf kanun yoluna başvurulabilir nitelikte değildir. İzah edilen gerekçelerle, dosya istinaf incelemesi için dairemize gönderilmiş ise de, 6100 sayılı HMK’ nın 341/1 ve 394/5 maddeleri gereğince ihtiyati tedbir kararına karşı itiraz yolu tüketilmeden istinaf yoluna başvurulamayacağından, davalılar vekilinin istinaf başvuru dilekçesinin itiraz olarak kabulü ile bu konuda mahkemece duruşma açılarak bir karar verilmesi gerektiğinden, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 341/1, 394/5. maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 341/1 ve 394/5. maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenlerden alınması gereken 179,90.TL istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden taraflar üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 6-Dava dosyası dairemize UYAP sistemi üzerinden elektronik dosya olarak gönderildiğinden, ilk derece mahkemesine UYAP sistemi üzerinden iade edilmesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/05/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.