Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/778 E. 2023/1107 K. 06.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/778
KARAR NO: 2023/1107
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/01/2019
NUMARASI: 2015/409 Esas – 2019/25 Karar
DAVANIN KONUSU: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Menfi Tespit)
KARAR TARİHİ: 06/07/2023
Dairemizden verilen 15/04/2021 tarih ve 2019/1154 Esas – 2021/505 sayılı kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19/12/2022 tarih ve 2021/5176 Esas – 2022/9170 Karar sayılı ilamıyla bozulmakla; dosya incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasıyla davalı … bank AŞ tarafından icra takibi başlatıldığını, takip dayanağının 26.06.2009 tanzim, 15.08.2013 vade tarihli ve 195.000.TL bedelli bono olduğunu, müvekkilinin bonoyu boş olarak imzalayarak bankaya teslim ettiğini, müvekkili imzası yanında müşterek borçlu müteselsil kefil açıklaması olduğunu, müvekkilinin aslen dava dışı … isimli firmanın kullanacağı 750.000,00 TL limitli krediye ilişkin imzalamış olduğu 26.06.2009 tarihli Genel Kredi sözleşmesinde, yalnızca 100.000 TL tutarında meblağa kefil olduğunu, sözleşme içine yerleştirilen açık bonoyu da boş olarak imzalayarak bankaya teslim ettiğini, davalı banka tarafından yapılan takibin dayanağı senedin teminat senedi olduğunu, müvekkilinin 26.06.2009 tarihli genel kredi sözleşmesi ile kefil olduğu kredinin ödenerek kapatıldığını, müvekkilinin maliki olduğu taşınmaz üzerindeki 31.10.2006 tarihli ipoteğin de davalı banka tarafından 25.02.2011 tarihinde fek edildiğini, dolayısıyla müvekkilinin 26.06.2009 tarihli genel kredi sözleşmesindeki kefaletinin sona erdiğini, buna rağmen davalı bankanın kefaleti devam ettirdiğini, asıl borçlu tarafından imzalanan 17.02.2011 tarihli genel kredi sözleşmesinde kullanıldığını ve bir kısmı ödenmemiş krediye ilişkin ilk sözleşmedeki boş senede dayanarak başvuru yaptığını, müvekkilinin ilk kredi sözleşmesinin kefili olması nedeniyle 100.000.TL ile sorumlu olmasına karşın toplam alacağın 202.000 TL olduğunu iddia ettiğini, davalı bankaca ihtarnamede 155.180,44 TL borcun ödenmesi istenirken, takipte ana para borcunun 195.000 TL olarak yazıldığını, dava dışı asıl borçlunun bankaya borcunun 149.000.00 TL olarak bildirildiğini, bononun gerçek bir borç ilişkisinin ödenmesi için düzenlenmediğini, kredi sözleşmesi ile kullandırılacak krediye ek teminat olarak verildiğini belirterek, müvekkilinin davalı bankaya İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından ve kredi sözleşmesinden borçlu olmadığının tespitine ve sözleşme gereği verilen takip konusu senedin iptaline ve davalının % 20 kötüniyet tazminatı ile mahkumiyetine karar verilmesi talep ve dava etmiştir. Davacı vekili yargılama sırasında ibraz ettiği ıslah dilekçesi ile; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında müvekkili haciz ve satış tehdidi altında bulunduğundan, müvekkilinin 27.10.2016 tarihinde dosya kapak hesabının tamamını istirdat talepli olarak ödediğini belirterek, davanın konusunun istirdat talepli olarak devamına, ıslahla birlikte ekledikleri yeni vakıaların da dikkate alınması suretiyle davanın kabulüne, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile icra dosyasına ödenen meblağın davalıdan tahsiline, icra harçları ve temerrüt faizinin davalıdan tahsiline, icra dosyasına ödenen istirdat kayıtlı miktar üzerinden davalı aleyhine % 20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın süresinde açılmadığını, dava dilekçesinde belirtilen takip dayanağı senedin teminat senedi olduğu, kefaletin sona erdiği ve adeta tevil yolu ile ikrar ederek borç miktarının takip tutarı kadar olmadığı yönündeki iddiaların ispatlanması gerektiğini, davacının avalist sıfatıyla takip konusu alacaktan sorumlu olduğunu, davacı tarafından İstanbul 16. İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/78 E sayılı dosyası ile açılan dava da müvekkili banka lehine red kararı verildiğini, dava konu kambiyo senedinin kıymetli evrak niteliğinde olduğunu, tüm koşulları taşıdığını, söz konusu evrakın teminat senedi olmadığını, evrak üzerinde teminat ibaresi ve teminat kaydı bulunmadığını belirterek, davanın reddi ile davacının % 20 den az olmamak üzere icra inkar-kötü niyet tazminatı ile mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 18/01/2019 tarih ve 2015/409 Esas – 2019/25 Karar sayılı kararı ile; ” …26.06.2009 tarihinde düzenlenen bono o tarihte açılan 150.000 TL.lık taksitli krediyi kapsamaktadır. Söz konusu kredi vadesi olan 26.06.2010 tarihinde tasfiye edilmiş,Davacının davalı Banka ile ticari ilişkisinin 26.02.2011 tarihinde ipoteğin fekki tarihinde sona erdiği, bu tarihten sonra açılan kredilerle ilgisinin olmadığı, dolayısıyla senedin düzenlenme gerekçesi olan borç ortadan kalkmıştır. Bu yönü ile senet alınması değerlendirildiğinde davacının müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğu 26.06.2009 tarihli senede karşılık davalı Bankanın aynı tarihte dava dışı şirkete 150.000 TL.lık taksitli kredi açtığı, kredinin 26.06.2010 tarihinde tasfiye edildiği, dolayısıyla dava dışı şirketin davalı Bankaya borcu kalmadığı ve davacının borçluluk durumunun ortadan kalkacağı kanaatine varılmakla; Davanın kabulüne, davacının İstanbul .. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasında davalı alacaklıya borçlu olmadığının tespitine, davalının kötüniyeti ve ağır kusuru tespit edilemediğinden ve şartları oluşmadığından davacının tazminat talebinin reddine, karar verilerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. ” gerekçeleri ile; “1-Davanın kabulüne, davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasında davalı alacaklıya borçlu olmadığının tespitine, 2-Davalının kötüniyeti ve ağır kusuru tespit edilemediğinden ve şartları oluşmadığından davacının tazminat talebinin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yargılama sırasında, 2 bilirkişi tarafından düzenlenen 2 ayrı rapor ile haklı oldukları ortaya konulmasına rağmen; mahkemece 05.03.2018 tarihli hükme esas alınabilmesi ve delil olarak kabul edilmesi mümkün olmayan bilirkişi raporunun karara dayanak gösterildiğini, Bilirkişinin, görevlendirmesine aykırı davrandığını, mahkeme tarafından bilirkişiye icra dosyasındaki borçluluk durumu yönünden inceleme yetki ve görevi verilmiş olup, raporda, takip tarihi itibariyle veya takibe dayanak senet vade tarihi itibariyle alacak hesaplaması yapılmayarak, görevlendirmeye aykırı davranıldığını, takibe dayanak senedin vade tarihi (15/08/2013) itibariyle senet keşidecisi firmanın bankaya borcu olup olmadığının belirlenmesi zorunlu olmasına rağmen bu hususta bir değerlendirme yapılmadığını, Dava konusu icra takibine ilişkin senedin, teminat senedi olmadığını, davacı tarafça, dava konusu senedin sözleşmeye aykırı olarak doldurulduğu, bononun sadece 26.06.2009 tarihli kredi sözleşmesine istinaden verildiği, bu sözleşmedeki borcun ödenmesiyle herhangi bir ihtara gerek kalmaksızın bonodan kaynaklanan borcun da sona ereceğine ilişkin herhangi bir somut delil sunulmadığını, buna rağmen, raporda ön kabulle, takibe dayanak senedin düzenleme tarihinde kullandırılan 150.000 TL’lik kredi için teminat olarak alındığının belirtildiğini, bilirkişinin bu hatalı yorumuna dayanak oluşturacak herhangi bir delil/ belge bulunmadığını, bilirkişinin, davacının oluşturduğu gerçek dışı algılara taraf olduğunu, uyuşmazlığı hukuki bir ihtilaf olmaktan çıkarttığını, öznel değerlendirmelerini rapor haline getirdiğini, Davaya konu senedin, TTK m.776’da yer alan tüm koşulları sağlayan bir bono olduğunu, davacı, senet bedelinin ödenmesine rağmen hataen geri alınmadığını ileri sürmüş ise de, bu durumun kabul edilemeyeceğini, TTK m. 708 uyarınca, şayet poliçe ödense idi, ilgili poliçenin 2 iş günü içerisinde ibraz edilmesi gerektiğini, ibrazdan kaçınılması halinde ise, borçlunun borcunu TTK md.712 atfı ile başka bir bankaya tevdi etmesi gerektiğini, hataen bononun geri alınmadığı iddiasının hayatın olağan akışına aykırı ve davacının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, İspat yükünün menfi tespit davasını açan borçlu üzerinde olduğunu, kambiyo senetlerinde mücerretlik ” soyutluk ” ilkesinin cari olduğunu, bu ilke uyarınca kambiyo senedinden doğan hakkın asıl borç ilişkisinden bağımsız olduğunu ve kambiyo senedi düzenlenmekle yeni ve farklı bir borç oluşacağını, aynı zamanda ispat yükünün de soyutluk ilkesi uyarınca yer değiştirdiğini, mücerret borç ikrarını içeren bir senet düzenleyip alacaklıya verildiğinde, alacaklının hakkını dermeyan etmek için hukuki sebebi ispat etmek zorunluluğundan kurtulduğunu ve bu iddiayı ileri sürenin iddiasını ispat etmek zorunda olduğunu, Davacının teminat olarak gösterdiği tek şeyin ipotek koydurduğu evi olduğunu, ev üzerinden ipoteğin kaldırılmasının, fesih ihbarnamesi düzenlenmemiş olduğundan borcun ifa edildiği anlamına gelmeyeceğini, davacının kefil olduğu dava dışı … için gösterdiği teminatın 26.06.2009 tanzim 15.08.2013 vade tarihli bono olmadığını, burada teminatın davacının üzerine ipotek konulan evi olduğunu, zira, 100.000 TL’lik kefalet için hem eve ipotek konulması hem de teminat senedi düzenlenmesinin mantık dışı olduğunu, alacaklının terkin talebinde bulunması için alacağın tamamının ödenmiş olmasının zorunlu olmadığını, alacaklının bu hakkını istediği şekilde kullanabileceğini, bu sebeple davacının, evinin üzerindeki ipoteğin kalkmasının borcunun ifa edildiği anlamına gelmeyeceğini, Taraflar arasında yapılan Genel Kredi Sözleşmesi’nin müteselsil kefalet ile ilgili 38. maddesinde, kefaletin yazılı bir fesih ihbarnamesi alınıncaya kadar kendilerini bağlayacağının açıkça belirtildiğini, Davacının avalist olarak sorumluluğunun devam ettiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte; 26/09/2009 tarihinde kullandırılan kredilerin ödenmesinin senedin geçersizliği sonucunu doğurmayacağını, bononun vade tarihinde bankanın alacaklı olup olmadığına bakılmak gerektiği halde buna ilişkin bir değerlendirme de yapılmadığını, davanın konusu olmamasına rağmen, 17/02/2011 tarihinde imzalanan kredi sözleşmesinde davacının kefil olarak imzasının olmamasının onu kefalet sorumluluğundan kurtarmayacağını, ortada kefaletten dönme veya ibraya ilişkin herhangi bir belge bulunmadığını, yeni Borçlar Kanunu’nun yürürlük tarihinden (01/07/2012 ) öncesine ait kredi sözleşmelerinin çerçeve nitelikleri gereği, kefaletten ibra olunacaya kadar hüküm doğurmaya devam edeceğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN İLK KARARI: Dairemizin 15/04/2021 tarih ve 2019/1154 Esas – 2021/505 Karar sayılı ilk kararı ile; “…Dava, icra takibine dayanak bonodan kaynaklanan menfi tespit istemli olarak açılmış, yargılama sırasında icra takip dosyasına ödeme yapılmakla istirdat davasına dönüşmüştür. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takip dosyasına konu 26.06.2009 tanzim 15.08.2013 vade tarihli 195.000,00 TL bedelli bononun, dava dışı … isimli firmanın davalı banka ile imzaladığı 26.06.2009 tarihli Genel Kredi sözleşmesi kapsamında kullandığı kredinin teminatı olarak davalı bankaya verildiğini, 26.06.2009 tarihli Genel Kredi sözleşmesinde 100.000 TL limitle kefil olduğunu, kefil olduğu 26.06.2009 tarihli kredinin ödenerek kapatıldığını, maliki olduğu taşınmaz üzerindeki ipoteğin de davalı banka tarafından fek edildiğini, dolayısıyla 26.06.2009 tarihli genel kredi sözleşmesindeki kefaletinin sona erdiğini, daha sonra davalı bankanın, asıl borçlu ile imzalanan 17.02.2011 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında bir kısmı ödenmemiş krediye ilişkin olarak söz konusu bonoya istinaden kendisinden talepte bulunduğunu, takip dayanağı bonoyu boş olarak imzalayarak bankaya teslim ettiğini, senedin, teminat senedi olduğunu belirterek, takibe dayanak bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine ve bononun iptaline karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında ödeme yapılmakla ödenen bedelin istirdatını istemiştir. Davacı tarafça İstanbul 16. İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/78 Esas 2014/464 Karar sayılı dosyası ile, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takip dosyasına konu 26.06.2009 tanzim 15.08.2013 vade tarihli 195.000,00 TL bedelli bononun kambiyo senedi vasfında olmadığı, teminat senedi olduğu iddiası ile şikayette bulunulmuş, mahkemenin 29.04.2014 tarihli kararı ile, davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 12.HD’nin 2014/24030 Esas 2014/30247 Karar sayılı 15.12.2014 tarihli ilamı ile kararın onanmasına karar verilmiş, karar düzeltme talebinin de 15.12.2015 tarihinde reddine karar verilerek, karar kesinleşmiştir. Dava konusu 26.06.2009 tanzim 15.08.2013 vade tarihli 195.000,00 TL bedelli senedin keşidecinin dava dışı … San.Tic.Ltd.Şti, lehtarının …bank A.Ş. olduğu, davacının senedi dava dışı iki kefille birlikte müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, bilirkişi raporundan dava dışı … firmasının 17.02.2011 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında davalı bankadan kullandığı kredinin ödenmemiş borcunun bulunduğunun anlaşıldığı, senet metninde teminat amaçlı olarak verildiğine yönelik bir açıklama bulunmadığı, imzasının inkar edilmediği, şekli şartlarında bir eksiklik olmadığı görülmekle, davacının, dava konusu senedin sözleşmeye aykırı olarak doldurulduğu, senedin sadece 26.06.2009 tarihli kredi sözleşmesine istinaden verildiği ve teminat senedi olduğu yönündeki iddialarının 6100 sayılı HMK’nın 200 ve 201 maddeleri uyarınca yazılı delillerle ispatlanması gerektiği, dosya kapsamı ile davacı tarafça belirtilen hususlarda yazılı delil ibraz edilmediği gibi yemin deliline de dayanılmadığı görülmekle, ispatlanamayan davanın reddine, icra takibi durdurulmadığından koşulları oluşmayan davalının kötüniyet tazminatı talebinin de reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Kabule göre de; yargılama sırasında icra takip dosyasına ödeme yapılmakla davanın istirdat davasına dönüştüğü dikkate alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, sadece menfi tespit yönünden hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; “1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/01/2019 tarih ve 2015/409 Esas – 2019/25 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak sureti ile;Davanın REDDİNE, 2-Davalının, koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
YARGITAY BOZMA İLAMI: Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19/12/2022 tarih ve 2021/5176 Esas – 2022/9170 Karar sayılı kararı ile; “Dava, davalı banka tarafından davacı aleyhine bono nedeniyle başlatılan takip nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ve istirdat talebine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi’nce bononun teminat amaçlı verildiği ve anlaşmaya aykırı olarak sonradan doldurulduğunun yazılı delillerle ispat edilemediği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece, davalı banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak dava konusu bononun davalı bankadaki muhasebe kayıtları ile dava dışı şirketin kredi dosyaları ve kredi onay belgeleri incelenerek söz konusu bononun davalı bankaya verildiği tarih itibariyle dava dışı şirketin muaccel hale gelmiş bir borcunun olup olmadığının ve dava dışı şirketin kredi borcuna teminat olarak verilip verilmediğinin değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile oy çokluğu ile bozulmasına karar verilmiş olup Dairemizce duruşma yapılarak, usul ve yasaya uygun görülen bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, icra takibine dayanak bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile devamında takip dosyası kapsamında ödenen bedellerin istirdadı talebine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesi’nce davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı taraf istinaf başvurusunda bulunmuş, Dairemizce HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca kararın kaldırılması ile davanın reddine karar verilmiş, verilen karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19/12/2022 Tarih, 2021/5176 Esas – 2022/9170 Karar sayılı kararı ile bozulmuş olmakla, Dairemizce bozma ilamına uyularak ilamda belirtildiği şekilde davalı banka kayıtları ile dosya kapsamı üzerinde yapılacak inceleme ile rapor düzenlenmek üzere dosya bankacı bilirkişiye tevdi edilmiştir. Bilirkişi raporunda özetle; davalı banka şubesinde taraf vekillerinin katılımı ile yapılan incelemede dava dışı kredi borçlusu … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarında tahsis ettiği kredilere ilişkin belgeler ve dava konusu senedin banka muhasebe kayıtlarında tespitine ilişkin mahsup ve tediye fişlerine ulaşılamadığından borcun ve senedin varlığının kaydi olarak tespit edilemediğini, bononun davalı bankaya verildiği tarih itibariyle dava dışı şirketin muaccel bir borcunun bulunmadığını tespit ve mütalaa etmiştir. Tüm dosya kapsamının Yargıtay bozma ilamı kapsamında değerlendirilmesi neticesinde; davacı, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasına konu 26.06.2009 tanzim, 15.08.2013 vade tarihli, 195.000,00 TL bedelli bononun, dava dışı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin davalı banka ile imzaladığı 26.06.2009 tarihli Genel Kredi sözleşmesi kapsamında kullandığı kredinin teminatı olarak davalı bankaya verildiğini, 26.06.2009 tarihli Genel Kredi sözleşmesinde 100.000 TL limitle kefil olduğunu, kefil olduğu 26.06.2009 tarihli kredinin ödenerek kapatıldığını, maliki olduğu taşınmaz üzerindeki ipoteğin de davalı banka tarafından fek edildiğini, dolayısıyla 26.06.2009 tarihli genel kredi sözleşmesindeki kefaletinin sona erdiğini, daha sonra davalı bankanın, asıl borçlu ile imzalanan 17.02.2011 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında bir kısmı ödenmemiş krediye ilişkin olarak söz konusu bonoya istinaden kendisinden talepte bulunduğunu, takip dayanağı bonoyu boş olarak imzalayarak bankaya teslim ettiğini, senedin, teminat senedi olduğunu beyanla takibe dayanak bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine ve bononun iptaline karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında ödeme yapılmakla ödenen bedelin istirdatını istemiştir. Dava konusu 26.06.2009 tanzim, 15.08.2013 vade tarihli, 195.000,00 TL bedelli senedin keşidecisinin dava dışı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, lehtarının davalı … A.Ş. olduğu, davacının senedi dava dışı iki kefille birlikte müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, davalı banka kayıtlarından ve mevcut dosya kapsamından dava dışı şirketin, senedin verildiği tarihte davalı bankaya muaccel bir borcunun bulunduğunun tespit edilemediği, dolayısıyla senedin muaccel bir borcun ifası uğruna verilmediği, senedin tanzim tarihi ile aynı gün dava dışı şirket ile davalı banka arasında 100.000 TL limitli genel kredi sözleşmesinin imzalandığı, davacının da sözleşmeyi müteselsil kefil olarak imzaladığı, tüm bu sebeplerle senedin davacının kefil olduğu 26.06.2009 tarihli genel kredi sözleşmesinin teminatı olarak verildiğinin anlaşıldığı, söz konusu kredi borcunun ödendiği, davalı tarafından verilen ipoteğin de terkin edildiği, dolayısıyla davacının senedin konu edildiği takip nedeniyle davalı bankaya borçlu olmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne, davacıdan takip dosyası kapsamında tahsil edilen bedelin davalıdan istirdadına, davalı bankanın icra takibinde kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
G.D:Gerekçesi ayrıntılı kararda gösterileceği üzere; 1-Davanın kabulüne, davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sas sayılı icra dosyasında davalı alacaklıya borçlu olmadığının tespiti ile 301.666,76.TL’nin davalıdan istirdadına, 2-Davalının kötü niyeti tespit edilemediğinden şartları oluşmayan davacının tazminat talebinin reddine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 20.606,86 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 3.452,51 TL harcın mahsubu ile bakiye 17.154,35‬ TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine, 4-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 3.480,21‬ TL harç ile 1.267,90 TL tebligat/ bilirkişi ücreti gideri olmak üzere; toplam 4.748,11 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri var ise üzerinde bırakılmasına, 6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince davacı lehine hesap ve takdir olunan 45.233,35 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 9-Karar tarihi itibariyle ve Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 13.810,02 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 3.452,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 10.357,52‬ TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 10-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 38,00 TL karardan sonra sarf edilen tebligat gideri ve 24,38 TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş-dönüş gideri olmak üzere; toplam 183,68 TL yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına, 11-Davacı tarafından sarf edilen 2.000,00 TL bilirkişi ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 12-İstinaf yönünden davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 2. kısım 2. bölüm 17/c maddesine göre hesap ve takdir olunan 11.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 13-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, Dair olarak, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/07/2023