Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/776 E. 2023/909 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/776 Esas
KARAR NO: 2023/909 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ-: 23/12/2020
DAVA: Ticari Şirket (Şirkete Özel Denetçi Tayin Edilmesi)
KARAR TARİHİ: 25/05/2023
Dairemizden verilen 22/04/2021 tarih ve 2021/466 Esas – 2021/629 sayılı kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 18/01/2023 tarih ve 2021/5447 Esas – 2023/351 Karar sayılı ilamıyla bozulmakla; dosya incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, … San. Ve Tic.Ltd.Şti sermayesindeki %50 paya isabet eden 12.500 TL olan hissenin tamamını, Kartal …Noterliğinin 28/03/2008 tarih, … sayılı devir sözleşmesi ile bütün hak ve hukuki vecibeleri ile aktif ve pasifi ile birlikte , gayr, kabili rücu olarak devrettiğini, pay devrinin şirket pay defterine işlendiğini, karar defterinin birinci sayfasına işlenerek, ortakların devre muvafakatinin sağlandığını, pay devrinin tescil ve ilan işleminin davalı şirket ve suiniyetli diğer ortaklar tarafından yaptırılmadığını, pay devrinde gerekli tescil ve ilan işlemini yapmayan davalı şirket ve ortaklarının iyi niyetli olmadıklarını, davalı şirketin davacının şirketteki payını yasal gereklere uygun olarak devretmiş olmasına rağmen tescil ve ilan işlemini, kasıtlı ve suiniyetli olarak yapmadığını, bu nedenle münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş anonim ve limited şirketleri ile kooperatiflerin tasfiyelerine ve ticaret sicil kayıtlarının silinmesine ilişkin tebliğin 16. Maddesinin 2. Fıkrası hükümleri nazara alınarak, haklı davalarının kabulüne karar verilmesini, şirketin pay defteri ile noter onaylı ortaklar kurulu karar defterinin incelenmesi gerektiğini bu nedenle davanın kabulünü talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesi ile, TTK’nun 520. Maddesine göre sırası dahi değiştirilmeden devir işleminin tüm yasa maddelerine uygun olarak yapılması gerektiği, söz konusu yasa maddesine göre gerekli olan işlemlerden sadece noter sözleşmesi yapıldığı, söz konusu devir işlemi yasal olmadığı gibi kişiler arasındaki basit devir işlemi bile gerçekleşmediğinden bahisle davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 23/12/2020 tarih ve 2015/1153 Esas – 2020/939 Karar sayılı kararında; “….Mahkememizce yapılan yargılama kapsamında davalı şirketin pay defterinin temini ve incelenmesine yönelik olarak ara kararlar oluşturulmuş, ne var ki pay defterinin temini sağlanamamış ve incelenememiştir. Gelinen aşamada ihtilaf, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde noter sözleşmesi ile devredilen ve ortaklar kurulunca da muvafakat edilen davacıya ait limited şirket paylarının davalı …’a devrinin, şirkette pay defterine kaydının tespit edilmediği halde pay sahipliğinin davalı …’e geçip geçmediğine ilişkindir. Bu noktada Mahkememizce Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/1848 esas ve 2017/4574 karar sayılı bozma ilamındaki karşı oy gerekçesine iştirak olunarak; Davanın, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun yürürlüğünden sonra açılmış olduğu, TTK’nın Uygulanması ve Yürürlüğü Hakkındaki 6103 sayılı Yasa’nın 3. maddesinde aynı Yasa’nın 2. maddesine istisna getirilerek “Tarafların iradelerinden bağımsız olarak, kanunla düzenlenen hukuki ilişkilere, bunlar Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olsalar bile Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanacağı”nın düzenlendiği, pay devrine ilişkin hususların taraf iradelerinden bağımsız, kanunla düzenlenen hukuki ilişkiler olduğu için, bunların 6102 sayılı TTK’nın yürürlüğüne girmesinden sonra yeni kanun hükümlerine tabi olup somut uyuşmazlığa 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanması gerektiği kanaatine varılmıştır.Bu doğrultuda; limited şirket pay devrinin 6102 sayılı TTK’nın 595. maddesinde düzenlendiği, anılan maddeye göre pay devrinin ve devir borcunu doğuran işlemlerin yazılı şekilde yapılması, tarafların imzalarının Noterce onaylanmasının zorunlu olup, mülga 6762 sayılı TTK 520/1 maddesinde yer alan “Bir payın devrinin, şirket hakkında pay defterine kaydedilmek şartıyla hüküm ifade edeceğine” ilişkin düzenlemenin 6102 sayılı TTK 595 maddesine alınmamış olduğu, buna göre 6102 sayılı Kanunun, devir keyfiyetinin pay defterine yazımını zorunlu görmediği, genel kurulun devre onay vermesi veya vermiş sayılmasının pay sahipliği sıfatının kazanılması için yeterli sayıldığı, buna göre davacının, davalı şirketteki paylarını davalı …’e 6103 sayılı Yasa’nın 3. maddesine göre, uyuşmazlıkta uygulanması gereken 6102 sayılı Kanunun 595. maddesine uygun şekilde devir etmiş olduğu, yine, TTK 620. maddesine uygun şekilde ortaklar kurulunca devre onay verildiği, pay devrinin ortaklar kurulunun onama kararı ile tamamlandığı, devir keyfiyetinin pay defterine yazılmasının, pay sahipliğinin kazanılmasında ya da kaybedilmesinde etkili olmayan bir usul işlemi olduğu kanaatiyle davacının davalı şirketteki hissesinin davalı …’e devrinin tescil ve ilanına dair karar vermek gerekmiştir. 08/04/2008 tarihli ortaklar kurulu kararı ile ayrıca, davalı …’ün davalı şirkete müdür olarak atanmasına karar verildiği, bu kararın Bakırköy … Noterliğinin 02/03/2010 tarih ve … yevmiye numarası ile tasdik edildiği halde, buna ilişkin ticaret sicili nezdinde herhangi bir tescil ve ilanın yapılmadığı, aynı ortaklar kurulu kararı ile müdürlük yetkisinin son bulduğu oy birliği ile kararlaştırılan davacının, işbu hususun tescilini artık müdür olarak şirket adına yaptıramayacağı, bunu Mahkememizden talep etmekte hukuki yararının bulunduğu değerlendirilmekle, davalı …’un, davalı şirkete 08/04/2008 tarihinde müdür olarak atandığının tescil ve ilanına dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. …”gerekçesi ile, Davanın kabulü ile; davacının davalı Tasfiye Halinde … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ndeki hissesini 28/03/2008 tarihinde davalı …’e devrettiğinin, ayrıca 08/04/2008 tarihinde davalı …’ün davalı şirkete müdür olarak atandığının Ticaret Sicil Müdürlüğüne tescil ve ilanına, Karar kesinleştiğinde keyfiyete ilişkin ticaret sicil müdürlüğüne müzekkere yazılmasına, karar verilmiş ve karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf dilekçesi ile, Huzurdaki dava konusu işlem tarihi 28/03/2008 olduğunu, Müvekkilinin cevap dilekçesinde aynı iddialarla Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2010/126E. Sayılı dosyası ile 2010 yılında bir davanın daha görüldüğünü, o davadaki bilirkişi raporunu dilekçesi ekinde sunduğunu dile getirmesine rağmen derdestlik itirazı dikkate alınmadan ve bahse konu davanın akıbeti araştırılmadan ve dosyanın celbi sayın mahkemece sağlanmadan verilen karar usul ve kanuna aykırı olduğunu, Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/126E. Sayılı dosyasında yer alan 25.04.2011 tarihli rapora göre; Sicil dosyası olmadan, ortakların isim ve payları belirlenmediğinden ibraz edilen ortaklar kurulu kararının devre, ortaklar tarafından kanuni çoğunlukla karar verildiğinin tespiti için yeterli olmadığı, Pay defteri ibraz edilmediğinden, devir işleminin pay defterine kayıt edildiğinin tespit edilmediği, Pay devirinin ortaklar pay defterine kayıt edildiği tespit edilmediğinden, ticaret siciline tescil ve ilan edilemeyeceği, denmiştir. Sayın mahkeme huzuruna rapor sunulmasına rağmen dikkate alınmadığını, 22.10.2019 tarihli “KAYYIM RAPORUNA” rapora göre; Mali müşavirle yapılan görüşmede, Ortaklar Kurulu Karar Defterini ve Pay Defterini davacı …’ e teslim ettiğini, davacı tarafın defterleri kaybettiğini beyan ettiğini, Ortaklar pay defterinin ibraz edilememesi nedeni ile bu hususta bir görüş oluşturulamadığı, kanaati belirtildiğini, Sonuç olarak pay devirinin ortaklar pay defterine kayıt edilmemesinden dolayı davanın reddi gerekirken, sayın yerel mahkeme bunun aksine davanın kabulü yönünde karar verdiğini, bu kararın usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, .Huzurdaki dava konusu işlem tarihi 28.03.2008, dava tarihi 25.11.2015 olduğunu, Derdest bir dava var iken ve işlem tarihi itibariyle davamıza uygulanması gereken kanun, 1957 tarihli 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 520 olması gerekirken, sayın mahkemece 6102 sayılı TTK madde 595 uygulanarak dava karara bağlanmıştır. 6762 sayılı TTK. madde 520: Bir payın devri, şirket hakkında ancak şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmek şartiyle hüküm ifade eder. Demekte olduğunu, Ancak pay devri, ortaklar pay defterine kayıt edilmediğini, dolayısıyla kanunun emredici kuralı var iken, sayın Yargıtay’ ın yerleşik içtihatları var iken, hem aynı konuda görülmüş bir dava bulunmasına, hem de yapılan işlemin üzerinden 8 yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen, açılan yeni davada yeni kanun hükümlerinin uygulanarak davanın kabulü yönünde karar verilmesi, hukukun temel ilkeleriyle de çelişmekte olduğunu, Ayrıca müvekkiline dava süresince usulüne uygun şekilde tebligatlar yapılmadığı, davanın sürdüğü aşamalardan bu sebeple haberdar olmadığı, davayı takip edemeyen müvekkili hakkını da yeterince savunamadığını,Davada uygulanması gereken kanun 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu olduğunu, buna göre de açılan dava haksız ve hukuka aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, bu mümkün değil ise dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN İLK KARARI: Dairemizin 22/04/2021 tarih ve 2021/466 Esas – 2021/629 Karar sayılı ilk kararı ile; “…Bu durumda, yukarıda anılan yasa hükmünde açıklanan ve devrin şirket yönünden geçerli olması için öngörülen devrin şirkete bildirilip pay defterine kaydı işlemi henüz gerçekleşmemiş bulunmaktadır. Devir işlemi tekemmül etmediği ve davacının halen şirket kayıtlarında ortak ve müdür olarak gözüktüğü, davalı cevap dilekçesi ile ve 27/04/2016 tarihli ön inceleme duruşmasındaki beyanı ile;” hisse devir sözleşmesi ile davacı hissesini devraldığını, başkaca işlem yapılmadığını, devir işleminin gerçekleşmediğini, devir işleminin yasal şartlara uygun olarak yapılmadığı,” belirtilmiştir. Her ne kadar şirket Pay defteri ibraz edilmemiş olsa da dosya kapsamı ile hisse devrinin pay defterine işlenmemiş olduğu sabittir. Ayrıca devir 28/03/2008 günü yapılmış olduğundan 6102 sayılı TTK’nın 595. maddesinin uygulanması hatalı olup, devrin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 6762 sayılı TTK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bu durumda 6762 sayılı TTK’nin 520. maddesine göre geçerli bir devir bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi yerinde olmayıp davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/8505 Esas- 2018/1909 Karar sayılı kararıda benzer mahiyettedir.) Sonuç itibariyle, yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkeme kararının HMK. 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle, davanın reddine yönelik karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; “Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/12/2020 tarih ve 2015/1153 Esas – 2020/939 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak sureti ile;1-Davanın REDDİNE,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
YARGITAY BOZMA İLAMI: Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 01/12/2022 tarih ve 2021/3116 Esas 2022/8583 Karar sayılı kararı ile; “Somut olayda davacı vekilince, pay devri ve yönetici atanmasına ilişkin kararın tescili talep edilmiştir. Ancak Bölge Adliye Mahkemesince kurulan nihai hükümde, davacının müdür atama kararının tescili talebine ilişkin Anayasa’nın ve 6100 sayılı Kanun’un aradığı anlamda herhangi bir gerekçe oluşturulmamış olup kurulan red hükmünün yalnızca pay devrine ilişkin istem bakımından gerekçelendirildiği anlaşılmıştır. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince tarafların talep ve iddialarının tümünü karşılar biçimde denetime elverişli hüküm kurulması gerekirken davaya konu taleplerden biri hakkında gerekçe oluşturulmaması doğru olmamış kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.” gerekçeleri ile, Davacı vekilin bozma kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının REDDİNE, Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, ” oy birliği ile karar verilmiş olup; Dairemizce duruşma yapılarak, usul ve yasaya uygun görülen bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dava, davalı limited şirketteki davacı payının ve şirket müdürlüğünün davalı …’e devredildiğinin tespiti ile devrin Ticaret Sicilinde tescil ve ilanı istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulü ile; davacının davalı Tasfiye Halinde … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ndeki hissesini 28/03/2008 tarihinde davalı …’e devrettiğinin, ayrıca 08/04/2008 tarihinde davalı …’ün davalı şirkete müdür olarak atandığının Ticaret Sicil Müdürlüğüne tescil ve ilanına, karar kesinleştiğinde keyfiyete ilişkin ticaret sicil müdürlüğüne müzekkere yazılmasına karar verilmiş ve karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin müvekkilinin cevap dilekçesinde aynı iddialarla Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2010/126E. Sayılı dosyası ile 2010 yılında bir davanın daha görüldüğünü, dile getirmesine rağmen derdestlik itirazı dikkate alınmadan verilen kararın usul ve kanuna aykırı olduğuna yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Davalı cevap dilekçesi ile, aynı konuda Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2010/126 E. Sayılı dosyası ile 2010 yılında bir davanın daha açıldığını belirtip bu dosyada alınan bilirkişi raporunu cevap dilekçesine eklediği halde mahkemece bu davanın akıbetinin araştırılmadığı, derdestlik veya kesin hüküm dava şartı oluşturup oluşturulmadığının değerlendirilmediği tesbit edilmiştir. Dairemizce, İstanbul Anadolu 2. ATM. (Kapatılan Kadıköy 2. ATM.)’ye müzekkere yazılarak; 2010/126 Esas sayılı dosyasının karara çıkıp çıkmadığı, çıkmış ise kararın kesinleşip kesinleşmediği, kesinleşmiş ise kararın kesinleşme şerhli örneğinin ve dava dosyasının çıkartılarak istinaf incelemesine esas olmak üzere Dairemize gönderilmesi istenmiş gelen cevabi yazıda; mahkeme dosyasında taraflarca karar tebliği talep edilmediğinden ve dosyada gider avansı da bulunmadığından karar kesinleşmemiş olup, gerekçeli karar yazı ekinde gönderildiği belirtilmiştir. Gönderilen İstanbul Anadolu 2. ATM. (Kapatılan Kadıköy 2. ATM.)’ye ait 25/06/2012 tarih ve 2010/126 Esas-2012/670 Karar sayılı kararı incelendiğinde; Davacı … tarafında Davalı …’e yönelik 10/03/2010 tarihinde açılan davanın H.M.K.nun 150/1 maddesi hükmünce işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak , üç aylık hak düşürücü süre içinde yenilenmeyen davanın H.M.K.nun 150/5 maddesi hükmünce açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Bir davada derdestliğin kabul edilebilmesi için varlığı gerekli üç koşul birlikte aranır. Bunlar: 1- Bu davanın daha önce aynı veya başka bir mahkemede açılmış olması; 2-Davanın görülmekte ( derdest ) olması; 3- Daha önce açılmış ve görülmekte olan o dava ile ikinci davanın yani bu davanın aynı olması koşullarıdır. Somut olayda, İstanbul Anadolu 2. ATM. (Kapatılan Kadıköy 2. ATM.)’ye ait 2010/126 Esas sayılı dosyası ile yapılan yargılama sonucunda, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Davanın açılmamış sayılması kararı temyizi kabil niteliktedir. Ancak, derdestlik yönünden kararın temyiz edilmeyerek veya temyiz aşamasından geçerek kesinleşmesini aramaya gerek yoktur. Burada davaların takipsiz bırakılmasını önlemek amacı güdülmüştür. Davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararların kesin hüküm oluşturmayacağı da yasa gereğidir, bu nedenle İstanbul Anadolu 2. ATM. (Kapatılan Kadıköy 2. ATM.)’ye ait 25/06/2012 tarih ve 2010/126 Esas-2012/670 Karar sayılı dosyasının derdestlik oluşturmayacağı ve verilen kararın mahiyeti gereği de kesin hüküm oluşturmayacağı tesbit edilmiştir. ( Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2016/5240 Esas- 2017/11253 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.) Davalı vekilinin somut davada uygulanması gereken kanun 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu olduğunu, buna göre de açılan dava haksız ve hukuka aykırı olduğuna ve mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, Davalı şirketin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarası ile 20/02/2007 tarihinde kayıt olduğu, 20/02/2007 tarihinde şirket kuruluş ana sözleşmesinin tescil edildiği, 26/02/2007 tarihli sicil gazetesinde ilan edildiği, şirketin kuruluş sermayesinin 25.000,00 TL. Olduğu, şirket ortaklarının 12.500,00 TL. Sermaye ile %50 hisseye sahip … ile 12.500,00 TL. Sermaye ile %50 hisseye sahip davacı … olduğu, şirket ana sözleşmesinde ilk 10 yıl için davacı …’in şirket müdürü olarak seçildiği tesbit edilmiştir. Kartal … Noterliğinin 28/03/2008 tarih ve … yevmiye numaralı hisse devir sözleşmesi ile, davacının davalı şirketteki hissesinin tamamını davalı …’e devrettiği tesbit edilmiştir. Davalı şirketin 08/04/2008 tarihli ortaklar kurulu kararı ile, yukarıda anılan hisse devrinin kabulüne ve devir hususunun şirketin pay defterine işlenmesine, ayrıca davacının müdürlük yetkisinin sona erdiğinin tespiti ile davalı …’ün 10 yıl süre ile şirket müdürlüğüne atanmasına dair oy birliği ile karar verildiği , bu kararın …, …, … tarafından imzalandığı ve kararın Bakırköy .. Noterliğinde 02/02/2010 tarih ve … yevmiye ile onaylandığı belirlenmiştir. Mahkemece yapılan yargılama kapsamında, davalı şirketin pay defterinin temini ve incelenmesine yönelik olarak ara kararlar oluşturulmuş, pay defterinin temini sağlanamamış ve incelenemediği tesbit edilmiştir. Mahkemece, 13/02/2019 tarihli duruşma ara karar ile davalı şirkete temsil kayyumu atanmıştır. Kayyum tarafından düzenlenen 24/10/2019 tarihli raporda;” davacının birdirmiş olduğu davalı şirketin mali müşavirliğini yapan …ın bildirilen telefon ile arandığını, ortaklar kurulu karar defteri ve ortaklar pay defterinin kendisinde olmadığını, defterin davacı …’e teslim edildiği ve defterlerin davacı tarafça kaybedildiğinin beyan edildiğini, söz konusu defterlere ulaşamadığını,” belirtmiştir. 6762 Sayılı TTK’nun 520/1. maddesine göre, limited şirkette ortaklık payının devri ortaklık pay defterine kayıt edilmedikçe devralan kişi limited ortaklığa karşı ortaklık sıfatını kazanmış sayılamaz. Bu nedenlerle, pay devrinin ortaklık defterine kaydı devir alan kişi, ortaklık ve alacaklılar yönünden kurucu niteliktedir. Mahkemece, her ne kadar yukarıdaki gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, 6762 Sayılı TTK’nun 520. maddesinin yukarıda açıklanan hükmü emredici hüküm mahiyetinde olup, anılan maddede yazılan koşullar gerçekleşmediği sürece pay devrinin şirkete karşı bir hüküm ifade etmeyeceği gibi, pay devri yapılan kişiler arasında dahi herhangi bir sonuç doğurmayacağı, bu devrin pay defterine işlenmesi yönünde işlem yapması gereken ve bu defterleri muhafaza etmesi gereken de davacının kendisidir. Zira, dosya kapsamına göre, dava tarihinde dahi davacı, şirketin tek müdürüdür. Bu durumda, yukarıda anılan yasa hükmünde açıklanan ve devrin şirket yönünden geçerli olması için öngörülen devrin şirkete bildirilip pay defterine kaydı işlemi henüz gerçekleşmemiş bulunmaktadır. Devir işlemi tekemmül etmediği ve davacının halen şirket kayıtlarında ortak ve müdür olarak gözüktüğü, davalı cevap dilekçesi ile ve 27/04/2016 tarihli ön inceleme duruşmasındaki beyanı ile;” hisse devir sözleşmesi ile davacı hissesini devraldığını, başkaca işlem yapılmadığını, devir işleminin gerçekleşmediğini, devir işleminin yasal şartlara uygun olarak yapılmadığı,” belirtilmiştir. Her ne kadar şirket pay defteri ibraz edilmemiş olsa da dosya kapsamı ile hisse devrinin pay defterine işlenmemiş olduğu sabittir. Ayrıca devir 28/03/2008 günü yapılmış olduğundan 6102 sayılı TTK’nın 595. maddesinin uygulanması hatalı olup, devrin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 6762 sayılı TTK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bu durumda 6762 sayılı TTK’nin 520. maddesine göre geçerli bir devir bulunmadığı ve koşulları oluşmadığından davacının hisse devrinin tescili ve ilanına ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi yerinde olmayıp davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmüştür. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/8505 Esas- 2018/1909 Karar sayılı kararıda benzer mahiyettedir.) Davalı şirketin 08/04/2008 tarihli ortaklar kurulunun 4 ve 5 nolu kararları uyarınca davacının 08/04/2008 tarihi itibariyle şirket müdürlüğü görevinin sona erdiği ve bu tarihten itibaren şirket müdürü olarak davalı …’ün 10 yıl süre ile münferit yetkili müdür olarak atanmasına oy birliği ile karar verildiği, bu kararın dava dışı şirket ortağı …, devir alan şirket ortağı davalı …, devir eden şirket ortağı … tarafından imzalandığı ve kararın Bakırköy … Noterliğinin 02/02/2010 tarih ve … yevmiye ile onaylandığı tesbit edilmiş olup limited şirket müdürünün atanmasına dair ortaklar kurulu kararının ticaret sicili nezdinde herhangi bir tescil ve ilanın yapılmadığı, müdür atanmasına ilişkin ortaklar kurulu kararının ticaret sicil müdürlüğünce tescil ve ilanı için ortaklık pay defterine kayıt edileceğine ilişkin bir düzenleme olmadığı, bu durumda mahkemece, 08/04/2008 tarihinde davalı …’ün davalı şirkete müdür olarak atandığının Ticaret Sicil Müdürlüğüne tescil ve ilanına yönelik verilen karar usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır. Dairemizce bozmaya uyularak yeniden karar verildiğinden, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 01/12/2022 tarih ve 2021/3116 Esas 2022/8583 Karar sayılı ilamı dikkate alınarak, davalı tarafın istinaf sebepleri değerlendirilip istinaf taleplerine ilişkin olarak ayrıca karar verilmeksizin, uyma kararı verilen Yargıtay bozma ilamı uyarınca davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle; davanın kısmen kabulüne yönelik karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
G.D:Gerekçesi ayrıntılı kararda gösterileceği üzere; Davanın kısmen kabulü ile,1-08/04/2008 tarihli ortaklar kurulunun kararı ile 4 ve 5 nolu kararları uyarınca davacının 08/04/2008 tarihi itibariyle şirket müdürlüğü görevinin sona erdiğinin ve bu tarihten itibaren şirket müdürü olarak davalı …’ün 10 yıl süre ile münferit yetkili müdür olarak atandığının tespiti ile tescil ve ilanına, 2-Davacının hisse devrinin tescili ve ilanına ilişkin talebinin koşulları oluşmadığından reddine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 179,90 TL harçtan, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 27,70.TL harcın mahsubu ile bakiye 152,2‬0 TL harcın davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan toplam 55,40.TL harcın davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,5-Davacı tarafından sarf edilen 377,30.TL yargılama giderlerinin (kabul red oranına göre %50) 188,65.TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 6-Davalı şirket tarafından sarf edilen 3.750,00.TL yargılama giderinin (kabul red oranına göre %50) 1.875,00.TL’sinin davacıdan alınarak davalı şirkete verilmesine, bakiyesinin davalılar üzerinde bırakılmasına, 7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 8-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, 9-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 10-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı … tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 11-Davalı … tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde bu davalıya iadesine, 12- Davalı … tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, 13-İstinaf yönünden davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 2. kısım 2. bölüm 17/b maddesine göre hesap ve takdir olunan 5.500,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 14-İstinaf yönünden davalı … kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 2. kısım 2. bölüm 17/b maddesine göre hesap ve takdir olunan 5.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, 15-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, Dair olarak, hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/05/2023