Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/725 E. 2023/699 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/725 Esas
KARAR NO: 2023/699 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/35 Esas – 2019/922 Karar
TARİHİ: 10/10/2019
DAVA: İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalılardan sigorta şirketi ile müvekkili arasında 02/01/2002 tarihli “Çalışma Esasları” başlıklı protokol akdedildiğini, anılan protokolün “Tahsilat” başlıklı 5/2.maddesi gereği davalı şirketin müvekkili şirkete toplam 937.441,03 TL, 303.461,09 Euro, 472.25,98 USD ve 1.525,59 STR borcu bulunduğunu, bu hususun tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi neticesinde sabit olacağını, davalı şirkete ve ipotek maliki …’e Beyoğlu … Noterliği kanalıyla ihtarname gönderildiğni, borcun ödenmemesi üzerine davalılar hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalıların borca itirazı üzerine takibin durduğunu beyanla davalıların İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına yaptıkları itirazın iptalile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideleri ile ücreti vekaletin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta ve … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının davalı şirket ile yapılan 29/12/2014 tarihli “Alacağın Temliki ve Ödeme Yapılandırma” sözleşmesinden bahsetmediğini, yapılan ödemeleri mahsup etmediğini, muaccel hale gelen bir alacağın olmadığı halde teminat ipoteğinin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlatıldığını, davacının dürüstlük kurallarına aykırı davrandığını, dava konusu ipoteğin teminat ipoteği olduğunu, teminat ipoteğinin doğrudan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine konu edilebilmesi için ya taraflar arasında geçerli bir cari hesap sözleşmesinin olması ya da davacı şirketin kredi şeklinde işleyen nakdi veya gayrinakdi krediyi kullandıran olmasının gerektiğini, oysa davacı ile müvekkili arasında yapılmış bir cari hesap sözleşmesinin olmadığını, davacının aynı zamanda kredi kullandıran bir şirkette olmadığını beyanla davanın reddini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile diğer davalı sigorta şirketi arasında usulüne uygun yapılmış bir cari hesap sözleşmesinin olmadığını, davacı şirketin kredi kullandıran bir şirket olmadığını, alacağın muaccel hale gelmediğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/10/2019 tarih 2019/35 Esas – 2019/922 Karar sayılı kararında; “Dava, İİK.nun 67.maddesi gereği açılan ipoteğin paraya çevirilmesi yoluyla yapılan takipte itirazın iptali istemine ilişkindir. Tarafların bildirdiği deliler toplanmıştır. İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası incelenmiş; … Sigorta Aş tarafından … Sigorta ve … Aş ve … aleyhine İstanbul ili, Çekmeköy ilçesi, … Mh. … pafta, … ada, … parselde kayıtlı arsa niteliğindeki taşınmaz üzerindeki ipoteğin paraya çevrilmesi talepli takip başlatıldığı, takibin vaki itiraz üzerine durduğu anlaşılmıştır. Mahkememizce yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne dair 14/09/2017 tarih ve 2015/665 E- 2017/657 K sayılı karar verilmiştir. Kararın davalı … vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 2018/146 E- 2018/1256 K sayılı mahkememiz kararının kaldırılmasına ilişkin ilam verilmiştir.İlamda; “Mahkemece, davacı tarafın, varlığı konusunda ihtilaf bulunmayan acentelik ilişkisinden kaynaklı alacağının muaccel olup olmadığı, muaccel ise takip ve dava tarihi itibariyle miktarını ispatla yükümlü bulunduğu, davacı tarafından sunulan kayıtların tek başına davacının iddiasını kanıtlamaya yeterli olmadığı, davalının ticari defterlerin hiç birini , davacının da envanter defteri dışında kalan ticari defterlerine hasretmediği ve ticari defterlerin aynı zamanda HMK’nun 199. maddesi kapsamında belge olduğu hususları da göz önünde bulundurularak HMK’nun 220. maddesine uygun biçimde tarafların ticari defterlerini sunması için kesin süre verilmesi, taraflar kesin süre içinde defterlerini sunmadıkları takdirde ise, HMK 220 inci maddesi gereğince kesin süreye riayet etmemenin sonuçlarına uygun karar verilmesi, taraflar defterlerini sundukları takdirde ise, defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, aynı zamanda bilirkişi heyetinden defterler üzerinde belirleyecekleri olguları 17/04/2015 tarihli protokol ile birlikte değerlendirilmeleri istenerek, alacağın muaccel olup olmadığı, muaccel ise takip ve dava tarihi itibariyle miktarının belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken esasa etkili deliller toplanmaksızın yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6.maddesi uyarınca kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına,”gerekçesi açıklanmıştır. Mahkememizce İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 2018/146 E- 2018/1256 K sayılı kararı gereğince 07/03/2019 tarihli celsede davalı martin-martin ve davalı … vekiline HMK’nun 220. maddesine uygun biçimde ticari defterlerini sunması için kesin süre verilip, kesin süre içinde defterlerini sunmadıkları takdirde ise, HMK 220 inci maddesi gereğince kesin süreye riayet etmemenin sonuçları olarak defter ibrazından kaçınmış sayılacakları ve dosyadaki delillere göre karar verileceği ihtar edilmiştir. 01/04/2019 tarihinde mahkememiz duruşma salonunda yapılan incelemeye katılan davalı Martin-Martin vekili defter ibraz edilmeyeceğini açıklamıştır.bu açıklama doğrultusunda ibraz edilen davacı taraf ticari kayıt ve defterleri ile tüm dosya kapsamı deliller üzerinde bilirkişiler tarafından inceleme yapılmış 15/06/2019 tarihli Prof …, …, … tarafından düzenlenen rapor alınmıştır. Alınan 15/06/2019 tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; Dosya kapsamı ve getirtilen ipotek akit tablosuna göre; muaccel hale gelmiş bir alacak için değil, acente borçlarının teminatı olarak üst sınır ipoteği tesis edildiği, ipotek karşılığı alacak miktarının toplam 1.100.000,00-TL olarak tespit edildiği anlaşılmaktadır. Tarafların ipotek tesis edilirken rızaları ile tespit ettikleri bu limiti aşması mümkün değildir. Taraflar arasındaki 02/01/2002 tarihli çalışma esasları başlıklı protokolün 5/2 maddesi gereğince davalı broker … Aş nin müşterilerden poliçe primlerini tahsil etme yetkisi olduğu Davalının bu primleri ödeme planı veya poliçede yazılı peşinat ve taksit tarihlerinden itibaren 15 gün içinde sigorta şirketine ödemesi gerektiği, davacının incelenen ticari defter ve kayıtlarına göre davalı şirketin sözleşmeye ve ödeme planına aykırı davranarak primleri davacı sigorta şirketine ödemediği, Beyoğlu … noterliğinin … yevmiyeli ve 10/03/2015 tarihli ihtar tarihi itibariyle davacının davalıdan 937.441,03 TL, 303.461,09 EURO, 472.025,98 USD, 1.525,59 TRY birikmiş prim alacağı bulunduğu, bu rakamların davacının ticari defter ve kayıtları ile sabit olduğu, davalı tarafında bu alacağı kabul etmesi nedeniyle 29/12/2014 tarihli ” alacağın temliki ve ödeme yapılandırma” sözleşmesinin bağıtlandığı , sözleşme gereğince davalı …-… şirketinin 6.200.000 TL tutarlı … Sigorta ve … Aş alacağını davacıya temlik ettiği, temlik tutarının davacı hesabına ödendiği, ödemenin YMM bilirkişi tarafından davacı şirket defterinden tespit edildiği, böylece taraflar arasında bağıtlanan 29/12/2014 tarihli sözleşmenin yürürlüğe girdiği, eski 17/04/2014 tarihli “ödeme faiz protokolü” nün ortadan kalktığı yürürlüğe giren 29/12/2014 tarihli sözleşme gereğince taraflarca 15 gün içinde bakiye borç tutarına ilişkin mutabakatın yapılıp davalı …-… şirketinin cari hesap borcu için yeni çek ve senetleri davacıya vermesi gerektiği, ancak bu mutabakatın yapılmadığı, çek-senet verilmediği Davacı tarafça Beyoğlu … noterliğinin 28/01/2015 tarih ve … yevmiyeli ihtarnamesi ile mutabakatın 2 iş günü içinde yapılması aksi halde temerrüdün başlayacağı konusunda davalıya ihtar tebliğ edildiği Davalı …-… şirketinin Beşiktaş … noterliğinin 27/02/2015 tarih ve … yevmiyeli ihtar ile yeni çek-senet verilmeyeceğini açıklayan cevap verdiği Davalı …-…in 29/12/2014 tarihli ” alacağın temliki ve ödeme yapılandırma” protokolünün “yeni çek senetlerin herhangibirinin vadesinde ödenmemesi halinde ödemesi geciken vade tarihi itibariyle broker ve müşterek borçlu -kefil …in herhangibir ihtar veya bildirime gerek olmadan temerrüde düşeceği” hükmü gereğince ihtara cevap verdiği 27/02/2015 itibariyle yeni çek-senet vermeyerek, mutabakat yapmayarak temerrüde düştüğü Davacının Beyoğlu …noterliğinin 10/03/2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalı şirketten kendi ticari defter ve kayıtlarına göre 993.887,43 TL, 503.813,83 USD, 304.294,98 Euro 1.525,59 STR cari hesap alacağını istediği,bu nedenle takip talebi ve ödeme emrinde alacağın dayanağı olarak 10/03/2015 tarihli ihtarnamenin gösterildiği sabit bulunmuştur. Mahkememizce taraflar arasında bağıtlanan 29/12/2014 tarihli ” alacağın temliki ve ödeme yapılandırma” sözleşmesinin bağıtlandığı tarih itibariyle davalının cari hesapta 937.441,03 TL, 303.461,09 EURO, 472.025,98 USD, 1.525,59 TRY borcu kabul ettiği, bu borçtan 6.200.000 TL ödeme yapıldığı, ancak bakiye borcu ödemekte davalının Beşiktaş … noterliğinin 27/02/2015 tarih ve … yevmiyeli cevabi ihtarı ile temerrüde düştüğü, bakiye borcun 1.100.000,00 TL ipotek alacak miktarından fazla bulunduğu, MK.nun 887.madde hükmü gereğince ipotek borçlusu ve taşınmaz malikine Beyoğlu …noterliğinin 10/03/2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin tebliğ edilmesi ile borcun muaccel-istenebilir hale geldiği sabit bulunmuştur. Mahkememizce İstanbul …icra müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında 1.100.000 TL ipotek üst sınırı üzerinden itirazın iptaline karar vermek gerekmiştir.”gerekçesi ile, İstanbul …icra müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında 1.100.000 TL ipotek limiti ile sınırlı olmak üzere itirazın iptaline takibin devamına1.100.000 TL nin %20 si oranında kötü niyet tazminatının davacı lehine davalıdan tahsiline, karar verilmiş ve karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle, yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olup, kaldırılmasının gerektiğini; Yerel mahkeme tarafından hükmolunan kötü niyet tazminatının hangi davalıdan tahsil edileceği hususunda açıklık olmadığını, yerel mahkeme tarafından hatalı hüküm kurulduğunu; dosyada iki davalının olduğunu ancak kötü niyet tazminatının hangi davalıya yüklendiğinin açık olmadığını; işbu nedenle bu kararı kabul etmelerinin mümkün olmadığını, Yerel mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu yetersiz ve eksik olup, bilirkişi raporuna yönelik itirazlar değerlendirilmeden hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, Yapılan yargılama kapsamında, mahkemece dosyanın bilirkişiye tevdi edildiğini ve bilirkişi heyeti tarafından 15/06/2019 tarihli bilirkişi raporu tanzim edilerek dosyaya sunulduğunu; işbu raporun, yerel mahkeme tarafından tüm itirazlarına rağmen ayrıntılı ve hüküm tesisine elverişli kabul edilerek itirazların değerlendirilmediğini ve rapor doğrultusunda hüküm tesis edildiğini, Raporda salt davacının sadece 2013-2014-2015 yıllarına ait yevmiye ve kebir defterleri üzerinde inceleme yapıldığının görüldüğünü; bu açıdan; davacının sigorta şirketi olmasından dolayı ve alacağın net olarak tespit edilebilmesi adına, envanter, düzenlenen poliçelerin ve prim tahsilatının kaydedildiği rejisto defteri ve iptal edilen poliçelerin işlenmediği rejisto bordrolarının da incelenmesi gerektiğini; aksi takdirde diğer davalının borçlu olduğu prim borcunun kesin olarak belirlenmesinin mümkün olmayacağını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2014/9109 K. 2014/16061 T. 21.10.2014 kararında; “…Oysa bilirkişi tarafından davacı sigorta şirketine ait sadece yevmiye ve envanter defteri ile ekstreler üzerinden inceleme yapılmıştır. Davalı işlemlerinin işlendiği muavin defteri, düzenlenen poliçelerin ve prim tahsilatının kaydedildiği rejisto defteri ve iptal edilen poliçelerin işlenmediği rejisto bordoları da incelenerek davalının sorumlu olduğu prim borcu miktarı kesin olarak saptanmadan eksik incelemeyle hüküm kurulması doğru değildir. Bu durumda, davacı sigorta şirketinin yukarıda izah edilen defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak, davacının iddiasını, davalının cevap ve 20.12.2013 tarihli rapora itirazlarını karşılar, ceza dosyasından verilen karar ve alınan bilirkişi raporunu da gözetir şekilde, davalının davacıya ödemesi gerekir prim borcu bulunup bulunmadığı hususunda denetime elverişli yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması gerektiğinden kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.” denmek sureti ile bu hususun açıkça belirtildiğini, Diğer davalı …-…’in defter sunmamış olması neticesinde müvekkili …’i sorumlu tutulmasının vicdana sığmadığını; mahkemece tarafların defterlerinin sunulması istenmiş olup diğer davalı tarafça sunulmadığının görüldüğünü; davacı ile diğer davalı arasındaki ilişkiden dolayı müvekkilinin sorumlu tutulmasının vicdana aykırı olduğunu; bu durumun kabul edilemez nitelikte olduğunu, Dosyaya mübrez ve hükme esas alınan bilirkişi raporu ile yukarıda yapmış oldukları açıklamalar neticesinde, rapora yönelik itirazlarının değerlendirilmeden hükme esas alınmasının hatalı olduğundan kararın bu yönü ile kaldırılarak, dairemizce duruşma günü verilmek sureti ile yapılacak yargılamada yeniden itirazlarını karşılar rapor alınarak davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, Taraflar arasında mutabakat yapılmadığından muaccel bir borcun varlığından söz edilemeyeceğini, Bilirkişi raporunda Alacağın Temliki Ve Ödeme Yapılandırma Sözleşmesi kapsamında dava konusu itibari ile muaccel olan bir borç ilişkisi sözleşme kapsamından tespit edilemediğinin belirtildiğini; işbu tespite katıldıklarını; taraflar arasında yapılmış bir borç mutabakatının bulunmadığını; davacının iddia ettiği gibi davalı şirket tarafından mutabakat yapılmamış olması müvekkilin ipotek veren 3. Şahıs olduğu da göz önüne alındığında mutabakat yapılmadığı gerçeğini değiştirmediğini; müvekkilinin borçtan şahsen sorumlu olmayıp muaccel hale gelmiş bir alacak için değil davalı acente borçlarının teminatı olarak ipotek verdiğini; taraflar arasında mutabık kalınmış bir alacak-borç ilişkisi ya da cari hesap sözleşmesinin kendisine ihtaren tebliğ edilmeden hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlatılmayacağını; tüm bu nedenlerle müvekkili yönünden davanın reddine karar verilmesinin gerektiğini, Ayrıca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince verilen önceki kaldırma kararında alacağın muaccel olup olmadığının araştırılması gerektiğinin belirtildiğini, yapılan incelemede ve bilirkişi raporunda Alacağın Temliki Ve Ödeme Yapılandırma Sözleşmesi kapsamında dava konusu itibari ile muaccel bir alacağın olmadığının belirtildiğini; muacceliyet olmadığından dolayı başlatılan icra takibinin de haksız olup davanın reddine karar verilmesi gerekmekte iken kabulünün doğru olmadığını; Yerel Mahkeme tarafından raporun bu yönü dikkate alınmadığı gibi, gerekçeli kararda muacceliyete dair açıklamaların yetersiz olduğunu; işbu nedenle dahi kararın hatalı olup kaldırılmasının gerektiğini, İleri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak müvekkili yönünden davanın reddine karar verilmesini, dairemiz aksi görüşte ise duruşma açılarak bilirkişi raporuna yapmış oldukları itirazları karşılayacak yeni rapor alınarak davanın reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalılardan ipotek maliki … tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davacı ile davalı … Sigorta ve … A.Ş. Arasında 02/01/2002 tarihli acentelik sözleşmesi bulunduğu, bu sözleşmeden doğmuş ve doğacak tüm borçların teminatını teşkil etmek üzere; davalı …’in maliki olduğu Çekmeköy İlçesi, … Mah. … pafta … ada … parsel sayılı taşınmaz üzerinde, davacı lehine … yevmiye numaralı, 07/12/2010 tarihli 1.100.000,00-TL limitli üst sınır ipoteği tesis edildiği, davacı ile davalı acente arasında, acentenin bakiye prim borçlarının ödenmesine ilişkin 29/12/2014 tarihli “Alacağın Temliki ve Ödeme Yapılandırma Sözleşmesi” yapıldığı, bu protokol ile davalı acentenin 6.200.000,00-TL alacağını, prim borcuna mahsuben davacıya temlik ettiği, kalan borcun ne şekilde ödeneceğinin de protokolde kararlaştırıldığı taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. İstinaf önüne gelen uyuşmazlık; 29/12/2014 tarihli yapılandırma protokolü kapsamında, takip tarihi itibariyle davacının, davalı acenteden olan bakiye prim alacağının muaccel hale gelip gelmediği hususundadır. 29/12/2014 tarihli protokolün 1. maddesi ile davalı acentenin, üçüncü kişiden olan toplam 6.200.000,00-TL alacağını davacıya temlik ettiği, yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde temlik olunan tutarın takipten önce acentenin borcundan düşüldüğü anlaşılmıştır. Aynı protokolün 4. maddesi ile; acentenin davacıya olan cari hesap borcundan birinci maddede belirtilen temlik tutarı düşüldükten sonra, bakiye borcun %20’sinin 31/10/2015, %30’unun 30/11/2015, kalanının ise 31/12/2015 tarihinde üç taksit halinde davacıya ödeneceği, protokolün imza tarihinden itibaren 15 gün içerisinde bakiye borç tutarına ilişkin taraflarca mutabakat sağlanacağı, mutabakat metnindeki tutar üzerinden yeni çek/senetler tanzim edilerek davacıya teslim edileceği, davacının mutabakat metnine konu yeni çek/senedin kendisine verileceği tarihe kadar vadesi gelen tüm senetleri davacıya iade edeceği, yeni çek/senedin verilmesi ile birlikte henüz iade edilmeyen vadesi gelmemiş senetlerin de aynı gün içinde davacıya iade edileceği kararlaştırılmıştır. Protokolün 5.maddesinde ise; davalı tarafından borca karşılık verilen yeni çek/senetlerden herhangi birinin vadesinde ödenmemesi halinde, ödemesi geciken vade tarihi itibariyle davalının ve müsterek borçlu-müteselsil kefil dava dışı …’in herhangi bir ihtar veya bildirime gerek olmaksızın temerrüde düşmüş olacağı, temerrüt tarihinden sonraki vadelerde ödenmesi gereken miktarların da muaccel hale geleceği, davacının bakiye alacağını ternerrüt faizi ile birlikte her türlü meşru zeminde telep edebileceği kararlaştırılmıştır. Davacı tarafından davalı acente … Şirketi’ne gönderilen 28/01/2015 tarihli ihtarname ile; 29/12/2014 tarihli protokolün 4.maddesi uyarınca, protokolün imza tarihinden itibaren 15 gün içerisinde yapılması gereken bakiye borç mutabakatı ile ilgili e-mail yolu ile gönderilen mutabakat formlarına geri dönüş yapılmadığı, mutabık kalınacak borç tutarı üzerinden teslim edilmesi gereken çek/senetlerin de teslim edilmediği bildirilerek, iki iş günü içerisinde formlara ilişkin geri dönüş yapılması aksi halde sözleşmenin feshedileceği, başkaca ihtara gerek kalmaksızın temerrüdün gerçekleşeceği, mevcut ve vadesi gelmemiş borçların muaccel hale geleceği ihtar edilmiştir. Davalı acente tarafından bu ihtarnameye 27/02/2015 tarihli ihtarname ile cevap verilmiş; 29/12/2014 tarihli protokol kapsamında davalı acente tarafından yapılan ödemelerin mevcut olduğu, bu nedenle ihtarnamede belirtilen borçları, acentenin temerrüde düşeceğine ve teminatların paraya çevrileceğine dair bildirimlerin kabul edilmediği ihtar edilmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından; dairemizin 2018/146 Esas, 2018/1256 Karar sayılı ve 12/12/2018 tarihli kaldırma ilamı doğrultusunda, davacı ve davalı şirket defter ve kayıtları üzerinde, davacının takip tarihi itibariyle muaccel alacağının bulunup bulunmadığı hususunda inceleme yapılmasına karar verilmiş, HMK’nun 220 maddesi uyarınca defterlerin ibrazı için taraflara sonuçları hatırlatılarak kesin süre verilmesine rağmen, davalı acente vekilinin inceleme günü defterlerin ibraz edilmeyeceğini bildirdiği anlaşılmıştır. Davacı defterleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu tanzim edilen 04/07/2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacı şirketin takip tarihi itibariyle davalıdan 878.789,05-TL, 46.739,75-Euro, 489.718,67-USD ve 1.497,93-GBP alacaklı göründüğü bildirilmiştir.02/01/2002 tarihli acentelik sözleşmesinin 5/2,3 fıkraları uyarınca, davalı acente müşterilerden tahsil ettiği poliçe primlerini, ödeme planı ve poliçe üzerinde yazılı peşinat veya taksit tarihlerinden itibaren 15 gün içerisinde, toplam net poliçe primi üzerinden hakkı olan komisyonu tenzil ederek davacıya ödemekle yükümlüdür. Davacının, 29/12/2014 tarihli protokol ile kendisine temlik edilen tutarın mahsubu sonucu bakiye prim alacağının bulunduğu, bakiye alacağın protokolün dördüncü maddesi uyarınca 15 gün içerisinde yapılacak mutabakat ile netleştirileceği, netleşen tutarın %20’sinin 31/10/2015, %30’unun 30/11/2015, kalanının ise 31/12/2015 tarihinde üç taksit halinde davacıya ödeneceği, bu ödemelerin netleşen tutar üzerinden davacıya verilecek çek ve senetlerle yapılacağı kararlaştırılmış olup, her iki davalı tarafından gerek borca itiraz dilekçelerinde, gerekse davaya cevap dilekçelerinde ileri sürülen itiraz ve savunma; bakiye borcun varlığına yönelik olmayıp, muacceliyetine yöneliktir. Davalı acentenin dosyaya mübrez ve inkar edilmeyen e-mail yazışmaları ile muhasebecisine gönderilen mutabakat formları ile ilgili davacıya geri dönüş yapmadığı, yapılandırma protokolünün 4 maddesi uyarınca, imza tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mutabakat sağlanması için gönderilen ihtarnameye ise olumsuz dönüş yaptığı, dolayısıyla mutabakat tutarı üzerinden davacıya çek ve/veya senet ile yapması gereken ödemeleri de gerçekleştirmediği, protokolün beşinci maddesinde davacıya ödeme amacıyla verilen çek ve/veya senetlerin vadesinde ödenmemesi halinde tüm borcun muaccel hale geleceğinin kararlaştırıldığı, mutabakat yapma ve mutabık kalınan tutar üzerinden çek/senet ile ödeme yapma yükümlülüğünü yerine getirmeyen, getirmeyeceğini de açıkça beyan eden davalı acente açısından muacceliyetin evleviyetle gerçekleşeceği, bakiye borcun varlığını hem 29/12/2014 tarihli protokol hem de cevap dilekçesi ile ikrar eden davalı acentenin ticari defter ve belge sunmadığı gibi, takip ve dava tarihleri itibariyle ödemeye ilişkin herhangi bir delil de sunmadığı, mahkemece davacı defterleri üzerinde yapılan mali inceleme neticesinde davacı şirketin takip tarihi itibariyle davalıdan 878.789,05-TL, 46.739,75-Euro, 489.718,67-USD ve 1.497,93-GBP alacaklı göründüğünün tespit edilmiş olması karşısında, davalı acentenin davacıya ipotekli takip tutarı ve ipotek limitini oluşturan 1.100.000,00-TL’den fazla borcu olduğunun açık olduğu, bu çerçevede davalı ipotek borçlusu …’in borcun muaccel olmadığına ve bilirkişi raporunun, rejisto defteri ve iptal edilen poliçelerin işlenmediği rejisto bordroları incelenmeksizin tanzim edilmiş olduğuna yönelik istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı …’in hüküm fıkrasının 1 nolu bendinde hükmedilen inkar tazminatının hangi davalıdan tahsil edileceğinin belli olmadığına yönelik istinaf sebebine gelindiğinde; davada iki davalı bulunduğu, mahkemece her iki davalının itirazının iptaline karar verildiği, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de her iki davalıdan tahsiline karar verildiği, ancak hüküm fıkrasını 1 nolu bendinde takip tutarının %20 si oranındaki inkar tazminatının (her ne kadar hüküm fıkrasında kötü niyet tazminatı ifadesi kullanılmış ise de; davacı talebinin inkar tazminatına yönelik olduğu, İİK’nun 67 maddesinde de inkar tazminatının düzenlenmiş olduğu, bunun bir yazım hatası olduğu anlaşılmıştır.) davalıdan tahsiline karar verildiği görülmüştür. Davalı vekilinin istinaf sebebi olarak ileri sürdüğü bu husus, HMK’nun 304 ve devamı maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesinden tashih yolu ile düzeltimesi her zaman talep edilebilecek hususlardan olduğundan bu istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı …’in istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 75.141,00 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 18.785,25‬ TL ( 44,40 TL + 18.740,85 TL ) harcın mahsubu ile bakiye 56.355,75 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 27/04/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.