Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/686 E. 2023/673 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/686 Esas
KARAR NO: 2023/673 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/488 Esas – 2022/742 Karar
TARİH: 23/11/2022 (Gerekçeli Karar)
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 27/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı … Ltd Şti’nin İstanbul 2.ATMnin 29/03/2022 tarih 2022/202 esas 2022/262 karar sayılı ilamı ile ortaklardan …’a şirketi genel kurula çağrı yetkisi talebinin kabulü ile 20/05/2022 tarihinde şirket merkez adresi olarak … Sk No:… Çağlayan Kağıthane/İstanbul adresinde … tabelalı dükkan içerisinde toplantı nisabının sağlanması ile olağanüstü genel kurul toplantısının gerçekleştirildiğini, olağanüstü genel kurul toplantısında müteveffa …’ın mirasçılarının hisselerinin pay defterine işlenmesine, şirket çoğunluk hissedarı olarak görünen …’ın TTK 618 ve TTK 625.kapsamında en geniş yetki ile münferiden şirketi temsil ve ilzam etmesine oy çoğunluğu ile karar verildiğini, davalı şirket sermayesinin 420.000TLsine tekabül eden 16800 adet hisseden oluştuğunu, davacıların müteveffa …’ın mirasçıları olarak 20/05/2022 tarihli olağanüstü genel kurulun 3 nolu kararı ile davalı şirketin ortağı olup, şirkette 1575 paya sahip olduğunu, davacıların haricinde de şirket ortaklarının tamamının müteveffa …’ın eşi ve çocukları olup, çoğunluk hisseye sahip görünen …’ın ise yok hükmünde olduğunun tespiti istenen hisse devrine ilişkin verilen 01/03/2014 tarihli genel kurul kararının müteveffa …’ın bilgisi dışında ve imzası taklit edilmek sureti ile gerçekleştirildiğini, bu hali ile sözde çoğunluğun hissedar göründüğünün öğrenilmiş olup, huzurdaki davayı ikame etmek zorunda kaldıklarını, şirket adresinde davalı şirketin faal olmadığını, … tabela adlı … ünvanlı şirkete ait dükkanın işletilmekte olduğunu, … tabela adlı … ünvanlı şirket ile muris arasında yazılı bir kira sözleşmesi bulunduğunu, şirketin yasal mevzuata aykırı bir uygulamasının bulunup bulunmadığını, bu hususta yapılan tespitleri ve çözüm önerilerinin, şirket ticari defter ve kayıtları, kar zarar tabloları, bilanço ve kayıtların, demirbaş listelerinin incelenmek üzere bilgi verilmesinin talep edildiğini, ancak şirket yetkilisi tarafından gönderilen ihtarname ile talebin reddedildiğini, müteveffa …’ın imzasının, birileri tarafından taklit edilmek sureti ile …’ın usulsüz şekilde hissedar sayıldığını ve buna istinaden oy çoğunluğuna sahip kabul edilerek şirketi sınırsız yetki ile temsil etmek istediğini, bu sınırsız yetki ile temsilin esas sebebinin şirket mal varlığına ve diğer kardeşlerine zarar verme ihtimaline binaen şirketin yönetimi için kayyım atanmasını, TTK 448/1 mad gereğince davalı şirket aleyhine ikame edilen işbu davanın davalı … Ltd Şti tarafından ilanına, şirket yönetimine kayyım atanmasına, mahkemece aksi kanaatte olunacak ise şirket hisseleri ve mal varlığına yönelik tedbir şerhi konulmasına, davanın kabulü ile 01/03/2014 tarihli genel kurul kararındaki imzaların …’a, …’a ve …’a ait olmaması nedeni ile yok hükmünde ve hükümsüz olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacıların kötü niyetli olduğunu ve taleplerinin hukuki yarar barındırmadığını, iptali talep edilen hisse devriden önce şirketin hissedarlarının 1/3’er oranda kardeş olan …, … ve … olduğunu, hisselerini limited şirket hisse devri sözleşmesi ile …’a 280.000TL bedel mukabilinde devreden … ve …’ın hayatta olup, davacıların amcaları olduğunu, davacıların ise babaları olan şirketin 1/3 hissedarı …’ın vefatından sonra yapılan 20/05/2022 tarihli olağanüstü genel kurulda veraset ilamı kapsamında mirasçılık oranlarında babaları …’tan gelen payları aldıklarını, dolayısıyla amcalarının …’a pay devrine ilişkin kararı iptal ettirmekte hiçbir hukuki menfaatleri bulunmadığını, davaya konu pay devrinin iptal olsa da pay devrine konu 1/3 payın …’a, 1/3 payın ise …’a geçeceğini, davacıların paylarında hiçbir değişiklik olmayacağını, zira davacıların babaları …’tan miras yoluyla intikal eden hisselerini hali hazırda aldıklarını, yine somut olayda 1/3 ortak olan …’ın vefatından sonra mirastan intikal eden hisseleri ile 2022 yılında şirketin paydaşı haline gelen davacıların, …’ın dava açmamış olmasına rağmen 2014’deki hisse devrine ilişkin iptal davasını ikame ettiklerini, TTK 446’ya göre 2014’deki pay devrinde hiçbir hisseleri bulunmayan mirasçıların …’ın da işlemleri onaylayarak pay devrini İTO’da onaylanmış olması göz önüne alındığında husumet ehliyetleri bulunmadığını, davacıların iddialarının hukuka aykırı olduğunu, pay devrinin yapılmasından sonra, imzasının sahte olduğu iddia edilen …’ın payı devralan …’ın paydaşlığını onaylamak için İTO başvurularını vekili aracılığıyla yaptırdığını, yine noter huzurunda ve resmi makamlarda gerçekleştirilen işlemlerle ilgili, hisse devir onayına ilişkin ortaklar kurulu kararındaki imzaların sahteliğinin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, pay devrinin şirkete TTK 595/7 kapsamında bildirim yapılmış olup, genel kurulun zımmen de pay devrini onayladığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 23/11/2022 tarih 2022/488 Esas 2022/742 Karar sayılı kararında; “…’ın tek yetkili olması ve şirketin yönetimsiz kalması nedeniyle İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 29/03/2022 tarih ve 2022/202 esas 2022/262 karar sayılı karar ile şirketin olağanüstü genel kurula çağrıldığı, gerçekleştirilen 20/05/2022 tarihli olağanüstü genel kurulda ise şirkete 1/2 hissedar olan ve vefat eden ortak …’ın veraset ilamı kapsamında mirasçılarına hisselerinin devrine, şirketin müdür ve yetkili temsilcisi olarak …’ın belirlenmesine karar verildiği, …’a pay devrine ilişkin alınan kararı iptal ettirmekte, davacıların hukuki yararının bulunmadığı, pay devri iptal olsa bile pay devrine konu 1/3 payın …’a, 1/3 payın ise …’a geçeceği, davacıların paylarında hiçbir değişiklik olmayacağı, davacıların babaları …’tan miras yoluyla intikal eden hisselerini hali hazırda aldıkları, dolayısıyla işbu davada hukuki yararlarının bulunmadığı tespit edilmiştir. Yine davacıların 2014 yılında yapılan ve butlanı talep edilen genel kurul zamanında davalı şirketin hissedarı olmadıkları, babaları …’ın 02/04/2021 tarihinde vefatından sonra davalı şirkette hissedar oldukları, davacıların butlanını talep ettikleri 01/03/2014 tarihli genel kurulda … ve … adına olan şirket hisselerinin davacıların kardeşi olan ve aynı zamanda davalı şirketin yetkilisi olan …’a devrine yönelik alınan karar olduğu, hisseleri devredenin … ve … olduğu, devralanın ise … olduğu, ne davacıların ne de murisleri …’ın hisse devrinin tarafı olmadıkları ve genel kurulun yapıldığı tarihte davalı şirkette hissedar olmadıkları, bu nedenle taraf sıfatlarının bulunmadığı, ayrıca bir an için davacıların iddialarının varit olduğu kabul edilse dahi hisse devrinin iptaline karar verilse dahi hisselerin davacıların amcaları olan … ve …’a döneceği, davacıların hisse yapısında herhangi bir değişiklik olmayacağı, bu yönü itibariyle de davacıların dava açmakta hukuki yararları bulunmadığı anlaşılmakla, davacıların davasının aktif husumet yokluğu ve hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine dair aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur…”gerekçesi ile, Davacının davasının aktif husumet yokluğu ve hukuki yarar yokluğu nedeniyle REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, kararın usule aykırı olduğunu, Davacılar vekili Av. … 8.12.2022 tarihinde vekillikten çekildiğini ancak vekilin istifasının müvekkillerine istinafa konu kararla birlikte tebliğ edildiğini, Bu yönüyle kararın tebliğinin usule aykırı olduğunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 82. maddesinin 1. fıkrasıyla, istifa eden vekilin vekâlet görevinin istifanın müvekkiline tebliğinden itibaren iki hafta süreyle devam edeceğini, vekilin istifa etmiş olması durumunda vekalet verenin davayı takip etmemesi ve başka bir vekil de görevlendirmemesi durumunda tarafın yokluğu halinde uygulanacak hükümlere göre işlem yapılacağını, mahkemenin ise tüm bu hususları istifa eden vekilin istifa dilekçesi ile birlikte vekâlet verene ihtaren bildirmesi gerektiğinin belirtildiğini, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 11. maddesine göre vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılmasının kural olduğunu, Müvekkillerine, vekillerinin istifa dilekçesi, 6100 sayılı Kanunun 82. maddesine göre ve bu maddenin 3. fıkrasında belirtilen ihtarla tebliğ edilmeden ve vekilin istifasının müvekkile tebliğinden itibaren iki hafta süreyle vekilin vekalet görevinin devam ettiğini,Davacıların hükümsüz olduğunun tespitini istedikleri genel kurul kararının oluşturulduğu tarihte hissedar olmadıklarını, yok hükmünde olduğu iddia olunan genel kurul kararının şirket paylarının devrine ait olduğunu ancak devre konu payın davacılar murisine ait olmadığını, diğer bir ifadeyle iddiaları kabul edilse bile bu hisselerin murislerine değil önceki diğer paydaşlara döneceğini, bu haliyle hissedar olmadıklarından taraf sıfatını haiz olmadıkları gibi, genel kurul kararının iptali durumunda murislerinden geçen paylarında değişlik olmayacağından dava açmakta hukuki yararlarının da bulunmadığı gerekçelerine dayandığını ancak bu kararını hukuka ve usule aykırı olduğunu, Davalı şirkette, dava konusu edilen genel kurul kararıyla pay devirleri gerçekleşmeden önceki ortaklık yapısına göre, üç kardeşin 1/3 oranında hissedar olduklarını, Müvekkillerinin murisi, diğer iki kardeşi tarafından temsil edilen 2/3 payı, ortak taşınmazlarından bir kısmını kardeşlerine devretmek suretiyle devraldığını, bu durum şirket hissedarı kardeşler arasında yapılan protokol taslağı ve devredenlerin tanıklığıyla ortaya konulabileceğini, müvekkillerinin murisi söz konusu 2/3 şirket payını, sağlık sorunları nedeniyle tarafı olamadığı bir hisse devir anlaşmasıyla, daha sonra kendisine dönmek üzere, diğer bir ifadeyle inanç sözleşmesiyle oğlu tarafından edinilmesini sağladığını, bu nedenle şirketi temsil ve ilzam yetkisini hiç bir zaman devretmediğini, Dava dilekçesinde, murisin oğlunun bu payı babasına / davacılar murisine devretmekten imtina ettiğini açıkça vurguladığını, Dava dilekçesinde iptali istenilen genel kurul kararına konu hisse devir kararında bulunan imzaların devredenlerin ve murisin eli ürün olmadığının ayrıca iddia olunduğunu, Tüm bu iddialar birlikte değerlendirildiğinde, davanın maddi ve hukuki sebebi, şirket hisselerinin tamamının müvekkillerinin murisine ait olmasına, yani müvekkillerine miras yoluyla intikal eden dışında kalan 2/3 hissenin de murislerine ait bulunmasına karşın, inanç sözleşmesine aykırı olarak diğer mirasçı tarafından esasen terekede kalması gereken payın hukuka aykırı olarak devir alınmasına ilişkin olup, bu 2/3 payın murislerine dönmesinde müvekkillerin hukuki yararının varlığının açık olduğunu,Türk Medeni Kanunun 599. maddesine göre mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar ve Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, miras bırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanacaklarını ve miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olacaklarını, buna göre müvekkilleri murislerinin şirket nezdindeki paylarını miras yoluyla kazandıklarında hissedar vasfını elde ettikleri gibi, inanç sözleşmesi gereğince murise dönmesi gereken 2/3 payı, bu payların devir tarihinde hissedar olan murisleri yerine talep hakkına da yine hissedar sıfatıyla sahip olduklarını, istinafa konu kararın müvekkillerinin hissedarı olmadıkları gerekçesiyle davacı taraf olma niteliğine sahip olmadığı gerekçesinin de usule ve hukuka aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, esas hakkında karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ 14/02/2023 TARİH 2022/488 ESAS 2022/742 KARAR SAYILI EK KARARINDA; “Mahkememizin 2022/488 Esas 2022/742 Karar sayılı 23/11/2022 tarihli kararının davacı …’e 05/01/2023 tarihinde, davacı …’a 11/01/2023 tarihinde, davacı …’ye 20/01/2023 tarihinde tebliğ edildiği, davacı …’in istinaf başvuru süresinin 19/01/2023 akşamı mesai bitimine kadar (yada UYAPtan 23:59’a kadar) olduğu, davacı …’ın istinaf başvuru süresinin 25/01/2023 akşamı mesai bitimine kadar (yada UYAPtan 23:59’a kadar) olduğu, davacı …’ye ise gerekçeli kararın 20/01/2023 tarihinde tebliğ edildiği ve iki haftalık istinaf başvuru süresinin 03/02/2023 tarihi mesai bitimine kadar (yada UYAPtan 23:59’a kadar) olduğu, dolayısıyla 03/02/2023 tarihi mesai bitimine kadar davacılar tarafından sunulan bir istinaf bulunmadığından, kararın 03/02/2023 mesai bitiminde (haftasonunun araya girmesi sebebiyle 06/02/2023 tarihinde) kesinleştiği görülmekle…” gerekçesi ile; davacılar vekilinin İstinaf Başvurusunun Reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
DAVACILAR VEKİLİ 27/02/2023 İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE; Davacılar vekili Av. … 8.12.2022 tarihinde vekillikten çekildiğini ancak vekilin istifasının müvekkillerine istinafa konu kararla birlikte tebliğ edildiğini, Bu yönüyle kararın tebliğinin usule aykırı olduğunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 82. maddesinin 1. fıkrasıyla, istifa eden vekilin vekâlet görevinin istifanın müvekkiline tebliğinden itibaren iki hafta süreyle devam edeceğini, vekilin istifa etmiş olması durumunda vekalet verenin davayı takip etmemesi ve başka bir vekil de görevlendirmemesi durumunda tarafın yokluğu halinde uygulanacak hükümlere göre işlem yapılacağını, mahkemenin ise tüm bu hususları istifa eden vekilin istifa dilekçesi ile birlikte vekâlet verene ihtaren bildirmesi gerektiğinin belirtildiğini, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 11. maddesine göre vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılmasının kural olduğunu, Müvekkillerine, vekillerinin istifa dilekçesi, 6100 sayılı Kanunun 82. maddesine göre ve bu maddenin 3. fıkrasında belirtilen ihtarla tebliğ edilmeden ve vekilin istifasının müvekkile tebliğinden itibaren iki hafta süreyle vekilin vekalet görevinin devam ettiği gözetilmeden kararın asile tebliğinin usule aykırı olduğunu, Yerel mahkeme tarafından yapılması gerekenin vekilin istifasının asile tebliğinden itibaren 2 hafta beklemek ve sonrasında gerekçeli kararı asile tebliğ etmek veya vekilin istifasını asile tebliğ ettiği tarihten itibaren 2 hafta içinde gerekçeli kararı tebliğe çıkaracak ise gerekçeli kararı vekalet görevi devam eden vekile tebliğ etmesi gerekirken gerekçeli karar ile aynı anda aynı zarf ile vekilin istifa dilekçesini tebliğ edildiğini ve önceki istinaf dilekçesindeki beyanlarını aynen tekrar ederek; Yerel mahkeme ek kararının kaldırılmasını, davanın esası hakkında karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı şirketin Bakırköy … Noterliğinin 12/03/2014 tarih … sayı ile onaylı 01/03/2014 tarihli genel kurul kararının yok hükmünde ve hükümsüz olduğunun tespitine ilişkindir. Mahkemece, davanın aktif husumet yokluğu ve hukuki yarar yokluğu nedeniyle REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İlk derece mahkemesi 14/02/2023 Tarih 2022/488 Esas- 2022/742 Karar sayılı ek kararı ile; davacılar vekilinin İstinaf Başvurusunun Reddine, karar verilmiş ve ek karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 6098 sayılı TBK’nın vekalet ilişkisinin sona ermesi sebeplerini düzenleyen 512 ve 513. maddelerine göre, vekalet ilişkisi azil, istifa, ölüm, ehliyetin kaybedilmesi, iflas ve tüzel kişiliğin sona ermesi hallerinden birisi ile sona erecektir. HMK. 81 Maddesinde;”Madde 82- (1) İstifa eden vekilin vekâlet görevi, istifanın müvekkiline tebliğinden itibaren iki hafta süreyle devam eder,” hükmü düzenlenmiştir. Avukatlık Kanunu ” Madde 41 – Belli bir işi takipten veya savunmadan isteği ile çekilen avukatın o işe ait vekalet görevi, durumu müvekkiline tebliğinden itibaren onbeş gün süre ile devam eder. ” hükmü düzenlenmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2016/416 Esas – 2016/8500 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2013/18116 Esas – 2014/1319 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, Avukatlık Kanunu’nun 41. maddesi; “Avukatlıktan çekilen avukatın o işe ait vekalet görevi, durumu müvekkiline tebliğinden itibaren 15 gün süreyle devam eder.” ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 82. maddesi; “İstifa eden vekilin vekalet görevi, istifanın müvekkiline tebliğinden itibaren iki hafta süreyle devam eder.” hükümlerini içermektedir. Anılan düzenlemeler karşısında somut olay değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda dosyanın 23/11/2022 tarihinde karara çıktığı, davacılar vekili Av. … UYAP sisteminden 08/12/2022 tarihinde gönderdiği dilekçe ile;” Dosyada davacı …, … ve …’in vekilliğini yapmaktayım. Gördüğüm luzum üzerine vekilliklerinden İSTİFA etmekteyim. Dosyadaki vekil kaydımın silinmesini saygılarımla arz ve talep ederim, ” şeklinde beyanda bulunup davacılar vekilliğinden istifa ettiğini mahkemeye bildirdiği, mahkemece davacılar vekili tarafından sunulan istifa dilekçesinin gerekçeli karar ile birlikte davacı …’e 05/01/2023 tarihinde, davacı …’ye 20/01/2023 tarihinde, davacı …’a 11/01/2023 tarihinde tebliğ edildiği, Davacılar vekili olarak Av. Av. …,Av. …’ın uyap sisteminden 01/02/2023 tarihinde davacılar vekili olarak yeni vekaletname sundukları ve uyap sisteminden 11/02/2023 tarihinde gönderdikleri istinaf dilekçesi ile mahkemece verilen 23/11/2022 tarihli gerekçeli kararı istinaf ettikleri, ilk derece mahkemesince 14/02/2023 Tarih 2022/488 Esas- 2022/742 Karar sayılı ek kararı ile; süresi içerisinde istinaf dilekçesi verilmediği, mahkeme kararının kesinleştiği gerekçesiyle davacılar vekilinin İstinaf Başvurusunun Reddine, karar verilmiş ve ek karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 11. ve Tebligat Yönetmeliği’nin 18. maddeleri, HMK’nun 73, 81, 82, 83 Avukatlık Kanunu 41.maddeleri uyarınca; vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunlu olup, asile yapılan tebligat hüküm ifade etmez. Davacı asillere, vekilin istifası hususunun tebliğ edilmediği sürece davacılar vekilinin eldeki dava bakımından vekilliğinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle yukarıda belirtilen yasal hükümler çerçevesinde davacı asillere, vekillerinin istifa dilekçesinin usulüne uygun şekilde tebliği ile Avukatlık Yasasında belirtilen onbeş günlük sürenin beklenmesi ve akabinde duruma göre gerekçeli karar tebliği ile istinaf süresinin beklenmesi gerekirken davacılara vekillerinin istifa dilekçesi ile gerekçeli kararın birlikte tebliğ edilmesi usul ve yasaya aykırı olup buna göre mahkemece verilen ek kararın yerinde olmadığı, davacılar vekilinin ek karara yönelik istinaf sebebi yerinde görülmüştür. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2020/4685 Esas- 2020/6836 Karar sayılı kararı benzer mahiyettedir.) Sonuç itibariyle, Davacılar vekilinin ek karara yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen 14/02/2023 Tarih 2022/488 Esas- 2022/742 Karar sayılı ek kararın kaldırılmasına ve yukarıda belirtilen şekilde HMK’nın 301/1. Maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi gerekçeli kararının usulüne uygun şekilde davacı tarafa (davacılar vekiline ) tebliğ edilerek ve her halükarda davacı tarafın istinaf başvurusu bulunduğundan yeniden dairemize gönderilmek üzere dosyanın bu aşamada ilk derece mahkemesin GERİ ÇEVRİLMESİNE, verilen kararın mahiyetine göre davacılar vekilinin gerekçeli karara yönelik istinaf talebinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Davacıların ek karara yönelik istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/02/2023 tarih ve 2022/488 Esas – 2022/742 Karar sayılı ek kararın 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2- İlk derece mahkemesi dosyasının MAHKEMESİNE GERİ ÇEVRİLMESİNE, 3-Davacılar vekilinin gerekçeli karara yönelik İstinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından ek karara yönelik yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, ek karara yönelik istinaf karar harcının talep halinde davacılara iadesine, 4- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/04/2023 tarihinde HMK’nın 352, 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.