Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/662 E. 2023/1747 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/662 Esas
KARAR NO: 2023/1747 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/199 Esas – 2022/833 Karar
TARİHİ: 17/11/2022
DAVA: Şirketin İhyası
KARAR TARİHİ: 08/11/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ni hasım göstererek İstanbul 20. İş Mahkemesinin 2017/518 Esas sayılı dava dosyasında prime esas kazancın tespiti davası açtığını, ancak dava devam ederken ilgili şirketin ticaret sicilinden re’sen terkin edildiği yapılan yargılamada öğrenildiğini, davada taraf teşkilinin sağlanması için ilgili Mahkemece taraflarına süre verildiğini, açıklanan işbu sebeplerden ötürü … Sanayi ve Ticaret A.Ş. Şirketi’nin ihyasına karar verilmesini talep ve dava ettikleri anlaşıldı. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, Ticaret Siclii Müdürlüğü TTK 32.madde ve Ticaret Sicili Yönetmeliği m34 hükmü çerçevesinde işlem yaptığını, tasfiye sürecinde yetki ve sorumluluk tasfiye memurunda olduğunu, olağan tasfiye sürecinde kaynaklanan, şirketin kurucusu ve tasfiye memuru olan tasfiye sürecinde açılan davaya rağmen şirketin ticaret sicilinden silinmesini talep eden tasfiye memurunun kusurundan dolayı ticaret sicili müdürlüğünün sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkil davanın açılmasına sebep olmadığını, açıklanan işbu sebeplerle huzurdaki davanın reddine karar verilmesini talep ettikleri anlaşıldı. Davalı Tasfiye Memuru vekili cevap dilekçesinde özetle ; Münfesih … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi adına davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu iş dava dosyasında taraf sıfatına haiz olmayan münfesih şirket nezdinde davaya devam edilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, münfesih şirketin dava ve taraf ehliyetine sahip olmadığından huzurdaki davanın maddi ve hukuki bir temeli bulunmadığını, münfesih … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, davacıların ihya talebine konu ettikleri dosyada yargılama devam ederken, ticaret sicilden terkin edilmiş, tasfiye memuru olarak müvekkilim … atandığını, şirketin, usul ve yasaya uygun olarak, Ticaret Sicil Gazetesinde tescil ve ilanların yerine getirilmesi suretiyle terkin işlemi gerçekleştiğini, davacıların ihya talebine konu ettikleri davada, söz konusu şirketin dava ve taraf ehliyetine sahip olmadığının açık olduğunu, hal böyle iken, davacıların yasal bir dayanağı olmayan ihya taleplerinin reddi gerektiğini, HMK’nın 115. maddesi uyarınca mahkeme yargılamanın her aşamasında tarafların dava veya taraf ehliyetine sahip olup olmadıkları gözetmeli ve buna göre hüküm kurması gerektiğini, bilindiği üzere, HMK’nın 114. maddesinde tarafların taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları dava şartı olarak sayıldığını, davacı taraf dava dilekçesinde ilgili İş Mahkemeleri davasıyla ilgili bilgi vermediğini, ilgili iş dava dosyasında yargılama devam ettiği belirtildiğini, şirketin dava devam ederken tüzel kişiliğinin son bulması halinde, şirketin taraf ehliyeti ortadan kalkacağı için davaya devam edilmesine imkanı olmadığını, bu husus kamu düzeni ile ilgili olup hakimin bu hususu re’sen göz önünde bulundurması zorunlu olduğunu, Yerel Mahkeme tarafından tasfiye olunan … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi adına hüküm kurulacak ise hatalı olacağını ve istinaf yargılaması neticesinde bozmayı gerektireceğini, dava şartı yokluğu sebebiyle davanın esasına geçilmeden reddi gerektiğini, açıklanan işbu sebeplerle müvekkil … yönünden davanın reddine karar verilmesini talep ettikleri anlaşıldı.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/11/2022 tarih 2022/199 Esas – 2022/833 Karar sayılı kararında; “Dava; sicilden tasfiye sonucu terkin edilen Tasfiye Halinde … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin sicil kaydının yeniden ihyası talebinden ibarettir. Şirketin ticaret sicilinden silinmesi işlemi kurucu değil, açıklayıcı nitelik taşır. İncelenen dosyalar kapsamına göre; sicilden tasfiye sonucu terkin edilen Tasfiye Halinde … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (…)’nin aleyhine açılmış derdest dava bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının ihya davası açmakta hukuki menfaati olup, tüzel kişiliğin ihyasının talep edilmesi olanaklı bulunduğundan; İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’nun … sicil numarasında kayıtlı Tasfiye Halinde … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin sicil kaydının yeniden ihyasına, tasfiye memuru olarak …’in atanmasına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla;”gerekçesi ile, “1-)Davanın KABULÜ ile …nün … sicil numarasında kayıtlı Tasfiye Halinde … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin İstanbul 20. İş Mahkemesinin 2017/518 Esas sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere İHYASINA, 2-)…’in tasfiye memuru olarak atanmasına, ücret takdirine yer olmadığına, kararın tescil ve ilanına, 3-)Kararın ticaret sicil müdürlüğünde tescil ve ilanına, 4-)Harçlar yasası uyarınca alınması gerekli harç peşin olarak alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,5-)… yasal hasım olup davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 6-)Davacı yanca yapılan giderlerin üzerlerinde bırakılmasına, 7-)Davacının gider avansından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya/vekiline iadesine,” karar verilmiş ve karara karşı Davalı Tasfiye Memuru vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı Tasfiye Memuru … vekili istinaf dilekçesinde özetle, Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nde işçi olarak çalıştıkları ve işçilik alacaklarına yönelik ayrı dava ikame ettikleri, davası görülmekteyken işveren şirketin tasfiye edilerek ticaret sicilinden terkin edildiğini, şirketle ilgili işlemler yapabilmek için tasfiye memuru atanmasını ve tescil ile ilan edilmesi gerektiğini, iddia edilerek … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin ihyasına karar verilmesini talep ettiklerini; bunun üzerine mahkemece davacı tarafça açılan ve derdest icra takibi bulunması sebebiyle aktif husumetinin bulunduğu, şirketin tasfiyesinin tamamlanmadığı ve ek tasfiye işlemlerinin yapılması için yeniden sicile tescil edilmesi gerektiği kanaatine varıldığından davanın kabulü ile Tasfiye Halinde … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin ihyasına, son tasfiye memuru davalı …’in tasfiye memuru olarak atanmasına, tasfiye eksiksiz tamamlanmadığından Tasfiye Halinde … Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi’nin ticaret sicil kaydının, İstanbul 20. İş Mahkemesinin 2017/518 Esas sayılı dosyasındaki davanın görülmesi ve verilecek kararların infazı işlemleriyle sınırlı olmak üzere İstanbul Ticaret Siciline yeniden tesciline, Ticaret Sicil Müdürlüğü yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden sorumlu değil ise de, davacı ihya davası açmakta haklı olduğundan ve davalı tasfiye memuru en geç ilk celsede gelip davayı kabul etmediği anlaşıldığından, müvekkilleri …’in işbu davanın açılmasına sebebiyet verdiği gözetilerek aleyhe yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedildiğini ancak söz konusu kararın usul ve yasaya aykırı olduğundan Dairenizce incelenerek kaldırılmasının zorunluluk arz etmekte olduğunu, Münfesih … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi adına davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu iş dava dosyasında davaya devam edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu; Münfesih şirket dava ve taraf ehliyetine sahip olmadığından görülen davanın maddi ve hukuki bir temelinin bulunmadığını, Münfesih … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin, davacıların ihya talebine konu ettikleri dosyada yargılama devam ederken, ticaret sicilden terkin edildiğini, tasfiye memuru olarak müvekkilleri …’in atandığını; şirketin, usul ve yasaya uygun olarak, Ticaret Sicil Gazetesinde tescil ve ilanların yerine getirilmesi suretiyle terkin işlemi gerçekleştirildiğini; Tasfiyeye ilişkin ilgili belgelerin dilekçeleri ekinde yer aldığını, (Ek-1) bu halde, davacıların ihya talebine konu ettikleri davada, söz konusu şirketin dava ve taraf ehliyetine sahip olmadığının da açık olduğunu; hal böyle iken, davacıların yasal bir dayanağı olmayan ihya taleplerinin reddi gerektiğini, HMK’nın 115. maddesi uyarınca mahkemenin yargılamanın her aşamasında tarafların dava veya taraf ehliyetine sahip olup olmadıklarının gözetmesi gerektiğini ve buna göre hüküm kurması gerektiğini; bilindiği üzere, HMK’nın 114. maddesinde tarafların taraf ve dava ehliyetine sahip olmalarının dava şartı olarak sayıldığını; davacı tarafın dava dilekçesinde ilgili İş Mahkemesi davasıyla ilgili bilgi vermediğini; ilgili iş dava dosyasında yargılamanın devam ettiğinin belirtildiğini; şirketin dava devam ederken tüzel kişiliğinin son bulması halinde, şirketin taraf ehliyeti ortadan kalkacağı için davaya devam edilmesine imkan olmadığını; bu hususun kamu düzeni ile ilgili olup hakimin bu hususu re’sen göz önünde bulundurmasının zorunlu olduğunu; Yerel Mahkeme tarafından tasfiye olunan … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi adına hüküm kurulacak ise hatalı olacağını ve istinaf yargılaması neticesinde bozmayı gerektireceğini, Nitekim, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2016/26527 E. 2016/23660 K. sayılı, 15.11.2016 tarihli ilamında;“Ticaret sicilinden silinmekle tüzel kişiliği sona ermiş ve hukuk aleminden silinmiş olan şirketin, haklara sahip olması, borçlu kılınması ve temsilin hukuken olanaklı olmadığı, bunun sonucu olarak, münfesih şirket adına tüzel kişiliğin sona ermesinden önceki dönemlerle ilgili olsa dahi, hukuki işlem tesis edilemeyeceği, tesis edilen işlemlerin hukuki sonuç doğurmayacağı, hukuki sonuç doğurmayan, diğer bir ifadeyle hukuk düzeninde varlık kazanmayan işlemlerin, herhangi bir kişinin menfaatini ihlal etmesinin de söz konusu olamayacağı hususları dikkate alındığında, tüzel kişiliği sona eren şirketin medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanabilme ehliyeti son bulacağından, yargı merciileri nezdinde temsil edilmesi ve yargılamaya taraf olmasının da mümkün olamayacağı açıktır. Hal böyle olunca; şikayetçi şirketin aktif dava ehliyeti bulunmadığından ve bu durum mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiğinden, davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esasının incelenerek şikayetin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.” şeklinde ifade edildiğini, Somut olayda hiçbir şekilde usule uygun hareket edilmemiş olduğundan usul ve yasaya aykırı karara dayalı olarak ikame edilen görülen davanın da hukuki ve maddi bir temeli bulunmadığını, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa eklenen geçici 7. Maddede özel dava şartlarının sayılmış olup, görülen davadaki iddiaların işbu şartları taşır nitelikte olmadığından davanın usulen reddi gerektiğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa eklenen geçici 7. Madde gereğince ihya davasını ancak, hukuki menfaati bulunan kişilerin açabileceğini; ihya davasında kanun koyucu tarafından birtakım özel dava şartlarının belirlendiğini, TTK’nın Geçici 7. Maddesi’nin 15. Fıkrasına Göre:”Bu maddede düzenlenmeyen hususlarda ilgili kanun ve esas sözleşmelerde öngörülen usullere göre hareket edilir. Bu madde gereğince tasfiye edilmeksizin unvanı silinen şirket veya kooperatiflerin ortaya çıkabilecek malvarlığı, unvana ilişkin kaydın silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal eder. Hazine bu şirket ve kooperatiflerin borçlarından sorumlu tutulmaz. Tasfiye memurlarının sorumlulukları konusunda, özel kanunlardaki sorumluluğa ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanun veya Kooperatifler Kanunu hükümleri uygulanır. Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” Dava dilekçesinde, davacının hukuki menfaati olduğuna dair herhangi bir beyan ve delile rastlanılmadığını; Kanun maddesinde açıkça görüldüğünü, şirketin ihyasının istenebilmesi için hukuki menfaatin olması gerektiğini; hukuki yararın, HMK m.114 gereğince dava şartı olup, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa eklenen geçici 7. Maddede özel dava şartı olan hukuki menfaat ile birlikte okunduğunda dava şartı yokluğu sebebiyle davanın esasına geçilmeden reddi gerekmektiğini, Yine aynı madde uyarınca ticaret sicilinden kaydı silinen şirketin alacaklılarının ihya davası açabilmekte olduğunu; davacı tarafın dava dilekçesinde ilgili İş Mahkemeleri davasıyla ilgili bilgi vermediğini; ilgili iş dava dosyasında henüz karar verilmemiş olması sebebiyle, kesinleşmiş bir alacağın olduğundan bahsedilemeyeceğini; davacının karar kesinleşmeden işbu davayı açmış olduğundan iddia ettikleri işçilik alacağının henüz likit ve icra edilebilir hale gelmediğini; yine 6102 sayılı TTK’ya eklenen geçici 7. Madde uyarınca özel dava şartı olan, dava açabilecek kişilerin ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatiften alacağının bulunması gerektiği gözetildiğinde, alacaklı sıfatına haiz olmayan davacının görülen davayı açma konusunda maddi ve hukuki bir temelinin bulunmamakta olduğunu; her halükarda, usul ve yasaya aykırı hukuki dayanaktan yoksun davanın reddinin gerektiği açık olmakla birlikte işbu davanın açılmasında müvekkilleri …’in herhangi bir kusur ve sorumluluğunun da bulunmadığını, Tasfiye prosedürünün usul ve yasaya uygun şekilde yapılmış olup, müvekkillerinin davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden bahsedilemeyeceğini; dolayısıyla yargılama gideri ile vekalet ücretinin taraflarına yükletilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Davanın reddi gerekmekle birlikte, müvekkillerinin davanın açılmasına sebep olduğundan söz edilemeyeceğini; İlk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararda “…Ticaret Sicil Müdürlüğü yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden sorumlu değil ise de, davacı ihya davası açmakta haklı olduğundan ve davalı tasfiye memuru en geç ilk celsede gelip davayı kabul etmediğinden davalı tasfiye memurunun yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerekmiş…” yargılama gideri ve vekalet ücretinin sırf bu sebeplerle, hukuki temeli olmaksızın yükletilmesinini usul ve yasaya aykırı olduğunu; ticaret sicil kayıtlarında görüleceğini, müvekkillerinin şirketin tasfiyesi süresinde tüm yasal prosedürlere ve mevzuata uygun davrandığını, Gazete suretlerinde(EK-1) görüleceğini, alacaklıların alacağını bildirmesi için üç kez ilan yapıldığını, bu konudaki aleniyetin sağlandığını; dolayısıyla müvekkilleri …’in işbu davanın açılmasına sebep olduğundan söz edilemeyeceği için müvekkilleri aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olup herhalde kararın kaldırılması ve bu açıdan da düzeltilmesi gerektiğini, İleri sürerek, yukarıda arz ve izah edilen ve Dairemiz tarafından re’sen dikkate alınacak diğer sebepler ile birlikte; Kararın tehir-i icrasına, Usul ve yasaya aykırı davanın reddine, müvekkilleri …’in davanın ikame edilmesinde herhangi bir kusur ve sorumluluğu bulunmadığından yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; 6102 sayılı TTK’nun 547.maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup, Tasfiye Halinde … Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin ihyası istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş karara karşı davalı tasfiye memuru … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dosyaya mübrez sicil kayıtları kapsamından; ihyası istenen Tasfiye Halinde … Sanayi ve Ticaret A.Ş genel kurulunun 31/12/2017 tarihinde tasfiye kararı aldığı, tasfiye memuru olarak davalı …’in seçildiği, genel kurul kararının 05/01/2018 tarihinde sicile tescil edildiği, 01/11/2018 tarihli genel kurul kararı ile tasfiyenin sonlandırıldığı, tasfiyenin sona ermesi nedeniyle şirketin 06/11/2018 tarihinde sicilden terkin edildiği anlaşılmıştır. İstanbul 20 İş Mahkemesi’nin 2017/518 esas sayılı dava dosyası kapsamından, davacı tarafından ihyası istenen şirket aleyhine 21/12/2017 tarihinde hizmet tespiti davası açıldığı davanın derdest olduğu, davada sicilden terkin edilen şirketin ihyası için davacıya yetki ve süre verildiği anlaşılmıştır. TTK’nın 547/1 maddesinde; “Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler.” hükmü düzenlenmiştir. Davalı tasfiye memuru vekilinin hak düşürücü süreye ilişkin istinaf sebebi; ihyası talep edilen şirketin TTK’nun Geçici 7.maddesi kapsamında değil, tasfiyenin tamamlanması nedeniyle sicilden terkin edilmiş olması, ek tasfiye zorunluluğu nedeniyle ihya isteminin beş yıllık hak düşürücü süreye tabi olmaması nedeniyle yerinde görülmemiştir. Celbedilen dava dosyası incelendiğinde, davacı tarafından ihyası istenen şirket aleyhine açılan hizmet tespiti davasının, şirketin tasfiye nedeniyle terkin tarihi olan 06/11/2018 tarihinden önce açıldığı anlaşılmıştır. Davacının anılan dosyada taraf teşkilinin sağlanması için şirketin ihyasını talep etmekte hukuki yararı mevcuttur. Tasfiyenin tamamlanması nedeniyle tüzel kişiliği sona erdirilen şirket hakkında, tasfiyeden sonra açılan ve derdest bulunan davaların yürütülebilmesi için şirketin tüzel kişiliğinin yeniden ihyası ve şirkete tasfiye memuru atanması gerekmektedir. Mahkemece bu gerekçelerle davanın kabulüne ve terkin öncesi tasfiye memuru olan …’in’ın bu görevinin devamına karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı tasfiye memuru vekilinin, davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığına yönelik istinaf sebebi yerinde görülmediği gibi, davacının ihyası istenen şirketten muaccel bir alacağı olup olmadığı hususu ihya davasının konusu teşkil etmediğinden, buna yönelik istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir. Davalı tasfiye memuru vekilinin, ihyası talep edilen şirketin taraf ehliyeti bulunmadığına yönelik istinaf sebebi, eldeki ihya davasında husumetin yalızca sicil ile tasfiye memuruna yöneltilmiş olması, hizmet tespiti davasında ileri sürülebilecek taraf ehliyetine ilişkin savunmaların ise iş bu ihya davasının konusunu teşkil etmemesi nedeniyle yerinde görülmemiştir. Davalı tasfiye memuru vekili tarafından, ilk derece mahkemesinin davalı aleyhine hatalı şekilde yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmettiği ileri sürülmüş ise de, mahkemenin yargılama giderlerini davacı üzerinde bıraktığı, davalı tasfiye memuru aleyhine vekalet ücretine de hükmetmediği açık olup, bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde değildir. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden, davalı tasfiye memuru vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı tasfiye memurunun istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 179,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95‬.TL harcın davalı tasfiye memurundan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 08/11/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.