Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/657 E. 2023/697 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/657 Esas
KARAR NO: 2023/697 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2023/126 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİHİ: 14/03/2023 (Ara Karar Tarihi)
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 27/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dairemize elektronik olarak gönderilen dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkillerinin davalı şirketin 2012 yılında … Tic.A.Ş. ile birlikte kurulduğunu, …A.Ş. adına …’nun %55, …’ın %15 ve müvekkillerinin toplamda %30 hisse ile şirketin paydaşları olduklarını, tarafların aynı zamanda yönetim kurulu üyesi sıfatlarına haiz olduklarını, bu rapora karşı şikayetlerini sunduklarını,19/03/2021 tarihinde yapılan şirket yönetim kurulunda yönetim kurulu üyesi olan müvekkillerinin 30/03/2021 tarihinde yapılan genel kurulda ibra edilmesi, finansal tabloların onaylanması ve yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı verilmesinin gündeme alındığını ve 30/03/2021 tarihinde gerçekleştirilen şirket genel kurulunda ise müvekkillerinin ibra edildiğini, huzur haklarının tesis edildiğini, finansal tabloların onaylandığını, müvekkillerinin davalı şirketi başarılı bir şekilde yönettiklerini ve bu konuda diğer paydaşları tarafından takdir gördüklerini, ancak müvekkillerinin ibra edilip huzur hakkı paylarının artırılmasından yaklaşık 6 ay sonra müvekkilleri aleyhine talimatla ve taraflı olarak müvekkilleri aleyhine tamamen tek taraflı olarak 13/09/2021 tarihli bir rapor hazırlattırılarak müvekkillerinin şirketi zarara uğrattıklarının iddia edildiğini, daha sonra sözlü ve fiziki müdahalelerde bulunarak müvekkillerinin zorla yönetim kurulu üyeliklerinden istifa etmelerine sebebiyet verildiğini, bu şekilde bütün yetkilerin kullanılamaz hale getirildiğini, davalı şirketin diğer ortaklarının müvekkillerinin hiçbir katılımı veya onayı olmaksızın ve yaşanan olaylar da göz önüne alındığında şirketteki yetki ve etkilerinin sona erdirilmesi yönünde hareket ettiğini, bu kararın uygulanması ve uygulamaya devam edilmesinin müvekkilleri bakımından telafisi imkansız hukuki sonuçlar doğuracağını, müvekkillerinin silahlı tehdide ve fiziksel şiddete uğradıkları anda müvekkillerini paylarının ayrı ayrı %15 olduğunu, müvekkillerinin şirket içi paylarını azaltma gayesi ile 28/04/2022 tarihli olağan üstü genel kurul toplantısı ile 7.100.000 TL. olan sermaye bedelinin 16.670.000,00 TL. artırılarak 23.770.000,00 TL. yapıldığını, 23/11/2022 tarihinde gerçekleştirilen olağanüstü genel kurul toplantısında şirket ortaklarından … Tic.A.Ş. ile …’ın 2022 dönemi için bağımsız denetim firması olarak … A.Ş. ile anlaşma yapılmasına, bu firma ile anlaşma yapılması için yönetim kurulu üyesine yetki verilmesine karar verildiğini, müvekkillerinin paylarının %15 olarak göstermeleri hukuki bir zorunluluk iken İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12.Hukuk Dairesinin 2022/1564 Esas-2022/1314 Karar sayılı kararına aykırı olarak %4,48 olarak hukuka ve dürüstlük kuralına aykırı bir şekilde gösterildiğini, Söz konusu denetim firmasının neden seçildiğine ilişkin bilginin müvekkillerine aktarılmadığını, ilgili denetim firmasının bağımsız denetçi özelliklerine haiz olmadığını, müvekkillerinin bilgi alma hakkının kullandırılmadığını, dürüstlük kurallarına aykırı hareket edildiğini, davalı şirketin diğer ortaklarının müvekkillerinin hiçbir katılımı veya onayı olmaksızın ve yaşanan olaylar da göz önüne alındığında şirketteki yetki ve etkilerinin tamamen sona erdirilmesi yönünde hareket ettiklerini, 23/11/2022 tarihli olağan üstü genel kurul toplantısında alınan kararların uygulanmasının ve uygulamaya devam edilmesinin müvekkilleri bakımından telafisi imkansız hukuki sonuçlar doğuracağını beyan ederek bu karara yönelik olarak TTK. m 449 uyarınca kararın uygulanmasının işbu davada kesin hüküm verilene kadar ertelenmesine yahut kararın uygulanmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/03/2023 (Ara Karar Tarihi) tarih 2023/126 Esas (Derdest Dava Dosyası) sayılı kararında; “Mahkememizin 21/02/2023 tarihli tensip tutanağında; davacı vekilinin genel kurul toplantısındaki alınan kararların yürütmesinin geri bırakılması yönündeki tedbir talebinin TTK 449. maddesi uyarınca, davalı şirket yönetim kurulu görüşü alındıktan sonra değerlendirilmesine karar verildiği anlaşılmıştır. Ara karar uyarınca davalı şirkete tensip tutanağının tebliğ edildiği, davalı vekili tarafından 08/03/2023 tarihinde dilekçe sunarak, müvekkili şirketin yönetim kurulu başkanı …, yönetim kurulu üyeleri olan … ve …’nun ara karar gereği gibi hazırlamış oldukları görüşlerini dilekçe ekinde sundukları anlaşılmıştır.Davalı şirketin ticaret sicil kayıtları, davaya konu genel kurul kararı ve hazirun listesi celp ve ibraz edilmiş, davalının cevap dilekçesi ile davalı şirket yöneticilerinin görüş yazıları incelenerek dosya ele alınmıştır. Davaya konu 23/11/2022 tarihli genel kurul toplantı tutanağı incelendiğinde; 1 numaralı karar ile yönetim kurulu başkanının toplantıyı açtığı, 2 numaralı karar ile toplantı başkanlığı için şirket ortaklarından aday gösterildiği, 3 numaralı karar ile bağımsız denetim firmasının seçimine ilişkin gündem maddesinin görüşüldüğü anlaşılmıştır. Davacıların genel kurulun iptali istemine ilişkin talepleri ise; davacılara ait şirket paylarının yanlış yazılmış olması, seçilen bağımsız denetçi firmasının TTK’nun 400. maddesi hükmündeki şartları taşımadığı ve davacılara bu konuda bilgi verilmediği iddiasına dayanmakta olup, bu sebeple söz konusu genel kurulun yürütmesinin geri bırakılmasını, şirketin denetim raporlarının, sözleşmelerinin ve ticari defterlerinin mahkemece incelenmesi talep ettikleri anlaşılmaktadır.Davacıların tedbir talebine konu istemleri yargılama sonucu tespit edilecek hususlar olup, tedbir talebine konu genel kurul kararının yürütmesinin durdurulmaması halinde davacılar yönünden telafisi imkansız bir zarar doğacağı ve mevcut durumun davacılar aleyhine değişeceği yolunda mahkememizce yeterli kanaat oluşmadığından genel kurulun yürütmesinin durulmasına yönelik tedbir talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.”gerekçesi ile, Davacılar vekilinin, TTKm.449 uyarınca kararın uygulanmasının bu davada kesin hüküm verilene kadar ertelenmesine ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle, davalı şirket nezdinde 23.11.2022 tarihinde gerçekleştirilen olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararlara yönelik olarak taraflarınca genel kurul toplantısında alınan kararların yokluğu ve terditli olarak iptali talepli davanın ikame edildiğini, İşbu uyuşmazlık konusunda hüküm verilinceye dek telafisi zor ve belki de imkansız zararlar meydana geleceğinden ötürü de taraflarınca genel kurul kararının geriye bırakılması talepli ihtiyati tedbir talep edildiğini, Yerel mahkemece ise 14.03.2023 tarihli ara kararda, somut olay ile bir bağ kurulmadan ve gerekçesi yeterince detaylandırılmadan tedbir isteminin yargılama sonucu tespit edilecek hususlardan olduğu, tedbir kararı verilmemesi halinde davacılar yönünden telafisi imkansız bir zarar doğacağına dair kanaat oluşmadığı belirtilerek taleplerinin reddedildiğini, Somut olayda yaklaşık ispat kuralının mevcut olduğunu; davalı şirket nezdinde 23.11.2022 tarihinde gerçekleştirilen olağanüstü genel kurul toplantısında bağımsız denetim şirketi seçimi gerçekleştirildiğini ancak toplantı anında TTK hükümlerince zaruri olan hususların mevcut olmadığını,Müvekkilerine ait şirket payının kasten yanlış yazıldığını; müvekkillerinin şirket içi paylarının %15 olduğu hususu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’nin 2022/1564 E ve 2022/1314 K sayılı kararı ile sabit olduğunu, İlgili kararın sicile işlenebilir olduğunun da aşikar olduğunu; nitekim davalı şirketin ilgili kararı sicile bildirmemesi üzerine taraflarınca yerel mahkemeden sicile bildirim talep edildiğini ve mahkemece de 26.12.2022 tarihinde sicile bildirim gerçekleştiğini, İsbu bildirimin hemen ardından sicil müdürlüğünde 29/12/2022 tarihinde Böle Adliye Mahkemesinin kararı ile sermaye artırım kararının icrasının durdurulduğu ilan edilip 03/01/2023 tarihinde de ilan yayımlandığını; bu hususa dair de ilgili belge ve bilgilerin dosyasında mevcut olduğunu, Dolayısı ile uygulanabilir bir kararı davalı tarafın kasten sicile bildirmediğini, toplantıda da müvekkillerinin paylarını yanlış gösterdiğini,Müvekkillerinin paylarının Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile %15 olduğunu; sicile bildirim işleminin yalnızca üçüncü kişileri bildirmek amaçlı gerçekleştirilen bir işlemi olduğunu, Bu sebeple de ilgili genel kurul toplantısının yok hükmünde olduğunu; seçilen firmanın bağımsız denetçi şartlarına uygun olmadığını, ilgili denetim firmasının TTK m.400’e aykırı olarak şirkete denetleme faaliyeti dışında hizmet verdiğinin dava dilekçelerinde detaylıca izah edildiğini; ilgili şirket bünyesinde çalışan, davalı şirketten gelen talep üzerine özel inceleme raporunu düzenlediğini, Türkiye Sicil Gazetesinde gerçekleştirilen araştırmada da … AŞ isimli bir firmanın bulunmadığını, Nihayetinde ilgili firmanın TTK m.400/1-e ve TTK m.400/1-f uyarınca davalı şirkette bağımsız denetim firması olarak görev yapamamasının gerektiğini, TTK m.400/3 uyarınca da vergi danışmanlığı ve vergi denetimi dışında, davalı şirkete danışmanlık/hizmet verdiğinden ötürü de bağımsız denetim firması seçilmemesi gerektiğini, İlgili firmanın yönetim kurulu başkanı olan …’ın şirketin en büyük pay sahibi olan … Deposunun merhum yönetim kurulu başkanı … ve … ile de yakinen dost olduklarının da sunmuş oldukları e-tespitlerden de görülmekte olduğunu, Dolayısı ile bu durumda bağımsız denetim firmasının güvenilir ve tarafsız olduğunun tartışmalı olup işbu firmanın bağımsız denetçi olarak seçilmemesi gerektiğini, Bağımsız denetim firması hakkında müvekkillerine bilgi verilmediğini, İlgili genel kurul toplantısı anında pay sahiplerinden … Tic AŞ ile … tarafından yeni dönemde bağımsız denetim firması için … AŞ ile anlaşma yapılması önerilmişse de söz konusu önerinin nedenleri diğer ortaklar … ve … ile paylaşılmadığını, Oysa yönetim kurulunun aldığı bir beyanda ilgili denetim firmasının neden tercih edildiğini açıklamakla yükümlü olduğunu, dolayısı ile ilgili genel kurul kararının uygulanmasının geriye bırakılması için gereken yaklaşık ispat kuralının mevcut olduğunu,Söz konusu tedbir kararı verilmediği takdirde müvekkilerinin ciddi zararının oluşacağını, Yerel Mahkemeye sunmuş oldukları dava dilekçelerinde savcılıktan alınan görüntülerde müvekkillerinin yönetim kurulu üyeliklerinden istifa ettirildiğine dair evrakın zorla imzalatıldığının görüldüğünü, Dilekçelerinde değindikleri İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı 2021/162514 e sayılı soruşturma dosyasında alınan bilirkişi raporunda da oda kapılarının tutulduğu, odada bir itişmenin mevcut olduğu, toplantı anındaki kişinin silahlı olduğu, odadan çıkışların engellediğinin de tespit edildiğini, Sonuç olarak; o tarihte şirket içi herhangi bir görevi bulunmayan …’nun toplantı anında bulunduğunu; o tarihte şirket içi herhangi bir görevi bulunmayan …’ün üzerinde silah ile toplantı anında bulunduğunu; istifa metinleri önceden hazırlanıp müvekkillerinin önüne konulduğunu, Dolayısı ile davalı şirketin diğer pay sahiplerince şirketin ele geçirilme gayesi olduğunun görüldüğünü, Pay sahibi olan müvekkillerinden de şirkete ait finansal tabloların, mali durumların gizlendiği de göz önüne alındığında bir işletmenin finansal durumunu ve faaliyet sonuçlarını tüm önemli yönleriyle gerçeğe uygun ve doğru bir biçimde gösterip göstermediği konusunda denetleme yapacak olan firmanın taraflı bir firmadan gerçekleştirilecek olmasının şüpheye mahal verdiğini,Şirketin objektif bir bağımsız denetim firması tarafından denetlenmemesi halinde gerek şirketin gerek ise müvekkillerinin telafisi zor zararları oluşacağını, Taraflar arasında da pek çok dava mevcut olup işbu davalarda da şirketin defteri, finansal tabloları inceleneceğinden ötürü de bağımsız denetim firmasının öneminin oldukça büyük olduğunu, bu sebeple de mahkemece verilen kararın haksızlık teşkil ettiğini,
İleri sürerek, müvekkillerinin haksız ve hukuka aykırı olarak silah zoru ile şirketten uzaklaştırılmaya çalışılmaları, diğer ortakların şirketi sadece kendi menfaatleri doğrultusunda yönetme istekleri neticesinde bağımsız denetim firması olarak objektif olmayan bir şirketin seçilmesi ve dahi işbu seçimin gerçekleştiği genel kurul toplantısında TTK hükümleri uyarınca uyulması gereken hususlara uyulmadığı göz önüne aldığında; Yerel mahkemece verilen gerekçesiz ve eksik kararın müvekkillerinin telafisi zor ve hatta imkansız zararlara uğramasına sebebiyet vereceğinden ötürü 14.03.2023 tarihli Genel Kurul kararın yürütülmesinin geriye bırakılması taleplerinin teminatsız olarak kabulüne, mahkeme aksi kanaatte ise, uygun bir teminat karşılığında kabulüne, karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep; davalı şirketin 23/11/2022 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan bağımsız denetim firması seçimine ilişkin kararın yoklukla malul olduğunun tespiti, bu kabul görmez ise iptali talebi ile açılan davada, anılan kararın yürütülmesinin tedbiren geri bırakılmasına ilişkin olup, mahkemece tedbir talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. 6100 Sayılı HMK 389 maddesi uyarınca ” Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” Aynı kanunun 390 maddesi “tedbir talep eden taraf dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” hükmünü havidir. 6102 Sayılı TTK’nun 449 maddesi uyarınca, şirket genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir. Genel kurulda alınan kararların yürütülmesinin geri bırakılmasına yönelik tedbir talepleri HMK’nun 389 maddesi kapsamında değil, yukarıda anılan özel nitelikli TTK’nun 449/1 fıkrası kapsamında; ancak HMK’nun 390 maddesinde aranan yaklaşık ispat koşulu da gözetilerek değerlendirilmek durumundadır. Buna göre kararların yürütülmesinin geri bırakılmasının ilk koşulu yönetim kurulunun bu konudaki görüşünün alınması, ikinci koşulu ise iddianın esası bakımından yaklaşık düzeyde ispatın sağlanmış olmasıdır.Mahkemece, dava konusu kararların yürütülmesinin geri bırakılmasına dair talep değerlendirilmeden önce, TTK.nın 449.m uyarınca yönetim kurulu üyelerinin görüşü alınmış, olumsuz görüş bildirildiği anlaşılmıştır.Bağımsız denetim firması seçimine ilişkin kararın iptali koşullarının oluştuğuna, seçilen şirketin tarafsız olmadığına ve TTK’nun 400 maddesinde aranan koşulları taşımadığına dair davacı iddialarının esası bakımından, mevcut delil durumuna göre bu aşamada yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığı anlaşılmış olup, ilk derece mahkemesinin tedbir talebinin reddine yönelik kararında isabetsizlik bulunmadığından, davacılar vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcı istinaf eden davacılar tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacılar üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Dava dosyası dairemize UYAP sistemi üzerinden elektronik dosya olarak gönderildiğinden, ilk derece mahkemesine UYAP sistemi üzerinden iade edilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/04/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.