Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/643 E. 2023/582 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/643 Esas
KARAR NO: 2023/582 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/195 Esas – 2021/694 Karar
TARİHİ: 30/06/2021
DAVA: Şirketin İhyası
KARAR TARİHİ: 06/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı dava dilekçesi ile; … Ticaret Ltd. Şti. aleyhine Bakırköy 4. İş Mahkemesinde görülen tespit davasında sigorta başlangıç tarihinin 506 sayılı yasanın 60/G maddesi gereğince 18 yaşını doldurduğu 01/01/1988 olarak tespitine karar verildiğini, İstanbul BAM 34. Hukuk Dairesi’nin kararı ile şirketin ihya işlemlerinin yapılması için yerel mahkeme kararını kaldırdığını, şirket resen terk edildiğinden tasfiye memuru atanmadığını, bu nedenle husumetin son şirket ortakları ve yasal olarak mesul müdürler olan … ve …’a yöneltildiğini beyanla şirketin ihyasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 30/06/2021 tarih ve 2021/195 Esas – 2021/694 Karar sayılı kararında; “…Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ile Bakırköy 4. İş Mahkemesinin 2019/276 esas sayılı dosyasında davanın taraf teşkili sağlanarak görülebilmesi için davaya konu terkin edilen şirketin ihyası zorunlu bulunmakla davanın kabulü ile şirketin ihyasına, davanın Bakırköy 4. İş Mahkemesinin 2019/276 esas ayılı dosyasına yönelik olarak açılması nedeniyle ihyanın yalnız görülen dava konusu ile sınırlı tutulmasına karar vermek gerekmiş, diğer davalılar yönünden Geçici 7. Maddesine göre terkin edilen şirketin ihyası talep edilmekle yalnızca ilgili Ticaret Sicil Müdürlüğüne davanın açılması yeterli olmakla diğer davalıların husumeti bulunmadığından anılan davalılar yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiş, her ne kadar davalılardan … yönünden 25/06/2021 tarihinde dosyaya vekaletname ibraz edilmiş ise de yargılamanın safahatı göz önüne alındığında davalı vekilinin sarf ettiği emek ve mesai bulunmadığından Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2017/1922 Esas, 2019/367 Karar sayılı kararı da göz önüne alınarak anılan davalı lehine vekalet ücreti taktir edilmemiştir.”gerekçesi ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü aleyhine açılan davanın kabulüne, diğer davalılar aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş ve karara karşı davalı … vekili ve davalı … Sicil Müdürlüğü vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … Sicil Müdürlüğü vekili istinaf dilekçesi ile; mevzuat gereğince ve mevzuata uygun olarak dava konusu şirketi sicilden terkin eden müvekkilinin davanın açılmasına sebep vermediğini, müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğü’ne … ticaret sicil numarası ile kayıtlı bulunan … Limited Şirketi’nin dosyasında yapılan incelemede, şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Geçici 7’nci maddesi ile 30.12.2012 tarihli ve 28513 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ”in 5’inci maddesi kapsamında; “Şirketin sermayesini 24.06.1995 tarihli ve 559 sayılı Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname gereği, 31.12.1998 tarihine kadar artırmayarak münfesih duruma düştüğünün tespit edildiği” gerekçesiyle resen terkin kapsamına alındığını, tebligat ve ilan prosedürlerinin yerine getirilmesinin ardından 31.07.2013 tarihinde yukarıda belirtilen gerekçeye istinaden sicil kaydının resen terkin edildiğinin anlaşıldığını, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesi uyarınca, re’sen terkin kapsamına alınan şirketlerin/kooperatiflerin, bu durumun kendilerine tebliğ edilmesinden itibaren iki ay içerisinde, münfesih olma sebeplerini ortadan kaldırarak, buna ilişkin ispat edici belgeleri, müvekkiline ibraz etmesi ya da bu kapsama alınan şirketin/kooperatifin faaliyetinin devamının mümkün olmaması halinde, aynı süre içerisinde tasfiye memurunu bildirmesi ve ayrıca, mezkur hüküm kapsamına giren şirketin/kooperatifin davacı ya da davalı sıfatıyla sürmekte olan davasının bulunması halinde (müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğü tarafından, bu hususun tespit edilmesi mümkün olmadığından), buna ilişkin yazılı beyanın, müvekkili Müdürlüğe verilmesi gerektiğini, müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğü tarafından, dava konusu şirkete, belirtilen süre içerisinde münfesih olma sebeplerini ortadan kaldıran işlemlerin yerine getirildiğinin ispatlayıcı belgelerle birlikte bildirilmemesi ya da tasfiye memurunun bildirilmemesi halinde, ilgili şirketin unvanının ticaret sicilinden silineceğini, şirkete ait malvarlığının kaydın silinme tarihinden itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceği ve bunun kesin olduğu ihtarında bulunulduğunu, ancak, bu ihtara rağmen, dava konusu şirketin, yukarıdaki yükümlülüklerini yerine getirmediğini, mevzuat gereğince işlem yapan müvekkilinin tesis ettiği işlemin hukuka uygun olduğunun ve mevzuatta, re’sen terkine ilişkin tüm prosedürü yerine getirdiğinin belirtilmesi gerektiğini, dava konusu olayda, müvekkilinim re’sen terkine ilişkin işlemlerinde hiçbir eksiklik olmadığını ve re’sen terkin işlemlerine ilişkin TTK geçici madde 7 ve buna ilişkin ikincil mevzuata uygun bulunduğunu, kanun gereği işlem tesis etmesi zorunlu olan müvekkili aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, bu noktada derdest davası olan şirketler hakkında işlem yapılamamasının da ancak bu hususun müvekkiline bildirilmesi ile mümkün olabileceğini, mevzuat gereğince re’sen terk kapsamına giren binlerce şirketten hangisinin derdest davası bulunduğunu, müvekkilinin gerek teknik gerekse fiili olarak saptamasının mümkün olmadığını ve re’sen terkin kapsamına alınmış ve devam eden davası bulunan şirketlerden, ancak bu hususu bildirenlerin kaydının silinmediğini, dava konusu şirketin sicil dosyasında yapılan incelemede devam eden davası bulunduğuna ilişkin herhangi bir bildirim yapılmadığının saptandığını, müvekkili müdürlüğün re’sen işlem yapma yetkisinin çok sınırlı hâllerde mevzuatta öngörüldüğü ve bu hususun düzenlenmediği hiçbir hâlde, müvekkili re’sen tescil işlemi yapamayacağı gibi, sicil kayıtlarını re’sen düzeltemeyeceğini, diğer bir ifadeyle, sicil kayıtlarından re’sen terkin edilen dava konusu şirketin, sicil kayıtlarını bir kez silen müvekkilinin, bu kayıtları, herhangi bir mahkeme kararı bulunmaksızın düzeltmesinin hukuken mümkün olmadığını, müvekkilinin sulh olma yetkisi bulunmadığını, Mahkemece, TTK Geçici 7. madde fıkra 4 hükmünün nazara alınmadığını, bu itibarla, dava konusu şirketin sicil dosyasının mahkemece gerekli ve yeterli şekilde incelenmediğini, eksik değerlendirme ile hüküm kurulduğunu, müvekkilinin re’sen terkin kapsamına giren dava konusu şirkete ve şirket yetkilisine mevzuat gereğince ve buna uygun bildirimler (ihtar) gönderildiğini ve fakat şirketin sicil kayıtlarındaki adreslerine gönderilen ihtar yazılarının, adreste tanınmamaları gerekçesi ile iade edildiğini, firmaya yollanan ihtarın 02.05.2013’te adreste tanınmadıkları için iade edildiğini, başka bir deyişle; mevzuat gereğince yapılması gereken tebligatların eksiksiz yapıldığını, buna göre mahkeme kararında belirtildiği gibi gerekli tebligatın eksik yapılmasının söz konusu olmadığını ve bu bakımdan bir an için dava kabul dahi edilse, müvekkili aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğunu, gönderilen ihtarda, kendilerine yapılan tebligattan itibaren iki ay içinde, münfesih olma sebeplerini ortadan kaldırarak, buna ilişkin ispat edici belgeleri, müvekkili Müdürlüğe ibraz etmeleri ya da şirketin faaliyetinin devamının mümkün olmaması halinde, aynı süre içerisinde tasfiye memurunu bildirmesi, ayrıca şirketin davacı ya da davalı sıfatıyla sürmekte olan davasının bulunmadığına ilişkin yazılı beyanı, müvekkili Ticaret Sicil Müdürlüğüne vermesi gerektiğinin ifade edildiğini, tüm bu tebligatlara ek olarak, dava konusu şirketin terkin edileceği hususunun 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu geçici m.7/f.4-a kapsamında bu kapsama giren tüm şirketlerle birlikte, Ticaret Sicil Gazetesinde ilan da edildiğini, işbu ilanın da, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu geçici madde 7/f.4-a’da, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat hükümleri yerine geçtiği hükme bağlandığından bahisle müvekkili tarafından davaya konu şirkete yapılan ihtarın, dava konusu şirketin eline ulaşmadığı bir an için kabul edilse dahi, müvekkilinin re’sen terkine ilişkin prosedürde bir eksik işlem yaptığından bahsetmenin mümkün olmayacağını, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.7/f.4-a’da, “Kapsam dahilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirkete veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanır. Yapılacak ihtar, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderilir. İlan, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinin otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri yerine yapılmış tebligat yerine geçer.” denilmek suretiyle, ilgiliye ihtarın ulaşmadığı durumlarda, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’ndeki ilanının, ilan tarihinin otuzuncu günü itibariyle, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’na uygun bir bildirim olduğu hususunun vurgulandığını, buna göre mezkur hüküm gereğince, davacının kendisine, müvekkili Müdürlük tarafından yapılan bildirimlerin (ihtarın), dava konusu şirkete ulaşmamış dahi olsa, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’ndeki ilanının Tebligat Kanuna uygun bir bildirim olduğunun kabul edilmesi gerektiğinin ve re’sen terkin sürecinde bir eksiklik bulunmadığının tespiti gerektiğinin açık olduğunu, ilanın bulunması karşısında, müvekkilinin eksik bir işleminden bahsin dahi mümkün olmadığını, davacı tarafça, re’sen terkin işleminin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmemişken; Mahkemece re’sen terkin prosedürünün denetlenmesi ve müvekkili aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, yerleşik uygulamanın da bu yönde olduğunu, davacının dilekçesi incelendiğinde; dava konusu şirket hakkında ikame edilen davada taraf teşkilinin sağlanması için huzurdaki davanın açıldığının, buna göre ihya (ek tasfiye) davasına dayanak teşkil eden davanın re’sen terkin tarihinden sonra açılmış olması ve yine ihya (ek tasfiye) davasının da 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmış olması karşısında huzurdaki davada uygulanması gereken hukuk kuralının TTK madde 547 olduğunun açık olduğunu, davacının dava konusu şirket bakımından üçüncü kişi konumunda olduğu gözetildiğinde ve dava konusu şirketin ticaret sicilinden terkin edilmesi işlemine karşı herhangi bir iddiada bulunulmadığı hâlde Mahkemece, müvekkili aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Mahkemece müvekkilinin davanın açılmasına sebep olduğuna karar verilmişse de; dava konusu şirketin ticaret sicilinden terkin edildiği tarihin (31.07.2013) ve huzurdaki davanın açılmasına dayanak teşkil eden davanın açıldığı tarihin huzurdaki davanın her halükârda açılacağının da kuşkusuz olduğunu, sermaye artırım yükümlülüğünü yerine getirmeyen dava konusu şirkete tasfiye memuru atanmamasının hukuka aykırı olduğunu, dava konusu şirketin hukuka ve mevzuata uygun bir şekilde ticaret sicilinden re’sen terkin edilmesine ve emsal içtihatlara rağmen, eksik inceleme ve değerlendirmeyle dava konusu şirketin terkin işlemlerinin hatalı olduğunun kabul edilmesi, davacı tarafça re’sen terkin işlemleri aleyhine bir iddia ileri sürülmemişken ve TTK geçici madde 7/2’ye aykırı bir durum da bulunmamasına rağmen müvekkili müdürlük aleyhine yargılama giderleri ve davacının vekil ile temsil edilmemesine rağmen vekâlet ücretine hükmedilmesinin, dava konusu şirkete tasfiye memuru atanmamasının hukuka ve kanuna aykırı olduğunu beyanla İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30.06.2021 tarih ve 2021/195 E 2021/694 K sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına ve davanın açılmasına neden olmayan müvekkili aleyhine yüklenen yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesi ile; her ne kadar husumet yokluğu sebebiyle verilen karar şirketin hissedarı olan müvekkili açısından lehe bir karar gibi görünse de, sonuç olarak yerel Mahkeme davalı … Sicil Müdürlüğü açısından davanın kabulüne ve müvekkilinin hissedarı olduğu …Tic. Ltd. Şti.’nin ihyasına karar verdiğinden ve verilen ihya kararı neticeten müvekkili açısından hukuki sonuçlar doğuracağından kararı bu yönüyle istinaf etme zarureti doğduğunu, yerel Mahkemenin … Tic. Ltd. Şti. isimli şirketin ihyası yönünde vermiş olduğu kararın yasa ve usule aykırı olduğunu, Türk Ticaret Kanunu’nun Geçici 7. maddesinin 15 nolu bendinin; “Bu maddede düzenlenmeyen hususlarda ilgili kanun ve esas sözleşmelerde öngörülen usullere göre hareket edilir. Bu madde gereğince tasfiye edilmeksizin unvanı silinen şirket veya kooperatiflerin ortaya çıkabilecek malvarlığı, unvana ilişkin kaydın silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal eder. Hazine bu şirket ve kooperatiflerin borçlarından sorumlu tutulmaz. Tasfiye memurlarının sorumlulukları konusunda, özel kanunlardaki sorumluluğa ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanun veya Kooperatifler Kanunu hükümleri uygulanır. Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” şeklinde olduğunu, dava konusu … Tic. Ltd. Şti. ticaret sicilden 14/01/2014 tarihinde terkin edilmiş olup, işbu davanın 02/01/2020 tarihinde, yani şirketin terkin tarihinin üzerinden 6 yıl geçtikten sonra ikame edildiğini, ihya davası davacı tarafından Bakırköy 4. İş Mahkemesi’nin 2019/276 E. dosyasında verilen kararına istinaden ikame edilmişse de, TTK’nın geçici 7/15 maddesinde düzenlenen 5 yılık hak düşümü süresinin işbu davanın ikame edildiği tarih itibariyle düştüğünü, bu bakımdan yerel Mahkemenin davanın reddine karar vermesi gerekirken müvekkili açısından husumetten red kararı vermesi ve davanın davalı … Sicil Müdürlüğü yönünden kabulüne karar vererek … Tic. Ltd. Şti.’nin ihyasına karar vermiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkili açısından davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmişse de, 25/06/2021 tarihinde dosyaya vekaletname ibraz etmiş olmalarına rağmen yerel Mahkeme kararında “yargılamanın safahati göz önüne alındığında davalı vekilinin sarf ettiği emek ve mesai bulunmadığından davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmemiştir” denmek suretiyle müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmediğini, vekaletname ibraz edildikten sonra taraflarınca duruşmaya katılındığını, dosya kapsamındaki iş ve işlemler takip edilmiş olduğundan yerel Mahkemece müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, kararın müvekkili açısından pasif husumet yokluğu gerekçesiyle verilen lehe karar yönünden değil … Tic. Ltd. Şti.’nin ihyası yönünde verilen kabul kararı yönünden istinaf ettiklerini beyanla İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/195 E. 2021/694 K. sayılı ve 30/06/2021 tarihli kararının belirttikleri sebeplerle kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesi uyarınca sicilden re’sen terkin edilen şirketin, hakkında derdest dava bulunması sebebiyle tüzel kişiliğinin ihyası talebine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın, davalı … Sicil Müdürlüğü yönünden kabulüne, davalılar … ve … yönünden pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş, karara karşı davalı … Sicil Müdürlüğü vekili ile davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. İhyası talep edilen … Limited Şirketi’nin TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca 31.07.2013 tarihinde İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından sicilden re’sen terkin edildiği, davacı tarafından Bakırköy 4. İş Mahkemesi’nin 2014/4 Esas sayılı dosyası ile şirkete karşı sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti talepli dava açıldığı, davanın derdest olduğu, ilgili dosyada davacıya, adı geçen şirketin ihyası için dava açmak üzere süre ve yetki verildiği anlaşılmıştır.Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesinde “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır. Davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatiflere bu madde hükümleri uygulanmaz.” denilmek sureti ile kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirket ve kooperatiflerin tasfiyesinin TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre yapılacağı belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu madde ile belirtilen sınırlı hallere münhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Mezkur maddenin 15. fıkrası ile “Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” düzenlemesi getirilerek hukuki menfaatleri bulunanlar ile alacaklılara şirket ve kooperatifin ihyası için dava açma hakkı tanınmıştır.Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesinde belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde ticaret sicil müdürlüğü tarafından şirket veya kooperatifin sicil kaydı re’sen terkin edilmekle birlikte, bu işlemden önce TTK’nın geçici 7/4-a maddesi uyarınca, kapsam dahilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine, sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere ve ilan edilmek üzere aynı gün Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğü’ne ihtar gönderilmesi gerekmektedir.Somut dosyada şirketin, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında kaldığından bahisle davalı sicil müdürlüğünce sicilden terkin edildiği ancak şirket ve temsilcisine tebligat yapıldığına dair herhangi bir delil sunulmadığı anlaşılmıştır. Yapılan terkin işlemi, şekil açısından hukuka uygun olmadığı ve geçici 7. madde kapsamında kabul edilemeyeceğinden, 5 yıllık hak düşürücü sürenin somut dava yönünden uygulanması mümkün değildir. Davalılar vekillerinin hak düşürücü sürenin geçmiş olduğuna yönelik istinaf sebepleri yerinde değildir. TTK’nın geçici 7/1. maddesinde; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde aşağıdaki halleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır.” denilmek suretiyle madde kapsamına giren şirketlerle ilgili yapılacak tasfiye işlemlerinde başka bir yasal düzenlemenin kıyasen uygulanamayacağı kabul edilmiş olduğundan sicilden re’sen terkin edilen şirketler hakkında verilen ihya kararı ile birlikte tasfiye memuru atanmasına gerek yok ise de, TTK’nın geçici 7/15. maddesi uyarınca sicilden sermaye artırımı yapmayarak münfesih duruma düşmesi nedeniyle re’sen terkin edilen şirketler bundan müstesnadır. Bu şirketler yönünden yapılacak tasfiye işlemleri için ihya kararı ile birlikte şirkete tasfiye memuru atanması gerekmektedir. Somut dosyada ihyası talep edilen şirket sicilden sermaye artırımı yapmaması nedeniyle terkin edildiği, davacı tarafından şirketin ortakları olan davalılar … ile …’ın tasfiye memuru atanmak üzere davalı olarak gösterildikleri anlaşıldığından, bu davalılar aleyhine davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi ve şirkete tasfiye memuru atanmaması hatalı olmuştur. Bu doğrultuda davalı … vekilinin vekalet ücretine yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Mahkemece, davalı … Sicil Müdürlüğü’nce derdest dava bulunmasına rağmen şirketin sicilden terkin edilmesi gerekçesiyle müdürlük aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmiştir. Davacı tarafından açılmış davanın davalı Sicil Müdürlüğü’ne bildirildiğine dair somut bir delil sunulmadığından Sicil Müdürlüğü’nün bu gerekçe ile yargılama giderlerinden sorumlu tutulması hatalı ise de; davalı Sicil Müdürlüğü tarafından, TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında yapılan terkin işleminin aynı maddede düzenlenen usule uygun olmadığı tespit olunduğundan, usulsüz işlem nedeniyle dava açılmasına sebebiyet veren davalının yargılama giderinden sorumlu tutulması gerekir. Bununla birlikte davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirmediğinden davalı Sicil Müdürlüğü aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi hatalı olmuştur. Davalı … Sicil Müdürlüğü’nün istinaf başvurusu bu yönüyle haklıdır.Açıklanan nedenlerle, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, davalı … Sicil Müdürlüğü vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Davalı …’ın istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı … Sicil Müdürlüğü’nün istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/06/2021 tarih ve 2021/195 Esas – 2021/694 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; Davanın TTK Geçici 7. maddesi uyarınca KABULÜ İLE, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numaralı dosyasında kayıtlı iken resen terkin edilen … Limited Şirketi’nin Bakırköy 4. İş Mahkemesinin 2019/276 E sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere İHYASINA, 3-Tasfiye memuru olarak …( T.C.: …)’ın atanmasına, 4-Şirketin ihyasına ve tasfiye memuru atanmasına ilişkin kararın kesinleştiğinde ticaret sicilde tescil ve ilanına, karardan bir suretin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne gönderilmesine, ilan ve müzekkere masraflarının davacı tarafça karışlanmasına,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 5-Dairemiz karar tarihi itibariyle ve Harçlar yasası gereğince alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcından peşin yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile kalan 125,5 TL harcın davalı … Sicil Müdürlüğü’nden alınarak hazineye gelir kaydına, 6-Davacı tarafça yapılan 54,40 başvuru harcı, 54,40 TL peşin harç, 160,25 TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 269,05 TL yargılama giderinin davalı … Sicil Müdürlüğü’nden alınarak davacıya verilmesine, 7-Davacı tarafça peşin yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Davalı … Sicil Müdürlüğü harçtan muaf olduğundan, bu davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcı ile istinaf kanun yoluna başvurma harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde kendisine iadesine, 9-Davalı … tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 10-Dairemiz karar tarihi itibariyle ve Harçlar Kanunu gereğince davalı …’tan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,2 TL harcın davalı …’tan alınarak hazineye gelir kaydına, 11-Davalı … tarafından istinaf aşamasında sarf edilen harç ve posta giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına, 12-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 06/04/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.