Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/608 E. 2023/578 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/608 Esas
KARAR NO: 2023/578 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/208 Esas – 2022/543 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili adına vekaleten borçlu hakkında İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılmış olan icra takibine 13/12/2021 tarihinde davalı borçlu tarafından itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, davalının müvekkilinden takip dayanağı belge olan faturanın içeriğinde belirtildiği nitelik ve miktarda ürün satın aldığını ve bunların bedelini müvekkiline ödenmediğini, takip konusu ürünlerin davalıya teslim edildiğini, yapılan satım ilişkisi doğrultusunda müvekkilinin şahıs şirketi olan … Deri … tarafından davalı adına 24.04.2012 tarihli, Seri No … Sıra No … ve … irsaliye no’lu, 10.911,35 TL tutarında fatura düzenlendiğini, davalı borçlunun söz konusu faturayı teslim aldığını ve faturaya itiraz etmediğini, bilindiği üzere TTK m.21/2 uyarınca faturaya 8 günlük bir itiraz süresinin mevcut olduğunu, davalı borçlunun bu süre içinde faturaya itiraz etmediğini, davalı borçlunun müvekkilinin toplam fatura bedeli olan fatura alacağını ödememekle birlikte bunun üzerine işbu fatura yönünden davalı borçlu aleyhine İstanbul … İcra Dairesi’nde … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, 24.11.2021 tarihli ödeme emrine göre 10.911,35 TL faturadan kaynaklı asıl alacak ile asıl alacağa işlemiş temerrüt faiziyle beraber takipte kesinleşen 24.749,41 TL alacağa eklenen masraf, vekalet ücreti ve faizle beraber davalı borçlunun icrada toplamda 31.219,74 TL bakiye borç miktarının bulunduğunu, dava konusu uyuşmazlık için arabuluculuk yoluna başvurulduğunu ancak yapılan görüşmeler sonunda anlaşma sağlanamadığını beyanla davalının itirazının iptali ile icra takibinin devamına, davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 21/09/2022 tarih ve 2022/208 Esas – 2022/543 Karar sayılı kararında; “…Somut olayda, davalının işletme hesabı defteri tuttuğu ve gelirinin VUK 177.maddesindeki sınırın altında kaldığından ve esnaf kaydı olduğundan tacir olmadığı anlaşılmış, görev hususunun mahkemece resen her aşamada değerlendirilebileceği, davanın niteliği itibari ile 6102 Sayılı Kanunun 4-5.md kapsamında kalmadığı bu haliyle 6100 Sayılı Kanunun 2.maddesinde yer alan ”Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesidir.” hükmü gereğince davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğundan davanın görev nedeni ile reddine karar vermek gerekmiştir. “gerekçesi ile görevsizlik nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; yerel Mahkemece 21/09/2022 tarihindeki ön inceleme duruşmasında davalı tarafın ikinci derece tacir olması gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiğini, bahse konu davada tarafların tacir olup uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesine ilişkin olduğunu, TTK madde 4’e göre: “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın …. ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır.” yine TTK madde 5/1’e göre: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” denildiğini, ticaret kanununun, tarafların ticari işletmeleriyle ilgili hususları asliye ticaret mahkemelerinin görev alanına bırakırken tacirler hakkında herhangi bir derece ayrımı yapmadığını, dosyaya konu uyuşmazlığın görev sorumluluğunun belirlenmesi hususunda Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin çeşitli içtihatlarının bulunduğunu, gerek Türk Ticaret Kanunu, gerekse Yargıtay’ın; dava konusu uyuşmazlığın, tarafların ticari işletmeleri ile ilgili olması veya tarafların tacir olmaları durumunda, tarafların birinci veya ikinci sınıf tacir olmalarını dikkate almaksızın uyuşmazlığı bir ticari dava olarak nitelendirdiğini, TTK’ya göre ticari davalarda görev sorumluluğunun Asliye Ticaret Mahkemelerine ait olduğunu beyanla İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir.Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde; tacir olan her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava olarak tanımlandıktan sonra, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar belirlenmiş ve son olarak yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi koşulu ile havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların da ticari dava olduğu kabul edilmiştir. TTK’nın 5. maddesinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü getirilerek görev hususunun kapsamı düzenlenmiştir. Buna göre bir davada Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olabilmesi için mezkur kanunun 4. maddesinde sayılan mutlak bir ticari dava olması veya her iki taraf tacir olup, uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bir husustan doğması yahut yalnızca taraflardan birisinin ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia veya fikri haklara ilişkin bir davanın bulunması gerekmektedir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen nazara alınmalıdır. Somut olayda; uyuşmazlığın dayanağı hukuki ilişki satış ilişkisi olup, satış sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklar, TTK’nun 4. maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, aynı maddenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na atıfla mutlak ticari dava konusu kabul ettiği sözleşmelerden de değildir. Şu halde mahkemece davanın nispi ticari dava olup olmadığı, her iki tarafın tacir olup olmadığı, uyuşmazlığın tacir olan tarafların ticari işletmeleri ile ilgili olup olmadığı hususunun re’sen araştırılması gerekir. Bu kapsamda Mahkemece, tarafların gerçek kişi tacir kaydının bulunup bulunmadığı hususunda İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne yazılan yazıya cevaben, davacının gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunduğu, davalının ise kaydının bulunmadığı yönünde cevap verilmiş, tarafların bağlı olduğu Beyazıt Vergi Dairesi’nden gelen cevapta, davacının bilanço esasına göre defter tuttuğu, birinci sınıf tacir olduğu bildirilerek 2019, 2020 ve 2021 yıllarına ait gelir vergisi beyannameleri gönderilmiş, davalının ise 20.05.1993 ila 31.12.2014 tarihleri arasında mükellefleri olduğu ve işletme hesabına göre defter tuttuğu bildirilerek 2012, 2013 ve 2014 yıllarına ilişkin gelir vergisi beyannameleri gönderilmiştir. Her ne kadar Mahkemece bu yazı cevapları doğrultusunda davacının tacir, davalının ise esnaf olduğu, bu nedenle davanın nispi ticari dava sayılamayacağı ve davaya bakmaya Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu kabul edilerek görevsizlik kararı verilmişse de; takibin 2021 yılında, davanın ise 28.03.2022 tarihinde açılmış olması itibariyle davalının bu yıllarda bağlı olduğu vergi dairesinden, hangi esasa göre defter tuttuğu, ikinci sınıf tacir (esnaf) olup olmadığı, eğer ikinci sınıf tacir (esnaf) ise ve işletme defteri tutuyor ise; VUK’un 177/2 fıkrasında düzenlenen hadlere göre, faaliyetinin esnaf faaliyeti sınırını aşıp aşmadığına yönelik bir araştırma yapılmadan yetersiz araştırma ve hatalı değerlendirme ile görevsizlik kararı verilmiştir. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusu haklıdır. Açıklanan nedenlerle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi ve açıklanan şekilde araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/09/2022 tarih ve 2022/208 Esas – 2022/543 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/04/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.