Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/573 E. 2023/575 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/573 Esas
KARAR NO: 2023/575 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/183 D.iş – 2022/208 Karar
TARİHİ: 27/09/2022
DAVA: İhtiyati Hacze İtiraz
KARAR TARİHİ: 06/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: İhtiyati haciz talep eden vekili talep dilekçesi ile; Federal Almanya Cumhuriyeti Zweibrücken Asliye Mahkemesi tarafından … numaralı dosyada verilen 03.02.2015 ve 24.06.2015 tarihli ilamların 18.09.2015 tarihinde müvekkili şirket lehine kesinleştiğini, yabancı mahkemenin 18.09.2015 tarihinde kesinleşen 03.02.2015 tarihli ilamında; davalı …’nin müvekkiline 94.288,63 EURO’yu 01.02.2012 tarihinden itibaren %5 oranındaki faiziyle birlikte ödemesine karar verildiğini, 18.09.2015 tarihinde kesinleşen 24.06.2015 tarihli ilamda ise 5.293,47 EURO’nun 23.03.2015 tarihinden itibaren %5 oranındaki faizle birlikte ödemesine karar verildiğini, işbu kararların tenfizi için açılan davanın İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/269 E. ve 2020/149 K. numaralı kararı ile 21.02.2020 tarihinde kabul edildiğini, işbu karara karşı davalı vekilinin 22.06.2020 tarihinde haksız ve hukuka aykırı gerekçelerle istinaf başvurusunda bulunduğunu, istinaf incelemesinin halen devam etmekte olduğunu, Federal Almanya Cumhuriyeti Zweibrücken Asliye Mahkemesi tarafından verilen kararın TBK 99’dan kaynaklanan seçimlik hakka göre işbu bedelin aynen döviz cinsinden ödenmesi için ihtiyati haciz taleplerinin olduğunu, bilindiği üzere İİK madde 259/II2ye göre alacak bir ilama müstenid ise teminat aranmadığını beyanla ihtiyati haciz taleplerinin kabulü ile tebligat ve duruşma yapılmaksızın 99.582,10 EURO asıl alacak için davalının taşınır, taşınmaz mallarıyla üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine teminatsız olarak ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi’nin 07/07/2022 tarih ve 2022/183 D.iş – 2022/208 Karar sayılı kararı ile; “Mahkememizce talep eden alacaklı vekili tarafından dosyaya sunulan bilgi ve belgelere göre alacağın rehin ile teminat altına alınmadığı ve vadesinin geldiğinin sabit olduğu, bu nedenle yapılacak işin niteliği dikkate alındığında; duruşma açılmasının sonuca etkili olmadığı anlaşıldığından, takdiren dosya üzerinden karar verilmiş olup, duruşma açılmasına gerek görülmemiştir.Talep eden tarafça sunulan dilekçe ekindeki belgeler incelenmiştir. İ.İ.K’nun 257. maddesinde rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısının ihtiyati haciz isteyebileceği belirtilmiştir. İhtiyati hacze konu evrak İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/269 Esas ve 2020/149 Karar sayılı ilamına dayandığından Bu durumda ihtiyati haciz talebinin teminatsız kabulüne karar verilmiştir. “gerekçesi ile İhtiyati haciz talebinin talep konusu alacak miktarı olan 99.582,10 EURO’nun teminatsız kabulüne, borçlunun 99.582,10 EURO tutarında taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacakları üzerine İİK’nın 257. ve devamı maddeleri gereğince ihtiyati haciz konulmasına karar verilmiş ve karara karşı ihtiyati hacze itiraz edenler vekili tarafından itirazda bulunulmuştur.İhtiyati hacze itiraz eden vekili itiraz dilekçesi ile; müvekkili şirketin adresinin “… Mah. … Cad. … Bölgesi No:… Kemalpaşa İzmir” olduğunu, yetkili mahkemenin İzmir Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, dolayısıyla ihtiyati haciz kararının yetkili olan İzmir Asliye Ticaret Mahkemelerince verilmesi gerektiğini, verilen ihtiyati haciz kararının hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasında aynı alacaktan dolayı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/269 E. 2020/149 K. sayılı dosyasının bulunduğunu, dosya temyiz aşamasında olup dosyanın derdest olduğunu, bu nedenle derdestlik itirazında bulunduklarını beyanla 07.07.2022 tarihli ihtiyati haciz kararına ilişkin esasa ve usule ilişkin itirazların kabulüne, ihtiyati haciz kararının ve İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 27/09/2022 tarih ve 2022/183 D.iş – 2022/208 Karar sayılı kararında; “…Somut olayda, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/269 – 2020/140 …sayılı ilamı incelendiğinde, Zweibrücken Asliye Mahkemesi’ne ait 03/02/2015 ve 24/06/2015 tarihli, 10132/14 dosya numaralı gıyapta verilen karar ile “masrafların tayinine ilişkin karar” başlıklı kararın tenfizine karar verildiği, İzmir Bölge Adliye Mahkemesinin 17. Hukuk Dairesinin 2020/904 – 2020/820 …sayılı ilamı ile İstinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır. İhtiyati haciz talebine konu İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/269 – 2020/140 E.K. sayılı dosyasında verilen 07/07/2022 tarihli ilamına karşı yapılan istinaf başvurusunun, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, 17. Hukuk Dairesinin kararı reddine karar verildiği, talep edenin alacaklı olduğuna dair yaklaşık ispat şartının gerçekleştiği anlaşıldığından itirazın reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. gerekçesi ile; İhtiyati hacze itirazın reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı ihtiyati hacze itiraz eden vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati hacze itiraz eden vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkili şirketin adresinin “… Mah. … Cad. … Bölgesi No:… Kemalpaşa İzmir” olduğu göz önünde bulundurulduğunda yetkili mahkemenin İzmir Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunun açık olduğunu, bu cihetle yetkiye itiraz ederek yetki itirazının kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekli iken bu hususun yerel Mahkemece göz ardı edilerek karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ihtiyati haciz talebinde bulunan tarafın 19/04/2022 tarihli dilekçe ile İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/269 E. 2020/149 K. sayılı dosyasından ihtiyati haciz kararı verilmesi talebinde bulunduğunu, karşı yanın işbu talebine karşı 29/04/2022 tarihinde karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, bu karar üzerine karşı yanın haksız ve kötüniyetli olarak yerel Mahkemeye başvurmuş olduğu açık olmasına rağmen bu hususun yerel Mahkemece göz ardı edilerek karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasında aynı alacaktan dolayı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2017/269 E. 2020/149 K. sayılı dosya bulunmakta olup işbu dosyanın temyizden bozularak döndüğünü ve yerel Mahkemece duruşma günü verildiğini, bu cihetle taraflarınca yapılmış derdestlik itirazının göz ardı edilerek işbu kararın verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ihtiyati haciz talep eden ile müvekkili şirketin önceki tarihlerde ticari ilişki içerisinde bulunduğunu, müvekkili şirketin, ihtiyati haciz talep edene itiraz dilekçesinin EK(2)’sinde sunulu faturalardan da anlaşılacağı üzere mal sattığını ve bedellerini cebri icra yolu ile vadesinden çok sonra zorlukla tahsil ettiğini, artık bu noktada ticari ilişkinin bittiğini, her iki tarafın da edim yükümlülüğünün ortadan kalktığını, ihtiyati haciz talep eden tarafın sözleşmeden kaynaklanan alacağını tahsil edemediğini veya bedelini ödediği malları teslim alamamış bir taraf olması ve buna ilişkin bir kararın tanıma ve tenfizini istemiş olması halinde, ancak o zaman bir ticari alacak davası olarak nitelendirilmesinin hukuka uygun olacağını, mahkeme dosyasına konu olan kararın Almanya mahkemesi tarafından karşı tarafın iflasına yönelik olarak verilen ve iflas işlemleri ile alakalı olan bir yaptırım kararı olduğunu, bu durumda davanın bir ticari alacak davası değil iflas hukukuna ilişkin yapılacak işlemleri kapsayan bir kararın tanıma ve tenfiz istemi olduğunu, bu nedenle özel hukuka ilişkin değil, kamu hukukuna ilişkin olduğunu, bunun sonucunda da yabancı mahkeme tarafından verilen kararın 5718 sayılı MÖHUK”a göre tanıma ve tenfizin şartlarını sağlamadığını, itiraz dilekçesinde sunulu İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2017/269 E. 2020/149 K. sayılı kararında; yabancı Mahkeme kararının iflas masası tarafından takip edilen alacak talebine ilişkin olduğuna, yabancı mahkeme tarafından yapılan yargılama sonucunda verilen kararın 5718 sayılı MÖHUK 50. maddesi nazara alınarak Türk kamu düzenine açık aykırılık teşkil etmediğine kanaat getirildiğini ve Federal Almanya Cumhuriyeti Zweibrücken Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen 10 132/14 Sayılı kararın tanınması ve tenfizine karar verildiğini, İİK’nın 184. maddesinde; “İflas açıldığı zamanda müflisin haczi kabil bütün malları hangi yerde bulunursa bulunsun bir masa teşkil eder ve alacakların ödenmesine tahsis olunur. İflasın kapanmasına kadar müflisin uhdesine geçen mallar masaya girer.” hükmünün düzenlendiğini, iflas kararının hükümle açıldığını ve bu hükümde açılma anının duruşma tutanağında saati ve dakikasının dahi yazdığını, iflas kararının verildiği zaman müflisin haczi kabul bütün mallarının bir masa teşkil edeceğini ve bu masada müflisin bütün taşınır-taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki alacakları ve borçları yani aktif ve pasifiyle birlikte kül halinde masaya dahil olacağını, her ne kadar Alman Aciz Yasasında aciz başvurusu tarihinden bir ay önce veya sonra davalıya ödenen paranın geri verilmesine imkan tanınsa bile Türk Hukukunda iflas kararı verildiği anda kararın verildiği gün, ay, yıl ve saatinin duruşma tutanağında verildiği andan itibaren müflisin haczi kabil bütün mallarının kül olarak iflas masasını oluşturacağının kabul edildiğini, görüldüğü üzere Alman Aciz Yasası’nın 131. maddesi ile İİK’nın 184. maddesinin çatıştığını, bu durumda MÖHUK 5. maddesi gereğince kamu düzenine aykırılık teşkil edildiğini ve dolayısıyla Türk hukukunun uygulanacağının açık olduğunu, 5718 sayılı MÖHUK madde 5’e göre Türk kamu düzenine aykırılık teşkil eden yabancı mahkeme kararlarının uygulanmayacağı ve MÖHUK madde 54/c’de hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunması durumunda tenfiz şartının gerçekleşmeyeceğinin belirtildiğini, MÖHUK madde 54’e göre sadece yabancı mahkemelerde verilen kararın elde edilmesinde uygulanan hukukun değil, verilen kararın Türkiye’deki hukuki sonuçlarının da kamu düzenine aykırı olup olmadığının belirlenmesi gerekliliğinin vurgulandığını, bu nedenle taraflarınca İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/269 Esas, 2020/149 Karar sayılı dosyasına “iflasın kamu düzeninden olduğu” hakkında Yargıtay kararları ve Prof. Dr. …’dan alınmış mütalaa sunulmuş olmasına rağmen, itiraz dilekçesinde sunulu Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/904 E. 2020/820 K. karar ilamında bu hususu göz ardı ettiğini, karşı oylu muhalefet şerhi düşülerek onanan Yerel Mahkemece verilmiş olan kararın bozulması için Yargıtay’ a başvurulmuş olup dosyanın Yargıtay incelemesinde olduğunu, dava konusu Zweibrücken Asliye Mahkemesi’nin masraflara ilişkin kararı bilirkişi raporunda belirtildiğinin aksine mahkeme başkatibine denk düşen bir görevli adli memur tarafından verilmiş bir karar olması cihetiyle mahkeme tarafından verilmiş bir karar olmadığını, Alman Hukukunda “…” adı verilen “adli memur”un hukukumuzda mevcut bulunmayan, mahkeme yazı işleri müdürünün görevleri ile birlikte bazı konularda karar verme yetkilerine sahip olan bir memur olduğunu, dava konusu kararın ikinci sayfasında memur kararına karşı iki hafta içinde şikayet yoluna gidilebileceği belirtilmiş olup bu hususun hukukumuzdaki icra memurunun muamelesini şikayet yolu olduğunu açıkça gösterdiğini, yerel Mahkemeye sunulmuş olan dava konusu 21.02.2015 tarihli Zweibrücken Asliye Mahkemesi’nin “Gıyapta Verilen Hüküm” başlıklı ve mahkeme başkanı tarafından imzalanmış olan karar karşı tarafı bir şeyi vermeye, yapmaya ya da yapmamaya mahkum eden maddi hukuktan kaynaklı bir hakkın elde edilmesine hizmet eden bir mahkeme kararı olmayıp, Almanya’ da iflas etmiş bir Alman şirketinin, Almanya’da ve Alman Aciz kanunu hükümlerine göre belirlenmiş bir iflas idaresince Türk hukukuna göre davayı açma yetkisi bulunmayan bir memur tarafından açılmış olan tasarrufun iptali davası sonucunda verilen takip hukuku karakterli bir karar olduğunu, bu sebeple gerek doktrinde gerekse yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına göre işbu dava konusu kararın tenfizi mümkün olmayan bir karar olduğunu, tenfize ilişkin Mahkeme kararının temyiz edildiğini, 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanunun, 57. maddesi uyarınca temyizin, yerine getirmeyi durdurduğunu, İİK madde 257. uyarınca ihtiyati haciz kararının öncelikle rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş olan para alacakları için uygulanması öngörülmüş bir geçici hukuki koruma tedbiri olduğunu, vadesi gelmemiş alacaklar için ihtiyati haciz kararı istenebilmesi için borçlunun bilinen bir yerleşim yerinin bulunmaması veyahut borcunu ifa etmemek amacıyla mal kaçırma, mallarını gizleme gibi hileli işlem ve davranışlarda bulunması gerektiğini, işbu dava kapsamında karşı tarafın, yukarıda detaylı olarak belirtildiği üzere beyanla yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, ihtiyati haciz kararına itiraza ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile itirazın reddine karar verilmiş, karara karşı itiraz eden borçlu vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. İİK’nın 34. maddesi uyarınca; ilamların icrası her icra dairesinden talep edilebilir. 258. maddesi uyarınca; ihtiyati hacze 50. maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir. 50. maddesi uyarınca; para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. 265. maddesi uyarınca; borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyati hacizde, mahkemenin yetkisine itiraz edebilir. Somut dosyada alacaklının talebi yabancı mahkeme kararına dayalı olup, kararın tenfizine ilişkin davanın, davalının ikametgahı olan İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/269 Esas sayılı dosyasında görülerek karara bağlandığı, karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulduğu, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 10.09.2020 tarihli, 2020/904 Esas ve 2020/820 Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği ve bu karara karşı da temyiz yoluna başvurulduğu, bu şekilde yabancı mahkeme kararının ihtiyati haciz talep ve ihtiyati hacze itiraz tarihinde kesinleşmediği anlaşılmıştır. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca; yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır. Aynı Kanunun 57. maddesi uyarınca; tenfizine karar verilen yabancı ilamlar Türk mahkemelerinden verilmiş ilamlar gibi icra olunur. Tenfiz isteminin kabul veya reddi hususunda verilen kararların temyizi genel hükümlere tabidir. Temyiz, yerine getirmeyi durdurur. Buna göre tenfiz kararlarının kesinleşmeden infazı mümkün değildir. Açıklanan yasal düzenlemeler ışığında somut olaya dönüldüğünde; ihtiyati hacze konu Federal Almanya Cumhuriyeti Zweibrücken Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen kararın tenfizine dair verilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/269 Esas ve 2020/149 Karar sayılı kararı kesinleşmediğinden infazı mümkün bir ilam ve ilama dayalı bir alacaktan bahsedilemeyeceği, yabancı mahkeme kararı henüz ilam niteliğini kazanmadığından İİK’nın 34. maddesi uyarınca Türkiye’nin her yerinde icraya konulması ve ihtiyati haciz talep edilmesinin mümkün olmadığı, yetkili mahkemenin MÖHUK madde 51 ve HMK madde 6 uyarınca ihtiyati hacze itiraz eden borçlunun Türkiye’deki yerleşim yeri mahkemesi olan İzmir Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu, bu minvalde Mahkemece yetkiye ilişkin itirazın kabulü ile verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılması gerekirken itirazın reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, ihtiyati hacze itiraz eden vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; İhtiyati hacze itiraz edenin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/09/2022 tarih ve 2022/183 D.iş – 2022/208 Karar sayılı ek kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; 1-İhtiyati hacze itiraz eden …’nin İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/07/2022 tarih ve 2022/183 D.İş – 2022/208 D. İş Karar sayılı ihtiyati haciz kararına yönelik itirazının KABULÜNE, 2-İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/07/2022 tarih ve 2022/183 D.İş – 2022/208 Karar sayılı ihtiyati haciz kararının KALDIRILMASINA,
İLK DERECE YÖNÜNDEN: 3-Yasa gereği ihtiyati hacze itiraz yönünden harç alınmasına yer olmadığına,4-İhtiyati hacze itiraz eden tarafından herhangi bir yargılama gideri sarf edilmediğinden bu aşamada karar verilmesine yer olmadığına,5-İhtiyati haciz talep eden tarafından sarfedilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 6-İhtiyati hacze itiraz eden vekille temsil edildiğinden dairemiz karar tarihi itibariyle yürürlükte olan AAÜT 2. kısım 1.bölüm 1/b maddesine göre hesaplanan 3.000 TL vekalet ücretinin ihtiyati haciz talep edenden alınarak ihtiyati hacze itiraz edene verilmesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 179,90 TL istinaf karar harcının ihtiyati hacze itiraz edene iadesine, 8-İhtiyati hacze itiraz eden tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 492,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 72,00 TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri olmak üzere toplam 564‬,00 TL’nin ihtiyati haciz talep edenden alınarak ihtiyati hacze itiraz edene verilmesine, 9-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 10-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/04/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.