Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/546 E. 2023/525 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/546 Esas
KARAR NO: 2023/525 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 07/12/2022
TARİH: 2020/407 Esas
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
KARAR TARİHİ: 23/03/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili tedbir talepli dava dilekçesinde özetle; davaya konu şirketin 18/09/2017 tarihli genel kurul kararı ile limited ortaklık iken nevi değiştirilerek anonim şirket ortaklığına dönüştüğünü, bugün itibari ile sermayesinin 5.000.000,00 TL olan şirketin iki hissedarı bulunduğunu, hissedarlarından bir tanesinin müvekkili … olduğunu, kendisi şirketin %26 azınlık hissesine sahip olduğunu, diğer hissedar …’in ise şirketin %74 çoğunluk hissesine sahip olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin yanında şirketin esas sözleşmesi uyarınca çoğunluk hissesine sahip …’in eşi … aksi karar alınıncaya kadar münferiden sınırsız imza yetkisine sahip olduğunu ve bu yetkisinin halen devam ettiğini, şirketin 2017 yılından beri telekomünikasyon ve bilişim teknolojilerine ilişkin olanlar başta olmak üzere 24 ülkede farklı projelerde yer aldıklarını ve yüksek kazanç sağladıklarını, ancak şirketin geçmiş dönem ve özellikle 2019 yılı finanssal tabloları dikkate alındığında somut kazançlar ile uyuşmayan kayıtlar ve giderler olduğunun gözlemlendiğini, müvekkilinin bu kayıtları sorguladığında bir anda bir gün ara ile şirketin imza yetkilisi …’in şahsi hesaplarına olağan dışı ve çok yüksek miktarda para gönderilerek şirketin içinin boşaltılmaya çalışıldığını belirtmiş olup yapılan şüpheli işlemler doğrultusunda şirketin tüzel kişi olarak ticari hayatının devamı ve gerekli idari ve yönetimsel işlemlerinin icra edilmesi hali hazırda görevde olan kişi ve organlar ile mümkün olmayacağını, zira açıkladıkları üzere bu kişi ve organların şirketin menfaatine değil aksine mal varlığını azaltıcı ve şirketi kötü gidişata sürükleyecek iş ve işlemler yaptığı yönünde kuvvetli şüpheleri bulunduğunu, huzurdaki davanın belli bir zaman alacağını ve bu süre zarfında şirketin malvarlığına ilişkin yapılacak işlemler ile telafisi imkansız zararların doğmasını n mümkün olduğu dikkate alındığında bu durumun önüne geçilmesi maksadı ile ihtiyati tedbir mahiyetinde şirkete TMK 427/4 maddesi uyarınca yönetim kayyımı atanmasını, bunun mümkün olmaması halinde ise şirket hesaplarına teminatsız şekilde ihtiyati tedbir konulması ve bu banka hesaplarından veya şirket hesaplarından … ile …’in müvekkilinin yazılı muvafakati olmaksızın birlikte veya tek başına yapacağı tüm işlemlerin engellenmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN 05/10/2020 TARİH VE 2020/407 ESAS SAYILI ARA KARARI İLE; ” Dava, TTK.nun 531 vd. maddelerine dayanmaktadır. TTK 531 ‘inci maddesine göre, haklı sebeplerin varlığında sermayenin en onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler.HMK 389. Maddesi uyarınca mevcut durumda meydana gelecek bir değişme nedeniyle gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebilir. Davamızdaki uyuşmazlığın konusu davalı şirketin dava dilekçesinde ayrıntılı yazılı olan şirketin aktiflerinden olağan dışı ve çok yüksek miktarlarda şirketin çoğunluk hissedarı … ve imza yetkilisi …’in şahsi hesaplarına para gönderimi yapılarak şirketinin içinin boşaltılmaya çalışıldığı gibi iddiaların bulunduğu bu iddialar nedeniyle şirketin fesih ve tasfiyesinin gerekip gerekmediğidir. HMK 390/3. Maddesinde yaklaşık ispat koşulu aranmıştır. Ancak bu ispat koşulunun mutlak bir ispat olarak anlaşılmaması gerekir. İddialara göre şirketin yöneticisi ile davacı ortak arasında uyuşmazlıklar çıktığı anlaşılmaktadır. Aralarında ciddi uyuşmazlık bulunan şirket ortaklarından birinin davanın devamı sırasında temsil ve ilzam yetkisini tek başına kullanması, davacı açısından önemli zararlara sebebiyet verileceği endişesini yaratabilir. Tarafların hak ve sorumluluk dengesinin korunması gerekir. Davacının iddiaları henüz kanıtlanmamış olmakla birlikte aralarında uyuşmazlıklar bulunduğu ve karşılıklı güvenlerin zedelendiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 2017/90 Esas 118 Karar sayılı 22/03/2017 tarihli kararı da nazara alınarak davacı tarafın ihtiyati tedbir isteminin kısmen kabulü ile şirketin yönetimi ile ilgili olarak geçici hukuki koruma sağlanması yönünde aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davacı vekilinin davalı şirkete yönetim kayyumu atanması ya da davacının şirket işlerinde yazılı muvafakatinin alınması yönündeki ihtiyati tedbir isteminin REDDİNE, 2- HMK 389. Maddeleri uyarınca davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin KISMEN KABULÜ ile tarafların ortağı olduğu İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı … Anonim Şirketi’ne denetim ve onay kayyımı olarak yeminli mali müşavir ve bağımsız denetçi …’ın atanmasına, 3-… Anonim Şirketi’nin yöneticisinin şirketle ilgili her türlü karar ve tasarruf işleminin ( şirket malvarlığı üzerinde tasarruf etme, şirkete ait banka hesaplarından para çekme, kambiyo evrakı düzenleme ve şirket adına harcama yapma dahil her türlü işlemi ) geçerliliğinin, mahkemizce atanan kayyımın onayına bağlanmasına, 4-Kayyımın denetim ve onay görevini yaparken, ortakların hak ve menfaatini ve şirketin menfaatlerini gözetilmesine, 5-Davacı tarafından mahkememiz veznesine görevin başlangıcında ve her ay peşin yatırılmak suretiyle kayyıma her ay 5.000,00 TL ücret ödenmesine,6-Takdir edilen kayyum ücretinin yatırılması için iş bu ara kararın davacı vekiline tebliğinden itibaren iki hafta kesin süre verilmesine, bu süre içerisinde kayyum ücreti yatırılmadığı takdirde iş bu ihtiyati tedbir kararının kaldırılacağının ihtarına(ihtarın tebligat ile yapılmış sayılmasına), 7-İhtiyati tedbirin mahiyeti ve gerekçede açıklanan nedenlere göre HMK 392. Maddesi uyarınca takdiren teminat alınmasına yer olmadığına, 7-Davacı tarafından kayyım ücreti ve ilan tescil masrafları yatırıldığında işbu ara kararın kayyım olarak atanan mali müşavire tebliğ ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne kararın müzekkere ekinde gönderilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından itiraz kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı taraf ihtiyati tedbir kararının kaldırılması yönündeki dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunda … plakalı araç için 2.480.000,00 TL değer tesis edildiğini, ancak davacı yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı dönemde kendisine tahsis edilmiş olan … plakalı, 2018 model … marka araç ile 18.01.2021 tarihinde trafik kazasına karıştığını, kazaya ilişkin kaza tespit tutanağı dosyada mübrez olduğunu, tutanakta görüleceği üzere davacı, kazaya tamamen kendi kusuruyla sebep verdiğini, kaza sebebiyle hem müvekkili şirkete ait araç hem de üçüncüye kişiye ait başka bir araç zarar gördüğünü, … plakalı araç uzun süre, onarımı için yetkili serviste kaldığını ve onarılmış olmasına rağmen araçta ciddi miktarda değer kaybı meydana geldiğini, ancak bilirkişi raporunda bu husus dikkate alınmadığını araçta oluşan değer kaybına ilişkin eksper raporunun dilekçe ekinde sunduklarını yine müvekkili şirkete ait … plakalı araç için 789.090,00 TL değer tesis edildiğini, ancak sözkonusu araçta da hasar mevcut olduğunu, nitekim aracın 16.09.2022 tarihinde 575.000,00 TL’ye satıldığını, araç satış sözleşmesi ve araçtaki hasarı gösteren yetkili servise ait liste mahkemeye dilekçe ekinde sunduklarını, davacının müvekkili şirkete ait … plakalı, 2015 model, … marka aracı, 21.09.2020 tarihinde, aralarında akrabalık ilişkisi de olan müvekkil şirket eski çalışanlarından …’a 372.722 TL bedelle devrettiği tespit edildiğini, satış bedelinin akıbeti hakkında müvekkil şirketin herhangi bir bilgisi bulunmadığını davacı bu bedel tutarında müvekkil şirkete borçlu dolduğunu, satış bedelinin müvekkili şirkete iadesi için Beyoğlu … Noterliğinin 05.11.2020 tarihli, … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilip davacıya gönderildiğini, ancak davacı tebliğ aldığı ihtarnameye herhangi bir cevap vermediği gibi araç bedelini de şirkete iade etmediğini bu sebeple, yapılan devrin muvazaalı olduğu kuvvetle muhtemel olduğunu, aracın devrine ilişkin noter satış sözleşmesi ve müvekkil şirketçe keşide edilen ihtarname örneğinin dosyada mübrez olduğunu, ayrıca bu hususla alakalı olarak davacı aleyhine İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/173 E.sayılı dosyasından yöneticinin sorumluluğu talepli dava ikame edildiğini, araç bedeli dışında, davacının müvekkil şirkete 11.000 USD ve 6.000 euro olmak üzere, yaklaşık 150.000 TL borcu bulunduğunu, davacının müvekkil şirkete olan sözkonusu borçları da İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/173 E.sayılı dosyasından talep edildiğini, bununla birlikte; davacıya yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı dönemde müvekkil şirketçe tahsis edilen … plakalı 2018 model … marka ve … plakalı 2019 model … marka araçların, davacının yönetim kurulu üyeliğinin sona erdiği tarih olan 15.10.2020 tarihinde müvekkil şirkete iadesi gerekirken, araçları iade etmediğini, araçların müvekkil şirkete iadesi için Beyoğlu … Noterliği’nin 22.10.2020 tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesi dosyada mübrez olduğunu … plakalı, 2019 model … marka araç ise, araçların iadesi için İstanbul Anadolu 4.Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/28 E.sayılı dosyası ile dava açılmasının ve dava dilekçesinin davacıya tebliğ edilmesinin ardından müvekkil şirkete iade edildiğini, müvekkil şirkete tedbiren kayyım atandıktan sonra, aralarında davacının akrabalarının da bulunduğu, müvekkil şirket çalışanlarından altısı toplu olarak istifa ettiğini, İstifa eden çalışanlardan … ve …, davacının yeğenleri olup, istifa etmeden üç gün önce şirket cep telefonu hatlarını, şirketin bilgisi ve onayı olmadan kendi üzerlerine aldıklarını, müvekkili şirketin bu çalışanların kullanımına tahsis ettiği bilgisayar ve cep telefonları incelendiğinde, müvekkil şirkete ait ticari sır niteliğindeki bilgi ve belgenin kopyalandığı, silindiği, ihale sürecinde olan ya da devam eden projelere ilişkin verilerin kurtarılamayacak şekilde yok edildiğinin tespit edildiğini müvekkili şirketin diğer çalışanları da davacının bu dönemde kendilerine iş teklifinde bulunduğunu, müvekkil şirket yetkilileriyle paylaşdıklarını, bu husus gerekirse tanık ifadeleriyle de ispatlanabileceğini Nitekim cevap dilekçesi ekinde sundukları Ticaret Sicil Gazetesi örneğinde, davacının eşi olan …’ın 17.11.2020 tarihinde müvekkil şirket ile aynı iştigal konusunda faaliyet gösteren … A.Ş. adında yeni bir şirket kurduğunun görüldüğü, davacı yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı dönemde, şirket üzerine kayıtlı kendisi ve ailesince kullanılan “…”, “…”, “…” ve “…” numaralı, 4 adet telefon hattını kendi üzerine devraldığını görüleceği üzere; davacı huzurdaki dava daha açılmadan evvel şirketten ayrılıp, müvekkil şirketin menfaatine aykırı olarak eşi üzerine kurulan … isimli şirketle faaliyete geçmek için gerekli hazırlığa başladığını, sayın Mahkemece takdir edilen kayyum tedbiri ve davacının yukarıda anlatılan dürüstlük kuralına aykırı ve kötü niyetli tutumu bir araya geldiğinde, bankalar, tedarikçiler ve müşteriler, müvekkil şirketle çalışırken daha önce uygulamadıkları usulleri tercih etmeye başladıklarını, bankalar müvekkil şirket ile çalışmama kararı aldığını , müvekkil şirketin kredi ve teminat mektubu taleplerini geri çevirdiklerini, görüleceği üzere davacının dava öncesi ve sonrasındaki niyeti, ortaklıktan istediği şartlarda çıkmayı sağlamak, huzurdaki dava sonuçlanıncaya kadar müvekkil şirketi çalışamaz hale getirmek, bu sırada kendi kurduğu … isimli şirkete menfaat sağlayarak, müvekkil şirketle haksız rekabete girmek ve şirketi zarara uğratmak olduğunu nitekim yukarıda detaylı olarak izah ettikleri üzere davacı bu süreçte sözkonusu emellerine ulaştığını bu nedenle raporda hesaplanan çıkma payının yerel mahkeme dosyasına teminat olarak depo edilmesi suretiyle 05.10.2020 tarihinde verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 07/12/2022 tarih ve 2020/407 Esas sayılı Ara Kararı ile; ” Mahkememizin 05/10/2020 tarihli ara kararı ile; ” …2- HMK 389. Maddeleri uyarınca davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin KISMEN KABULÜ ile tarafların ortağı olduğu İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı … Anonim Şirketi’ne denetim ve onay kayyımı olarak yeminli mali müşavir ve bağımsız denetçi …’ın atanmasına, 3-… Anonim Şirketi’nin yöneticisinin şirketle ilgili her türlü karar ve tasarruf işleminin ( şirket malvarlığı üzerinde tasarruf etme, şirkete ait banka hesaplarından para çekme, kambiyo evrakı düzenleme ve şirket adına harcama yapma dahil her türlü işlemi ) geçerliliğinin, mahkemizce atanan kayyımın onayına bağlanmasına, 4-Kayyımın denetim ve onay görevini yaparken, ortakların hak ve menfaatini ve şirketin menfaatlerini gözetilmesine…” şeklinde ihtiyati tedbir kararı verilmiştir. Takdiri mahkememize ait olmak üzere davacı tarafın davalı şirket ortaklığından çıkarılması halinde kendisine ödenecek çıkarılma pay bedelinin tespiti yönünden yaptırılan bilirkişi incelemesi raporuna göre davalı taraf takdir edilecek teminat karşılığından ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmektedir. Ancak her iki tarafta alınan bilirkişi raporuna karşı itirazda bulunmuş olmaları nedeniyle ihtiyati tedbir kararının kaldırılması halinde mahkememizce takdir edilecek teminat miktarı yönünden de bir belirsizlik oluşmuş olması nedeniyle dosya kapsamındaki tüm deliller, alınan kayyım raporlarına göre ileride talepte bulunulduğu takdirde yeniden değerlendirilebileceği hususu da dikkate alınarak şimdilik ihtiyati tedbir kararının kaldırılması yönündeki talebin reddine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-İhtiyati tedbir kararının kaldırılması yönündeki talebin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen ara karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin kararının usul, yasa ve içtihatlara aykırı olup, taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Öncelikle dosyadan tanzim edilen bilirkişi raporuna karşı sadece ve sadece müvekkil şirkete ait … ve … plaka sayılı araçlar için yapmış oldukları itirazların söz konusu olup başkaca bir itirazları bulunmadığını, davacı tarafın itirazlarının da dosyada mübrez tüm dilekçelerindeki beyanlarından fazlası olmadığını, bu nedenle yerel mahkemece taraf itirazlarının gerekçe gösterilerek taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, Bu nedenle yapılacak istinaf incelemesi sonucunda Yerel Mahkeme’nin 07.12.2022 tarihli kararının ortadan kaldırılması ve talepleri doğrultusunda karar verilmesi gerektiğini, Davacının müvekkil şirkete kayyım atandıktan sonraki yegâne amacının; – Müvekkil şirket ortaklığından istediği şartlarda çıkmak, – Huzurdaki dava sonuçlanıncaya kadar müvekkil şirketi çalışamaz hale getirmek, hatta ve hatta iflasına sebep olmak, – Bu sırada eşi adına kurduğu … (…) A.Ş. isimli şirkete menfaat sağlamak olduğunu, Müvekkil şirketin, 2009 yılından beri faaliyet gösteren, hali hazırda yurtiçi ve yurtdışında birçok projeyi yüklenmiş, faaliyetleri nedeniyle sayısız ödül almış, alanında öncü ve lider şirketlerden olup; müvekkil şirketin; – Bugüne kadar kullandığı kredilerin ödenmesinde gecikme olmadığı gibi keşide ettiği çeklerin hiçbirinin karşılıksız çıkmadığını, ayrıca müvekkil şirkete kayyım atandığından bu yana şirket cirosunun devamlı artış gösterdiğini ve şirketin büyüdüğünü, (2020-2022 yılı karşılaştırmalı FİNDEX raporu ve müvekkil şirketin ciro artışına ilişkin tablonun işbu dilekçeleri ekinde Ek-1 olarak Mahkemenin dikkatine sunulduğunu ) – 09.12.2022 tarihi itibariyle vergi borcu bulunmadığını, (Vergi borcu bulunmadığına dair yazı örneğinin Ek-2 olarak Mahkemenin dikkatine sunulduğunu ) – Bünyesinde 100’e yakın çalışanı bulunmakta olduğunu, (2022 Ekim itibariyle müvekkil şirkette çalışan sayısına ilişkin listenin Ek-3 olarak Mahkemenin dikkatine sunulduğunu ) – 2022 yılında çalışanlarına yaptığı ücret artışı %58 oranındayken, 2023 yılında bu oranın %40’ın üzerinde olmasının beklenmekte olduğunu, – Müvekkilin yüklendiği işlerin hemen hepsinin yurtdışındaki projelere ait olup, müvekkil ülkeye döviz getirilmesine de katkı sağlamakta olduğunu, Tüm bu hususlar ve fazlasının bugüne kadar denetim ve onay kayyımı tarafından tanzim edilen raporlarla da sabit olduğunu, Diğer taraftan müvekkil şirkete denetim ve onay kayyımı atandığını öğrenen banka, tedarikçi ve müşterilerin, müvekkil şirketle çalışırken daha önce uygulamadıkları usulleri tercih etmeye başladıklarını, müşterilerin -çalışmaya çekindikleri için- yüksek tutarlı teminat mektubu talep ettiklerini, bankaların çoğunun müvekkil şirket ile çalışmayı sonlandırdığını, müvekkil şirketin kredi ve teminat mektubu taleplerinin muhataplarca geri çevrildiğini, Halihazırda özel bankaların hiçbirinin müvekkil şirketle çalışmadığını, çalışmaya devam eden iki farklı kamu bankasının ise müvekkil şirket limitlerini olması gerekenden çok daha düşük olarak belirlediğini, müvekkil şirketin bu sebeple uğradığı iş ve kazanç kaybının milyon dolarlara ulaştığını, müvekkil şirketin faaliyetine devam etmek ve yeni projeler yüklenmek adına, teminat mektubuna ihtiyaç duymakta olduğunu, ancak devlet bankalarının müvekkil şirket limitleri dolduğundan, nakit ve katılım fonu rehin sözleşmesi akdetmeden, müvekkil şirkete teminat mektubu vermemekte olduğunu, müvekkil şirketin iş kaybetmemek adına, mecburen bu sözleşmeleri imzalamakta olduğunu, 08.12.2022 tarihi itibarıyla bankalarca müvekkil şirkete ait 1.024.103,75 USD, 3.615,80 Gr Altına bu sözleşmeler sebebiyle bloke konulduğunu, bu sözleşmelerin örneğinin ekte olduğunu, müvekkil şirketin karşılaştığı tüm bu olumsuzluklara rağmen sadece çalışmaya odaklandığını ve ayakta kalmayı başardığını, ancak tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi koşulları ve pandeminin sebep olduğu ekonomik gerileme de göz önüne alındığında, -bilirkişi raporundaki hesaplama doğrultusunda, hatta bu hesaplamayı da aşacak şekilde Mahkemenin takdir edeceği- teminat karşılığında kayyım tedbirinin kaldırılması yönündeki taleplerinin reddinin, müvekkil şirketin ticari varlığını sonlandıracağını ve iflasına neden olacağını, bu durumda yüklenmiş ve devam eden projelerin yarım kalması sebebiyle ödenecek cezai şart ve tazminat miktarının telafisinin imkânsız olacağını, Davacının kötü niyetli eylemlerinin hiçbir surette dikkate alınmamakta olduğunu, Davacının, davayı açtığından bu yana, müvekkil şirketi zarara uğratmak için sayısız girişimde bulunduğunu, bu girişimlerden bazılarının şunlar olduğunu: – Davacının, müvekkil şirkete ait … plakalı aracı 372.722 TL bedelle eski çalışanlardan …’a sattığını, bu hususun İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/173 E. sayılı ilamıyla da sabit olduğunu, (İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/173 E. – 2022/… K. sayılı ilamının Ek-4 olarak Mahkemeye sunulduğunu ) – Davacının, yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı dönemde, müvekkil şirketçe tahsis edilen … plakalı ve … plakalı araçları haksız şekilde kullanmaya devam ederken, … markalı araçla, %100 kusuruyla kazaya sebebiyet verdiğini, ağır hasarlı aracın, aylarca serviste kaldığını, müvekkil şirkete ait araçta 300.000 TL’lik değer kaybı meydana geldiğini, müvekkil şirketçe İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/28 E. dosyası ile açılan araçların iadesine ilişkin davada tedbiren araçlar trafikten men edildikten sonra bahse konu araçların ancak iade edilmiş olduğunu, Müvekkil şirkete tedbiren kayyım atandıktan sonra, aralarında davacının akrabalarının da bulunduğu, müvekkil şirket çalışanlarından altısının toplu olarak istifa ettiğini, bu çalışanların büyük kısmının halen … (…) A.Ş.’de çalışmaya devam etmekte olduğunu, müvekkil şirkette çalışıyorken işten ayrılıp … (…) A.Ş. şirketinde çalışmaya başlayan kişilerle birlikte bu sayının 10’a çıktığını, müvekkil şirkette halihazırda görev yapan diğer çalışanlara da huzurdaki dava açıldığından beri davacı tarafından iş teklifleri gelmeye devam etmekte olduğunu, Müvekkil şirketten toplu olarak ayrılan ilk altı çalışanın, işi bırakmadan önce müvekkil şirketçe kendilerine tahsis edilen elektronik posta adreslerini kullanarak, şirketin bilgisi ve onayı olmaksızın, müvekkil şirketin isim ve ünvanı ile bazı müşterilere, daha huzurdaki dava açılmadan evvel şirket adına teklif göndermiş olduklarını, müvekkil şirket tarafından yapılan araştırma sonucunda, bahse konu işlerin davacının görünürde eşi tarafından kurulan … (…) A.Ş. isimli şirkete aktardıklarının tespit edildiğini, yazışma örneklerinin dosyada mübrez olduğunu, Müvekkil şirketin bu çalışanların kullanımına tahsis ettiği bilgisayar ve cep telefonları incelendiğinde, müvekkil şirkete ait ticari sır niteliğindeki bilgi ve belgenin kopyalandığı, silindiği, ihale sürecinde olan ya da devam eden projelere ilişkin verilerin kurtarılamayacak şekilde yok edildiği hususlarının tespit edildiğini, bu hususa ilişkin olarak Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2021/80 Soruşturma numaralı dosyasından iddianame düzenlenmiş olup Beykoz 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2022/601 E. sayılı dosyasından yargılamaya başlanmış olduğunu, iddianame ve tensip tutanağının işbu dilekçeleri ekinde Mahkemeye sunulduğunu, Davacının eşi olan …’ın 17.11.2020 tarihinde müvekkil şirket ile aynı iştigal konusunda faaliyet gösteren … (…) A.Ş. adında yeni bir şirket kurduğunu, …’ın şirketin iştigal konusunda herhangi bir tecrübesi bulunmadığı, son 15 yıldır bu konuyla ilgili herhangi bir faaliyette bulunmadığı hususunun ortada olduğunu, bu sebeple yukarıda bahsedilen altı eski çalışan, … ve … (…) A.Ş. şirketi aleyhine İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/901 E. sayılı dosyası ile haksız rekabete ilişkin dava ikame edilmiş olduğunu, Davacı ve işten ayrılan çalışanların gerek müvekkil şirket ortağı …, gerekse şirket yetkili müdürü … aleyhine yaptıkları birden fazla sayıda şikâyet bulunmakta olduğunu, müvekkil şirketi ve bu şahısları yıpratmaya yönelik mesnetsiz iddialarla yapılan şikayetler sebebiyle yürütülen soruşturmalar neticesinde, … ve … hakkında Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar verilmiş olduğunu, bahse konu kararların dosyada mübrez olduğunu, Özetle; Davacının, dava açılmadan önceki ve dava açıldıktan sonraki süreçteki eylemlerinin, müvekkil şirketin menfaatinden ziyade kendi menfaatine yönelik olduğunu, davacının tek amacının hisselerini fahiş tutarla diğer ortağa devretmek ve istediği şartlarda şirketten ayrılmak olduğunu, Yerel Mahkemece atanmış denetim ve onay kayyımının görev süresinin uzamasının müvekkil şirketi köşeye sıkıştırmak isteyen davacının ekmeğine yağ sürmekte olduğunu, Yukarıda bahsedilen tüm süreç göz önüne alındığında; anonim ortaklığın bir sermaye şirketi olduğu hususunun unutulmaması gerektiğini, fesih davasının amacının azınlığın haklı menfaatlerinin korunması olmakla birlikte, bir anonim ortaklıkta menfaati korunan tek topluluğun azınlık olmadığı, azınlık dışında çoğunluk pay sahiplerinin, şirketin ve çalışanların dahi menfaatlerinin korunması gerektiği hususlarının gözden kaçırılmaması gerektiğini, dolayısıyla menfaatler dengesinin korunmasının önem arz etmekte olduğunu, dava konusu olayda menfaat dengesinin davacı lehine ancak şirket, çalışanlar ve diğer pay sahibi aleyhine ciddi şekilde bozulmuş olduğunu, Müvekkil şirket aleyhine bozulmuş bu menfaat dengesi ortadayken, yerel mahkemece takdir edilecek teminat karşılığında denetim ve onay kayyımı tedbirinin kaldırılması yönündeki taleplerinin reddinin şirketin iflasına yol açacağını, bu nedenle yapılacak istinaf incelemesi sonucunda Yerel Mahkeme’nin 07.12.2022 tarihli kararının ortadan kaldırılması ve talepleri doğrultusunda takdir edilecek teminat karşılığında denetim ve onay kayyımının tedbirinin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, Davacının tüm bu haksız eylem ve işlemleri sebebiyle böyle bir durumla karşılaşılması durumunda, müvekkil şirketin uğrayacağı zararın tazmini için tüm sorumlulara rücu haklarını saklı tuttuklarını beyanla; Yukarıdaki açıklamalar, dosya içeriği ve re’sen dikkate alınacak hususlar ışığında; – 07.12.2022 tarihli yasa, usul ve içtihatlara aykırı olarak verilen ihtiyati tedbir kararına yönelik itirazın reddi kararının ortadan kaldırılmasına ve talepleri doğrultusunda değişen şartlar ve davacının kötü niyetli eylemleri göz önüne alınarak 05.10.2020 tarihli ihtiyati tedbir kararının Mahkemece takdir edilecek teminat karşılığında kaldırılması taleplerinin kabulüne, – Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, 6102 sayılı TTK 531.maddesi uyarınca şirketin haklı nedenle feshi, olmadığı takdirde davacı ortağın payının gerçek değeri ile ödenerek şirket ortaklığından çıkması davasında, davalı şirkete denetim ve onay kayyımı atanmasına dair verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılması istemine ilişkindir. Davacı tarafça, davalı şirket ortaklarının birbirlerine karşı güvenleri kalmadığı ve bu şartlar altında şirketin devamının mümkün olmadığı beyan edilerek, haklı nedenlerden dolayı davalı şirketin feshine, bunun olmaması halinde davacının hisselerinin gerçek değerinin ödenerek ortaklıktan çıkarılmasına, davanın devamı süresince ihtiyati tedbir mahiyetinde şirkete TMK 427/4 maddesi uyarınca yönetim kayyımı atanmasına, bunun mümkün olmaması halinde ise, şirket hesaplarına ihtiyati tedbir konulmasına ve şirketin banka ve şirket hesaplarından davacının yazılı muvafakati olmaksızın … ile …’in birlikte veya ayrı ayrı yapacağı işlemlerin engellenmesine yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiştir.İlk Derece Mahkemesinin 05/10/2020 tarihli ara kararı ile; davacının, davalı şirkete yönetim kayyumu atanması ya da davacının şirket işlerinde yazılı muvafakatinin alınması yönündeki ihtiyati tedbir isteminin reddine, davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü ile davalı şirkete denetim ve onay kayyımı atanmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı tarafça yapılan itiraz üzerine İlk Derece Mahkemesi 18/06/2021 tarih ve 2020/407 Esas sayılı kararı ile; Davalı tarafın mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararına yönelik itirazının reddine, karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dairemizce yapılan istinaf incelemesi sonucu Dairemizin 08/09/2021 Tarih ve 2021/1471 Esas – 2021/1134 Karar sayılı kararımız ile; Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE karar verilmiştir.Davalı vekili 19.10.2022 tarihli dilekçesi ile; Dosyadan tanzim edilen kayyum raporları, HMK’nın 395/1 hükmü, bilirkişi raporunda hesaplanan çıkma payı göz önüne alındığında Mahkeme’ce takdir edilecek teminat karşılığında, davalı şirkete tedbiren atanan denetim ve onay kayyumu tedbirinin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesi 07/12/2022 tarih ve 2020/407 Esas sayılı Ara Kararı ile;İhtiyati tedbir kararının kaldırılması yönündeki talebin reddine karar verilmiş ve verilen ara karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. 6100 Sayılı HMK.nın 396 Maddesinde;” (1) Durum ve koşulların değiştiği sabit olursa, talep üzerine ihtiyati tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına teminat aranmaksızın karar verilebilir. (2) İtiraza ilişkin 394 üncü maddenin üçüncü ve dördüncü fıkrası, kıyas yoluyla uygulanır,” hükmü düzenlenmiştir.Söz konusu yasal düzenleme gözetildiğinde, durum ve koşulların değişmesi halinde tedbir kararının değiştirilmesinin veya kaldırılmasının istenebileceği, mahkemece bu konuda verilecek kararlara karşı itiraz edilebileceği düzenlenmiş olup, tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması talepleri üzerine verilen kararlara karşı istinafa başvurulacağına ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır. Aksine 396. maddenin 2. fıkrası ile itiraz hususunda 394. maddenin 3 ve 4. maddelerine yollama yapılmış olup, 394. maddede tedbire itiraz üzerine verilecek kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceğine dair 5. fıkraya yollama yapılmamıştır. Bundan da kanun koyucunun durum ve koşulların değişmesi karşısında tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması talepleri üzerine verilecek kararlara karşı sadece itiraz yolunu öngördüğü, itiraz üzerine verilecek bu kararlara karşı istinafa başvurulmasına imkan vermediği anlaşılmaktadır. Bu durumda durum ve koşulların değiştiğinden bahisle tedbirin kaldırılması yönünde itiraz üzerine verilen karara karşı HMK 396 maddesine göre istinaf kanun yoluna başvurulamayacaktır. Bu nedenle davalı vekilinin itirazı üzerine İDM.ce verilen itirazın reddi ara kararı istinafa tabi değildir. Sonuç itibariyle, Mahkemece verilen ara karar istinafa tabi kararlardan olmadığından davalı vekilinin istinaf dilekçesinin usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf dilekçesinin 6100 sayılı HMK’nın 396/2 – 394/5 maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/03/2023 tarihinde HMK’nın 396/2. ve 394/5. maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.