Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/514 E. 2023/573 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/514 Esas
KARAR NO: 2023/573 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/433 Esas- 2022/652 Karar
TARİHİ: 19/10/2022
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 06/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile; bir kısım müvekkillerinin babası ve müvekkili …’nın eşi olan müteveffa … tarafından 19.10.1987 tarihinde bugünkü adıyla … Anonim Şirketi’nin kurulduğunu, 22.10.1987 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayımlanan kuruluş sözleşmesinde …, …, …, …, … ve …’nın hissedarları olarak gözüktüğünü, … 10.07.1971 doğumlu olup şirket kurulduğu tarihte yalnızca 16 yaşında olduğunu, …’nın 16 yaşında iken şirketin kurulmasına maddi ya da işgücü olarak katkı sağlamadığını, murisin sahibi olduğu malvarlığıyla muvazalı bir şekilde davalı …’yı şirkete ortak ettiğini, murisin sağlığının kötüleşmesi ve bakıma muhtaç hale gelmesi ile de muvazaalı bir şekilde ortaklık oranını artıran mirasçı …’nın hakim hissedar olabilmek amacıyla usulsüz bir şekilde genel kurul toplantısı yaptığını ve şirketin sermaye yapısını değiştirdiğini, usul ve yasaya aykırı bir şekilde muvazaalı olarak … Anonim Şirketi’nde hissedar olan …’nın hisselerinin iptali ile bu hisselerin terekeye dahil edilmesi gerektiğini beyanla davalı …’nın, … Anonim Şirketinde 19.10.1987 tarihinden itibaren muvazaalı olarak sahip olduğu hisselerin iptaline, dava konusu hisselerin muris … adına ya da müvekkillerinin miras payları oranında müvekkilleri adına tesciline, davalı … adına kayıtlı tüm hisselerin terekeye dahil edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekilleri cevap dilekçesi ile; haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile; davacılar vekilinin muvazaa iddiasını, şirketin 19/10/1987 tarihinde kurulduğunda kurucu görünen müvekkilinin “o tarihte 16 yaşında olduğunu bu sebeple şirketin kurulmasına maddi ya da iş gücü olarak katkı sağlamayamayacağı” şeklinde gerekçelendirdiğini, davacılar vekilinin aynı zamanda, yalnızca müvekkilinin değil, şirketin kuruluş tarihi itibariyle 16 yaş üzeri tüm çocukların şirkete ortak edildiğini belirttiğini, muvazaanın kısaca, hukuk düzleminde görünürdeki işlemin gerçekten var olmadığı, gerçekte var olan işlemin üçüncü kişilerden saklandığı hukuki ilişkiler olduğunu, buna göre davacılar vekilinin iddiasının hukuki hali “…’nın 16 yaşında şirketin kuruluşu sırasında adına olan sermayeyi taahhüt etmesi mümkün değildir. Bu sebeple, sermayeyi taahhüt etmiş ve ödemiş gibi gösterilen işlem muvazaalıdır.” şeklinde olabileceğini, şirketin kuruluşu tarihinin dava dilekçesinde belirtildiği gibi 19/10/1987 değil, 1984 olduğunu, davacılar vekilinin muvazaa iddiasının gerçek olmadığının 31/12/1984 tarih, 1169 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlanan esas sözleşmeden açıkça anlaşıldığını, şirket esas sözleşmesinde de yazdığı üzere, şirketin kuruluş tarihinde müvekkilinin sahip olduğu hisse karşılığı sermayenin müvekkili tarafından değil, onun adına babası … tarafından velayeten taahhüt edilmiş ve yine %25’inin babası … tarafından ödenmiş olduğunu, davacılar vekilinin iddia ettiği gibi 16 yaşında müvekkili tarafından taahhüt edilmiş veya ödenmiş bir sermayenin söz konusu olmadığını, taahhüt ve ödemelerin kuruluş tarihinde velayeten babası tarafından yapıldığını, müvekkilinin …’nın taşınmazını kendi üzerine devrettirerek şirkete sermaye koyduğu iddiası İstanbul 16. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2021/360 E. Sayılı dosyası ile devam eden tapu iptali tescil talepli davanın konusu olup gerekli savunmaların anılan dosyada yapıldığını, …’nın şirkete girişinin engellendiği iddiasının da gerçek dışı olduğunu, …’nın hem şirketin yönetim kurulu üyesi hem de şirketi münferit imza ve temsil yetkisine sahip olduğunu, bu şekilde tavır sergilenecek birine bu yetkilerin verilmesinin beklenemeyeceğini, aksine adı geçen davacının şirketi zarara uğrattığını, müvekkilinin babasının rahatsızlığından faydalanarak usulsüz işlemlerle hakim hissedar olduğu iddiası ile bu işlemlerin yapıldığı genel kurulların iptali amacıyla davacılardan … tarafından şirkete karşı açılan davanın İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/246 Esas sayılı dosya ile devam ettiğini, gerekli savunmaların ilgili dosyada yer aldığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesi ile; davacıların şirket 19/10/1987 tarihinde kurulduğunda, kurucu görünen …’nın henüz 16 yaşında olması sebebiyle yapılan işlemlerin muvazaalı olduğunu iddialarının temeline koyduklarını, bunun dışında dava ile ilgisi olmayan dosya ve vakıaları dilekçelerine yazdıklarını, öncelikle müvekkili şirketin 1987 yılında değil 1984 yılında kurulduğunu, 31/12/1984 tarih, 1169 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayımlanan esas sözleşmeden açıkça anlaşıldığı üzere, …’nın yaşının kuruluşta bir etkisinin olmadığını, o tarihte kendisi de kurucu, şirket hissedarı olan babası müteveffa …’nın velayeten tüm işlemleri yürüttüğünü, taahhüt edilen sermayeyi … adına ödediğinin açık olduğunu, dolayısıyla ortada muvazaa olarak iddia edilebilecek bir durum olmadığını, diğer iddialar ile ilgili olarak açılmış olan davalarda gerekli savunmaların yapılmış olduğunu beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi’nin 19/10/2022 tarih ve 2022/433 Esas – 2022/652 Karar sayılı kararında;”…Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının HMK m.114/f.1 hükmü karşısında ve Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle HMK m.115/f.2 hükmü gereğince usulden reddine, Mahkememiz görevli olmadığından tüm tedbir taleplerinin reddine, Mahkememizce görevsizlik kararı verilmesi karşısında kararın taraflarca süresi içinde kanun yoluna başvurmaması nedeniyle karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurularak, dava dosyasının görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesine, bu suretle dosyanın akabinde İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, karardan sonra davaya başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerine o mahkemece hükmedilmesine; karardan sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise davanın açıldığı mahkememizce dosya üzerinden bu durumun tespiti ile davacının yargılamaya giderlerine mahkum olunmasına dair karar verilmiştir. “gerekçesi ile görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ve karara karşı davalı … Anonim Şirketi vekili ve davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … Anonim Şirketi vekili istinaf dilekçesi ile; dava dilekçesi ve içeriği incelendiğinde davacıların mesnetsiz ve gerçeklikle bağdaşmayan taleplerinin başında diğer davalı …’nın hakim hissedar olabilmek için hisse oranlarını artırarak usulsüz işlemlerde bulunarak sermaye yapısını değiştirdiğinin, genel kurulların usulüne aykırı yapıldığının, şirkete yönetim kayyımı atanması olduğunun görüleceğini, davacıların iddialarının gerçeklikle bağdaşır bir yanının bulunmadığını, genel kurulların usulüne uygun olarak bakanlık temsilcisi huzurunda yapıldığını, davanın temelinin, diğer davalı …’nın hisse oranlarını usulsüz olarak gerçekleşen genel kurullarda artırarak sermaye yapısını değiştirdiği ve bu artırılan hisselerin iptaline karar verilmesi talebini içerir gerçeklikten uzak, mesnetsiz iddialara dayandığını, Türk Ticaret Kanunu madde 4 uyarınca Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülen hususlardan doğan uyuşmazlıklar mutlak ticari dava niteliğinde olup Ticaret Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, davanın temelinin diğer davalı …’nın hakim hissedar olabilmek amacıyla usulsüz genel kurul toplantılarıyla hisse oranlarını artırarak sermaye yapısını değiştirdiği, bu hisselerin iptaline karar verilmesi gerektiği iddiasına dayandığını ve bu iddiaların da açıkça Türk Ticaret Kanunu’ndan kaynaklandığı gözetildiğinde görevli mahkemenin Ticaret Mahkemeleri olacağının hiçbir şüpheye mahal vermeyecek derecede açık olduğunu, huzurdaki uyuşmazlığa bakmakla görevli olan mahkeme İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olup yerel mahkeme tarafından verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerektiğini beyanla İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/433 E. 2022/652 K. sayılı ilamı ile verilen görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesi ile; muvazaanın özetle, bir hukuki ilişkinin taraflarının, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan ve kendi aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak konusunda yaptıkları gizli anlaşma olarak tanımlanabildiğini, somut olayda muvazaanın söz konusu olmadığını, … tarafından hukuka aykırı olarak müvekkili …’nın şirkete hissedar edilmediğini, davalı şirkete ait 31/12/1984 tarih, 1169 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde, …’nın şirket kuruluşu için müvekkili … ile ilgili tüm gerekli işlemleri onun adına velayeten, aleni olarak yaptığının, muvazaa iddiasını ileri sürebilecek herhangi bir gayri hukuki yola tevessül edilmediğinin açıkça görüldüğünü, ortada muvazaa ile ilgili herhangi bir olayın olmadığını, davacıların dilekçelerinde muvazaa terimini kullanmalarının bir öneminin bulunmadığını, anonim şirketlerin kuruluşu ve hisse edinilmesinin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nunda düzenlenmekte olduğu dikkate alındığında, aynı yasanın 4’üncü maddesi 1’inci fıkrası (a) bendi gereği Türk Ticaret Kanunu’ndan doğan davaların ticari davalar olduğunu ve Ticaret Mahkemelerinin görev alanında olduğunu, mahkemenin gerekçesi ve görevsizlik kararının yerinde olmadığını beyanla İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/433 E. 2022/652 K. sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı …’nın diğer davalı … Ticaret Anonim Şirketi’nin kuruluşunda muris …tarafından yapılan muvazaalı işlem neticesinde pay edindiği ve sonrasında yapmış olduğu usulsüz işlemler ile şirket pay oranını artırdığı iddiası ile davalı adına olan payların iptali ile öncelikle murisin terekesine iadesine, aksi halde davacılar adına miras payları oranında tescili talebine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın görev yönünden usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davalı … vekili ile davalı … Anonim Şirketi vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde; tacir olan her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava olarak tanımlandıktan sonra, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar belirlenmiş ve son olarak yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi koşulu ile havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların da ticari dava olduğu kabul edilmiştir. TTK’nın 5. maddesinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü getirilerek görev hususunun kapsamı düzenlenmiştir. Buna göre bir davada Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olabilmesi için mezkur kanunun 4. maddesinde sayılan mutlak bir ticari dava olması veya her iki taraf tacir olup, uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bir husustan doğması yahut yalnızca taraflardan birisinin ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia veya fikri haklara ilişkin bir davanın bulunması gerekmektedir.Dava konusu uyuşmazlık; davalı …’nın diğer davalı … Ticaret Anonim Şirketi’nin kuruluşunda edindiği pay karşılığı sermaye bedelinin muris … tarafından ödendiği, pay ediniminin muvazaalı olduğunun tespiti ile davalı … adına olan şirket paylarının iptali ile öncelikle murisin terekesine iadesi aksi halde davacılar adına tescili talebine ilişkin olup, ileri sürülen iddia ve talebin ortaklık hukuku veya ortaklık ilişkisinden değil, mirasçılık sıfatından kaynaklandığı, bir davada uyuşmazlık hangi kanun maddeleri kapsamında değerlendirilerek bir sonuca varılacak ise Mahkemenin görevinin de buna göre belirleneceği, davalının kuruluştaki pay ediniminin muvazaa nedeniyle geçersiz olup olmadığı hususunda 6102 sayılı TTK kapsamında değerlendirme yapılarak bir karar verilmeyeceği, murisin mirasçılarının hukukunu zedeleyen malvarlığı haklarına yönelik muvazaalı bir işleminin olup olmadığı hususunda değerlendirme yapılacağından eldeki dava TTK’nın 4. maddesi uyarınca mutlak ticari davalardan olmadığı gibi nispi bir ticari dava da değildir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde görevli Mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Mahkemece verilen görevsizlik kararında bir isabetsizlik yoktur.Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalılar … ve … Anonim Şirketi’nin istinaf başvurularının ayrı ayrı 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına,3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalı …’dan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı … tarafından peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,2‬0 TL’nin istinaf eden davalı …’dan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalı …Anonim Şirketi’nden alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı … Anonim Şirketi tarafından peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,2‬0 TL’nin istinaf eden davalı … Anonim Şirketi’nden tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran taraflara iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/12/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.