Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/492 Esas
KARAR NO: 2023/490 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/825 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 16/01/2023 (Ara Karar)
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 23/03/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı şirketin 11.11.2020 tarihinde münhasıran kitle fonlama platformu faaliyetlerinde bulunmak üzere kurulmuş olup müvekkilinin, davalı şirketin %20 pay sahibi ortağı ve ilk yönetim kurulu başkanı olduğunu, müvekkilinin, 03.01.2022 günü hakim hissedar konumunda olan … tarafından çağrıldığı şirket merkezinde darp edildikten sonra şirketteki görevinden istifa ettiğini ve yönetim kurulunda değişikliğe gidildiğini, 24.01.2022 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında seçilen yeni yönetim kurulu 31.03.2022 tarihli kararı ile olağan genel kurul çağrısı yapmış ise de, toplantının gerçekleşmediğini, 16.05.2022 tarihli YK kararı ile bu kez ana sözleşmenin sermayeye ilişkin 6. maddesinde değişikliğin de toplantı gündemine ilavesiyle yeniden olağan genel kurul çağrısı yapılmış ise de, 03.06.2022 tarihinde yapılması gereken bu toplantının da yapılmadığını, yönetim kurulunun son olarak 23.08.2022 tarihli TTSG’de yayınlanan davet ile bu kez sadece sermaye artırımına ilişkin ana sözleşme değişikliği gündemiyle olağanüstü genel kurul çağrısında bulunduğunu, olağanüstü genel kurul toplantısı çağrısında, ana sözleşmenin sermaye artırımı başlıklı 6’ıncı maddesinin tadili ile eşzamanlı olarak sermaye azaltılması ve artırılması hususlarının görüşülerek karara bağlanması ve ortakların rüçhan haklarını kullanması hususlarının gündeme alındığını, müvekkilinin 12.09.2022 tarihli bu olağanüstü genel kurul toplantısına vekaleten katıldığını ve muhalefetini tutanağa geçirttiğini, toplantı tutanağına da dercedilen muhalefet şerhlerinin;”2022 yılında yapılması lazım gelen Olağan Genel Kurul toplantısı yapılmamıştır. Olağanüstü Genel Kurul toplantısını gerektiren bir durum yoktur. 31 Aralık 2021 tarihli finansal tablolar incelendiğinde TTK 376’da yazılı koşulların bulunmadığı görülmektedir. Şirket 14 Ekim 2021’de Paya dayalı kitle fonlaması faaliyetlerine aracılık etmek için SPK tarafından listeye alınmış ve faaliyete başlayabilmek için entegrasyon sistemlerini canlıya alma işlemlerini 9 Kasım 2021 tarihinde tamamlamıştır. 31 Aralık 2021’e kadar faaliyette olabildiği süreç yaklaşık 50 gündür. Yeni maddenin kabul edilmesi Kitle Fonlaması Tebliği’ne göre sağlanması gereken özsermaye yeterliliği bakımında şirketin kuruluş ve listeye alınma şartını kaybetmesi anlamına gelecektir. 804.503,98 TL zarar olarak bilançoda görünse de SPK’ya bildirilen belgelerde de belirtildiği gibi şirketin kitle fonlama faaliyetlerini sağlıklı yürütülebilmesi için yapılan yazılım ve donanım giderleri kapsamında 500 bin TL’den fazla varlık tutarı özsermayeye dahil edilmiştir. 11 Nisan 2022 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlanan genel kurul çağrısında ödenmiş sermayenin 1.837.500 TL olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla ortaklardan … ve …’ın şirkete borç olarak verdiği söylenen toplam 587.500 TL tutarındaki ödemenin sermaye taahhüt ödemesi olduğu ilan edilmiştir. Gerekli ve zorunlu olmadığı halde sermayenin azaltılması ve artırılmasına yönelik değişiklik, vekaleten temsil ettiğim ortak …’ın payını azaltma amacına matuf ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğundan çoğunluk kararına katılmıyoruz.” şeklinde olduğunu, daha önce iki kez toplantı çağrısı yapıldığı halde kanunen yapılması zorunlu yıllık olağan genel kurul toplantısının halen yapılmadığı, dolayısı ile bilanço ve gelir-gider tablolarının görüşülüp onaylanmadığının ticaret sicil kayıtları ile sabit olduğunu, görüşülüp müzakere edilmeyen 2020-2021 (Aralık) dönemi Bilanço ve gelir/gider tablosu incelendiğinde, sermayenin azaltılmasını haklı gösterecek nitelikte bir sermaye kaybının söz konusu olmadığının görülmekte olduğunu, toplantı sırasında sözlü olarak talep ettikleri halde taraflarıyla paylaşılmayan ve sermaye azaltılmasına gerekçe olarak gösterilen 08.08.2022 tarih ve … sayılı YMM raporunun celbi ile şirkete ait mali/finansal tabloların ve SPK’ya bildirilen sermaye yeterliliğine ilişkin belgelerin uzman bilirkişi vasıtasıyla karşılaştırmalı olarak incelenmesi halinde sermayenin azaltılmasını gerektiren bir neden bulunmadığının anlaşılacağını, münhasıran kitle fonlama platformu faaliyetlerinde bulunmak üzere kurulmuş olan şirketin SPK gözetim ve denetimi altında olduğu, faaliyete geçmesi için lisans almak zorunda olduğu nazara alındığında, lisans başvurusu sırasında sermaye yeterliliğine ilişkin beyan ve ekleriyle sermaye azaltılmasına gerekçe olarak gösterilen ve içeriği paylaşılmayan YMM raporu arasında çelişki bulunmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, bu hususun, lisans alma sürecinde mevzuat gereği aranan sermaye yeterliliği şartlarının ve davalı şirketin bu şartları karşılayıp karşılamadığının Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığı’ndan sorulması halinde net bir şekilde açıklığa kavuşacağını, toplantı tutanağında yazılı şerhleri dışında ayrıca TTK md. 457 hükmüne göre açık, eksiksiz, doğru ve dürüst bir şekilde hazırlanmış yazılı bir yönetim kurulu beyanı olmadan ve mevcut sermaye taahhütlerinin tamamı ödenmeden alınan sermaye artırım kararının emredici kanun hükümlerine aykırılık nedeniyle de batıl olduğunun sabit olduğunu, İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2022/108 esas sayılı dosyası celb edilerek incelendiğinde, davalı şirket YK başkanı ve hakim hissedar konumunda olan … ile müvekkili arasındaki husumetin varlığının anlaşılacağını, bu husumet nedeniyle müvekkiline ait ödenmiş sermayenin borç olarak verildiği iddiasıyla 187.500,00-TL tutarlı ilamsız takibe girişildiğini, itiraz nedeniyle takibin durmasından sonra da müvekkilinin şirkette mevcut ortaklık payının azaltılmasını amaçlayan eş zamanlı sermaye azaltılması ve artırılması yoluna gidildiğini, müvekkilinin işyerinde darp edilmesi ve aleyhinde icra takibine girişilmesi gibi maddi gerçekler nazara alındığında eş zamanlı sermaye azaltılması ve artırımı kararının ekonomik bir amaçtan ziyade şahsi husumet güdülerek alındığı, ihtiyaç duyulan sermaye tutarının sermayeye ilave edilebilecek varlıklardan karşılanamayacağının belli olmadığı, hakların en az zarar verecek şekilde kullanılması ilkesine aykırı hareket edildiği anlaşıldığından ve iptal kararı kesinleştikten sonra hüküm doğuracağından ileride telafi edilmesi mümkün olmayacak zararların önüne geçilmesi için davaya konu kararların yürütmesinin geriye bırakılması gerekmekte olduğunu, tüm bu nedenlerle yasal veya objektif bir neden olmadan müvekkilinin sermaye payının azaltılması sonucunu doğuran 12.09.2022 tarihli olağanüstü genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulması yönünde tensiben ihtiyati tedbir kararı verilmesini, tedbir talepleri tensiben kabul edilmediği takdirde davalı şirkete tebliğ edilecek tensip zaptına madde ilavesi suretiyle davaya cevap müddeti içinde TTK 449 hükmüne göre yönetim kurulu üyelerinin görüşünü yazılı olarak bildirmesi için süre verilerek, yazılı görüş alındıktan sonra dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasını, yapılacak yargılama neticesinde oluşacak takdire göre 12/09/2022 tarihli toplantıda alınan 3 ve 4 numaralı olağanüstü genel kurul kararlarının iptalini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 16/01/2023 (Ara Karar) tarih 2022/825 Esas (Derdest Dava Dosyası) sayılı kararında; “Dava, davalı şirketin 12/09/2022 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 3 ve 4 numaralı kararların iptali istemine ilişkin olup, davacı tarafça ayrıca, davalı şirketin 12/09/2022 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların yürütülmesinin tedbiren durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir talebinde bulunulmuştur. Mahkememizce, 6102 Sayılı TTK’nun 449. maddesi gereğince, ihtiyati tedbir talebine ilişkin olarak davalı şirket yönetim kurulu üyeleri …, … ve …’in görüşleri alınmıştır. 6102 Sayılı TTK’nun 449.maddesi ”Genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı taktirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir.” hükmünü içermektedir. 6102 Sayılı TTK’nun 449. maddesinde hangi hallerde bu geçici hukuki koruma kararının verileceği özel olarak düzenlenmediğinden, tamamlayıcı yorum kuralı olarak HMK’nın ihtiyati tedbire ilişkin hükümlerinden yararlanılacaktır. 6100 Sayılı HMK’nun 389. maddesi “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir.” şeklindedir. Aynı yasanın 390/3 maddesi, ”Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Bunun yanında 6102 Sayılı TTK’nun 449. maddesi hükmü ile mahkemeye taraflar arasındaki hukuki menfaat dengesi gözetilerek tebdir konusunda takdir hakkı tanınmıştır. Somut olayda; 12/09/2022 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların yürütmesinin geri bırakılması hususunda, davacı tarafça hangi dayanılan gerekçeler ile davalı tarafça sunulan beyanlar kapsamına ve davacı dışında beyanları alınan yönetim kurulu üyelerinin olumsuz görüş bildirmiş olmaları karşısında yaklaşık ispat olgususunun gerçekleşmemiş olduğu, ayrıca dava konusu genel kurul kararının üzerinden geçen uzun süre dikkate alındığında tedbir kararı verilmemesi halinde davacının hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden şu aşamada bahsedilmesinin mümkün olmadığı, tedbir kararı verilmemesi halinde ciddi bir zararın doğacağına dair emarelerin de bulunmadığı, tarafların menfaat dengelerinin de gözetilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak genel kurul kararlarının tedbiren durdurulması talebinin reddine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki şekilde ara karar kurulmuştur.”gerekçesi ile, Davacı tarafın, davalı şirketin 12/09/2022 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların yürütülmesinin, tedbiren durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, tedbir talebinin reddine ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, istinaf incelemesi neticesinde kaldırılması gerektiğini, Şirketin ödenmiş sermayesinin Genel Kurul toplantı tutanağında yazılı olan 1.250.000.-TL olmadığını, 1.837.500.-TL olduğunu, 11 Nisan 2022 tarih ve 10556 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 418. sayfasında ilan edilen çağrıda şirketin ödenmiş sermayesinin 1.837.500.-TL olarak yazılı olduğunu, şirkete ait internet sitesinde halen yayınlanmakta olan ve YK beyanı ekinde dosyaya sunulan 2021 yılına ait en son bilançoya göre ödenmiş sermayenin 1.412.000.-TL olup 2022 yılındaki sermaye borcu ödemeleri ile yukarıda yazılı tutara ulaşıldığını, genel kurul toplantısında içeriği paylaşılmayan ancak dava dosyasına sunulan ve genel kurul kararlarında atıfta bulunulan 08.08.2022 tarih ve … sayılı YMM raporunda ise ödenmiş sermayenin 1.250.000.-TL olarak gösterildiğini, anılan raporda; aynı zamanda YK üyesi olan ortakların daha önce şirkete ödemiş oldukları toplam 587.500.-TL tutarındaki sermayenin, ortak alacağı(ymış) gibi gösterildiğini, şirkete ait bilanço ve gelir gider tablosu verileriyle açıkça çelişen bu raporda hem ortakların şirkete 750.000.-TL bakiye sermaye borcu olduğunu hem de yönetim kurulu üyeleri … ve …’ın şirketten 587.500.-TL alacaklı olduğunu, yani borçlu oldukları şirkete borç verdiklerinin yazılı olduğunu, Müvekkile ait sermaye ödemelerinin sanki müvekkile borç verilmiş gibi geri istendiği gibi şirkete ödenen sermayenin de borç verilmiş gibi gösterildiğini, Davalı şirketin vekili aracılığı ile sunmuş olduğu 06.02.2023 sayılı delil dilekçesi ve ekleri incelendiğinde 28.04.2022 günü Olağan Genel Kurul Toplantısı yapıldığı ve sermayenin 1.837.500.-TL’nın ödenmiş olduğunun yazılı olduğunu, şirketin sermayesinin artırılmadığını, yönetim kurulu üyelerinin şirkete sermaye borcuna karşılık olarak daha önce ödediği 587.500.-TL’nin geri çekildiğini ,Genel Kurul kararından önce şirket sermayesinin 2.000.000.-TL olup Genel Kurul kararından sonra da 2.000.000.-TL olarak devam ettiğini, GK kararına dayanak olarak gösterilen YMM raporunda iddia edilen ödenmiş sermayenin 1.250.000.-TL olduğu kabul edilse dahi neden bakiye sermaye borcunun ortaklardan talep edilmediği yönünde YK üyelerinin haklı bir gerekçe göstermediğini, Sermaye olarak konulduğu için şirketten geri talep edilemeyen nakit sermayenin borç gibi gösterildiğini, gerçekte şirkete yeni sermaye girişi yapılmadığının, ancak borç gibi gösterilen tutar karşılığının tekrar artırılan sermaye borcuna mahsup edildiğinin anlaşıldığını, Davalı şirketin aynı zamanda ortağı olan yönetim kurulu üyelerinin kendi çıkarları doğrultusunda TTK md. 376 hükmüne göre işlem tesis etmek istediğini, kanunun madde gerekçesinde sermaye ile kastedilen “bilânçoda sermaye kalemi altında yer alan esas sermaye” olduğu halde ödenmiş sermaye üzerinden hesaplama yapılarak yasanın arkasına saklanma yoluna gidildiğinin anlaşıldığını, yaklaşık ispat olgusunun gerçekleşmemiş olduğu yönündeki kabulün hatalı olduğunu, Daha önce iki kez toplantı çağrısı yapıldığı halde ilan edilmediği için yapılmadığını ileri sürdükleri Olağan Genel Kurul Toplantı tutanaklarının yukarıda belirttikleri hususları tevsik ettiğini; yani daha önce görüşülerek onaylanmış olan bilanço ve gelir-gider tablolarında yazılı olan 1.837.500.-TL tutarındaki ödenmiş sermayenin yerine 1.250.000.-TL tutarındaki (gerçeğe aykırı) ödenmiş sermaye tutarı üzerinden karar alınarak işlem yapıldığının anlaşıldığını, YK beyanı ekinde dosyaya sunulan son bilançoya göre şirketin 1.412.000.-TL’sinin ödendiğini 2.000.000.-TL esas sermayesi olduğunu ve TTK 376/2 hükmünde belirtilen oranda bir sermaye kaybı olmadığının anlaşıldığını, aynı bilançoya göre 2021 Aralık ayı itibariyle ortaklara borç bulunmadığı ve bilanço dönemi içinde gerçekleşmiş (01.11.2021 tarih ve … yevmiye numaralı 62.000.TL tutarlı ödeme ile 24.12.2021 tarih ve … yevmiye numaralı 100.000.-TL tutarlı) sermaye taahhüdü ödemeleri neticesinde ödenmiş sermayenin (1.250.000+162.000=) 1.412.000.- TL’sine ulaştığının anlaşıldığını; genel kurulda şirket kayıtlarına uygun gerçek ödenmiş sermaye tutarı yerine 1.250.000.-TL olarak gösterilen tutar üzerinden yapılan eş zamanlı sermaye azaltımı ve artırımı işleminin şirketin yasal defter ve kayıtları ile çeliştiğinin de anlaşıldığını, YK üyelerinin ayrı ayrı sunduğu yazılı beyanlarda davanın özüyle ilgisi olmayan, yersiz ve gerçek dışı ifadelerle müvekkili suçlama çabasının da yasal ve objektif kriterlere göre değil subjektif ve hasmane nedenlerle karar alındığına işaret ettiğini, davaya konu kararın üzerinden yasanın aradığı 3 aylık başvuru süresinin geçmediğini, Yasanın iptal davaları için üç aylık başvuru süresi öngörmüş olması ve davalı şirketin daha önce de iki kez toplantı çağrısında bulunduğu halde toplantı yapmamış olması, ayrıca bu toplantıda alınan kararların da usulüne uygun olarak yayınlanıp yayınlanmayacağının taraflarınca bilinmemesi nedeniyle davanın açılmasından önce ilan edilmesinin beklendiğini, davalı şirket yöneticilerinin hatalarını anlayıp, şirketin kendiliğinden feshine neden olacağı düşüncesiyle muhalefet ettikleri Genel Kurul kararlarını ilan edip uygulamaya geçmese, zaten dava açılması zaruretinin doğmayacağını, Genel Kurul tarihi üzerinden geçen sürenin uzun olduğu yönündeki kabulün hatalı olduğunu, Tedbir kararı verilmediği takdirde müvekkilinin dava sonuçlanıncaya kadar TTK’nın azınlık pay sahiplerine tanıdığı haklardan mahrum kalacağını, gerekçede her ne kadar “tedbir kararı verilmemesi halinde ciddi bir zararın doğacağına dair emarelerin de bulunmadığı, tarafların menfaat dengelerinin de gözetilmesi gerektiği” yazılı ise de %20 olan payı payı %5’in altına düşen müvekkilinin, Ticaret Kanununun azınlık pay sahiplerine tanıdığı “Genel Kurulu Toplantıya Çağırma ve Gündeme Madde Ekletme Hakkı”, “Özel Denetçi Atanmasını Talep Etme Hakkı”,”Genel Kurul Toplantısının Ertelenmesini Talep Etme Hakkı”, “Bilgi Alma ve İnceleme Hakkı” gibi haklardan mahrum kalacağını, Tedbir kararı verilmediği takdirde şirketin kitle fonlaması lisansını kaybetmesinin söz konusu olduğunu, dava dilekçelerinde belirtmiş oldukları gibi davalı şirketin münhasıran “Kitle Fonlama Platformu” faaliyetlerinde bulunmak üzere kurulduğunu; muhalefet şerhlerinde belirtmiş oldukları gibi esas sözleşmedeki sermaye maddesine ilişkin değişikliğın “maddenin kabul edilmesi Kitle Fonlaması Tebliği’ne göre sağlanması gereken özsermaye yeterliliği bakımından şirketin kuruluş ve listeye alınma şartını kaybetmesi anlamına” geldiğini, Dava dilekçelerinde davalı şirketin tabi olduğu mevzuatla ilgili ayrıntılı bilgi vermedikleri için bu hususun haklı olarak karar yerinde değerlendirilmediğini; Sermaye Piyasası Kurulu tarafından 27.10.2021 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Kitle Fonlaması Tebliği (III – 35/A.2) madde 5/1(b)’de yazılı asgari 1.000.000 Türk Lirası tutarındaki sermaye tutarının Kurul Karar Organı’nın 30/12/2021 tarih ve 67/1936 sayılı Kararı Uyarınca 1.362.000.-TL’ye çıkarıldığı hususunun davalı şirketin de kabulünde olup çekişmesiz olduğunu, Anonim şirketlerin sermayesinin hiçbir suretle TTK’nun 332. maddesinde belirlenen en az tutardan aşağı inemeyeceği gibi (TTK 473/5) münhasıran kitle fonlama faaliyeti için kurulan davalı şirketin de sermayesinin hiçbir surette listeye alınma şartı olarak belirlenen tutarın altına inemeyeceğini, İlgili tebliğ madde 11/16 hükmüne göre “platformlar, TTK uyarınca hazırlanan finansal tablo ve raporlarını veya 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca hazırlanan yıllık finansal tabloları ile faaliyet raporlarını ilgili takvim yılını izleyen dördüncü ayın sonuna kadar Kurula gönderir ve internet sitesi üzerinden kamuya duyurur.”, 10/1 hükmüne göre de “Platform, 5 inci maddede belirtilen şartlardan herhangi birini kaybetmesi halinde, bu durumu 2 iş günü içinde Kurula bildirir. Kurulca uygun görülen süre içinde listeye alınma şartlarının herhangi birini sağlayamayan platform Kurul tarafından resen listeden çıkarılır.” şeklinde olduğunu, Platformun listeden çıkması şirketin esas sözleşmesindeki faaliyetini yapamaması anlamına geldiğini, Yönetim Kurulu üyelerinin yazılı beyanlarında tebliğ hükümlerine göre kurula bildirimde bulunulup süre alındığına dair bir açıklamanın bulunmadığını, SPK’ya bildirilerek ilan edilmiş olan finansal tabloların içerikleri ile açıkça çelişecek şekilde alınan Genel Kurul kararlarında yazılı olduğu gibi sermayenin önce 1.250.000.-TL’sına indirilmesi ve bu sermayenin de üçte ikilik kısmının zarar nedeniyle karşılıksız kaldığı gerekçesiyle 834.000.-TL daha azaltılarak 416.000.-TL’ye kadar inmesi ve eşzamanlı olarak tekrar 2.000.000.-TL’ye çıkarılması kurul izin ve onayına tabi olduğu halde kurula bildirimde bulunularak izin alınmadığını, Yönetim Kurulu’nun tebliğin 10. maddesine göre sermaye kaybı nedeniyle bildirimde bulunması gerekirken esas sözleşme değişikliği için izin başvurusunda bulunduğunu, İleri sürerek, ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin 16.01.2023 tarihli ara kararın kaldırılmasına ve davalı şirketin 12.09.2022 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında alınan 3 ve 4 numaralı kararların yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep; davalı şirketin 12/09/2022 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 3 ve 4 numaralı kararların iptali talebi ile açılan davada, anılan kararların yürütülmesinin tedbiren geri bırakılmasına ilişkin olup, mahkemece tedbir talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. 6100 Sayılı HMK 389 maddesi uyarınca ” Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” Aynı kanunun 390 maddesi “tedbir talep eden taraf dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” hükmünü havidir. 6102 Sayılı TTK’nun 449 maddesi uyarınca, şirket genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir. Eldeki dava 12/09/2022 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında oy çokluğu ile alınan 3 ve 4 nolu kararların kararların iptali davasıdır ve bu kararların yürütülmesinin geri bırakılmasına yönelik tedbir talepleri HMK’nun 389 maddesi kapsamında değil, yukarıda anılan özel nitelikli TTK’nun 449/1 fıkrası kapsamında; ancak HMK’nun 390 maddesinde aranan yaklaşık ispat koşulu da gözetilerek değerlendirilmek durumundadır. Buna göre kararların yürütülmesinin geri bırakılmasının ilk koşulu yönetim kurulunun bu konudaki görüşünün alınması, ikinci koşulu ise iddianın esası bakımından yaklaşık düzeyde ispatın sağlanmış olmasıdır. Mahkemece, dava konusu kararların yürütülmesinin geri bırakılmasına dair talep değerlendirilmeden önce, TTK.nın 449.m uyarınca yönetim kurulu üyelerinin görüşü alınmış, olumsuz görüş bildirildiği anlaşılmıştır. Davalı şirketin sermaye arttırımına ve arttırılan sermaye nedeniyle pay sahiplerine rüçhan hakkı tanınmasına ilişkin 3 ve 4 nolu genel kurul kararlarının iptali koşullarının oluştuğuna, anılan kararların davacının sermaye payının azaltıması amacına hizmet ettiğine, şirketin sermaye arttırımı ihtiyacı bulunmadığına, kararların yasaya ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğuna dair davacı iddialarının esası bakımından, mevcut delil durumuna göre bu aşamada yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığı anlaşılmış olup, ilk derece mahkemesinin tedbir talebinin reddine yönelik kararında isabetsizlik bulunmadığından, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; ilk derece mahkemesinin ijtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Dava dosyası dairemize UYAP sistemi üzerinden elektronik dosya olarak gönderildiğinden, ilk derece mahkemesine UYAP sistemi üzerinden iade edilmesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/03/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.