Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/417 E. 2023/551 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/417
KARAR NO: 2023/551
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/05/2018
NUMARASI: 2016/141 Esas – 2018/511 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 30/03/2023
Dairemizden verilen 28/01/2021 tarih ve 2019/664 Esas – 2021/74 Karar sayılı kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 26.10.2022 tarih ve 2021/8215 Esas – 2022/7442 Karar sayılı ilamıyla bozulmakla; dosya incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin hissedarlarının … ve … olduğunu, hisselerin kendilerine 22.02.2015 tarihinde vefat etmiş olan …’in babası, …’in eşi olan …’den intikalen geçtiğini, müvekkili şirket ile … markalı … Tic.AŞ arasında 04/06/2012 tarihinde Franchısıng sözleşmesi yapıldığını, o dönemde müvekkili şirketin ortakları … ve …’ in sözleşme şartlarında anlaştıklarını, sözleşmedeki rekabete ilişkin hükümler incelendiğinde de görüleceği üzere şirketin ayrı-benzer bir faaliyet gösteremeyeceğinin sözleşme ile hüküm altına alındığını, muris …’in; …ŞTİ’ndeki hisselerini şirketin eski hissedarı olan … ile yapılan 16.12.Z014 tarihli hisse devir sözleşmesi ile devraldığını, sözleşmede satıcı olarak …, alıcı olarak; …’in yer aldığını, …’nın, Pendik Marina’da faaliyet gösteren … Markalı … Tic. A.Ş. unvanlı şirketin Franchise Sözleşmesini devir edecekleri vaadi ile …’e 550.000 TL karşılığı 244.500 USD’ye devir sözleşmesi yaptıklarını, bu sözleşmeye göre taraflar arasında 244.500 USD bedelli senet imzalandığını, müvekkili şirketin 29.12.2014 tarihli ve … numaralı kararı ile, şirket hissedarlarından …’ın 2700 paya karşılık 67.500 TL hissesinin tamamını, şirket hissedarlarından …’ın ise 300 paya karşılık 7.500 TL hissesinin tamamını merhum …’e devrederek aynı kararla merhumu şirket müdürü olarak temsilci kıldıklarını, sözleşmede … hisselerinin %100 hisseleri karşılığı 550.000.TL. olarak değerlendirildiğini, %50 hisse karşılığı …’a ödenmesi gereken 275.000.TL’nin 75.000.TL’sinin … tarafından peşinen ödendiğini, …’a ödenmesi gereken kalan bakiye 200.000.TL bedelli senetlerin aylık 20.000.TL bedelli yapılarak …’a verildiğini ve bu senetlerin … tarafından ödeneceğinin açıkça belirtildiğini, bunun karşılığı olarak 550.000 TL karşılığı sözleşmenin yapıldığı kur itibarı ile hisselerin tamamının bedeli hesaplanarak …’den 244.500 USD bedelli 01.01.2015 tanzim tarihli, 01.01.2018 vadeli 244.500.USD bedelli senet alındığını, …’nın hisseleri devretmediğini, …’in hisseleri istediği zaman alabileceği maddesini sözleşmeye yazdığını, …’in sağlığında sözleşme hükümlerinin …, … ve …’ya verilmesi dışında hiçbir maddesinin gerçekleşmediğini, …’nın; … ve …’a ödeyeceği taksitlerin senetlerini … keşideci olduğu senetleri … ve …’a iletmesi için verdiğini, şirketin eski ortakları ile … San. Tic. A.Ş. arasında imzalanmış olan Franchise Sözlesmesi’nin 7. maddesinin (b) bendinde ” Franchise bu sözleşmeden doğan hiçbir hakkını, yetkisini. 3. şahıslara devir ve temlik edemeyeceğini”, TTK hükümleri baz alınarak değerlendirme yapıldığında aralarında ilişki olan iki ticari şirketten birinin kar ederken diğerinin zarara uğramasının teamüle ve kanuna aykırı olduğunu, usulüne uygun olarak hisseleri devralan müvekkillerinin şirketin faaliyetinin aynı olacağı hususunda vaadlerde bulunan davalı nedeniyle müvekkili şirket ve ortakları telafisi mümkün olmayan zarara soktuğunu, hisselerini sözleşmeye aykırı olarak devreden eski ortakların, müvekkillerinin ticari faaliyet alanını kısıtlayarak ifa imkansızlığına düşürmesi ile müvekkillerinin mağduriyetine sebep olduklarını belirterek, menfi tespit taleplerinin kabulü ile, 244.500 USD bedelli senedin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dava açmakta hukuki yararı bulunmadığını, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.136′ da ifa imkansılığının düzenlendiğini, borcun sona erebilmesi için borcun ifasının borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerlerle imkansızlaşması gerektiğini, ancak … ve müvekkili arasında yapılan devir sözleşmesinde tarafların sözleşmenin tüm esaslı unsurlarında anlaşmış bulunduklarını ve bu haliyle sözleşmenin imzalandığını, ayrıca dava dilekçesinde kendilerinin de belirttiği gibi, somut olayda hisselerin usulüne uygun şekilde devredildiğini ve yine hisselerin usulüne uygun şekilde devralındığını, tarafların sözleşmenin tüm esaslı unsurlarında mutabakata vardıklarını, davacı tarafın, şirketin faaliyetinin de aynı olacağı hususunda bilgi sahibi olduğunun buradan açıkça anlaşıldığını, müvekkilinin, davacının yanlış işletme sebebi ile zarara uğraması ile ilgili bir bağı bulunmadığını belirterek, öncelikle davanın, dava dışı … San. ve Tic. AŞ ‘ye ihbarına, davanın reddine, karşı taraf aleyhine haksız ve hukuka aykırı dava açmış olması sebebi ile HMK 329/1 md. gereği dava değerinin %10 ‘u oranında sözleşmesel vekalet ücreti ve 329/2 md. gereği de haksız açılmış bulunan dava sebebi ile davacı ve/veya vekil aleyhine 5.000,00 TL disiplin para cezasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 30/05/2018 tarih ve 2016/141 Esas -2018/511 Karar sayılı kararı ile; ” … devir tarihinde, davacı şirketin diğer ortağı sıfatına haiz olmayıp 3. kişi durumundadır. Davacı taraf bu sözleşmedeki açık hüküm karşısında davacı şirketin eski ortaklarının paylarını müteveffa …’e devretmesi, davacı şirket ile dava dışı … AŞ arasındaki sözleşmeye aykırıdır. Bunun sonucu olarak dava dışı … AŞ tarafından tek taraflı olarak feshedilmesi şeklinde düzenleme nedeniyle kendisine tek taraflı olarak fesih hakkı tanınan ve sözleşmeye aykırılığı ileri sürmekte menfaati olan taraf sözleşmenin tarafı olan dava dışı … AŞ ye aittir. Sözleşmenin 7/b md. ne aykırı devirden dolayı … AŞ tarafından feshedildiğine dair herhangi bir fesih beyanı dosyada bulunmamaktadır. Bu yönden olaya bakıldığında, davacıların dava açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Kaldı ki dava dışı … AŞ’ nin sözleşmeyi feshettiğine ilişkin fesih beyanı bulunmadığı gibi, dava dışı olan ve dava ihbar olunan … AŞ ile davacı şirket arasındaki sözleşme ilişkisinin başka bir sebeple dahi olsa sona erdiğini veya … AŞ nin davacı şirketten daha ağır bir sözleşme bedeli veya ek yükler getiren yeni taleplerde bulunduğunu gösteren hiçbir belge sunulmamıştır. Sözleşmenin davacı şirkete imzalanmak üzere gönderildiği ve daha ağır şartlar içerdiği kabul edilse dahi bu durumun taraflar arasında yürürlükte bulunan sözleşmenin 7/b md. ne aykırılığı ile bir illiyet bağının bulunduğuna ilişkin dosyada delil de bulunmadığından, davacı şirketin faaliyet alanının kısıtlandığı ve dava dışı … AŞ ile arasındaki sözleşmeye ilişkin ifa imkansızlığı mevcut olduğu iddiasına ilişkin dosyada başkaca herhangi bir delil de bulunmadığından dava kanıtlanamamış olmakla; tüm dosya kapsamı karşısında benimsenen bilirkişi heyet raporu da dikkate alınarak hukuki yararı bulunmayan ve kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekmiş … ” gerekçeleri ile; ” 1-Hukuki yararı bulunmayan ve kanıtlanamayan davanın REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek, mahkemece, her ne kadar davacı müvekkillerin dava açmada hukuki yararlarının bulunmadığı gerekçesi ile ret kararı verilmiş ise de, dosya içeriği ve sundukları delillerden de anlaşılacağı üzere, söz konusu kararın isabetsiz olduğunu, müvekkili şirketin eski ortakları ile … San. Tic. A.Ş. arasında imzalanmış olan Franchise Sözleşmesi’nin 7. maddesinin (b) bendinde “Franchisee bu sözleşmeden doğan hiçbir hakkını, yetkisini, 3. şahıslara devir ve temlik edemez, 3. şahıslarla yapacağı sözleşmelere konu yapamaz. Francihisee veya ortakları hisselerinin tamamını veya bir kısmını 3. kişilere devir ve temlik edemez.” düzenlemesinin bulunduğunu, müvekkilinin davalı eski ortaklarının imzaladığı sözleşme hükümlerini ihlal ederek müvekkili şirkete ve müvekkili ortaklara zarar verdiğini, iradelerini yanılttığını, Müvekkili şirketin faaliyet alanının adı geçen Franchise Sözleşmesine bağlı olarak yürüdüğünü, müvekkillerinin … San. Tic. A.Ş. ile usulüne uygun yeni bir sözleşme yaparak, yeni bir sözleşme bedeli ödemesinin, yeni sözleşme şartları ile katılım bedellerini ödemesinin müvekkili şirkete ve ortaklara maddi bir külfet getirmekte olduğunu, bu durumun dosya içeriğinde mevcut olan … Gıda tarafından müvekkillerine gönderilen örnek tipi sözleşmelerden de anlaşıldığını, mahkemece, sunmuş oldukları deliller göz önünde bulundurulmayarak, müvekkillerinin içine düştüğü ifa imkansızlığını dikkate almayarak, hakkaniyete aykırı karar verdiğini, bu yönüyle gerekçede belirtilen hukuki yarar unsurunun müvekkili adına mevcut olup, yeni sözleşme şartlarının fahiş ve ağır sorumluluk getiren nitelikte olmasının müvekkillerinin dava açmakta yararının olduğunu gösterdiğini, Yerel Mahkemenin yargılama sırasında dosyayı hukuk bilirkişisine tevdii ederek rapor almasının, HMK hükümlerine aykırı olduğunu, 6100 sayılı HMK’nın bilirkişinin hukuki değerlendirmelerde bulunmasının kesin ve açık dille yasaklandığını, dosya kapsamında bulunan raporda ise bilirkişinin açıkça hukuki mütalaada bulunduğunu, yerel mahkemenin objektif değerlendirmede bulunmayarak isabetsiz karar verdiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN İLK KARARI: Dairemizin 28/01/2021 tarih ve 2019/664 Esas – 2021/74 Karar sayılı ilk kararı ile; ” Dava, menfi tespit ve bono iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı … ile dava dışı …’in davacı şirketteki paylarını müteveffa murisleri …’den miras yoluyla iktisap ettikleri, muris …’in de, bu payları davalı … ve dava dışı … ile …’tan devren iktisap ettiği, pay devrine ilişkin … ile müteveffa … arasında 16.12.2014 tarihinde yazılı sözleşme yapıldığı ve hisse devirlerinin gerçekleştiği, müteveffa … tarafından düzenlenen ve lehtarı davalı … olan 01/01/2015 tanzim 01/01/2018 vadeli 244.500 USD bedelli bononun pay devri bedeli olarak davalı …’ya verildiği hususlarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, davacı şirket ile dava dış … AŞ arasında 04/06/2012 tarihinde Franchise Fırın Sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmenin 7/b md. uyarınca; davacı şirket ve ortaklarının hisselerini diğer bir ortağa devredebilecekleri, buna karşılık davacı şirket ve ortaklarının, paylarının bir kısmını veya tamamını 3. şahıslara devredemeyecekleri, böyle bir devir ve temlik olduğu taktirde (yani ortak olmayan 3. şahsa devir ve temlik halinde) … AŞ tarafından tek taraflı olarak sözleşmenin feshedilebileceğinin düzenlendiği, yine sözleşmenin “sır saklama ve rekabet yasağı” başlıklı 8-c maddesinde; davacı şirketin, işletmenin işinin aynısını veya benzerini yapan bir işte ortak, işletmece, çalışan, danışman olamayacağı veya böyle bir işle doğrudan veya dolaylı olarak veya herhangi bir sıfatla uğraşamayacağının hüküm altına alındığı, davacı tarafça, şirketin eski ortaklarının imzaladıkları Franchise sözleşme hükümlerini ihlal etmesi nedeniyle şirkete ve ortaklara zarar verdikleri, iradelerini yanılttıkları, davacı şirketin faaliyet alanının sözleşmeye bağlı olarak yürütüldüğü, … San. Tic.AŞ ile usulüne uygun yeni bir sözleşme yaparak yeni bir sözleşme bedeli ödemenin müvekkili şirkete ve ortaklara maddi külfet getirdiği, bu nedenle müvekkilinin ifa imkansızlığına düştüğü, şirketin hisse devirlerinin ortakların iradelerini sakatlamak suretiyle ayıplı olarak gerçekleştiği, davacıların ticari faaliyet alanını kısıtlayarak ifa imkansızlığına düşürdüğü ileri sürülerek, hisse devri karşılığı davalıya verilen bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespitine ve bononun iptaline karar verilmesinin talep edildiği, mahkemece hukuki yarar yokluğu ve ispatlanamaması nedeniyle davanın reddine karar verildiği görülmektedir. Dava, şirketin eski ortağına yöneltilmiş olup, davacı …’ın babası …’in, şirketin eski ortaklarından hisse devri karşılığı verdiği bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ve bononun iptalinin talep edildiği, davacı şirketin bononun borçlusu olmadığı dikkate alındığında, davacıların netice-i taleplerine göre davacı şirketin işbu davada davacı taraf sıfatının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Hisse devrinin iptali ile birlikte menfi tespit talep edilmemiş olup, davacı …’ın murisi … devir tarihinde, davacı şirketin diğer ortağı sıfatına haiz olmayıp 3. kişi durumunda olması nedeniyle, davacı şirket ile dava dışı … AŞ arasında yapılan sözleşmenin 7/b maddesi uyarınca, … AŞ tarafından sözleşme tek taraflı olarak feshedilebilecek ise de, davadan önce sözleşmenin feshedildiğine dair bir iddia bulunmadığı gibi davacı …’in murisi ile davalı arasında imzalanan hisse devrine ilişkin sözleşmede konunun, “Pendik Marina’da Bulunan … Markalı Cafe’nin …’e satışı” olduğu, içerikte … hissesinin devredildiğinin belirtilmesi karşısında sözleşmenin yapılması sırasında davacı murisinin davacı şirket ile dava dışı … AŞ arasında yapılan Franchise sözleşmesini bilmediği, davalı tarafça iradesinin sakatlandığı hususlarının kabulünün mümkün olmadığı, ifa imkansızlığı veya oluşmuş bir zararın dosya kapsamı ile ispatlanmadığı, şirket hisse devirlerinin resmi olarak tamamlandığı da dikkate alındığında, hisse devri karşılığı verilen bono bedelinden muris … mirasçılarının sorumlu oldukları, dolayısıyla davacı …’in, menfi tespit ve bononun iptalini talep edemeyeceği kanaatine varılmıştır. Mahkemece verilen karar sonucu itibarı ile doğru ise de, gerekçede hata edildiği, ayrıca davanın hem usulden hem de esastan reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı anlaşılmaktadır.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulüne, HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının gerekçesi düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kararın kaldırılmasına karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
(İlk derece mahkemesince davalı lehine tek nispi vekalet ücretine hükmedilmiş olup, Dairemizce verilen karar sonucuna göre, davalı lehine, davacı şirket yönünden maktu, davacı … yönünden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmekte ise de, kararın sadece davacı tarafça istinaf edildiği nazara alınarak ve istinafa gelen aleyhine karar verilemeyeceğinden, Dairemizce davalı lehine tek nispi vekalet ücretine hükmedilerek, maktu vekalet ücretine ilişkin kısmın her iki davalıdan, bakiye kısmın ise davalı …’den tahsiline karar verilmiştir.) ” gerekçeleri ile; ” 1-Davacıların istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ İLE, HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca gerekçesi düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 30/05/2018 tarih 2016/141 Esas – 2018/511 Karar sayılı kararının HMK’ nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; a) Davacı … San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından açılan davanın HMK’nın 114/1-d maddesinde yazılı davacı taraf sıfatı dava şartı yokluğundan HMK’nın 115/2. maddesi gereğince USULDEN REDDİNE, b) Davacı … tarafından açılan davanın ESASTAN REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
YARGITAY BOZMA İLAMI: Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 26.10.2022 tarih ve 2021/8215 Esas – 2022/7442 Karar sayılı kararı ile; ” 1-Davacı şirketin hukuki yararı olmadığından temyiz isteminin reddi gerekmiştir.2-Davacı …’in aşağıdaki bendin dışındaki sair temyiz itirazları, İlk Derece Mahkemesi’nce verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesi’nce esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde değildir.3-Dava, davacıların murisi tarafından limited şirket hisse devrinden kaynaklı pay devri bedeli teminatı olarak davalıya verilen, 244.500 USD tutarlı bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.Davacı … ve dava dışı … söz konusu payları müteveffa muris …’den miras yoluyla iktisap etmişlerdir. Davacının murisi … ile davalı arasında yapılmış “Pendik Marinada bulunan “… Markalı Cafe’nin …’e Satışı”konusuna ilişkin 16.12.2014 tarihli protokole göre davalı, davacı şirketin toplam %100 hissesini 550.000.- TL karşılığında …’e devri taahhüt ettiği, nitekim %50 hisse davalı …ya aitken, kalan %50 hisse … ve …’a ait olduğu ve hisse devirlerinin bu kişilerce yapıldığı, … ve …’a ödenmesi gereken 275.000.-TL’nin 75.000.-TL’sinin anılan kişilerin …’ya olan borcu nedeniyle bu kişilere ödenmeyip davalı …’ya ödenmesinin kararlaştırıldığı, bu nedenle bu tutar mahsup edilerek, kalan bakiye 200.000.-TL bedel için 20.000.-TL bedelli 10 ayrı senedin düzenlenerek …’a verilmek üzere davalıya verildiği anlaşılmaktadır. Buna göre davalı …, kendi hissesine mukabil 122.250 USD ile … ve … payları için kendisine ödenmesi gereken 75.000.- TL alacaklı olduğundan, mahkemece bu miktarı aşan kısım yönünden borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı verilen karar doğru görülmemiştir. ” gerekçeleri ile; ” Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı şirket vekilinin temyiz isteminin reddine; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı … vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, … ” karar verilmiş ve dairemizce önceki kararda ısrar edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, menfi tespit ve bono iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Yukarıda yazılı Yargıtay bozma ilam gerekçesinde belirtildiği üzere, davacılar vekilinin davacı şirket yönünden Dairemiz tarafından verilen kararın temyizi, hukuki yarar yokluğundan reddedilerek kesinleşmiştir. Dairemiz kararı davacılardan … yönünden esasa ilişkin nedenlerle bozulmuştur. Dairemizin bozulan karar gerekçesinde; “Hisse devrinin iptali ile birlikte menfi tespit talep edilmemiş olup, davacı …’ın murisi … devir tarihinde, davacı şirketin diğer ortağı sıfatına haiz olmayıp 3. kişi durumunda olması nedeniyle, davacı şirket ile dava dışı … AŞ arasında yapılan sözleşmenin 7/b maddesi uyarınca, … AŞ tarafından sözleşme tek taraflı olarak feshedilebilecek ise de, davadan önce sözleşmenin feshedildiğine dair bir iddia bulunmadığı gibi davacı …’in murisi ile davalı arasında imzalanan hisse devrine ilişkin sözleşmede konunun, “Pendik Marina’da Bulunan … Markalı Cafe’nin …’e satışı” olduğu, içerikte … hissesinin devredildiğinin belirtilmesi karşısında sözleşmenin yapılması sırasında davacı murisinin davacı şirket ile dava dışı … AŞ arasında yapılan Franchise sözleşmesini bilmediği, davalı tarafça iradesinin sakatlandığı hususlarının kabulünün mümkün olmadığı, ifa imkansızlığı veya oluşmuş bir zararın dosya kapsamı ile ispatlanmadığı, şirket hisse devirlerinin resmi olarak tamamlandığı da dikkate alındığında, hisse devri karşılığı verilen bono bedelinden muris … mirasçılarının sorumlu oldukları, dolayısıyla davacı …’in, menfi tespit ve bononun iptalini talep edemeyeceği.” kanaatine varılmıştır. Dosyadaki tarafların iddia ve savunmaları, taraflar arasındaki sözleşme koşulları ve toplanan deliller, ilk derece mahkemesinin uyuşmazlık tespiti ile bu doğrultuda yapılan yargılama sonucu verilen karar ve gerekçesi, davacılar vekilinin ileri sürdüğü istinaf sebepleri birlikte değerlendirildiğinde; aşağıda belirtilen usuli ve esasa ilişkin nedenlerle Yargıtay bozma ilamındaki gerekçeler somut olaya uygun görülmediğinden Dairemizce benimsenememiştir. A) Usule ilişkin direnme sebepleri;1-HMK’nın 26.maddesinde; hakimin tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, aynı kanunun 140. maddesinde; hakimin ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde tarafların anlaştıkları veya anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğunu tutanakla tespit edeceği, bu tutanağının altının duruşmada hazır bulanan taraflarca imzalanacağı ve tahkikatın bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütüleceği düzenlenmiştir. Aynı kanun maddesinin gerekçesinde; “uyuşmazlık devam edecekse, bu belge adeta yargılamanın yolunu gösteren bir yol haritasıdır. Tutanakta yer almayan hususlar, tahkikatın konusu olmayacaktır. Tahkikat aşamasında tereddüt edilen hallerde bu tutanak neyin incelenip neyin incelenmeyeceğini gösterecektir. Ön inceleme tutanağının bu önemi ve tarafları bağlaması sebebiyle, altının oturumda hazır bulunanlarca imzalanması kabul edilmiştir.” şeklinde nasıl anlaşılması ve uygulanması gerektiği açıklanmıştır.Bu yasal düzenlemeler çerçevesinde somut olaya döndüğümüzde; ilk derece mahkemesince yapılan 23/11/2016 tarihli ön inceleme duruşmasında; “Uyuşmazlığın konusunun; Davacı … Ltd. Şti. hissedarları … ve … olmakla, davacı şirket Franching sözleşmesi ile o dönemde davacı şirket ortağı olan … ve … arasında anlaşma yapmış olmakla, hisselerini sözleşmeye aykırı olarak devreden eski ortakların davacı ticari şirketlerin faaliyet alanını kısıtlayarak ifa imkansızlığına düşürmesi sebebi ile davacıların mağduriyetine sebep olmuş, mağduriyetine konu olan 244.500,00 USD bedelli senedin iptali ve menfi tespit talebinin kabulü beyanı ile dava açılmış olup, anlaşmazlık konusunun eski ortakların sözleşmeye aykırı olarak hisseleri devredip etmedikleri ve davacıların faaliyet alanını kısıtlayıp kısıtlamadıkları ve ifa imkansızlığına düşürüp düşürmedikleri ve dava konusu senedin iptalini gerektirir hususların tespiti ve menfi tespit talebinin kabulü (HMK 119/ğ-2 md. uyarınca verilen süre içerisinde) bono senetlerinin iptali ile davacının borçlu olmadığının tespiti ile 244.500 USD bedelle senedin iptali istemi uyuşmazlığın konusunu oluşturduğu görülmekle, taraflarca imza altına alındı. ” şeklinde tespit edildiği, yargılamanın bu tespit doğrultusunda yapılarak karar verildiği görülmüştür. Bu uyuşmazlık tespitine göre açılan davanın hukuki sebebinin ve anlaşmazlık konusunun, hisse devri sözleşmesinin feshi talep edilmeksizin, eski ortakların sözleşmeye aykırı olarak hisseleri devredip etmedikleri, hisse devri bedeli için düzenlenip verilen bonodan irade sakatlığı ve ifa imkansızlığı nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile bono iptali olduğu anlaşılmaktadır.Yargılamanın gerek teati aşamasında ve gerekse sonraki aşamalarında davacıların, Yargıtay bozma ilamı gerekçesi yapılan ödemelere ilişkin herhangi bir talebinin varlığı tespit edilemediği gibi, ön inceleme duruşmasında düzenlenen uyuşmazlık tutanağında da bu hususa yer verilmediğinden ve tutanağın da mevcut haliyle taraflarca imzalanmış olup tarafları bağlaması nedeniyle, ilk derece mahkemesince verilen karar ile dairemizce verilen karar ve gerekçesinde bu yönden usul ve yasaya aykırılık yoktur.2-HMK’nın 355. Maddesinde; istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı ancak bölge adliye mahkemesince kamu düzenine aykırılık görüldüğünde ise resen olarak inceleneceği düzenlenmiştir.İstinafa konu davada davacılar vekili tarafından verilen 19/11/2018 tarihli istinaf dilekçesi incelenmesinde ; müvekkili şirketin eski ortakları ile … Gıda San. Tic. A.Ş. arasında imzalanmış olan Franchise Sözleşmesi’nin 7. maddesinin (b) bendinde “Franchisee bu sözleşmeden doğan hiçbir hakkını, yetkisini, 3. şahıslara devir ve temlik edemez, 3. şahıslarla yapacağı sözleşmelere konu yapamaz. Francihisee veya ortakları hisselerinin tamamını veya bir kısmını 3. kişilere devir ve temlik edemez.” düzenlemesinin bulunduğunu, müvekkilinin davalı eski ortaklarının imzaladığı sözleşme hükümlerini ihlal ederek müvekkili şirkete ve müvekkili ortaklara zarar verdiğini, iradelerini yanılttığını, Müvekkili şirketin faaliyet alanının adı geçen Franchise Sözleşmesine bağlı olarak yürüdüğünü, müvekkillerinin … Tic. A.Ş. ile usulüne uygun yeni bir sözleşme yaparak, yeni bir sözleşme bedeli ödemesinin, yeni sözleşme şartları ile katılım bedellerini ödemesinin müvekkili şirkete ve ortaklara maddi bir külfet getirmekte olduğunu, bu durumun dosya içeriğinde mevcut olan … tarafından müvekkillerine gönderilen örnek tipi sözleşmelerden de anlaşıldığını, mahkemece, sunmuş oldukları deliller göz önünde bulundurulmayarak, müvekkillerinin içine düştüğü ifa imkansızlığını dikkate almayarak, hakkaniyete aykırı karar verdiğini, bu yönüyle gerekçede belirtilen hukuki yarar unsurunun müvekkili adına mevcut olup, yeni sözleşme şartlarının fahiş ve ağır sorumluluk getiren nitelikte olmasının müvekkillerinin dava açmakta yararının olduğunu gösterdiğini, Yerel Mahkemenin yargılama sırasında dosyayı hukuk bilirkişisine tevdii ederek rapor almasının, HMK hükümlerine aykırı olduğunu, 6100 sayılı HMK’nın bilirkişinin hukuki değerlendirmelerde bulunmasının kesin ve açık dille yasaklandığını, dosya kapsamında bulunan raporda ise bilirkişinin açıkça hukuki mütalaada bulunduğunu, yerel mahkemenin objektif değerlendirmede bulunmayarak isabetsiz karar verdiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Ayrıca davacılar vekilinin istinaf dilekçesini aynen kopyalayıp temyiz dilekçesi olarak uyarlamak suretiyle, istinaf sebebi olarak ileri sürdüğü hususları aynen ve tekraren temyiz nedeni olarak ileri sürdüğü, ilaveten bozma konusunu temyiz nedeni yapmadığı görülmüştür.Dairemizce istinaf sebepleri ile bağlı inceleme yapılarak gerekçesi de açıklanmak suretiyle, davacılardan … yönünden esasa ilişkin verilen kararın hüküm kısmı usule aykırı görüldüğünden 353/1-b2 maddesince kaldırılarak yeniden hüküm kurulmuştur. Somut olayda davacılar vekili tarafından ödemelere ilişkin herhangi bir istinaf sebebi ileri sürülmemiştir. Bu davacı yönünden istinaf dilekçesi ile ileri sürülmeyen hususlar, kesinleşerek diğer taraf yönünden usuli kazanılmış hak oluşturmuştur. Taraflar arasında sözleşme ile kararlaştırılan ödemeler dava konusu edilmediği gibi açıkca istinaf konusu da edilmediğinden ve davanın mahiyeti itibarı ile de kamu düzenine aykırılık teşkil eden bir neden olmadığından, dairemizce verilen kararda bu yönden de usul ve yasaya aykırılık yoktur.
B) Esasa ilişkin direnme sebepleri; Davaya dayanak olan bonoda davacının murisi keşideci, davalı ise lehtardır.16/10/2014 tarihli protokolde, davaya konu bononun şirket hisselerinin tamamının satışı karşılığı düzenlenip davalıya verildiği, buna karşılık satış kapsamında davacının murisinin davacı dışı eski hissedar …’e ödemesi gereken 10 adet ve her biri 20.000,00 TL bedelli toplam 200.000,00 TL bedelli bonoların ödenmesinin ise davalı tarafından üstlenilerek ödeneceği kararlaştırılmıştır. Protokol kapsamında davalı ve dava dışı hissedarlar tarafından satışa konu hisselerin noterden satışının davacının murisine yapılıp, devrin tescil ve ilan edildiği, böylece davacının murisinin davacı şirketin tek sahibi olduğu sabittir. Dava dışı hissedar …’e verilen bonolar, bu davanın konusu olmadığı gibi, davacı tarafça, söz konusu bonoların davalı tarafça ödenmediği veya kendilerinin ödediği veya dava dışı …’in kendilerinden ödenmesi yönünde talepte bulunduğu yönünde herhangi bir iddia da ileri sürülmemiştir. Aksine, davalı tarafça söz konusu bonoların dava dışı eski hissedar …’e ödenerek …’in halefi oldukları beyan edilmiştir. Bu durumda davalının, 16/10/2014 tarihli protokol kapsamında tüm edim yükümlülüğünü yerine getirdiği tespit edildiğinden ve aksi iddia ve ispat edilemediğinden, davaya konu bonodan kaynaklanan alacağın tamamını murisin mirasçılarından talep etme hakkı olduğu anlaşıldığından, davalının sebepsiz zenginleşmesinden veya fazla bono aldığından bahsedilemeyecektir. Uyuşmazlık tespitinde yer almayan, istinaf sebebi olarak ileri sürülmeyen ve temyiz nedeni yapılmayan bu husustaki Yargıtay kararındaki esasa ilişkin resen bozma nedeni yapılan davanın kısmen kabul gerekçesi, yukarıda izah edilen sebeplerle dosya kapsamına uygun görülemediğinden Dairemizce benimsenememiştir.Sonuç olarak; açıklanan usuli ve esasa ilişkin gerekçelerle Yargıtay bozma ilamındaki bozma gerekçesi Dairemizce benimsenemediğinden önceki karar gerekçemiz doğrultusunda ısrar edilerek aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Dairemizin 28/01/2021 tarih ve 2019/664 Esas – 2021/74 Karar sayılı kararında DİRENİLMESİNE, 2-Davacıların istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ İLE, HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca gerekçesi düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 30/05/2018 tarih 2016/141 Esas – 2018/511 Karar sayılı kararının HMK’ nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; a) Davacı … İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından açılan davanın HMK’nın 114/1-d maddesinde yazılı davacı taraf sıfatı dava şartı yokluğundan HMK’nın 115/2. maddesi gereğince USULDEN REDDİNE, b) Davacı … tarafından açılan davanın ESASTAN REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN; 3-Dairemiz karar tarihi itibari ile Harçlar yasası uyarınca davacılardan alınması gereken 179,90 TL harcın, peşin alınan 12.266,64 TL harçtan mahsubu ile bakiye 12.086,74‬ TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine, 4-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına, 5-İlk Derece Mahkemesi’nde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından sarf edildiği anlaşılan 70,00 TL yargılama giderinin, davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 97.012,12 TL vekalet ücretinin, 9.200,00TL’lik kısmının davacılardan, bakiye 87.812,12‬ TL’lik kısmının davacı …’dan alınarak davalıya verilmesine, 7-Artan gider avansı bulunduğu takdirde karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN; 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacılar tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 9-Davacı tarafından sarf edilen 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 23,63.TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş-dönüş masrafı olmak üzere; toplam 121,73 TL’ nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 10-İstinaf yönünden davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 2. kısım 2. bölüm 17/b maddesine göre hesap ve takdir olunan 5.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 11-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dair olarak, hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/03/2023