Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/35 E. 2023/109 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/35 Esas
KARAR NO: 2023/109 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/337 Esas – 2019/100 Karar
TARİH: 13/02/2019
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 26/01/2023
Dairemizden verilen 28/01/2021 tarih 2019/985 Esas -2021/94 Karar sayılı kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19/10/2022 tarih ve 2021/3087 Esas 2022/7157 Karar sayılı ilamıyla bozulmakla, dosya incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkillerinden …’ın eşi, diğer müvekkillerinin babası olan …’ın 05/07/2011 tarihinde henüz 55 yaşında iken ziyaret amacıyla bulunduğu anne-babasının Kahramanmaraş ili, Göksun ilcesi, … Mahallesinde bulunan evinin banyosunda ölü bulunduğunu, müveteffanın kolluk makamlarınca şüpheli görülen vefatı hakkında Göksun Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/752 soruşturma sayılı dosyası üzerinden soruşturma yürütüldüğünü ve soruşturmanın neticesinde vefat sebebinin zehirlenmeye bağlı solunum ve dolaşım yetmezliği olduğunun tespit edildiğini, müteveffanın vefat ettiği banyoda, zehirlenmek suretiyle ölümüne neden olabilecek unsurlardan; gaz sızıntısı yaratan ve davalı … A.Ş. tarafından imal edilen … marka … model şofben ile bu şofbene bağlanmak suretiyle besleyen ve diğer davalı … A.Ş. tarafından imal edilen 12 kg hacimli Lipetgaz markalı tüpün olduğunu, davalı … Sigorta A.Ş.’nin de davalı … A.Ş (Birleşme öncesi unvanı; … A.Ş) tarafından üretilen tüpler nedeniyle oluşabilecek riskleri … Zorunlu Sorumluluk Sigorta Poliçesi çerçevesinde garanti eden sigorta şirketi olduğunu, bu itibarla müvekkillerinin murisi olan …’ın vefatına neden olan olayda imalatçı sıfatı ile davalılar … A.Ş. ve … A.Ş’nin kusur ve sorumluluğunun bulunduğunu, müteveffanın vefatından önce aylık 2.000,00 TL kazanç elde ettiğini, müvekkili …’ın ev hanımı olduğunu, eşinin vefatı nedeniyle kızının yanına yerleşmek amacıyla şehir değiştirdiğini, hem eşinin desteğinden yoksun kaldığını, hem de yeni bir ev kiralamak, taşınmak suretiyle zarara uğradığını, kızı …’ın eğitim masraflarını tek başına karşılamak zorunda kaldığını, tüm müvekkillerinin yaşanan ölüm nedeniyle büyük acılar çektiklerini, manevi açıdan zarara uğradıklarını beyanla ıslaha ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkili davacı … için 1.000,00 TL maddi ve 40.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 41.000,00 TL tazminat, müvekkili davacı … için 1.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 21.000,00 TL tazminat, müvekkili davacı … (…) için 20.000,00 TL manevi tazminat, müvekkili davacı … için 20.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 102.000,00 TL tazminatının zarar (vefat) tarihi olan 05/07/2011 tarihinden itibaren hesap edilecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkillerine ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu davacıların tazminat taleplerinin kaynağı olan …’ın vefatının 05/07/2011 tarihinde vuku bulduğunu, söz konusu davanın ise 28/03/2018 tarihinde açıldığını, dava konusu olayın niteliği itibari ile Türk Borçlar Kanunu Genel Hükümleri uyarınca haksız fiil olduğunu, haksız fiil için öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, müvekkili ya da istihdam ettiği kişiler hakkında suç teşkil edecek bir eylem olmadığından davacıların uzamış ceza zamanaşımı süresinden de faydalanmalarının mümkün olmadığını, bu nedenle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, vefata neden olayın davacıların iddiasının aksine tüpgaz zehirlenmesinden değil karbonmonoksit zehirlenmesi sonucunda meydana geldiğini, bu nedenle müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun söz konusu olmadığını, müvekkilinin sorumluluğundan bahsedilebilmesi için olaya karışan … markalı tüpte ayıp veya imalat hatası bulunması gerektiğini, davacılar tarafından olaya sebep olduğu iddia edilen tüp üzerinde ayıplı olarak üretilip üretilmediği hususunda bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, olayda bahsi geçen şofben ve baca bağlantısının uygun yükseklikte yapılmaması ve bacanın standartlara aykırı şekilde takılmasının olayın meydana gelmesine sebebiyet verdiğini, bu nedenle meydana gelen olayda müvekkiline atfedilecek bir kusur olmadığını, istenilen manevi tazminatın fahiş olduğunu beyanla müvekkili yönünden davanın reddine ve yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle: Dava dilekçesinde ikrar ve kabul edildiği üzere dava konusu olayın 05/07/2011 tarihinde meydana geldiğini, huzurdaki iş bu davanın ise 13/04/2018 tarihinde açıldığını, dava konusu destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat yönünden zamanaşımının tayininde, gerek TBK’nın 60. maddesi ve gerek TBK’nın 72. maddesi uyarınca dava tarihi itibariyle 1 yıllık zamanaşımı süresinin sona erdiğini, … marka olduğu iddia edilen dava konusu şofbenin montajının müvekkili şirket tarafından yapılmadığını, … A.Ş Tüketici Hizmetleri Birimi’nin tüm kayıtları incelendiğinde söz konusu türden herhangi bir ürünün davacılar ile ilişkili kaydına rastlanılmadığını, dava konusu şofbenin üretim yılı bilinmemekle birlikte, eşyanın tabiatı ve teknik veriler gereğince ürün eski ise arıza yapması ve servis müdahalesi görmesinin oldukça yüksek ihtimal olduğunu, söz konusu şofbenin müvekkili ya da yetkili servisi tarafından yapılamaması, üçüncü kişiler tarafından yapılması sebebiyle müvekkiline herhangi bir sorumluluk atfedilemeyeceğini, … marka şofbenin ayıplı olduğunun da ispat edilemediğini, olayın müteveffanın ihmalkar davranışları nedeniyle meydana geldiğini, davacılar için talep edilen manevi tazminat isteminin her türlü hukuki dayanaktan yoksun ve sebepsiz zenginleşmeye yol açacak şekilde olduğunu, müvekkili şirketin kusurunun oluşmadığı bir davada manevi tazminat yönünden de karar verilmesinin beklenemeyeceğini beyanla zamanaşımı yönünden davanın usulden reddine, aksi halde haksız davanın esastan reddi ile vekalet ücretinin ve yargılama giderlerinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle: dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacıların talepleri müvekkili şirketin sigorta poliçesi kapsamında olmadığından iş bu davanın reddinin gerektiğini, diğer davalı … A.Ş.’nin müvekkili … Sigorta A.Ş. (Münfesih … Sigorta A.Ş.)’ye … numaralı … Zorunlu Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile 01/01/2011- 01/01/2012 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, dava konusu ölüm olayının karbonmonoksit gazı nedeni ile meydana geldiğini, LPG tüpünün veya bağlantılarının ayıplı olmadığını, tüpten LPG sızmasına bağlı olarak bir zarar oluşmadığı hususunun sabit olduğunu, bu nedenle davacının iddia ettiği tazminat bakımından sigortalının ve bu kapsamda müvekkili şirketin bir sorumluluğunun bulunmadığını, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı …’nın yaşı itibariyle destekten yoksun kalma tazminatı talep edemeyeceğini, davacıların müteveffanın vefatından önce sürekli ve düzenli desteği olduğunu ispatlamaları gerektiğini, manevi tazminat talebi sigorta poliçesi teminat kapsamında yer almadığından davacıların manevi tazminat taleplerinin de reddinin gerektiğini beyanla davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 13/02/2019 tarih 2018/337 Esas – 2019/100 Karar sayılı kararında; “ihtilaf, davacıların mirasbırakanı …’ın anne ve babasına ait evin banyosunda zehirlenmesi nedeniyle vefatı sonucu davacıların iş bu davaya konu ettikleri destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminat taleplerinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı ve devamında zehirlenmenin şekli itibariyle davalılara sorumluluk yüklenip yüklenemeyeceği noktalarında toplanmaktadır. Davacıların, davaya konu tazminat talepleri haksız fiile dayanmakta olup olay tarihi olan 05/07/2011 tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60/1. maddesi, haksız fiilden kaynaklanan tazminat taleplerinin, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl, her halde zararı doğuran olayın gerçekleşmesinden itibaren on yıllık sürede zamanaşımına uğrayacağını düzenlemektedir. Ancak yine aynı maddeye göre haksız fiil aynı zamanda suç teşkil eden bir eylemden doğmuş ve Ceza Kanunu’nda daha uzun zamanaşımı süresi öngörülmüş ise haksız fiil sorumluluğunda da uzamış ceza zamanaşımı süreleri uygulanır. İş bu dava 13/04/2018 tarihinde açıldığı, Göksun Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen kararda olayda herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığının tespit edildiği, davacılar tarafından da bu karara karşı itiraz edilmediği, bu kapsamda dava konusu olay suç teşkil eden bir eylemden kaynaklanmadığından dava konusu tazminat talepleri hakkında uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanamayacağı, davada bir yıllık zamanaşımı süresinin de dolduğu …”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının hatalı olduğunu, Davalılar tarafından ileriye sürülen zamanaşımı itirazlarına yönelik açıklamaların da belirtildiği üzere ceza zamanaşımının tatbiki bakımından eylemin suç teşkil etmesi yeteri olup bu eylem hakkında ayrıca soruşturma ve kovuşturma açılması yahut mahkumiyet kararı verilmiş olmasının zorunlu olmadığını, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN İLK KARARI: Dairemiz 28/01/2021 tarih 2019/985 Esas Esas – 2021/94 Karar sayılı ilk kararı ile;”Somut olayda, davacılar davalı şirketlerin sorumluluğunu imalatçı sıfatına dayandırmış olup, ölen destek ile davalılar arasında (bayileri aracılığı ile de olsa) satım akdi bulunduğu ileri sürülmemiştir. Olay tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu 60. Maddesinde haksız fiil nedeniyle tazminat taleplerine ilişkin olarak zaman aşımı süreleri belirlenmiş olup, 2. Fıkrada eylemin ceza kanunlarında suç olarak düzenlenmiş bulunması halinde ceza zaman aşımı süresinin uygulanacağı belirtilmiştir. Yukarıda yer alan Yargıtay kararında da belirtildiği üzere adam çalıştıranların (imalatçı) özen sorumluluğuna dayalı tazminat taleplerinde, adam çalıştıranlar istihdam ettiklerinin suç oluşturan eylemlerinden sadece hukuken sorumlu olduklarından Borçlar Kanunun 60/2. Maddesinde öngörülen ceza zaman aşımı sürelerinin bunlar hakkında uygulanmasına olanak bulunmamaktadır.Olay ve dava tarihi itibarıyla zaman aşımı süresinin dolduğu, davalıların süresinde zaman aşımı itirazında bulundukları anlaşılmakla davacılar vekilinin istinaf sebebi yerinde değildir.Bu nedenle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi ile esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçeli ile,-Davacıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
YARGITAY BOZMA İLAMI: Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 19/10/2022 tarih 2021/3087 Esas 2022/7157 Karar sayılı ilamında; “Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir. 1) Dava, tüpgaz sorumluluk sigortasından kaynaklanan maddi manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın zamanaşımına uğradığı, olay suç teşkil etmediğinden ceza zamanaşımının uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince ise özen sorumlusu olan 3. kişilerin suç oluşturan eylemlerden ancak hukuki olarak sorumlu olabileceği ve bu nedenle uzamış zamanaşımının her halükarda işbu davalılara uygulanamayacağı gerekçesiyle istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir. Ancak 6100 sayılı HMK’nın karar tarihinde ve halen yürürlükte olan 353/1-b-2 maddesinde; “b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak; 2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, … duruşma yapılmadan karar verilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Anılan düzenleme uyarınca, davacılar vekilinin istinaf talebi üzerine İlk Derece Mahkemesi kararının istinaf incelemesini yapan Bölge Adliye Mahkemesince, yeni ve farklı bir gerekçe ile reddedilmesi gerektiği sonucuna varılması nedeniyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulması gerekirken, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine şeklinde hüküm kurulması doğru olmamış Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir. 2) Bozma sebep ve şekline göre, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. ” gerekçesi ile, Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden davacılara iadesine, 19/10/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dava, haksız fiil nedeniyle destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacılar, davalı şirketlerin imalatçı olarak sorumlu oldukları tüpgaz ve şofbenden kaynaklı ölüm olayı nedeniyle desteklerini kaybettiklerini, diğer davalının zorunlu tüpgaz sorumluluk sigortacısı olması nedeniyle zarardan sorumlu olduğunu, meydana gelen ölüm olayı nedeniyle manevi zarara uğradıklarını belirterek destekten yoksun kalma ve manevi tazminat talep etmişler, mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, davacılar vekili tarafından olayda uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği, buna göre zama aşımı süresinin dolmadığı ileri sürülerek istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava konusu, 05/07/2011 tarihinde meydana gelen gaz sızıntısı nedeniyle zehirlenme hadisesi, davacıların desteğinin misafir olarak bulunduğu evde meydana gelmiş olup, destek ile davalı … veya … A.Ş arasında bayileri aracılığı ile olsa dahi bir satım akdi bulunduğu iddiası ileri sürülmemiştir. Eldeki tazminat davası ise 13/04/2018 tarihinde ikame edilmiştir. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanununun 60. maddesinde haksız fiil nedeniyle tazminat taleplerine ilişkin olarak zamanaşımı süreleri belirlenmiş olup, 2. Fıkrada eylemin ceza kanunlarında suç olarak düzenlenmiş bulunması halinde ceza zamanaşımı süresinin uygulanacağı belirtilmiştir. İlk derece mahkemesince, zehirlenme sonucu ölüm olayı nedeniyle başlatılan soruşturmada takipsizlik kararı verildiği, bu nedenle uzamış ceza zamanaşımının uygulanamayacağı kabul edilmiş ise de; uzamış ceza zamanaşımın haksız fiile dayalı tazminat talepleri bakımından uygulanabilmesi için, eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi yeterlidir. Eylem nedeniyle adli soruşturma veya kamu davası açılıp açılmadığının, yahut açılmış bir soruşturma veya kamu davasının ne şekilde sonuçlandığının önemi yoktur. Öte yandan; Yargıtay 11. HD’nin 2015/14057 E., 2017/4093 K. Sayılı kararında belirtildiği üzere “Suç teşkil eden haksız fiillerden objektif olarak sorumlu tutulan 3. kişilerin ceza zamanaşımı süreleri ile bağlı tutulmayacakları kabul edilmektedir. Adam çalıştıranlar ve aile başkanları, idareleri altında çalışan veya yaşayan kişilerin suç oluşturan haksız fillerinden yalnızca hukuki bakımdan sorumludurlar. Zamanaşımı süresi mülga 818 sayılı BK’nın 60/1. maddeye göre belirlenir. Aynı esas, tüzel kişilerin sorumluluğunda da geçerlidir. (TMK m. 50) (Mehmet Akif Tutumlu, Türk Borçlar Hukukunda Zamanaşımı ve Uygulaması, Sayfa 62).” Yukarıda yer alan Yargıtay kararında da belirtildiği üzere adam çalıştıranların (imalatçı) özen sorumluluğuna dayalı tazminat taleplerinde, adam çalıştıranlar istihdam ettiklerinin suç oluşturan eylemlerinden sadece hukuken sorumlu olduklarından, 818 Sayılı Borçlar Kanununun 60/2. maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı sürelerinin, davalı şirketlere karşı ileri sürülecek tazminat talepleri bakımından uygulanmasına yasal olanak bulunmamaktadır. Olay tarihinin 05/07/2011 olduğu, 13/04/2018 dava tarihi itibariyle, 818 Sayılı Borçlar Kanununda düzenlenen haksız fiile ilişkin düzenlenen zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, davalıların süresinde zaman aşımı itirazında bulundukları anlaşılmıştır. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; ilk derece mahkemesince davanın süresinde ileri sürülen zaman aşımı def’i yerinde bulunarak reddedilmesinde isabetsizlik yok ise de, dairemizce gerekçede değişikliğe gidildiğinden, uyulmasına karar verilen bozma ilamı doğrultusunda, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/02/2019 tarih ve 2018/337 Esas – 2019/100 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak sureti ile; 1-Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının, peşin olarak alınan 348,39 TL harçtan mahsubu ile bakiye 168,49 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,3-Davacılar tarafından sarf edilen harç ve yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına, 4-Davalılar tarafından yargılama gideri sarf edilmediği anlaşılmakla, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden ve red sebebi ortak olduğundan, dairemiz karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap ve takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine, 6-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 9-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde yatıran tarafa iadesine, 10-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 202,00 TL posta/ tebligat gideri olmak üzere; toplam 323,3 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, 11-İstinaf yönünden davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 2. Kısım 2. Bölüm 17/b maddesine göre hesap ve takdir olunan 5.500,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, 12-Bakiye gider avansı varsa talep halinde ve karar kesinleştiğinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dair olarak, hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/01/2023