Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/309 E. 2023/291 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/309 Esas
KARAR NO: 2023/291 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: TEKİRDAĞ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/915 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 22/11/2022
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli), Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
KARAR TARİHİ: 23/02/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şirketin davacının babası olan … tarafından kurulmuş bir aile şirketi olduğunu, 24/06/2020 tarihinde tek ortak olan … tarafından alınan karar ile unvan değiştirdiğini, 20/08/2020 tarihli ve 2 genel kurul kararı ile tek ortak … 1000 payının 333’ünü davacının aynı zamanda kardeşi olan …’a, 333 payını da davacıya devretmeye karar verdiğini ve kalan 334 payı ise kendi uhdesinde tuttuğunu, davacının kurucu ortak babasının aldığı karar ile önce pay devri sureti ile şirkete ortak olduğunu ardından alınan karar ile de dava dışı kardeşi … ile birlikte şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili müdür olarak atandığını, diğer hissedar …’ın şirketin müdürler kurulu başkanı olduğunu, davalı şirketin kurucu ortaığı olan … tarafından alınan kararlar ile şirketin hem hissedarı ve hem de münferit yetkili temsilcisi sıfatını kazanan davacı ile dava dışı kardeşi … arasında bu ortaklık ilişkisi nedeniyle başta karşılıklı saygı, güven, dayanışma, tesanüd ve sadakat ilişkisi ve iyi niyetli bir işbirliği ve koordinasyon bulunduğunu, zaman içerisinde davacıya yüklenemeyecek fakat tamamen diğer ortak …’ın kendi kişisel kusurları ve şirket idaresinde sergilediği basiretsizlik, kişisel kazanç saiki, şirket kazançlarını kendi kişisel işlerinde hesapsızca harcaması, şirket gelirlerini kendi uhdesine geçirmesi, ancak bu hususlarda davacıya hesap vermekten kaçınması, bu konular her açıldığında davacıya ayrıca uygunsuz söz ve davranışlarda bulunması ve şirketin menfaatlerini ihlal etmesi, kişisel hayatındaki uygunsuz yaşam tarzı nedeniyle şirket işlerinin idaresinde de bozulmalar meydana gelmesi gibi bir kısım haklı sebepler ile giderek anlaşmazlıklar başladığını ve davacının her türlü iyi niyeti ve yapıcı ve anlaşışlı girişimlerine karşı da bu sorunların bir türlü çözülemediğini, ardından davacının davalı şirketin diğer yetkili temsilcisi müdürler kurulu başkanı olan kardeşi tarafından önce aile içerisinden, ardından da şirketten uzaklaştırıldığını şirket işlerinden, karar alma süreçlerinden, yatırım ve denetim mekanizmalarından şirketin tanıtım kartları ve işletme unvanı levhalarından, kartvizitleri ve sair yazılı belgelerinden çıkarıldığını, soyutlandığını ve tamamen dışlanmış bulunduğunu, dava ve taleplerinin kabulüne, tedbir talebinin kabulü ile davacının, davalı şirketten olan tasfiye veya çıkmaya bağlı mali ve diğer ortaklık haklarının, bir kısım muvazaalı ve kötüniyetli devir ve tasarruf işlemleri ile azaltılması, eksiltilmesi ve sair surette zarara uğratılması kuvvetli ihtimal dahilinde bulunduğundan ve davacının hak ve menfaatlerinin başka şekilde korunması mümkün olmadığından yargılama süresince hükmün kesinleşmesine kadar devam etmek üzere davalı şirketin envanterinde bulunan kayıtlı araçlarının, taşınmazlarının ve bankalarda mevcut vadeli ve vadesiz TL ve döviz tevdiat hesaplarının ve maddi olan ve olmayan sair varlıkları, kasasındaki para, hak ve alacaklarının üzerine her türlü devir ve temliki tasarrufları ve borçlandırıcı işlemleri engelleyecek biçimde teminatsız olarak tedbir konulmasına ve davalı şirketin her türlü borçlandırıcı işlemden korunabilmesi amacıyla şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili müdürler kurulu başkanı … ve …’ın temsil ve ilzam yetkilerinin dava süresince tedbiren askıya alınmasına, bu süreç zarfında şirketin hak ve hukukunun korunması ve davacının durumunun teminat altına alınması için mahkemece görevlendirilecek bir idare kayyımın atanmasına veya davacı ile birlikte diğer ortaklar için dava süresince müşterek temsil ve ilzam şartı getirilmesine, davanın kabulü ile öncelikli ve asli talebi olan davalı şirketin haklı nedenlerle feshi ve tasfiyesine, fesih ve tasfiye istemi yerinde görülmemesi halinde terditli ve tali talep olarak davacının davalı şirket ortaklığından haklı nedenlerle çıkmasına, bu durumda ileride bedel artırım dilekçesi ibraz etmek sureti ile belirsiz alacak davası olarak ayrılma akçesinin dava tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi 22/11/2022 tarih 2022/915 esas sayılı ara kararı ile; ” İhtiyati tedbir, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun onuncu kısım birinci bölümde geçici hukuki korumalar üst başlığı ile, ihtiyati tedbirin şartları ise 389 maddede düzenlenmiştir. Maddede, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakınca yahut ciddi bir zarar doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği belirtilmiştir. Yani ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yasanın düzenlediği şartların varlığı gerekli olmakla birlikte, şartların varlığı halinde bir davada her konuda ihtiyati tedbir kararı verilmemekte yalnızca uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilmektedir. Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şirkete yönetim kayyumu atanması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 390/3. maddesinde tedbir talep eden tarafın davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğuna yer verilmiştir. Yasal düzenleme emredici niteliktedir. Somut olayda bu şartın gerçekleştiğinin kabülü mevcut durum itibarı ile mümkün görülmemektedir. Diğer yandan davanın esasını çözecek şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesi de hukuken mümkün değildir. Çünkü yukarıda ifade edildiği üzere, davanın konusu şirketin feshi, olmadığı takdirde davacıya pay değerinin ödenerek ortaklıktan çıkma istemine dairdir. Somut olayda da davacı vekili davalı şirkete yaklaştırılmadığını, kendisinin uzaklaştırıldığını, kendisine haber verilmeden genel kurulların yapıldığını, kendi yetkisinin sınırlandırıldığını, bu yüzden ortaklık ilişkisi nedeniyle saygı, güven, dayanışma, sadakat ve iyi niyetin bulunmadığından şirketin feshini, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde ise haklı nedenlerle şirketten çıkmasına izin verilmesini ve ayrılma akçesinin kendisine ödenmesini, bu suretle ayrıca Türk Ticaret Kanunu’nun 638/2. maddesi uyarınca şirkete kayyım atanmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 389. maddesinde yalnızca uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinin ifade edildiği, yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 390/3. maddesi gereğince tedbir talep eden tarafın davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunun ifade edildiği, davacı tarafından sunulan belgeler kapsamında kayyım atanması yönünden yaklaşık koşulun bulunmadığı, davacı tarafın iddialarının yargılamayı gerektirdiği, tedbir kararının verilmemesi durumunda hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceği veya ciddi bir zararın doğacağı noktasında kanaatin şu aşamada oluşmadığı, ayrıca Türk Ticaret Kanunu’nn 638. maddesi uyarınca başka tedbirler yoluyla da davacı ortağın durumunun korunabileceği kanaatine varıldığından şirkete kayyım atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili dava dilekçesi kapsamında ayrıca davalı şirketin envanterinde bulunan araçlarının, taşınmazlarının ve bankalarda mevcut vadeli ve vadesiz TL ve döviz tevdiat hesaplarının ve maddi olan veya olmayan sair varlıkların, kasasındaki para ve hak ve alacakları üzerine her türlü devir ve temliki tasarrufları ve borçlandırıcı işlemleri engelleyecek biçimde teminatsız olarak tedbir konulmasını talep etmiş ise de; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 389. maddesinde yalnızca uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinin ifade edildiği, yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 390/3. maddesi gereğince tedbir talep eden tarafın davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunun ifade edildiği, dosyada gelinen aşama, toplanan deliller, davacı tarafından sunulan belgeler kapsamında davalı şirketin malvarlığına tedbir konulması yönünden yaklaşık koşulun bulunmadığı, davacı tarafın iddialarının yargılamayı gerektirdiği, tedbir kararının verilmemesi durumunda hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceği veya ciddi bir zararın doğacağı noktasında kanaatin şu aşamada oluşmadığından şirketin malvarlığına tedbir konulmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Ayrıca diğer talepleri olan bankalarda mevcut vadeli ve vadesiz TL, döviz tevdiat hesaplarının ve maddi olan ve olmayan sair varlıkları, kasasındaki para, hak ve alacakları üzerine tedbir konulması talebinin ise davalı şirketin davacının iddiaları doğrultusunda işleyen bir şirket olması, şirketin faaliyetlerinin devam edebilmesi, verilecek olan tedbir kapsamında şirketin işleyemeyecek duruma getirtilmemesi, bu ihtiyati tedbir için dava dosyası kapsamı itibariyle yaklaşık koşulun bulunmaması, ayrıca söz konusu hesaplar üzerinde yönetim kurulu üyelerinin sorumsuz davranışları neticesinde Türk Ticaret Kanunu’nun 553. ve devamı maddelerinde sorumluluk bakımından düzenlemelerin de bulunması dikkate alınarak davacının bankalarda mevcut vadeli ve vadesiz TL, döviz tevdiat hesaplarının ve maddi olan ve olmayan sair varlıkları, kasasındaki para, hak ve alacakları üzerine tedbir konulması talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili ayrıca davalı şirketin her türlü borçlandırıcı işlemden korunabilmesi amacıyla dava dışı yönetim kurulu üyelerinin temsil ve ilzam yetkilerinin dava süresince tedbiren askıya alınmasını ve davacı ile birlikte müşterek temsil ve ilzam şartı getirtilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 389. maddesinde yalnızca uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinin ifade edildiği, yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 390/3. maddesi gereğince tedbir talep eden tarafın davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunun ifade edildiği, davacı tarafından sunulan belgeler kapsamında davalı şirketin her türlü borçlandırıcı işlemden korunabilmesi amacıyla dava dışı yönetim kurulu üyelerinin temsil ve ilzam yetkilerinin dava süresince tedbiren askıya alınmasını ve davacı ile birlikte müşterek temsil ve ilzam şartı getirtilmesi yönünden yaklaşık koşulun bulunmadığı, davacı tarafın iddialarının yargılamayı gerektirdiği, tedbir kararının verilmemesi durumunda hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceği veya ciddi bir zararın doğacağı noktasında kanaatin şu aşamada oluşmadığı, davalı şirketin davacının iddiaları doğrultusunda işleyen bir şirket olması, şirketin faaliyetlerinin devam edebilmesi, verilecek olan tedbir kapsamında şirketin işleyemeyecek duruma getirtilmemesi, bu ihtiyati tedbir için dava dosyası kapsamı itibariyle yaklaşık koşulun bulunmaması, ayrıca söz konusu hesaplar üzerinde yönetim kurulu üyelerinin sorumsuz davranışları neticesinde Türk Ticaret Kanunu’nun 553. ve devamı maddelerinde sorumluluk bakımından düzenlemelerin de bulunması dikkate alınarak bu talep yönünden de ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir…”gerekçesi ile, 1-) Davacı vekilinin davalı şirkete kayyım atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE, 2-) Davacı vekilinin davalı şirketin malvarlığına tedbir konulmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE,3-) Davacı vekilinin davalı şirketin bankalarda mevcut vadeli ve vadesiz TL, döviz tevdiat hesaplarının ve maddi olan ve olmayan sair varlıkları, kasasındaki para, hak ve alacakları üzerine tedbir konulması talebinin REDDİNE, 4-) Davacı vekilinin davalı şirketteki dava dışı yönetim kurulu üyelerinin temsil ve ilzam yetkilerinin dava süresince tedbiren askıya alınmasını ve davacı ile birlikte müşterek temsil ve ilzam şartı getirtilmesine yönelik ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
DAVACI VEKİLİ TARAFINDAN DOSYAYA SUNULAN 21/11/2022 HAVALE TARİHLİ DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; daha evvel, dava dilekçesi ekine ilan çıktısını eklediğiği ve davalı şirketin …com hesabı üzerinden ilana koyduğunu belirttikleri … plaka sayılı … marka 2019 model aracın satıldığı, davalı şirketin diğer hissedarlarından …’ın oğlu olan …’ın sosyal medya hesabından duyurulduğunu davacının hak ve hukukunun korunması ve davalı şirketin diğer hissedarları ve el ve işbirliği içerisinde oldukları yakınlarının, şirketin içini boşaltmaları ve mallarını elden çıkarmalarının engellenmesi ve davacının hak ve hukukunun etkili ve kanunen gerekli bir biçimde korunmasının temin edilebilmesi bakımından, dava dilekçesinde belirtilen biçimde tedbir talepleri hakkında ivedi bir kabul kararı verilmesine yönelik taleplerini yinelediklerini, davalı şirket envanterinde ve bilançosunda görülen şirketin sahibi bulunduğu araçlar satılmaya ve davacının mali hakları ile ortaklık haklarının ihlal edilmeye çalışıldığı anlaşıldığından, dava dilekçesindeki tedbir talebinin ivedi ve gecikmeksizin kabulüne, davacının davalı şirketten olan tasfiye veya çıkmaya bağlı mali ve diğer ortaklık haklarının, bir kısım muvazaalı ve kötüniyetli devir ve tasarruf işlemleri ile azaltılması, eksiltilmesi ve sair surette zarara uğratılması kuvvetli ihtimal dâhilinde bulunduğundan ve davacının hak ve menfaatlerinin başka şekilde korunması mümkün olmadığından, yargılama süresince, hükmün kesinleşmesine kadar devam etmek üzere, TTK 636/4 ve 638/2-2 maddeleri ile, HMK’nın 389. ve devamı maddeleri uyarınca, davalı şirketin envanterinde bulunan kayıtlı araçlarının, taşınmazlarının ve bankalarda mevcut vadeli ve vadesiz TL ve döviz tevdiat hesaplarının ve maddi olan ve olmayan sair varlıkları, kasasındaki para, hak ve alacaklarının üzerine, her türlü devir ve temliki tasarrufları ve borçlandırıcı işlemleri engelleyecek biçimde teminatsız olarak tensiben tedbir konulmasına ve davalı şirketin, her türlü borçlandırıcı işlemden korunabilmesi amacıyla, şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili müdürler kurulu başkanı … ve …’ın temsil ve ilzam yetkilerinin dava süresince tedbiren askıya alınmasına, bu süreç zarfında, şirketin hak ve hukukunun korunması ve davacının durumunun teminat altına alınması için, mahkemece görevlendirilecek bir idare kayyımının atanmasına veya davacı ile birlikte diğer ortaklar için, dava süresince müşterek temsil ve ilzam şartı getirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ 22/11/2022 TARİH 2022/915 ESAS SAYILI ARA KARARINDA;” İhtiyati tedbir, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun onuncu kısım birinci bölümde geçici hukuki korumalar üst başlığı ile, ihtiyati tedbirin şartları ise 389 maddede düzenlenmiştir. Maddede, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakınca yahut ciddi bir zarar doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği belirtilmiştir. Yani ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yasanın düzenlediği şartların varlığı gerekli olmakla birlikte, şartların varlığı halinde bir davada her konuda ihtiyati tedbir kararı verilmemekte yalnızca uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilmektedir. Davacı vekili talep dilekçesi ile, davalı şirkete yönetim kayyumu atanması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 390/3. maddesinde tedbir talep eden tarafın davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğuna yer verilmiştir. Yasal düzenleme emredici niteliktedir. Somut olayda bu şartın gerçekleştiğinin kabülü mevcut durum itibarı ile mümkün görülmemektedir. Diğer yandan davanın esasını çözecek şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesi de hukuken mümkün değildir. Çünkü yukarıda ifade edildiği üzere, davanın konusu şirketin feshi, olmadığı takdirde davacıya pay değerinin ödenerek ortaklıktan çıkma istemine dairdir. Somut olayda da davacı vekili davalı şirkete yaklaştırılmadığını, kendisinin uzaklaştırıldığını, kendisine haber verilmeden genel kurulların yapıldığını, kendi yetkisinin sınırlandırıldığını, bu yüzden ortaklık ilişkisi nedeniyle saygı, güven, dayanışma, sadakat ve iyi niyetin bulunmadığından şirketin feshini, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde ise haklı nedenlerle şirketten çıkmasına izin verilmesini ve ayrılma akçesinin kendisine ödenmesini, bu suretle ayrıca Türk Ticaret Kanunu’nun 638/2. maddesi uyarınca şirkete kayyım atanmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 389. maddesinde yalnızca uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinin ifade edildiği, yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 390/3. maddesi gereğince tedbir talep eden tarafın davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunun ifade edildiği, davacı tarafından sunulan belgeler kapsamında kayyım atanması yönünden yaklaşık koşulun bulunmadığı, davacı tarafın iddialarının yargılamayı gerektirdiği, tedbir kararının verilmemesi durumunda hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceği veya ciddi bir zararın doğacağı noktasında kanaatin şu aşamada oluşmadığı, ayrıca Türk Ticaret Kanunu’nn 638. maddesi uyarınca başka tedbirler yoluyla da davacı ortağın durumunun korunabileceği kanaatine varıldığından şirkete kayyım atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili talep dilekçesi kapsamında ayrıca davalı şirketin envanterinde bulunan taşınmazlarının ve bankalarda mevcut vadeli ve vadesiz TL ve döviz tevdiat hesaplarının ve maddi olan veya olmayan sair varlıkların, kasasındaki para ve hak ve alacakları üzerine her türlü devir ve temliki tasarrufları ve borçlandırıcı işlemleri engelleyecek biçimde teminatsız olarak tedbir konulmasını talep etmiş ise de; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 389. maddesinde yalnızca uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinin ifade edildiği, yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 390/3. maddesi gereğince tedbir talep eden tarafın davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunun ifade edildiği, dosyada gelinen aşama, toplanan deliller, davacı tarafından sunulan belgeler kapsamında davalı şirketin araçlar haricindeki malvarlığına tedbir konulması yönünden yaklaşık koşulun bulunmadığı, davacı tarafın iddialarının yargılamayı gerektirdiği, tedbir kararının verilmemesi durumunda hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceği veya ciddi bir zararın doğacağı noktasında kanaatin şu aşamada oluşmadığından davalı şirketin envanterinde bulunan taşınmazlarının ve bankalarda mevcut vadeli ve vadesiz TL ve döviz tevdiat hesaplarının ve maddi olan veya olmayan sair varlıkların, kasasındaki para ve hak ve alacakları üzerine her türlü devir ve temliki tasarrufları ve borçlandırıcı işlemleri engelleyecek biçimde teminatsız olarak tedbir konulmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Ayrıca diğer talepleri olan bankalarda mevcut vadeli ve vadesiz TL, döviz tevdiat hesaplarının ve maddi olan ve olmayan sair varlıkları, kasasındaki para, hak ve alacakları üzerine tedbir konulması talebinin ise davalı şirketin davacının iddiaları doğrultusunda işleyen bir şirket olması, şirketin faaliyetlerinin devam edebilmesi, verilecek olan tedbir kapsamında şirketin işleyemeyecek duruma getirtilmemesi, bu ihtiyati tedbir için dava dosyası kapsamı itibariyle yaklaşık koşulun bulunmaması, ayrıca söz konusu hesaplar üzerinde yönetim kurulu üyelerinin sorumsuz davranışları neticesinde Türk Ticaret Kanunu’nun 553. ve devamı maddelerinde sorumluluk bakımından düzenlemelerin de bulunması dikkate alınarak davacının bankalarda mevcut vadeli ve vadesiz TL, döviz tevdiat hesaplarının ve maddi olan ve olmayan sair varlıkları, kasasındaki para, hak ve alacakları üzerine tedbir konulması talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili ayrıca davalı şirketin her türlü borçlandırıcı işlemden korunabilmesi amacıyla dava dışı yönetim kurulu üyelerinin temsil ve ilzam yetkilerinin dava süresince tedbiren askıya alınmasını ve davacı ile birlikte müşterek temsil ve ilzam şartı getirtilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 389. maddesinde yalnızca uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinin ifade edildiği, yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 390/3. maddesi gereğince tedbir talep eden tarafın davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunun ifade edildiği, davacı tarafından sunulan belgeler kapsamında davalı şirketin her türlü borçlandırıcı işlemden korunabilmesi amacıyla dava dışı yönetim kurulu üyelerinin temsil ve ilzam yetkilerinin dava süresince tedbiren askıya alınmasını ve davacı ile birlikte müşterek temsil ve ilzam şartı getirtilmesi yönünden yaklaşık koşulun bulunmadığı, davacı tarafın iddialarının yargılamayı gerektirdiği, tedbir kararının verilmemesi durumunda hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceği veya ciddi bir zararın doğacağı noktasında kanaatin şu aşamada oluşmadığı, davalı şirketin davacının iddiaları doğrultusunda işleyen bir şirket olması, şirketin faaliyetlerinin devam edebilmesi, verilecek olan tedbir kapsamında şirketin işleyemeyecek duruma getirtilmemesi, bu ihtiyati tedbir için dava dosyası kapsamı itibariyle yaklaşık koşulun bulunmaması, ayrıca söz konusu hesaplar üzerinde yönetim kurulu üyelerinin sorumsuz davranışları neticesinde Türk Ticaret Kanunu’nun 553. ve devamı maddelerinde sorumluluk bakımından düzenlemelerin de bulunması dikkate alınarak bu talep yönünden de ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili talep dilekçesinde ayrıca davalı şirket adına kayıtlı araçlarının satışının engellenmesi amacıyla kayıtlarına ihtiyati tedbir konulması talebinde bulunmuştur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389. maddesi gereğince mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi şeklindeki hususların dava konusu uyuşmazlıkta gerçekleşmiş olması karşısında dava konusu araçların devrinin önlenmesine istinaden yapıldığından ve talep dilekçesindeki ve eki olarak sunulan tedbir istenilen bir kısım araçlarla ilgili olarak araçların satış ilanına ilişkin belge kapsamında ihtiyati tedbir için yaklaşık koşulun bulunduğu ispat edildiğinden davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, davalı şirket adına kayıtlı araçlarının satışının engellenmesi amacıyla kayıtlarına ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiştir.Her ne kadar söz konusu ihtiyati tedbirin teminatsız olarak verilmesini talep etmiş ise de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 392. maddesi uyarınca dava dosyası kapsamı itibariyle teminatsız ihtiyati tedbir için durum ve koşulların bulunmadığı anlaşıldığından teminatsız ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir…”gerekçesi ile, 1-) Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin KISMEN KABULÜ İLE KISMEN REDDİNE, 2-) Davacı vekilinin davalı şirkete kayyım atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE, 3-) Davacı vekilinin davalı şirketin malvarlığına tedbir konulmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE, 4-) Davacı vekilinin davalı şirketin bankalarda mevcut vadeli ve vadesiz TL, döviz tevdiat hesaplarının ve maddi olan ve olmayan sair varlıkları, kasasındaki para, hak ve alacakları üzerine tedbir konulması talebinin REDDİNE, 5-) Davacı vekilinin davalı şirketteki dava dışı yönetim kurulu üyelerinin temsil ve ilzam yetkilerinin dava süresince tedbiren askıya alınmasını ve davacı ile birlikte müşterek temsil ve ilzam şartı getirtilmesine yönelik ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE, 6-) Davacı vekilinin davalı … Ticaret Limited Şirketi adına kayıtlı araçlarının satışının engellenmesi amacıyla kayıtlarına ihtiyati tedbir konulması talebinin 150.000,00 TL teminat yatırıldığı takdirde veya 150.000,00 TL değerinde kesin ve süresiz teminat mektubu sunulduğu takdirde KABULÜNE, Davalı … Ticaret Limited Şirketi adına kayıtlı araçların hisseleri üzerine 3. kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla dava sonuna kadar 150.000,00 TL teminat yatırıldığı takdirde veya 150.000,00 TL değerinde kesin ve süresiz teminat mektubu sunulduğu takdirde İHTİYATİ TEDBİR KONULMASINA, karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının dosya mevcudundaki delillere, usule, yasaya, ihtiyati tedbir ve geçici hukukî koruma yollarının sevk amacına (ratio legis) ve adalet ilkesine açıkça aykırı olduğunu, şirket malları üzerine tedbir konulmasına dair istemin uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebileceği gerekçesi ile reddedildiğini ancak dava dilekçesi ve ekindeki emsal istinaf kararlarında belirtildiği üzere fesih ve çıkma davalarında, şirketin malvarlığının da, dolaylı olarak da olsa, dava ve uyuşmazlık konusu olduğunu bu nedenle tedbir kararı verilebileceğini,Yerel mahkemece yaklaşık ispatın sağlanamadığına ve iddiaların yargılamayı gerektirdiğine dair gerekçenin hukuken yerinde olmadığını tedbir kararı verilebilmesi için, yaklaşık ispat şartının sağlanmış bulunduğunu, müvekkilinin hak ve menfaatlerinin de tamamen teminatsız bırakıldığını, Yerel mahkeme tarafından; “tedbir kararı verilmemesi durumunda, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı veya tamamen imkânsız hâle geleceği veya ciddi bir zarar doğacağı noktasında kanaatin şu aşamada oluşmadığına..” ilişkin ret gerekçesinin hukuken yerinde olmadığını, davalı şirketin galeri işletmesindeki tabelasından müvekkilinin adının çıkarıldığını, yerine, diğer hissedar …’ın yakınlarının adının yazıldığı, Müvekkiline usulünce tebliğ de edilmeden yapılan 09/11/2022 tarihli Genel Kurul Kararının (3) numaralı bendi ile de, müvekkilinin müdürlük görevinin sonlandırılmasına karar verildiğini ancak, kararın, müvekkile henüz usulüne uygun bir biçimde, noter kanalı ile de bildirilmediğini, diğer ortakların, el ve işbirliği içerisinde hareket ederek, müvekkilini, ortaklıktan kademeli olarak ve sistematik bir biçimde, uzaklaştırdığını, soyutladğını, aradaki aile bağlarını kopardıkları gibi, ortaklık bağlarının da tamamen kestiğini, ortaklığın temelinin çöktüğü, müvekkiline ve haklarına da saygı gösterilmediği; böyle bir zeminde ve ortamda, ortaklık ilişkisini sürdürebilmenin de olanaklı olmadığının sabit olduğunu, ortaklık ilişkisinin sürdürebilir olmadığı ve müvekkiline ortaklıkta istemedikleri ve dışladıkları, diğer hissedarların, kendi aralarında yaptıkları bu usulsüz toplantı ve aldıkları karar ile de, diğer hissedarların da kabulünde olduğunu, hatta, müvekkilinin bu toplantıya iştiraki de istenmediğinden, sadece göstermelik bir ilan metni yayınlandığını fakat, müvekkiline, usulünce tebliğ de yapılmadığını, yakın zamanda, bu husus için iptal davasının da açılacağını, şirket ortağı olarak, müvekkilinin şirketteki hissesi oranında, davalı şirketin tüm malvarlığının aktif ve pasiflerinde zaten hak ve borç sahibi bir hissedar olduğunu; dolayısı ile, tedbir talebinin de son verilen genel kurul kararı gereğince, müvekkilinin, şirketteki hakları üzerindeki mali ve ortaklık yetkilerinin elinden alınmış olması nedeniyle, müvekkilinin şirket hissesi üzerindeki hakkı olan malvarlığı unsurları üzerine tedbir konulmasının talep edildiğini, Müvekkili davacı; davalı şirketin işleyişi, hâl ve gidişatı, alınacak kararlar, idaresi ve denetim gibi hiçbir konuda, mevcut hak ve yetkilerini kullanamaz hale getirdiğini, fiilen pasifize edilerek, uygulamada ortaklıktan çıkarıldığını, müvekkilin adının, diğer ortaklar tarafından, bu suretle, şirketi tanıtıcı tabela, broşür, kartvizit ve benzeri şirket evraklarından kaldırılması da; diğer ortakların da, yola müvekkili ile devam etmeme ve müvekkilinin, tamamen dışlayarak ortaklık dışında bırakma iradesinde olduklarını ve kalıcı değişikliler ile, bu konuda kararlı bir tutum ve sistematik bir tavır sergilediklerini gösterdiğini, davalı şirketin diğer hissedarlarının, uhdelerindeki idarecilik yetkilerini de kullanarak, şirket fiilen tasfiye edip, mallarını, hak ve alacaklarını kaçırma ve elden çıkarmaya yönelik ya da sair surette şirket üzerinde bir kısım tasarruflar ile müvekkilini zarara uğratma yönelik kanıtların yaklaşık ispat koşullarını sağladığını Dava dilekçesinde birden fazla tedbir talep edilmiş olmasına rağmen tüm taleplerin reddinin hukuken son derece hatalı olduğunu, Şirketin banka hesapları, maddi ve maddi olmayan sair varlıkları ve kasasındaki para, hak ve alacakları ve temsil ve ilzam yetkilerinin askıya alınması veya müşterek temsil ve ilzam şartı getirilmesi ile ilgili tedbir talebinin;” davalının işleyen bir şirket olduğu, şirketin faaliyetlerinin devam edebilmesi, tedbir nedeniyle şirketin işleyemeyecek duruma getirilmemesi gerektiği, ayrıca yönetim kurulu üyelerinin sorumlu davranışları nedeniyle TTK 553 ve devamı maddelerinde, sorumluluk bakımından düzenlemelerin de bulunduğuna..” dair gerekçeler ile de ret kararı verildiğini ancak usule ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkemece, bu yöndeki tedbir talebinin, açıklanan gerekçeler ile kabul edilmediği halde, yerel mahkemece kararda açıklanan ve sakıncalı olduğu değerlendirilen durumların, diğer tedbirlere hükmedilmesi sureti ile giderilebilmesi de olanaklı iken, mahkemece, tüm tedbir taleplerinin reddedilmiş olmasının, kendi içerisinde çelişkili ve hukuka açıkça aykırı bir hüküm olduğunu, dava dilekçesinde de açıklandığı gibi, TTK 553. ve devamı hükümleri, huzurdaki davanın bir dava şartı niteliğinde olmadığı gibi, ihtiyati tedbir talebinin de alternatifi konumunda olmadığını, şirketin haklı nedenlerle feshi ve terditli olarak çıkma talep eden müvekkiline, TTK 553 maddesinin işaret edilmesi ve çözümü söz konusu hüküm temelinde araması gerektiğinin belirtilmesinin, hukuken isabetli olmadığını, taraflar arasındaki uyuşmazlıkların, şirketin devamı ve ortaklık ilişkisinin sürdürebilmesininin çekilmez ve olanaksız bir hâle getirdiğini, davanın bu nedenle açıldığını davalı şirketin içini boşaltacak olan ortakların, ileride kendilerine sorumluluk davası açılması ihtimaline karşı da kendilerine göre tedbir alacakları, örneğin malları, kendi üzerlerine değil de, işbirliği içerisinde hareket ettikleri üçüncü kişiler üzerine de kaçırabilecekleri gözetildiğinde, TTK 553 maddesine atfen gösterilen gerekçenin, hukuken isabetsiz olduğunu, Yargıtay 11. HD’nin 25/02/2013 Gün ve 2013/1854-3274 E.K. sayılı kararında; “…HMKnın 389. vd. maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekirken, yargılamayı gerektirmenin ve sonradan tazminat talep edebilecek olmanın ihtiyati tedbir talebinin reddine gerekçe olamayacağı, yargılamayı gerektirir hallerde ihtiyati tedbir istenebilecek olması hususu gözden kaçırılarak yerinde bulunmayan gerekçelerle talebin reddine karar verilmesi doğru olmamış…” denilerek, bu hususun ifade edildiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, müvekkilinin, davalı şirketten olan tasfiye veya çıkmaya bağlı mali ve diğer ortaklık haklarının, bir kısım muvazaalı ve kötüniyetli devir ve tasarruf işlemleri ile azaltılması, eksiltilmesi ve sair surette zarara uğratılması kuvvetli ihtimal dâhilinde bulunduğundan ve müvekkilinin hak ve menfaatlerinin başka şekilde korunması mümkün olmadığından, yargılama süresince, hükmün kesinleşmesine kadar devam etmek üzere, TTK 636/4 ve 638/2-2 maddeleri ile, HMK’nın 389 ve devamı maddeleri uyarınca, davalı şirketin envanterinde bulunan kayıtlı araçlarının, taşınmazlarının ve bankalarda mevcut vadeli ve vadesiz TL ve döviz tevdiat hesaplarının ve maddi olan ve olmayan sair varlıkları, kasasındaki para, hak ve alacaklarının üzerine, her türlü devir ve temliki tasarrufları ve borçlandırıcı işlemleri engelleyecek biçimde teminatsız olarak tedbir konulmasına ve davalı şirketin, her türlü borçlandırıcı işlemden korunabilmesi amacıyla, şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili müdürler kurulu başkanı … ve …’ın temsil ve ilzam yetkilerinin dava süresince tedbiren askıya alınmasına, bu süreç zarfında, şirketin hak ve hukukunun korunması ve müvekkilinin durumunun teminat altına alınması için, mahkemece görevlendirilecek bir idare kayyımının atanmasına veya müvekkili davacı ile birlikte diğer ortaklar için, dava süresince müşterek temsil ve ilzam şartı getirilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, davalı limited şirketin feshi ve tasfiyesi olmadığı takdirde ayrılma akçesi karşılığında şirket ortaklığından çıkarılması istemli açılan davada, davalı şirketin envanterinde bulunan kayıtlı araçları, taşınmazları ve bankalarda mevcut vadeli ve vadesiz TL ve döviz tevdiat hesapları ve maddi olan ve olmayan sair varlıkları, kasasındaki para, hak ve alacaklarının üzerine her türlü devir ve temliki tasarrufları ve borçlandırıcı işlemleri engelleyecek biçimde teminatsız olarak tedbir konulmasına ve davalı şirketin her türlü borçlandırıcı işlemden korunabilmesi amacıyla şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili müdürler kurulu başkanı … ve …’ın temsil ve ilzam yetkilerinin dava süresince tedbiren askıya alınmasına, bu süreç zarfında şirketin hak ve hukukunun korunması ve davacının durumunun teminat altına alınması için mahkemece görevlendirilecek bir idare kayyımın atanmasına veya davacı ile birlikte diğer ortaklar için dava süresince müşterek temsil ve ilzam şartı getirilmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinafa konu ara karar dan sonra İlk Derece Mahkemesi 22/11/2022 tarih 2022/915 Esas sayılı ara kararı ile Davalı … Ticaret Limited Şirketi adına kayıtlı araçların hisseleri üzerine 3. kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla dava sonuna kadar 150.000,00 TL teminat yatırıldığı takdirde veya 150.000,00 TL değerinde kesin ve süresiz teminat mektubu sunulduğu takdirde ihtiyati tedbir konulmasına, karar verilmiş olup davacı vekilinin davalı şirketin envanterinde bulunan kayıtlı araçlar üzerine tedbir konulmasına ilişkin istinafı konusuz kaldığından bu yönde dairemizce değerlendirme yapılmamıştır.Davacı vekilinin diğer tedbir taleplerine yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, TTK 636/4 maddesinde fesih davası açılması halinde mahkemenin gerekli önlemleri alabileceği belirtilerek bu konuda mahkemeye takdir hakkı tanınmıştır. Mahkeme durum ve şartlara göre her olayın özelliğini değerlendirerek, makul görülebilecek, somut olaya uygun tedbir kararı verebilecektir. HMK’nın 390. maddesine göre de; tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Somut uyuşmazlıkta, ileri sürülen iddiaların mahiyeti gereği ispata muhtaç durumdadır. Bu hususlar açılan eldeki davada iddia ve savunma doğrultusunda yargılama içinde toplanıp incelenecek deliller ışığında yargılama sırasında ortaya çıkacaktır. Dava ve ara karar tarihi itibariyle yargılamanın bulunduğu aşama gözetildiğinde henüz delillerin toplanmamış olması, dava dilekçesi ekindeki delillere göre gerek davalı şirkete kayyım atanması gerekse davalı şirketin malvarlığına, banka hesaplarına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için gerekli olan yaklaşık ispata yeterli değildir. Şirketlerde asıl olanın, ortakları tarafından alınan kararlar ile belirlenen yöneticiler tarafından yönetilmesidir. Davalı şirkette organ boşluğu bulunmamaktadır. Ayrıca tarafların menfaat dengesinin de gözetilmesi gerektiği, zira halen ticari hayatına devam etmekte olduğu anlaşılan şirket hesaplarına ilişkin bu yönde kapsamlı bir ihtiyati tedbir verilmesinin şirketin daha büyük zararlara uğramasına neden olabileceğinden şirketin ticari faaliyetlerini engelleyecek şekilde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği, yargılamanın ilerleyen aşamalarında koşulların değişmesi halinde ihtiyati tedbir talebinin mahkemece yeniden değerlendirilebileceği gözetildiğinde; dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme ara kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve uyuşmazlığı esastan çözecek olan ilk derece mahkemesinin takdirine göre, ihtiyati tedbir talebinin reddine yönelik karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esasta reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 80,70.TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/02/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.