Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/247 E. 2023/863 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/247 Esas
KARAR NO: 2023/863 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/490 Esas – 2022/754 Karar
TARİHİ: 20/10/2022
DAVA: Şirketin İhyası
KARAR TARİHİ: 25/05/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacı …’ın ihyası talep edilen … Limited Şirketi’nin en son yetkili temsilcisi olduğunu, … Tic. Ltd. Şti. tarafından, İstanbul 7. Vergi Mahkemesi’nin 2022/256 E. (eski esas no:2013/2548) sayılı dava dosyasıyla, Mecidiyeköy Vergi Dairesi tarafından şirkete kesilen 2010/08 dönemine ait Katma Değer Vergisi (KDV) ve Vergi Ziyaı Cezasının iptali için dava açıldığını, davalarının halen derdest olduğunu, dava sonuçlanmadan İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından, 16 Temmuz 2014 Tarih ve 8613 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yapılan ilanla ihyası talep edilen şirketin de aralarında bulunduğu binlerce şirketin sicilden terkin edilmesine karar verildiğini, karara müteakip şirketin ticaret sicilinden terkin edildiğini, Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün terkin işlemini her ne kadar TTK’nın geçici 7. maddesine göre gerçekleştirmişse de, yapılan terkin işleminin hukuka aykırı olduğunu, aynı Kanunun geçici 7/2 maddesine göre “Davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatiflere bu madde hükümleri uygulanmaz” hükmüne aykırı terkin yapıldığını, işbu terkin kararının, şirketin belirtilen davasını devam ettirme ve sonuçlandırmasına engel olduğunu, şirketin tüzel kişiliği terkin edilmekle, davada taraf ve dava ehliyetine sahip olma sıfatının sona erdiğini, İstanbul 7. Vergi Mahkemesi’nin 24.02.2022 tarih ve 2022/256 E. sayılı dosyasından verdiği kararla, davacı şirketin yeniden Ticaret Siciline tescili ile ihyası için taraflarına süre verildiğini, şirket tarafından açılan İstanbul 7. Vergi Mahkemesi’ndeki davanın görülmeye devam edip sonuçlandırılmasını sağlamak amacıyla … Limited Şirketi’nin yeniden tüzel kişilik sıfatını kazanması için ihyasını talep etme zorunluluğunun hasıl olduğunu beyanla … Limited Şirketi’nin ihyasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğü!nün, TTK’nın 32 ve Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin 34. madde hükmü çerçevesinde işlem yaptığını, Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün, Ticaret Siciline tescil konusundaki taleplerinin, ilgili yasanın kendisine verdiği yetki ve görev alanı içinde değerlendiğini ve sonuca bağladığını, yargı merci gibi hareket etmediğini, müvekkilinin resen terkin işleminin, “6102 sayılı Kanunun Geçici 7’nci maddesi”, “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ’in 5’inci maddesi”, “6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 20/1 maddesi” ve “Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Tutarlara Yükseltmelerine ve Kuruluşu ve Esas Sözleşme Değişikliği İzne Tabi Anonim Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ’in 7. maddesi” kapsamında olduğunu, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını, şirkete tebligat ve ilan prosedürlerinin yerine getirilmesinin ardından 07.07.2014 tarihinde sicil kaydının resen terkin edildiğinin anlaşıldığını, müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün, mahkeme hükmü olmaksızın bir şirketi tekrar sicile tescil yükümlülüğü bulunmadığını, bu hususta mahkemeye başvurulmak suretiyle gerçekleştirileceğinin açık olduğunu, Yargıtay içtihatları gereğince sermaye artırımı yükümlülüğünü yerine getirmediği için ticaret sicilinden resen terkin edilen şirketin, tekrar ticari faaliyetlerine devam edebilecek şekilde ihyasına (ek tasfiyesine) karar verilmesinin mümkün olmadığından taleple bağlı kalınarak sınırlı olarak dava konusu şirketin ihyasına (ek tasfiyesine) karar verilebileceğini ve müvekkilinin dava açılmasına sebebiyet vermediğinden vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması gerektiğini beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi’nin 20/10/2022 tarih ve 2022/490 Esas – 2022/754 Karar sayılı kararında; “Dava, TTK.nın geçici 7. maddesi uyarınca sicilden resen terkin edilmiş olan şirketin ihyası istemine ilişkindir. İstanbul 7. Vergi Mahkemesinin 2022/256 Esas dosyası ve davacı şirketin ticaret sicil kaydı celp edilmiştir. Ticaret sicil kaydına göre ihyası istenilen şirketin; … Mah. … Cad. No: … Şişli/İSTANBUL adresinde kayıtlı iken, 07/07/2014 tarihinde TTK.nın geçici 7. maddesi kapsamında sicilden re’sen terkin edildiği ve davacının şirket yetkilisi olduğu görülmüştür. İstanbul 7. Vergi Mahkemesinin 2022/256 Esas dosyasının incelenmesinde; ihyası istenilen şirketin Mecidiyeköy Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne karşı açtığı davada verilen kararın bozulduğu ve yeni esas numarası aldığı ve davanın derdest olduğu görülmüştür.İhyası talep edilen şirketin açmış olduğu davanın derdest olduğu, bu dosya için şirketin ihyası gerektiği ve davacının da şirket yetkilisi olması nedeniyle bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilmiştir.TTK.nın geçici 7. maddesi uyarınca, 01.07.2015 tarihine kadar sayılan halleri tespit edilen ya da bildirilen şirketlerin tasfiyeleri, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır. TTK.nın geçici 7/2 maddesinde davacı veye davalı sıfatıyla davaları devam eden şirket veya kooperatifler için bu madde hükmünün uygulanmayacağı düzenlenmiştir. TTK.nın geçici 7. maddesinde belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde ticaret sicil memurluğu tarafından şirketin sicil kaydı terkin edilir. Terkin edilmeden önce, TTK.nın geçici 7/4-a maddesi uyarınca, kapsam dahilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanır. Yapılacak ihtar, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderilir.Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlanan genel ilan dışında, şirket yöneticisine ve şirkete ihtarat çıkarttığına ilişkin herhangi bir mazbata/belge dosyaya sunulmamıştır. TTK.nın geçici 7. maddesi hükmünde öngörülen ihtar koşulunun yerine getirildiği hususu, davalı tarafça ispat edilememiş olup, usulüne uygun geçerli bir terkin işlemi bulunmadığından ayrıca şirketin devam eden davası bulunması nedeniyle, TTK.nın geçici 7/2. maddesine göre sicilden resen terkin işlemi yapılmasının doğru olmadığından ihya koşullarının oluştuğunun kabulü gerekmiştir. Davada İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün TTK.nın geçici 7. madde çerçevesinde yapılan terkin işleminin hatalı olduğundan, HMK.nın 326. maddesi uyarınca davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmuştur. (İstanbul BAM 43. HD. nin 07.04.2022 tarih ve 2020/867 E., 2022/445 K. sayılı ilamı.) Açıklanan nedenlerle davanın kabulü ile, … Limited Şirketi’nin ihyasına, kararın tescil ve ilanına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. “gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; mevzuat gereğince dava konusu edilen şirketi sicilden terkin eden müvekkilinin davanın açılmasına, kanun gereği zorunlu işlem tesis eden taraf olmanın (yasal hasım olmak) dışında, sebep verdiğinden hiçbir biçimde bahsin mümkün olmadığını, diğer yandan, mevzuat gereğince işlem yapan müvekkilinin yaptığı işlemin hukuka uygun olduğunu ve mevzuatta, re’sen terkine ilişkin yer alan tüm prosedürü yerine getirdiğinin belirtilmesi gerektiğini, dava konusu olayda, müvekkilinin re’sen terkine ilişkin işlemlerinde hiçbir eksiklik olmadığından ve dava konusu re’sen terkin işlemi, re’sen terkin işlemlerine ilişkin geçici 7. madde ve buna ilişkin ikincil mevzuata uygun bulunduğundan bahisle kanun gereği işlem tesis etmesi zorunlu olan müvekkili aleyhine, Yerel Mahkemece yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğüne … ticaret sicil numarası ile kayıtlı bulunan … Limited Şirketi’nin dosyasında yapılan incelemede şirketin 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 20/1 maddesi ve Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Tutarlara Yükseltmelerine ve kuruluşu ve Esas Sözleşme Değişikliği İzne Tabi Anonim Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ’in 7. maddesi kapsamında; “(Anonim ve) Limited şirketlerin sermayelerini asgari tutara yükseltmeleri için son tarih olan 14.02.2014 tarihine kadar sermayesini artırmayarak infisah etmiş olduğu”nun tespit edilmesinin ardından, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Geçici 7’nci maddesi ile “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ”in 5’inci maddesi gereğince resen terkin kapsamına alındığı, tebligat ve ilan prosedürlerinin yerine getirilmesinin ardından 07.07.2014 tarihinde sicil kaydının resen terkin edildiğinin anlaşıldığını, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu geçici m.7 uyarınca, re’sen terkin kapsamına alınan şirketlerin bu durumun kendilerine tebliğ edilmesinden itibaren iki ay içerisinde, münfesih olma sebeplerini ortadan kaldırarak, buna ilişkin ispat edici belgeleri, müvekkiline ibraz etmesi ya da bu kapsama alınan şirketin faaliyetinin devamının mümkün olmaması halinde, aynı süre içerisinde tasfiye memurunu bildirmesi ve ayrıca, mezkur hüküm kapsamına giren şirketin davacı ya da davalı sıfatıyla sürmekte olan davasının bulunması halinde, buna ilişkin yazılı beyanın, müvekkili Müdürlüğe verilmesi gerektiğini, müvekkili tarafından, dava konusu şirkete, belirtilen süre içerisinde münfesih olma sebeplerini ortadan kaldıran işlemlerin yerine getirildiğinin ispatlayıcı belgelerle birlikte bildirilmemesi ya da tasfiye memurunun bildirilmemesi halinde, ilgili şirketin unvanının ticaret sicilinden silineceği, şirkete ait malvarlığının kaydın silinme tarihinden itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceği ve bunun kesin olduğu ihtarında bulunulduğunu ancak bu ihtara rağmen, dava konusu şirketin, yukarıdaki yükümlülüklerini yerine getirmediğini, re’sen terkin kapsamına giren dava konusu şirkete ve şirket yetkilisine mevzuat gereğince ve buna uygun ihtarların gönderildiğini ve şirket yetkilisine ve şirketin sicil kayıtlarındaki adreslerine gönderilen ihtar yazılarının, adreste tanınmamaları gerekçesi ile iade edildiğini, başka bir deyişle mevzuat gereğince yapılması gereken tebligatların eksiksiz yapıldığını, firmaya yollanan ihtarın 01.04.2014 tarihinde, adreste tanınmadığı için iade edildiğini, mevzuat gereğince yapılması gereken tebligatların eksiksiz yapıldığını, Yerel mahkeme kararında belirtildiği gibi gerekli tebligatın eksik yapılmasının söz konusu olmadığını ve bu bakımdan biran için dava kabul edilse dahi müvekkili aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğunu, gönderilen ihtarda, davaya konu şirket gibi re’sen terkin kapsamındaki şirketlere gönderilen “re’sen terkin kapsamına alınan şirket(ler)in, kendilerine yapılan tebligattan itibaren iki ay içinde, münfesih olma sebeplerini ortadan kaldırarak, buna ilişkin ispat edici belgeleri, müvekkili müdürlüğe ibraz etmeleri ya da şirketin faaliyetinin devamının mümkün olmaması halinde, aynı süre içerisinde tasfiye memurunu bildirmesi, ayrıca şirketin davacı ya da davalı sıfatıyla sürmekte olan davasının bulunmadığına ilişkin yazılı beyanı, müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğüne vermesi gerektiği”nin ifade edildiğini, tüm bu tebligatlara ek olarak dava konusu şirketin terkin edileceği hususunun 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu geçici m.7/f.4-a kapsamında bu kapsama giren tüm şirketlerle birlikte, Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiğini, işbu ilanın ihtarın ulaşmadığı durumlarda, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu geçici madde 7/f.4-a’da, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat hükümleri yerine geçtiği hükme bağlandığından bahisle; müvekkili tarafından davaya konu şirkete yapılan ihtarın dava konusu şirketin eline ulaşmadığı bir an için kabul edilse dahi, müvekkilinin re’sen terkine ilişkin prosedürde bir eksik işlem yaptığından bahsetmenin mümkün olamayacağını, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.7/f.4-a’da, “Kapsam dahilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirkete veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanır. Yapılacak ihtar, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderilir. İlan, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinin otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri yerine yapılmış tebligat yerine geçer.” denilmek suretiyle, ilgiliye ihtarın ulaşmadığı durumlarda, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’ndeki ilanının, ilan tarihinin otuzuncu günü itibariyle, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’na uygun bir bildirim olduğu hususunun vurgulandığını, buna göre mezkur hüküm gereğince, davacının kendisine, müvekkili müdürlük tarafından yapılan bildirimler dava konusu şirkete ulaşmamış dahi olsa, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’ndeki ilanının Tebligat Kanunu’na uygun bir bildirim olduğunun kabul edilmesi gerektiğinin ve re’sen terkin sürecinde bir eksiklik bulunmadığının tespiti gerektiğinin açık olduğunu, buna göre ilanın bulunması karşısında, müvekkilinin eksik bir işleminden bahsin dahi mümkün olmadığını, dava konusu şirketin, kaydının açılmasının, müvekkiline bildirimi dahi yapılmayan bir vergi davasına ilişkin olmasının üzerinde durulması gerektiğini, derdest davası olan şirketler hakkında işlem yapılamamasının ancak bu hususun, müvekkiline bildirilmesi ile mümkün olabilecek nitelikte olduğunun belirtilmesi gerektiğini, mevzuat gereğince re’sen terk kapsamına giren binlerce şirketten hangisinin derdest davası bulunduğunu, müvekkilinin gerek teknik, gerekse fiili olarak saptamasının mümkün olmadığını ve bundan dolayı re’sen terkin kapsamına alınan ve devam eden davası bulunan şirketlerden ancak bu hususu bildirenlerin kaydının silinmediğini, dava konusu şirketin sicil dosyasında yapılan incelemede devam eden davası bulunduğuna ilişkin herhangi bir bildirim yapılmadığının saptandığını, sonuç olarak davacının, dava konusu şirket hakkında dava bulunduğuna dair sicil kayıtlarına intikal eden hiçbir bildirim bulunmamasına rağmen ve işbu husus değerlendirilmeden karar verilmesi ve yine dava konusu şirketin kaydının silinmesine ilişkin sorumluluğu bulunanların değil de, mevzuat gereğince yapması gereken işlemleri eksiksiz yapan müvekkili aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinun hukuka aykırı olduğunu, dava konusu şirketin ticaret sicilinden re’sen terkin edildiği sırada hakkında derdest bir davası bulunsa dahi bu hususun, başlı başına müvekkili müdürlüğün kusurlu olduğu ve davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden bahsedilmesine sebep teşkil etmediğini, dava konusu şirketin sicil dosyasında yapılan incelemede bu hususta herhangi bir bildirimde bulunulmadığını, müvekkili müdürlüğün re’sen terkin kapsamında yer alan şirketlerden hangisinin derdest davası veya icra takibi bulunduğunu saptayacak sistemle entegrasyonu bulunmaması, bu hususu tespit etmenin hukuken ve fiilen mümkün olmaması karşısında müvekkili müdürlük aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka ve nesafet kurallarına aykırılık teşkil edeceğini, Yargıtay içtihatları gereğince sermaye artırım yükümlülüğünü yerine getirmeyerek ticaret sicilinden re’sen terkin edilen dava konusu şirketin tekrar ticari faaliyetlerine devam edebilmesi mümkün olmadığından sınırlı olarak ihyasına karar verilen şirkete tasfiye memuru atanması gerektiği hususunu Dairemizin takdirine sunduklarını, dava konusu şirketin hukuka ve mevzuata uygun bir şekilde ticaret sicilinden re’sen terkin edilmesine ve emsal içtihatlara rağmen, eksik inceleme ve değerlendirmeyle dava konusu şirketin terkin işlemlerinin hatalı olduğunun kabul edilmesi ve TTK geçici m. 7/2’ye aykırı bir durumunda bulunmamasına ve sicil kayıtlarına bu hususta intikal eden bildirimin bulunmamasına rağmen müvekkili müdürlük aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu beyanla yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına ve davanın açılmasına neden olmayan müvekkili aleyhine yüklenen yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesi uyarınca sicilden re’sen terkin edilen şirketin, hakkında derdest dava bulunması sebebiyle tüzel kişiliğinin ihyası talebine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. İhyası talep edilen … Limited Şirketi’nin TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca 07.07.2014 tarihinde İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından sicilden re’sen terkin edildiği, ihyası talep edilen şirket tarafından 06.09.2013 tarihinde, İstanbul 7. Vergi Mahkemesi’nin 2022/256 ( eski esas 2013/2548) Esas sayılı dosyası ile Mecidiyeköy Vergi Dairesi’ne karşı vergi ziyaı cezasının iptali talepli dava açıldığı, davanın derdest olduğu, ilgili dosyada davacıya, adı geçen şirketin ihyası için dava açmak üzere süre verildiği anlaşılmıştır.Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesinde “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır. Davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatiflere bu madde hükümleri uygulanmaz.” denilmek sureti ile kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirket ve kooperatiflerin tasfiyesinin TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre yapılacağı belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu madde ile belirtilen sınırlı hallere münhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Mezkur maddenin 15. fıkrası ile “Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” düzenlemesi getirilerek hukuki menfaatleri bulunanlar ile alacaklılara şirket ve kooperatifin ihyası için dava açma hakkı tanınmış olup, davacı tarafın yetkili temsilcisi olduğu ihyası talep edilen şirket tarafından terkin tarihinden önce açılmış ve derdest dava dosyasının bulunduğu, böylece şirketin taraf olduğu dava varken ticaret sicil kaydının silinmesinin TTK’nın geçici 7. maddesine aykırı olduğu, davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu anlaşılmış olmakla Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesinde belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde ticaret sicil müdürlüğü tarafından şirket veya kooperatifin sicil kaydı re’sen terkin edilmekle birlikte, bu işlemden önce TTK’nın geçici 7/4-a maddesi uyarınca, kapsam dahilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine, sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere ve ilan edilmek üzere aynı gün Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğü’ne ihtar gönderilmesi gerekmektedir.Somut dosyada şirketin, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında kaldığından bahisle davalı sicil müdürlüğünce sicilden terkin edildiği ancak şirket ve temsilcisine tebligat yapıldığına dair herhangi bir delil sunulmadığı anlaşılmıştır. TTK’nın geçici 7/1. maddesinde; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde aşağıdaki halleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır.” denilmek suretiyle madde kapsamına giren şirketlerle ilgili yapılacak tasfiye işlemlerinde başka bir yasal düzenlemenin kıyasen uygulanamayacağı kabul edilmiş olduğundan sicilden re’sen terkin edilen şirketler hakkında verilen ihya kararı ile birlikte tasfiye memuru atanmasına gerek yok ise de, TTK’nın geçici 7/15. maddesi uyarınca sicilden sermaye artırımı yapmayarak münfesih duruma düşmesi nedeniyle re’sen terkin edilen şirketler bundan müstesnadır. Bu şirketler yönünden yapılacak tasfiye işlemleri için ihya kararı ile birlikte şirkete tasfiye memuru atanması gerekmektedir. Somut dosyada ihyası talep edilen şirketin sicilden, sermaye artırımı yapmaması nedeniyle terkin edildiği anlaşıldığından Mahkemece şirketin son yetkili temsilcisi olan davacı …’ın tasfiye memuru olarak atanmaması hatalı olmuştur. Davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün bu hususa yönelik istinaf sebebi haklı bulunmuştur.Davacı tarafından ihyası talep edilen şirket adına açılmış davanın, davalı Sicil Müdürlüğü’ne bildirildiğine dair somut bir delil sunulmadığından Sicil Müdürlüğü’nün bu gerekçe ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması mümkün değilse de, Mahkemece, davalı Sicil Müdürlüğü tarafından, TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında yapılan terkin işleminin aynı maddede düzenlenen usule uygun olmadığı tespit olunduğundan, usulsüz işlem nedeniyle dava açılmasına sebebiyet veren davalının yargılama giderleri ile vekalet ücretinden sorumlu tutulması usul ve yasaya uygundur. Davalı vekilinin yargılama giderleri ile vekalet ücretine yönelik istinaf sebebi haksızdır.Açıklanan nedenlerle, davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Dairemizce esas hakkında yeniden şirketin ihyası ile davacı …’ın tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/10/2022 tarih ve 2022/490 Esas – 2022/754 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı iken 07.07.2014 tarihinde sicil kaydı resen terkin edilen … LİMİTED ŞİRKETİ’nin İstanbul 7. Vergi Mahkemesi’nin 2022/256 Esas sayılı davası ve bu dava ilgili müteakip işlemler ile sınırlı olmak üzere İHYASINA, 2-Tasfiye memuru olarak …’ın (TC No: …) atanmasına, 3-Şirketin ihyasına ve tasfiye memuru atanmasına ilişkin karar kesinleştiğinde ticaret sicilde tescil ve ilanına, karardan bir suretin ilk derece mahkemesince karar kesinleştiğinde İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne gönderilmesine, ilan ve müzekkere masraflarının davacı tarafça karşılanmasına,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 4-Dairemiz karar tarihi itibariyle ve Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcından peşin yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile kalan 99,20 TL harcın davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden alınarak hazineye gelir kaydına, 5-Davacı tarafça yapılan 80,70 başvuru harcı, 80,70 TL peşin harç, 68,00 TL tebligat- müzekkere gideri olmak üzere toplam 229,4‬0 TL yargılama giderinin davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden alınarak davacıya verilmesine, 6-Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden alınarak davacıya verilmesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü harçtan muaf olduğundan, bu davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcı ile istinaf kanun yoluna başvurma harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde kendisine iadesine,8-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edildiği anlaşılan 72,00 TL dosyanın istinafa gidiş dönüş ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına, 9-Davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından istinaf aşamasında herhangi bir yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,10-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 25/05/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.