Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/242 E. 2023/225 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/242 Esas
KARAR NO: 2023/225 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/829 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİHİ: 23/12/2022
DAVA: Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin)
KARAR TARİHİ: 09/02/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talep dilekçesi ile, müvekkilinin telafisi imkansız zararlara uğramasının önlenmesi için davalı şirketin varlığının korunması ve şirketin zararlandırıcı faaliyetlerinin önüne geçilmesi amacıyla davalı şirket faaliyetlerinin denetlenebilmesi amacıyla dava sonuçlanıncaya kadar davalı şirkete denetim kayyumu atanmasına, dava devam ederken şirket hisselerinin el değiştirmesi halinde müvekkili yönünden mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hali söz konusu olacağından, dava süresince şirket hisselerinin devrinin önlenmesi yönünde teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesine, herhangi hak kaybına mahal vermemek adına, dava konusu hisselerin “davalık” olduğunun İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirilmesine ve ticaret sicil gazetesinde ilan edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 23/12/2022 tarih 2022/829 Esas (Derdest Dava Dosyası) sayılı kararında;HMK.’nın 389. maddesinde; ”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. 6100 Sayılı HMK.’nın 390-(3) maddesinde; “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek” zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır. Talep, davalı şirkete denetim kayyumu atanması talebi ve davalı şirket hisselerin 3.şahıslara devrinin önlenmesi ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemine ilişkindir. İncelenen tüm dosya kapsamına ve talebin içeriğine göre; davacı vekilinin davalı şirkete denetim kayyumu atanması talebine ilişkin ve davalı şirket hisselerin 3.şahıslara devrinin önlenmesi ilişkin ihtiyati tedbir talebine ilişkin talebinin yaklaşık ispat şartı gerçekleşmediği ve talebin yargılamayı gerektirdiği anlaşılmakla, davacı vekilinin talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. “gerekçesi ile, Davacı vekilinin talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, müvekkil … ile dava dışı … arasında 10/10/2007 tarihli hisse devir sözleşmesi imzalanmış olup; müvekkiline … Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi (“… Şirketi”)nin 5.000 adet nama yazılı payının devredildiğini, … nın; devir tarihi itibariyle şirketin %89,5 hissesine sahip olduğunu, bu hissedarlığının yanında şirketin kurulduğu 2002 yılından itibaren de şirketin Yönetim Kurulu Başkanı olduğunu, Ayrıca müvekkilinin de hissedarı olduğu … Şirketi gibi Diyaliz Sektöründe servis hizmeti veren … Teknik Servis Tic. A.Ş.nin ortağı ve yetkilisi konumunda olduğunu, hisse devir sözleşmesinin olduğu dönemde de yine aynı sektörde hizmet veren Halkalı Diyaliz Merkezinin de çalışanı ve hissedarı konumunda olduğunu, yine bu Halkalı Diyaliz Merkezinde … ve müvekkilinin abisi … nun hissedarlığının olduğunu, bunun dışında davalı şirketin tek yetkilisi ve hisseleri devreden … ve müvekkilinin …(… Derneği)nde uzun yıllar birlikte faaliyetlerde bulunmuş olup, davalının şuan bu derneğin Başkanlığını yürüttüğünü, dilekçede belirttikleri başlıca nedenler ve birçok diğer nedenle, hisseleri devreden … ile müvekkilinin birbirlerini de yakınen tanımakta ve birçok alanda ortak faaliyet içinde bulunmakta olduklarını, Devreden … nın da hisseleri pay defterine kaydettiğini defalarca müvekkiline beyan ettiğini, gerek tarafların aynı sektörde hizmet vermesi, gerekse de hisseleri devreden … nın hem şirketin %89,5 hissedarı ve tek yetkilisi olması gerekse de … nın yarattığı konum nedeniyle müvekkilinin de kendisine dürüstlük kuralı ve iyiniyet çerçevesinde inandığını, mahkemece de kabul edileceği üzere, ortada bir Tüzel Kişilik olsa da, Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması Teorisi de göz önüne alınarak … nın … Şirketi’ni tek elden ve doğrudan yöneten kişisi olduğunu ve hatta … Şirketinin sadece kendisi olduğunu söylemenin uygun olduğunu, Ancak müvekkilinin sözleşme ile de devredildiği sabit olan kendi hisselerinin pay defterine kaydedilmediğini öğrendiğini ve bu doğrultuda sözlü olarak kayıt talebine olumsuz yanıt verilmesi nedeniyle, yazılı olarak Beyoğlu … Noterliğinin 01.06.2022 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile müvekkilin hisselerin pay defterine kaydını talep ettiğini, Davalı şirket ise Bakırköy … Noterliği … yevmiye numaralı 08.06.2022 tarihli cevabi ihtarnamesi ile mülga 6762 Sayılı TTKnın 418/1.maddesine atıf yaparak Sebepsiz Olarak Pay Defterine Kaydı reddetme hakkı olduğunu beyan ettiğini, Akabinde davalı şirket tarafından tekrar gönderilen Bakırköy … Noterliği 20.06.2022 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile pay defterine kayıt talebinin sebepsiz olarak reddedildiğini, bir başka ifade ile onay verilmediğini, Davalı şirket tarafından hukuka aykırı olarak yapılan red işlemi nedeniyle açılan pay defterine tescil talepli davada; şirkete kayyım atanmasına ve şirket hisselerinin devrinin önlenmesine yönelik ihtiyati tedbir talep edildiğini, mahkemenin 16.09.2022 tarihli karar ile aşağıdaki ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verdiğinin, bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/2022 E. Ve 2022/1602 K. Sayılı ilamı ile reddedildiğini, ancak istinaf ilamındaa koşulların değişmesi halinde yeniden tedbir talep etme hakkı olduğunun ifade edildiğini, Bu doğrultuda dosyada oluşan yeni gelişmelere ve dosyanın geldiği duruma istinaden taraflarınca tekrar 22.12.2022 tarihli duruşmada tedbir talebinde bulunulduğunu, ancak Yerel Mahkemece bu tedbir taleplerinin 23/12/2022 tarihli ara karar ile reddine karar verildiğini, bu kararın usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini,Davada yaklaşık ispat şartının gerçekleştiğini, dahili davalının hisse devrinin geçerliliğine ilişkin herhangi bir itirazının bulunmadığını, şirketin hisse senedi veya ilmühaber bastırmadığı toplanan ticaret sicil gazetesi delilleri ile sabit olduğundan; taraflar arasındaki çıplak pay devrinin geçerli olduğunu, dahili davalı adına çıkarılan tebligata rağmen bir itirazda bulunulmadığını, Hisseleri devreden kişinin hala şirketin tek yetkilisi ve şirket,n %89,5 hissedarı olduğunu, davalı şirketin pay defterine tescil talebinin kötüniyetli olduğu, gerekçesiz olduğunun ispat edildiğini, Davalı şirketin 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun uyarınca pay defterine tescil talebini sebepsiz red hakkının ortadan kaldırıldığını, 6103 Sayılı yürürlük kanunu 28/7.maddesi uyarınca 01.07.2013 tarihi itibariyle şirket esas sözleşmesi değişmemiş olsa dahi, “gerekçesiz olarak hisse devrini red hakkı” tanıyan şirket esas sözleşme maddelerinin geçersiz hale geleceğinin açıkça düzenlendiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/12044 E. ve 2017/234 K. 12.01.2017 Tarihli, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2018/3863 E. 2019/5475 K. 17.09.2019 Tarihli kararlarının da aynı yönde olduğunu, Dr. Öğr. Üyesi … tarafından yazılan Anonim Ortaklıkta Payın Devri isimli eserin 283.sayfasında da bu durumun açıklandığını, davalı şirketin hisse devrini pay defterine kaydetme ve onay verme konusunda takdir yetkisi hakkında 6102 Sayılı Kanun ile bağlı olduğunu, bu hususta 6103 Sayılı Kanunun 3.maddesi, 6103 Sayılı yürürlük kanunun 2.1.c maddesi, 6103 sayılı yürürlük kanunun 4.maddesinin açıkça ortada olduğunu, bu hususta Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/8505 E. 2018/1909 K. 13.03.2018 Tarihli kararında muhalefet şerhi de bulunduğunu, Mahkemece bir an için 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu yani eski kanunun uygulanmasına karar dahi verilse, yine de davalı şirket pay devrinin pay defterine tescilini reddetme yani onay vermeme hakkının olmadığına karar verilmesinin gerektiğini, keza davalı şirketin tek yetkilisi ve davalı şirket %89,5 hissedarının hisseleri devreden … olduğunu, hisseleri devredenin şirketçe devre verilecek onay hakkında olumlu oy kullanma zorunluluğu bulunduğunu, bu hususta emsal karar da bulunduğunu, dolayısı ile hisseleri devreden dava dışı … yönetim kurulunda devre onay vermeyi reddetme hakkı bulunmadığını, 6762 Sayılı Kanun döneminde dahi şirket ana sözleşmesinde dahi sebepsiz olarak hisse devrini onaylamayı reddetme hakkı tanınsa bile, şirketin haklı neden olmadan onaylamayı reddedemeyeceğini düzenleyen birçok Yargıtay Kararı ve doktrin görüşünün mevcut olduğunu, Açıklanan nedenlerle, mahkemece ister 6102 sayılı kanun hükümleri uygulanacak olsun isterse de 6762 sayılı kanun hükümleri uygulanacak olsun, davalı şirketin pay devrine onay vermeyi reddetmesi yani pay defterine kayıttan imtina etmesini gösterecek herhangi haklı nedeni bulunmadığını, davalı şirket ve pay devrini gerçekleştiren davadışı …. kötüniyetli olduğunu, müvekkilini kandırdığını, hukuk düzeninin kötüniyetli tarafları korumaması gerektiğini, yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiğini, dava konusu paylar yönünden dava sonuçlanıncaya kadar, tensiben ve teminatsız olarak, pay devrini önleyici ihtiyati tedbir kararı verilmesi ve davalı şirketin zararlandırıcı işlemler ile değerinin düşürülmesi ihtimalinin önüne geçilmesi amacıyla davalı şirkete tensiben ve teminatsız olarak denetim kayyumu atanması gerektiğini, Dava konusu olaylar çerçevesinde huzurdaki dava devam ederken, dava konusu şirket paylarının davalı şirket tarafından kötü niyetli bir şekilde üçüncü kişiye veya şirkete devrinin söz konusu olduğunu, davalı şirketin müvekkilini hissedar olarak kabul etmediğini, hisselerin devri halinde ise müvekkilin talep etmekte oldukları hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağını, davalı şirketin haksız ve hukuka aykırı davranışları sebebiyle şirketten mal kaçırmaları veya şirketi kasıtlı olarak borçlandırıcı ve zararlandırıcı işlemler ile şirketin değerini düşürmeye çalışmaları riski ile müvekkilin hakları elde etmesi önemli ölçüde zor veya imkansız hale geleceği gibi, bu sebeple müvekkilin ciddi bir zararı doğacağını, Denetim kayyumluğu konusu ile ilgili olarak Prof. Dr. …’ın “Kayyum Denetimindeki Anonim Şirketin Yönetimi” başlıklı makalesinin 24. sayfasında;”… Mahkemece bir şirkete yönetim ya da denetim kayyumu atanmasının başlıca dört sebebi vardır. İflas ertelenmesi davası açılması, şirket içi menfaat ihtilaflarına ait davalarda şirket varlığının korunması, organ eksikliği sebebiyle canlandırma, ceza hukuku alanında tedbir olarak kayyuma devir …”şeklinde belirtilerek şirkete mahkemece denetim kayyumu atanmasının gerekçesi olarak şirket içi ihtilaflarına ait davalarda şirket varlığının korunmasının yer aldığını; mahkemece şirket değerinin ve hissedarların tam ve net olarak tespit edilmesi noktasında şirket içi menfaat ihtilaflarının da korunması bir başka deyiş ile şirketin diğer ortaklarının kötü niyetli davranışlarının önüne geçilmesinin de mahkemece atanacak denetim kayyumu ile sağlanmasının gerektiğini; Yine Prof. Dr. … makalesinde devamla;”… Bu hükme göre denetim kayyumluğu “yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyumun onayına bağlı” kılınmasıdır. Bu hükümde, atanan denetim kayyumu için mahkeme veya hakimin ayrıca bir görev tanımı yapması gerektiği zikredilmekte değildir. O halde bu kayyuma yönetim kurulunun tüm karar ve işlemlerini denetlemek ve onaylayıp onaylamamak hususunda karar vermek üzere yetki ve görev verilmiştir. Kayyum bu yetkinin gerektirdiği bütün ilişkileri kurmak ve bütün bilgileri edinmek hakkına da sahiptir …”şeklindeki görüşü ile de belirtmiş olduğunu, yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyumun onayına bağlı kılınması gerektiğini, bu durumda karar ve işlemlerin de daha sağlıklı denetleneceğinin ifade edildiğini; gerçekten de davalı şirketin işbu dava süresince şirketi borçlandırıcı ve zararlandırıcı faaliyetlerde bulunması noktasındaki ciddi risk de göz önünde bulundurulduğunda, şirkete denetim kayyumu atanmasının zorunlu olup, şirketin dava süresi boyunca yapacağı iş ve alacağı kararların da kayyum denetimine tabi tutulmasının gerektiğini, İleri sürerek, istinaf başvurularının kabulüne, dahili davalının hisse devrine bir itirazı olmadığı, ilmuhaber devrinin hisse devri için şart olmadığı, davalı şirketin hiçbir hal ve şart altında sebepsiz olarak müvekkile devredilen hisselerin pay defterine tescilini reddetme hakkı olmadığı sabit olduğundan ve müvekkilinin tedbir kararı verilmemesi halinde telafisi mümkün olmayan zararlar ile karşı karşıya kalacağı anlaşıldığından, ilk derece mahkemesinin tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararının kaldırılmasına; tedb,ir taleplerinin teminatsız olarak kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Davacı vekili ; 10/10/2017 tarihli hisse devir sözleşmesi ile; davalı şirketin 5000 adet nama yazılı hissesi ile buna bağlı ilmuhaberleri, davalı şirket ortağı …’ndan devir aldığını, …’nın davalı şirket ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğunu, kendisine davacı hisselerini şirket pay defterine kaydettiğini beyan ettiğini, ancak süreç içerisinde devraldığı hisselerin kendi adına şirket pay defterine kaydedilmediğini öğrendiğini ve kaydın gerçekleştirilmesi için davalı şirkete gönderilen ihtarnamelere, sebep gösterilmeksizin olumsuz cevap verildiğini, davalı şirketin pay defterine kayıt talebini sebepsiz red hakkının bulunmadığını ileri sürerek, davalı şirketin 5000 adet payına sahip olduğunun tespiti ile paylarının şirket pay defterine kaydına karar verilmesini, dava sonuçlanıncaya kadar şirket paylarının üçüncü kişilere devrinin önlenmesine, davalı şirkete denetim kayyımı atanmasına yönelik tedbir kararı verilmesini talep etmiş, mahkemece yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığından bahisle tedbir taleplerinin reddine karar verilmiştir. Davacının dava dilekçesi ekinde; dava dışı … ile davacı arasındaki 10/10/2017 tarihli hisse devir sözleşmesi örneği sunulmuş, sözleşmede dava dışı Hakan’ın davalı şirkette bulunan 44.750 adet namaz yazılı payının 5000 adedini, paya bağlı ilmuhaberler ile birlikte davacıya devrettiğinin, pay bedelinin nakden tahsil edildiğinin yazılı olduğu, sözleşme altında tarafların imzası bulunduğu anlaşılmıştır. Dilekçe ekinde davalı şirkete ait nama yazılı hisse senedi veya ilmuhaberi bulunmamaktadır. Davalı şirket sicil kayıtlarında davacının pay sahibi olarak görünmediği anlaşılmıştır. Davacı vekilinin daha önceki ihtiyati tedbir talebine karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun, Dairemizin 2022/2022 Esas, 2022/1602 Karar Sayılı 03/11/2022 tarihli ilamı ile “6100 Sayılı HMK’nun 389. maddesinde, ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, 1. fıkrasında “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. ” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre şartların mevcut olması durumunda ancak uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. Yine 6100 Sayılı HMK’nun 390/3 maddesine göre, tedbir talep eden, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Buradaki ispatın ölçüsü, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Somut olayda; davacının davalı şirkette, nama yazılı hisse ve bu hisselere bağlı ilmuhaberlerin devir ve teslimi ile pay sahibi olduğu hususunda dosya kapsamına sunulan delillere göre yaklaşık ispat koşulu sağlanmamış olup, davacının iddiasının esası bakımından haklı olup olmadığı yapılacak yargılamada tespit edilebilecektir. Öte yandan davacının koşulların değişmesi halinde mahkemeden yeniden tedbir talep etme hakkı bulunmaktadır. Mahkemece davacının ileri sürdüğü tedbir taleplerinin mevcut delil durumuna göre bu aşamada reddine karar verilmesinde, 6100 Sayılı HMK’nun 389 ve 390/3 fıkralarına aykırı bir yön bulunmadığından davacının istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.” gerekçesi ile esastan reddedildiği anlaşılmıştır. Davacı vekilinin bu kez davalı şirketin ilmhaber basmadığı sicil kayıtlarıyla sabit olduğundan çıplak pay devir sözleşmesinin geçerli olduğu, davalı şirketin pay defterine kayıt talebini sepebsiz reddedemeyeceği, dahili davalı … pay devrine itiraz etmediği ileri sürülerek mahkemeden yeniden ihtiyati tedbir talep ettiği, tedbir talebinin yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği gerekçesi ile reddedildiği anlaşılmıştır. Davacı vekilince dava dışı ve hisse devir sözleşmesinin tarafı olan … dahili davalı olduğu belirtilmiş ise de, davada taraf olmadığı, yalnızca davanın kendisine ihbar olunduğu anlaşılmıştır. Dairemizin 2022/2022 Esas, 2022/1602 Karar Sayılı 03/11/2022 tarihli ilamı akabinde dosyanın delil durumunda herhangi bir değişiklik olmadığı, davacının davalı şirkette pay sahibi olduğu hususunda dosya kapsamına sunulan delillere göre yaklaşık ispat koşulunun sağlanmamış oldığu, davacının iddiasının esası bakımından haklı olup olmadığının yapılacak yargılamada tespit edilebileceği, mahkemece davacının ileri sürdüğü tedbir taleplerinin mevcut delil durumuna göre bu aşamada reddine karar verilmesinde, 6100 Sayılı HMK’nun 389 ve 390/3 fıkralarına aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmış, davacının istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; ilk derece mahkemesi kararı usul ve kanuna uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 492,00.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından hazineye gelir kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/02/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.