Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/2304 E. 2023/2100 K. 28.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/2304 Esas
KARAR NO: 2023/2100 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2023/793 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİHİ: 10/11/2023 (Ara Karar)
TALEP: İHTİYATİ HACİZ
KARAR TARİHİ: 28/12/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: İhtiyati haciz talep eden davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin Eskişehir’deki inşaat projesinde kullanılmak üzere yapı blok duvar temini için davalı şirketten teklif aldığını ve 21.12.2022 tarihli taraflarca mutabık kalınan teklif uyarınca 8 farklı çeşitte toplam tutarı KDV hariç 1.492.032,50 TL olan yapı blok siparişi verdiğini, ilgili sözleşme uyarınca ödeme sipariş anında %35’i peşin, %35’i 30 gün vadeli çek ve %30’u 60 gün vadeli çek ile yapılmış olup sipariş konusu ürünlerin tamamının eksiksiz olarak davalı şirkete ödendiğini, bu doğrultuda stokta bulunan 1.000 adet yapı bloğunun hemen teslimi, geri kalan yapı bloğunun da üretiminin 15.01.2023 tarihinde başlayacağı konusunda mutabık kalındığını,14.04.2023 tarihinde davalı tarafından sözleşme konusu ürünlersonrasında tüm ekran kartlarının bozulduğu ve bu kartların Türkiye’den temininin mümkün olmaması nedeni ile üretimlere 3-4 haftalık bir ara verileceğinin bildirildiğini, ayrıca ilgili yazıda her ne kadar proje için üretilmiş olan 9270 adet … ve 2640 adet … yapı bloğunun teslime hazır olduğu bildirilmiş olsa da davalı şirket tarafından 9270 adet … üründen sadece 4500 adet ve 2640 adet … üründen ise sadece 300 adet teslim edildiğini, geri kalan ürünler ise müvekkili şirketin teslim almaya hazır olmasına rağmen davalı şirket tarafından işbu ürünlerin kendi grup şirketlerine satıldığı ve işbu ürünlerin satış bedeline karşılık müvekkili şirkete aynı tutarda çek verileceğinin sözlü olarak bildirildiğini, ancak davalı şirket tarafından ürünler teslim edilmediği gibi herhangi bir ücret iadesi de yapılmadığını, davalı şirkete dava öncesi tarihlerde ödemenin yapılması defalarca söylenmiş olup davalı şirketin ödeme konusunda müvekkilini sürekli oyaladığını, her defasında anlaşma yoluna gidileceğini belirttiğini ancak sonrasında ise herhangi bir dönüş alınamadığını, müvekkili tarafından henüz takip başlatılmadan önce davalıya gönderilen e-postalar da görüleceği üzere davalının söz konusu borcu bilmekte olduğunu ve sessiz kaldığını, yine davalı şirkete sayısız defa söz konusu durum hatırlatılmasına rağmen davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığı gibi müvekkilini oyalamak suretiyle mal kaçırma kastı içinde olduğu algısının ortaya çıktığını, ihtiyati haciz kararı verilmesi durumunda müvekkilinin dava sonunda haklarına kavuşabileceğini, aksi durumda müvekkilinin alacağını tahsil etmesinin imkânsız hale geleceğini ve davalıdan alacağını tahsil etmesinin mümkün olmayacağını beyanla davalının mal kaçırma kastı içinde olması, malvarlıklarına haciz konulmaması durumunda davalının bu malvarlıklarını elinden çıkarma ihtimalinin kuvvetli olması, davalıya ulaşılamaması ve davalının müvekkilini sürekli oyalaması nedeniyle öncelikle teminatsız olarak, aksi kanaat halinde uygun görülen teminat karşılığında, borca yeter miktarda menkul, gayrimenkul mal ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklar hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 10/11/2023 Ara Karar Tarihli 2023/793 Esas sayılı ara kararında;”Talep, faturaya dayalı ihtiyati haciz talebine ilişkindir.İhtiyati haciz, İİK’nin 257 vd. Maddelerinde yazılmış olup, 257. Md. Uyarınca, ihtiyati haciz vadesi gelmiş bir para borcu için istenebilecektir. Aynı maddeye göre vadesi gelmemiş borçtan dolayı ihtiyati haciz istenebilmesi için borçlunun muayyen yerleşem yerinin olmaması veya borçlunun taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisinin kaçmaya hazırlanması, yahut kaçmış olması veya bu maksatla alacaklarının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunması gereklidir. Aynı yasanın 258.maddesinin ikinci cümlesi gereğince, alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur. Anılan kanun maddeleri, dosya kapsamındaki mevcut bilgi ve belgeler dikkate alındığında; faturaya dayalı alacakta talep edenin muaccel ve kuvvetle muhtemel bir alacağının bulunduğuna mahkememizce kanaat getirilmemiş olup; faturalar ile ilgili alacağın varlığı yargılamayı gerektirdiğinden ve anılan alacak kalemleri ile ilgili olarak İİK.nun 257 ve devamı maddelerinde öngörülen koşullar gerçekleşmediği, davacının iddiasını yaklaşık ispat ile ispat edemediği, borçlunun mal kaçırdığı iddialarının ise soyut olduğu, somut delillere dayanmadığı anlaşılmakla, davalının icra takibindeki borca ve ferilerine itiraz ettiği borcu kabul etmediğinden yargılamayı gerektireceğinden ve yargılama henüz devam ettiğinden faturaya dayalı ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.” gerekçesi ile, ihtiyati haciz talebinin reddine, karar verilmiş ve verilen ara karara karşı ihtiyati haciz talep eden davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati haciz talep eden davacı vekili istinaf dilekçesi ile; davalı şirketin müvekkili şirkete borçu olduğu davalı şirket tarafından da ikrar edilmiş olup mevcut delillerle ortaya konulduğunu, ihtiyati haciz taleplerinde tam bir ispat şartı aranmamakta olup yaklaşık olarak ispatın yeterli olduğunu, huzurdaki davada ise dava dilekçesinde ayrıntılı olarak açıklandığı ve delillerle ortaya konduğu üzere davalı şirketin sözleşme konusu ürünlerin bedelini tamamen tahsil etmiş olmasına rağmen müvekkili şirkete ürünleri kendi kusuru ile teslim etmediğini ve teslim edilmeyen ürünlere ilişkin de ücret iadesi yapmadığını, Yerel mahkeme tarafından faturaya dayalı alacakta muaccel bir alacağın olmadığı tespitlerinin gerçeğe ve hukuka aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin işbu tespitlerinin aksine ortada müvekkili şirket tarafından kesilen bir fatura ve işbu faturaya istinaden alacak iddiası olmadığını, aksine müvekkili şirketin davalı tarafından kesilen tüm fatura bedellerini eksiksiz ödediğini ancak fatura konusu ürünlerin davalı tarafından teslim edilemediğini, işbu hususun dava dilekçesi ekinde sunulan delillerle somut olarak ispatlandığını, davalı şirket tarafından bizzat müvekkili şirkete gönderilen bildirim yazıları ve e-posta yazışmalarında, üretimlere kendilerinden kaynaklanan arızalar sebebi ile ara verileceğinin üretilmeyen ürünlerin bedelinin iade edileceği açık bir şekilde belirtilmiş olup davalı şirketin müvekkili şirkete karşı yükümlülüklerini yerine getirmediği ve borçlu olduğunun davalının kendi beyanları ile dahi somut bir şekilde ispatlandığını, Yerel mahkeme tarafından dosya içeriği incelenmeksizin, alacağın kaynağı bile doğru bir şekilde tespit edilmeksizin matbu bir şekilde gerekçelendirme yapılarak verilen kararın usule ve hukuka aykırı olduğunu; Davalı şirkete dava öncesi tarihlerde ödemenin yapılması defalarca söylenmiş olup davalı şirketin ödeme konusunda müvekkilini sürekli oyaladığını, her defasında anlaşma yoluna gidileceğinin belirtildiğini ancak sonrasında ise herhangi bir dönüş alınamadığını, müvekkili tarafından henüz takip başlatılmadan önce davalıya gönderilen e-postalarda da görüleceği üzere davalının söz konusu borcu bildiğini ve sessiz kaldığını, davalı şirkete sayısız defa söz konusu durum hatırlatılmasına rağmen davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığı gibi müvekkilini oyalamak suretiyle mal kaçırma kastı içinde olduğu algısının ortaya çıktığını, davalı şirket hakkında internette basit bir arama yapıldığında dahi davalı şirketin binlerce çalışanına aylarca maaşlarını ve tazminatlarını ödemediği ortada olup salt bu hususun dahi davalı şirketin alacaklılarına karşı mal kaçırma kastı içerisinde olduğunun bir göstergesi olduğunu, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin usul ve yasaya aykırı ara kararının aksine, davalının müvekkili şirkete borçlu olduğu ve haksız menfaat elde etme amacı ile icra takibine itiraz ettiği dosyada mübrez delillerle sabit olduğundan bahisle Yerel Mahkemece ihtiyati haciz kararı verilmesi gerekirken bu talebin reddi yönünde verilen kararın hukuka aykırı olup kaldırılması gerektiğini beyanla İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2023/793 E. sayılı dosyasında 10.11.2023 tarihli ara karar ile verilen ihtiyati haciz talebinin reddi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, itirazın iptali davasında ihtiyati haciz kararı verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davacının ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İİK’nın 257/1. maddesinde; “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” hükmü, İİK’nın 258/1. maddesinde ise; “Alacaklı, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur.” hükmü yer almaktadır. Somut talep yönünden yapılan değerlendirmede; taraflar arasında sipariş üzerine kurulan alım satım sözleşmesi uyarınca eksik ürün teslim edildiği iddiası ile iadesi talep edilen bedel konusunda uyuşmazlık olduğu ve davacı tarafça iddia edilen alacağın bulunup bulunmadığı, karşı taraftan talepte bulunulabilmesi için gerekli şartların oluşup oluşmadığının ancak yargılama ile belirlenebileceği, yargılamanın bulunduğu aşamaya göre Mahkemece verilen ara karar tarihi itibariyle mübrez delillerin yaklaşık ispat için yeterli olmadığı, dolayısıyla muaccel bir alacağın varlığından söz edilemeyeceği gibi, borçlunun mallarını kaçırmaya, gizlemeye veya kendisinin kaçmaya çalıştığını gösterir nitelikte delil de bulunmadığı dikkate alındığında, ihtiyati haciz koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla, Mahkemece davacının ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmüştür. Açıklanan nedenlerle dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme ara kararının gerekçesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İhtiyati haciz talep eden davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, 7-Dava dosyası dairemize UYAP sistemi üzerinden elektronik dosya olarak gönderildiğinden, ilk derece mahkemesine UYAP sistemi üzerinden iade edilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 28/12/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.