Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/2273 Esas
KARAR NO: 2023/2101 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2023/464 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİHİ: 13/07/2023 (Ara Karar)
DAVA: ALACAK (Ticari Nitelikteki Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
TALEP: İHTİYATİ TEDBİR
KARAR TARİHİ: 28/12/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili … A.Ş.’nin Türkiye’nin en köklü markalarından biri olduğunu, 700’ü aşkın bayiliğinin bulunduğunu, davalı bayi ve müvekkili şirketin sözleşme imzalayarak akaryakıt ve otogaz LPG satış istasyonu üzerinde akaryakıt bayiliği ve işletmecilik hakkı tesis edildiğini, taraflar arasında kurulan ticari ilişki sürecinde müvekkili şirketin davalı şirkete uygun ticari koşullar sağladığını, davalı şirket lehine yatırımlar yapıldığını ve sözleşme süresince kullanmak üzere davalıya ariyet menkuller verildiğini, davalının akaryakıt işletmeciliği yapabilmesi ve bayilik faaliyetlerini sürdürebilmesi için müvekkili şirketin Pompa, Tank Otomasyonu ve TTS Ekipmanları Ve 4 Ada Karamsal Kimlik, Çift Kaset Totem, Market Rafları, LPG, Pano, Hava Su Saati ve diğer ekipmanların davalıya teslim edildiğini, bayilik ilişkisi son bulana dek bayi tarafından ekipmanların sorunsuz şekilde kullanıldığını, sözleşme sona ermesine rağmen davalının ariyetleri iade etmediğini, müvekkilinin Üsküdar … Noterliğinin … yevmiye numaralı ve 17/03/2023 tarihli ihtarnamesi ile malzemelerin 7 gün içinde iade edilmesi için davalıyı ihtar ettiğini, ürünlerin hiçbir şekilde teslim edilmediğini, bunun üzerine 03/04/2022 tarihinde müvekkili şirketçe istasyona söküm için gidildiğini, davalı tarafça ariyetlerin sökümüne izin verilmediği için tutanak tutularak istasyondan ayrılmak durumunda kalındığını, söküm servis bedeli masrafları ve ulaşım masraflarının müvekkili şirket tarafından karşılandığını beyanla ariyet mallarının aynen iadesi, iadesi mümkün olmaması halinde bilirkişi marifetiyle güncel piyasa değeri üzerinden hesaplanacak bedeller doğrultusunda ariyet malların bedelinin davalı şirketten tazmin edilmesi için ihtiyati tedbir talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 13/07/2023 tarih ve 2023/464 Esas sayılı ara kararında;”İhtiyati tedbirin şartlarına ilişkin HMK.nun 389.maddesine göre, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Yine İhtiyati Tedbir talebini düzenleyen HMK.nun 390/3.maddesi gereğince; Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda somut olaya gelince; davacı veekili tarafından dosyaya sunulan belgelerden hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağına ilişkin haklılığını yaklaşık olarak ispat edemediği gibi dava sonucu elde edilebilecek bir hakkın ihtiyati tedbir kararı ile davanın başında elde edilmesi de mümkün olmadığından ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile, davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş ve verilen ara karara karşı ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkili şirket olan … A.Ş. ile davalı … San. Tic. Ltd. Şti. arasında bayilik sözleşmesi ve eki niteliğinde Protokol akdedilerek, davalı şirkete akaryakıt bayiliği hakkı ve işletmeciliği verildiğini, taraflar arasında akdedilen Protokol’ün 5.4 ve 5.5. maddelerinde düzenlenen, davalının akaryakıt işletmeciliği yapabilmesi ve bayilik faaliyetini eksiksiz gerçekleştirebilmesini teminen, müvekkili şirket tarafından Pompa, Tank Otomasyon ve TTS ekipmanları ve 4 ada Kurumsal Kimlik, Çift Kaset Totem, Market rafları, LPG pano, Hava Su Saati ve diğer ekipmanların ariyeten davalı bayiye teslim edildiğini; Taraflar arasında akdedilen Sözleşme ve Protokol hükümleri uyarınca taraflar arasındaki Bayilik Sözleşmesi’nin bayilik ilişkisinin sona ermesi akabinde ariyete konu edilen ekipmanların davalı bayi tarafından müvekkiline iade borcunun da muaccel hale geldiğini, bu nedenle müvekkili şirket tarafından Üsküdar … Noterliği’nin … yevmiye numaralı ve 17.03.2023 tarihli ihtarnamesi ile davalı bayiye ariyet olarak verilen tüm malzemenin eksiksiz ve sağlam olarak 7 gün içerisinde iade ve tesliminin davalı bayiye ihtar edildiğini, söz konusu ariyetlerin mülkiyeti müvekkili şirkete ait olup 7 gün içerisinde tüm işlevleriyle kullanılabilir şekilde müvekkili şirkete teslim edilmesi gerekli iken, hiçbir şekilde teslim edilmemesi bir yana davalı bayi tarafından müvekkili şirket kurumsallarına giydirme yapılarak zarar verildiğini; Bunun üzerine 03.04.2022 tarihinde müvekkili şirketçe görevlendirilen teknik ekip tarafından, ariyet olarak verilen tüm menkullerin bahse konu İstasyon’a sökümü için gidilmiş olup davalı bayi tarafından ariyetlerin sökümüne izin verilmemesi sebebiyle tutanak tutulmak suretiyle istasyondan ayrılmak durumunda kalındığını, müvekkili şirket bakımından söküm servis bedeli masrafları ve ulaşım masrafları yapıldığını, tespit edilebileceği üzere yukarıda bayiye teslim edildiği belirtilen menkullerin maliyetinin oldukça yüksek olduğunu, menkullerin davalı bayi zilyetliğinde bulunmasının müvekkili şirketin her geçen gün telafi edilemez zarara uğramasına sebep olduğunu, 5015 Petrol Piyasası Kanunu ve Petrol Piyasası Lisans Yönetmeliği kapsamında müvekkili şirketin Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan almış olduğu dağıtım lisansına sahip olup davalı ile bayilik ilişkisini bu lisans kapsamındaki faaliyetlerle yürüttüğünü; Yönetmeliğin 4. maddesinin;”Akaryakıt istasyonu: Dağıtıcı veya bunlarla tek elden satış sözleşmesi yapmış bayilerce teknik, kalite ve güvenlik açısından mevzuata uygun olarak kurulup, bir veya farklı alt başlıktan birer akaryakıt dağıtıcısının tescilli markası altında faaliyette bulunan ve esas itibarıyla araçların akaryakıt, madeni yağ, otogaz LPG, temizlik ve ihtiyarî olarak bakım ile kullanıcıların tüplü LPG hariç diğer asgarî ihtiyaçlarını karşılayacak imkânları sunan yerleri,” şeklinde olduğunu, madde uyarınca bayinin müvekkili şirketin kurumsal kimliği ve marka logosu altında satış yapması gerektiğini, aksi halde bu durumun nihai tüketiciyi yanılttığını, davalının, müvekkili ile bayilik ilişkisinin sona ermiş olması sebebiyle ariyetleri teslim etmeyerek müvekkili şirketin logo ve amblemi altında satış yapma ihtimalinin de ayrıca mevzuata aykırı olup tüketiciyi yanıltmaya sebebiyet vereceğini; İhtiyati tedbir için yasada aranan tüm şartlar mevcutken, Yerel mahkemece bu şartlar gözetilmeden tedbir taleplerinin reddedilmesinin yasaya aykırı olduğunu, 6100 sayılı HMK’nın 390. maddesi 3. fıkrasında, ihtiyati tedbir talep eden tarafın, “davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda” olduğu hükmü bulunduğunu, kanunun açık düzenlemesi gereği, kanun koyucunun ihtiyati tedbir talep eden tarafın haklılığının “yaklaşık ispat ölçüsü” ile ispatını aradığını, dosyaya ibraz ettikleri sözleşme ve protokoller ve ekleri ile dava konusu ariyetlerin davalıya teslim edilmesine ve sözleşme sona ermiş olmasına rağmen ariyetlerin taraflarına iade edilmemesi hususu karşısında ihtiyati tedbirin haklılığının açıkça ortada olduğunu; Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre başlangıçta hiçbir kanaatin oluşmadığı durumlarda bile muhtemel zarar görme tehlikesine dayalı olarak ihtiyati tedbire karar verilmesi gerektiği ifade edilmiş olup somut olayda müvekkili şirketin zarara uğradığı ve ileride muhtemel zararların ortaya çıkacağının açık olduğunu, ihtiyati tedbir müessesi ile amaçlananın talepte bulunan taraf yönünden, dava sonuçlanıncaya dek geçecek sürede geçici anlamda bir hukuki koruma sağlanması, gecikmesinde sakınca bulunan haller sebebiyle bir hak kaybı yaşanmaması ve zarara uğramasının önüne geçilmesi olduğunu; Tedbir talebinin reddinin hukuki gerekçelendirmesinin yapılmadığını, tespit edilebileceği üzere, tedbir talebinin reddi kararına karşı hukuka uygun bir gerekçe yazılmadığını, hakimin gerekçesinde bir cümle ile formül ifadeler kullandığını, hukuki dinlenilme hakkı da dahil olmak üzere Anayasa’nın açık emri olan 141. maddeye de aykırı bir karar verdiğini, mahkemelerin tüm kararlarının gerekçeli olması gerektiğinin açık olduğunu, gerekçesiz verilen kararların, mahkeme ve yargıya olan güvenin de sarsılması anlamına geldiğini, verilen red kararının hem olayın esası itibari ile hem usulen eksik, hatalı bir karar olduğunu, somut olayda müvekkili şirkete ait ekipmanların hukuka aykırı şekilde davalı nezdinde olması her geçen gün müvekkili şirketin zararının artmasına neden olduğu gibi yargılama devamı süresince ariyetlerin korunmasına ilişkin bir tedbir alınmamasının başlı başına hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşmasına veya tamamen imkansız hale gelmesine neden olduğunu, EPDK mevzuatı gereği ariyetlerin davalı uhdesinde bulunmasının sakıncaları yanında müvekkili şirkete ait ariyetlerin mahkeme tarafından yargılama süresince koruma tedbirine konu olmamasının artan zararların açıkça ortada olması karşısında hukuka aykırı olacağını; Müvekkili şirketin zararı ortada olup bir ticaret şirket olan müvekkilinin zararının artmasına yönelik bu talebine ihtiyati tedbir bakımından sonuç bağlanmamasının hatalı olduğunu, haklarını teminen uygun şekilde verilecek ihtiyati tedbirin dava sonucu elde edilebilecek bir hakkın elde edilmesini bu kapsamda da hukuka uygun gerekçe içermeyen kararın kaldırılması gerektiğini, Petrol Piyasası sektörel uygulamasında da görüleceği üzere akaryakıt istasyonlarında dağıtım firmalarına ait kurumsal kimlikler ve marka ile amblemlerin bulunduğunu, her dağıtım şirketinin ariyet olarak bu malzemeleri bayilik sözleşmesi süresinde kullanması için ariyet olarak teslim ettiğini, bayilik sözleşmesi sonunda da bayilerin ariyetleri iade yükümlülüğü bulunduğunu; Müvekkili şirketin uğrayacağı maddi ve manevi zararların önlenmesi, mülkiyeti müvekkili şirkete ait ariyete konu malzeme ve ekipmanların davalı bayi istasyonunda yıpranmak suretiyle hızla meydana gelen değer kaybının önlenmesi, tüketicilerin, piyasada müvekkili şirket markası adı altında satılan ürünlere duyduğu güvenin sarsılmaması, davalının müvekkili şirketin malzeme ve ekipmanlarını kullanarak elde ettiği haksız kazancın daha da artmasının önlenmesi ve sabitlenmesi, dava konusu ariyet malzeme ve ekipmanların tedbiren kullanılmasının önlenmesini teminen ariyete konu menkullerin davalıdan alınarak müvekkili şirkete yada müvekkili şirketin muhafazası için göstereceği 3. kişiye teslim edilmesi konusunda öncelikle teminatsız, bunun kabul görmemesi halinde makul bir teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etme gerekliliğinin hasıl olduğunu beyanla HMK’nın 391/3. istinaf incelemesi sonucunda ihtiyati tedbirin reddine dair kararının kaldırılarak ariyete konu menkullerin davalıdan alınarak müvekkili şirkete yada müvekkili şirketin muhafazası için göstereceği 3. kişiye teslim edilmesi konusunda öncelikle teminatsız, bunun kabul görmemesi halinde ise makul bir teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, akaryakıt bayilik sözleşmesi uyarınca bayiye teslim edilen ariyetlerin sözleşmenin sona erdiğinden bahisle iadesi talebi ile açılan davada ariyetlerin tedbiren teslimine ilişkindir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389/1. maddesi; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmünü, 390/3. maddesi; ” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” hükmünü, 392. maddesi; “İhtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. Talep, resmî belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebilir.” hükmünü içermektedir. Somut dosyada; Mahkemece verilen ara karar tarihi itibariyle mevcut delil ve beyanlara göre taraflar arasında akdedilmiş ve sona ermiş olan bayilik sözleşmesi uyarınca davalı tarafa teslim edilen ve mülkiyeti davacıya ait olan ariyetler konusunda uyuşmazlık bulunduğu, uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiği, ihtiyati tedbir kararı verilmemesi halinde hakkın elde edilmesinin zorlaşacağı veya imkansız hale geleceği, yahut bir zarar doğacağı konusunda kanaat uyandıracak delil bulunmadığı, kaldı ki yapılacak yargılama neticesinde ulaşılmak istenen sonucun ihtiyati tedbir kararı ile sağlanmasının mümkün olmadığı, bu minvalde Mahkemece davacı tarafın şartları oluşmayan ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İhtiyati tedbir talep eden davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 28/12/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.