Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/2148 E. 2023/2061 K. 21.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/2148 Esas
KARAR NO: 2023/2061 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2023/548 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİHİ: 21/08/2023 (Ara Karar)
TALEP: İHTİYATİ HACİZ
KARAR TARİHİ: 21/12/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:İhtiyati haciz talep eden davacılar vekili dava dilekçesi ile; davalının … Şirketler grubunun genel müdürü ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, şirketlerin bazı hisselerinin görevde bulunduğu sürede kendisine motivasyon amacıyla hisse opsiyonu adı altında bila bedel devredildiğini, davalının bu hisseleri aldığı gibi bilabedel iade etmeye yanaşmaması üzerine müvekkilleri ile davalı arasında 11/03/2015 tarihli Hisse Devir Sözleşmesinin akdedildiğini, bu süreçte bağımsız yönetim kurulu üyesi …’in de hisselerin satış değerinin belirlenmesi bakımından görevlendirildiğini, anılan şahsın davalının şirkete getirdiği arkadaşı olduğunu, …’in işbirlikçisi olarak kendi şirketi olan …’ya bir takım haksız menfaatler temin ettiğinin tespit edildiğini, davalı ve ekibinin gerçekleştirdiği usulsüz işlemler bilinmediğinden Hisse Devir Sözleşmesindeki iki aşamalı bir ifa süreci öngörülerek davalıya birinci aşamada 4.873.450 USD ve ikinci aşamada 1.626.550 USD ödeme yapılmasının kararlaştırıldığını, sonrasında davalı işbirlikçisinin şirketi ciddi zarara uğrattığının anlaşılması üzerine ise ikinci ödemenin yapılmadığını, davalının hisse bedelinin ödenmesi için İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1207 Esas sayılı dosyası ile dava açtığını, anılan dava dosyasında yapılan yargılama neticesinde müvekkilleri lehine karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, müvekkillerince davalıya ödenen 4.873.450 USD nin ödemenin yapıldığı tarihten itibaren hesaplanacak faizi ile birlikte müvekkillerine iade edilmesi gerektiğini beyanla öncelikle İİK 257. maddesi uyarınca davalının İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, … Mahallesi, …Mevkii, … Parsel de bulunan 1.318,60 m2 yüzölçümlü bahçeli kargir evine ve… plaka sayılı 2008 model … Marka aracına ilişkin olarak teminatsız şekilde ihtiyati haciz kararı verilmesini talep dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 21/08/2023 Ara Karar Tarihli ve 2023/548 Esas sayılı ara kararında; “İhtiyati haczi düzenleyen İİK’nın 257. maddesinde; rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı tarafından, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz malları ile alacakları ve diğer haklarının ihtiyaten haczettirebileceği, vadesi gelmemiş borçtan dolayı ise borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa ve borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa ihtiyati haciz kararı verilebileceği düzenlenmiştir. İİK’nın 258. maddesinde ise “İhtiyati hacze 50 nci maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir. Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yasal düzenleme gereğince ihtiyati haciz talep eden, İİK’nın 257/1. maddesi kapsamında bir para borcunun alacaklısı olduğunu, borcun rehinle temin edilmediğini ve borcun vadesinin gelmiş olduğunu yaklaşık olarak mahkemeye kanaat getirecek tarzda ispat etmek durumundadır. Mahkememizin 2015/1207 Esas sayılı dosyasında, dosyamız davalısı …, davacılarının … ile … olduğu, işbu dosyanın davacılarından … Yatırımları A.Ş.’nin söz konusu dosyanın tarafı olmadığı görülmüştür. İş bu dosyanın davacılarının davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise hangi miktarda alacaklı oldukları yargılamayı gerektirmesi sebebiyle, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için İİK 257. ve devamı maddelerinde düzenlenen şartların oluşmadığı ve mevcut delil durumu itibari ile yaklaşık ispat koşulları oluşmadığı anlaşıldığından davacıların ihtiyati haciz isteminin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesi ile ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı ihtiyati haciz talep eden davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati haciz talep eden davacılar vekili istinaf dilekçesi ile; davalı … aleyhine müvekkilleri tarafından sorumluluk davası açılmasının ve kovuşturma sürecinin başlamasının ardından, davalı tarafın hâlihazırda mülkiyetinde bulunan bir adet ev ve arabası dışındaki diğer malvarlığı değerlerini üçüncü kişilere satarak elden çıkarıldığını, davalının işbu eylemlerinin mal kaçırma ve müvekkillerinin zararlarını tahsil etmesini engelleme amacı taşıdığını, davalının hâlihazırda malvarlığında bulunan ev ve arabasını da satması halinde bu durumun müvekkillerinin zararını tahsil edebilmesinin önünde bir engel oluşturacağının açık olduğunu, öte yandan mübrez deliller ile ve özellikle aynı sözleşmeyi konu alan ve kesin delil niteliğindeki kesinleşmiş mahkeme kararı ile, huzurdaki davaya konu talebin haklılığının yaklaşık ispatın çok üstünde bir ispat ölçüsü ile ispat edilmiş durumda olduğunu, dolayısıyla ihtiyati haciz kararı verilmesi için gerekli şartlar oluştuğu halde Yerel mahkeme tarafından işbu talebin herhangi haklı bir gerekçe olmaksızın reddedildiğini; Eksik ve hatalı incelemeye dayanan Yerel mahkeme ara kararının kaldırılmasının hukuken zorunlu olduğunu, Yerel Mahkemenin, davalı taraf mülkiyetindeki ev ve arabaya 2004 Sayılı İcra İflas Kanunu’nun (“İİK”) 257. maddesi uyarınca ihtiyati haciz konulması talebinin gerekçesini; “Davacıların davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise hangi miktarda alacaklı olduğunun yargılamayı gerektirmesi sebebiyle, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için İİK 257 ve devamı maddelerinde düzenlenen şartların oluşmadığı, mevcut delil durumu itibariyle yaklaşık ispat koşulları oluşmadığı” şeklinde açıklayarak talebin reddine karar verdiğini, Yerel mahkemece verilen bu kararın hukuki bir dayanağı olmadığı ğibi, ihtiyati haciz talebinin reddine dair kararın aslında somut bir gerekçe içermediğinin ve dosyada mevcut delilleri değerlendirmeden tesis edildiğinin açıkça görüldüğünü; Bilindiği üzere İİK’da ihtiyati haciz prosedürünün düzenlendiğini, ihtiyati haciz koşullarının oluşması için aranan şartların sayıldığını, İİK’nın İhtiyati Haciz Şartları başlıklı 257. maddesinde borçlunun mal kaçırma riskinin bulunması halinde ihtiyati haciz kararı verilebileceğinin düzenlendiğini, bu noktada davalı …’in 2015’ten bugüne yani sorumluluk davalarının açıldığı günden bugüne kadar olan dönemde bir evi ve arabası dışındaki tüm malvarlığı değerlerini üçüncü kişilere satmasının, huzurdaki davanın açılmasından sonra da halihazırdaki evini ve arabasını da elden çıkarma riski olduğunun en büyük delili olduğunu, davalı …’in mal kaçırma riski olduğunun ortada olduğunu, sözleşmenin imzalandığı ve müvekkilleri tarafından kısmen ifa edildiği 2015 yılından bugüne kadar olan dönemde davalının … grup şirketlerinde gerçekleştirdiği usulsüzlükler sebebiyle aleyhine çok sayıda sorumluluk davası ikame edilmiş olup, ciddi tutarlarda zararların talep edildiği bu davaların hala derdest olduğunu, davalı, bu davaların varlığı sebebiyle elindeki tüm malvarlığı değerlerini üçüncü kişilere devretmiş olup, müvekkillerinin anılan davalardan elde edeceği tazminat tutarlarını tahsil etmesinin önüne geçmek istediğini, bu sebeple davalının mevcut malvarlığı değerleri üzerinde ihtiyati haciz kararı verilmesinin taraflarınca talep edildiğini, davalının daha önce elden çıkardığı taşınmazların tapu kayıtları Yerel mahkemece ilgili Tapu Müdürlüklerinden celp edilseydi bu taşınmazların üçüncü kişilere devredildiği tarihlerin görülebileceğini ve davalı aleyhine devam eden tazminat davalarındaki yaşanan gelişmelerin davalının malvarlıklarını elden çıkarmasında etkili olduğunun görülebileceğini ancak Yerel mahkemenin hiçbir delili incelemeden ve irdelemeden talebin reddine karar verdiğini; Öte yandan her ne kadar Yerel Mahkemece yaklaşık ispat koşullarının oluşmadığı şeklinde bir tespit yapılmışsa da, işbu tespitin fahiş derecede hatalı olduğunu, doktrinde yaklaşık ispatın; “hakikate yakın gösterme/inanılır kılma” şeklinde ifade edildiğini,(Ahmet Başözen, Güncel Yargıtay Kararları Işığında İhtiyati Tedbirlerde “Yaklaşık İspat” ve “İhtimal” Kavramı, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 16, Özel Sayı 2014, s. 656 (Basım Yılı: 2015) Prof. Dr. Hakan PEKCANITEZ’e Armağan), Yargıtay’ın, İİK’nın 258. maddesinin 1. fıkrası ile pozitif düzenlemeye kavuşturulan madde metnini hemen hemen tüm kararlarında tekraren belirttiğini, ihtiyati haciz talep eden tarafın, “alacağı ve haciz sebepleri yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesinin yeterli” olduğunu kararlarında vurguladığını; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 27.03.2018 tarihli 2018/413 Esas 2018/340 Karar sayılı kararında ihtiyati haciz talebinin kabul edildiğini, dava dilekçesinde davanın esası yönünden haklılıklarını detaylıca izah etmelerine ve davalının müvekkillerinin zararlarını tahsil etmesine engel olmak amacıyla malları üzerinde tasarrufta bulunduğu yaklaşık ispatın çok üzerinde bir ispat ölçüsü ile ispat edilmesine rağmen ihtiyati haciz talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, huzurdaki davanın konusunun, müvekkiller ile davalı arasında akdedilmiş olan 11.03.2015 tarihli Hisse Devir Sözleşmesi uyarınca kısmen ödenen devir bedellerinin, anılan sözleşmeden dönülmesi sebebiyle iadesi talebi olduğunu, anılan talebin dayanağının, aynı sözleşme uyarınca 2015 yılında ödenmeyen bir kısım hisse devir bedelinin ödenmesi talebi ile davalı … tarafından müvekkilleri … ve … aleyhine ikame edilen İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1207 E. sayılı dosyasındaki yargılama neticesinde verilen ve Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleşen “…’in hisse devir bedellerinin ödenmesi talebinin reddine” ilişkin karar olduğunu, huzurdaki davanın davalısının İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1207 E. sayılı dosyası ile ileri sürdüğü “Sözleşme’den doğan hisse devir bedelinin ödenmeyen kısmının ödenmesi talebinin” reddedildiğini, anılan kararın istinaf ve Yargıtay aşamaları neticesinde müvekkilleri lehine kesinleştiğini, bu halde, mezkur kesin delile dayanılarak aynı sözleşme uyarınca müvekkilleri tarafından davalıya kısmen ödenen bedellerin iadesi için de huzurdaki davanın ikame edildiğini; Huzurdaki davanın konusu olan sözleşme ile Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen dosyanın konusu aynı sözleşme olup, huzurdaki davada yaklaşık ispat ölçüsünün hatta bunun çok üzerinde bir ispat ölçüsünün sağlandığının sabit olduğunu bu noktada Yerel mahkemenin gerekçesinde yer alan “davacılardan … Yatırımları A.Ş.’nin kesinleşen davanın tarafı olmadığı” yönündeki tespitinin de hukuken hiçbir anlam ifade etmediğini, davacı …’nin sahip olduğu hisselere ilişkin koşulların mezkur Hisse Devir Sözleşmesi’nin birinci aşamasını oluşturduğunu ve anılan davacı tarafından söz konusu hisselerin bedelinin davalıya 2015 yılında ödendiğini, kesinleşen davaya konu hisselerin aynı Hisse Devir Sözleşmesi’nin ikinci aşaması çerçevesinde kararlaştırılan ve bedeli ödenmeyen hisseler olduğunu, kesinleşen davada sözleşmeden dönme sebebiyle bakiye hisse devir bedelinin ödenmemesine karar verildiğinden, mezkur dönme sebebiyle aynı sözleşme uyarınca ödenen bedellerin de iadesi gerektiği yaklaşık ispatın çok üzerinde bir ispat ölçüsünü ifade ettiğini, Yerel mahkemenin davaların taraflarının farklı olduğu yönündeki gerekçesinin hukuken hiçbir anlam taşımadığını, bu gerekçenin, mezkur kararın eksik ve yüzeysel/deliller irdelenmeden ve incelenmeden verildiğini teyit eder nitelikte olduğunu; Dava dilekçesinde de izah ettikleri üzere 11.03.2015 tarihinde Hisse Devir Sözleşmesi’nin imzalanmasının ardından, 13.03.2015 tarihinde, Sözleşme’nin birinci aşaması gereği; … A.Ş.’deki … hisselerinin yarısı için müvekkili … adına 886.725 USD; … A.Ş.’deki .. hisselerinin yarısı için müvekkili … adına 886.725 USD; … A.Ş.’deki B hisseleri için müvekkili … A.Ş. tarafından 95.620 USD; … A.Ş.’deki C hisseleri için müvekkili … A.Ş. tarafından 3.000.000 USD; …’daki D hisseleri için müvekkili .. A.Ş. tarafından 4.380 USD olmak üzere toplam 4.873.450 USD devir bedelinin, davalı …’e ödendiğini, anılan ödemelere ilişkin belgelerin dava dilekçesinin 21 nolu ekinde mübrez olduğunu, sözleşme incelendiğinde görüleceği üzere bu aşamanın sözleşmenin birinci aşaması olduğunu, sözleşmenin ikinci aşaması gereği ise, … Yatırımları A.Ş.’deki A2 hisselerinin bedelinin ödeneceğini, birinci aşamanın ifasından sonra, şirket kayıtlarında yapılan incelemelerde davalı ve işbirlikçilerinin … grubunu adeta bir çiftlik gibi kullandıklarını, şirket menfaatleri yerine kendisinin veya üçüncü kişilerin menfaatlerini dikkate alarak hareket ettiğini, kendisine görevi gereği duyulan güveni kötüye kullanarak yetkisini suistimal ettiğini ve şirketi çok ciddi boyutlarda zarara uğrattığının tespit edildiğini, şirketin gerçek finansal durumunun, yönetime sunulduğundan çok daha kötü olduğu tespit edilmiş olup, davalının işbirlikçisi …’in kötü niyetli yönlendirmesi ile Hisse Devir Sözleşmesi’ne konu edilen hisse değerlerinin şirketin gerçek durumu ile ilgisi olmadığının farkına varıldığını, bu hususta davalı ve işbirlikçileri aleyhine açılan sorumluluk davalarından alınan bilirkişi raporları, bağımsız denetim şirketlerinden alınan iki adet hile denetim raporu ve davalının ve işbirlikçilerinin nitelikli dolandırıcılık suçundan yargılandığı İstanbul 17.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2019/218 E. sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporlarının dava dilekçesinde detaylıca izah edildiğini ve dava dilekçesinin ekinde sunulduğunu, tekrardan kaçınmak maksadıyla, davalının usulsuz ve hileli işlemleri hususunda dava dilekçesine atıf yapmakla yetindiklerini, devamla anılan usulsüzlüklerin tespit edilmesinin ardından sözleşmenin ikinci aşamasında ödenmesi öngörülen söz konusu hisse bedellerinin müvekkilleri tarafından ödenmediğini, bunun üzerine davalının İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1207 E. no.lu dosyası tahtında alacak davası açtığını, anılan davanın detaylarının dava dilekçesinde izah edilmiş olup özetle aşağıdaki gibi olduğunu; İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne ve hisse devir bedellerinin …’e ödenmesine karar verildiğini, mezkur kararın dava dilekçesinin 23 nolu ekinde mübrez olduğunu, taraflarınca yapılan istinaf başvurusu üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi tarafından 2018/476 E. sayılı dosyasında verilen 27.02.2019 tarihli 2019/279 K. sayılı karar ile; müvekkillerinin istinaf başvurusunun kabul edildiğini ve esastan inceleme neticesinde …’in davasının reddine karar verildiğini, ardından … tarafından yapılan temyiz başvurusu üzerine, temyiz incelemesini yapan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2021/4685 E. sayılı dosyasında verdiği 08.04.2022 tarihli 2022/2964 K. sayılı karar ile …’in temyiz başvurusunun reddine ve istinaf mahkemesi kararının onanmasına karar verildiğini; Anılan dava dosyası Yerel mahkemece celp edilmeden ihtiyati haciz talebinin reddedildiğini, mezkur dosya incelendiğinde görüleceği üzere Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen mezkur karar ile davalı … ve işbirlikçileri tarafından … şirketlerinin gerçek finansal durumunun yönetim kurulundan kasıtlı olarak gizlendiği, finansal tabloların manipüle edilerek yönetime sunulduğu, grubun gerçek zararının davalı tarafından yönetime sunulan zarardan çok fazla olduğu, bu nedenle dava konusu Hisse Devir Sözleşmesi ile devredilen hisselerin gerçek değerinin Sözleşme’de kararlaştırılan değerden çok düşük olduğu, sözleşmenin birinci aşamasında devralınan paylara değerinin çok üzerinde bedel ödendiği, bu durumun sözleşmede mutabık kalınan ara dönem içinde tespit edildiğini ve bu nedenle müvekkillerinin sözleşmeden dönmekte haklı olduğunun kesin olarak hükme bağlandığını, bu itibarla sözleşmeden haklı nedenle dönülmesi sebebiyle sözleşme ile kararlaştırılan 1.626.550 USD’nin ödenmemesi gerektiği yönündeki kesin mahkeme kararının, sözleşme gereği birinci aşamada ödenen 4.873.450 USD’nin yani bu davanın konusu olan bedelin de müvekkillerine iadesi için kesin delil niteliği taşıdığının açık olduğunu, bir diğer deyişle anılan kesin mahkeme kararı, her ne kadar sözleşmenin ikinci aşamasında müvekkilleri tarafından devralınacak olan … A.Ş.’nin … hisselerine ilişkin olarak tesis edilmiş ise de, müvekkilleri ile davalı … arasında yapılan bir adet Hisse Devir Sözleşmesi bulunduğundan bahisle 11.03.2015 tarihli bu sözleşmeden dönüldüğünün kesinleşmiş mahkeme kararı ile teyit ve tevsik edildiğini, bu nitelikte bir sözleşmenin dönme ile ortadan kalktığı kabul edildiğinde, daha önce bu sözleşmeye dayalı olarak gerçekleştirilen ifaların da hukukî sebebi ortadan kalktığını ve tarafların (varsa) birbirlerinden aldıkları şeyleri iade borcu altına girdiğini, bu hukukî durumun bir gereği olarak müvekkilleri tarafından sözleşmenin birinci aşamasında karşılığı ödenen hisse bedellerinin müvekkillerine iadesi talep edilmiş olduğundan bahisle, mezkur kesin hüküm/kesin delil karşısında talebin yaklaşık ispat ölçüsünde/hatta yaklaşık ispatın çok üzerinde bir ölçüde ortaya konulduğunun ispat edildiğinin gün gibi ortada olduğunu, hiçbir delili incelemeden yaklaşık ispatın mevcut olmadığı gerekçesiyle ihtiyati haciz talebini reddeden yerel mahkemenin açıkça hukuka aykırı bir karar tesis ettiğini, mezkur kararın bozularak ortadan kaldırılmasını ve ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesinin zorunluluk arz ettiğini; Davalı aleyhine müvekkilleri tarafından sorumluluk davalarının ve ceza davasının ikame edilmesinin ardından davalının, malvarlığını azaltmak ve müvekkillerin bahse konu davalarda tespit edilen zararları tahsil etmesinin önüne geçmek amacıyla maliki olduğu taşınmazlar üzerinde tasarrufta bulunarak üçüncü kişilere satışlarını gerçekleştirdiğini, davalının; … Yatırımları A.Ş. (“… A.Ş.”) nezdinde sebep olduğu zararların tazmini için İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/729 E. sayılı dosyası ile, … Dış Ticaret A.Ş. (“… A.Ş.”) nezdinde sebep olduğu zararların tazmini için Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/635 E. sayılı dosyası ile sorumluluk davası ikame edildiğini, davalı aleyhine ikame edilen işbu dosyalar davalının mülkiyetindeki taşınmazların satışını gerçekleştirdiği dönemde devam etmekte olup halen derdest olduğunu, öte yandan ceza davası ikame edilmeden önce soruşturma aşamasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınan yeminli mali müşavir bilirkişi raporu da 2019 yılında alınmış olup, davalının bu raporun ve sorumluluk davalarındaki diğer raporların ardından alelacele söz konusu taşınmazları elden çıkarmasının başkaca anlamı bulunmadığını, mezkur taşınmazların satış tarihinin taraflar arasında yargılamanın sürdüğü ve davalının şirketlerdeki zararlardan sorumlu olduğun ilişkin bilirkişi raporlarının tanzim edildiği tarihlere tekabül ettiğini, davalı tarafça gerçekleştirilen işbu şüpheli tasarruflar dikkate alındığında davalının halihazırda malvarlığı arasında bulunan menkul ve gayrimenkullerin de satış, devir vb. hukuki işlemler aracılığıyla malvarlığından çıkarılma tehlikesi bulunduğunu gösterdiğini, bu nedenlerle, dava dilekçesindeki talepleri gibi; davalı mülkiyetinde bulunan “İstanbul ili, Sarıyer ilçesi, … Mahallesi, … Mevkii … Parsel’de bulunan 1.318,60 m² yüzölçümlü bahçeli kargir evin tapu siciline” ve “… plakalı 2008 model … marka aracın trafik sicil kaydına” İİK’nın 257. maddesi uyarınca ihtiyati haczin şartları oluştuğundan bahisle ihtiyati haciz konulması gerektiğini; Yerel mahkemece ihtiyati haciz talebinin reddine yönelik tesis edilen kararın, eksik inceleme neticesinde tesis edildiğini, taraflarınca dava dilekçesinde belirtilen taşınmazlara ilişkin tapu kayıtlarının mahkemece ilgili tapu müdürlüklerinden istenmişse de henüz tapu kayıtları incelenmeksizin davanın ikame edilmesinden sonraki 4. günde ihtiyati haciz talebinin reddine karar verildiğini, öte yandan mezkur kararın verildiği tarihte dava dilekçesinin eklerinin daha dosyaya ibraz edilmediğini, bu durumun mahkemece yeterli ve gerekli inceleme yapılmaksızın hüküm tesis edildiğini gözler önüne serdiğini, bu nedenle istinaf başvurusunun kabulü ile ihtiyati haciz talebinin reddi yönünde verilen kararın kaldırılmasının zorunluluk arz ettiğini; Davalı aleyhine müvekkilleri tarafından ikame edilen sorumluluk ve ceza davasının ardından davalının, elindeki taşınmazları üçüncü kişilere satmak suretiyle elinden çıkardığını, işbu satış işlemlerine konu taşınmazların bilgilerinin Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen dosyanın vekalet ücretinin tahsili amacıyla başlatılan icra dosyasındaki malvarlığı sorgusunda tespit edildiğini, işbu taşınmazların; İstanbul ili, Arnavutköy İlçesi, … Mahallesi, … Mevkii, … Parsel Bağımsız Bölüm No:… adresindeki … tipi iki katlı mesken; Muğla ili, Bodrum İlçesi, … Mahallesi, … Mevkii, … Ada … Parsel Bağımsız Bölüm No:… adresinde bulunan dubleks mesken olarak tespit edildiğini, Yerel Mahkemece düzenlenen 21.08.2023 tarihli tensip tutanağı ile tapu kayıtlarının celbine karar verildiğini, işbu ara kararlar doğrultusunda ilgili kurumlara müzekkere yazıldığını ancak Yerel Mahkemece işbu müzekkerelerin cevabı dahi beklenmeksizin talebin reddine karar verildiğini, bu denli kısa bir süre içerisinde ve müzekkere cevapları beklenmeden ihtiyati haciz talebinin şatlarının oluşmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmesinin haksız olduğunu, Yerel Mahkemece dava dilekçesinde belirttikleri hususların görmezden gelinerek eksik inceleme yapıldığını; Yerel Mahkemece yazılan müzekkereler neticesinde davalının daha önce malvarlığında bulunan ancak sonradan elden çıkardığı Arnavutköy’de bulunan iki katlı meskene ilişkin Arnavutköy Tapu Müdürlüğünden 28.08.2023 tarihinde müzekkereye cevap gelmiş olup işbu müzekkere cevabında; taşınmazın 24.07.2020 tarihinde dava dışı …’ün mülkiyetinde geçtiği ve halihazırda malikinin dava dışı … olduğu bilgisinin yer aldığını, taşınmazın dava dışı …’e davalı tarafından satıldığını, anılan dönemin sorumluluk davalarında bilirkişi raporlarının dosyalara ibraz edildiği döneme tekabül ettiğini, işbu hususun ispatı için Arnavutköy Tapu Müdürlüğü’ne yeniden müzekkere yazılarak taşınmazın dava dışı …’e kim tarafından devredildiğinin tespit edilmesi gerekirken Yerel Mahkemece müzekkere cevabının beklenmediğini ancak bahse konu taşınmazın, müvekkiller tarafından davalı aleyhine ikame edilen sorumluluk davaları devam etmekte iken ve işbu dosyalar kapsamında tanzim edilen bilirkişi raporlarının dosyaya ibrazından sonraki bir tarih olan 24.07.2020 tarihinde elden çıkarılmasının şüpheli bir işlem olduğunu; Dava dilekçesinin UYAP sistemi üzerinden ibraz edildiğini ve UYAP üzerinden dava ikame edilmiş olup, dava dilekçesinin eklerinin hacim itibariyle çok büyük olduğundan bahisle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ndaki delil sunma sürelerine uygun olarak sonradan fiziken Yerel mahkemeye ibraz edildiğini, ancak ihtiyati haciz talebinin alelacele reddedildiği 21.08.2023 tarihinde dava dilekçesinin ekleri ve delillerinin henüz mahkemeye ibraz edilmediğini, dolayısıyla Yerel mahkemenin hangi delilleri inceleyerek ispat ölçüsünün yaklaşık ispata ulaşmadığı kanaatine vardığının anlaşılamadığını, Yerel mahkemenin genel geçer ibarelerle yazdığı gerekçeli kararı, deliller incelenmeksizin ihtiyati haciz talebinin reddedildiğini gözler önüne serer nitelikte olduğunu; Bu hususta İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 19.07.2017 tarihli ve 2017/879 E. 2017/820 T. K. sayılı emsal kararının bulunduğunu, anılan emsal kararda da görüldüğü üzere, dosya ve tapu kayıtlarının incelenmesi ile İİK’nın 257. maddesi şartlarının oluştuğunun tespit edilebileceğinin hükme bağlandığını, yine işbu kararda, davacının olası bir alacak hakkının olduğunun tespit edilmesi durumunda alacağına kavuşmasının önünde ciddi bir zorluğu bulunduğunun yaklaşık ispat çerçevesinde tespit edilmesi halinde ihtiyati haciz kararı verilebileceğinin açıkça ifade edildiğini, huzurdaki davanın dava değeri göz önünde bulundurulduğunda, yargılama neticesinde müvekkilleri lehine bir karar tesis edilmesi halinde davalının çoktan malvarlığını elinden çıkarmış olması durumunda müvekkilinin alacağına kavuşmasının miktar itibariyle de oldukça zorlaşacağını, geçmişten bu yana taraflar arasındaki davalar devam ederken davalının mallarını elinden çıkardığının da taraflarınca dava dilekçesinde izah edildiğini ve bu hususun ispatı için ilgili kurumlara Yerel Mahkemece müzekkere yazıldığını, Yerel Mahkemenin ihtiyati hacze yönelik kararın verilmesinden önce tapu kayıtlarının celbini dahi beklemediğini, dosyada delillerin dahi fiziken yer almadığı bir tarihte alelacele talebin reddine karar verdiğini; Yerel Mahkemenin, bir geçici hukuki koruma statüsü olan ihtiyati hacze ilişkin karar verirken, gerekli tüm incelemeleri yapmasının, tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati haczin amacını gözetmesinin gerekli ve zorunlu olduğunu, bununla birlikte istinaf başvurusuna konu ara kararın, Yerel mahkeme tarafından dava konusu somut olay göz önünde bulundurularak hukuki dayanakları gösterilerek gerekçelendirilmediğinin de açık olduğunu, Yerel mahkemenin, ihtiyati haciz talebinin sadece şartları oluşmadığı ve dava konusu alacağın yargılamaya tabi olduğunu ifade ederek reddettiğini, bu şartların neler olduğunu ve somut olayda karşılıklarının neler olduğu hususlarında boşluk bıraktığını, Dairemiz tarafından yapılacak olan istinaf incelemesi neticesinde Yerel mahkeme kararının kaldırılmasının adaletin tesisinin gereği olduğunu beyanla Yerel mahkemece verilen ihtiyati haciz talebinin reddine dair kararının kaldırılmasına, İİK’nın 257. maddesi uyarınca davalının İstanbul ili, Sarıyer ilçesi, … Mahallesi, … Mevkii, … Parselde bulunan 1.318,60 m² yüzölçümlü bahçeli kargir evine ve … plakalı 2008 model … marka aracına ilişkin olarak teminatsız şekilde ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, hisse devir sözleşmesinden dönüldüğünden bahisle sözleşme uyarınca ödenen bedelin istirdadı istemi ile açılan davada ihtiyati haciz kararı verilmesine ilişkindir.Mahkemece talebin reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. İİK’nın 257/1. maddesi uyarınca; rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklar ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.İİK’nın 258. maddesi uyarınca; ihtiyati haciz talep eden alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur. Burada aranan ölçü yaklaşık ispat ölçüdür. Somut olayda; dosya kapsamından taraflar arasındaki hisse devir sözleşmesine davacı şirket dışında üç ayrı şirketin hisselerinin de konu edildiği ve hisse devri ile ödemenin iki aşamalı olarak belirlendiği, davacı tarafın istinaf dilekçesinde yaklaşık ispatı sağladığını iddia ettiği aynı Mahkemenin 2015/1207 Esas sayılı dosyasının uyap üzerinden talep edilerek incelenmesi ile; taraflar arasındaki hisse devir sözleşmesinin ilk kısmı uyarınca dava dışı … Şirketi ile … Şirketi’nin hisselerinin davalı tarafından davacılara devredildiği ve bedellerinin ödendiği, ikinci aşamada hisseleri devredilecek olanın bu dosyasının davacısı şirket olduğu, bu dosyanın davalısı tarafından 2015/1207 Esas sayılı dava dosyasının açıldığı ve ödenmeyen hisse bedellerinin tahsilinin talep edildiği, Mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararı Dairemizce yapılan istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak bu kez davanın reddine karar verildiği, kararın gerekçesinde davalı tarafça ( bu dosyanın davacısı) sözleşmenin feshedilmiş olması sebebiyle davalıların, ikinci aşamada devredilecek hisselerin devrini almaya ve bedelini ödemeye zorlanamayacaklarının açıklandığı, verilen kararın Yargıtay incelemesinden geçerek onandığı, buna göre Mahkemenin 2015/1207 Esas sayılı dosyasında verilen kararın, bu davanın konusunu oluşturan ve hisse devir sözleşmesinin ilk aşaması uyarınca davacılara devredilerek bedelleri davalıya ödenen şirket hisseleri ile ilgili olmadığı, Mahkemece verilen ara karar tarihi itibariyle taraflar arasındaki hisse devir sözleşmesinin feshi nedeniyle daha önce yapılan hisse devirlerinin de geçersiz olduğu ve bu nedenle ödenen bedelin iadesinin gerektiği, buna göre de davacıların talep ettikleri alacağın varlığı ve muacceliyeti, davalı tarafın mal kaçırma girişimi içerisinde olduğu konusunda kanaat uyandıracak, yaklaşık ispatı sağlar delil bulunmadığı, talebin yargılamayı gerektirdiği ve bu aşamada İİK’nın 257. maddesinde düzenlenen ihtiyati haciz şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla Mahkemece ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmüştür. Açıklanan nedenlerle dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme ara kararının gerekçesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İhtiyati haciz talep eden davacıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacılar tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacılardan alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcı istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-12/09/2023 tarihinde Sayman Mutemedi Makbuzu ile istinaf eden davacılar tarafından fazlaca yatırılan 1.476,00 TL (738,00 TL x 2) istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 539,7‬0 TL (269,85 TL x 2) istinaf karar harcının talep halinde davacılara iadesine,5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, 8-Dava dosyası dairemize UYAP sistemi üzerinden elektronik dosya olarak gönderildiğinden, ilk derece mahkemesine UYAP sistemi üzerinden iade edilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/12/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.