Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO 2023/2111
KARAR NO: 2023/1950
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/08/2023 ( Ara Karar Tarihi )
DOSYA NUMARASI : 2023/605 Esas (Derdest Dava Dosyası)
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/12/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dairemize elektronik olarak UYAP sistemi üzerinden gönderilen dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 2005 yılında kurulan ve üç yüzden (300) fazla çalışanı olan …, kurulduğu tarihten itibaren AL (yapay zekâ) destekli mobil ağ planlama, yönetim ve optimizasyon gibi alanlarda özellikle telekomünikasyon alanında faaliyet gösteren şirketlere çözümler sağlayan bir şirket olma hedefiyle yola çıktığını, …, yapay zeka odaklı ve otomatikleştirilmiş şebeke yönetimi çözümlerinin dünya çapında lider tedarikçisi olduğunu, Şirket 2011-2013 yılları arasında büyüme evresindeyken, giderleri gelirlerinin üzerinde gerçekleşmiş, ve FAVÖK (Faiz Amortisman Vergi Öncesi Kar) net zarar olarak raporlandığını, aynı dönemde şirketin operasyonlarından sağladığı nakit akışı büyümesini desteklemek için yapması gereken yatırımların altında kaldığını, finansman öncesi nakit akışının eksi gerçekleştiğini, bu dönemde şirket finansmanını banka borçlanması yoluyla sağlamak zorunda kaldığını ve 2013 yılı sonunda şirketin eldeki nakit düşüldükten sonra kalan net borç tutarı 2.552.166 TRY’ye ulaştığını, bu miktarda borçlu bir durumda olan şirketin eş zamanlı olarak büyümesinin sürdürülebilirliği olmadığından, müflis duruma düşme riski yönetim tarafından ortaya konduğunu ve şirketin Genel Kurulu toplantıya çağırdığını, 2016 yılında taraflar arası davada sunulan bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan raporda 2013 yılı sonu şirketin kısa vadeli borcunun 3.871.232 TRY olduğunu, özkaynaklarının ise 846.035 ‘TRY indiği tespit edildiğini, basiretli ticaretin gerektirdiği sermaye artırımı kararı alındığını, şirketin kısa vadeli borçları ve finansman ihtiyacı dikkate alınarak sermaye 4.400.000 TRY arttırıldığını, şirketin finansman darboğazına girdiği bu dönemde … ‘te rüçhan hakkını kullanmadığını, bu dönemde şirkete ait kodları, çalışanları ve şirketin müşteri ilişkilerini hukuk dışı şekilde kendi çıkarları için kullanma yoluna gittiğini, şirketin üretmiş olduğu ürünlerin kalitesi ile kısa zamanda ulusal ve uluslararası alanda ismini duyurur hale geldiğini, yedi (7) senelik bu süre zarfının akabinde, 2012 yılında, şirket’e ait kaynak kodlarına erişimi olan ve şirket’te yazılımsal alanda kritik pozisyonlarda görev alan çalışanların herhangi bir geçerli dayanak göstermeksizin şirket’ten ayrılmasıyla birlikte bugün huzurdaki davayı doğuran sürecin başladığını, davalının şirket’e zarar vermek amacıyla yeni bir şirket kurmayı amaçladığını, bu amacına şirker’in çalışanlarını dahil etmeyi hedeflediğini, şirket hakkında asılsız iddialar ve yalanlar üreterek şirket’ten istifa ettirmeye çalıştığı …’nun ifadelerinden de açıkça anlaşıldığını, bozmayı, bu sayede Şirket’in çalışanları aracılığıyla menfaat elde etmeyi amaçladığını, davalı tarafın haksız rekabete vücut veren tüm eylemleri gerçekleştirdiğini, davalının müvekkilinin eski çalışanlarıyla beraber bilgisayar kaynak kodlarının gizlice kopyaladığını, bu kodlar üzerinde çok küçük değişiklikler yapılması suretiyle oluşturulan programları üçüncü kişilere haricen pazarlamaya çalıştığını, yasa dışı faaliyetlerin sürdürülmesi için İstanbul Maltepe’de tüm gerekli donanımın kurulduğu bir ofis kiraladığını ve bu işyerini herkesten gizleyerek resmi işyeri açılışı yapmaksızın müvekkili şirket aleyhine haksız eylemlere giriştiği için 6102 Sayılı Kanun’da yine bir haksız rekabet türü olan başkasına ait iş ürünlerinden haksız yararlandığını, müvekkilinin zararına sebebiyet verdiğini ve hala da devam ettiğini beyan ederek davalının şirket’teki hisseleri, hisselere ilaveten … Mahallesi, … Caddesi No: … Çekmeköy/İstanbul adresinde sahip olduğunu düşündükleri evi ve tapu siciline … ili, … ilçesi, … köyü, … pafta no, … parsel no ile tescilli taşınmazı dahil tüm taşınmazları, yine sahip olduğunu düşündükleri … plakalı arabası dahil sahip olduğu araçları, … Bankası, … Bankası, … dahil olmak üzere tüm bankalardaki banka hesaplarındaki mevduatları üzerine ihtiyati haciz konulmasına, davalının şirket’teki hisselerinin devrine ilişkin ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 29/08/2023 tarih ve 2023/605 Esas sayılı Ara Kararı ile; ” HMK 389/1 maddesine göre mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle bir hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacak ya da tamamen imkansız hale gelecek ise veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK 390/2 maddesi göre de talep edenin haklarının derhal korunmasında zorunluluk bulunan hallerde hakim karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebilir. İhtiyati tedbir kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca tarafların dava konusu ile ilgili olarak hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte geniş veya sınırlı hukuki korumadır. İhtiyati tedbir talebinin kabul edilebilmesi için “Yaklaşık ispat” yeterlidir yani çekişmeli vakanın gerçeğe yakın bir derecede kanıtlanması esastır. Mahkeme mevcut delillere göre tedbir isteyenin hakkını muhtemel görmeli ve tedbir verilmesini icap ettiren sebeplerinde varit görülmesine gerekir. İhtiyati haciz müessesesi İİK nun 257-268. maddelerinde düzenlenmiştir. İİK 257. maddesi; “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı ihtiyati haciz isteyebileceği gibi borçlunun belirli yerleşim yeri yoksa veya borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa da alacaklı vadesi gelmemiş borçtan dolayı ihtiyati haciz isteyebilir.” hükmü ile ihtiyati haciz talep edebilmek için rehinle temin edilmemiş bir alacağın mevcut olması ve bu alacağın istenebilir olması gerekmektedir. Somut uyuşmazlık, yapılan genel açıklamalar ve bahse konu yasa maddeleri ile bir bütün halinde değerlendirildiğinde; davacı vekilinin dava dilekçesi ve ekinde sunduğu belgeler üzerinde yapılan değerlendirmede ;davacı tarafça ibraz edilen belgelerin yaklaşık ispat koşulunu sağlamadığı,esas uyuşmazlığı çözecek nitelikte ihtiyati tedbir kararı kararı verilemeyeceği gibi ileri sürülen vakaların ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir talebinin yargılamayı gerektirdiği, anlaşılmakla şartları oluşmayan ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin ayrı ayrı reddine dair … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davacı vekilinin İhtiyati tedbir ve İhtiyati haciz taleplerinin reddine; … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme huzurunda görülmekte olan ve müvekkili … Anonim Şirketi (“…” veya “Şirket”) tarafından ikame edilen davada … (“Davalı”) tarafından … çalışanları, halihazırda çeşitli projeleri birlikte yürüttüğü iş ortakları ve hizmet sunmakta olduğu müşterileri aleyhine başlatılmış olan kötü niyetli arabuluculuk süreçlerinin haksız rekabet fiili teşkil ettiğinin tespiti ile Davalının ihtiyati tedbir yolu ile meydana gelmekte olan haksız eylemlerinin men’i, Davalının Şirket’teki hisseleri ve mahkemece tespit edilecek malvarlıkları üzerine ihtiyati haciz konulması ile Şirket’in doğmuş ve doğacak maddi ve manevi zararlarının tespiti ile Davalı tarafça söz konusu zararların tazmin edilmesinin talep edildiğini, İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2023/605 Esas sayılı dosyası kapsamında verilen 29.08.2023 tarihli ara kararı ile; ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddine karar verildiğini, işbu ara kararın istinaf yargılaması neticesinde kaldırılarak taleplerinin kabulü yönünde hüküm tesis edilmesini talep ettiklerini, İhtiyati tedbire yönelik taleplerinin hukuka uygun olup işbu taleplerinin mahkemece gerekçesiz ve hukuka aykırı bir şekilde reddedildiğini, ihtiyati tedbir kararı verilmesine yönelik şartlar oluştuğundan, yerel mahkeme kararının kaldırılarak ihtiyati tedbire karar verilmesi gerektiğini, İhtiyati tedbirin, davanın açılması ile hüküm arasında geçen zaman içinde davadan elde edilebilecek sonucu korumak amacıyla geçici hukuki koruma sağlayan müessese olduğunu, 6100 sayılı HMK’nın (“6100 Sayılı Kanun”) 389. maddesine göre ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacak olması veya imkânsız hale gelmesi ya da gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinin varlığı gerektiğini, dolayısıyla geçici hukuki korumanın, davalının kötü niyetli hareketlerini önlemek, dava sonucunu güvence altına almak ve hak arama özgürlüğünün gerekliliklerini yerine getirilebilmesi için başvurulan hukuki ve zorunlu çare, dava neticesinde oluşacak olan asıl kesin hukuki korumanın güvencesi olduğunu, Ayrıca 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“6102 Sayılı Kanun”) 61. Maddesinin “İhtiyati Tedbirler” kenar başlığını taşımakta olduğunu, hükmün ilk fıkrasının, “Dava açma hakkını haiz bulunan kimsenin talebi üzerine mahkeme, mevcut durumun olduğu gibi korunmasına, 56. maddenin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde öngörüldüğü gibi haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabetin önlenmesine ve yanlış veya yanıltıcı beyanların düzeltilmesine ve diğer tedbirlere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ihtiyati tedbir hakkındaki hükümlerine göre karar verebilir.” şeklinde olduğunu, maddeden anlaşıldığı üzere kanun koyucunun haksız rekabet teşkil eden bir eylem sebebiyle zarar gören veya zarar tehlikesine maruz kalan bir kişinin ihtiyati tedbir talebinde bulunabileceğini ifade etmekte ve talep edilebilecek ihtiyati tedbir türlerine ilişkin de bir belirleme yapmakta olduğunu, 6102 sayılı Kanun m. 61’de hüküm bulunmayan hallerde ise 6100 Sayılı Kanun m. 389 vd. hükümlerinin uygulanacağının yine maddeden anlaşılmakta olduğunu, Davalı tarafça … çalışanları ve halihazırda çeşitli projeleri birlikte gerçekleştirdiği iş ortakları ve hizmet sunmakta olduğu müşterileri aleyhine hukuka aykırı ve haksız rekabet teşkil edecek şekilde başlatılan arabuluculuk süreçleri sebebiyle müvekkilin zararının ortaya çıktığını, halihazırda mevcut bu duruma herhangi bir müdahale yapılmadığı takdirde ortaya çıkan zararın daha da artacağını ve geri dönüşü mümkün olmayacak bir hal alacağını, bu sebeple 6102 Sayılı Kanun’un 61. maddesi uyarınca …’ün itibarının korunması için ihtiyati tedbir yoluyla davalının haksız eylemlerinin men’ine ve haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesine ve ayrıca Davalı’nın … ’te bulunan hisselerinin satışının önlenmesine öncelikle teminatsız olarak, ancak aksi kanaatte ise cüzi bir teminat karşılığında karar verilmesini talep ettiklerini, İhtiyati hacze yönelik taleplerinin hukuka uygun olup işbu taleplerinin mahkemece gerekçesiz ve hukuka aykırı bir şekilde reddedildiğini, ihtiyati haciz kararı verilmesine yönelik şartlar oluştuğundan yerel mahkeme kararının kaldırılarak ihtiyati haciz taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, İhtiyati haciz koşullarını düzenleyen 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (“2004 sayılı Kanun”) 257. maddesi ile vadesi gelmiş ve rehinle temin edilmemiş bir para borcunun alacaklısının borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır, taşınmaz malları ve alacakları ile diğer haklarının ihtiyaten haczettirebileceği hususunun düzenlenmiş olduğunu, buna göre kural olarak vadesi gelmiş, rehinle teminat altına alınmamış olan bir para alacağı mevcut olması gerektiğini ve bu alacağın mevcudiyetine dair ve ihtiyati haczin yapılmasını haklı gösterecek deliller bulunması gerektiğini, aynı Kanun’un 258. maddesi gereğince ise alacaklının, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek delilleri göstermek mecburiyetinde olduğunu, bir başka deyişle ihtiyati haciz kararı verilmesi için mutlak ispat şartlarının oluşmasına gerek bulunmayıp, yaklaşık ispat ölçülerinde ispatın yeterli olacağını, Nitekim yerleşik Yargıtay içtihatlarının da bu doğrultuda olduğunu: “(…) Mahkemece, ihtiyati haciz kararı verilmesinde mutlak ispat şartlarının oluşmasına gerek bulunmadığı, yaklaşık ispat ölçülerinde ispatın yeterli olduğu, asli müdahilin davasını şirket müdürünün sorumluluğu (TTK 336 delaletiyle TTK 556’ya) esasına dayandırdığı, haksız fiilden doğan borçların haksız fiilin işlendiği ülke hukukuna bağlı olduğu, haksız fiilin işlendiği yer ile zararın meydana geldiği yerin farklı ülkelerde olması halinde zararın meydana geldiği ülke hukukunun uygulanacağı, ihtiyati haciz kararına itiraz nedenleri arasında zamanaşımı itirazının bulunmadığı, ceza yargılamasında ileri sürülen taleplerin eldeki davada ileri sürülen dava sebep ve taleplerine tam olarak denk düşmediği, eldeki davada kara para ile mücadelenin dışında şirket yöneticisi hakkındaki sorumluluk kurallarına ve haksız fiil kurallarına dayanılmakta olduğu, kesin hüküm olduğu ileri sürülen hakem kararının dava dışı … Şirketi ile ilgili bulunduğu, … 48’nci maddesinde belirtilen teminat şartı yerine getirilmiş olduğu gerekçesiyle ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına dair talebin reddine karar verilmiştir. Kararı, ihtiyati haciz kararına itiraz eden … vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ihtiyati haciz kararına itiraz eden … vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir” (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi26/02/2014 tarih, 2013/16354 E. 2014/3605 K.). “İhtiyati haciz isteyen vekili, müvekkilinin borçlunun hamili olduğu kredi kartı harcamalarından doğan alacağı bulunduğunu belirterek ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, muacceliyet koşullarının oluşmadığı, talebin yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle ihtiyati haciz isteminin reddine karar verilmiş, hüküm ihtiyati haciz isteyen vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, ihtiyati haciz isteyen vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2- Talep, kredi kartı üyelik sözleşmesine dayalı ihtiyati haciz istemine ilişkindir. İİK’nun 257/1. maddesi uyarınca rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş para alacağı için ihtiyati haciz istenebilir. Bu nedenle ihtiyati haciz talebi yerindedir. İhtiyati haciz isteyen banka alacağı, hesabın kat edilmesiyle muaccel hale gelmiştir. İhtiyati haciz kararı icra takip işlemi olmayıp, yapılacak icra takibinden veya açılacak davadan önce uygulanan ihtiyati tedbir benzeri ancak daha etkili bir tedbir işlemi olup, verilen ihtiyati haciz kararı ile kesin bir alacak tutarı hüküm altına alınmış olamaz. Mahkemece ihtiyati haciz şartlarının oluştuğunun kabulü ile hesap kat ihtarnamesinde belirtilen 74.842,71 TL alacak için ihtiyati haciz kararı verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçelerle talebin reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle ihtiyati haciz isteyen vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 24/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi”(Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 24.3.2016 tarih 2016/143 E. 2016/5321 K.). Dolayısıyla 2004 Sayılı Kanun’un 258. maddesine göre, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin alacağın varlığına ve miktarı hakkında kanaat edinmiş olmasının yeterli olduğunu, mahkemenin alacağın varlığına kanaat getirmesinden anlaşılması gerekenin, alacağın usul kurallarına göre kesin bir şekilde ispat edilmesi olmadığını, bu hükme göre alacaklının, alacağının varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesinin aranmadığını, bu konuda mahkemeye kanaat verecek delilleri göstermesinin yeterli kabul edilmekte olduğunu, Davalının haksız ve hukuki mesnetten yoksun şekilde başlattığı arabuluculuk süreçleri, bu süreç ve bu süreçte sarf edilen kötü niyetli beyanlar nedeniyle dava dilekçeleri ekinde yerel mahkemeye sunmuş oldukları e-posta yazışmalarından da tevsik edileceği üzere müvekkilinin zararına sebebiyet verdiğini ve hala da vermekte olduğunu, bu nedenle davalının haksız rekabet teşkil eden fiilleri sonucu şirketin uğradığı zararların tazminini talep etmekle birlikte dava sonuçlanıncaya kadar zararların tazmin edilememe ihtimaline karşın davalının …’te bulunan şirket hisseleri üzerine ihtiyati haciz konulmasını talep ettiklerini beyanla; Açıklanan nedenlerle, her türlü yasal hakları saklı kalmak kaydıyla; – Yerel Mahkeme tarafından tesis edilen 29.08.2023 tarihli ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddine ilişkin kararın kaldırılarak ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep; davalının davacı şirkete karşı gerçekleştirdiği iddia edilen dava dilekçesinde belirtilen eylemlerin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti, haksız rekabet teşkil edilen eylemlerin men’i, maddi ve manevi zararın tazmini talepli davada ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararı verilmesi talebine ilişkindir. Mahkemece davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin ve ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İİK’nın 257/1. maddesi uyarınca; rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.İİK’nın 258. maddesi uyarınca; ihtiyati haciz talep eden alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur. Burada aranan ölçü yaklaşık ispat ölçüdür. TTK’nın 61/1 maddesine uyarınca; Dava açma hakkını haiz bulunan kimsenin talebi üzerine mahkeme, mevcut durumun olduğu gibi korunmasına, 56 ncı maddenin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde öngörüldüğü gibi haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabetin önlenmesine ve yanlış veya yanıltıcı beyanların düzeltilmesine ve diğer tedbirlere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ihtiyati tedbir hakkındaki hükümlerine göre karar verebilir. HMK’nın 389/1 maddesi uyarınca; Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Yine aynı Kanunun 390/3 maddesine göre tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Somut talepte; davacı vekili, davalının dava dilekçesinde belirttiği eylemlerinin davacı şirkete karşı haksız rekabet teşkil ettiğini, davalının haksız rekabet eylemleri sebebiyle davacı şirketin maddi ve manevi zarara uğradığını, bu sebeple haksız rekabetin tespiti, meni, maddi ve manevi zararın tazminine karar verilmesini, ayrıca davalının şirket’teki hisseleri, hisselere ilaveten … Mahallesi, … Caddesi No: … Çekmeköy/İstanbul adresinde sahip olduğunu düşündükleri evi ve tapu siciline … ili, … ilçesi, … köyü, … pafta no, … parsel no ile tescilli taşınmazı dahil tüm taşınmazları, yine sahip olduğunu düşündükleri … plakalı arabası dahil sahip olduğu araçları, … Bankası, … Bankası, … dahil olmak üzere tüm bankalardaki banka hesaplarındaki mevduatları üzerine ihtiyati haciz konulmasına, davalının şirketteki hisselerinin devrine ilişkin ve haksız rekabetin önlenmesine ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Ancak davacı vekili tarafından dava dilekçesinde davalının gerçekleştirdiği iddia edilen eylemlerin davalı tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği, eylemlerin haksız rekabet teşkil edip etmediği, davacının maddi ve manevi zarara uğrayıp uğramadığı, uğraması halinde zarar miktarı hususlarında dava dilekçesi ekinde sunulan belge ve bilgilere, mevcut delil durumuna ve yargılamanın bulunduğu aşamaya göre yaklaşık düzeyde ispat koşulunun gerçekleşmediği ve ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararı verilmesi şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca davalının şirkette bulunan hisseleri dava konusu olmayıp, hisselerin devrinin önlenmesi yönünde de ihtiyati tedbir kararı verilmesi mümkün değildir. Mahkemece bu gerekçeler ile davacı vekilinin ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebinin reddine karar verilmesi isabetli olup, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden, davacının ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebinin reddine ilişkin ara karara yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı bulunması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Dava dosyası dairemize UYAP sistemi üzerinden elektronik dosya olarak gönderildiğinden, ilk derece mahkemesine UYAP sistemi üzerinden iade edilmesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 07/12/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.