Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/2105 Esas
KARAR NO: 2023/1894 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2023/388 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİHİ: 23/10/2023 (Ara Karar Tarihi)
DAVA: Genel Kurul Karar İptali (Anonim Şirket)
KARAR TARİHİ: 30/11/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, muris … 15/04/2001 tarihinde vefat etmiş olup ekte sunulu mirasçılık belgesinden anlaşılacağı üzere geriye mirasçı olarak … , …, … ve … isimli çocuklarının yasal mirasçı olarak kaldıkları, davalı bankanın veraset ilamına rağmen mirasçılara kendi hisseleri oranında genel kurulda temsil olanağı vermemiş olması nedeniyle, muris … tarafından açılan davada, Kocaeli 1 Sulh Hukuk Mahkemesinin 2022/562 Esas -2022/1612 K. Sayılı kararıyla Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve Mali Hukuk Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. …’ın, Muris …’ın terekesine temsilci olarak atandığını ve bu sayede genel kurulda … Hisselerinin temsil edilme olanağı bulunabildiğini, murisin davalı … Bankası A.Ş.’nin hissedarı olduğunu, davalı bankanın BDDK izni ile yeniden faaliyete başlayacağının ve 30/03/2022 tarihinde ilişkin Olağan Genel Kurul Toplantısı icra edileceğinin 14/03/2022 tarihinde mirasçılara tebliğ edildiğini, davalı … Bankası A.Ş. ve …, … ve … isimli mirasçılara … tarafından Kocaeli … Noterliğinin 24/03/2022 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi keşide edilerek … Bankası A.Ş.’nin 30/03/2022 tarihinde icra edilecek 2021 yılı faaliyet dönemine ilişkin Olağan Genel Kurul Toplantısı tarihine kadar mirasçı şerikler arasında sulhen ya da yargısal yolla miras ortaklığını temsilen bir temsilci atanmasının mümkün olmaması nedeniyle, muristen miras olarak kalan tahvil hisseleri ve diğer hakları takip edebilmek ve miras ortaklığının hak kaybının engellenmesi zımnında 30/03/2022 tarihli olağan genel kurul toplantısına mirasçı olarak …’ın katılım sağlayacağının, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 702/4 maddesi uyarıca “Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır.” hükmü çerçevesinde ve diğer mirasçılarla … arasında tereke üzerinde yönetim ve tasarruf işlemleri açısından oybirliği sağlanamadığı da gerekçe gösterilerek bildirildiğini, davalı banka tarafından Kocaeli …. Noterliğinin 24/03/2022 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesine cevaben gönderilen 28/03/2022 tarih ve … sayılı cevabi yazıda Türk Ticaret Kanununun 432. Maddesi ve Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul Ve Esasları İle Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmeliğin 18/6 maddesi gereğince bir pay birden çok kişinin ortak mülkiyetinde ise, bunların ancak kendi içlerinden veya dışarıdan seçecekleri bir temsilci vasıtasıyla genel kurula katılıp oy kullanabilecekleri ve banka esas sözleşmesinin 10. maddesi gereğince “hisse senedinin birden ziyade sahipleri varsa şirkete karşı olan haklarını ancak müşterek bir mümessil vasıtasıyla kullanabilirler” hükmü gereğince …’ın talebini kabul etmediğini, tüm mirasçıların 30/03/2022 tarihinde icra edilecek .. Bankası A.Ş. Olağan Genel Kurul Toplantısında temsil edilebilmesi muristen miras olarak kalan tahvil hisseleri ve diğer hakları takip edebilmek ve miras ortaklığının hak kaybının engellenmesi zımnında 30/03/2022 tarihli olağan genel kurul toplantısına katılım sağlanabilmesi, murisin terekesinin henüz taksim edilmemiş olması mirasçılar arasında iştirak halinde mülkiyet söz konusu olduğu, davalı … Bankası A.Ş. nezdinde bulunan hakların takibi için mirasçıların bilgi ve becerileri terekenin sağlıklı bir şekilde idare edilmesi açısından yeterli bulunmaması sebepleriyle tereke temsilcisi olarak Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Anabilim Dalı Başkanı ve Öğretim Üyesi Doç Dr. …’ın tereke temsilcisi olarak atanmasına ilişkin … tarafından Kocaeli 1 Sulh Hukuk Mahkemesinin 2022/562 Esas sayılı dosyasında açılan davada mahkeme tarafından 30/03/2022 tarihli tensip ara kararıyla tedbiren davalının 30/03/2022 tarihinde gerçekleştireceği Olağan Genel Kurul Toplantısında …’ın terekesini temsil etmek üzere …’ın yetkilendirilmesine karar verildiğini, mahkemenin vermiş olduğu bu karar uyarınca tereke temsilcisinin davalının 30/03/2022 tarihinde gerçekleştirdiği Olağan Genel Kurul Toplantısına …’ın terekesini temsil etmek üzere katılım sağladığını, toplantıda tereke temsilcisinin toplantı gündem maddelerinin görüşülmesine geçilmeden evvel hazirun cetvelinde yer alan şirket ortaklık yapısının şirketin ortaklık yapısını yansıtmadığı, terekenin payının hazirun cetvelinde gösterilenden fazla olduğu, 18 adet hissenin müteveffanın ölümünden evvel basılmadığı ve teslim edilmediği, varislerin itiraz ve taleplerine rağmen gerçek ortaklık yapısının şirket ortaklık pay defterine ve hazirun cetveline işlenmediği, yönetim kurulunun da ortaklık pay defterinin düzenlenmesi konusunda görevini ihmal ettiği sebepleriyle yapmış olduğu itirazın davalı şirket tarafından dikkate alınmadan toplantıya devam edildiğini, dava konusu 30.03.2021 tarihli hazirun cetvelinde yer alan ortaklık yapısının şirketin gerçek ortaklık yapısını yansıtmadığını, emredici hukuk kurallarına aykırı düzenlenen 30/03/2022 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısının kanuna, esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olması ve ayrıca pay sahibi mirasçıların, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı mahiyette olduğunu ve yok hükmünde olduğunun (Butlanının) tespiti için dava açma gereği hasıl olduğunu, tereke hissedarlarına davalı banka tarafından gönderilen 08/03/2022 tarih ve 136966 sayılı genel kurul davetiyesinin davalı banka yönetim kurulunca düzenlenmediğinin görüldüğünü, Türk Ticaret Kanunun 410. Maddesine göre genel kurula çağrı yetkisinin yönetim kuruluna ait olduğunu, bu sebeple , olağan genel kurul davetiyesinin hukuka aykırı olduğunu, davalı bankanın tereke varislerine verdiği 18/06/2002 tarih ve 112944 sayılı yazıda görüleceği üzere “Sermayenin 50 Trilyon TL’na arttırımında hissedarımız (…) adına bedelli ve bedelsiz toplam 72.222 TL’lık , 120 Trilyon TL’na arttırımında da 108.000 TL’lık bedelli hisse senedi isabet etmiş olup tamamı ortaklık pay defterine kaydedilmiştir. Bu arttırımlara ilişkin hisse senedi / ilmühaber henüz basılmamıştır.” denildiğini, tereke mirasçılarının davalı bankanın butlanı talep edilen genel kurul toplantısından önce gerçekleştirilen genel kurul toplantılarının hiç birisine, davalının ancak hisse senetlerini ibraz ederek hak kullanımı sağlayabilecekleri gerekçesine bağlı tutması sebebiyle katılamadıklarını, davalı tarafın halen basılmamış hisse senet/ ilmühaberlerini doğal olarak hak sahibi mirasçılara teslim etmemişken, hak kullanımı ortadan kaldırıcı, ölçüsüz ve kanuna aykırı tutumu nedeniyle tereke mirasçılarının genel kurullara katılma, hesap sorma, rüçhan haklarını kullanma çerçevesinde ortaklık ve mülkiyet haklarının sınırlandırmış olduğunu, ayrıca ortaklık pay defterine kayıtlı hisse sahiplerinin genel kurullara katılma haklarını kullanırken bu hisselerin ibrazının zorunlu tutulmasının, ibraz edilmemesi halinde katılım hakkının engellenmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, bu gerekçelerle genel kurul hazirun cetveli hukuka aykırı olup hatalı hazirun cetveline bağlı olarak yapılan genel kurul toplantısının da emredici hukuk kurallarına aykırı olduğunu, ortaklık pay defterinin tutulması ve hazirun cetvelinin hazırlanması yönetim kurulunun yetkisinde olmasına rağmen yönetim kurulunca karar verilmek yerine şirket tarafından taleplerin reddedilmesinin de yönetim kurulunun görevini ihmal ettiğini gösterdiğini, müteveffanın ölümünden önce müteveffa toplantılara çağrılmayarak müteveffanın ölümünden sonra yasal mirasçılar toplantıya kabul edilmeyerek veya eksik temsile sebebiyet verilerek şirketin nakdi sermaye artışlarında tereke hisselerinin rüçhan haklarını kullanmasının engellendiğini ve tereke hisselerinin toplam sermaye içerisindeki payının haksız şekilde ve mülkiyet hakkını haleldar edecek düzeyde azalmasına sebebiyet verildiğini, bu nedenle ihlal edilen rüçhan haklarının tespit ve ihya edilmesi gerektiğini, defterde görülen ortaklık yapısı hatalı olup, düzeltilmesi gerektiğini, davalının 30/03/2022 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların tamamının, yönetim kurulunun sorumluluğu ve hazirun cetveline itirazları çerçevesinde yok hükmünde olup butlan kararı verilmesi gerektiğini ileri sürerek, TTK ‘nın m. 447/a bentleri gereğince batıl olan ve iptali gereken genel kurul kararlarının iptalini, iptal ve butlan davasının açıldığının usulüne uygun olarak ilan edilmesini ve şirketin internet sayfasına konulmasını dava konusu kararın yürütülmesinin TTK m.449 gereğince geri bırakılmasına karar verilmesini TTK m.450 gereğince kararın bir suretinin ticaret siciline tescil edilmesini ve ilan edilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 23/10/2023 (Ara Karar Tarihi) tarih 2023/388 Esas (Derdest Dava Dosyası) sayılı kararında;”İhtiyati tedbirin şartları 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 389/1 maddesinde genel olarak düzenlenmiştir. TTK’nun 449. maddesinde ise “Genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir. ” şeklindeki düzenleme ile genel kurul kararlarına yönelik açılan davalara ilişkin özel bir tedbir düzenlemesi öngörülmüştür. Bununla beraber TTK’nun 449. maddesi hükmü, tedbirlere ilişlin genel hüküm olması itibariyle HMK’nın 389 ve devamı maddeleri ile birlikte değerlendirilmelidir. Hukuk Muhakemesi Kanununun 389/1 maddesi hükmüne göre mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya geçikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. İhtiyati tedbirde asıl olan, ihtiyati tedbire esas bir hakkın varlığı ve bir ihtiyati tedbir sebebinin bulunmasıdır. HMK’nun 390/3 maddesine göre tedbir talebi eden taraf, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Burada sözü edilen ispatın ölçüsü ise, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir.Yaklaşık ispat kuralının uygulanmasında iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğruluğunun kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir. Bu nedenle ihtiyati tedbire karar verilirken haksız olma ihtamali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alınır. Geçici hukuki koruma kararlarından olan ihtiyati tedbir kararı verirken asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar verilmemelidir.Bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını gözetilmesi gerekli ve zorunludur. Kanun koyucu, ihtiyati tedbir hakkında karar verecek olan Hakime geniş bir taktir alanı bırakmış ise de, Hakim her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemeli ve hangi yasal sebebe ve hangi somut durumagöre, ihtiyati tedbir kararı verdiğinin kararında belirtilmelidir, ihtayit tedbir şartları mevcut değilse kanunun ön gördüğü ölçüde ıspat edilememişse, veya yaklaşıkda olsa ıspatı yargılamayı gerekiyorsa ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir. HMK’nun 389. maddesindeki şartların mevcut olması ve talep halinde ihtiyati tedbire karar verilmelidir. Bu itibarla davacı vekilince, tedbir istemi yönünden ileri sürülen gerekçelere nazaran, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceği, gecikme sebebiyle ciddi bir zararın doğabileceği yönünde Mahkememizde yeterli kanaat hasıl olmamakla, bundan başka esas hükümle umulan neticenin, henüz deliller toplanmadan meydana getirilmesinin mümkün olmadığı, yanı sıra yukarıda ayrıntısı açıklanan HMK’nun 390/3. maddesinde öngörülen yaklaşık ispata ilişkin ve dolayısıyla HMK 389. maddesi koşullarının oluşmadığı değerlendirilmiş, tedbir talebinin reddine dair karar vermek gerekmiştir.”gerekçesi ile,Davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin koşulları bulunmadığından REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı Davacı Tereke İdare Memuru vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı Tereke İdare Memuru vekili istinaf dilekçesinde özetle, davalı Banka aleyhine ilk derece mahkemesinin yukarıda esas numarasını belirtmiş oldukları dosyasında açılan genel kurul kararının butlanına ilişkin davada, 23/10/2023 tarihli ara kararla ihtiyati tedbir taleplerinin reddedildiğini, ara kararın hukuka aykırı olduğunu İlk Derece Mahkemesi’nin HMK’nun 390/3. maddesinde öngörülen yaklaşık ispata ilişkin ve dolayısıyla HMK 389. maddesi koşullarının oluşmadığı değerlendirilerek red kararı verildiğini, Dava konusu uyuşmazlık hakkında banka kayıtları müvekkilinin elinde olmadığından ve ön inceleme aşamasında henüz deliller toplanmaksızın dava konusu uyuşmazlık ile ilgili ispata yönelik olarak varılan kanaatin tamamının usul ve yasaya aykırı olduğunu; bu sebeplerle, dosyada deliller toplanmaksızın ihityati tedbir taleplerinin eksik incelemeyle değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, Tereke hissedarlarının murisinin ölümünden önce müteveffa toplantılara çağrılmayarak müteveffanın ölümünden sonra yasal mirasçıların toplantıya kabul edilmeyerek veya eksik temsile sebebiyet vererek şirketin nakdi sermaye artışlarında tereke hisselerinin rüçhan haklarını kullanmasının engellendiğini ve tereke hisselerinin toplam sermaye içerisindeki payının haksız şekilde ve mülkiyet hakkını haleldar edecek düzeyde azalmasına sebebiyet verildiğini; bu iddiaları ile ilgili olarak davalı tarafça dosyaya sunulmuş olan yeterli ve aksini ortaya koyan hiçbir belge ve kaydın dosyaya sunulmadığını, Butlanı talep edilen genel kurul toplantısında tereke temsilcisinin toplantı gündem maddelerinin görüşülmesine geçilmeden evvel hazirun cetvelinde yer alan şirket ortaklık yapısının şirketin ortaklık yapısını yansıtmadığı, terekenin payının hazirun cetvelinde gösterilenden fazla olduğu, 18 adet hissenin müteveffanın ölümünden evvel basılmadığı ve teslim edilmediği, varislerin itiraz ve taleplerine rağmen gerçek ortaklık yapısının şirket ortaklık pay defterine ve hazirun cetveline işlenmediği, yönetim kurulunun da ortaklık pay defterinin düzenlenmesi konusunda görevini ihmal ettiği sebepleriyle yapmış olduğu itiraz davalı şirket tarafından dikkate alınmadan toplantıya devam edildiğini; kararların terekede pay sahibi mirasçıların, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olduğunu; buna bağlı olarak icra edilen ve yürürlüğü mevcudiyetini koruyan hukuki durumun müvekkillerinin mülkiyet hakkını ortadan kaldırdığı / sınırlandırdığının her türlü varesten açık olduğunu, Butlanı istenilen genel kurul hakkında tereke hissedarlarına davalı banka tarafından gönderilen 08/03/2022 tarih ve 136966 sayılı genel kurul davetiyesinin davalı banka yönetim kurulunca düzenlenmediğinin görüldüğünü; Türk Ticaret Kanunun 410. Maddesine göre genel kurula çağrı yetkisinin yönetim kuruluna ait olduğunu; bu sebeple, olağan genel kurul davetiyesinin hukuka aykırı olduğunu, Yukarıda açıklanan gerekçelerle tahkikat aşamasında deliller değerlendirilmeden, en azından bilirkişi raporu aldırılmadan eksik incelemeyle verilmiş olan kararın kaldırılması gerektiğini, İleri sürerek, yukarıda izah ve arz olunan ve kamu düzeni gereğince re’sen dikkate alınması gerekli diğer yokluk nedenleriyle, istinaf başvurularının kabulüne karar verilerek, ilk derece mahkemesinin butlanı istenen genel kurul kararlarının dava süresince yürürlüğünün durdurulması istemli ihtiyati tedbir taleplerinin reddine ilişkin kararın kaldırılarak talepleri gibi yeni bir karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, anonim şirket genel kurul kararının butlan nedeniyle iptali talepli davada, batıl olduğu iddia olunan genel kurul kararının yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece talebin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. TTK’nın 449. maddesinde genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkemenin, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebileceği düzenlenmiştir. Hükümde mahkemeye takdir hakkı tanınmış olup, mahkemece durum ve şartların gerektirmesi halinde genel kurul kararının yürütmesinin durdurulmasına karar verilebilecektir. Söz konusu karar tedbir mahiyetinde olacağından HMK’nun ihtiyati tedbire ilişkin genel hükümleri uygulanacaktır. 6100 Sayılı HMK 389 maddesi uyarınca ” Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” Aynı kanunun 390 maddesi “tedbir talep eden taraf dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” hükmünü havidir. Davalı şirket yönetim kurulu üyelerine, tedbiren yürütmenin durdurulması istemine ilişkin beyanların sunulması amacıyla meşruhatlı tebligat yapıldığı, yönetim kurulu üyelerinin beyanlarını yazılı olarak ibraz ettikleri anlaşılmıştır. Somut olayda; dava konusu genel kurul toplantı tutanağı, dava, cevap dilekçeleri ve mevcut delil durumuna göre davacının, muris … terekesinin sahip olduğu pay oranının, banka kayıtlarından ve dava konusu toplantısı hazirun cetvelinde gösterilen paydan fazla olduğu, murisin vefatından evvel kendisinin, vefatından sonra ise mirasçılarının genel kurul toplantılarından haberdar edilmedikleri, önceki genel kurul toplantılarına katılamaları engellenen yasal mirasçıların dolayısıyla terekenin payın, haberdar olmadıkları ve katılamadıkları sermaye artışları yüzünden azaldığı, toplantı hazirun cetvelinin gerçeği yansıtmaması ve alınan kararların anonim şirketin yapısını bozucu ve sermayenin korunması ilkesine aykırı olmaları nedeniyle batıl oldukları, ayrıca toplantı çağrısının yönetim kurulunca yapılmaması nedeniyle toplantının geçersiz olduğu yönündeki iddiaların esası bakımından yaklaşık ispat koşulunun bu aşamada oluşmadığı, tedbir kararı verilmemesi ve davanın kabul edilmesi ihtimalinde hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde imkansızlaşacağının da yaklaşık düzeyde ispat olunamadığı, ilk derece mahkemesinin takdirine göre ihtiyati tedbir talebinin reddinde isabetsizlik bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da mevcut olmadığı anlaşılmış olup, davacı muris … terekesi temsilcisi vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı muris … terekesi tereke idare memurunun istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85. TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Dava dosyası dairemize UYAP sistemi üzerinden elektronik dosya olarak gönderildiğinden, ilk derece mahkemesine UYAP sistemi üzerinden iade edilmesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/11/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.