Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/2062 E. 2023/1892 K. 30.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/2062 Esas
KARAR NO: 2023/1892 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/829 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİHİ: 04/10/2023 (Ara Karar Tarihi)
DAVA: Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin)
KARAR TARİHİ: 30/11/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Bilirkişi raporları doğrultusunda yaklaşık ispat şartı gerçekleştiğinden ve dava devam ederken şirket hisselerinin el değiştirmesi halinde müvekkili yönünden mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hali söz konusu olacağından, dava süresince şirket hisselerinin devrinin önlenmesi yönünde teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkilinin telafisi imkansız zararlara uğramasının önlenmesi için davalı şirket varlığının korunması ve şirketin zararlandırıcı faaliyetlerinin önüne geçilmesi amacıyla davalı şirket faaliyetlerinin denetlenebilmesi amacıyla dava sonuçlanıncaya kadar davalı şirkete denetim kayyumu atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 04/10/2023 (Ara Karar Tarihi) tarih 2022/829 Esas (Derdest Dava Dosyası) sayılı kararında; “Davacı vekili 28/09/2023 tarihli dilekçesi ile davalı şirkete denetim kayyumu atanmasını ve ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.HMK.’nın 389. maddesinde; ”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.6100 Sayılı HMK.’nın 390-(3) maddesinde; “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek” zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır. İncelenen tüm dosya kapsamına göre; davacı vekilinin davalı şirkete denetim kayyumu atanması talebine ilişkin ve ihtiyati tedbir talebine ilişkin talebinin yaklaşık ispat şartı gerçekleşmediği ve talebin yargılamayı gerektirdiği anlaşılmakla, davacı vekilinin talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.”gerekçesi ile, Davacı vekilinin, davalı şirkete denetim kayyumu atanması ve ihtiyati tedbir talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, müvekkili … ile dava dışı … arasında 10.10.2007 tarihli hisse devir sözleşmesi imzalanmış olup; müvekkile … Anonim Şirketi (“… Şirketi”)nin 5.000 adet nama yazılı payının devredildiğini, (EK-1 Hisse Devir Sözleşmesi Aslı Gibidir). …’nın; devir tarihi itibariyle şirketin %89,5’ine sahip olduğunu; bu hissedarlığının yanında şirketin kurulduğu 2002 yılından itibaren de şirketin Yönetim Kurulu Başkanı olduğunu, (EK-2 İlgili Ticaret Sicil Gazetesi Kayıtları). Ayrıca müvekkilinin de hissedarı olduğu … Şirketi gibi Diyaliz Sektöründe servis hizmeti veren … Tic. A.Ş.’nin ortağı ve yetkilisi konumunda olduğunu; hisse devir sözleşmesinin olduğu dönemde de yine aynı sektörde hizmet veren Halkalı Diyaliz Merkezinin de çalışanı ve hissedarı konumunda olduğunu; yine bu Halkalı Diyaliz Merkezinde … ve müvekkilinin abisi … hissedarlığının olduğunu; bunun dışında davalı şirket tek yetkilisi ve hisseleri devreden … ve müvekkili …(Kurumsal Özel Diyaliz Merkezleri Derneği)nde uzun yıllar birlikte faaliyetlerde bulunmuş olup, davalının ise şuan bu derneğin Başkanlığını yürütmekte olduğunu; işbu dilekçelerinde sayılan başlıca nedenler olmak üzere, birçok diğer nedenle, hisseleri devreden … ile müvekkilinin birbirlerini de yakınen tanımakta ve birçok alanda ortak faaliyet içinde bulunduklarını, Devreden … da hisseleri pay defterine kaydettiğini defalarca müvekkiline beyan ettiniğini; gerek tarafların aynı sektörde hizmet vermesi, gerekse de hisseleri devreden …nın hem şirketin %89,5 hissedarı ve tek yetkilisi olması gerekse de …nın yarattığı konum nedeniyle müvekkilinin de kendisine dürüstlük kuralı ve iyiniyet çerçevesinde inandığını; ortada bir Tüzel Kişilik olsa da, Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması Teorisi de göz önüne alınarak …’nın … Şirketi’ni tek elden ve doğrudan yöneten kişisi olduğunu ve hatta … Şirketi’nin sadece kendisi olduğunu söylemenin uygun olabileceğinin mahkemece de kabul edileceğini, Ancak geçtiğimiz dönemde müvekkilinin sözleşme ile de devredildiği sabit olan kendi hisselerinin pay defterine kaydedilmediğini öğrendiğini ve bu doğrultuda sözlü olarak kayıt talebine olumsuz yanıt verilmesi nedeniyle, yazılı olarak Beyoğlu …. Noterliği’nin 01.06.2022 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile müvekkilinin hisselerinin pay defterine kaydının talep edildiğini, (EK-3 Pay Defterine Kayıt Talebi İhtarnamesi). Davalı şirketin ise Bakırköy …. Noterliği … yevmiye numaralı 08.06.2022 tarihli cevabi ihtarnamesi ile mülga 6762 Sayılı TTKnın 418/1.maddesine atıf yaparak Sebepsiz Olarak Pay Defterine Kaydı reddetme hakkı olduğunu beyan ettiğini, (EK-4 Davalı Şirket Cevabi İhtarnamesi), akabinde davalı şirket tarafından tekrar gönderilen Bakırköy …. Noterliği 20.06.2022 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile pay defterine kayıt talebinin sebepsiz olarak reddedildiğini, bir başka ifade ile onay verilmediğini, (EK-5 Davalı Şirket İkinci Cevabi İhtarnamesi). Davalı şirket tarafından hukuka aykırı olarak yapılan red işlemi nedeniyle, taraflarınca Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/829 E. sayılı dosyası ile pay defterine tescil talepli davalarının açıldığını; bu davaları ile birlikte de; müvekkilinin imkansız zararlara uğramasının önlenmesi için davalı şirket varlığının korunması ve şirketin zararlandırıcı faaliyetlerinin önüne geçilmesi amacıyla davalı şirket faaliyetlerinin denetlenebilmesi amacıyla dava sonuçlanıncaya kadar davalı şirkete denetim kayyumu atanmasına, dava devam ederken şirket hisselerinin el değiştirmesi halinde müvekkili yönünden mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hali söz konusu olacağından, dava süresince şirket hisselerinin devrinin önlenmesi yönünde teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesine, herhangi hak kaybına mahal vermemek adına, dava konusu hisselerin “davalık” olduğunun İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne bildirilmesine ve ticaret sicil gazetesinde ilan edilmesine, tedbiren karar verilmesinin talep edildiğini, Ardından dosyalarında 06/06/2023 tarihli bilirkişi raporu ve 13/09/2023 tarihli ek rapor alındığını; ticaret hukuku alanında uzman bilirkişilerden alınan bilirkişi raporunda açıkça; davalarının kabulüne ve müvekkili paylarının pay defterine kaydedilmesi gerektiği yönünde görüş verildiğini, (EK-6 Bilirkişi Raporu), ancak sayın yerel mahkemece 14/10/2023 tarihli karar ile önceki ara kararlar gibi ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verildiğini, Sayın Yerel Mahkemece verilen bu kararın usul ve yasaya aykırılık teşkil etmekte olduğunu; davalarında alanında uzman hukuk profesörünün de yer aldığı heyetten alınan bilirkişi raporu ile birlikte yaklaşık ispat şartının da gerçekleştiğini; ayrıca ihtiyati tedbir taleplerinin dava konusundan farklı olup, müvekkilinin ileride telafisi mümkün olmayan zararlarının önüne geçmek için talep edildiğini; bu hususta detaylı açıklamalarını dava dilekçelerinde yer verdiğini; işbu dilekçelerinde dava dilekçelerine atıf yaparak özet olarak dairemizi de bilgilendireceklerini, Davalarında yaklaşık ispat şartının gerçekleştiğini; bilirkişi raporunun da bu yönde olduğunu; tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Dosya kapsamında alınan ve EK-6 olarak işbu dilekçelerinde sunulan BİLİRKİŞİ RAPORU doğrultusunda müvekkilinin davasının kabulüne karar verilmesi gerektiğinin sabit hale geldiğini; yaklaşık ispat şartı gerçekleştiğini, şirketin hisse senedi veya ilmühaber bastırmadığı toplanan Ticaret Sicil Gazetesi delilleri ile sabit olduğundan; taraflar arasındaki çıplak pay devrinin geçerli olduğunu, Hisseleri devreden kişinin hala şirketin tek yetkilisi ve şirketin paylarının %89,5 hissedarı olduğunu; davalı şirketin pay defterine tescil talebinin reddinin kötüniyetli olduğu, gerekçesiz olduğunun ispat edildiğini, Davalı şirketin 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun uyarınca pay defterine tescil talebini sebepsiz red hakkının ortadan kaldırıldığını, 6103 Sayılı yürürlük kanunu 28/7.maddesi uyarınca 01.07.2013 tarihi itibariyle şirket esas sözleşmesi değişmemiş olsa dahi, “GEREKÇESİZ OLARAK HİSSE DEVRİNİ RED HAKKI” tanıyan şirket esas sözleşme maddelerinin geçersiz hale geleceğinin açıkça düzenlendiğini; aşağıda belirtilen Yargıtay kararları ve Doktrin görüşünün de bu yönde olduğunu:(EK-8 Gerekçesiz Olarak Hisse Devrini Red Hakkının Ortadan Kalktığını Gösterir Yargıtay Kararları Ve Doktrin Görüşleri), Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/12044 E. ve 2017/234 K. 12.01.2017 Tarihli kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2018/3863 E. 2019/5475 K. 17.09.2019 Tarihli kararı, Dr. Öğr. Üyesi Ali Murat SEVİ tarafından yazılan Anonim Ortaklıkta Payın Devri isimli eserinin 283.sayfası,Davalı şirketin hisse devrini pay defterine kaydetme ve onay verme konusunda takdir yetkisi hakkında 6102 Sayılı Kanun ile bağlı olduğunu; bu hususta 6103 Sayılı Kanunun 3.maddesi, 6103 Sayılı yürürlük kanunun 2.1.c maddesi ve 6103 sayılı yürürlük kanunun 4.maddesinin açıkça ortada olduğunu; bu hususta Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/8505 E. 2018/1909 K. 13.03.2018 Tarihli kararının Muhalefet Şerhinin de bulunduğunu, Mahkemece bir an için 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu yani eski kanunun uygulanmasına karar dahi verilse, yine de davalı şirketin pay devrinin pay defterine tescilini reddetme yani onay vermeme hakkının olmadığına karar verilmesinin gerekmekte olduğunu, Keza davalı şirketin tek yetkilisi ve davalı şirket %89,5 hissedarının hisseleri devreden … olduğunu,Hisseleri devredenin şirketçe devre verilecek onay hakkında olumlu oy kullanma zorunluluğunun bulunduğunu; bu hususta emsal kararında bulunduğunu; dolayısı ile hisseleri devreden dava dışı …’nın yönetim kurulunda devre onay vermeyi reddetme hakkının bulunmadığını, (EK-9 Hisseleri Devredenin Yönetim Kurulunda Onay Verme Zorunluluğu Olduğunu Gösterir Yargıtay Kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/4088 E. 2021/3444 K. 08.04.2021 Tarihli ilamı ) 6762 Sayılı Kanun döneminde dahi şirket ana sözleşmesinde dahi sebepsiz olarak hisse devrini onaylamayı reddetme hakkı tanınsa bile, şirketin haklı neden olmadan onaylamayı reddedemeyeceğini düzenleyen birçok Yargıtay Kararı ve doktrin görüşünün de mevcut olduğunu, (EK-10 Eski Kanun Dönemi Dahi Olsa Haklı Neden Olmadan Onaylamanın Reddedilemeyeceğini Gösterir Yargıtay Kararı ve Doktrin Görüşü, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2013/6222 E. 2013/12262 K. 12.06.2013 Tarihli ilamı, Av. … tarafından kaleme alınan “Anonim Şirketlerde Pay Devrinin Esas Sözleşme ile Sınırlandırılması” isimli eserinde; …’ın Özel Hukukta Meseleler ve Görüşler-Hukuki Mütalaalar isimli eserine ve …’ın Anonim Ortaklıkta Bağlı Nama Yazılı Hisseler isimli eserine ve … Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Sermaye Piyasası Mevzuatı Çerçevesinde Nama Yazılı Payların Borsadan Devri isimli eseri) Açıklanan nedenlerle, Mahkemece ister 6102 sayılı kanun hükümleri uygulanacak olsun isterse de 6762 sayılı kanun hükümleri uygulanacak olsun, davalı şirketin pay devrine onay vermeyi reddetmesi yani pay defterine kayıttan imtina etmesini gösterecek herhangi haklı nedeninin bulunmadığını; halihazırda sunulmuş bir haklı neden de olmadığını; sebepsiz olarak reddedildiğinin taraflarına bildirildiğini; davalı şirket ve pay devrini gerçekleştiren davadışı …’nın kötüniyetli olduğunu, müvekkilini kandırdığını; hukuk düzeninin kötüniyetli tarafları korumaması gerektiğini; dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da bu hususun açıkça ispat edildiğini; dolayısıyla davalarında yaklaşık ispat koşulu gerçekleştiğini, Dava konusu paylar yönünden dava sonuçlanıncaya kadar, tensiben ve teminatsız olarak, pay devrini önleyici ihtiyati tedbir kararı verilmesi ve davalı şirketin zararlandırıcı işlemler ile değerinin düşürülmesi ihtimalinin önüne geçilmesi amacıyla davalı şirkete tensiben ve teminatsız olarak denetim kayyumu atanması gerektiğini, Dava konusu olay çerçevesinde dava devam ederken, dava konusu şirket paylarının davalı şirket tarafından kötü niyetli bir şekilde üçüncü kişiye veya şirkete devrinin söz konusu olduğunu; davalı şirketin müvekkili hissedar olarak kabul etmemekte olduğunu; hisselerin davalı şirket tarafından devri halinde ise müvekkilinin talep etmekte oldukları hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından, Mahkemeden dava süresince dava konusu payların el değiştirmesinin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir talep etme zorunluluğunun doğduğunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “İhtiyati Tedbirin Şartları” başlıklı 389.maddesinin birinci fıkrasında; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklinde düzenleme ile, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinin açıkça ifade edildiğini; bu çerçevede bu yön itibariyle Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlığınca ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini, Bu kapsamda, davalı şirketin haksız ve hukuka aykırı davranışları sebebiyle şirketten mal kaçırmaları veya şirketi kasıtlı olarak borçlandırıcı ve zararlandırıcı işlemler ile şirketin değerini düşürmeye çalışmalarının riski ile müvekkilinin hakları elde etmesinin önemli ölçüde zor veya imkansız hale geleceği gibi, bu sebeple müvekkilinin ciddi bir zararı doğacağının da tartışmasız olduğunu; bu zararın önüne geçilmesi amacıyla da davalı şirketin faaliyetlerinin denetlenebilmesi için denetim kayyumu atanmasını talep etme zorunluluklarının doğduğunu, Denetim kayyumluğu konusu ile ilgili olarak Prof. Dr. … “Kayyum Denetimindeki Anonim Şirketin Yönetimi” başlıklı makalesinin 24. Sayfasında “… Mahkemece bir şirkete yönetim ya da denetim kayyumu atanmasının başlıca dört sebebi vardır. İflas ertelenmesi davası açılması, şirket içi menfaat ihtilaflarına ait davalarda şirket varlığının korunması, organ eksikliği sebebiyle canlandırma, ceza hukuku alanında tedbir olarak kayyuma devir…” şeklinde belirtilerek şirkete mahkemece denetim kayyumu atanmasının gerekçesi olarak şirket içi ihtilaflarına ait davalarda şirket varlığının korunmasının yer aldığını; Mahkemece şirket değerinin ve hissedarların tam ve net olarak tespit edilmesi noktasında şirket içi menfaat ihtilaflarının da korunması bir başka deyiş ile şirketin diğer ortaklarının kötü niyetli davranışlarının önüne geçilmesinin de Mahkemece atanacak denetim kayyumu ile sağlanması gerektiğini; yine Prof. Dr. …’ın makalesinde devamla;”… Bu hükme göre denetim kayyumluğu “yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyumun onayına bağlı” kılınmasıdır. Bu hükümde, atanan denetim kayyumu için mahkeme veya hakimin ayrıca bir görev tanımı yapması gerektiği zikredilmekte değildir. O halde bu kayyuma yönetim kurulunun tüm karar ve işlemlerini denetlemek ve onaylayıp onaylamamak hususunda karar vermek üzere yetki ve görev verilmiştir. Kayyum bu yetkinin gerektirdiği bütün ilişkileri kurmak ve bütün bilgileri edinmek hakkına da sahiptir …” şeklindeki görüşü ile de, yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyumun onayına bağlı kılınması gerektiği, bu durumda karar ve işlemlerin de daha sağlıklı denetleneceğinin ifade edildiğini; gerçekten de davalı şirketin işbu dava süresince şirketi borçlandırıcı ve zararlandırıcı faaliyetlerde bulunması noktasındaki ciddi risk de göz önünde bulundurulduğunda, şirkete denetim kayyumu atanması zorunlu olup, şirketin dava süresi boyunca yapacağı iş ve alacağı kararların da kayyum denetimine tabi tutulması gerekmekte olduğunu, (EK-11 Denetim Kayyumu Atanması Gerektiğini Gösterir Doktrin Görüşü).Açıklanan sebeplerle; dairemizce, Yerel Mahkemenin usule aykırı kararı kaldırılarak müvekkilinin telafisi imkansız zararlara uğramasının önüne geçilmesi için davalı şirket faaliyetlerinin denetlenebilmesi amacıyla ile dava sonuçlanıncaya kadar davalı şirkete denetim kayyumu atanması ve şirket hisselerinin devrinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini, İleri sürerek; davalı şirketin hiçbir hal ve şart altında sebepsiz olarak müvekkile devredilen hisselerin pay defterine tescilini reddetme hakkı olmadığı sabit olduğundan ve müvekkilin tedbir kararları verilmemesi halinde telafisi mümkün olmayan zararlar ile karşı karşıya kalacağı anlaşıldığından, ihtiyati tedbir taleplerinin reddine dair 14/10/2023 tarihli ara kararın bozularak ortadan kaldırılmasına, müvekkilin telafisi imkansız zararlara uğramasının önlenmesi için davalı şirket varlığının korunması ve şirketin zararlandırıcı faaliyetlerinin önüne geçilmesi amacıyla davalı şirket faaliyetlerinin denetlenebilmesi amacıyla dava sonuçlanıncaya kadar davalı şirkete denetim kayyumu atanmasına, dava devam ederken şirket hisselerinin el değiştirmesi halinde müvekkil yönünden mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hali söz konusu olacağından, dava süresince şirket hisselerinin devrinin önlenmesi yönünde teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Davacı yanın; 10/10/2007 tarihli hisse devir sözleşmesi ile; davalı şirketin 5000 adet nama yazılı hissesi ile buna bağlı ilmuhaberleri, davalı şirket ortağı … devir aldığını, …’nın davalı şirket ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğunu, kendisine davacı hisselerini şirket pay defterine kaydettiğini beyan ettiğini, ancak süreç içerisinde devraldığı hisselerin kendi adına şirket pay defterine kaydedilmediğini öğrendiğini ve kaydın gerçekleştirilmesi için davalı şirkete gönderilen ihtarnamelere, sebep gösterilmeksizin olumsuz cevap verildiğini, yapılan yargılama sırasında şirketin hisse senedi veya ilmühaber bastırmadığının anlaşılması karşısında, taraflar arasındaki devir sözleşmesinin çıplak pay devri olarak kabulünün gerektiğini ve çıplak pay devrinin geçerli olduğunu, hisseleri devreden kişinin hala şirketin tek yetkilisi ve şirketin paylarının %89,5 hissedarı olduğunu; davalı şirketin pay defterine kayıt talebini sepebsiz reddedemeyeceğini, bunun bilirkişi raporları ile ispatlandığını ileri sürerek, dava sonuçlanıncaya kadar şirket paylarının üçüncü kişilere devrinin önlenmesine, davalı şirkete denetim kayyımı atanmasına yönelik tedbir kararı verilmesini talep ettiği, mahkemece 14/10/2023 tarihli karar ile yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığından bahisle tedbir taleplerinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından, 14/10/2019 tarihli ara karara karşı 18/10/2023 tarihli dilekçe ile istinaf başvurusunda bulunulduktan ve dosya istinaf incelemesi için dairemize tevzii edildikten sonra; ilk derece mahkemesinin 16/11/2023 tarihli celsede tahkikatı bitirerek, gerekçesi daha sonra yazılmak üzere davanın reddine karar verdiği, gerekçeli kararın henüz yazılmadığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesi tarafından, yargılama sonlandırılarak esas hakkında karar verildiği, bu haliyle davacının ilk derece yargılamasında ileri sürdüğü tedbir istemi ve bu istemin reddine ilişkin istinaf başvurusu konusuz kaldığı anlaşılmıştır. Sonuç itibariyle; davacı vekilinin ilk derece mahkemesinin 14/10/2023 tarihli tedbir isteminin reddine ilişkin ara kararına yönelik konusuz kalan istinaf başvurusu hakkında karar verilmesine yer olmadığı sonucuna ulaşılarak, aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının konusuz kalan istinaf başvurusu hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA;2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/11/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.