Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/2040 E. 2023/1866 K. 30.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/2040 Esas
KARAR NO: 2023/1866 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/12 Esas – 2023/532 Karar
TARİH: 11/07/2023
DAVA: İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 30/11/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacının, yurt dışından ithal ettiği hammadde niteliğindeki malın taşınması sebebiyle uluslararası taşıyıcı olan davalı tarafından verilmeyen hizmetler kapsamında düzenlenen faturalar sebebiyle davacı şirketten tahsil edilen paraların iadesinin talep edildiğini, davalının uluslararası taşıyıcı olarak, taşımak üzere aldığı emtiayı, varma yerinde alıcısına teslim edene kadarki sürecin tamamının taşıma süreci olduğunu ve navlun sözleşmesi gereği ifa edildiği, davacının tek borcunun navlunun ödenmesini temin olduğunu, bunun dışında ancak zorunlu/gerekli masrafları ödeme yükümlülüğünün mevcut olduğunu, masraf edilmeyen bir ödemenin taşıyan tarafından istenemeyeceğini, taşıyanın, navlun ücreti ile, yüklemeden boşaltmaya ve teslim taahhüdü varsa o noktaya kadar tüm işleri navlun karşılığı görmek durumunda olduğunu, huzurdaki dava konusu olayda, davacının İsviçre menşeli … firmasından bir tanesi 31.10.2017 tarihinde ve 53 adedi 2017 yılı Kasım ayında düzenlenmiş 54 adet fatura karşılığı muhtelif tutarlarda malı satın aldığını, Gümrük Yönetmeliği’nin (RG: 07.10.2009 — 27369) “Eşyanın teslimi” başlıklı 130. maddesinde, eşyanın, boşaltma yerinde konşimentoda teslim edileceği gösterilen ve bir nüshasını taşıyan kimseye ve eğer konşimento emre muharrer ise ciro ile devralmış şahsa teslim olunacağını, bu kimselerin eşyayı almak için lazım gelen vasıfları haiz sayılacakları düzenlemelerinin yer aldığını, somut olayda AWB- hava yük senedi ile taşınan malı davacının çekebilmesi için ayrıca bir ödeme veya yük teslim emri ya da ordino olmaksızın senette yazan malın gönderileni olduğunu ispat etmesinin yeterli olduğunu, davacıya gümrük beyannamesi ile navlun ücreti peşin ödenmiş (freight prepaid) havalimanında alıcıya gümrük deposunda teslime hazır şekilde gelmiş olan malların Atatürk Havalimanı Gümrük Müdürlüğü, Adnan Menderes Gümrük Müdürlüğü ve Ege Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğü tarafından yetkilendirilmiş ve davalı tarafından işletilen geçici gümrüklü depoya ithalat gümrük iş ve işlemleri için alındığını, davacının gümrük kanunu yükümlülüğünü gümrük beyannamesi ile aynı gün gümrük kanun ve yönetmeliklerine uygun olarak tamamladığını, fakat davalı şirketin davacıya ait emtiayı, kanun ve yönetmeliklerine aykırı olarak, çeşitli bahaneler ve ödeme talepleri ile teslimini yerine getirmediğini, ödenmemesi gereken ordino-yük teslim belgesi ödemesini yapmak zorunda bırakıldığını, dava dilekçesinde listesi verilen 54 adet ordino için (13 tanesinin her biri için 295 TL ve 41 tanesinin her biri için 280 TL olmak üzere) toplam 15.315,00 TL ödeme yapıldığını, davacı tarafından getirtilen, uluslararası hava taşımacılığı ve gümrük mevzuatı gereği kanuni gümrükleme mükellefiyeti ifa etmek için, idarece açılmış ve yetkilendirilmiş özel denetim ve kontrol altında işletilen geçici depolama işletmesine konulan mallar için, toplamda düzenlenen faturalar karşılığı 26.687,77 TL’nin hiçbir şekilde kabul edilmeyen içeriği ile baskı-zor altında ödenmek durumunda kalındığını, bu kapsamda her biri 295 TL tutarında 13 adet ve her biri 280 TL tutarlı 55 adet ödeme listesine göre toplam olarak 19.235,00 TL ödeme yapıldığını, 8. AHL Gümrük Müdürlüğü, Adnan Menderes Gümrük Müdürlüğü ve Ege Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğü tarafından çıkış kontrol fişi düzenlenmesi ile birlikte artık davalı şirketin ayrıca bir belge talep etme yetkisi/görevi ve sorumluluğu yokken davacı şirketten haksız şekilde ordino-yük teslim formu talep edilerek malın teslim edilmediğini, kanun dışı taleplerin gümrüğe bildirildiği ama netice gelmemesi sebebi ile davacının haksız hapis hakkı baskısı altında malların daha fazla geçici depolarda tutularak zararının artmaması adına malını geçici gümrük deposundan alabilmek için davalı şirketin ödeme isteğini ihtirazi kayıtlı olarak yerine getirdiğini, ihtirazi kaydın ödeme dekontunda belirtildiği, depo işletmesinin davacıya ait malları haksız şekilde teslim etmediğini gibi bir de davacı şirketten mallarını haksız şekilde tuttuğu süre için fazladan depo ve ardiye masrafı talep ettiğini, davacının bu süre zarfında malın tesliminde gecikilen her gün için gümrüklenmiş değeri üzerinden finans maliyeti, gecikilen her gün için gümrüklenmiş değeri üzerinden finans maliyeti, gecikilen her gün için doğmuş ve doğacak olan kâr kaybı, nakliyeci iptal masrafları, hukuk danışmanlık ve avukatlık masrafları ve 3. kişilere verilmiş olan taahhütlerin yerine getirilememesinden kaynaklanan zararlara uğramasına sebep olduğunu, bu zararların da ayrıca talep ve dava konusu edileceğini, mevzuat gereği gümrük işlemleri tamamlanan eşyanın konşimentoda hak sahibi görünen davacıya teslimi gerekirken ayrıca bir belge talep edilmesinin hiçbir kanuni dayanağının bulunmadığını, kaldı ki böyle bir belge talep edilse de bunun iş görme hizmet olmadığını, ordino bedeli adı altında TTK md. 21 kapsamında bir fatura düzenlenmesinin taşıma sözleşmesine ve ifa sürecine aykırı olduğunu, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nun 17.12.2018 tarihli, 2016/2991 E..2018/5551 K. sayılı kararı, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Onuncu İdare Dava Dairesi’nin 12.01.2021 tarihli ve 2020/2247 E. 2021/56 K. sayılı, Danıştay Onuncu Dairesi’nin 03.11.2021 tarihli 2018/228 E., 2021/5247 K. sayılı kararları ile “yük teslim talimat formu”nun hukuk dışı olduğuna karar verildiğini veya buna göre karar gerekçesi oluşturulduğunu, açıklanan nedenlerle; davalarının kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası üzerinden takibin devamını, borçlunun borca itirazının iptalini, haksız itiraz eden borçlu aleyhine alacağın %20’inden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmişlerdir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının talebinin sebepsiz zenginleşme sebebine dayandığı ve TBK md. 82 uyarınca öğrenmeye bağlı iki yıllık zaman aşımına uğramış olması sebebiyle talebin reddinin gerektiğini, davacının davalı şirket nezdinde herhangi bir hak ve alacağının, davalı şirketin de borcu bulunmadığından davanın reddi gerektiğini, davacı tarafından ödenmiş olan bedellerin davacı ile davalı şirket arasındaki ticari ilişkiye uygun bir şekilde talep olunan ve ödenen bedeller olduğunu, davacının bu yöndeki iddialarının mesnetsiz olduğunu, bu hususun dilekçeleri ekindeki tebliğe ilişkin evraklar ile sabit olduğunu, davacının davalı şirket tarafından talep olunan ve kendisi tarafından ihtirazi kayıt ile ödemiş olduğu “ordino ücretleri”nin hukuka aykırı şekilde talep edildiği iddiasının (TTK md. 870, Montreal Konvansiyonu md. 13, Danıştay Onuncu Dairesi 27.10.2015 tarihli, 2011/9380 E. 2015/4632 K. sayılı karar, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 2017 yılında geçerli olan “ordino”nun da damga vergisi alınacak kağıtlar arasında sayıldığı hükmü, Yag. 11. HD 12.12.2016 tarihli 2015/7168 E. 2016/1640 K. sayılı kararı, Yarg. 11 HD 17.06.2010 tarihli 2010/3893 E. 2010/6988 K. sayılı kararı çerçevesinde) yerinde olmadığını, icra takibine konu alacak likit olmadığından icra inkâr tazminatı talebinin kabulünün mümkün olmadığını, davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan haksız takip sonucu davacı yanın kötü niyet tazminatına mahküm edilmesi gerektiğini açıklanan nedenlerle; davanın usulden ve esastan reddini, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 11/07/2023 tarih 2022/12 Esas 2023/532 Karar sayılı kararında;”……Tarafların iddia ve savunmaları , aldırılan bilirkişi kök ve ek raporları ve tüm dosya kapsamı neticesinde mahkememizce yapılan değerlendirme neticesinde ; davalı yan, freight prepaid/navlun gönderen ödemeli şartı ile, taşıma süreci gönderen sorumluluğunda taşımayı üstlendiği ve hava kargo taşıma sürecinde gelen emtia için ordino bedeli talep etmiş ve davacı ithalatçıdan ihtirazi kayıtla tahsil etttiği , davacı ithalatçı ise taşıması gönderene ait bir satın alma süreci sonunda ancak varma yeri masrafları dışında tüm yükümlülükleri satıcı-ihracatçı üzerinde bırakmış durumda olduğu , taşıyıcı malı gönderenden alır, taşır ve gönderilene teslim eder , bunun için de navlun tahsil eder. Navlun karşılığı yapılan bu iş için ayrıca bedel alması veya olmayan bir iş tanımı yapması somut olaya aykırıdır. Nitekim, navlun peşin ödemeli, ya da gönderen ödemeli olduğu açık olan taşıma sürecinde, varma yeri masrafları dışında davalının tahsil ettiği ödemeleri iade etmesi gerektiği anlaşılmış olup; mahkememizce aldırılan ek rapor da; davacı tarafından ibraz edilen flash disk içinde bulunan ilgili yevmiye defterlerinin tetkik edilmesi neticesinde davacının iddiasına dayanak olarak dosyaya eklediği dekont fotokopileri ile fatura fotokopilerinin toplam tutar bakımından (19.445,00 TL) ve tekil tutarlar bakımından (41 x 280 TL ve 27 x 295 TL) uyuştuğu tespit edildiği ; davacının, davalı tarafından hizmet verilmeksizin faturalandırdığını ve zorunluluk gereği ödediğini tutarlar toplamı 19.445,00 TL olduğu , İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında yer alan ödeme emrinde belirlenmiş vade tarihi olan 30.11.2017 tarihi dikkate alındığında ilgili tarihte geçerli olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın Avans İşlemlerinde Uygulanan Faiz Oranı olan %9,75 gereği faiz alacağı tutarı 7.775,74 TL dolayısıyla asıl alacak ve işlemiş faiz tutarı toplamı 27.220,74 TL tutarında olduğu hükme esas dayanak bilirkişi raporuna göre tespit edilmiş olmakla, davanın kısmen kabulü ile; davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki itirazının 19.445,00 TL asıl alacak, 7.775,74 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 27.220,74 TL üzerinden iptali ile asıl alacağa (19.445,00 TL) takip tarihinden itibaren avans faizi … suretiyle devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, asıl alacak tutarı mahkememizce yapılan yargılama neticesinde alınan raporla tespit edilmiş olmakla likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiş , aşağıdaki hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, Davanın KISMEN KABULÜ ile;1-)Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki itirazının 19.445,00 TL asıl alacak, 7.775,74 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 27.220,74 TL üzerinden iptali ile asıl alacağa (19.445,00 TL) takip tarihinden itibaren avans faizi işletilmek suretiyle devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,2-)Alacak likit olmadığından icra inkar tazminatının reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,Yerel mahkemenin eksik inceleme ile hüküm kurduğunu, gerekçeli kararda yalnızca alınan bilirkişi raporlarının özetlendiğini, bilirkişi raporunda belirtilen tespitlerden başka bir değerlendirme içermediğini,Zamanaşımına ilişkin itirazlarının yerel mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, Davacının iddiaları müvekkili şirkete ödenen ordino bedelinin haksız olarak ödendiği ve müvekkilinin sebepsiz zenginleştiğine ilişkin olduğunu, asla kabul anlamına gelmemekle birlikte TBK m.82 gereği sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğradığını, Bu hüküm gereğince cevap dilekçesinde de zamanaşımı yönünden davanın reddi gerektiği itirazlarında bulunulduğunu ancak 11.07.2023 tarihli karar incelendiğinde de görüleceği üzere ilk derece mahkemesinin zamanaşımı itirazlarını hiçbir şekilde değerlendirmediğini ve zamanaşımına uğramış bir alacak yönünden haksız ve hukuka aykırı olarak takibin devamına karar verdiğini, bu nedenle de yapılacak istinaf incelemesinde takibe konu alacağın zamanaşımına uğradığı itirazının da dikkate alınmasını ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını gerektiğini,
İşbu davanın itirazın iptali davası olduğunu, davaya konu müvekkili aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosya ile başlatılan icra takibinde borcun sebebi özetle; “06.11.2017- 2911.2017 tarihleri arasında ve muhtelif zamanlarda yersiz ve haksız olarak ödemiş olduğunu iddia ettiği 28.687,00-TL’nin rücusu talebi” olarak belirtildiğini,Kök rapora karşı yapılan itirazları değerlendirilmeden düzenlenen 28/03/2023 tarihli ek bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağını,Davacının usulüne uygun olarak tutulmayan ticari defterlerinin davacı lehine delil olarak kabul edildiğini, Somut uyuşmazlığın gerçekleştiği tarihlerde ordino düzenlemenin yasal bir zorunluluk olup hukuka ve yasaya uygun olduğunu,Davalı müvekkilinin davacı şirketten ordino bedeli talep ve tahsil etmesi yasal zorunluluk gereği gerçekleştiğini, davaya konu taşımaların 2017 yılına ilişkin olduğunu, nitekim; taşıyanın onayı olmaksızın yani yük teslim formu olmaksızın alıcıya teslim edilmemesi gerektiğiyle ilgili T.C. Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı Deniz Ticareti Genel Müdürlüğü’nce yayınlanan 17 Mayıs 2011 tarih ve 14765 sayılı, “Denizyolu ile İthal Edilen Malların Teslimi” konulu EK-A idari işlem yazısının, Danıştay 10. Dairesinin 27.10.2015 tarih ve 2011/9380 E. ve 2015/4632 K. sayılı kararı ile hukuka uygunluğu tespit edildiğini, (Danıştay Kararı – 10. D., E. 2011/9380 K. 2015/4632 T. 27.10.2015)Somut olayın gerçekleştiği tarihte müvekkili tarafından gerçekleştirilen hukuka aykırı bir işlem bulunmadığını, Davaya konu taşımaların gerçekleştiği tarih olan 2017 yılı dikkate alındığında, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nda damga vergisi alınacak kağıtların bulunduğu 1 sayılı tablosunun 3. kısımda “Ticari işlemlerde kullanılacak kağıtlar” arasında ordinonun sayıldığı, dolayısıyla damga vergisine tabi bir kağıdın tamamen hukuki bir belge olduğu da sabit olduğunu,Yerel mahkeme gerekçeli kararda somut olayın gerçekleştiği tarihteki yasal düzenlemeleri dikkate alınmadığını, gerekçeli kararda bu hususun bahsi dahi geçmediğini, esasen varma yeri masrafı olan ordino, varma yeri masrafı olarak nitelendirilmediğini, Gerekçeli kararda yer alan hususlar ordino kavramına uymadığını, zira ordino yapılmayan bir iş sonucunda talep edilen bir bedel veya navluna dahil bir bedel olmadığını, bu kapsamda ordinonun navluna dahil bir bedel olarak düşünülebilmesi mümkün olmadığı gibi müvekkilinin yapmadığı bir işin karşılığını talep etmesi de söz konusu olmadığını, Ordino, taşımaya konu eşyanın teslim edileceği adrese varmadan önce, geçici depolama yerinden teslim alınması adına ödenen bir bedel olup navlun tanımına girmediğini, bu yönüyle ordino bir “varma yeri masrafı” olduğunu, İlk derece mahkemesi de “Nitekim, navlun peşin ödemeli, ya da gönderen ödemeli olduğu açık olan taşıma sürecinde, varma yeri masrafları dışında davalının tahsil ettiği ödemeleri iade etmesi gerektiği anlaşılmış olup” şeklindeki kararıyla davalının varma yeri masraflarını iade etmesinin gerekmediği sonucuna ulaşıldığını, Ordino bedeli de varma yeri masraflarından olup yukarıda detaylıca açıklandığı üzere davacı şirketten ordino bedelinin tahsil edilmesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, Türk Ticaret Kanunu’nun 870/1 maddesinde de açıkça düzenlendiği üzere taşıyıcı, durum ve şartların gerektirmesi halinde gerekli olan giderleri de talep etme hakkını haiz olduğunu, dolayısıyla ilk derece mahkemesi taşımanın freight prepaid/ navlun gönderen ödemeli olarak gerçekleştiğini ve varma yeri masrafları dışında tüm masrafların gönderene ait olduğunu belirtmiş olmasına karşın navluna dahil olmayan ve esasen varma yeri masrafı olarak nitelendirilen ordino bedelinin iadesine karar verilmesi hukuka aykırı olduğunu, (İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi, E. 2018/663 K. 2020/25, T. 16.1.2020), (Yargıtay Kararı – 11. HD., E. 2015/7168 K. 2016/1460 T. 15.2.2016) İlk derece mahkemesi hukuka aykırı bilirkişi raporunu hükme esas alarak “İstanbul …. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında yer alan ödeme emrinde belirlenmiş vade tarihi olan 30.11.2017 tarihi dikkate alındığında ilgili tarihte geçerli olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın Avans İşlemlerinde Uygulanan Faiz Oranı olan %9,75 gereği faiz alacağı tutarı 7.775,74 TLdolayısıyla asıl alacak ve işlemiş faiz tutarı toplamı 27.220,74 TL tutarında olduğu” şeklinde hüküm kurulduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte borcun sebebinin sebepsiz zenginleşme olduğu görüldüğünü, sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hallerde temerrüte düşmek için bildirim şartı olduğunu ancak somut uyuşmazlıkta davacı şirket tarafından müvekkili şirkete yöneltilmiş bir bildirim olmadığını, bu nedenle vade tarihinden dava tarihine kadar faiz hesaplaması yapılması hukuka aykırı olduğunu, (Yargıtay Kararı – 3. HD., E. 2019/4933 K. 2020/303 T. 16.1.2020)İşbu davanın konusu itirazın iptali olup işlemiş faiz hesabı icra takibinin başladığı tarih itibariyle yapılması gerektiğini, somut olayda takip 24.11.2020 tarihinde başlatılmış olup ilk derece mahkemesinin vade tarihinden dava tarihine kadar işlemiş faize hükmetmesinin hukuka aykırı olduğunu, (Yargıtay Kararı – 17. HD., E. 2015/9618 K. 2016/237 T. 12.1.2016) İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki taşıma sözleşmesi uyarınca davacı taşıtan tarafından davalı taşıyıcıya ihtirazi kayıtla yapıldığı iddia olunan ödemenin davalıdan istirdadı talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin alacağın zamanaşımına uğradığına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Dava dilekçesinin davalıya 25/01/2022 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekili 26/01/2022 tarihli dilekçesi ile cevap süresinin uzatılmasını talep ettiği, mahkemece 27/01/2022 tarihli ara karar ile 2 haftalık cevap süresinin dolduğu tarihten itibaren geçerli olmak üzere 2 hafta süre ile uzatılmasına karar verildiği görülmüştür.Davalı vekili tarafından uyap sisteminden 22/02/2022 tarihinde e imzalı olarak gönderdiği cevap dilekçesi ile, zamanaşımı definde bulunarak davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, davalının zamanaşımı defi konusunda olumlu/olumsuz karar verilmediği, gerekçeli kararda tartışılıp değerlendirilmediği anlaşılmıştır.HMK’ nın 297/2 maddesine göre mahkemenin tarafların taleplerinin her biri hakkında karar vereceği düzenlenmiş olup, yine 297/1-c. fıkrasına göre gerekçe yazılması zorunlu bulunmaktadır. Bir dava hakkında mahkemece karar verilirken öncelikle usul, daha sonra da esas yönünden incelenir. Zamanaşımı defi, bir hakkın ileri sürülmesine engel olgulardandır. Bu nedenle de öncelikle hadise şeklinde çözümlenmesi gerekir. 11/01/1940 T. 15/70 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararında da “Zamanaşımı defi davanın esası hakkında her türlü muameleye manidir. Bu sorun halledilmeden davanın esası incelenemez.” denilmiştir. HMK’daki emredici usul kuralı ve İçtihatı Birleştirme Kararı’na göre mahkemenin tahkikatten önce zamanaşımı konusunda olumlu-olumsuz bir karar vermesi zorunlu olup, esasa ilişkin kararın sonucuna göre mahkemenin zamanaşımı defisini “zimnen reddettiğini” kabul etmek de mümkün değildir. Yargıtay’ın değişik daireleri de istikrarlı şekilde zamanaşımı konusunda karar verilmeksizin esasa ilişkin verilen kararların bozulmasına karar vermiştir. (Bknz: Yargıtay 19. HD. 20/06/2013 T. 2013/7760 E. 11536 K., Yargıtay 11. HD. 21/01/2014 T. 2012/10582 E. 2014/1283 K., Yargıtay 4. HD. 19/10/2016 T. 2016/8273 E. 2016/10213 K.) Somut olayda, davaya yönelik verilen cevap dilekçesinde ileri sürülen zamanaşımı def’i davalı tarafça istinaf sebepleri arasında gösterilmiştir. İstinafa konu zamanaşımı def’ine ilişkin istinafın incelenmesi için öncelikle ilk derece mahkemesi tarafından zamanaşımı konusunda fiilen verilmiş bir kararın bulunması zorunludur. Dar istinaf kanun yolu isteminde HMK. 341, 353/1-a/6 maddesi uyarınca mahkeme yerine geçerek karar vermek de mümkün değildir. Buna göre mahkemece davalı vekilinin davaya yönelik verdiği cevap dilekçesinde ileri sürdüğü zamanaşımı def’i değerlendirilmeden karar verilmesi doğru görülmemiştir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Sonuç itibariyle, Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair istinaf sebepleri incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 297, 353/1.a.6. maddeleri uyarınca kaldırılmasına ve davanın usulüne uygun şekilde yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/07/2023 tarih ve 2022/12 Esas – 2023/532 Karar sayılı kararının HMK’nın 297, 353/1.a.6. maddeleri maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Dairemizce verilen kararın mahiyeti gereği İİK’nın 36/5 maddesi uyarınca icranın geri bırakılması için yatırılan teminatın talep halinde yatıran tarafa iadesine,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/11/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.