Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1945 E. 2023/1750 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1945 Esas
KARAR NO: 2023/1750 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/998 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİHİ: 29/12/2022 (Ara Karar Tarihi)
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 08/11/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı ile davalı arasında 22.02.2017 tarihli … -ŞİLE-AĞVA arasındaki posta taşıma işine ilişkin sözleşme akdedildiğini, davacı tarafından 3065 sayılı KDV Kanununun 9. maddesi ve KDV Genel Uygulama Tebliğinin (VC.2.143.2.5.) bölümü uyarınca, söz konusu sözleşmelere istinaden davalı şirkete yapılan ödemelerden KDV tutarının 9/10’unu sorumlu sıfatıyla tevkif edip kendi vergi dairesine ödenmesi gerekmekle birlikte KDV tutarının tamamının davalı şirkete ödendiğini, akabinde ise KDV mevzuatından kaynaklanan zorunlulukların gereği olarak 9/10 oranındaki tevkif KDV’nin Vergi Usul Kanununun 371. maddesi hükümlerine göre pişmanlıkla vergi dairesine beyan edilerek ödenmek durumunda kalındığını, yapılan ödemenin davalıya 25/02/2021 tarihli yazı ile bildirildiğini, davacı tarafından davalı adına vergi dairesine yatırılan 31.032,55-TL’nin davacıya iade edilmesi gerektiğinin, davalının mevzuata göre ilgili vergi dairesine başvurarak davacıya iade ettiği tutarın kendisine iadesini sağlayabileceğinin ihtar edildiğini, bu tutarın davalı için sebepsiz zenginleşme teşkil ettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davalının taşınır, taşınmaz, bankadaki mevduatlar ve üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklar yönünden davalının mal varlığı üzerine şimdilik 31.032,55 TL üzerinden ihtiyati haciz kararı verilmesini ve 31.032,55 TL müvekkili şirket alacağı için 02/03/2021 tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile müvekkili şirkete davalı tarafça ödeme yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 29/12/2022 (Ara Karar Tarihi) tarih 2022/998 Esas (Derdest Dava Dosyası) sayılı kararında; ” İhtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için mahkeme kararı ile borçlunun mallarına geçici olarak el konulması olarak tanımlanmaktadır. İhtiyati haciz hususu 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 257 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olmakla ihtiyati haciz talep edebilmek için İİK’nın 257/1. maddesine göre alacağın para alacağı olması, vadesi gelmiş ve rehinle temin edilmemiş olması, vadesi gelmemiş alacaklar yönünden ise İİK’nın 257/2. maddesindeki şartların gerçekleşmiş bulunması gerekir.İİK’nın 258/1. maddesinin ikinci cümlesinde “Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebebi hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur.” şeklinde yapılan düzenleme ile alacaklının ihtiyati haciz talep edebilmesi ve ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın varlığı ve istenebilir olduğunun tam ve kesin olarak ispat edilmesi gerekliliği aranmamış, bu konuda mahkemeye kanaat getirecek delillerin sunulması yeterli kabul edilmiştir. Maddi hukuka göre kimin haklı veya haksız olduğu İİK’nın 264. maddesi kapsamında yapılacak inceleme veya açılacak menfi tesbit, itirazın iptâli ya da istirdat davasında araştırılacak ve değerlendirilecektir. Özetle; ihtiyati haciz hususunda Mahkemece yapılacak değerlendirme talep eden tarafça alacağın varlığının ‘yaklaşık ispat’ ölçüsünde ispat edilip edilmediği ile sınırlı olup, bu hususta talep eden tarafça alacağın varlığının tam ve kesin olarak ispat edilmesi beklenmeyecektir. Somut olayda davacının davaya konu ettiği alacağın dayanağının, varlığının ve miktarının yargılamayı gerektirdiği, dosyaya sunulan somut delillerle yaklaşık ispat koşulunun bu aşamada sağlanamadığı görülmekle davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur .”gerekçesi ile, “Davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin Reddine,” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, ihtiyati haciz taleplerinin reddine dair hukuka aykırı kararın kaldırılması gerektiğini; davalının iyi niyetli olmaması ve alacak meblağının yüksek oluşu göz önünde bulundurulduğunda bir kamu kuruluşu olan şirketlerinin biran evvel alacağına kavuşmasını teminen ivedilikle ihtiyati haciz talep edildiğini, davacının muaccel rehinle temin edilmemiş para alacağının bulunduğubu, yaklaşık ispat koşulunun sağlandığını, davalının taahhütlerinden kurtulmak için mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisinin kaçmaya hazırlandığı ve bu maksatla şirketlerinin haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunduğunun kuvvetle muhtemel olduğunu, söz konusu alacağının kamu alacağı niteliği taşıdığını, ödemeye ilişkin belgeler ve davalı tarafından kesilen faturaların mahkeme dosyasına sunulduğunu, Davacı ile davalı arasında 22.02.2017 tarihli …-ŞİLE-AĞVA arasındaki posta taşıma işine ilişkin sözleşine akdedildiğini, davacının, 3065 sayılı KDV Kanununun 9. maddesi ve KDV Genel Uygulama Tebliğinin (1/C.2.1.3.2.5.) bölümü uyarınca, davalı ile arasındaki sözleşmeye istinaden davalıya yaptığı ödemelerden, KDV tutarının 9/10’unu sorumlu sıfatıyla tevkif edip kendi vergi dairesine ödenmesi gerekmekle birlikte KDV tutarının tamamının anılan Şirkete ödendiğini, akabinde ise KDV mevzuatından kaynaklanan zorunlulukların gereği olarak 9/10 oranında tevkif KDV’yi 213.sayılı Vergi Usul Kanununun 371. maddesi hükümlerine göre pişmanlıkla vergi dairesine beyan ederek ödenmek durumunda kalındığını, davalıya gönderilen 25.02.2021 tarih ve 6447 sayılı yazı ile; davacının KDV tevkifatı uygulamasında faturadan doğan KDV üzerinden kesinti yaparak davalı adına sorumlu sıfatıyla vergi dairesine ödemekle yükümlü olduğunun, ancak davalının da KDV Genel Uygulama Tebliğinin “Belge Düzeni” başlıklı (1/C-2.1.3.4.2.) bölümü kapsamında davacıya tevkifat tutarını göstermek suretiyl fatura düzenlemek ve “Satıcıların Beyanı” başlıklı (1/C-2.1.34.3.2.) bölümünde yapılan açıklamalar çerçevesinde bu tevkifatlı işleme uygun şekilde 1 Nolu KDV beyannamesi vermekle yükümlü olduğunun, davalı tarafından katlanılması gereken vergi yükünün hak ediş ödemelerinde yükleniciye KDV’nin tevkifat yapılmaksızın tam olarak ödenmiş olması sebebiyle davacı üzerinde kaldığının, davalı lehine sebepsiz zenginleşme yaratan bu durum karşısında davacı tarafından davalı adına vergi dairesine yatırılan toplam 31.032,55-TL’ nin davacıya iade edilmesi gerektiğinin, iade akabinde davalının, ödemeyi tevsik eder belgeye dayanarak, KDV Beyannamesinde düzeltme yapabileceğinin ve buna bağlı olarak KDV Genel Uygulama Tebliğinde belirlenen usul ve esaslar dairesinde, varsa vergi dairesine ödediği tutarları “ve/veya sonraki döneme devreden KDV tutarlarını iade/düzeltmeye konu edebileceğinin, bu işlemlerin KDV mevzuatında yer alan düzenlemeler çerçevesinde, davalı ile vergi dairesi arasında tesis edilmesi/tekemmül ettirilmesi gereken işlemler olduğunun, kendilerine fuzulen ve fazladan ödenen tutarları iade etmesi gerektiğinin davalıya ihtar edildiğini ancak, davalının bugüne kadar ödeme yapmadığını, Gerek başka firmalarla yapılan benzer mahiyetteki sözleşmelere konu hizmet alımları dahilinde çalışan personelin idaresi ve kontrolünün davacıda olduğu, şirketlerinin asıl işveren olduğu yönünde kesinleşmiş yargı kararlarının bulunması ve gerekse Gelir İdaresinin Şirketlerine verilen görüşünün bu gibi alımlarda işgücü temin hizmeti kapsamında 9/10 oranında tevkifat yapılması gerektiği yönünde olması karşısında, herhangi bir vergi tarhiyatına ve cezaya muhatap kalmamak bakımından, geçmişte tevkifat yapılmayan işlemler bulunup bulunmadığının davacı tarafından tetkiki neticesinde tespit edilen tutarın 2015/1 ila 2019/10 dönemlerine ilişkin olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 371. Maddesi kapsamında pişmanlıkla ilgili vergi dairesine beyan edildiğini, beyan edilip ödenen tutarlara davalıdan tevkif edilip vergi dairesine yatırılması gereken tutarın da dahil olduğunu, davacı tarafından beyan edilen vergi ve hesaplanan toplam meblağdan 371.594.000,00 TL’sinin 6183 sayılı Kanunun geçici 8. maddesinde yer alan hüküm kapsamında davacıya ait 33 adet taşınmazın Hazine’ye devredilmesi suretiyle, 16.315.287,12 TL’sinin ise nakit olarak ödendiğini, davacının hem davalıya tevkifatsız ödeme yaptığını, hem de vergi dairesine ikinci kez ödeme yaptığını, aslında davalı sorumluluğunda olan tutarın ödendiğini, sebepsiz zenginleşme yaratan bu durum karşısında davalı adına vergi dairesine yatırılan 31.032,55-TL’nin (alacak meblağı) davacıya iade edilmesi gerektiğini, mükerrer ödeme söz konusu olduğunu; davalıın KDV tevkifat tutarını şirketlerine iade etmesi halinde, kendi beyanlarını düzeltmesi ve kendi vergi dairesine ödediği bir vergi varsa bunun iadesini talep edebilmesinin mevzuat gereği mümkün olduğunu, buna rağmen gereğini yapmayan davalının açıkça kötü niyetli olduğunu, Bu duruma davalının tevkifatsız düzenlediği hakediş faturalarının neden olduğunu; davalının davacıya tevkifat tutarını götermek suretiyle (tevfikatlı) fatura düzenlemememesi nedeniyle, davacının KDV tevkifatı yapmayarak tüm fatura bedelini davalıya ödediğini, davalının tüm faturaları tevkifatsız olarak düzenlediğini ve faturalarda tüm KDV’yi davacıdan tahsil edilecek KDV olarak gösterdiğini, Davalı …-… Nakliyat şirketinin sebepsiz zenginleşmesinin söz konusu olduğunu, davalının sözleşme kapsamında davacıya düzenlediği faturalarda yer alan KDV tutarının 9/10’luk kısmını tahsil etme hakkının bulunmadığını, buna rağmen davalının faturaları yanlış düzenlenmesinin de etkisiyle borçlu olmadıkları KDV tutarlarına dair meblağların sehven ve fazladan/fuzulen davalıya ödendiğini, davalıya fuzulen ve fazladan ödenmiş bulunan KDV tutarlarının davalı tarafından gerek 3065 sayılı KDV Kanununun 8. maddesi hükmü ve gerekse 6098 sayılı Kanunun 78. Maddesinde yer alan “borç olmadığı halde ödenmiş olan edimin geri istenmesine ilişkin diğer kanun hükümlerinin saklı olduğu” yönündeki hüküm gereğince, her iki Kanun uygulaması bakımından şirketlerine iade edilmesinin gerektiğini, İleri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, talepleri doğrultusunda ihtiyati haciz kararı verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı borçlu şirkete tahmil edilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep; taraflar arasındaki 22/02/2017 tarihli posta taşıma işine ilişkin sözleşme kapsamında davalıya KDV tutarının onda dokuzu kesilmeden yapılan fatura karşılığı ödemeler nedeniyle, vergi dairesine yeniden KDV ödenmek durumunda kalındığı iddiasına ve sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayalı olarak açılan alacak davasında ihtiyati haciz istemine ilişkindir. Mahkemece, alacağın dayanağı, varlığı ve miktarı hususunda yaklaşık ispat koşullarının oluşmadığından bahisle talebin reddine karar verilmiştir. Davalı tarafından; davacının doğrudan KDV tevkifatı yapma yetkisinin bulunmadığı, bu konuda Vergi Mahkemeleri nezdinde devam eden çok sayıda dava mevcut olduğu, öte yandan davacının ödediği KDV dahil fatura bedellerinin davalı tarafından vergi dairesine beyan edilerek, KDV ödemelerinin bizzat davalı tarafından gerçekleştirildiği savunulmuştur.İİK’nun 257/1 fıkrası uyarınca; rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. İİK’nun 258 maddesi uyarınca; ihtiyati haciz talep eden alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur. Burada aranan ölçü yaklaşık ispat ölçüdür. Somut olayda; davacının davalıdan sebepsiz zenginleşme teşkil eden muaccel ve rehinle temin edilmemiş alacağının varlığı ve miktarı hususunda mevcut delil durumuna ve dosyanın bulunduğu aşamaya göre yaklaşık düzeyde ispat koşulunun oluşmadığı, mahkemece talebin reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış olup, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 179,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95‬.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,6-Dava dosyası dairemize UYAP sistemi üzerinden elektronik dosya olarak gönderildiğinden, ilk derece mahkemesine UYAP sistemi üzerinden iade edilmesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/11/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.