Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1930 E. 2023/1749 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1930 Esas
KARAR NO: 2023/1749 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: TEKİRDAĞ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2023/426 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİHİ: 05/09/2023
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 08/11/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı … Pazarlama A.Ş.’nin 7.050.000,00 TL olan sermayesi A, B, ve C Gruplarından oluşan 282.000 adet hisseye ayrıldığını, davacının bu sermayenin “B” grubu hisselerini oluşturan 94.000 hissenin sahibi olduğunu, davalı şirketin 29.04.2022 tarihli olağan genel kurul toplantısında …, … ve B grubu payları temsilen … Ticaret A.Ş. üç yıl süre ile yönetim kurulu üyeliğine seçildiğini, 26.04.2023 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında A ve C grubu pay sahiplerinin %66,66 oyu ile davacıya ait “B” grubu payları temsilen yönetim kurulunda yer alan … Dış Ticaret A.Ş.’nin yönetim kurulu üyeliğinden azli kararı alındığını, toplantıya katılan davacının vekili, dava konusu azil kararına karşı oy, olumsuz oy kullandığı gibi, karara muhalefetini de toplantı tutanağına geçirdiğini, dava konusu genel kurulun kararına göre, azil ile yönetim kurulunda bir üyelik boşaldığını ancak boşalan üyeliğe genel kurulun yeni bir üye seçmediğini, davalı şirket ana sözleşmesine göre, yönetim kurulu her bir hisse grubunu temsil eden üç üyeden oluştuğunu ve tüm pay sahiplerinin katıldığı toplantıda oybirliği ile seçileceğini, yönetim kurulu üyesi pay sahibi veya ilgili grubu temsilen pay sahibinin önereceği dışarıdan ( pay sahibi olmayan) bir kişi de olabileceğini, … Dış Ticaret A.Ş.’nin yönetim kurulu üyeliğinden azline ilişkin 26.04.2023 tarihli olağanüstü genel kurulun 4 nolu kararı geçerli olarak doğmadığını, batıl olduğunu, kararın yasaya, ana sözleşmeye, iyi niyet kurallarına, şirket ana yapısına aykırı olduğunu, karar ile davacının vazgeçilmez nitelikteki haklarının ortadan kaldırıldığını, dava konusu oy çokluğu ile alınan genel kurul kararı ile davacının yönetim kurulunda temsil hakkı engellenerek, ortaklar arasındaki denge ve eşitlik ilkesi bozulduğunu, … Pazarlama A.Ş.’nin 26.04.2023 tarihli olağanüstü genel kurulunun 4 numaralı “yönetim kurulu üyesi … Dış Ticaret A.Ş.’nin yönetim kurulu üyeliğinden azline ilişkin kararın öncelikle yürütülmesinin tedbiren geri bırakılmasına karar verilmesini, … Pazarlama A.Ş.’nin 26.04.2023 tarihli olağanüstü genel kurulunun 4 numaralı “yönetim kurulu üyesi … Dış Ticaret A.Ş.’nin yönetim kurulu üyeliğinden azli” kararının butlan ile malul olduğunun, batıl olduğunun tespitine, butlan talebinin kabul edilmemesi halinde kararın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 05/09/2023 tarih 2023/426 Esas (Derdest Dava Dosyası) sayılı kararında; “Davacı taraf 26.04.2023 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 4 sayılı genel kurul kararının yasaya aykırı olduğundan genel kurul kararının öncelikle butlan ile malul olduğunun tespitine, aksi halde iptaline karar verilmesini talep etmiş, ayrıca genel kurul toplantısına temsilcisi vasıtasıyla katılmış ve karara karşı muhalefet şerhini genel kurul toplantı tutanağına ekletmiştir. Aynı zamanda dava dilekçesi kapsamında genel kurul kararının yürütmesinin durdurulmasını talep etmiştir. Türk Ticaret Kanunu’nun 449. maddesinde genel kurul aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra mahkeme tarafından talep halinde dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verilebileceği düzenlenmiştir. Mahkememizce dava dilekçesi davalıya meşruhatlı davetiye tebliğ edilmiş, davalı şirketin yönetim kurulu üyeleri dosyaya yürütmenin durdurulması talebi yönünden görüşlerini sunduğu anlaşılmıştır.Davalı şirketin ana sözleşmesinin 10. maddesinin eski şeklinin incelenmesinde; “yönetim kurulu A, B ve C grubu hissedarların her birinden birer kişinin ya da istenirse her grup hissedarın grubu temsilen önereceği hissedar olmayan dışarıdan katılacak kişinin katılımıyla üç kişiden oluşur. Yeni yönetim kurulu seçimi için tüm hisse sahiplerinin katıldığı (%100 nisap) olağan veya olağanüstü genel kurulda tüm hissedarların oy birliği gerekir. Şayet (%100 nisap) tüm hisse sahiplerinin katılımı olmaz ise 1 (bir) ay sonra ikinci bir olağanüstü genel kurul için madde 6’da belirtilen yasal çağrı yapılır. Bu kez de yine (%100 nisap) tüm hisse sahiplerinin katılımı gerekir ve yönetim kurulu oy birliğiyle seçilir. Arka arkaya yapılan yukarıdaki olağan ve/veya olağanüstü genel kurulda da karar çıkmadığı takdirde iş bu ana sözleşme gereği A, B ve C grubu hissedarların her birinden en yüksek hisseye sahip birer kişi veya o kişinin atayacağı hissedar veya hissedar olmayan tüzel kişi veya gerçek kişi bir sonraki genel kurula kadar tabii yönetim kurulu üyesidir. Yönetim kurulu üyelerinden herhangi birinin herhangi bir nedenle boşalması halinde boşalan üyeliğe ilk genel kurula kadar görev yapmak üzere boşalan grubu temsil eden hissedar veya hissedar olmayan gerçek veya tüzel bir kişi tayin edilir. Yönetim kurulu üyeleri bir ya da üç yıl için seçilirler. Genel kurulda bu süre belirlenir. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilir.” şeklinde olduğu anlaşılmıştır.Davalı şirketin ana sözleşmesinin 10. maddesinin yeni şeklinin incelenmesinde; “yönetim kurulu A, B ve C grubu hissedarların her birinden birer kişinin ya da istenirse her grup hissedarın grubu temsilen önereceği hissedar olmayan dışarıdan katılacak kişinin katılımıyla üç kişiden oluşur. Yeni yönetim kurulu seçimi için tüm hisse sahiplerinin katıldığı (%100 nisap) olağan veya olağanüstü genel kurulda tüm hissedarların oy birliği gereklidir. Şayet (%100 nisap) tüm hisse sahiplerinin katılımı olmaz ise 1 (bir) ay sonra ikinci bir olağanüstü genel kurul için madde 6’da belirtilen yasal çağrı yapılır. Bu kez de yine (%100 nisap) tüm hisse sahiplerinin katılımı gereklidir ve yönetim kurulu tüm hisse sahiplerinin yine sadece oy birliğiyle seçilir. Arka arkaya yapılan yukarıdaki olağan ve/veya olağanüstü genel kurulda da karar çıkmadığı takdirde; şirkette organ boşluğu oluşmaması, şirketin işlerinin sekteye uğramaması, şirketin kilitlenmemesi amacıyla 1 (bir) ay sonra üçüncü bir genel kurul için madde 6’da belirtilen yasal çağrı yapılır. Bu çağrıya göre yapılacak genel kurulda toplantı nisabı ve karar yeter sayısı bakımından (%100) nisap şartı aranmaz ve yönetim kurulu sadece Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre seçilecek üç gerçek ve/veya tüzel kişiden oluşur. Yönetim kurulu üyelerinden herhangi birinin herhangi bir nedenle boşalması halinde boşalan üyeliğe ilk genel kurula kadar görev yapmak üzere boşalan grubu temsil eden hissedar veya hissedar olmayan gerçek veya tüzel bir kişi tayin edilir. Yönetim kurulu üyeleri bir ya da üç yıl için seçilir. Genel kurulda bu süre belirlenir. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilirler.” şeklinde olduğu anlaşılmıştır.Davalı şirketin 26/04/2023 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının incelenmesinde; toplantının 4 nolu maddesi ile yapılan oylama neticesinde 188.000 paya isabet eden 4.700.000,00 TL tutarındaki kabul oyu, 94.000 paya isabet eden 2.350.000,00 TL tutarındaki ret oyu ile yönetim kurulu üyesi … Dış Ticaret A.Ş.’nin azline oy çokluğu ile karar verildiği, … vekili … söz alarak oy birliği ile seçilmiş bir üyenin oy birliği nisabi sağlanmadan azlinin mümkün olmayacağı, alınan azil kararının geçerli olmadığını beyan ettiği, muhalif şerhini toplantı tutanağına eklettiği anlaşılmıştır. Davalı şirketin yönetim kurulu üyesi … tarafından mahkememize sunulan 02/08/2023 tarihli dilekçesinde, davacının kuruluştan 2019 yılına kadar şirketlerin tümünün yönetim kurullarında yer aldığını ve onlarca yıl hiçbir ortak, hiçbir zaman, hiçbir konuda davacıya muhalefet göstermediğini, ancak davacının aniden, şirketin yönetim kurullarında artık yer almayacağını kendisi tek taraflı olarak beyan ettiğini, oysa ana sözleşmede dışarıdan birinin yönetim kuruluna önermenin ancak ve ancak diğer tüm ortakların da kabulüne bağlı olacağını davacının bildiğini, prensip olarak, dışarıdan birilerinin yönetimde olmasının uygun olmayacağı düşüncesiyle, davacıyla defalarca görüşülüp eskisi gibi yönetim kuruluna girmesi rica edildiğini, yaptıkları iyi niyetli tüm girişimler davacı tarafından ret edildiğini, davacının, şirketlerin kamunun, çalışanlarının menfaatlerine zarar verici talebinin red edilmesini talep ettiğini beyan etmiştir. Davalı şirketin yönetim kurulu üyesi … tarafından mahkememize sunulan 16/08/2023 havale tarihli dilekçesinde, davacının kuruluştan 2019 yılına kadar şirketlerin tümünün yönetim kurullarında yer aldığını ve onlarca yıl hiçbir ortak, hiçbir zaman, hiçbir konuda davacıya muhalefet göstermediğini, ancak davacının aniden, şirketin yönetim kurullarında artık yer almayacağını kendisi tek taraflı olarak beyan ettiğini, oysa ana sözleşmede dışarıdan birinin yönetim kuruluna önermenin ancak ve ancak diğer tüm ortakların da kabulüne bağlı olacağını davacının bildiğini, prensip olarak, dışarıdan birilerinin yönetimde olmasının uygun olmayacağı düşüncesiyle, davacıyla defalarca görüşülüp eskisi gibi yönetim kuruluna girmesi rica edildiğini, yaptıkları iyi niyetli tüm girişimler davacı tarafından ret edildiğini, davacının, şirketlerin kamunun, çalışanlarının menfaatlerine zarar verici talebinin red edilmesini talep ettiğini beyan etmiştir. Davalı şirketin yönetim kurulu üyesi … tarafından mahkememize sunulan 16/08/2023 havale tarihli dilekçesinde, davacının kuruluştan 2019 yılına kadar şirketlerin tümünün yönetim kurullarında yer aldığını ve onlarca yıl hiçbir ortak, hiçbir zaman, hiçbir konuda davacıya muhalefet göstermediğini, ancak davacının aniden, şirketin yönetim kurullarında artık yer almayacağını kendisi tek taraflı olarak beyan ettiğini, oysa ana sözleşmede dışarıdan birinin yönetim kuruluna önermenin ancak ve ancak diğer tüm ortakların da kabulüne bağlı olacağını davacının bildiğini, prensip olarak, dışarıdan birilerinin yönetimde olmasının uygun olmayacağı düşüncesiyle, davacıyla defalarca görüşülüp eskisi gibi yönetim kuruluna girmesi rica edildiğini, yaptıkları iyi niyetli tüm girişimler davacı tarafından ret edildiğini, davacının, şirketlerin kamunun, çalışanlarının menfaatlerine zarar verici talebinin red edilmesini talep ettiğini beyan etmiştir.Davacı taraf 26/04/2023 tarihli olağan genel kurul toplantılarına temsilci vasıtasıyla katılmış, ayrıca yokluğunu veyahut iptalini talep etmiş olduğu genel kurul kararına karşı muhalefet şerhini toplantı tutanağına eklettiğini beyan etmiştir. İhtiyati tedbire konu olan ve dava konusu uyuşmazlığı oluşturan genel kurul maddesi, 26/04/2023 tarihli olağanüstü genel kurulun 4. maddesidir. Bu madde kapsamında daha önce 29/04/2022 tarihinde yapılan genel kurul ile seçilen yönetim kurulu üyelerinden birinin azli yönünde oy çokluğu ile karar verilmiştir. Şirketin ana sözleşmesinin incelenmesi neticesinde A, B, C grubu paylarının bulunduğu, söz konusu paylara yönetim kuruluna aday olabilme ve dışarıdan aday gösterme imkanının verildiği ve yine toplantıda oy birliği ile toplanma ile oy birliği ile yönetim kurulu seçimine dair şartın bulunduğu anlaşıldığından mahkememizce ihtiyati tedbir bakımından bu aşamada A, B, C gruplarının imtiyazlı olduğu kanaatine varılmıştır. Mahkememizce bu aşamada değerlendirilmesi gereken hususlardan biri de yönetim kurulunun seçimine dair oy birliği maddesinin yönetim kurulunun azlinde geçerli olup olmadığı hususunun ihtiyati tedbir bakımından değerlendirilmesidir. Türk Ticaret Kanunu’nun 364. maddesinde yönetim kurulu üyelerinin azli düzenlenmiş, bu kapsamda da ana sözleşmede özel bir hüküm yoksa genel hükümlere göre değerlendirme yapılması gerektiği kanaatine varılmıştır. Davalı şirketin ana sözleşmesinin incelenmesinde, yönetim kurulunun seçimine dair ağırlaştırılmış nisap bulunmasına rağmen yönetim kurulunun azli bakımından özel bir ayrıca düzenlemenin bulunmadığı anlaşılmıştır. Davacının iddiası olan yönetim kurulunun seçimine dair oy birliğinin azilde de uygulanıp uygulanmayacağı husunun mahkememizce bu aşamada değerlendirilemeyeceği, bu hususun esas yargılama neticesinde verilecek olan hükümle değerlendirilecek husus olduğu kanaatine varılarak ihtiyati tedbir için bu iddiası yönünden yaklaşık koşulun bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Türk Ticaret Kanunu’nun 360. maddesi uyarınca belirli gruplara yönetim kurulundan temsil edilme hakkı tanınmış ise yani belirli gruplara aday gösterme hakkı olabileceği gibi belirli sayıda üye seçilmesi şeklinde de hak tanınması halinde haklı bir sebep gösterilmedikçe genel kurul tarafından yönetim kurulu üyesinin azlinin yapılamayacağı yani haklı bir sebebin bulunması halinde azlin yapılacağı düzenlenmiştir. (Bakınız: Karaege, Özge, Anonim Şirketlerde Genel Kurulun Yönetim Kurulu Üyelerinin Görevden Alma ( Azil ) Yetkisi, Ankara Barosu Dergisi, 2014/1, s:82.) Dava konusu uyuşmazlıkta da yapılan 26/04/2023 tarihli olağanüstü genel kurulun gündeminde yönetim kurulu üyesinin azli hususunun bulunduğu ve genel kurul toplantı tutanağı kapsamında haklı sebepler kapsamında yönetim kurulu üyesinin görevden alındığına yönelik tartışmaların bulunduğu, bu kapsamda da haklı sebebin bulunup bulunmadığının esas yargılama neticesinde ortaya çıkacağı, bu neden ve yukarıda sayılan nedenler kapsamında ihtiyati tedbir için yaklaşık koşulun bulunmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir”gerekçesi ile, Davacı vekilinin … Pazarlama A.Ş.’nin 26.04.2023 tarihli olağanüstü genel kurulunun 4 numaralı kararının yürütülmesinin tedbiren geri bırakılması talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, dava konusu olağanüstü genel kurul kararı ile 29/04/2022 tarihli olağan genel kurulda müvekkiline ait B grubu hisseleri temsilen yönetim kuruluna 3 yıl süre ile seçilen … Ticaret A.Ş’ nin ( … A.Ş) azline karar verildiğini, A ve C grubu pay sahiplerinin %66,66 oranındaki oyları ile alınan şirket ana sözleşmesi ve yasaya aykırı bu genel kurul kararının butlanı ve kararının yürütülmesinin geri bırakılmasının talep edildiğini; istinaf konusu ara kararı ile genel kurul kararının yürütülmesinin geri bırakılması taleplerinin ret edildiğini; bu kararın yerinde olmadığını, Dava konusu olağanüstü genel kurul kararının davalı şirket ana sözleşmesine açık olarak aykırı olduğunu, Davalı şirket ana sözleşmesinin10. maddesinin :”Yönetim Kurulu A, B ve C Grubu hissedarların her birinden birer kişinin yada istenirse her grup hissedarın grubu temsilen önereceği hissedar olmayan dışarıdan katılacak kişinin katılımıyla üç kişiden oluşur. Yeni yönetim kurulu seçimi için tüm hisse sahiplerinin katıldığı (%100 Nisap) olağan veya olağanüstü genel kurulda tüm hissedarların oybirliği gerekir. ..”düzenlemesini içermekte olduğunu, ana sözleşme ile A, B, C gruplarına yönetim kurulunda temsil imtiyazı tanındığını; bu imtiyaz hakkının, pay sahibinin kendisinin yönetim kurulunda yer alması ile kullanılabileceği gibi, hak sahibinin grup adına pay sahibi olmayan dışarıdan önereceği kişi aracılığı ile de kullanılabileceğini, Azil kararının ana sözleşme ve yasaya aykırılığının yanında dürüstlük kurallarına da aykırılığının sabit olduğunu; azil kararının A ve C gruplarının müvekkili şirketten, şirket yönetiminden uzaklaştırma amacına yönelik olduğunu, Bunun en açık delilinin, A ve C gruplarının aynı yöntemi 2019 yılında da uygulaması olduğunu; 02/05/2019 tarihli olağan genel kurulda üç kişilik yönetim kurulunun 3 yıl süre için seçildiğini; bu yönetim kurulunda B grubu payları temsil etmek üzere … San. Tic. A.Ş.’nin yer aldığını ancak yaklaşık iki ay sonra 16/07/2019 tarihindeki olağanüstü genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyesi … A.Ş.’nin azline A ve C grubu pay sahiplerinin oyları ile karar verildiğini, Dava konusu 26/04/2023 tarih ve 4 sayılı olağanüstü genel kurul kararı ile yine A ve C grubu pay sahiplerinin oyları ile B grubu yönetim kurulu üyesinin görevden alındığını, azledildiğini ancak yerine yeni bir üye seçilmediğini, bu şekilde azil kararı ile yönetim kurulunda oluşturulan boşluğun A ve C grubu pay sahibi yönetim kurulu üyeleri tarafından, geçici üye tayini yolu ile giderilmesinin amaçlandığını, ana sözleşmedeki yönetim kurulu seçimi için öngörülen kuralların dolanılmakta olduğunu; B grubu adayının yönetimde yer almasının engellenmekte, ana sözleşmedeki oybirliği koşulu aşılarak (dolanılarak) yönetim kurulunun A ve C gruplarının istedikleri kişilerden oluşmasının sağlanmakta olduğunu, A ve C grubu pay sahiplerinin ana sözleşmedeki oybirliği ile seçim kuralı gereği, olağan genel kurulda B gurubu adayını önce seçip, bu şekilde yönetim kurulunun ticaret siciline tescilini sağlayıp, daha sonra azil kararı ile B grubunun yönetim kurulunda temsilini engellemekte olduğunu, yönetim kurulunda temsil hakkı bulunan pay grubu adına seçilen ve seçimi oybirliği koşuluna bağlı üyenin basit çoğunluk ile görevden alınmasının ana sözleşmenin yönetim kurulu seçimine ilişkin düzenlemesinin fiilen işlevsiz kalması sonucunu doğurmakta olduğunu, Ortaklar arasında bir sözleşme olan, ana sözleşme hükümlerinin tüm pay sahipleri ve şirket organlarını bağladığını; tüm bunlara rağmen bir an için genel kurulun azil hakkının herhangi bir kısıtlamaya tabi olmadan mevcudiyeti kabul edilse dahi, bu hakkın hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde dürüstlük kurallarına uygun kullanıldığının tespit gerektiğini; her ne gerekçe ile olursa olsun, ana sözleşmenin yönetim kurulu seçim hükümlerini etkisiz bırakma dolanma amacına yönelik kullanımı hiçbir zaman korunamayacağını; A ve C grubu pay sahiplerinin bir önceki yönetim kurulu seçiminde de aynı yöntemi uygulayarak, müvekkilin yönetim kurulundaki temsilcilisini yönetim kurulu dışında bırakmaları ve dava dilekçelerinde ve yukarıda değinilen pay sahiplerinin tutumu, mevcut uygulamaların, dava konusu azil kararının dürüstlük kuralları ile bağdaşmadığının kanıtını oluşturduğunu, Genel kurulun her yıl, yasa ve yönetmelikte belirlenen asgari gündem maddelerini görüşmek üzere yılın ilk üç ayı içinde toplanmak zorunda olduğunu; yasa ve ana sözleşmeden kaynaklanan bu yükümlülüğün yerine getirilmediğini; bunun yerine genel kurulun sadece yönetim kurulundaki B grubu üyenin azli gündemi ile olağanüstü toplantıya çağrılmasının da, azil kararındaki kötü niyetin bir başka delili olduğunu, 2019 yılında ve 2023 yılında A ve C grubu pay sahiplerinin oyları ile alınan azil kararları sonucu müvekkilinin ( B grubu ) 2019 yılından bu yana ( kısa bir süre hariç) yönetim kurulunda temsil hakkından yoksun olduğunu, yönetim kurulunda temsil edilememekte olduğunu, Genel kurulun, üç kişiden oluşması zorunlu olan yönetim kurulunun B grubu üyesini görevden aldığını ancak bu karar ile boşalan üyeliğe yeni bir üye seçmeyerek, organ boşluğu yarattığını; Yönetim kurulunun organ vasfını yitirdiğini; bu durumun başlı başına azil kararının hükümsüzlüğü sonucunu doğurduğunu, yönetim kurulunda oluşan boşluğun, yönetim kurulunun diğer iki üyesi tarafından giderilebileceği düşünülse dahi, bu durumun ise genel kurula ait yönetim kurulu seçim yetkisinin, genel kurulca zımni olarak yönetim kuruluna devri anlamına geleceğini ve bu durum da ayrı ve başlı başına hükümsüzlük neden olduğunu, Ticaret Sicil Müdürlüğü, İç Ticaret Genel Müdürlüğü’nün de görüşü doğrultusunda, 16/07/2019 tarihli olağanüstü genel kurul kararı ile A ve C grubu pay sahiplerinin oyları ile alınan azil kararına rağmen, görevden alınan yönetim kurulu üyesi yerine, yeni yönetim kurulu üyesi seçilmemesi nedeniyle bu genel kurul kararının Ticaret Siciline Tescil edilemeyeceği sonucuna ulaştığını; bu konudaki Ticaret Sicil Müdürlüğü yazısı ve İç Ticaret Genel Müdürlüğü’nün yazısının ekte olduğunu, Tüm bunların açılan davadaki haklılıklarının kanıtını oluşturduğunu; ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için HMK md 390 da aranan “haklılıklarına ilişkin yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat koşulunun” yerine getirildiğini ortaya koyduğunu, Ancak Yerel Mahkemece tedbir taleplerinin reddi kararında yukarıda değinilen hükümsüzlük nedenlerinin değerlendirilmediğini, davanın özelliği itibari ile davanın sonuçlanmasına kadar geçecek süre sonunda dava konusu “müvekkilin yönetim kurulunda temsil edilme” hakkını elde etmesinin imkansız hale geleceğini, Davalı yönetim kurulunun üç yıl süre ile seçildiğini; muhtemelen dava sonuçlanıncaya kadar seçilen yönetim kurulunun görev süresinin sona ereceğini; bunun sonucu da dava konusu hakkın kullanılmasının imkansız hale gelmesi olduğunu; bunun ötesinde, çoğunluğun daha önce olduğu gibi aynı yöntemle – seçilen B grubu üyesi için azil kararı alarak, müvekkilinin bu hakkının engellenmesi yoluna ileri de başvurmakta sakınca görmeyeceğini, Her ne kadar tedbir taleplerinin ret edildiği ara kararda, genel kurulda azil kararının haklı nedene dayandığı yönünde tartışmalar olduğu gerekçesine dayanılmış ise de, ne cevap dilekçesinde ne de genel kurulda azil kararı için somut haklı bir nedenin açıklanmadığını; Genel kurulda A ve C grubu pay sahipleri tarafından gerçek dışı ve dayanağı olmayan bir kısım iddiaların ileri sürüldüğünü, İhtiyati tedbir kararı taleplerinin reddi kararının, dava konusu hakkın elde edilmesini imkansız hale getirdiğini, Müvekkilin yönetim kurulunda temsil edilme imtiyazının mevcut olduğunun kabul edilmekte olduğunu; hakkın mevcudiyeti veya bunun tespiti yanında, hakkın kullanılması olanağının da tanınması gerekli olduğunu, 29/04/2022 tarihli olağan genel kurulda seçilen yönetim kurulunun görev süresinin 29/04/2025 tarihinde sona ereceğini; dava sürecinin genel itibari ile davaların sonuçlanma süreleri – dikkate alındığında, davanın kazanılması halinde de müvekkilinin yönetim kurulunda temsil hakkına kavuşmasının mümkün olmayacağını; bu nedenle hakkın kullanılmasına olanak tanıyan tedbir uygulanmasının zorunlu olduğunu; bu zorunluluğa Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 10.02.2017 tarih ve 2017/107 E. 2017/115 K. sayılı kararında açıkça yer verildiğini;
HMK 389 maddesinde ihtiyati tedbir konusunda hakime geniş bir takdir alanı verildiğini; davanın sonucunun beklenmesinin, müvekkilinin yönetim kurulunda temsil hakkının uygulanmasını sonuçsuz bırakacağını, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. H.D. 22.11.2019 tarih ve 2019/2677 E. 2019/1971 K. sayılı kararında belirtildiği gibi, davaya konu hak ve şey bakımından ortaya çıkacak tehlike ve zararın önlenmesi için her türlü tedbire karar verilebileceğini; davalarında da müvekkilinin hak kaybının, zararının daha fazla büyümemesi için, davaya konu yönetim kurulu kararının uygulanmaması yönünde tedbir taleplerinin kabulü gerektiğini; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesinin 14.06.2021 tarih ve 2021/777 E. 2021/730 K. Sayılı kararının da aynı doğrultuda olduğunu,Dava konusu olağanüstü genel kurul kararının tüm taraflar arasındaki menfaat dengelerini bozduğunu; tüm bunların dava konusu yönetim kurulu kararının yarattığı zararı ve yaratabileceği zararları göstermekte olduğunu; zararın sadece müvekkilin yönetim kurulunda temsil edilmemesi ile sınırlı olmadığını, şirketin geleceğinin de tehlikeye sokulmakta olduğunu; bu nedenlerle tedbir taleplerinin reddi kararının usul ve esas yönünden yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek, açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesinin tedbir taleplerinin reddine ilişkin ara kararının kaldırılmasına, davalı … Pazarlama A.Ş.’nin 26.04.2023 tarihli olağanüstü genel kurulunun 4 sayılı “yönetim kurulu üyesi … Dış Ticaret A.Ş.’nin azli” kararının yürütülmesinin tedbiren geri bırakılmasına, verilecek tedbir kararının davalı şirket ticaret sicili kaydına tescil ve ilan edilmesi için Çorlu Ticaret Sicil Müdürlüğüne tebliğine, tedbir kararının taraflara tebliğine, karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, anonim şirket genel kurul kararının iptali davasında, iptali talep edilen genel kurul kararının yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece talebin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. TTK’nın 449. maddesinde genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkemenin, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebileceği düzenlenmiştir. Hükümde mahkemeye takdir hakkı tanınmış olup, mahkemece durum ve şartların gerektirmesi halinde genel kurul kararının yürütmesinin durdurulmasına karar verilebilecektir. Söz konusu karar tedbir mahiyetinde olacağından HMK’nun ihtiyati tedbire ilişkin genel hükümleri uygulanacaktır. 6100 Sayılı HMK 389 maddesi uyarınca ” Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” Aynı kanunun 390 maddesi “tedbir talep eden taraf dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” hükmünü havidir. Davalı şirket yönetim kurulu üyelerine, tedbiren yürütmenin durdurulması istemine ilişkin beyanların sunulması amacıyla meşruhatlı tebligat yapıldığı, yönetim kurulu üyelerinin beyanlarını yazılı olarak ibraz ettikleri anlaşılmıştır. Davacı yan; davalı şirketin B grubu pay sahibi sıfatıyla pay sahibi olduğunu, ana sözleşmenin onuncu maddesine dayalı olarak dışarıdan önerdiği dava dışı yönetim kurulu üyesi … Dış Ticaret A.Ş’nin 29/04/2023 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında %66,66 kabul oyu ile alınan dört nolu kararla azledildiğini, ana sözleşmeye göre yönetim kurulu üyelerinin tüm ortakların oybirliği ile seçildiklerini, oybirliği ile seçilen bir yönetim kurulu üyesinin de oy birliği ile azledilmesi gerektiğini, aksinin ana sözleşme hükmünü dolanmak anlamına geleceğini, yönetim kurulu üyesinin azlini gerektirir haklı sebep bulunmadığını, ayrıca oybirliği gerekmediğinin kabulü halinde, anılan kararın davacının yönetim kurulunda temsil hakkını ırtadan kaldırmaya yönelik dürüstlük kuralına aykırı bir karar olduğunu ileri sürerek, kararın iptaline ve yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı yan; davacının 2019 yılına dek kendisinin yönetim kurulu üyesi olduğunu; ancak bu tarih itibariyle şirketin çektiği kredilere verdiği kefaletlerden çekildiğine dair banklara ihtarnameler gönderdiğini, yine bu tarihten itibaren dışarıdan temsilci olarak gösterdiği tüzel kişinin yönetim kurulu üyesi seçilmesini sağladığını, bu tüzel kişinin davalı şirket menfaatlerine aykırı işlemler yaptığını, öte yandan genel kurul toplantısına çağrıda azil hususunun gündemde bulunduğunu, bu nedenle azil için TTK’nun 364/1 maddesi uyarınca haklı sebebin varlığına gerek olmadığını, azil için ana sözleşmede veya kanunda ağırlaştırılmış nisap da öngörülmediğinin, azil sonrası yönetim kurulunun TTK’nun 363/1 fıkrası uyarınca bizzat davacıyı yönetim kurulu üyesi seçtiğini, davacının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek davanın ve tedbir isteminin reddini talep etmiştir. Somut olayda; dava konusu genel kurul toplantı tutanağı, dava, cevap dilekçeleri ve ekleri, ihtarnameler ve mevcut delil durumuna göre davacının yukarıda ileri sürdüğü iddiaların esası bakımından yaklaşık ispat koşulunun bu aşamada oluşmadığı, yine davalı şirketin 24/03/2023 tarihli yönetim kurulu kararı ile, aynı tarihli genel kurulda B grubu payları temsilen yönetim kurulu üyesi olup azledilen dava dışı … A.Ş yerine, yine B grubu payları temsilen davacının geçici yönetim kurulu üyesi olarak atandığının anlaşılması karşısında, tedbir kararı verilmemesi ve davanın kabul edilmesi ihtimalinde B grubu payların yönetim kurulunda temsil edilmesinin imkansızlaşacağının da yaklaşık düzeyde ispat olunamadığı, ilk derece mahkemesinin takdirine göre ihtiyati tedbir talebinin reddinde isabetsizlik bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da mevcut olmadığı anlaşılmış olup, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/11/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.