Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1864 E. 2023/1603 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1864 Esas
KARAR NO: 2023/1603 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/1003 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİHİ: 08/09/2023 (Ara Karar)
DAVA: 5464 S.K. Uy.Tacirlere Verilen Kurumsal Banka Ve K.Kartlarından Kaynaklanan (5411 S.K. 142/1 Hariç) (Alacak)
KARAR TARİHİ: 19/10/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: İhtiyati haciz talep eden davacı vekili talep dilekçesi ile; dava dilekçelerinde ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini talep ettiklerini, bu zamana kadar henüz bir karar verilmemiş olduğunu, gelinen aşamada yeni gelişme olup ve TMSF Fon Kurulunun iktisadi bütünlük kararı gereğince daha önce ihaleye çıkarılan ancak ihalesi onaylanmayan davalı … ve … Ticari ve İktisadi Bütünlüğünün bu kez yeniden ihaleye çıkarıldığını, 29.07.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan ilan uyarınca; TMSF Satış Komisyonluğu Başkanlığı tarafından davalı … ve … Ticari ve İktisadi Bütünlüğünün 13.09.2023 tarihinde 103.000.000 TL muhammen bedel üzerinden satışının yapılmasına karar verildiğini, 13.09.2023 tarihinde yapılacak satış sonucunda elde edilecek para üzerine şimdilik dava miktarı kadar ihtiyati haciz konulmadığı takdirde satış bedeli davalı şirketlerin alacaklılarına dağıtılacağından alacaklarının tahsil imkanı kalmayacağından bahisle dava sonuçlanıncaya kadar davalı şirketlerin taşınır, taşınmaz malları, 3. kişilerdeki hak ve alacakları ile iktisadi bütünlük kararı gereğince satılması halinde de satış bedeli üzerine takdiren teminatsız olarak ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 08/09/2023 Ara Karar Tarihli 2022/1003 Esas sayılı ara kararında; “İİK’nın 257. maddesinde ihtiyati haczin şartları düzenlenmiştir. Buna göre rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Aynı yasanın 258/1. maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin ”alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir. Mahkemenin ”alacağın varlığına kanaat edinmiş olmasından” anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi değildir. Diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip, uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. Yani ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için ispat gerekmez, yaklaşık ispat için delil sunulması yeterlidir. Yukarıda açıklanan prensipler çerçevesinde istem incelenmiştir. Bu kapsamda dava; davalı şirketlerde pay sahibi olan davacının, davalı şirketlerin kredi borçlarına kefaleti nedeniyle yaptığı ödemeyi TBK’nun 596. maddesi kapsamında rücuen davalı şirketlerden tahsil istemi yönünden; -Davacının davalı şirketlerden dava konusu miktarda alacağının bulunduğu ve gerekirse davalı şirketlerin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu “…-… Ticari Ve İktisadi Bütünlüğü” Satış Komisyonu Başkanlığı tarafından yapılacak ihalesinde elde edilecek satış bedelinden ödenmesi gerektiğinin tespiti ile; -Davacının müteselsil kefaletine yaptığı ödeme nedeniyle davalı TMSF kayyımlığı idaresindeki … Ticaret Aş. den olan 550.000,00 TL alacağının, Davacının müteselsil kefaletine istinaden … Bankası A.ş.ne yaptığı ödemeler nedeniyle … Ticaret Anonim Şirketi ile … Bilg. Tek. San. Tic. Aş.den şimdilik 20.000,00 USDlik kısmının Davalı şirketlerden müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, -Gerektiğinde ve tahsilde mükerrer olmamak üzere Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu “…-… Ticari Ve İktisadi Bütünlüğü” Satış Komisyonu Başkanlığı tarafından yapılacak ihalesinde elde edilecek satış bedelinden ödenmesi suretiyle tahsili ile davacıya ödenmesi istemine ilişkindir. Davacı tarafça da dava dilekçesinde açıklandığı üzere, davalı şirketlerden … Tic. A.Ş.ye İst/Anadolu 3. SCHnin 28.09.2016 tarih ve 2016/4075 D. İş no.lu kararı ve … Tek. San. Tic. A.Şye ise Anadolu 2. SCHnin 26.9.2016 tarih ve 2016/4284 D. İş sayılı kararıyla 674 sayılı KHK’nın 13 ve 19. maddesi uyarınca ve CMKnın 133/1 maddesi gereğince yönetim organının tüm yetkilerini kullanmak ve yeni yönetim kurulunu oluşturmak üzere TMSF’nin Kayyım olarak atanmasına karar verilmiş, halen bu şirketler TMSF’nin kayyımlığı ile idare edilmekte olup, davalı şirketler hakkında E Data-R2 Servis Ticari ve İktisadi Bütünlüğü kararı alınmış ve 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 19 ve 20’nci maddeleri ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134’üncü maddesi ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Tarafından Ticari ve İktisadi Bütünlük Oluşturan Mahcuzların Satışına İlişkin Yönetmelik (“Yönetmelik”) kapsamında, ihale kapsamında satışa çıkarılmıştır. İhale bedeli üzerinde ne suretle tasarruf edilebileceği 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 134/6. maddesinde; “(..) İhale bedelinin ödenme şeklini, para birimini, alıcıların sahip olması gereken şartları, ödeme tarihini ve ihalenin sair usûl ve esasları ile satış şartlarını 6183 sayılı Kanun hükümlerine bağlı olmaksızın belirlemeye, satışa konu ticarî ve iktisadî bütünlüğü alacağına mahsuben satın almaya, satışa konu varlıkların ait olduğu şirketlerin teknik bilgi, yazılım, donanım, ekipman, mal ve hizmet alımından doğan geçmiş dönem borçlarını; ticari ve iktisadi bütünlük içinde yer alan mal, hak ve/veya varlıklar ile ilgili olması veya ticari ve iktisadi bütünlüğün değerinin korunması için gerekli veya değerini artırır mahiyette olması, taraflarca borç miktarının tespitinde mutabakata varılmış olması, varlıkları ticari ve iktisadi bütünlük satışına konu edilen tarafça bahsi geçen mutabakattan sonra Fona müracaat edilmesi ve işlemlerin en geç Fon Kurulunun ihaleyi onay tarihine kadar tekemmül ettirilmesi şartıyla öncelikli olarak ihale bedelinden ödemeye veya ihale alıcısına ödetmeye Fon Kurulu yetkilidir. (..)Ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturulmasına karar verilmesinden itibaren iki yıl içerisinde ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturan varlıklar ile ilgili işletmelere ait menkul, gayrimenkul ve her türlü hak ve alacaklar ile üçüncü kişiler nezdindekiler de dahil nakit varlıklarının imtiyazlı alacaklılar dâhil üçüncü kişiler tarafından haczi, muhafaza altına alınması ve satışı talep edilemez, mahcuzların maliklerinin iflasına karar verilemez, finansal kiralama sözleşmelerinin feshi talep edilemez, işbu sözleşmeler kapsamındaki varlıkların iadesine karar verilemez, ilgili takyidatlar hakkında zamanaşımı ve hak düşürücü süreler işlemez.[60]” düzenlemesi; Aynı Kanunun 134/8. maddesinde ise “(Değişik sekizinci fıkra:26/5/2022-7407/9 md.) Gerçek ve tüzel kişilerin sahip olduğu varlıkların, bu maddede yer alan hükümler çerçevesinde ticari ve iktisadi bütünlük kapsamında satışlarından elde edilen bedelden; satış masrafları düşüldükten sonra satış tarihine kadar tahakkuk etmiş olmak şartıyla sırasıyla, rehinle teminat altına alınmış borçlar, bütünlük kapsamındaki varlıkların aynından kaynaklanan amme borçları, işbu maddenin beşinci fıkrasında belirtilen geçmiş dönem borçları, kişilerin Devlete ve sosyal güvenlik kuruluşlarına olan 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamındaki borçları ile GSM imtiyaz sözleşmesinden doğan Hazine payı borçları ödendikten sonra kalan kısım, kişilerin diğer kamu kurum ve kuruluşları ile üst kurullara olan borçlarına garameten taksim edilerek ödenir.(..)” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı hususta Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Tarafından Ticari Ve İktisadi Bütünlük Oluşturan Mahcuzların Satışına İlişkin Yönetmelikte 25. maddede ; “Geçmiş dönem borçları” başlığı altında; “(1) Satışa konu varlıkların ait olduğu şirketlerin teknik bilgi, yazılım, donanım,ekipman, mal ve hizmet alımından doğan geçmiş dönem borçlarını ihale bedelinden ödemeye veya ihale alıcısına ödetmeye Kurul yetkilidir. Kurulun bu konudaki kararısatış şartnamesinde ve satış ilanında belirtilir. (2) Geçmiş dönemborçlarının ödenebilmesi veya ihale alıcısına ödetilebilmesi için: a) Ticari ve iktisadi bütünlük içinde yer alan mal, hak ve/veya varlıklar ile ilgili olması veya ticari ve iktisadi bütünlüğün değerinin korunması için gerekli veya değerini artırır mahiyette olması, b) Alacaklı ile borçlu şirket borç miktarının tespitinde mutabakata varmış olması, gerekmektedir.” düzenlemesi yer almaktadır. Yukarıda ayrıntısı yer verilen yasal düzenlemeler çerçevesinde; tasarrufu TMSF uhdesinde olup hakkında ticari ve iktisadi bütünlük kararı alınmış davalı şirketler yönünden, ihale ile elde edilecek bedelin ne suretle sarf edileceği, sıra cetvelinin neye göre oluşturulacağı belirlenmiştir. Davacının bu davada ilk talebi TBK’nun 596. maddesinin kefaletten kaynaklı alacak hakkının, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu “…-… Ticari Ve İktisadi Bütünlüğü” Satış Komisyonu Başkanlığı tarafından yapılacak ihalesinde elde edilecek satış bedelinden ödenmesi gerektiğinin tespiti istemine ilişkin olup, keyfiyet yargılama neticesinde hükme bağlanacaktır. Hali hazırda ihtilaf, davacı tarafça iddia olunan alacak tutarının ihale bedelinden ödenip ödenmemesi koşulları üzerinde toplanmış iken İİK’nın 257. maddesinde düzenlenen muaccel bir alacağın varlığından söz edilemeyeceği, alacağın muaccel olduğunun yaklaşık olarak ispatı koşulunun, dolayısıyla ihtiyati haciz koşullarının oluşmadığı Mahkememizce değerlendirirlmekle istemin reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile ihtiyati haciz isteminin reddine karar verilmiş ve verilen ara karara karşı ihtiyati haciz talep eden davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati haciz talep eden davacı vekili istinaf dilekçesi ile; Yerel mahkemece davadaki taleplerin değerlendirilmesinde hataya düşüldüğünü, ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilirken davadaki ilk talebin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun …-… Ticari Ve İktisadi Bütünlüğü Satış Komisyonu Başkanlığı tarafından yapılacak ihalesinde elde edilecek satış bedelinden ödenmesi gerektiğinin tespiti istemine ilişkin olduğunun belirtildiğini, bu yöndeki talebin davadaki taleplerden sadece biri ve tali bir talep olduğunu, bu tali talebin yanında ayrıca mevcut alacağın TMSF dışındaki diğer davalılardan tahsili talebinin yer aldığını, davadaki asıl talebin de bu yöndeki talepler olduğunu, her alacak davasının kabulüne ilişkin kararların birinin tespit diğerinin tahsil olmak üzere iki ana kısımdan oluştuğunu, bir alacağın tahsiline hükmedilmek için o alacağın varlığının tespit edilmesinin şart olduğunu, böyle bir tespitten sonra ise ancak tahsile ilişkin kısmın gündeme geleceğini, Mahkemece bu hususta hata yapıldığını ve davanın esas itibariyle alacağın tahsili isteğine ilişkin olduğunun gözden kaçırıldığını; Yerel mahkemenin keyfiyetin yargılama sonucunda ortaya çıkacağı yönündeki gerekçesinin de ihtiyati haciz talebinin reddini gerektirmeyeceğinden bahisle bu yöndeki gerekçenin de hatalı olduğunu, her davada sonuç talebin yerinde olup olmadığının yargılama sonucunda ulaşılacak sonuca bağlı olduğunu, ihtiyati haciz talebinin varlığı için yargılamanın sonuçlanmasının gerekmediğini, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için dava sırasında yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmesinin yeterli olduğunu, Mahkemece yukarıda belirtilen keyfiyet yargılama neticesinde hükme bağlanacaktır gerekçesi bu yönden hatalı olup, ihtiyati haciz talebinin reddi gerekçesi yapılmasının da ayrıca hatalı olduğunu; Yerel mahkemenin muaccel bir alacaktan söz edilemeyeceğine yönelik gerekçesinin de başlı başına hatalı olduğunu, “Hali hazırda ihtilaf, davacı tarafça iddia olunan alacak tutarının ihale bedelinden ödenip ödenmemesi koşulları üzerinde toplanmış iken İİK’nın 257. maddesinde düzenlenen muaccel bir alacağın varlığından söz edilemeyeceği” yönündeki gerekçesinin hukuken kabulünün mümkün olmadığını, bir alacağın ödenip ödenmeyeceğinin ihtilaflı olması, yani mahkemenin değimi ile ihtilafın alacağın ödenip ödenmemesi koşulları üzerinde toplanmış olmasının, bir alacağın macceliyetini etkileyecek bir husus olmadığını, alacağın muaccel olup olmadığı ile alacağın ihtilaflı olmasının başka başka hususlar olduğunu, bilindiği üzere muacceliyetin, bir borca ilişkin vadenin dolması ile bu borcun alacaklı tarafından borçlusundan istenebilecek aşamaya geldiğini ifade eden bir hukuki kavram olduğunu, dolayısı ile alacağın ihtilaflı olmasının alacağın muacceliyetine herhangi bir etkisinin olmadığını; İhbar olunan bankaların genel kredi sözleşmesine istinaden davalı asıl borçlu şirketlerden olan genel kredi alacaklarının, asıl borçlu bu şirketlerin temerrütleri nedeniyle kat edilerek tüm alacaklarının muacceliyet kespettiğini, nitekim bu hususun dosyada bulunan cevabi yazılardan ve sunulan diğer evraklardan da anlaşıldığını, diğer yandan müvekkilinin alacağı, davalı şirketlerin genel kredi sözleşmelerine olan kefaletinden kaynaklanmakta olup, yasal dayanağının da TBK 596. maddesi olduğunu, kefalet ile teminat altına alınan borcu kefilin ödediği anda asıl borçluya rücu hakkına sahip olduğunu, başka bir ifade ile muaccel bir borcu ödeyen kefilin, asıl borçluya rücu hakkının ödeme ile doğacağını ve kefilin ödediği tarihte de muacceliyetini devam ettirdiğini, dolayısı ile Yerel mahkemenin alacağın maccel olmadığına yönelik gerekçesinin tamamen keyfi ve hukuka aykırı olduğunu; Yerel mahkemenin yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediğine ilişkin gerekçesinin hatalı olduğunu, gerek ihtiyati tedbir gerekse de ihtiyati haciz hukukunda geçici hukuki korumalar olarak düzenlendiğini, ihtiyati tedbirin, HMK’da 389 vd. maddelerinde düzenlendiğini, HMK’nın 389. maddesinde “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Birinci fıkra hükmü niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde de uygulanır” hükmü düzenlenmekle ihtiyati tedbirin açıklandığını; Bir başka geçici hukuki koruma kurumu olan ihtiyati haczin İİK’nun 257 vd. maddelerinde düzenlendiğini, İİK’nun 257. maddesinde “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir….” hükmü ile düzenlendiğini, ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbirin geçici hukuki koruma tedbirleri olduğunun madde gerekçelerinde de açıklandığını; İİK’nın 257/1. maddesinde rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcu nedeniyle ihtiyati haciz istenebileceği açıklanmışken 2. bentte vadesi gelmemiş borçtan dolayı hangi hallerde ihtiyati haciz istenebileceğinin açıklandığını, Yargıtay ve Bölge Adliye mahkemelerinin bu gün kanuni düzenlemeye uygun olarak ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebi gibi geçici hukuki koruma taleplerinde tam ispat yerine yaklaşık ispatın gerçekleşmesinin yeterli olduğunun kabul edilip uygulandığını; Dava konusu olayda; dava ve talep edilen alacağın varlığı ve miktarının yaklaşık ispat ölçüsünü de aşar nitelikte ispat edildiğine ilişkin yeterli delil bulunduğunu, alacağın ihtilaflı olmasının yaklaşık ispat edildiği hususunu değiştirmeye yeterli olmadığını, davacı müvekkilinin davaya konu yaptığı alacağının, dava şirketlerin işbu davada ihbar olunan olarak yer alan alacaklıları bankalara kefil sıfatıyla ödediğinin ve TBK 596. maddesi gereğince alacaklılara rücu etme hakkını haiz olduğunun tam ispat derecesinde ispat edilmiş olduğunu, tam ispat derecesine yaklaşan bir ispatın da aynı zamanda yaklaşık ispat koşulunu taşıdığını izah etmeye gerek olmadığını, ihbar olunan … Bankın mahkemeye gönderdiği cevabi yazıda davacı …ın davalı şirketlerin genel kredi borcuna kefaleti nedeniyle bankalarına 15.04.2019 tarihinde 550.000 TL ödediğini, keza ihbar olunan TFKB’nin mahkemeye gönderdiği cevabi yazılarında davacı …ın muhtelif tarihlerde davalı şirketlerin genel kredi borcuna kefaleti nedeniyle bankalarına 8.09.2019 tarihli protokol ile protokolle belirtilen vadeye uygun olarak dava tarihine kadar 2.241.000,00.USD ödediğini, yine mahkemeye gönderdiği en son cevabi yazı ile ödeme miktarının 06/06/2023 tarihi itibariyle 2.256.138,77 USD olduğunu bildirdiklerini, böylece müvekkilinin kefaleten yaptığı ödeme miktarlarının açıkça ve kesin olarak ispat edildiğini, bu nedenle Yerel mahkemece yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediğine yönelik gerekçenin hatalı olduğunu; İhtiyati haciz talebinin reddedilmiş olmasının alacağın tahsilinin imkansız hale gelmesine ve müvekkili davacının mağruriyetine neden olacağını, TMSF Fon Kurulunun iktisadi bütünlük kararı gereğince daha önce ihaleye çıkarılan, ancak ihalesi onaylanmayan davalı … ve … Ticari ve İktisadi Bütünlüğünün bu kez yeniden ihaleye çıkarıldığını, 29.07.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan ilan uyarınca TMSF Satış Komisyonluğu Başkanlığı tarafından davalı … ve … Ticari ve İktisadi Bütünlüğünün 13.09.2023 tarihinde 103.000.000 TL muhammen bedel üzerinden satışının yapılmasına karar verildiğini, davalı şirketlerin 13.09.2023 tarihinde yapılacak satışı sonucunda elde edilecek para üzerine Mahkemeye şimdilik dava miktarı kadar ihtiyati haciz konulmadığı takdirde satış bedelinin davalı şirketlerin alacaklılarına dağıtılacağından bahisle alacaklarının tahsil imkanı kalmayacağının açık olduğunu, davalı şirketlere ait malvarlığı iktisadi bütünlük kararı gereğince satılması halinde bu şirketlerin içinin tamamen boşaltılmış olacağını ve müvekkilinin alacağına Mahkemece hükmedilse bile tahsili imkanı kalmayacağını; Müvekkilinin kefaleten yaptığı ödeme miktarları gözetildiğinde tahsil edilmeyen bu alacağın müvekkili açısından ekonomik yıkım anlamı taşıyacağını ve telafisi imkansız zararlara uğramasına neden olacağını, geçici hukuki koruma kurumunun getirilmesindeki amaçlar gözetildiğinde, bu telafisi imkansız zararların önlenmesi için ihtiyati haciz talebinin kabulünün elzem bir durum olduğunu beyanla Yerel mahkemece verilen ihtiyati haciz talebinin reddine ilişkin ara kararın HMK 353/b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına, davalı şirketlerin taşınır, taşınmaz malları, 3. kişilerdeki hak ve alacakları ile iktisadi bütünlük kararı gereğince satılması halinde satış bedeli üzerine, dava ve talep konusu alacak ve ferilerini karşılayacak miktar kadarı için İİK 257. maddesi gereğince dava ve talep miktarı kadar ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, kefalet kapsamında ödendiği iddia edilen banka kredi borçlarının rücuan tahsili talebi ile açılan davada ihtiyati haciz kararı verilmesine ilişkindir. Mahkemece talebin reddine karar verilmiş, karara karşı talep eden davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. İİK’nın 257/1. maddesi uyarınca; rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. İİK’nın 258. maddesi uyarınca; ihtiyati haciz talep eden alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur. Burada aranan ölçü yaklaşık ispat ölçüdür. İİK’nın 265. maddesi hükmü gereğince, borçlu kendisi dinlenilmeden verilen ihtiyati haciz kararına yönelik haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata, huzuru ile yapılan hacizlerde haczin uygulandığı, aksi halde haciz tutanağının kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde itiraz edebilir. Bu durumda mahkeme, gösterilen itiraz sebepleri ile bağlı inceleme yaparak itirazı kabul veya reddeder.Somut dosyada; talep eden davacı vekilince davada, ihbar olunan bankalara kefaleten ödenen kredi borçlarının öncelikle davalı şirketlerden, aksi halde davalı şirketlerin satış bedelleri üzerinden tahsili ve bu minvalde ihtiyati haczinde öncelikle davalı şirketlerin malvarlığı değerleri, aksi halde satış bedeli üzerine konulması talep edilmiş olup, Bankacılık Kanunu’nun 134/6. maddesinde;….. ” Ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturulmasına karar verilmesinden itibaren iki yıl içerisinde ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturan varlıklar ile ilgili işletmelere ait menkul, gayrimenkul ve her türlü hak ve alacaklar ile üçüncü kişiler nezdindekiler de dahil nakit varlıklarının imtiyazlı alacaklılar dâhil üçüncü kişiler tarafından haczi, muhafaza altına alınması ve satışı talep edilemez, mahcuzların maliklerinin iflasına karar verilemez, finansal kiralama sözleşmelerinin feshi talep edilemez, işbu sözleşmeler kapsamındaki varlıkların iadesine karar verilemez, ilgili takyidatlar hakkında zamanaşımı ve hak düşürücü süreler işlemez.” şeklinde yer alan düzenleme uyarınca davacı tarafça iktisadi bütünlük kararı verilen davalı şirketlerin malvarlığı üzerine ihtiyati haciz konulması talep edilemeyeceği gibi, İlk Derece Mahkemesince de açıklandığı üzere, davalı şirketlerin satışı halinde, satış bedelinin ne şekilde dağıtılacağının yasa ile düzenlendiği, buna göre satış bedeli üzerine yasa hükmünün uygulanmasını engeller nitelikte ihtiyati haciz kararı konulmasının mümkün olmadığı ve sonuç olarak Mahkemece talebin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İhtiyati haciz talep eden davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, 7-Dava dosyası dairemize UYAP sistemi üzerinden elektronik dosya olarak gönderildiğinden, Dairemiz kararının ilk derece mahkemesine UYAP sistemi üzerinden gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 19/10/2023 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.