Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1823
KARAR NO: 2023/1926
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/246 Esas – 2023/53 Karar
TARİHİ: 26/01/2023
DAVA: Şirketin İhyası
KARAR TARİHİ: 07/12/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı …’nin tasfiye memuru olarak atandığı şirket tarafından müvekkili şirket aleyhine Ankara 27. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/94 Esas sayılı dava dosyasından alacak davası ikame edildiğini, müvekkili şirketin de karşı dava açtığını, ilgili şirketin İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü tarafından 14/08/2020 tarihinde ticaret sicilinden terkin edildiğini, Ankara BAM 4. Hukuk Dairesi’nin 2020/826 Esas sayılı dosyasından şirketin ticaret sicilinden terkin edilmesi nedeniyle taraf ehliyeti sona erdiğinden kararın kaldırılmasına karar verildiğini, Ankara 27. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2022/122 Esas sayılı sayılı dava dosyası ile davanın yeniden açıldığını ve bozma kararı uyarınca ilgili şirketin ihyası için ihya davası açmak üzere taraflarına süre verildiğini beyanla Tasfiye Halinde … Anonim Şirketinin tüzel kişiliğinin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile; Ticaret Siclii Müdürlüğü’nün TTK madde 32 ve Ticaret Sicili Yönetmeliği madde 34 hükmü çerçevesinde işlem yaptığını, tasfiye sürecinde yetki ve sorumluluğun tasfiye memurunda olduğunu, olağan tasfiye sürecinden kaynaklanan, tasfiye sürecinde açılan davaya rağmen şirketin ticaret sicilinden silinmesini talep eden tasfiye memurunun kusurundan dolayı ticaret sicili müdürlüğünün sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkilinin davanın açılmasına sebep olmadığını beyanla işbu sebeplerle huzurdaki davanın reddine, aksi halde müvekkili aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Tasfiye Memuru … vekili cevap dilekçesi ile; ön inceleme duruşması usulüne uygun bir şekilde gerçekleştirilmediğinden 26/01/2023 tarihli celsede tahkikat aşamasına ilişkin herhangi bir işlemin gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığını, ihya davaları yazılı yargılama usulüne tabi olup, yargılamanın basit yargılama usulü ile yürütülerek neticelendirilmesinin usule aykırılık teşkil ettiğini, …’nın tasfiye sürecine tüm aşamamalar usulüne uygun olarak yerine getirilerek hukuka uygun olarak başlandığını, devam ettiğini ve tamamlandığını, Ticaret siciline sunulan tasfiye sonu evraklarından da görüleceği üzere 13/08/2020 tarihli Tasfiye Sonu Kati Bilanço uyarınca …’nın ne aktifinde ne de pasifinde kayıtlı bir unsur bulunmadığını, ihya davasının redde mahkum olduğunu, TTK hükümleri uyarınca süresi içerisinde var olduğu iddia edilen alacakların bildirilmemesi nedeniyle davacı şirketin huzurdaki davayı ikame etmesinin dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu beyanla HMK’nın 119. maddesi hükmü uyarınca eksiklik giderilmez ise davanın açılmamış sayılmasına, aksi halde davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 26/01/2023 tarih ve 2022/246 Esas – 2023/53 Karar sayılı kararında; “Dava; Tasfiye Halinde … Anonim Şirketi (…)’nin ihyasından ibaret olduğu anlaşıldı. Şirketin ticaret sicilinden silinmesi işlemi kurucu değil, açıklayıcı nitelik taşır. İncelenen dosyalar kapsamına göre; sicilden tasfiye sonucu terkin edilen Tasfiye Halinde … Anonim Şirketi aleyhine açılmış derdest dava bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının ihya davası açmakta hukuki menfaati olup, tüzel kişiliğin ihyasının talep edilmesi olanaklı bulunduğundan; İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’nun … sicil numarasında kayıtlı Tasfiye Halinde … Anonim Şirketi’nin sicil kaydının yeniden ihyasına, tasfiye memuru olarak …’nin atanmasına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla; ” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı davalı tasfiye memuru … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı tasfiye memuru … vekili istinaf dilekçesi ile; ihya davaları yazılı yargılama usulüne tabi olup yargılamanın basit yargılama usulü ile yürütülerek neticelendirilmesinin bir bozma sebebi olduğunu, tensip zaptı incelendiğinde ihya davası yargılamasının basit yargılama ile yürütüleceğinin hüküm altına alındığını ve yargılamanın da basit yargılama usulü ile yürütülerek hüküm verildiğinin görüleceğini, ilgili 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri incelendiğinde ek tasfiyenin uygulamadaki adıyla ihya davası yargılamalarının yazılı yargılama hükümlerine tabi olduğunun görüleceğini, konuya ilişkin müstakar nitelikteki Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri kararları incelendiğinde yazılı yargılama usulüyle yürütülmesi gerekirken, basit yargılama usulü ile yürütülen ihya davası yargılamalarının usulden bozulmaları gerektiğinin görüleceğini;Metin olarak çok açık bir lafza sahip olmayan TTK madde 1521 hükmünün ne anlama geldiğinin, madde ve komisyon gerekçelerinden yola çıkılarak anlaşılmak mecburiyetinde olduğunu, madde gerekçesine göre TTK madde 1521 hükmü, yalnızca TTK madde1460 hükmünün dili sadeleştirilmiş bir hali olup komisyon gerekçesine göre hükmün kapsamına tasfiye memurları ile yöneticilerin de eklendiğini;TTK madde 1521 hükmünün, doktrinde de yalnızca şirket tarafından tasfiye memurlarına karşı açılacak sorumluluk davalarında uygulanır şeklinde yorumlandığını, “Bu arada eTK hükmü TK 1521’e aktarılırken, maddede sayılan yönetici, tasfiye memuru ve denetçilere karşı şirket tarafından açılacak davalar basit yargılama usulüne (HMK 316 vd.) tabi tutulmuş…” (Abuzer Kendigelen, Türk Ticaret Kanunu Değişiklikler, Yenilikler ve İlk Tespitler, 3. Baskı, Onikilevha Yayıncılık, İstanbul, s. 592)Sonuç olarak, huzurdaki yargılama tasfiye memurlarına karşı ikame edilen bir sorumluluk davası olmadığından bahisle ihya davası yargılamasının basit yargılama ile yürütülmesinin mümkün olmadığını, Yerel mahkemece bu yöndeki itirazlarına itibar edilmeksizin usul hükümlerine aykırı bir karar tesis edildiğini, işbu nedenle kararın kaldırılması gerektiğini, Yerel mahkemenin müvekkiline dava dilekçesi ile tensip zaptını tebliğ etmeksizin, diğer bir ifadeyle dilekçeler teatisi aşaması tamamlanmaksızın ön inceleme aşamasına geçerek müvekkilinin savunma hakkını ihlal ettiğini, Yerel mahkeme nezdinde yapılan yargılama sürecinde henüz dilekçeler teatisi aşaması tamamlanmadan ve müvekkiline duruşmanın yapılacağına dair bilgi verilmeden 29.09.2022 tarihli duruşmada ön inceleme duruşmasının görüldüğünü;Müvekkiline dava dilekçesi ile tensip zaptı 06.10.2022 tarihinde tebliğ edilmiş olup 29.09.2022 tarihli duruşma tutanağında da dava dilekçesinin müvekkiline tebliğine yönelik ara karar kurulduğunun görüldüğünü, Yerel mahkemenin dava dilekçesi ile tensip zaptının müvekkiline tebliğ edilmediğinin farkında olduğunu, buna rağmen “Mahkeme, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden ve yukarıdaki maddelerde belirtilen incelemeyi tamamladıktan sonra, ön inceleme için bir duruşma günü tespit ederek taraflara bildirir” şeklindeki 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”) m.139/1’i açık bir şekilde hiçe sayarak işlemlerine devam ettiğini; Yerel mahkemenin 29.09.2022 tarihli celsesinde ön inceleme duruşmasının görüldüğünün açık olduğunu, bu duruşmada tarafların sulhe teşvik edildiğini, uyuşmazlık konusunun belirlendiğini, dilekçelerin özetlerinin verildiğini, dava dilekçesi ile tensip zaptının 06.10.2022’de müvekkile tebliğ edilmesi sonrasında dosyaya sunulan cevap dilekçesinde bu husus ifade edilmesine rağmen Mahkemenin bu açık usule aykırılığı gidermek maksadıyla hiçbir işlem yapmayarak, usule aykırı davranışlarına devam ettiğini, Yerel mahkemenin duruşma gününü bildirmeksizin ve dava dilekçesini tebliğ etmeksizin 29.09.2022 tarihinde ön inceleme duruşmasını gördüğünü kendisi de bilmesine rağmen, 26.01.2023 tarihli ikinci duruşmada usulüne uygun bir ön inceleme duruşması yapmaksızın doğrudan karara çıktığını; İhyası talep edilen şirket aleyhine bir dava ikame edilmesinin tek başına bir ihya sebebi olamayacağını, bir başka deyişle bir ihya davasında davanın ikamesinin dürüstlük kuralına aykırı bir nitelik taşıyıp taşımadığının Mahkemelerce değerlendirilmesi ve dürüstlük kuralına aykırı taleplerin reddedilmesi gerektiğini, bu noktada davacının alacağını kesin olarak olmasa da yaklaşık olarak ispatlayabileceği bilgi ve belgeleri Mahkemenin dikkatine sunması gerektiğini, aksi halde bir kişinin, tasfiye sürecine giren bir şirkete karşı açacağı 1 kuruş müddeabihli davalarla bir şirketin tasfiyesini sonsuza kadar engelleyebileceğini, bu durumun kabulünün mümkün olmadığını; … tasfiye sürecinin tüm aşamalar usulüne uygun olarak yerine getirilerek hukuka uygun olarak başladığını, devam ettiğini ve tamamlandığını, 01.11.2011 tarihli genel kurul toplantısında … tasfiyesine karar verildiğini ve müvekkili …’in tasfiye memuru olarak atandığını, bu görevlendirme sonrası müvekkili tarafından tasfiye başlangıç bilançosu ile envanter hazırlandığını, müteakiben … ticari defterlerinde kayıtlı tüm alacaklıların alacakları kendilerinden bir alacak bildirimi gelmesi beklenmeksizin ödendiğini, TTK’nın emredici hükümleri uyarınca usulüne uygun olarak Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde üç kez alacaklılara alacaklarını bildirmeleri konusunda ilanda bulunulduğunu, tasfiye işlemleri tamamlandıktan sonra tasfiye bitiş bilançosu hazırlandığını, ve söz konusu bilanço … genel kurulu tarafından onaylandıktan sonra ticaret siciline tasfiyenin tamamlanması için başvurulduğunu;Ticaret siciline sunulan tasfiye sonu evraklarından da görüleceği üzere 13.08.2020 tarihli Tasfiye Sonu Kati Bilanço uyarınca … ne aktifinde ne de pasifinde kayıtlı bir unsur bulunmadığını, bu süreç ikame edilen ihya davasının redde mahkum olduğunu açıkça ortaya koymakta olup ilgili TTK hükümleri uyarınca süresi içerisinde var olduğunu iddia ettiği alacaklarını bildirmeyen davacı şirketin huzurdaki davayı ikame etmesinin dürüstlük kurallarına aykırı olduğunun tartışmasız olduğunu beyanla Yerel mahkemece verilen kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ticaret sicilinden tasfiye nedeniyle terkin edilen şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 547. maddesi uyarınca, ek tasfiye işlemleri nedeniyle ihyası talebine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tasfiye memuru vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. HMK’nın 320/1 maddesi uyarınca basit yargılama usulüne tabi davalarda mahkeme, mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verebilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/11-2924 Esas, 2018/1935 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, ihya davaları basit yargılama usulüne tabidir. Mahkemece, her ne kadar ön inceleme, tasfiye memuruna tebliğ yapılmaksızın tamamlanmış ve bu bir usuli eksiklik ise de, davalı tasfiye memuruna dava dilekçesi ile bir sonraki duruşma gün ve saatinin usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, HMK’nın 317/2. maddesi gereği 2 haftalık cevap verme süresi tanındığı, HMK’nın 320/3. maddesi uyarınca tarafların dinlenmesinden sonra tahkikat tamamlanarak karar verildiği, davalı tasfiye memurunun savunma hakkının kısıtlanmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin ihya davalarının yazılı yargılama usulüne tabi olduğuna yönelik istinaf sebebi ile yokluklarında ön inceleme duruşması yapılmış olmasına dair sonuca etkisi bulunmayan istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Türk Ticaret Kanunu’nun 547. maddesinde “tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlanıncaya kadar şirketin yeniden tescilini isteyebilirler. Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemleri yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veyan birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir.” denilmek suretiyle ek tasfiye düzenlenmiştir. Tasfiye Halinde … Anonim Şirketi’nin sicil kaydı 14.08.2020 tarihinde tasfiye neticesinde davalı …’nce terkin edilmiştir. İhyasına karar verilen şirket tarafından, davacı taraf aleyhine Ankara 27. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2022/122 Esas (ilk dava açılış tarihi 02.10.2018) sayılı dosyası ile dava, davacı şirket tarafından da ihyası istenen şirkete aleyhine aynı dosyada karşı dava açıldığı ve davanın derdest olduğu anlaşılmıştır. Şirket hakkında terkin tarihinden önce davacı tarafından açılmış ve derdest bir dava olması nedeniyle, şirketin tasfiyesi tamamlanmamıştır. Ek tasfiye işlemlerinin yapılması, derdest davada taraf teşkilinin sağlanması için şirketin yeniden sicile tescil edilmesi ve tasfiye işlemleri eksik bırakıldığından ek tasfiye işlemleri yönünden tasfiye memurunun görevinin devamına karar verilmesi gerekir. Bu nedenle Mahkemece davacının, şirketin ihyasını talep etmekte hukuki yararının bulunduğu kabul edilerek şirketin ihyasına karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalı vekilinin yalnızca şirket aleyhine bir dava açılmış olması sebebiyle ihya kararı verilemeyeceğine dair istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı tasfiye memuru vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı Tasfiye Memuru …’nin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından yatırılan 269,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 0,05 TL harcın istinaf kanun yoluna başvuran davalı tasfiye memuru …’den tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı bulunması halinde kararın kesinleşmesine müteakiben avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 07/12/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.