Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1799 E. 2023/1781 K. 09.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1799 Esas
KARAR NO: 2023/1781 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/10/2021
NUMARASI: 2019/990 Esas – 2021/946 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/11/2023
Dairemizden verilen 16/02/2022 tarih ve 2022/128 Esas 2022/243 Karar sayılı kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 12/07/2023 tarih ve 2022/2251 Esas 2023/4410 Karar sayılı ilamıyla bozulmakla; dosya incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin yaklaşık 15 yıldır Rusya da ikamet etmekte ve ticaret yapmakta olduğunu, müvekkilinin daha önceki yıllarda 2012 senesinde Rusya’daki iş yerleri için mal almak üzere davalı şirkete çekler vermiş olduğunu, bu çeklerin karşılığında davalı şirketten herhangi bir mal teslim almamış olduğunu, malları teslim alamayan müvekkilinin çekleri davalı şirketten geri istediğinde ise davalı şirketin bu çeklerin tarihi geçti işlem yapmamız mümkün değil Türkiye ye geldiğinde sana teslim ederiz diyerek müvekkilini oyaladığını, aradan geçen süreden dolayı müvekkilinin Rusya da ikamet ettiği için Türkiye ile bağının çoğu zaman kopmuş olduğunu, müvekkilinin Rusya da yaşamasına fırsat bilen davalı tarafın müvekkilinin tarafından keşide edilen 30/06/2013 tarihli 25.000,00-USD bedelli, 30/11/2013 tarih 25.000,00-USD bedelli, 30/11/2013 tarihli 25.000,00-USD bedelli, 30/12/2013 tarihli 25.000,00-USD bedelli çekler ile ilgili Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … eski(…) esas yılı dosyasından takibe başlanmış olduğunu, herhangi bir işlem yapılmayan icra dosyasından 2,5 yıl sonra alacaklı vekilince yenilenmiş ve müvekkilinin 2 adet taşınmazına el konulan hacizler karşılğında müvekkilinin taşınmazlarının satılmaya çalışırketn müdahele edilmiş ve satışın iptal edilmiş olduğunu, davacı ile davalı şirket arasında daha önceki yıllarda ticari ilişki olmuş oludğunu, davalının daha önce sattığı ürünlere ilişkin olarak fatura kesmiş ve tahsilatını da müvekkilinin çek ile ödeyerek kapatmış olduğunu, satış ve ödemeler karşısında taraflar arasında oluşan ticari ilişki güven nedeni ile müvekkilinin davalı şirkete icra takibine konu edilen çekleri teslim etmiş olduğunu, bu nedenle de icra takibine konu edilen çeklerden dolayı ve icra takibinden dolayı müvekkilinin herhangi bir borcunun bulunmadığını, davalı tarafından tacir olduğunu, ticari kayıtlarından alacağını ispat etmek durumunda loduğunu, müvekkilinin tamamen ticari güven gereği güvenerek verdiği çeklerin müvekkilinin haberinin dahi olmadan ve usulsüz tebligatlarla icra takibine konu edildiğini, 2013 tarihinde yazılan çeklerin 2016 tarihine kadar işllem yapılmadan bekletilmesinin mümkün olmadığını, 100.000,00-USD gibi bir rakamın alacaklısının bunca yıl beklemesinin mümkün olmadığını, İİK 72. Madde uyarınca takibin yargılama sonuna kadar durdurulmasını, davalının asıl alacağın %20’sinden az olmamak şekilde icra tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, taraflar arasındaki satım sözleşmelerinden kaynaklanan ticari ilişkilerin karşılığı olarak davacı tarafından müvekkiline çekler verildiğini, çeklerin keşide tarihlerinde ödenmemesi üzerine davacı aleyhine icra takipleri başlatılmış olduğunu, davacı, süresi içerisinde icra takiplerine ilişkin herhangi bir itirazları bulunmamasına rağmen, taşınmazların satış süreci başlaması üzerine, zaman kazanmak amacıyla haksız nitelikte işbu davayı ikame etmiş olduğunu, çekin ödeme aracı olduğunu, davacının borcun bulunmadığını ispat etmesi gerektiğini, müvekkili lehine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 19/10/2021 tarih ve 2019/990 Esas – 2021/946 Karar sayılı kararında;”…Dava, takibe konu çekler nedeni ile borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 14/11/2019 tarih ve 2018/1199 Esas 2019/1565 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere davalı tarafından sunulan belgeye ilişkin davacı tarafa isticvap davetiyesi tebliğ edilerek beyanı alınmıştır. Davacı asil bahse konu belgenin, takibe konu çeklerin belgede yer alan çekler olmadığı, bu belgede yer alan çeklerin iş bu dava ile alakası olmadığını beyan etmiştir. Davacı asilin beyanı dikkate alınarak bahse konu belge hükme esas alınmamıştır. Taraf defteri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Tarafların ticari defterlerinde çeklerin giriş ve çıkışlarının tespit edilmediği, davacı tarafın dava konusu çekler haricinde davalı taraftan alacağının bulunmadığı tespit edilmiştir. Davalı taraf, çeklerin teslim alındığını ve karşılığında mal veya hizmet olarak davacıya sunulduğunu cevap dilekçesi ile belirtmiş olmakla sunulan mal veya hizmetin ifa edildiğine dair dayanak belge sunamamıştır. Dosya kapsamı itibari ile ispat yükü davalı taraftadır. Açıklanan bu nedenlerle açıklanan bu nedenlerle açılan davanın kabulüne karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır. Yargılama aşamasında icra dosyasına 365.014,00 TL ödendiği anlaşılmakla bu tutarın davalıdan istirdatı ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. . …”gerekçesi ile, Açılan davanın KABULÜ İLE;Davacının Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına konu çekler nedeni ile davacının davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine, icra dosyası kapsamında ödenen 365.014,00 TL’nin davalıdan istirdatı ile davacıya verilmesine, MAHKEMECE 25/05/2021 TARİHLİ MADDİ HATA DÜZELTİLMESİ BAŞLIKLI KARARI İLE DE,
Mahkememiz karar ilamının 1 nolu bendinin “1-Davacının Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına konu çekler nedeni ile davacının davalı şirkete borçlu olmadığının TESPİTİNE, icra dosyası kapsamında ödenen 365.014,00 TL’nin 21/06/2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan istirdatı ile davacıya VERİLMESİNE,” olarak düzeltilmesine,”Davacı tarafın kötü niyet tazminat talebinin koşulları oluşmadığından reddine, ” kısmının 7 no’lu bent olarak karara eklenmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Müvekkili aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğü … E. (eski esası …) sayılı dosya üzerinden başlatılan icra takibi neticesinde, davalı şirket aleyhine Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/396 E. 2018/582 K. Sayılı dosya üzerinden tedbir talepli olarak menfi tespit davası açılmış olup 05/06/2018 tarihli karar ile mahkemece davanın reddedildiğini, Yerel Mahkeme kararının taraflarınca istinaf edilmesi ile Bölge Adliye Mahkemesi 13.Hukuk Dairesi 2018/1199 E. Ve 2019/1565 K. sayılı ilamı ile eksik inceleme yapılmış olması sebebi ile yerel mahkemenin kararının kaldırıldığını, Bölge Adliye Mahkemesinin bozma kararı sonrasında Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/990 E. Ve 2021/946 K. sayılı dosya üzerinden yeniden yargılama başladığı ve 18/11/2021 tarihli gerekçeli karar ile haklı davanın kabulüne karar verildiğini, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/990 E. Ve 2021/946 K. Sayılı dosya üzerinden haklı davanın kabulüne karar verildiği ancak 25/05/2021 tarihli tavzih kararı ile “davacı tarafın kötü niyet tazminat talebinin koşulları oluşmadığından reddine” şeklindeki hüküm ile mahkemece usul ve yasaya aykırı olarak kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verildiğini, mahkemenin yalnızca bu kararının kaldırılması hususunda istinaf itirazları bulunmakta olup, karara ilişkin başkaca bir istinaf taleplerinin olmadığını, kötü niyet tazminatı talebinin reddi kararı usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerektiğini, Bölge Adliye Mahkemesi 13.Hukuk Dairesi bozma kararı öncesinde Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/396 E. 2018/582 K. Sayılı dosya üzerinden icrai işlemlerin durdurulması talep edilmiş olsa da 11/05/2017 tarihinde “İcra takibi ve satışın durdurulması talebinin reddine, takdiren %15 teminat yatırıldığında icra veznesine gerin paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine” şeklinde ihtiyati tedbir kararı verilmiş olduğundan, davalı tarafça icrai işlemlere devam edilmesini önlemek amacı ile 06/07/2017 tarihinde icra müdürlüğünce kapak hesabı yapılarak, müvekkili tarafından dosya hesabının tamamı dosyaya ödendiğini, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/396 E. 2018/582 K. Sayılı dosya üzerinden davanın reddedilmesi üzerine, davalı şirketin talebi ile icra müdürlüğünce dosyada mevcut paranın davalıya ödendiğini, başka bir ifade ile müvekkilinin icra tehditi altında ödemiş olduğu para davalıya ödendiğini, yerel mahkemenin kararının bozulması ile yargılamanın yeniden başlaması üzerinde, mevcut durumda davanın menfi tespit davasından istirdat davasına dönüştüğünü, İcra ve İflas Kanunu Madde 72/5’in – “Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırşa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.” şeklinde olduğunu,Kural olarak istirdat davalarında kötü niyet tazminatına hükmedilemeyecek olsa da, menfi tespit davasından istirdat davasına dönüşen davalarda, Yargıtay içtihatları uyarınca İİK 72/5 hükmü uyarınca kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekmekte olduğunu, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No:2015/7122 Karar No:2015/16930 )İzah edildiği üzere mahkemece, haklı davanın kabulüne karar verilmiş olmasına rağmen İİK 72/5 hükmü uyarınca davalı aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken, mahkemece “şartlar oluşmadığı” gerekçesi ile talebinin reddedilmesi açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının sadece “davacı tarafın kötü niyet tazminat talebinin koşulları oluşmadığından reddine” kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davalı aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Yerel Mahkeme tarafından davanın kabulüne karar verildiğini, ancak kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel Mahkeme tarafından Bölge Adliye Mahkemesi’nin hükmün ortadan kaldırılması kararında belirttiği hususlar sağlıklı bir şekilde değerlendirilmemiş aslında bozma kararına uygun bir yeniden yargılama yapılmadığını, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 14/11/2019 tarih ve 2018/1199 Esas 2019/1565 Karar sayılı ilamında; “…davalı vekili tarafından uyap sisteminden gönderilen 06/03/2018 tarihli dilekçe ekinde gönderilen fotokopi belgede davacının 503 mal aldığı,425.000 çek verdiği, 78.000 içinde 31.01.2014 de 25.000 USD, 28/02/2014 de 25.000 USD, 31/03/2014 de 28.000 USD miktarlı çeklerin verileceği belirtilip altında davacının isim ve imzasının olduğu, bu belgenin davacı tarafa gösterilip imzanın kendisine ait olup olmadığının sorulmadığı ve bu belgenin değerlendirilmediği görülmekle” ve diğer sebeplerle hükmün ortadan kaldırıldığını,Davacı asilin 29.03.2021 tarihli celsede bozma kararına konu olan belgedeki yazıların ve imzanın kendisine ait olduğunu kabul ettiğini, ancak 503 mal alındığı 425.000 için çek verildiği 78.000 için de belirtilen çeklerin verildiğine ilişkin yazının kendisine ait olmadığını ifade ettiğini, Davacı daha önceden çekler üzerindeki imzaların yazıların da kendisine ait olmadığı iddiasıyla savcılığa başvurduğu, ancak yapılan bilirkişi incelemesi sonrası yazı ve imzaların kendisine ait olduğu tespit edilerek, takipsizlik kararı verildiğini, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı 2017/15503 soruşturma no.lu dosya kapsamında bilirkişi incelemesi yapıldığı ve çeklerin üzerindeki imza ve yazıların davacıya ait olduğu tespit edilmiş, nitekim takipsizlik kararı verildiğini, Yerel Mahkeme gerekçeli kararında neden davacı asilin beyanına itibar edildiğini belirtmediğini, buna ilişkin gerekçe ileri sürmediğini, oysa davacının daha önce de yargı makamlarına kötüniyetli bir şekilde haksız itirazlarda bulunduğunu, Yukarıda atıf yapılan bilirkişi raporu ve takipsizlik kararını dilekçe ekinde ibraz ettiklerini, davacının şimdi de huzurdaki dosya kapsamında aynı tavrı devam ettirmekte olduğunu, davacının 503 mal alındığı 425.000 çek verildiği 78.000 içinde belirtilen çeklerin verildiğine ilişkin yazının kendisine ait olmadığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, belge aslı taraflarınca dosyasına sunulduğunu, davacının dosyaya sunduğu belgenin fotokopi olduğu, üzerinde oynanmasının kolay olduğu göz önünde bulundurulmalı, davacı tarafından dosyaya sunulan surete itibar edilmemesi gerekmekte olduğunu, Kendisinin daha önce savcılık dosyasında da benzer itirazları yaptığı göz önüne alınarak davacı asil beyanlarına itibar edilemeyeceğini, davacı asil huzurdaki davaya konu çekler için de aslında 503 mal almış olduğunu bizzat kendi yazı ve imzası ile ikrar ettiğini, böylece malın teslim edildiği hususu da açıklığa kavuştuğunu, Aslında Bölge Adliye Mahkemesi bu evrakın değerlendirilmesini istediğini, ancak yerel mahkeme taraflarına haber vermeden celse açarak yokluklarında davacı asili dinlenildiğini, davacı asile ikrar ettiği kısıma ilişkin dahi sorular sorulamadığını, keza gerekçeli kararda da davacı asil beyanı dışında evraka ilişkin ayrı bir değerlendirme yapılmadığını, Halbuki daha önce de yargı makamlarına gerçeğe aykırı beyan ve itirazlarda bulunduğu sabit olan davacı aslilin beyanına nasıl itibar edildiğinin anlaşılamadığını, gerekçe gösterilmeden bu kanaate varılması yasal gerçekliğe aykırı olduğunu, gerekçeli karar haklarının da ihlal edildiğini, en azından davacının beyanına ilişkin bilirkişi imza yazı incelemesi yapılması gerektiğini, üstelik yokluklarında celse açılarak davacı asilin dinlendiği, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, kendisine evrakta yazısını ve imzasını ikrar ettiği kısma ilişkin sorular sorulması gerektiğini, aslında ikrar ettiği kısım bile davaya konu çeklere ilişkin malları aldığını ispat etmekte olduğunu, Hükme esas alınan 15.06.2021 tarihli bilirkişi raporu hukuki denetime elverişli olmadığını, cari tablonun yanlış değerlendirildiğini, ayrıca bizzat bilirkişi tarafından bile davacının işletme hesabına göre tutulmuş defterinden borç alacak miktarının tespit olunamadığı ifade edildiğini, 15.06.2021 tarihli bilirkişi raporunun 6. maddesinde sonuç kısmının c bendinde; “İşletme hesabı defterinin yapısı itibariyle gerçek borç – alacak ilişkisini tespite imkan vermeyen bir defter olduğunu bu nedenle davacının 2012-2013-2015 yılları işletme defterinden davalı ile olan borç alacak miktarının tespit olunmadığı” şeklinde değerlendirme yapıldığını, Öte yandan müvekkili firmanın carisinde davacıdan tahsil edilen 164.509,40 TL’nin avans olarak girişinin yapılmadığı görülmekte olduğunu, buna rağmen bilirkişi tarafından 164.509,40 TL avans olarak alınmış gibi devamındaki satış faturaları bundan mahsup edilerek taraflar arasında alacak borç olmadığı şeklinde hatalı bir tespitte bulunduğunu, Taraflar arasındaki ticari ilişki 2012 den de önceye dayanmakta olduğu, 2011 yılı kayıtlarının da incelenmesi gerekeceğini, bilirkişi incelemesi eksik ve hatalı olduğunu, Ticari defterlerin sahibi lehine delil olabilmesi için bir takım şartların bir arada gerçekleşmesi gerekmekte olduğunu, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Ticari Defterlerin İbrazı Ve Delil Olması” başlıklı 222. maddesinin 3. fıkrasına göre “defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması” gerekmekte olduğu, Bozma kararında da üstünde durulan davacının yazı ve imzasını içeren belgede 503 mal alındığı, 425.000 için çek verildiği görülmekte olduğu, bir an için defterlerden alacağı anlaşılmasa bile bu belge ile alacağı sabit hale gelmekte, malların teslim ediliği açıklığa kavuşmakta olduğunu, Aksi durumda Bölge Adliye Mahkemesi’nin bozma kararında tarafların cari hesap bakiyesinin bitimine bakılmasını belirttiği göz ardı edilmeden; taraflar arasındaki ticari ilişkinin ise 2012 den de önceye dayanması 2011 yılı kayıtlarının da incelenmesini zaruri kıldığını, Bu koşullar sağlanmadan daha önce yargı makamlarına gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu sabit olan davacı asil …’ın tek taraflı beyanına itibar edilerek davanın kabulüne karar verilmesi yasal gerçekliğe aykırı olacağını, Aslında davacının ikrar ettiği kısım ile de malları teslim aldığı anlaşılmakta olduğunu, davacının evraktaki yazı ve imzayı ikrar ettiği kısımda bile 7 adet sıralı çekler haricinde 178.00 USD borcun olduğu bakiye 78.000USD için ise dökümü yapılan çekleri düzenlediği görülmekte olduğu, Yukarıda da izah edilen nedenlerle; yerel mahkeme bozma kararına uygun bir yeniden yargılama gerçekleştirmemiş olması, aslında malı aldığını imza ve yazısı ile ikrar etmiş olan davacının davasının reddi gerekeceği, malı teslim almış olduğu mahkeme kasasına sunmuş oldukları evrak aslı ile sabit olduğunu, bu itibarla yerel mahkemenin usul ve yasaya aykırı işbu ilamının istinaf incelemesi yoluyla ortadan kaldırılmasına netice olarak davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, Son olarak yerel mahkeme davacının tavzih maddi hata giderilmesi talebi sonrası usul ve yasaya aykırı bir şekilde hükümde unutulan hususları karara eklediğini, yerel mahkemenin maddi hata düzeltme kararı da taraflarınca istinafa konu edilmekte olduğunu, maddi hata adı altında hükmün 1. no.lu bendine ” 21.06.2018 tarihinden itibaren ticari avans faiziyle tahsili” ibaresinin eklenmesi açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, istinaf yoluyla bu kararın da kaldırılması gerekeceğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, ayrıca yerel mahkeme tarafından maddi hata düzeltme kararı adı altında hükmün 1 nolu bendine eklenen faize ilişkin kısmının istinaf yoluyla kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN İLK KARARI: Dairemizin 19/10/2021 tarih ve 2019/990 Esas- 2021/946 Karar sayılı ilk kararında; “Dairemizin 14/11/2019 tarih ve 2018/1199 Esas 2019/1565 Karar sayılı kaldırma kararımız doğrultusunda mahkemece davacı asilin beyanının alındığı ve tarafların ticari defter ve kayıtları incetilmek suretiyle yeniden rapor alındığı anlaşılmıştır.Davacı dava dilekçesinde davaya konu çeklerin 2021 yılında Rusya’daki işyerleri için mal almak üzere davalıya davaya konu çekleri verdiğini iddia ettiği, davalı tarafça dairemiz kararından sonrada alınan bilirkişi raporuna karşı verdiği 02/07/2021 tarihli beyan dilekçesinde 2011 yılı ticari defterlerinin incelenmesine yönelik bir talebinin olmadığı, davanın esasına yönelik olarak verdiği 18/10/2021 tarihli dilekçe ile 2011 yılı ticari defter ve kayıtlarının incelenmesini talep ettiği mahkemece 19/10/2021 tarihli duruşma ara kararı ile, davalı vekilinin ek rapor alınması ve imza incelemesi yapılmasına ilişkin taleplerin dosya kapsamı iddia ve savunma dikkate alınarak reddine karar verildiği görülmüştür.HMK’nın 146.maddesine göre hakim delillerden davanın yeterince aydınlandığı kanaatine varırsa tahkikatı bitirebilir. Bu hükümle birlikte yukarıda belirtilen tesbitler ve ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde ; mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davalı vekilinin 2011 yılı ticari defterleri incelenmeden eksik inceleme ile düzenlenen bilirkişi raporu doğrultusunda karar verildiğine yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Davalı vekili 09/02/2021 tarihli duruşmada;” Davacı asilin celse arasında beyanının alınmasına bir diyeceğimiz yoktur. Celse arasında beyanı alınabilir. Eksik hususlar giderilsin, ” şeklinde beyanda bulunup beyanını imzası ile tasdik etmiş olduğu gözetildiğinde davalı vekilinin davacı asilin yokluklarında beyanının alındığına yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davalı vekili tarafından uyap sisteminden gönderilen 06/03/2018 tarihli dilekçe ekinde gönderilen fotokopi belgede, davacının 503 mal aldığı,425.000 çek verdiği,78.000 içinde 31.01.2014 de 25.000 USD,28/02/2014 de 25.000 USD., 31/03/2014 de 28.000 USD.miktarlı çeklerin verileceği belirtilip altında davacının isim ve imzasının olduğu görülmekle, dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda mahkemece davacının beyanının alındığı anlaşılmıştır.Davacı asil … 29/03/2021 tarihli duruşmada;” tarafıma gösterilen çek fotokopisi altında yer alan beyan ve imza bana aittir. Ancak belgenin sağ tarafında 425.000 çek ve 78.000 – , 503.Mal Almış yazıları bana ait değildir. Bana ait olan kısımlar altındaki yazı ve imzadır. Ben davalı tarafa vermiş olduğum belgenin fotokopisini çekmiştim. Mahkemenize sunuyorum. Dava konusu icraya konulan çekler 2013 tarihli çeklerdir. Ancak bu belgede geçen çekler 2014 tarihli çeklerdir. Bu belgede yer alan çekler davayla alakalı değildir. Belgede yer alan 3 çeki iade almıştım. Bu belgede yer alan çekler karşılığında herhangi bir mal almadım,” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır. Davacı tarafından mahkemeye ibraz edilen fotokopi belge üzerinde davacının imzasının atılı olduğu kısmın altında 425.000 çek ve 78.000 – , 503.Mal Almış ibarelerinin yazılı olduğu, davacının kabul ettiği imza üzerindeki metnin içeriğinde mal tesliminin yapıldığına dair kaydın olmadığı görülmüştür.Dairemiz kararından sonra mahkemece alınan bilirkişi raporunda;”…Dava konusu çeklerin davacı tarafından davalıya verildiğinin tarafların kabulünde olduğu, taraf ticari defterlerinde çeklerin giriş çıkışlarının tesbit edilemediği, davalının ticari defterlerine göre dava konusu çekler haricinde de davacının davalıdan alacağının bulunmadığı, davalı tarafça cevap dilekçesinde dava konusu çeklerin karşılığının mal/hizmet olarak davacıya verildiği ifada edilmekle birlikte dava konusu çeklere ilişkin davalı tarafça mal/hizmet sağlandığına dair dayanak fatura,sevk irsaliyesi vs. belge olmadığı..,” belirtilmiştir.Davalı taraf cevap dilekçesinde, davaya konu çeklerin taraflar arasındaki satım sözleşmelerinden kaynaklanan ticari ilişkinin karşılığı olarak davacı tarafından davalıya verildiğini, davacının çeklere karşılık mal teslimi alamadığına yönelik beyanının gerçek dışı olduğunu, taraflar arasındaki ticari defterler incelendiğinde bu durumun ortaya çıkacağını beyan ettiği, davalı vekili ayrıca uyap sisteminden gönderdiği 06/03/2018 tarihli dilekçe ekindeki fotokopi belgede ise, davacının 503 mal aldığı,425.000 çek verdiği ibarelerinin yazılı olduğu halde mahkemece bu belgeye karşı davacının beyanının alındığı, davacı alınan beyanında bu yazıların kendisine ait olmadığını belirtip kendisine verilen belgede bu ibarelerin yazılı olmadığını beyan ettiği, tarafların ticari defterlerinin incelenmesi sonucu mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen rapor içeriğine göre, davaya konu çeklerin tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, davalının dava konusu çekler dışında da ticari defterlerine göre cari hesaptan kaynaklı olarak da davacıdan alacağının olmadığı belirtilmiş olup davalı taraf davalıya mal teslim ettiğini beyan edip mal alındığı ibaresinin yazılı olduğu belgeyi sunmuş isede bu belgedeki yazının davacı tarafça kabul edilmediği, davalının defter kayıtlarına göre davacıdan alacaklı olduğunun tesbit edilemediği,davalı tarafın mal teslim ettiği ve davacıdan alacaklı olduğunu defter kayıtlarının aksini senet veya diğer kesin delillerle ispatlayamadığı tesbit edilmiştir. İlk Derece Mahkemesince sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında mahkemece verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik aksi yöndeki tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Somut olayda, Mahkemece verilen 19/10/2021 tarihli kararda, ödenen 365.014,00 TL’nin davalıdan istirdatı ile davacıya verilmesine şeklinde karar verildiği halde davacı vekili hükmün tamamlanması talepli dilekçe vererek hükümde faiz ve kötüniyet tazminatına hükmedilmediği ve hükmün tamamlanmasını talep ettiği, mahkemece 25/05/2021 tarihli maddi hata düzeltilmesi başlıklı kararı ile; ödenen 365.014,00 TL’nin 21/06/2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan istirdatı ile davacıya verilmesine,” olarak düzeltilmesine, Davacı tarafın kötü niyet tazminat talebinin koşulları oluşmadığından reddine, ” karar verildiği görülmüştür.Davacı vekilinin hükmün tamamlanması talepli dilekçesinin HMK 305/A maddesi uyarınca tamamlama hükmü verilmesi talebi olduğu anlaşılmıştır.Davacının 24/02/2018 tarihli dilekçesinde, davanın istirdata dönüştüğü, ödenen paranın istirdat nedeniyle aynen iadesi talep edildiği, ne var ki davacının yargılama aşamasında verdiği dilekçelerinde faiz talebi olmadığı halde mahkemece ödenen bedelin davacı tarafın hükmün tamamlanması talebi üzerine faiziyle tahsiline karar verilmesi taleple bağlılık ilkesine aykırı davranıldığından davalı vekilinin hükmün tamamlanarak faize hükmedildiğine yönelik tamamlama kararına ilişkin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmüştür.Davacı vekilinin istinaf sebebi incelendiğinde, Borçlu aleyhine takip başlatan alacaklının İİK’nın 72/5 maddesi gereğince kötüniyet tazminatı ile sorumlu tutulabilmesi için haksız olmasının yanısıra kötüniyetli olması da şarttır, dosya kapsamına göre davalının kötü niyetli ve ağır kusurlu olduğu tespit edilemediğinden ve şartları oluşmadığından, mahkemece davacının kötüniyet tazminat talebinin reddine yönelik karar verilmesi ,(hükmün tamamlanması kararı ile vermiş,) yerinde olup aksi yöndeki davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, yukarıda açıklanan nedenlerle davalının HMK 305/A maddesi uyarınca tamamlama hükmüne yönelik istinaf talebinin kabulü ile; HMK’nın 353/1-b2.mad.uyarınca 25/05/2021 tarihli tamamlama hükmünün faiz yönünden kaldırılarak, davacının faiz talebinin reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun ve davalı vekilinin esasa ilişkin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile,A-Davacının ilişkin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, B-Davalının esasa ilişkin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, C-Davalının HMK 305/A maddesi uyarınca tamamlama hükmüne yönelik istinaf talebinin KABULÜ ile; HMK’nın 353/1-b2.mad.uyarınca 25/05/2021 tarihli tamamlama hükmünün faiz yönünden KALDIRILARAK, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle;Davacının Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına konu çekler nedeni ile davacının davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine, icra dosyası kapsamında ödenen 365.014,00 TL’nin davalıdan istirdatı ile davacıya verilmesine,Davacının faiz talebinin reddine, karar verilmiş ve verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
YARGITAY BOZMA İLAMI: Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 12/07/2023 tarih ve 2022/2251 Esas 2023/4410 Karar sayılı kararında; “Kural olarak çek ir ödeme vasıtası olup mevcut bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verilir. Davalının defterinde kayıtlı olmaması da çeklerin hükümden düşürmez. Dava konusu çeklerin avans olarak verlidiği, teslimi gereken malların davalı tarafından teslim edilmediği, çeklerin bedelsiz olduğu yönündeki iddianın davacı tarafından ispatlanması gerekir. Mahkemece ispat külfetinin tayininde hataya düşülerek davalıda oluduğu kabul edilip yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış. Bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile, Dairemiz kararının bozulmasına oy çokluğu ile karar verilmiş olup, Dairemizce duruşma yapılarak, usul ve yasaya uygun görülen Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava; Dava Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasındaki takibe dayanak çeklerin avans olarak verildiği,mal teslimi yapılmadığı, bedelsiz kaldığı iddiasına dayalı menfi tespit ve istirdat davasıdır.Dairemizce uyma kararı verilen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 12/07/2023 tarih ve 2022/2251 Esas 2023/4410 Karar sayılı bozma ilamında da belirtildiği üzere; “Kural olarak çek bir ödeme vasıtası olup mevcut bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verilir. Davalının defterinde kayıtlı olmaması da çekleri hükümden düşürmez. Dava konusu çeklerin avans olarak verildiği, teslimi gereken malların davalı tarafından teslim edilmediği, çeklerin bedelsiz olduğu yönündeki iddianın davacı tarafından ispatlanması gerekir. Bu durumda ispat külfeti davacıda olup bu yöndeki iddianın HMK 200 maddesi uyarınca kesin delillerle davacının ispatlaması gerekmektedir. Davacı vekili 04/06/2018 tarihli duruşmada davalıya yemin teklifinde bulunulmayacağı bildirilmiş olup dosya kapsamına göre davacı tarafça, teslimi gereken malların davalı tarafından teslim edilmediği, çeklerin bedelsiz olduğu yönündeki iddiasını kesin delillerle ispatlayamamıştır. Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre, sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında 11/05/2017 tarihli tensip zaptının 11 nolu ara kararı uyarınca İİK. 72/3 Maddesi uyarınca takdiren %15 teminat yatırıldığında icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verildiği, bu kararın infaz edildiği Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasından anlaşılmış olup dairemizce davanın reddine karar verildiğinden İİK. 72/4 maddesindeki düzenleme uyarınca davalı lehine tazminata hükmedilmesi gerekmekte ise de İlk Derece Mahkemesi 04/06/2018 tarih 2017/396 Esas – 2018/582 Karar sayılı ilk kararı ile davanın reddine karar verildiği halde İİK. 72/4 maddesi uyarınca davalı lehine tazminata hükmedilmediği, bu karara karşı sadece davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulduğu, dairemizce yapılan istinaf incelemesi sonucu karar davacı lehine kaldırıldığından ve bu husus davacı lehine kazanılmış hak oluşturduğundan İİK. 72/4 Maddesi uyarınca davalı lehine tazminata hükmedilmemiştir.Dairemizce verilen karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2022/2251 Esas 2023/4410 Karar sayılı 12/07/2023 tarihli ilamı ile bozulup Dairemizce bozmaya uyularak yeniden karar verildiğinden, tarafların istinaf talebine ilişkin olarak ayrıca karar verilmeksizin, uyma kararı verilen Yargıtay bozma ilamı uyarınca davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle; davanın reddine yönelik karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davanın REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu harcın davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 4.406,73.TL harçtan mahsubu ile bakiye 4.136,88.L harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,3-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edilen tüm harç ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından sarf edildiği anlaşılan 33,00-TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 5-Davalı yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 40.706,43.TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı ve davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 8-İstinaf talep eden davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 9-Dairemiz karar tarihi itibariyle ve Harçlar Kanunu gereğine davacıdan alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30.TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 210,55.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 10-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına, 11-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 12-İstinaf yönünden davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT İkinci Kısım, İkinci Bölüm 17/b maddesine göre takdir olunan 10.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,13-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, Dair olarak, hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/11/2023