Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1745 E. 2023/1507 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1745 Esas
KARAR NO: 2023/1507 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2023/764 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİHİ: 09/08/2023 (Ara Karar Tarihi)
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/10/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, dava ve takip dayanağı fatura konusu ürünler davalıya satılıp teslim edilmesine rağmen, fatura bedelinin ödenmediğini, davacının bildirmediği başka bir hesaba ödeme yaptığını iddia eden davalının haksız olarak ödemeden kaçındığını, alacağın muaccel olduğunu ileri sürerek, davalı şirkete ait malvarlığı üzerinde takip konusu olan ve dava değeri olarak belirtilen 213.863,65 TL üzerinden ihtiyati haciz uygulanmasına, davalının itirazı nedeniyle İİK 67.m uyarınca %20den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ettiği görüldü.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 09/08/2023 (Ara Karar Tarihi) tarih 2023/764 Esas (Derdest Dava Dosyası) sayılı kararında;”İİK’nun 257.maddesinde “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir: Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa; borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa; bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder ” hükmünün yer aldığı, buna göre alacağın varlığı konusunda yaklaşık ispat şartının sağlanmadığı ve yargılamayı gerektirdiği anlaşıldığından davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.”gerekçesi ile, Alacağın varlığı ve miktarı yargılamayı gerektireceğinden ihtiyati haciz talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, taraflar arasındaki anlaşma gereğince sözleşmeye konu ürün/malların, davalı şirkete gereğince teslim edildiğini; Davalı Şirkete teslimi gerçekleştirilen ürünlere ilişkin 05.03.2019 tarihinde düzenlenen … numaralı, €10.022,86’lik (On Bin Yirmi İki Avro Seksen Altı Sent) tutarında fatura düzenlendiğini; ı faturanın dava dilekçeleri ekinde Ek-1 olarak sunulduğunu, davalı şirket tarafından faturaya konu tutarın ödenmemesi sebebiyle icra takibi başlatıldığını; davalının haksız itirazı sebebiyle işbu itirazın iptali davasının ikame edildiğini; davalı Şirket’in Müvekkil Şirket’e borçlu olduğu dosya kapsamındaki belgeler ile sabit olduğundan Müvekkil Şirket’in uğradığı zararın giderilmesi ve güvence altına alınması amacıyla ihtiyati haciz talebinde bulunulduğunu; her ne kadar ihtiyati haciz talebinde Müvekkil Şirket haklı olsa da yerel mahkemece eksik ve hatalı değerlendirme ile yalnızca kanun maddesi gerekçe göstermek suretiyle ihtiyati haciz taleplerinin reddine dair hatalı ara karar tesis edildiğini; Davalı Şirket ile ödeme hususunda iletişime geçildiğini ve defaatle ilgili faturaya konu borcun ödenmesinin talep edildiğini; mail yazışmalarının dava dilekçeleri ekinde Ek-2 olarak sunulduğunu; gerçekleştirilen görüşmeler kapsamında ödeme yapıldığı iddia edilmişse de ödendiği iddia olunan banka hesabının davacıya ait olmadığını, ödeme yapıldığı iddia olunan banka hesabının davacı tarafından bilinmediğinin anlaşıldığını; yapılan görüşmelerden sonuç alınmaması sebebiyle davalıya ihtarname gönderilerek faturaya konu borcun ödenmesinin ihtar edildiğini; ihtarnamenin dava dilekçeleri ekinde Ek-3 olarak sunulduğunu, Davalının borcunu ödemekten imtina ettiğini ve birtakım davacı ile ilgisi bulunmayan iddialarda bulunarak, davacı banka hesabı olmayan ve davacı tarafından bildirilmeyen bir banka hesabına ödeme yapıldığı ileri sürülerek faturaya konu borcun ödenmeyeceğini açıkladığını; davalı tarafından keşide edilen ihtarnamenin dilekçeleri ekinde Ek-4 olarak sunulduğunu, davalının ödeme yaptığını iddia ettiği hesabın, daha önce yapılan banka hesabı olmadığının sabit olduğunu; bu hususun mahkeme tarafından yapılacak hızlı inceleme ile dahi görülebileceğini; davalının iddiasının aksine davacı herhangi bir ilgili/yetkilisi tarafından davalıya herhangi bir bildirimde bulunulmadığını, Davacının satıp teslim ettiği ürünler nedeniyle €10.022,86lik (On Bin Yirmi İki Avro Seksen Altı Sent) tutarındaki alacağının 15.03.2019 tarihinde muaccel hale geldiğini, davalıya teslim edilen faturada davacı şirket banka hesap detaylarının yer aldığı ancak davalının asılsız iddialar ile ödeme yapmaktan kaçındığını ve temerrüde düştüğünü, faturaya konu ürünlerin teslim edildiğinin ancak ödeme yapılmadığının davalı tarafından ikrar edildiğini, İİK’nun 257 ve 258 maddesinde düzenlenen koşullar oluşmasına rağmen, mahkeme tarafından hiçbir gerekçeye yer verilmeksizin hukuka aykırı bir şekilde ihtiyati haciz talebinin reddine karar verildiğini, Mahkeme tarafından verilen kararın gerekçesiz olması sebebiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ve hangi gerekçe ile talebin reddedildiğinin anlaşılmadığını; bu kapsamda ilave beyanda bulunma haklarını saklı tuttuklarını, Dosya içeriğinde yer alan delillerin yaklaşık ispat şartını sağladığı ve kanaat getirici delil niteliğinde olduğundan ihtiyati haciz taleplerinin dairemizce kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, Davalı ile e-posta üzerinden yapılan görüşmelerde ödemenin yapılmamasının sorulduğunu ve yapılan yazışmalar neticesinde, davalıya …@…com adresinden bir e-posta gönderildiğinin ve davacının banka hesap bilgilerinin değiştiğinin iddia edildiğini; davacı şirket çalışanı … e-posta adresinin ise … olduğunu; davalının kendisine gelen e-posta adresinin farklı olduğunu anlamadığını; gerekli kontrolü yapmadığını, davacı ile iletişime geçmediğini ve ilgili e-postanın doğruluğunu kontrol etmeden ihmalkar, özensiz, basiretsiz ve kusurlu olarak daavcı çalışanından geldiğini düşündüğünü ifade ederek ilk büyük kusurunu ve basiretsizliğini gösterdiğini, Davalının davacı ile paylaştığı ilgili e-posta içeriği incelendiğinde, davalıyı kandıran kişilerin, paranın YURTDIŞI (…) BANKA HESABINA gönderilmesini talep ettiklerinin ve Macaristan adresli bir banka hesap bilgisi paylaştıklarının görüldüğünü; oysa davacı şirketin İtalya’da yerleşik ve tüm ihracat işlemlerinde, 2013 yılından beri davalı ile arasındaki tüm işlemlerde yalnızca 2 tane İtalyan banka kullanmakta olduğunu; davalının farklı e-posta adresini kontrol etmeyip, bu kişilerin yönlendirmesine inandığı gibi, kendini İtalya’da mukim davacı adına konuşuyormuş gibi gösteren kişinin, paranın Macaristan’daki bir bankaya gönderilmesini istemesinden de şüphelenmeyerek ve banka hesap değişikliği gibi önemli bir konuda resmi, imzalı, antetli kağıtta bir yazı istemeden veya başka herhangi bir şekilde bunu kontrol etmeden hareket ederek ikinci büyük kusur ve basiretsizliği gerçekleştirdiğini, Davalı ile yapılan görüşmelerde, davalı tarafından ödemenin yapılıp yapılmadığı hususunda çalıştığı bankadan davalıya iletilen bir belgenin davacı ile paylaşıldığını ve ilgili belgeden, davalı tarafından talimat verilen ödemenin ilk seferde iade döndüğünün, davalı tarafından bu durumdan da şüphe duyulmayarak yine kandıran kişiler tarafından bildirilen banka hesabına yeniden ödeme yapılması hususunda bankaya talimat verildiğinin görüldüğünü, banka talimat yazısının dava dilekçeleri ekinde Ek-9 olarak sunulduğunu; bu durumun açık bir şekilde davalının ihmalkar, özensiz, basiretsiz ve kusurlu davrandığını, ilk gönderilen ödemenin iade dönmesinden de şüphelenilmeyerek üçüncü büyük kusur ve basiretsizliğini göstermekte olduğunu, Davalı Şirketin, 06.03.2019 tarihinde fatura tutarı miktarında bir ödemeyi “…” (italyanca “iplik fabrikası” anlamındadır) isimli kişiye yaptığını; farklı e-posta hesabını, paranın gönderimi ile ilgili şüpheli talebe dikkat etmeyen ve farkına varamayan Davalı Şirketin, paranın talep edildiği hesap sahibinin Müvekkili Şirket (…) olmadığına, faturada yazan unvanla uyumlu olmadığına, faturada yer alan banka bilgileri ile uyumlu olmadığına da dikkat etmediğini ve dördüncü büyük kusur ve basiretsizliği gerçekleştirdiğini, Davalı Şirketin, dava konusu alacağa konu fatura bedelini hiçbir zaman davacıya ve davacının kendisine bildirdiği banka hesaplarına ödemediğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davalı şirketin bu yazışmalarındaki tüm beyanlarının doğru olduğu kabul edilse dahi bu hususun, davalı şirketin üçüncü kişilerce kandırıldığını, fatura tutarını tüm kusuru ve basiretsizliği ile bu üçüncü kişilere gönderdiğini ve fakat hiçbir zaman müvekkili şirkete ödeme yapmadığını göstereceğini, Davalı tarafından müvekkili şirkete ödeme yapıldığı savunmasını destekler bir ödeme dekontu sunulamadığının sabit olduğunu; davalı tarafından davacıya ait olmayan banka hesabına ödeme yapıldığının da ikrar edilmekte olduğunu; bu durumun ilgili fatura borcunun da davalı tarafından kabul edildiğini ayrıca gösterdiğini; hiçbir suretle kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davalı Şirket, davacı banka hesabı yerine kime ait olduğu bilinmeyen bir banka hesabına ödeme yapmışsa da bu durumun Türk Ticaret Kanunu 18/2 fıkrası kapsamında “basiretli bir tacir” olarak faaliyet göstermekle yükümlü davalının sorumluluğunda olduğunu, ilgili hususun 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (“TTK”) “C) Tacir Olmanın hükümleri” başlıklı madde 18/2’de;Davacı unvanının “…” olup, davacı tarafından ödemenin yapılması gereken banka hesap bilgileri davalı fatura ile birlikte paylaşılmış olmasına rağmen, davacı unvan ve markasının hiçbir suretle yer almadığı üçüncü kişiye ait olduğu anlaşılan bir banka hesabına ödendiğini iddia edilmesinin açıkça tedbirli ve basiretli bir tacir gibi hareket etme yükümlülüğünün ihlali anlamına geldiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.02.2021 tarihli ve 2017/19-941E. ve 2021/144K. sayılı kararında; “Davacı tarafından, 30.000 Dolarlık ithalat bedelinin ihracatçı dava dışı şirkete transfer edilmesi için satışa ait üzerinde satıcının IBAN’ı bulunan proforma fatura ile birlikte 28.03.2011 ve 19.04.2011 tarihlerinde 15.000’er Dolarlık iki adet ithalat bedeli transfer formu davalı bankaya verilmiştir. Banka tarafından davacının yazılı talimat ve proforma faturada bulunan banka bilgilerine istinaden davacının talep ettiği IBAN’a para transferi gerçekleştirilmiştir. (…) …davacı şirket tarafından davalı banka aracılığıyla yapılan havale işlemlerinin ilki 28.03.2011 tarihinde, ikinci havale ise 19.04.2011 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Yapılan ilk havale işleminden sonra, davacı şirketin basiretli tacir olarak paranın gönderilmek istendiği alıcı şirket ile irtibata geçerek paranın alıcının hesabına geçip geçmediğini teyit etmeden aradan 20 günden fazla süre geçtikten sonra aynı IBAN’a havale işlemi yapılmasını talep etmesinde kusurlu olduğunun kabulü gerekir.” denildiğini, tacirin özellikle ticarî işletmesiyle ilgili sözleşmeleri yaparken ve bu sözleşme kapsamında borçlarını yerine getirirken basiretli bir iş adamı gibi davranmasının, üstleneceği yükümlülüklerin kapsam ve sonuçlarını tartarak işlem yapmasının zorunlu olduğunu, davalının paranın gönderilmek istendiği davacı ile irtibata geçerek paranın davacı hesabına geçip geçmediğinin farklı yollarla teyidinin zorunlu olduğunu, İşbu dava kapsamında dosyaya sundukları belgeler ve davalının beyanlarından da görüleceği üzere, davacının davalıdan alacaklı olduğunu, davalı şirketin ihmalkar, özensiz, basiretsiz ve kusurlu olarak hareket ederek temerrüde düştüğünü, davacıyı zarara uğrattığını , borcunu ödemeyerek zarara uğratmaya devam ettiğini, yaklaşık ispat koşulunun oluştuğunu, İleri sürerek, ilk derece mahkemesi tarafından verilen 09.08.2023 tarihli ara kararın kaldırılmasına talepleri doğrultusunda müvekkili şirketin alacaklı olduğu tutar bakımından ihtiyati haciz uygulanmasına, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep; satış faturasına dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe itirazın iptali davasında ihtiyati haciz kararı verilmesine ilişkin olup, mahkemece talebin reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İİK’nun 257/1 fıkrası uyarınca; rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.İİK’nun 258 maddesi uyarınca; ihtiyati haciz talep eden alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur. Burada aranan ölçü yaklaşık ispat ölçüdür. Somut olayda davacı tarafından; İtalya’da mukim davacı tarafından davalıya 2019 yılında satılıp teslim edilen ürünlerin fatura bedelinin, ödemenin 2019 yılında davacının bildirdiği banka hesabına swift yolu ile yapıldığı savunmasıyla ödenmediği, oysa ödemenin yapıldığı iddia edilen hesabın davacıya ait olmadığı, Macaristan’da bulunan bir banka nezdindeki hesaba ödeme yapıldığının ileri sürüldüğü, bu hesabın fatura üzerinde yer alan davacı hesap bilgileri ile de uyuşmadığı, davalının kendisine e-mail yolu ile bildirilen hesaba ödeme yaptığı yönündeki savunmasının, bu e-mailin davacı çalışanının e-mail adresine benzese dahi, farklı bir e-mail adresi olması nedeniyle yerinde olmadığı, farklı bir e-mail adresi üzerinden gelen hesaba, dolayısıyla kendisini kandıran üçüncü kişilere, gerekli dikkati göstermeyerek ödeme yapan davalının borçtan kurtulamayacağı, muaccel alacağın yaklaşık düzeyde ispat edildiği ileri sürülerek ihtiyati haciz talep edilmiştir. Davalı tarafça, ödemenin davacının yetkili kıldığı kişinin bildirdiği hesaba 06/03/2019 tarihinde yapıldığı, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacının peşin ödeme yapılmadan mal teslim etmeyeceği, davacının 07/03/2019 tarihinde fatura konusu ürünleri sevkettiği, ödemenin yapıldığı savunulmuştur. Dosyaya taraflarca sunulan yabancı dildeki e-mail yazışmaları, sözleşme, ihtarname ve cevabi ihtarname örnekleri, … Bankası ile davalı şirket arasındaki yazışma, swift mesajları ile tüm dosya kapsamına göre; davacının takip dayanağı fatura bedelinin ödenmediği, muaccel ve rehinle temin edilmemiş alacağın mevcut olduğu yönündeki iddiasının esası bakımından mevcut delil durumuna göre yaklaşık ispat koşulunun sağlanamamış olduğu, mahkemece talebin reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, aksi yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmış olup, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85. TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 12/10/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.