Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1706 E. 2023/1530 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1706 Esas
KARAR NO: 2023/1530 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2023/207 Esas – 2023/549 Karar
TARİH 06/07/2023
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 12/10/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin, davalı şirketin 29.600.000 TL toplam sermayesi içinde 4.983.350.- TL ‘lik sermayeye karşılık gelen 996,67 adet hisse ile %17 pay sahibi ortağı olduğunu, şirketin diğer ortaklarının … A.Ş, … olduğunu, şirketin büyük hissesinin sahibi durumunda bulunan … A.Ş.’nin, davalı şirketin yönetim kurulu başkanı ve başkan yardımcılığı görevlerini yürüten diğer pay sahipleri .. ve … tarafından yine aynı şekilde yönetim kurulu başkanı ve başkan yardımcısı sıfatıyla temsil edildiğini, dava konusu edilen 30.03.2016 tarihli genel kurulun 4, 5, 6 , 7 ve 8 nolu kararların oy yasağı ihlal edilerek karar alındığını, dava konusu edilen 4 nolu karar ile davalı şirketin 2015 yılı faaliyet dönemine ilişkin olarak bilanço ve kar/zarar tablosunun tasdikine karar verildiğini, oy çokluğu ile alınan bu kararın, davalı şirketin yönetim kurulu başkanı … (%20,5) ile yönetim kurulu başkan yardımcısı …’ın (%17) gerek şahıslarına ait paylardan doğan oy hakları ile, gerekse yine organ üye sıfatıyla yönetim kurulu başkanı ve başkan yardımcısı olarak temsil ettikleri diğer pay sahibi … Holding A.Ş.’nin (%45,5) paylarından doğan oyların kullanımı neticesinde alındığını, bu bakımdan, T.T.K.nın 436/2 maddesine göre oy yasağı kuralı ihlal edilmek suretiyle, T.T.K. m. 424 hükmü çerçevesinde kendi yararlarına ibra etkisi doğuracak şekilde bir karar alınmasını sağladıklarını ve alınan 4 nolu kararın, emredici oy yasağını ihlal ettiğinden geçersiz olduğunu, ilk olarak bu yönden iptali gerektiğini, finansal tabloların (bilanço ve kar/ zarar/ gelir tablolarının) tasdiki ile ilgili kararın, hesap verme ve dürüstlük ilkelerine de uygun olmadığını, özensiz ve gerçek durumu yansıtmaktan uzak olduğunu, müvekkilinin yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı dönemlerde her yıl istisnasız davalı şirketin 23-24 milyon TL civarında kar elde ettiğini , mevcut yönetim kurulu üyelerinin 19.09.2014 tarihinde yönetim kuruluna seçilmesinden itibaren, diğer iştirak şirketlerde de olduğu gibi izahı mümkün olamayacak şekilde hızla kar kaybına uğradığını, tüm bu nedenlerle, 4 nolu finansal tabloların tasdikine ilişkin kararın, hem ihlal edilen oy yasağı nedeniyle, hem de hesap verilebilirlik ilkesine aykırı olması nedeniyle kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırılığı gözetilerek iptali gerektiğini, 30.03.2016 tarihinde yapılan 2015 yılı Olağan Genel Kurulda 5 nolu gündem maddesi olan yönetim kurulu ibrası için yapılan oylamada, yönetim kurulu üyesi ve pay sahibi …’ın, 996 adet müvekkilinin olumsuz oyuna karşılık, 3689 adet olumlu oyla ve oy çokluğu ile ibrasına karar verildiğini, diğer Yönetim Kurulu Üyesi …’ın da yine aynı şekilde 996 adet müvekkilinin olumsuz oyuna karşılık, 3689 adet olumlu oy ve oy çokluğu ile ibrasına karar verildiğini, Yönetim Kurulunun diğer üyesi … için yapılan oylamada , müvekkilinin 996 adet olumsuz oyuna rağmen, 4.923 adet olumlu oyla ve oy çokluğu ile ibrasına karar verildiğini, bu oylamalar neticesinde alınan karara müvekkili usulüne uygun şekilde yazılı olarak muhalefet şerhi sunduğunu, muhalefet şerhi tutanağa derç edilerek ek yapıldığını, oy yoksunluğu nedeniyle oy hakkını bizzat kullanmak olanağına sahip bulunmayan bir pay sahibinin, (somut olayda …A.Ş.; …) aynı sonuca üçüncü bir kişiye temsil yetkisi vererek ulaşmasının (dolanması) da mümkün olmadığını, yönetim kurulu üyesi … ibrasında, yasal temsilci sıfatının (Yönetim Kurulu Başkanı ve imza yetkilisi) bulunduğu … A.Ş.’nin oylarının genel kurulda kullanımı için, Av. …’na temsil belgesi verdiğini, onun marifetiyle kendi yararına oy kullanılmış olmasının (dolanılmasının), temsilin, temsil edilen uhdesinde netice doğuracağına dair kanuni hüküm temelinde geçersiz olacağını, bu nedenle 5 nolu ibra kararının da kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle iptaline karar verilmesi gerektiğini, 30.03.2016 tarihinde yapılan 2015 yılı Olağan Genel Kurulda 6 nolu gündem maddesi olan yönetim kurulu seçimi için yapılan oylamada, 996 Adet müvekkilinin olumsuz oyuna karşılık, 4.923 adet yönetim kurulu üyesi hakim ortakların olumlu oyu ve oy çokluğu ile … 3 (üç) yıl süre ile Yönetim Kurulu Üyesi seçilmesine karar verildiğini, bu oylamalar neticesinde alınan karara, müvekkilinin usulüne uygun şekilde yazılı olarak muhalefet şerhi sunduğunu, muhalefet şerhi tutanağa derç edilerek ek yapıldığını, Yönetim Kurulu Seçimine ilişkin 6 nolu kararın, TTK.436/1 hükmüne aykırı şekilde oy yasağı ihlal edilerek karara bağlandığından öncelikle oy yasağı yönünden iptal edilmesi gerektiğini, kanuna uygun oylama yapılsaydı oy yasağına tabi olan oyların geçersiz olacağını, geriye sadece müvekkilinin 996 adet olumsuz oyu ile kararın alınmasının mümkün olmayacağını, 30.03.2016 tarihinde yapılan 2015 yılı Olağan Genel Kurulda 7 nolu gündem maddesi olan yönetim kuruluna TTK.’nun 395 ve 396. Maddelere istinaden yetki verilmesi için yapılan oylamada, 996 Adet müvekkilinin olumsuz oyuna karşılık, 4.923 adet yönetim kurulu üyesi hakim ortakların olumlu oyu ve oy çokluğu ile karar verildiğini, bu oylamalar neticesinde alınan karara, müvekkilince usulüne uygun şekilde yazılı olarak muhalefet şerhi sunulduğunu, muhalefet şerhi tutanağa derç edilerek ek yapıldığını, Yönetim Kurulu üyeleri, kendileri ile şirket arasındaki bir iş ve işlem olarak kabul edilen şirketle işlem yapmak ve şirketle rekabet yapmak gibi TTK.395 ve 396’de düzenlenen yasağı, kanunen geçersiz oylarla aştıklarını, 4.923 adet olumlu oyun tamamının geçersiz olduğunu, 7 nolu kararının da kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle iptaline karar verilmesi gerektiğini, 30.03.2016 tarihinde yapılan 2015 yılı Olağan Genel Kurulda 8 nolu gündem maddesi olan yönetim kurulu üyelerinden … yararına kişi başı net aylık 20.000 TL huzur hakkı verilmesinin, diğer yönetim kurulu üyesi … için huzur hakkı verilmemesi için yapılan oylamada, 996 Adet müvekkilinin olumsuz oyuna karşılık, 4.923 adet yönetim kurulu üyesi hakim ortakların ve yine bu iki yönetim kurulu üyesinin kontrolündeki … A.Ş.’nin olumlu oyu ve oy çokluğu ile karar verildiğini bu oylamalar neticesinde alınan karara, müvekkilince usulüne uygun şekilde yazılı olarak muhalefet şerhi sunulduğunu, muhalefet şerhi tutanağa derç edilerek, ek yapıldığını, alınan kararda huzur hakkı olarak karar alındığını ancak gerek tutarın fahiş olması gerekse yönetim kurulu üyelerinden … için huzur hakkı verilmemesi gözetildiğinde, yönetim kurulu üyelerinden .. için karara bağlanan aylık net kişi başı 20’şer bin TL’lik ödemelerin gerçekte bir ücret niteliğinde olduğunu ve bunun da azlık pay sahiplerinin kar payı alma haklarını zedelediğini, 30.03.2016 tarihinde yapılan 2015 yılı Olağan Genel Kurulda 9 nolu gündem maddesi olan 2015 yılı ve geçmiş yıllar karlarının dağıtımı için yapılan oylamada, 996 Adet müvekkilinin olumsuz oyuna karşılık, yönetim kurulu üyesi hakim ortaklar … ile bu iki yönetim kurulu üyesinin yönetim ve kontrolü altında bulunan … A.Ş. ‘ye ait toplam 4.923 adet olumlu oy ve oy çokluğu ile Geçmiş Yıllar Karlarının hiç dağıtılmamasına ve 2015 yılı faaliyet dönemine ait karın ise, sadece kanun ve ana sözleşme gereği tenzili gereken miktarlar ayrıldıktan sonra kalan kısmından net 2.635.000.-TL’sının 31.03.2017 tarihine kadar ortaklara dağıtılmasına karar verildiğini, bu oylamalar neticesinde alınan karara müvekkilince usulüne uygun şekilde yazılı olarak muhalefet şerhi sunulduğunu, muhalefet şerhi tutanağa derç edilerek, ek yapıldığını, dağıtılmayan geçmiş yıllar kar tutarının 206.560.511,85 TL’sına ulaştığını, geçmiş yıllar karının keyfi olarak ortaklara dağıtılmamasının, azlığın mağdur edildiğini, kararın haksız ve kötü niyetle alınmış bir karar olduğunun ve iptali gerektiğini belirterek 30/03/2016 tarihli 2015 yılı genel kurulunda alınan 4, 5, 6, 7, 8 ve 9 nolu kararların kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduklarının tespiti ile iptaline karar verilmesini TTK.449 ncu maddesi uyarınca huzurda dava konusu edilen kanuna ve usule aykırı Genel Kurul kararlarının yürütülmesinin geri bırakılmasına ve ayrıca TTK.448 uyarınca davanın açıldığının Davalı Şirket yönetim kurulu tarafından uygun vasıtalarla ilan edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davalı şirketin ve … A.Ş ‘ni kuran …, davacı …, … babası olduğunu, …’ın 14/06/2014 tarihinde ani gelişen kalp durması sonucu bilincinin kapandığını, fiili ehliyetinden yoksun kaldığını, kızı … tarafından vesayet altında alınması talebinde bulunduğunu, İstanbul 13. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/591 Esas sayılı dosyasıyla dava açtığını, alınan karar ile … vesayet altına alındığını, ve vasi olarak davacının kız kardeşi … vasi olarak atandığını, … 02/02/2016 tarihinde vefat ettiğini, … I.grup ve II.grup A bendinde yer alan tüm iş ve işlemlerde imzasının gerektiğini, şirket yönetim kurulunun toplanıp imza sirkülerinde gerekli değişiklikleri yapmamaları ve … yaşadığı ağır sağlık sorunları nedeniyle 31/10/2014 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında yeniden seçim yapıldığını, yönetim kuruluna … seçildiğini, davacının , davalı müvekkili şirkette 31/10/2014 tarihine kadar yönetim kurulu başkan yardımcılığı yaptığını ve şirketin tüm işleyişinden bilgi sahibi olduğunu, müvekkili şirketin 30/03/2016 tarihinde yapılan 2015 yılı faaliyet dönemine ilişkin olağan genel kurul toplantısında “Finansal Tabloların (ayrıtınlı bilanço, gelir tablosu) tasdikine” ilişkin kararın iptali bakımından ortaya getirilen iddianın haksız, yersiz ve dayanaksız olduğunu, davacının, toplantı gün ve saatine kadar mali tabloları, diğer belge, rapor ve bilgi v.s’nin incelemediğini, finansal tabloların tasdiki kararının TTK md 436/1 de yer alan “oydan yoksunluk” kuralı ihlal edilerek alınmış bir karar olduğunun iddia edildiğini, iddiaların haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, genel kurulun finansal tabloların tasdiki kararı bakımından oy kullanılmasının şahsi bir iş olarak nitelendirilmesinin mümkün olamayacağını, davacının 31/10/2014 tarihinde yapılan genel kurulda yönetim kurulu üyesi seçilmemesi üzerine her durumda ve fırsatta davalı müvekkili şirkete karşı asılsız ve dayanaksız iddialarla dava açtığını, davacının kendi dönemini kapsayan 30/09/2015 tarihli 2014 yılı faaliyet dönemine ilişkin yapılan genel kurul toplantısında özel denetçi atanması talebinin kabul edilmediğini, bunun üzerine bir kısım kararların iptali için davacı tarafından davaların açıldığını, dava konusu edilerek iptali istenen 30/03/2016 tarihli 4 nolu kararın alınmasından önce davacının gündem maddesiyle ilgili hiç söz dahi almadığını, genel kurulda alınan kararlarla ilgili olarak davacının bilgi edinme hakkının ihlal edilmediğini, mali tabloların tasdikine ilişkin kararların iptaline karar verilemeyeceğini, genel kurulda görüşülen ve tasdik edilen bilanço ve gelir tablosunun davacının iddia ettiği gibi 1 sayfadan ibaret olmadığını, muhasebe stardatlarına, usulüne ve dürüstlük ilkesine uygun surette hazırlandığını, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin genel kurulun iptali istenen 5 no’lu kararın usule, yasaya, şirket ana sözleşmesine ve iyi niyet kurallarına uygun olarak alınmış bir karar olduğunu, oylamanın her bir yönetim kurulu üyesi için ayrı ayrı yapıldığını, davacının peşin fikir ve kararla hazırlamış olduğu yazılı muhalefetini toplantı divanı başkanlığına verdiğini, davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinden … ve … A.Ş’nin oy hakkından yoksun olması sonucunu doğuramayacağını, oydan yoksunluğun devreye girebilmesi için … A.Ş’nin kendisini veya bir yavru şirketini ibra etmesi gerektiğini, iptali istenen ibra oylamasının TTK 436 hükmünün kapsamının dışında kaldığını, dava konusu edilen genel kurulda alınan 6 nolu kararla 3 kişilik ve 3 yıl süre ile görev yapacak yönetim kurulu seçildiğini, yönetim kurulu üyeliklerine …’nün seçildiğini, bu kararında da diğer kararlar gibi kanuna, ana sözleşmeye ve objektif iyi niyet kurallarına uygun bir karar olduğunu, bu kararda kullanılmış olan oyların TTK madde 436 kapsamında olmadığını, bu karar alınırken davacının muhalif kalmadığını, olumsuz oy kullandığını, karar alındıktan sonra önceden hazırladığı yazılı muhalefetini sunduğunu, davacının yönetim kurulu üyesi seçiminin pay sahibi bakımında kişisel nitelikte bir işlem olduğunu iddia ettiğini, yönetim kurulu seçiminin kesinlikle pay sahibi bakımından kişisel nitelikte bir iş olmadığını, müvekkili şirketin 30/03/2016 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında gündemin 7.maddesinde görüşülerek alınan kararda yönetim kuluna TTK madde 395 ve 396 gereğine yetki ve izin verilmesine karar alındığını, alınan kararın kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına uygun olarak alındığını, iptalini gerektirecek şartların olmadığını, müvekkili şirketin önceki yıl genel kurullarında yönetim kurulu üyelerine bu yetki ve iznin hep verildiğini ve basiretli gayret ve çalışmaların eseri olarak şirketin sürekli ve düzenli olarak büyüdüğünü, davacı tarafın müvekkilinin …San. Ve Tic. A.Ş’nin 30/03/2016 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınmış olan 01/04/2016 tarihinden itibaren … aylık net 20.000,00 TL kişi huzur hakkı ödenmesine dair 8 no’lu kararın oy kullanma yasağına, kanuna, ana sözleşemeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu iddia ettiğini, Türk Ticaret Kanunu ve ticari örf ve adet gereği yönetim kurulu üyeliğinin ücret mukabili yapılmasının esas olduğunu, müvekkili şirketin ana sözleşmesinde de bunun yasaklanmadığını, yönetim kurulu üyelerine ödenecek olan huzur hakkı, ücret, ikramiye gibi hususlarda, şirket ana sözleşmesinde belirli değil ise TTK 413 maddesi uyarınca bunu belirlemenin genel kurulun görevi ve yetkisi olduğunu, genel kurulun bu yetkisinin devredilemez nitelikte olduğunu, müvekkili şirketin mevcut yönetim kurulu üyelerinin aynı zamanda şirkette aktif olarak da çalıştıklarını, yönetim kurulu üyeliğinin görevinin bu kapsamda ücret ve/veya huzur hakkı verilmeksizin yapılamayacağını, yönetim kurulu üyelerine ödenecek olan huzur hakkı tutarının yüksek olmadığını, huzur hakkının belirlenmesinde yönetim kurulunu üyelerini kapsayacak bir oydan yoksunluk halinin söz konusu olmadığını, bu kararın alınması sırasında yönetim kurulu üyelerinin oy kullanmış olmalarının da hukuka aykırılık olmadığını, kar dağıtımına ilişkin genel kurulun 9 nolu kararında, geçmiş yıllar karının dağıtılmaması için kesinleşmiş, davacının hiç bir şekilde muhalefet etmediği ve olumlu oy kullandığı önceki yıl genel kurul kararlarının olduğunu, davacının bunların iptalini talep ve dava etmediğini ve o kararların varlığını ve geçerliliğini muhafaza ettiğini, alınan kararların kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına uygun olarak alındığını, kararların iptalini gerektirecek şartların olmadığını, dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil etmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 06/07/2023 tarih 2023/207 Esas 2023/549 Karar sayılı kararında;”….İstinaf kararı nedeniyle İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesine yazı yazılarak 2021/8 Esas sayılı dosyasına ait gerekçeli karar sureti istenilmiş, incelendiğinde “Kararın tarafların vaki temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/13709 Esas, 2018/6884 Karar ve 24/03/2016 tarihli ilamı ile;”(1) Dava, 31/10/2014 tarihli davalı anonim şirket genel kurulunda alınan 3 ve 5 nolu kararların iptali ve bu kararların alındığı genel kurulun toplanmasına ilişkin yönetim kurulu kararının yoklukla malul olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Davacı genel kurul çağrı kararının alındığı 09/10/2014 tarihli yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunu ve bu nedenle bu karara dayalı olarak yapılan genel kurul toplantısında alınan kararların da iptalinin gerektiğini iddia etmiştir.01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 410/1. maddesine göre genel kurul, görev süresi dolmuş olsa bile yönetim kurulu tarafından toplantıya çağrılabilir. Mahkemece, bilirkişi raporu doğrultusunda davalı Şirket’in üç yönetim kurulu üyesinin bulunduğu, TTK’nın 390/1. maddesi gereğince toplantıda iki üyenin katılımı ve oyuyla karar alındığı gerekçesiyle yönetim kurulu kararının usulüne uygun olduğu kabul edilmiş ise de, yönetim kurulu üyesi davacı …’ın bu toplantıdan haberdar edildiğine dair bir delil bulunmamaktadır. TTK’nın 390/4. maddesi gereğince, üyelerden hiçbiri toplantı yapılması isteminde bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu kararları kurul üyelerinden birinin belirli bir konuda yaptığı karar şeklinde yazılmış önerisine en az üye tam sayısının çoğunluğunun yazılı onayı alınmak suretiyle verilebilir. Aynı önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış olması bu yolla alınacak kararın geçerlilik şartıdır. TTK’nın bu hükmüne göre çağrısız yönetim kurulu toplantısı yapılması mümkün ise de, önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılması alınacak kararın geçerlilik şartıdır. Bu durumda, mahkemece, TTK’nın 390/4 ve 392/7. maddeleri gereğince geçersiz yönetim kurulu kararına dayalı olan ve TTK’nın 416. maddesi uyarınca toplanmadığı da sabit bulunan davalı Şirket’in 31/10/2014 tarihli olağanüstü genel kurulunda alınan kararların da geçersiz olduğunun kabulü ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, hükmün temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiş olduğundan, bozma ilamı taraflara tebliğ edilmiş, beyanları alınarak usul ve yasaya uygun bozma ilamı uyarınca yargılamaya devam edilmiştir. Türk Ticaret Kanunu’nun 390. maddesi uyarınca, esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır. Üyelerden hiçbiri toplantı yapılması isteminde bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu kararları, kurul üyelerinden birinin belirli bir konuda yaptığı, karar şeklinde yazılmış önerisine, en az üye tam sayısının çoğunluğunun yazılı onayı alınmak suretiyle de verilebilir. Aynı önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış olması bu yolla alınacak kararın geçerlilik şartıdır. Onayların aynı kağıtta bulunması şart değildir; ancak onay imzalarının bulunduğu kâğıtların tümünün yönetim kurulu karar defterine yapıştırılması veya kabul edenlerin imzalarını içeren bir karara dönüştürülüp karar defterine geçirilmesi kararın geçerliliği için gereklidir. Eldeki davada Yargıtay bozma ilamında belirtildiği üzere, yönetim kurulu üyesi olan davacı davet edilmeksizin ve TTK’nın 390/4. maddesinde belirlenen usule de uyulmaksızın geçersiz şekilde yapılan yönetim kurulu toplantısında alınan, genel kurulun olağanüstü toplantıya davet edilmesine ilişkin 09/10/2014 tarihli yönetim kurulu kararı TTK’nın 391/1-b maddesi uyarınca batıldır. Bu minvalde, 31/10/2014 tarihli olağanüstü genel kurulun TTK’nın 410/1. maddesi uyarınca yönetim kurulu tarafından toplantıya çağrıldığı kabul edilemeyeceği gibi kanunun 416. maddesinde düzenlenen çağrısız genel kurul usulüne de uyulmamış olduğundan, usulüne uygun şekilde toplanmış bir genel kurul bulunmadığından, bu genel kurulda alınan 3 ve 5 nolu kararlar batıldır. Açıklanan gerekçe ile 1-Davanın Kabulü ile davalı … Anonim Şirketi’nin 09/10/2014 tarihli ve 5 nolu Yönetim Kurulu Kararı ile 31/10/2014 tarihli Olağanüstü Genel Kurul’unda alınan 3 ve 5 nolu kararların batıl olduğunun tespitine,” şeklinde karar verildiği, verilen kararın 20/10/2022 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin ( 08/11/2018 tarih ve 2016/13709 E 2018/6884 K sayılı bozma ve 2019-926 E 2020-5442 K sayılı karar düzletme isteminin reddine ilişkin 26/11/2020 tarihli) ilamı ile geçersiz olduğu belirtilen davalı şirketin 31.10.2014 tarihli olağanüstü genel kurulunda yönetim kurulu seçimine ilişkin karar da dahil olmak üzere tüm kararların geçersizlik müeyyidesine tabi olması sebebi ile dava konusu genel kurulu toplantıya çağıran yönetim kurulunun yetkisini de ortadan kaldırdığı, 31.10.2014 tarihli olağanüstü genel kurulunda seçilen yönetim kurulu üyeleri alınan kararın geçersizliği nedeniyle bu sıfatlarını yitirdiklerinden dava konusu 2015 yılına ait olağan genel kurulu toplantıya çağırmaya yetkilerinin de bulunmadığı , olmayan bir yönetim kurulu kararına göre toplanan genel kurulun da yoklukla malul olduğu, davacı pay sahibinin dava konusu gündem maddelerine itiraz ederek itirazlarını tutanağa geçirdiği ve TTK 416.maddesinde sayılan çağrısız genel kurul koşullarının da bulunmadığı kanaatine varılarak davalı şirketin 30/03/2016 tarihinde gerçekleştirilen 2015 Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 4,5,6,7,8,9 nolu kararların yoklukla malul olduklarının tespitine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir…”gerekçesi ile, 1-Davacının davasının kabulü ile, davalı şirketin 30/03/2016 tarihinde gerçekleştirilen 2015 yılı olağan genel kurulunda alınan 4,5,6,7,8,9 nolu kararların yoklukla malül olduğunun tespitine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve esasa aykırı olduğunu, yerel mahkeme 26/01/2023 tarihli 2021/1474 Esas – 2023/98 Karar sayılı kararında işaret edilen hususlarda inceleme yapmadığını,Dava konusu edilen 30/03/2016 tarihli genel kurul toplantısının bizzat davacının katıldığı ve %100 nisapla yapılan bir genel kurul toplantısı olduğunu,03,07.2023 tarihli … UYAP iş emri no’ su ile sunulan layihada tekrarlandığı üzere; bekletici mesele yapılması istenen, BAM 13. HD” nin kararında da işaret edilen İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2021/8 (eski 2015/121) esasıyla görülen davada, davalı müvekkili şirketin Genel Kurulunun yapılmasına ilişkin 09.10.2014 tarihli Yönetim Kurulu kararının geçersizliğinin tespiti ile bu karara istinaden 31.10.2014 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısı (Yönetim Kurulu üyelerinin seçilmesi ve görev süresinin tespitine ilişkin 3 no’ lu, Yönetim Kurulu üyelerine T.T.K. Md. 395 ve 396 kapsamında yetki ve izin verilmesine ilişkin 5 no” lu) kararlarının T.T.K. 436, 445 ve 446 uyarınca kanuna, usule ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğu iddiasıyla iptali talep ve dava edildiğini,İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2021/8 (eski 2015/121) esas sayılı o davada “geçersiz şekilde yapılan yönetim kurulu toplantısında alınan, genel kurulun olağanüstü toplantıya davet edilmesine ilişkin 09/10/2014 tarihli yönetim kurulu kararının TTK’nın 391/1-b maddesi uyarınca batıl olduğu, bu durumda, 31/10/2014 tarikli olağanüstü genel kurulun TTK’nın 410/1. maddesi uyarınca yönetim kurulu tarafından toplantıya çağrıldığı kabul edilemeyeceği gibi, TTK” nun 416. Maddesinde düzenlenen çağrısız genel kurul usulüne de uyulmamış olduğundan, usulüne uygun şekilde toplanmış bir genel kurul bulunmadığından, bu genel kurulda alınan 3 ve 5 nolu kararların da batıl olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı … Anonim Şirketi’nin 09/10/2014 tarihli ve 5 no’ lu Yönetim Kurulu Kararı ile 31/10/2014 tarikli Olağanüstü Genel Kurul’unda alınan 3 ve 5 no’ lu kararların batıl olduğunun tespitine karar verilmiş, bu karar Yargıtay 11. HD.” Nin 2021/5189E 2022/1332K sayılı kararıyla da onandığını, bekletici mesele yapılması istenen ve istinaf edilen karara dayanak alınan 16. ATM 2021/8 (eski 2015/121) esas sayılı dosyası ile görülen davanın ve o dava sonunda verilen kararın işbu davaya hiçbir etkisi bulunmadığını, 31/10/2014 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların batıl olduğunun tespitine karar verildiğini, daha sonra vesayet altında olan şirket ortağı … 02.02.2016 tarihinde vefat ettiğini, yasal mirasçıları … ve -davacı- … rızaen şirket hisselerini miras payları oranında paylaşmış, bu paylaşım sonrası şirket ortaklık yapısı 30.03.2016 tarihli Hazır Bulunanlar Listesinden de görüleceği üzere … ve… A.Ş. şeklinde olmuş, 30.03.2016 tarihli Genel Kurul toplantısına da işte bu ortakların tamamı asaleten ve temsilen katıldıklarını, Yerel Mahkeme de 30.03.2016 tarihli Gene Kurul toplantısının tüm pay sahiplerinin katılımı ile toplantının gerçekleştiğini teyit ve kabul ettiğini, 30/03/2016 tarihli genel kurul toplantısında çağrının hiç yapılmamış olması ya da yetkisiz kişiler tarafından yapılmış olmasının önemi olmadığını, anonim şirket genel kurulunun çağrı usulüne uyulmadan, çağrı yapılmadan toplanmasının da mümkün olduğunu, 30/03/2016 tarihli genel kurul toplantısında da aynen böyle yapıldığını, toplantının yapılmasına ne davacı ne de başka bir ortak tarafından itiraz edilmediğini, 30/03/2016 tarihli genel kurul toplantısı için hazır bulunanlar listesinin her bir ortak tarafından çekincesiz imza edildiğini, genel kurul toplantısı Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü’nün görevlendirdiği bakanlık temsilcisi gözetiminde yapıldığını, Hazır bulunanlar listesi ve Genel kurul tutanağı toplantı başkanlığı, davacı ve bakanlık temsilcisinin imzası ile resmiyet kazandığını, (Yargıtay 11. HD 06/01/2004 tarih 2004/13585 E. – 2004/11983 K.) 30/03/2016 tarihli genel kuruldan kısa süre önce 04/12/2015 tarihinde %100 nisapla bir genel kurul daha yapıldığını, davacının toplantıya bizzat katıldığını, itiraz etmediğini, genel kurulla ilgili herhangi bir dava açmadığını, yerel mahkemenin bu hususa dikkat etmediğini, hiçbir inceleme ve değerlendirme yapmadan istinaf edilen kararı verdiğini,30/03/2016 tarihli genel kurul sonrası 15/12/2016 tarihinde de genel kurul yapıldığını, davacının bu toplantıya bizzat katıldığını, itiraz etmediğini, genel kurulla ilgili herhangi bir dava açmadığını,Yerel mahkemenin BAM 13. HD 26/01/2023 tarihli 2021/1474 E. – 2023/98 K. Sayılı kararına uygun yargılama yapmadığını, bekletici mesele isteği bakımından karar tesis etmeden usul ve yasaya aykırı bir karar verdiğini,Davacı tarafından şikayet suretiyle bilirkişiler ve heyeti reddetmek suretiyle mahkeme heyeti üzerinde baskı yarattığını,İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, HMK’nın 353/1-a vd. Hükümleri uyarınca esası incelemeden yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, dosyanın kararı veren veya başka bir mahkemeye gönderilmesini, istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasını, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dairemizin 26/01/2023 tarih ve 2021/1474 Esas – 2023/98 Karar sayılı kaldırma kararımızdan sonra mahkemece yapılan yargılama sonucunda istinafa konu kararın verildiği anlaşılmıştır. Dava, davalı şirketin 30/03/2016 tarihinde gerçekleştirilen 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 4-5-6-7-8-9 nolu kararların iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulü ile, davalı şirketin 30/03/2016 tarihinde gerçekleştirilen 2015 yılı olağan genel kurulunda alınan 4,5,6,7,8,9 nolu kararların yoklukla malül olduğunun tespitine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava konusu olağan genel kurul toplantısına çağrının, davalı şirketin 31/10/2014 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 3 nolu karar ile davalı şirkette 2 vıl süre ile görev yapmak üzere seçilen yönetim kurulu üyeleri (…) tarafından yapıldığı, 31/10/2014 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısı yapılmasına dair yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti, ayrıca bu karara istinaden yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 3 ve 5 nolu kararların iptali talebi ile İstanbul 16 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/121 Esas sayılı dosyası ile açılan davanın yapılan yargılaması sonucu, İstanbul 16 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/121 Esas, 2016/211 Karar sayılı kararı ile davalı şirketin 31/10/2014 tarihli olağanüstü genel kurulunda alınan 5 nolu kararının iptaline, fazla talebin reddine karar verilmiş, Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 2016/13709 esas, 2018/6884 karar sayılı 08/11/2018 tarihli ilamı ile, 31/10/2014 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının yapılmasına dair 09/10/2014 tarihli yönetim kurulu kararının TTK’nın 390/4 ve 392/7. maddeleri gereğince geçersiz olduğu, geçersiz yönetim kurulu kararına dayalı yapılan genel kurul toplantısında alınan kararların da geçersiz olduğu gerekçesi ile bozma kararı vermiş, ilk derece mahkemesi tarafından bozmaya uyularak dava konusu 09/10/2014 tarihli yönetim kurulu kararı ile 31/10/2014 tarihli genel kurul toplantısında alınan ve dava konusu edilen 3 ve 5 nolu kararların batıl olduğunun tespitine karar verilmiş, bu karar Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 2021/5189 esas, 2022/332 karar sayılı 28/02/2022 tarihli ilamı ile onanmış, onama kararına karşı yapılan karar düzeltme başvurusunun da Dairece reddi üzerine karar, 08/09/2022 tarihinde kesinleşmiştir. Bu nedenle davalı vekilinin , yerel mahkemenin Dairemizin 26/01/2023 tarihli 2021/1474 E. – 2023/98 K. Sayılı kararına uygun yargılama yapmadığı, bekletici mesele isteği bakımından karar tesis etmeden usul ve yasaya aykırı bir karar verdiği yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. İstanbul 16 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kesinleşen kararı ile 31/10/2014 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan yönetici seçimine ilişkin kararın, toplantı yapılmasına ilişkin yönetim kurulu kararının geçersizliği nedeniyle, geçersiz olduğu tespit edilmiştir. Genel kurulun, yasaya ve esas sözleşmeye göre yetkili olmayanlar tarafından toplantıya çağrılması halinde, o genel kurulda alınan kararlar yok hükmünde kabul edilir. (bkz. Hasan Pulaşlı, Şirket Hukuku Genel Esaslar, Adalet Yayınevi, 7. Baskı, Ankara 2021, s. 354) Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin yerleşik uygulaması da; genel kurulun toplanması için çağrı yapan kişi ya da kurulun toplantıya çağrı yapmaya yetkili olmaması halinde yapılan çağrının yok hükmünde olduğu, bu çağrı üzerine toplanan genel kurulda alınan kararların da yok hükmünde olduğu yönündedir(bkz. Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 2020/1052 esas, 2022/763 Karar sayılı 01/02/2022 tarihli, 2015/3475 esas 2015/10856 karar sayılı, 21/10/2015 tarihli; 2005/14116 esas, 2007/5618 karar sayılı, 10/04/2007 tarihli kararı ).TTK’nun 416 maddesi, çağrısız genel kurul toplantısı yapılması için, pay sahiplerinin tamamının ortak iradesini arar. Dolayısıyla çağrısız genel kurulun varlığından bahsedebilmek için pay sahiplerinin tamamının toplantıya katılmış olması yeterli değildir. Bir kez toplantı çağrısı yapılmış ise artık çağrılı genel kurula ilişkin TTK’nun 410 ila 415 maddelerinde düzenlenen usule uyulması zorunlu olup, çağrısız genel kurula ilişkin TTK’nun 416 maddesi usulünün uygulanması ihtimali ortadan kalkar. TTK’nun 410/1 maddesi uyarınca genel kurulu toplantıya çağırma yetkisi ve görevi yönetim kuruluna ve görevleri ile ilgili konularla sınırlı olmak üzere tasfiye memurlarına aittir. Somut olayda davalı şirketin dava konusu genel kurulu toplantıya çağıran yönetim kurulu üyeleri 31/10/2014 tarihli olağanüstü genel kurul kararıyla yönetici seçilmişlerdir. Bu olağanüstü genel kurul toplantısının geçersiz yönetim kurulu kararına istinaden yapıldığı, genel kurulda alınan kararların da bu sebeple geçersiz olduğu, dolayısıyla anılan kişilerin yönetim kurulu üyesi sıfatını kazanmadıkları kesinleşmiş mahkeme kararı ile sabit hale gelmiştir. Şu halde eldeki davaya konu 30/03/2016 tarihinde gerçekleştirilen 2015 yılı olağan genel kurul toplantı çağrısının çağrı yapmaya yetkili yönetim kurulu tarafından yapıldığından bahsedilemeyeceğinden, bu toplantı da alınan kararlar da yok hükmündedir. Çağrı usulsüzlüğü, çağrı yapmaya yetkili kişilerin, TTK’nun 411, 413 ve 414 maddesindeki usullere riayet etmemeleri halinde değerlendirilebileceğinden, somut olayda usulsüz çağrıdan bahsetmek de mümkün değildir. İzah edilen sebeplerle mahkemenin kabül ve gerekçesi dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcının istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden tahsiline yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 12/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.