Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1691 E. 2023/1843 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1691
KARAR NO: 2023/1843
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/05/2023
DOSYA NUMARASI: 2023/21 Esas – 2023/357 Karar
DAVA: Şirketin İhyası
İNKARAR TARİHİ: 23/11/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı davalı … Müdürlüğü vekili istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Bakırköy 18.İş Mahkemesinde 2022/104 E sayılı dosya ile açılan davada müvekkilinin ”…” ünvanlı işyerinde 15/12/1975-31/10/1978 tarihleri arasında sigortalı hizmet olarak tespiti talebi ile dava açıldığını, mahkeme tarafından davalı şirketin ihyası için dava açmak için süre verildiğini beyanla şirketin resen terkin işleminin iptali ile …’ nun … sicil numarasında kayıtlı davalı şirketin resen terkin kararının kaldırılarak ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; Ticaret Sicil Müdürlüğünün TTK m.32 ve Ticaret Sicil Yönetmeliği m.34 hükmü çerçevesinde işlem yaptığını, tasfiye sürecinde yetki ve sorumluluk şirketin tasfiye memurunda olduğunu, olağan tasfiye sürecinden kaynaklanan, şirketin kurucusu ve tasfiye memuru olan; tasfiye sürecinde açılan davaya rağmen şirketin ticaret sicilinden silinmesini talep eden tasfiye memurunun kusurundan dolayı Ticaret Sicili Müdürlüğünün sorumluluğu bulunmadığını, müvekkil davanın açılmasına sebep olmadığını, bu nedenle “yargılama giderleri” ve “vekalet ücreti”nden sorumlu tutulamayacağını beyan ettikleri anlaşıldı.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 04/05/2023 tarih ve 2023/21 Esas – 2023/357 Karar sayılı kararı ile; ” Davacı vekili delil ve belgelerini ibraz etmiş, davada; davalı şirketin ticaret sicil kayıtlarına, Bakırköy 18. İş Mahkemesinin 2022/104 Esas sayılı dava dosyasına, emsal Yargıtay kararlarına, ispata yarar tüm yasal delillere dayanmışlardır. Getirtilip incelenen ticaret sicil kaydına göre; … ŞİRKETİ …’nun …nun … sicil numarasında kayıtlı “… Cad. No:… Topkapı Fatih/İstanbul” adresinde faaliyet gösterdiği, 31/07/2008 tarihinde şirketin son tescilini yaptırdığı anlaşılmıştır. UYAP üzerinden bir örneği getirtilip incelenen Bakırköy 18. İş Mahkemesinin 2022/104 Esas sayılı dava davacı … tarafından davalı … ŞİRKETİ … aleyhine açılan tespit istemine ilişkin davada davacı vekiline 26/10/2022 tarihli duruşmada davalı … ŞİRKETİ … yönünden ihya davası açmak üzere süre verildiği anlaşılmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava; … (…)’nun ihyasından ibaret olduğu anlaşılmıştır. Şirketin ticaret sicilinden silinmesi işlemi kurucu değil, açıklayıcı nitelik taşır. İncelenen dosyalar kapsamına göre; sicilden terkin edilen … ŞİRKETİ … aleyhine açılmış derdest dava bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının ihya davası açmakta hukuki menfaati olup, tüzel kişiliğin ihyasının talep edilmesi olanaklı bulunduğundan; …’nun … sicil numarasında kayıtlı … ŞİRKETİ … ‘nin sicil kaydının ihyasına karar verilmesi gerektiği … ” gerekçeleri ile; ” 1-)Davanın KABULÜNE, … (…)’nin sicil kaydının Bakırköy 18. İş Mahkmesenin 2022/104 Esas sayılı dosyasının yürütülmesi, sonuçlandırılması ve bu uyuşmazlık kapsamında ortaya çıkacak hukuki ihtilafların görülmesi ve infazı işlemleri ile sınırlı olmak üzere yeniden İHYASINA, 2-)İlgili kararın Ticaret sicil Müdürlüğünde tescil ve ilanına, 3-)Tasfiye memuru atanmasına gerek olmadığına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı … Odası- Ticaret Sicili Müdürlüğü vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … Sicili Müdürlüğü vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde; davanın kabulü ile dava konusu şirketin tüzel kişiliğinin Bakırköy 18. İş Mahkemesi’nin 2022/104 esas sayılı dava dosyası ile sınırlı olmak üzere ihyasına, ihyası talep edilen şirketin terkin sebebi göz önüne alındığında ihyasına karar verilen şirkete tasfiye memuru atanmasına yer olmadığına ve nitekim yasal hasım olan müvekkil Müdürlük aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesine karar verildiğini, Dava konusu şirketin sınırlı olarak ihyasına (ek tasfiyesine) karar verilmesi hususunda takdir sayın mahkemeye ait olmakla birlikte anılan hükmün ve müvekkil müdürlüğün yargılama giderleri ve vekâlet ücretinden sorumlu tutulmamasının hukuka ve mevzuata uygun olduğunu, Ancak sınırlı olarak ihyasına karar verilen şirketin olağan tasfiye sonucu gerekli prosedürün yerine getirilmesi ve talep üzerine şirketin müvekkil müdürlükçe fesih ve tasfiyesi gerçekleştirildiği göz önüne alındığında, tasfiye memuru atanmamasının mevzuata aykırı olup; bu kapsamda istinaf kanun yoluna başvurulması gerektiğini, Dava konusu şirketin ihyasına (ek tasfiyesine ) karar verilmesi hususunda takdir mahkemeye ait olmakla birlikte dava konusu şirkete tasfiye memuru atanması gerektiğini, İlk derece mahkemesince, müvekkil müdürlüğün yasal hasım kabul edilerek aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesinin hukuka ve mevzuata uyun olduğun bu hususun Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 24.03.2022 tarihli, E. 2022/1741 K. 2022/2360 sayılı ve 14.10.2020 tarihli, E. 2020/2299 K. 2020/4113 sayılı ilâmları ile sabit olduğunu, ilk derece mahkemesince de yargılama giderleri ve vekâlet ücreti bakımından müvekkil Müdürlük aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesi bakımından istinafa konu kararın hukuka, mevzuata ve yerleşik içtihatlara uygun olduğunu, Ancak dava konusu şirketin “sınırlı olmak üzere ihyasına” karar verilmesine rağmen tasfiye memuru atanmaması mevzuata aykırı olduğundan, yalnız bu sebeple istinaf kanun yoluna müracaat etmek edilmesi gerektiğini, İlk derece mahkemesince, dava konusu şirketin sınırlı olmak üzere ihyası ( ek tasfiyesi ) yönünde hüküm kurulmuşken terkin sebebi itibariyle tasfiye memuru atanmamasının mevzuata aykırı olduğunu, Şöyle ki; mahkemece dava konusu şirketin ticaret sicil kaydının feshine ilişkin işlemin iptal edilmesine karar verilmeksizin diğer bir ifadeyle, ticari faaliyetlerine devam edebilecek şekilde olmaksızın sınırlı olarak ek tasfiyesine karar verildiğini, ancak tasfiye memuru atanmadığını, oysa TTK m. 547/2 gereğince, sınırlı olarak ihyasına karar verilen şirketlerin ek tasfiyesine karar verilmesi durumunda tasfiye memuru atanmasının kanunun bir gereği olduğu gibi zorunluluk da arz etmekte olduğunu, Zira belirli bir işin görülmesi, bir dava veya icra takibi kapsamında ihyasına (ek tasfiyesine) karar verilen şirketle ilgili işlemlerin yürütülebilmesi için tasfiye memuru atanmasının şart olduğunu, nitekim dava konusu şirkete tasfiye memuru atanmaması durumunda ilk derece mahkemesince verilen kararla ilgili olarak MERSİS’te işlem yapılmasının da mümkün olmadığını, Ek tasfiyenin/ sınırlı ihyanın sona ermesinden sonra kapanış bildirimi vb. işlemlerin yapılmasının da mümkün olmayacağını, Şirket ortağı ve hissedarı tarafından şirketin devamına rıza göstermemesi sebebiyle şirketin feshi talebinde bulunmasının akabinde şirketin feshedilerek 31.07.2008 tarihinde müvekkil Müdürlük nezdinde kaydı terkin edildiği gözetildiğinde, TTK m. 547/2 gereğince tasfiye memuru atanması zorunluluğunu ortaya koymakta olduğunu, “…dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 547/2. maddesi ‘Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir.’ hükmünü haiz olup, mahkemece, şirket ihyasına karar verilmesinin yanısıra 6102 sayılı TTK’nın 547/2. maddesi uyarınca tasfiye memuru atanması ile tescil ve ilanı gerektiğinin gözetilmemesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.” Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 08.04.2014 tarihli, E. 2014/4365 K. 2014/6858 sayılı ilâmı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun da 28.09.2021 tarihli kararıyla, “re’sen terkin işlemi sonrasında ortaya çıkan hukukî ihtilafların çözümü ve sonlandırılması amacıyla şirketin ihyasının gerektiği bir durumda geçici 7. maddenin 15. fıkrasına dayalı olarak açılan ihya davasında, terkin edilen şirketle ilgili oluşan ihtilafın çözümüyle sınırlı olarak verilecek olan ihya kararı[nın], niteliği itibariyle ek tasfiye kapsamında verilen bir karar olduğundan TTK’nın 547/2. maddesi uyarınca ihya kararıyla birlikte ek tasfiye işlemlerini yürütmesi için tasfiye memuru atanması[nın] zorunlu” olduğuna karar vermiş olduğunu, “…geçici 7. madde kapsamında ticaret sicil müdürlüğünce münfesih sayılarak re’sen terkin edilen bir şirketin aynı maddenin 15. fıkrası kapsamında ihyasına yönelik olarak açılan davada, gerçekleştirilen re’sen terkin işleminin hukuka aykırılığının tespiti hâlinde verilecek ihya kararı, niteliği gereği terkin işleminin iptaline ilişkin olması nedeniyle TTK’nın 547. maddesinde düzenlenen ek tasfiye kapsamına girmeyeceğinden, ihya kararı yanında şirkete tasfiye memuru atanması gerekmez. Ancak geçici 7. madde kapsamında hukuka uygun şekilde gerçekleştirilen re’sen terkin işlemi sonrasında ortaya çıkan hukukî ihtilafların çözümü ve sonlandırılması amacıyla şirketin ihyasının gerektiği bir durumda geçici 7. maddenin 15. fıkrasına dayalı olarak açılan ihya davasında, terkin edilen şirketle ilgili oluşan ihtilafın çözümüyle sınırlı olarak verilecek olan ihya kararı, niteliği itibariyle ek tasfiye kapsamında verilen bir karar olduğundan TTK’nın 547/2. maddesi uyarınca ihya kararıyla birlikte ek tasfiye işlemlerini yürütmesi için tasfiye memuru atanması zorunludur. … Geçici 7. maddenin 2. fıkrası uyarınca davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirketlere anılan madde hükümlerinin uygulanmayacağına dair düzenleme uyarınca derdest davaya rağmen geçici 7. madde kapsamında gerçekleştirilen re’sen terkin işlemi hukuka aykırı olarak nitelendirilir. Ancak dosyanın incelenmesinde; dava konusu şirketin 31.07.2013 tarihinde geçici 7. madde uyarınca terkin edildiği, aynı şirket hakkında ise terkin tarihinden sonra 21.03.2014 tarihinde dava açıldığı nazara alındığında; ilgili ticaret sicil müdürlüğünce geçici 7. madde kapsamında gerçekleştirilen terkin işleminin hukuka aykırı olduğu söylenemez. Dolayısıyla dava konusu şirket hakkında taraf teşkilinin sağlanarak anılan davadaki yargılamaya devam edilmesi için açılan işbu davada verilecek olan ihya kararı, TTK’nın 547. maddesi anlamında ek tasfiye kapsamına girdiğinden mahkemece, aynı maddenin 2. fıkrası gereği ihyasına karar verilen şirkete tasfiye memuru atanarak tescil ve ilanına karar verilmelidir.” ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 28.09.2021 tarihli, E. 2017/11-3184 K. 2021/1107 sayılı ilâmı.) Doktrinde de, …’in, Anonim Ortaklıkta Ek Tasfiye (İhya) isimli eserinde konuya ilişkin olarak; Mahkemece ek tasfiye kararı verilirse, gerçekleştirilecek ek tasfiye işlemleri için atanacak ek tasfiye memurunun mahkemece seçilmesine ilişkin bir kuralın TTK geçici 7. maddede yer almadığını belirttikten sonra bu hâlde mahkemenin, TTK 547’de olduğu gibi sadece ek tasfiyeye karar vermekle yetinilmemesini, aynı zamanda ek tasfiye memurlarını da seçmesi gerektiğini ifade etmekte olduğunu, yazara göre kanunun amacı TTK geçici 7. maddenin kapsamına giren ortaklıkların bir an önce ticaret sicilinden silinmesi olduğundan, ihtilaf çıkarıcı çözümlerden uzak durmak ve mahkemece ek tasfiye memurlarının seçilmesi gerektiği yönündeki TTK 547’deki çözümün burada da benimsenmesinin yerinde olacağını, (Oruç Hami ŞENER, Anonim Ortaklıkta Ek Tasfiye (İhya), Adalet Yayınevi, 2015, s. 245.) Sonuç olarak, yukarıda açıklanan gerekçeler ve emsal Hukuk Genel Kurul Kararı da gözetilerek dava konusu şirkete tasfiye memuru atanmaması sebebiyle istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, dava konusu şirkete tasfiye memuru atanmasını talep ettiklerini beyanla; Açıklanan ve re’sen tespit edilecek diğer nedenler göz önüne alınarak; İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2023/357 sayılı kararının kaldırılarak, talepleri doğrultusunda dava konusu şirkete tasfiye memuru atanmasını talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; TTK’nın 547.maddesine dayalı olarak açılan dava konusu … şirketinin ihyası talebine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı … Müdürlüğü vekili tarafından şirketin ek tasfiyesi için tasfiye memuru atanmamasının usul ve yasaya aykırı olduğu ve tasfiye memuru atanması gerektiği gerekçesi ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur. TTK’nın 547 maddesine göre; Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler. Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir. Somut uyuşmazlıkta ihyası talep edilen … şirketinin ticari sicil kayıtlarında şirketin 6762 sayılı TTK’nın 195/1 maddesin göre infisahı talep edildiğinden feshine 31/07/2008 tarihinde karar verildiği ve kararın 23/12/2021 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır. Bakırköy 18. İş Mahkemesi’nin 2022/104 esas sayılı dosyasında davacı tarafından ihyası talep edilen şirket aleyhine 16/06/2022 tarihinde hizmet tespiti davası açıldığı, açılan davada Mahkemece davalı şirketin sicilden terkin edilmesi sebebiyle davacıya şirketin ihyası davası açılması için yetki ve süre verildiği ve bu yetkiye istinaden davacı tarafından iş bu şirketin ihyası davasının açıldığı anlaşılmıştır. Davacı tarafından ihyası istenen şirket aleyhine açılan hizmet tespiti davasının, şirketin tasfiye nedeniyle terkin tarihinden sonra açıldığı, davacının açılan davayla sınırlı olmak üzere şirketin ihyasını isteme hakkına haiz olduğu, ihya kararının verilebilmesi için tasfiye memurlarının tasfiye işlemlerinde kusurlarının bulunmasının ve hizmet tespiti davasının tasfiye işlemleri tamamlanmadan açılmasının gerekmediği, TTK 547. maddeye göre açılan ihya davalarında hak düşürücü sürenin söz konusu olmadığı, davacının anılan dosyada taraf teşkilinin sağlanması ve davanın yürütülmesi için şirketin tüzel kişiliğinin yeniden ihyası ve şirkete tasfiye memuru atanmasının gerektiği ve davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararının mevcut olduğu anlaşılmıştır. İhyası talep edilen şirket tasfiye neticesinde ticaret sicilden terkin edildiğinden, şirketin ihyası talepli davanın tasfiye sürecini tamamlayan tasfiye memuru ile yasal hasım olan İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne karşı yöneltilmesi gerekir. Bu noktada anılan davalılar arasında HMK’nın 59. maddesi uyarınca zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. İş bu davada davacı tarafından ihyası talep edilen şirketin tasfiye işlemlerini yapan tasfiye memuruna karşı hasım olarak gösterilmek suretiyle dava açılmamıştır. Mahkemece davacıya bu yönde süre verilerek taraf teşkili sağlanmadan yargılamaya devam edilerek karar verilmesi ve ihyası talep edilen şirketin iş bu davada pasif husumeti bulunmamasına rağmen Mahkemece davalı şirket hakkında da karar verilmemesi isabetli olmamıştır. Ayrıca Mahkemece, şirketin ihyasına karar verilmesinin yanı sıra 6102 sayılı TTK’nın 547/2. maddesi uyarınca tasfiye memuru atanması ile tescil ve ilanı gerekmesine rağmen bu hususun gözetilmemesi de yerinde olmamıştır. Bu sebeple davalı … Müdürlüğü vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı … Müdürlüğü’nün istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/05/2023 tarih ve 2023/21 Esas – 2023/357 Karar sayılı kararının 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı harçtan muaf olduğundan yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı bulunması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/11/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.