Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1688 E. 2023/1450 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1688 Esas
KARAR NO: 2023/1450 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2023/574 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİHİ: 12/06/2023 (Ara Karar)
DAVA: Menfi Tespit (Alım Satım)
KARAR TARİHİ: 05/10/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Talep eden davacılar vekili dava dilekçesi ile; Müvekkili şirket ile … Paz. San. Tic. Ltd. Şti. arasında kumaş satışına ilişkin sözleşme görüşmeleri başladığını, taraflar arasında yapılan görüşmeler neticesinde 25/10/2022 tarihinde sözleşme akdedildiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşme gereğince müvekkili şirketin sözleşme konusu malları teslim etme, alıcı şirketin ise kararlaştırılan ifa yerinde teslim alma taahhüdü altına girdiğini, müvekkilinin sözleşme konusu mallar için alıcı şirketle defaaten iletişim kurarak teslime hazır olduğunu beyan etse de alıcı şirketin teslim almaktan kaçındığını, her ne kadar akdedilen sözleşmenin 4.1. maddesinde teslim yeri Türkiye olarak kararlaştırılmış olsa da malın gerçek alıcısı olan …’in teslim alının ürünlerin Mısır’a ihracatını gerçekleştiremediğinden bahisle sözleşmeyi haksız yere feshederek kumaşları teslimden kaçındığını, yapmış olduğu ödemeleri de geri istediğini, müvekkili şirketin ise bunun mümkün olamayacağından bahisle kumaşları teslim etme noktasında ısrarcı olduğunu, alıcı şirketin sözleşme şartlarına aykırı hareket ettiğini, sözleşmede açıkça teminat amacıyla verilmiş olduğu belli olan çekleri haksız ve hukuka aykırı olarak icra takibine koyduğunu, müvekkili şirketin, davalıya her hangi bir borcu bulunmadığını, müvekkili şirketin ticarı anlamda muhatabının davalı olmadığını, müvekkillerinin ödemek zorunda kalacağı çeklerden … bankasına ait keşide yeri İstanbul olan 07/03/2023 tarih, … çek seri nolu, 100.000 USD bedelli olanın Bakırköy … İcra Dairesi’nin … E. sayılı dosyası ile işleme alındığını, 07/04/2023 tarih, … çek seri nolu, 125.000 USD bedelli, 08/05/2023 tarih, … çek seri nolu, 125.000 USD bedelli çekler için henüz bir işlem başlamadığını, davalının 07/03/2023 tarihli çeki icra takibi ile işleme alması neticesinde müvekkillerinin ticari hayatları ve itibarlarının ciddi olarak zedeleneceğini, davalının hem teslimden kaçınması, hem de icra takibi başlatmasının müvekkillerinin ticari hayatlarını neredeyse sonlandırma noktasına getirdiğini beyanla davanın sonuçlanmasına kadar bedelsiz yada makul bir bedel ile Bakırköy … İcra Dairesi’nin … E. Sayılı icra takibinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 12/06/2023 Ara Karar Tarihli ve 2023/574 Esas sayılı ara kararında; “…Somut olayda davacılar vekili,açmış olduğu davada ,müvekkileri aleyhine başlatılan icra takibinin tedbiren durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş ise de; mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekli olup bu konuda mahkememizde kanaat oluşmadığı gibi ihtiyati tedbir kararı verebilmek için hâkimin somut sebep göstermesi ve ihtiyati tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil değerlendirmesi yapması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşması gerekli olup davacılar vekili tarafından dosyaya sunulan delillerin somut delil kabul edilip haklılık konusunda yaklaşık ispat ölçüsü kriterine uymaması ve İİK’nın 72/3 ncü maddesi uyarınca başlayan bir icra takibinin durdurulmasına karar verilemeyeceği hususları gözönüne alınarak davacılar vekilinin müvekkilleri aleyhine başlatılan icra takibinin durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.” gerekçesi ile ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş ve verilen ara karara karşı ihtiyati tedbir talep eden davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati tedbir talep eden davacılar vekili istinaf dilekçesi ile; ihtiyati tedbir kurumunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389 vd. maddelerinde düzenlendiğini, ihtiyati tedbir hakkında HMK’nın 389. madde hükmünün;“Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklinde olduğunu; Davacı sıfatına haiz dava dilekçesinde detaylandırdıkları somut vakıalar ve delilleri değerlendirildiğinde ileride telafisi mümkün olmayan zararların önüne geçilebilmesi için ilgili icra takibinin ivedi olarak tedbiren durdurulmasının hasıl olduğunu, takibe konu çek, müvekkilleri ve … şirketi arasında mal satışı için teminat maksadıyla verilmiş olup teminat çeklerinin davalı tarafından temerrüt fiili gerçekleşmeden kötü niyetli olarak takibe konulduğunu, takibe konu çekin, müvekkilleri tarafından sözleşme konusu ürünlerin teslim edilmemesine dayanak olarak teminat amacıyla verildiğini, fakat alıcının teslimden kaçındığını, alıcının teslimden kaçınarak alacaklı temerrüdüne düştüğünü; Takibe konu çekin ciro silsilesine bakıldığında kopukluğun aşikar olarak görüldüğünü, her ne kadar çekler taraflar arasında akdedilen sözleşmeye istinaden … şirketine verilmiş olsa da ilgili teminat çeklerinin davalı … tarafından icraya konulduğunu, müvekkilinin davalı ile hiçbir ticari ilişkisi mevcut olmayıp bu durumun ciro silsilesini bozarak ilgili kıymetli evrağın vasfını yitirmesine sebep olduğunu; Hem çekin vasfı hem alacaklı tarafın ticari ilişkinin tarafı olmaması gibi durumlar birlikte değerlendirildiğinde çek vasfına haiz olmayan evrağın kambiyo takibine konu edilmesinin ve buna bağlı olarak müvekkillerinin icra baskısı altında kalmasının hukuka aykırı olduğunu, bu duruma telafisi mümkün olmayan zararların önüne geçilmesi maksadıyla ivedi olarak tedbiren durdurma kararı verilmesi gerektiğini, somut durumda icra baskısı altında kalan müvekkillerinin ticari hayatlarının durma noktasına geldiğini, hareket alanı kısıtlanan müvekkillerinin her geçen gün katlanarak artan ekonomik kayıplarının telafisi mümkün olmayan zararlara sebebiyet verdiğinin açık olduğunu; Dairemizce ilgili çek, sözleşme ve diğer sunulan evraklar incelendiğinde; sözleşme tarafı ile çek tarafı arasındaki uyumsuzluğun, çekin vasfını yitirdiğinin, ciro silsilesindeki bozukluğun, alacaklı taraf ile hiçbir ticari ilişkinin olmadığının, sözleşmede teminat amacıyla verildiğinin fakat temerrüte düşürülmeden kötüniyetli olarak icra takibine girişildiğinin, müvekkilleri üzerinde haksız icra baskısı yaratılmak istendiğinin, taraflarının sözleşme konusu ürünleri teslim etmeye hazır olduğunun ve bu haliyla teslimden kaçınan davalının alacaklı temerrüdüne düştüğünün aşikar olduğunu beyanla istinaf incelemesi ile Yerel mahkemenin 12.06.2023 tarihli ihtiyati tedbir talebinin reddi yönündeki ara kararının kaldırılarak ivedi olarak icra takibinin durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep; kambiyo senedine dayalı olarak başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemli davada, takibin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile talebin reddine karar verilmiş, karara karşı talep eden davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İİK’nın 72/3. maddesi uyarınca; icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın %15’inden az olmamak kaydıyla göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yolu ile icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir. 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesinde, ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, 1. fıkrası; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklindedir. Yine 6100 Sayılı HMK’nın 390/3 maddesine göre, tedbir talep eden, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Buradaki ispatın ölçüsü, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Somut dosyada; davacılar tarafından icra takibinin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir talep edilmiş olup, takipten sonra açılmış menfi tespit davası söz konusu olduğundan İlk Derece Mahkemesi’nce de belirtildiği üzere İİK’nın 72/3. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir yolu ile takibinin durdurulması mümkün değildir. Takip konusu çekin teminat amacıyla verilip verilmediği ve alacaklı-borçlu temerrüdünün gerçekleşip gerçekleşmediğinin yapılacak yargılama ile belirlenebileceği, Mahkemece verilen ara karar tarihi itibariyle ihtiyati tedbir kararı verilmemesi halinde hakkın elde edilmesinin zorlaşacağı veya imkansız hale geleceğine dair yaklaşık ispat koşulunu sağlar delil bulunmadığı ve HMK’nın 389. maddesinde düzenlenen ihtiyati tedbirin koşulları oluşmadığından Mahkemece talebin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre talep eden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İhtiyati tedbir talep eden davacıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcı istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/10/2023 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.