Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1661 E. 2023/1468 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1661
KARAR NO: 2023/1468
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/06/2023 ( Ara Karar Tarihi )
DOSYA NUMARASI: 2023/86 Esas (Derdest Dava Dosyası)
KARAR TARİHİ: 05/10/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili 05/06/2023 tarihli dilekçesinde özetle; davaya dayanak vakıaların, davalı …’ın bilanço ve gelir tablolarının gerçeği yansıtmamasının, yönetim kurulunun davalı …’ın menfaatlerini haleldar ederek kanun ve esas sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal etmesinin, davalı …’ın malvarlığının çeşitli yollarla belirli pay sahiplerinin menfaatine olacak şekilde bertaraf edilmesi olduğunu, dolayısıyla bu davanın davalı …’ın menfaatlerini korumak adına açıldığına tereddüt olmadığını, öte yandan davalı … adına sunulan iddia ve beyanların şahsi menfaatlerini …’ın menfaatlerinin önüne koyarak …’ı zarara uğratan …, …, … ve …’un (“Dava Dışı Hissedarlar”) ağzından kaleme alınmış mesnetsiz ve tarafgir beyanlardan ibaret olduğunu, nitekim Davalının beyan dilekçesinde atıf yapılan ve TTK uyarınca davalıya husumet yöneltilmek zorunda olunan davaların asıl müsebbibinin, dava dışı hissedarlar olduğunu, dava dışı hissedarların, neredeyse 10 yıldır haksız bir şekilde müvekkillerini davalı şirketten ve yönetiminden dışladıkları için müvekkillerinin pay sahipliklerinden doğan haklarını ancak dava yoluyla kullanabildiğini, nitekim müvekkillerinin bu davalardan olumlu sonuçlar alamadığını, müvekkilleri tarafından açılan davaların, davalı … yönetim kurulunun pay sahipleri arasında eşitlik ilkesini gözetmeyen, kanuna, Esas Sözleşmeye aykırı ve gayriadil davranışları sonucunda açıldığını, kimsenin kendi hukuka aykırı davranışına dayanarak hak talebinde bulunamayacağı yönündeki kadim hukuk prensibi uyarınca (…), kötü niyetli ve kanuna aykırı davranışları mevcut uyuşmazlıklara sebebiyet veren Davalı Şirket’in teminat talebinin redde mahkum olduğunu, öte yandan, iş bu davayla müvekkillerinin elde etmeyi arzuladığı sonucun, …’ın hukuka uygun bir şekilde sevk ve idare edilmesi olduğunu, dolayısıyla maddi gerçekliğin aydınlatılması için, …’ın menfaatleriyle …’ı halihazırda yöneten kişilerin menfaatlerinin birbirinden ayrılması gerektiğini, zira …’ın menfaatleriyle dava dışı hissedarlarının ve bunların maşası olan mevcut yönetim kurulunun menfaatleri açıkça çatıştığını belirterek davalı …’a, iş bu davada temsil edilmesi için bir temsil kayyımı atanmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 09/06/2023 tarih ve 2023/86 Esas sayılı İhtiyati Tedbir Kararı İle; ” Davalı vekili 08/06/2023 tarihli celsede ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacılar vekili dava dilekçesinde, davalı şirkete yönetim ve denetim kayyımı atanması talep ettiği, Mahkememizce 08/02/2023 tarihli ihtiyati tedbir kararı ile talebin reddine karar verildiği görülmüştür. Davacılar vekilince talep edilen temsil kayyımı atanmasını gerektiren bir durum olmadığı, ayrıca yaklaşık ispat koşulunun da mevcut olmadığından davacılar vekilinin temsil kayyımı atanması talebinin reddine aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-İhtiyati tedbir talebinin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Huzurdaki davanın; müvekkillerin kayden %49, gerçekte %50 ortakları olduğu davalı şirketin 2021 yılına ait 03.11.2022 tarihli Olağan Genel Kurul toplantısında alınan bilanço ve gelir tablosunun onaylanmasına (3 no.lu), yönetim kurulunun ibrasına (4 no.lu), yönetim kurulunun görevden alınmasının reddine ilişkin (5 no.lu), yönetim kuruluna huzur hakkı verilmesine (6 no.lu) ve yönetim kuruluna TTK m.395-396 tahtındaki işlemler için izin verilmesine (7 no.lu) ilişkin kararların iptali talebiyle açılmış olduğunu, 05.06.2023 tarihli dilekçeyle ortaya koyulan ve 08.06.2023 tarihli ön inceleme celsesinde yinelenen ihtiyati tedbir talebinin de; Şirket mevcut yönetim kurulunun, (i) Davalı Şirket yerine, Şirket’in dava dışı hissedarlarının menfaatini koruma amacıyla eylem ve işlemlere giriştiği, (ii) Eşit işlem ilkesine aykırı ve fakat kendi menfaatlerine paralel şekilde Şirket hissedarları arasında ayrım gözettiği, (iii) Bu doğrultuda, davalı Şirket’in menfaatleri ile dava dışı hissedarların menfaatlerinin ayrılması gerektiği vakıalarına dayanmakta olduğunu, Talep edilen ihtiyati tedbir kalemlerinin ise, daha önceki taleplerden farklı olarak, Şirket’e temsil kayyımı atanması ile sınırlı olduğunu, İlk derece mahkemesinin, işbu istinaf dilekçelerine konu ara kararıyla; “temsil kayyımı atanmasını gerektiren bir durum olmadığı, ayrıca yaklaşık ispat koşulunun da mevcut olmadığı” gerekçesiyle, davalı şirkete temsil kayyımı atanması yönündeki ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verdiğini, Eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeye dayanan ret kararının istinaf kanun yolu marifetiyle kaldırılarak, önceki dilekçe ve beyanatta mündemiç talepler doğrultusunda ihtiyati tedbir tesis edilmesi gerekmekte ve talep olunmakta olduğunu, Davalı şirket ortaklık yapısı, hâlihazırda Yargıtay önünde devam eden uyuşmazlık kapsamında değişmesine rağmen, bu durumun ne genel kurul toplantısında ne de ilk derece mahkemesinin ret kararında dikkate alınmamış olduğunu, Şirket eski ortaklarından dava dışı … tarafından devredilen birtakım hisselerin devrine ve aidiyetinin tespitine ilişkin uyuşmazlıklar demeti neticesinde; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’ nin E.2022/657 K.2023/124 sayılı kararıyla, o dava konusu %1’lik payın müvekkillerden …’a ait olduğununu tespit edilmiş olduğunu, bu çerçevede şirketin iki gruptan müteşekkil ortaklık yapısının da %50-%50 duruma gelmiş olduğunu, Anılan mahkeme kararına karşı temyiz yoluna başvurulmuşsa da; süreç içerisinde verilen tedbir kararıyla, kayden şirket eski yöneticilerinden …’a ait görünen %1’lik mezkûr pay üzerine, müvekkillerden … lehine İstanbul … İcra Dairesi’ nin … sayılı dosyasıyla icra edilen tedbirin koyulmuş olduğunu, davalı şirket tarafından verilen cevaba göre de bu tedbir kararının pay defterine işlenmiş olduğunu, Bu itibarla; davalı şirket’in eski yöneticileri olan (ve yeni yönetimi olumlu oylarıyla atayan) kayden %51’lik orana sahip pay sahipleri ile kayden toplam %49’luk pay sahipliği olan müvekkiller arasındaki fark olan %1’lik payın çekişmeli olduğunu, bu çekişmenin alelade bir çekişme de olmayıp halihazırda istinaf merciince verilmiş olan hükme dayanmakta olduğunu, Hâl böyle iken, müvekkil …’a aidiyeti mahkeme kararıyla tanınmış bu pay göz ardı edilerek alınmış olan gerek dava konusu 03.11.2022 tarihli gerekse de 2022 yılına ilişkin 03.04.2023 tarihli yönetim atama kararlarının sakat durumda olduğunu, zira genel kurul toplantı tutanakları incelendiğinde kararlar alınırken üzerinde tedbir bulunan ve … lehine tescil edilmesine istinaf mahkemesince karar verilmiş bulunan bu payın da hesaba katıldığının görülmekte olduğunu (Ek-2), Öyleyse mevcut mahkeme kararlarının yarattığı status quo’ya ve hukukumuza hâkim temel ilkelere aykırı şekilde atanan yeni yönetimin, gerçek ve meşru bir yönetim olduğundan bahsedilemeyeceğini, somut olayda hukuka uygun ve meşru bir şekilde atanmış bir yönetimin yokluğunda, şirketin yönetimi için öncelikle yönetim kayyımı, mahkeme aksi kanaatteyse temsil kayyımı atanması gereksiniminde duraksama bulunmadığını, Davalı şirket yönetiminin; eşit işlem ve sermayenin korunması ilkeleri ile şirketin temel yapısına aykırı davranma yönünde istidadı olan dava dışı pay sahipleri ile hukuka aykırı ilişkiler içerisindeki gerçek kişilerden belirlenmiş olduğunu, a) Dava dilekçesinde detaylandırıldığı ve ibraz edilen/ celp edilen evrakla delillendirildiği üzere; davalı şirketin yeni yönetimi ile dava dışı pay sahiplerinden müteşekkil eski yönetimi arasında, pay defterinin mevcut durumu itibariyle kayden azınlıkta olan müvekkiller yönünden kabulü mümkün olmayan hukuka aykırı ilişkiler bulunmakta olduğunu, Şirketin eski yönetimi tarafından ifa olunan ve müvekkiller tarafından ancak dava açılması ve uzun süreçler sonrasında durdurulabilen (ve bazı hallerde durdurulamayan) birçok eylemin, netice itibariyle şirket mal varlığında ciddi eksilmeye yol açmış olduğunu, şirketin ciddi miktardaki taşınmazlarının üçüncü kişilere devrinin, şirketin gayrıfaal durumda olması nazara alındığında asla açıklanamayacak masarifin yapılması, şirket kasasında olması gereken nakdi malvarlığının bahsi geçen pay sahiplerinin uhdelerine aktarılması durumlarının bu eksilmelerin yalnızca birkaç tezahürü olduğunu, b) Örneğin şirket gayrimenkullerinin birine ilişkin olarak yapılan muvazaalı satışın tespit edilmiş olup, buna ilişkin olarak tapu iptali ve tescili davası açıldığını ve açılan davada yaklaşık ispat şartları mevcut bulunarak ihtiyati tedbir kararı verilmiş olduğunu, ancak İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin E.2023/289 sayılı dosyası kapsamında verilen bu tedbir kararının, yalnızca bir taşınmaza ilişkin olduğunu, şirketin yeni atanan yönetimi ile eski yöneticilerin (karşı yan pay sahipleri) fikir ve eylem birliği içerisinde hareket etmeye devam ederek, şirket malvarlığını ciddi bir seviyede azaltacak taşınmaz satışları yapmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, müvekkillerin usul ve yasaya aykırı şekilde şirket yönetiminden yıllardır uzak tutuluyor olmasının ana gerekçesinin de bu usulsüz işlemleri gizlemek olduğunun mütalaa edilmekte olduğunu, Mezkûr davanın konusu olan ve üçüncü kişilere muvazaalı şekilde satışı yapılan taşınmazın bu niteliğinin tespit edilmesinin dahi çok sayıda dava ve icra takibini gerektirmiş olup, davalı şirket’in halen kendi üzerine kayıtlı olan ve değeri yüz milyonlarca lirayı geçen çok sayıda taşınmazı bulunmakta olduğunu, şirket yönetiminden hukuka aykırı şekilde dışlanan müvekkillerden, bu taşınmazların akıbetini mütemadiyen kontrol etmelerini beklemenin de hayatın olağan akışının dışında olduğunu, c) Salt eski pay sahiplerinin ibrasının daha önceki mahkeme kararıyla iptal edilmesi nedeniyle, bahsi geçenler tarafından şirket’e atanan yeni yönetimin de aynı usulsüzlüklere devam edeceğine kuşku bulunmadığını, zira bu atamayla birlikte pay sahibi olan yöneticinin kendisini ibra edemeyeceği yönündeki hukukun genel ilkesinin etrafından dolaşılmaya çalışılmakta olduğunu, Bu doğrultuda; şirketler hukukumuza hâkim olan eşit işlem ve sermayenin korunması ilkelerinin ihlal edilmeye devam edileceği (hatta ibra yasağının etrafından dolaşıldığı için ihlallerin geometrik şekilde artacağı) hususunun kuvvetle muhtemel olduğunu, Hâl böyle iken; şayet yönetim kayyımı ataması yapılmayacaksa dahi, şirketin mevcut yönetiminin çalışmasında bir denetim kayyımına muhtaç olacağı, dolayısıyla şirket yöneticilerinin özellikle pay sahiplerine karşı borçlandırıcı ve üçüncü kişilere karşı kazandırıcı işlemlerinde onayının alınmasına yönelik denetim kayyımı atanmasının gerektiğini ve talep olunmakta olduğunu, Dava dışı hissedarlar ile şirketin mevcut yönetimi arasındaki menfaat çatışması hâline, şu hususların örnek gösterilebileceğini; – Yeni yönetim kurulu üyelerinden … ve …’in, paylarının tamamının eski yönetici (ve dava dışı ortak) …’a ait olan … A.Ş.’ de işletme müdürü ve çiftlik müdürü sıfatlarıyla işçi olarak çalışmaları, – Şirkete ait Etiler’deki gayrimenkulün yeni yönetim tarafından eski yönetici …’a bilabedel kullandırılması, – Yine eski yönetici …’un, genel kurulda sorgulanmasına rağmen tatmin edici yanıt verilmeyen şekilde, yarım milyon lira karşılığında şirket’ “danışmanlık” verdiğinin ortaya çıkması, bilahare bu danışmanlığın hizmet ilişkisine çevrilmesi, – Şirketin gayrifaal niteliğine rağmen, yöneticilere huzur hakkı tanınması – Dava dışı hissedarlara, şirket malvarlığıyla nispetsiz şekilde on milyonlarca lira borç verilmesi, – Eski ve yeni yönetim süreçlerinde şirketin vekilliğini üstlenen kişilerin aynı vükela olmaları. Bu menfaat çatışması hâlinin, ortaklar arasında eşit işlem yapma yükümlülüğü altındaki yöneticilerin, dava dışı hissedarlar lehine çalıştıklarını gösterdiği, dolayısıyla menfaat çatışmasının ortadan kalkması için şirkete temsil kayyımı atanmasının elzem olduğu hususunun ortada olduğunu beyanla; Açıklanan ve re’sen takdir edilecek sebeplerden ötürü; – İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin E.2023/86 sayı ve 09.06.2023 tarihli “ihtiyati tedbir talebinin reddi” yönündeki ara kararının kaldırılarak, – İstanbul Bilirkişilik Bölge Kurulundan resen seçilecek kayyımlık deneyimi olan bir hukukçu bilirkişinin … Ticaret A.Ş.’ ye yönetim kayyımı olarak atanmasına, – Aksi kanaat hasıl olduğu takdirde ise aynı nitelikteki bilirkişinin … Ticaret A.Ş.’ ye gözetim ve denetim kayyımı olarak atanmasına, – Hâlen aksi kanaat hasıl olduğu takdirde ise aynı nitelikteki bilirkişinin huzurdaki dosya kapsamında … Ticaret A.Ş.’ yi temsil etmekle sınırlı yetkili şekilde temsil kayyımı olarak atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep; davalı şirketin 03/11/2022 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 3, 4, 5, 6 ve 7 nolu kararların iptali davasında davalı şirkete tedbiren yönetim kayyımı, mümkün olmadığı takdir de denetim kayyımı, bunun da mümkün olmaması halinde temsil kayyımı atanması talebinin Mahkemece reddine ilişkin kararın kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir kararı verilmesine ilişkindir. Mahkemece 01/03/2023 tarihli ara kararı ile davacılar vekilinin yönetim veya denetim kayyımı talebinin reddine karar verilmiş, davacılar vekili tarafından bu kez şirkete temsil kayyımı atanması talep edilmiş, Mahkemece iş bu talepte 09/06/2023 tarihli ara karar ile reddedilmiş ve davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.HMK’nın 389. maddesinde, ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, 1. fıkrasında; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre şartların mevcut olması durumunda ancak uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. HMK’nın 390/3. maddesine göre, tedbir talep eden, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.TTK’nın 449. maddesi ”Genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı taktirde mahkeme, YK üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir” hükmünü içermektedir. Bunun yanında TTK 449. maddesi hükmü ile mahkemeye taraflar arasındaki hukuki menfaat dengesi gözetilerek tedbir konusunda takdir hakkı tanınmıştır.Anonim şirketler, TTK’nın 365. maddesi uyarınca Yönetim Kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunurlar. Anonim şirketlerde yönetim kurulunun yönetim yetkisinin mahkemelerce kaldırılacağına veya sınırlandırılacağına ilişkin yasal düzenleme yoktur. Yönetim Kurulunun görevden alınması, seçilmesi TTK’nın 408/2-b maddesi uyarınca şirketin genel kuruluna tanınmış bir yetkidir. Kayyım atanması istemi aynı zamanda yönetim yetkisinin kaldırılması anlamına gelmektedir. TMK’nın 427/4. maddesi uyarınca bir tüzel kişinin gerekli organlarından yoksun kalması ve yönetiminin başka yoldan sağlanamaması durumunda yönetim kayyımı atanacağı düzenlenmiştir. Davalı şirkette organ boşluğu bulunmadığı gibi davalı şirketin yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine engel bir durum veya yönetiminin başka yoldan sağlanamaması veya genel kurulun toplanamaması gibi bir durum da söz konusu değildir. Bu nedenle yönetim kayyımı atanmasının yasal şartları oluşmamıştır. Genel kurul kararının iptali davasında temsil ve denetim kayyımı atanmasının davanın niteliğine uygun düşmediği gibi bu aşamada yaklaşık ispat koşuluda gerçekleşmemiştir. Bu sebeple Mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesine isabetsizlik görülmemiştir ve davacılar vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacılar tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85. TL istinaf karar harcı istinaf eden davacılar tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep davacılar üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Dairemize fotokopisi gönderilen dava dosyasının ilk derece mahkemesine iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/10/2023 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.