Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1649 E. 2023/1375 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1649 Esas
KARAR NO: 2023/1375 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2023/461 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 18/07/2023
TALEP: İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ: 28/09/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, … A.Ş. İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun … sicil numarasında ticaret siciline kayıtlı olduğunu, Şirketin türünün, limited şirketi iken 14/12/2007 tarihinde ticaret sicilinde yapılan tescil ile tür değiştirilmesi suretiyle … A.Ş. Olduğunu, müvekkillerinden …, …, …, … şirketin kurucu ortağı olduğunu, Müvekkillerinin dışında şirketin tür değiştirilmesinin tescil edildiği tarih olan 14/12/2007 tarihi itibarıyla şirketin diğer kurucu ortakları …, … A.Ş. …, …, … ve … olduğunu, 27/07/2010 tarihinde … A.Ş.’ nin % 100 payına sahip olan şirket kurucu ortakları ile … Tic. A.Ş. unvanlı şirket ile …, …, …, …, … ve … adlı kişiler arasında,”şirket hisse satım ve alım sözleşmesi” yapıldığını, yapılan sözleşme uyarınca … A.Ş. ‘nin paylarının bir kısmı (% 70 pay) … Tic. A.Ş. unvanlı şirket ile …, …, …, …, … ve … adlı kişilere satışı yapıldığını, satış sonrasında şirket kurucu ortakları olan müvekkillerinden …’in şirketteki pay oranı %2,70, …’in pay oranı %2,70, …’in pay oranı %1,30 ve …’in pay oranı da %1,30 kalmıştır. Şirketin diğer kurucu ortağı olan … Tic. A.Ş. nin pay oranı %16, kurucu ortaklar … ile …’nun da pay oranı % 6 olarak kaldığını, şirketin kurucu ortaklarında kalan pay oranının % 30 olduğunu, şirketin kurucu ortaklarından … A.Ş. şirketteki % 16 oranındaki payını, müvekkili olan … A.Ş. tarafından, şirket kurucularından … ile …’nun şirketteki toplam % 6 oranındaki paylarını da müvekkili … tarafından devralındığını, müvekkilleri … A.Ş. ile …’ya şirketin kurucu ortakları tarafından yapılmış olan bu pay devirleri davalı şirket tarafından onaylandığını, şirket pay defterine kaydedildiğini, davalı şirket tarafından ticaret sicilinde 22.03.2019 tarihinde yaptırılmış olan tescil işlemlerinde de müvekkili şirketin unvanı ile …’nun ismi geçtiğini, şirketin payının % 70’ ine isabet eden kısmının 27/07/2010 tarihli sözleşme ile … Tic. A.Ş. unvanlı şirket ile …, …, …, …, … ve … adlı kişiler satışı nedeniyle şirket esas sözleşmesinde yapılan değişiklikler, ticaret siciline 18/10/2010 tarihinde tescil edildiğini, tescile göre şirket payının % 70 lık kısmını satın almış olan yeni pay sahipleri şirket esas sözleşmesinde, “A Grubu hissedarlar” olarak ifade edildiğini, müvekkillerininde içerisinde bulunan şirket kurucularından oluşan pay sahipleri ise, ” B Grubu hissedarlar” olarak ifade edildiğini, davalı şirketin, “A Grubu hissesine” sahip olan pay sahiplerinden …, …, …, … ve … hakkında kamu davası açıldığını, davalı şirketin idaresi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yürütülmeye başlandığını, haklarında kamu davası açılmış olan, “A Grubu hisse” sahiplerinden …, …, …, … ve … adlı pay sahipleri hakkında mahkumiyet kararı verildiğini, bu kararın Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 23/01/2023 tarih ve E 2021/2528, K. 2023/182 sayılı kararı ile müsadere yönünden bozulduğunu, müsadere yönünden bozulan kararın düzeltilmesinin mümkün bulunduğunun kabul edildiği ve kararın düzeltilmek suretiyle onandığını, yapılan Yargıtay düzeltmesine göre … A.Ş.’nin de içerisinde bulunduğu şirketlerin “İyi niyetli üçüncü kişilerin hakları saklı kalmak kaydıyla” müsaderesine karar verilmiş olduğunu, davalı Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu ile onun oluşturmuş olduğu … A.Ş. yönetim kurulunun, müsadere yönünden verilmiş olan Yargıtay kararına aykırı olarak, … A.Ş.nin tek paylı şirket haline getirilmesine ve tek payı da Hazine ve Maliye Bakanlığına verilmesine karar verildiğini, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 23/01/2023 tarih ve E 2021/2528, K. 2023/182 sayılı düzelterek onama kararı, gerekse de davalılar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve … A.Ş yönetim kurulu tarafından alınan … A.Ş. nin tek paylı şirket haline getirme ve tek payın Hazine ve Maliye Bakanlığına verilme kararlarını müvekkilleri 03/07/2023 tarihinde öğrendiklerini, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 23/01/2023 tarih ve E 2021/2528, K. 2023/182 sayılı müsadere yönünden düzeltme kararı ; ” İyi niyetli üçüncü kişilerin hakları saklı kalmak kaydıyla” ifadesiyle başladığını, Yargıtay kararında bu ifadeden sonra şirket isimleri sayıldığını, isimleri sayılan şirketlerin (24) sıra numarasında … A.Ş. nin ismi geçtiğini, yargıtay’ın düzeltme kararı,” isimli şirketlerin TCK’nın 54/1. maddesi uyarınca müsaderesine ibaresinin yazılması” ifadesi ile sona erdiğini, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, … A.Ş. nin, “tek paylı şirket” haline getirme ve o tek payında, “Hazine ve Maliye Bakanlığına” verilmesine dair bir karar vermediğini, idarelerin mahkeme kararlarına aynen uyma zorunlulukları bulunmadığını, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, … A.Ş. ‘nin tek paylı şirket haline getirilmesi kararı vermediğini, davalıların … A.Ş.’ni tek paylı şirket haline getirmeye hakları bulunmadığını, müvekkillerinin iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu, Yargıtay kararında iyiniyetli üçüncü kişilerin hakları saklı tutulduğunu, İyiniyetli üçüncü kişilerin hakları saklı tutulduğuna göre davalıların üçüncü kişilerin hakları üzerinde tasarrufta bulunmaları ve iyiniyetli üçüncü kişilerin ortaklık haklarını ortadan kaldırmaları mümkün olmadığını, kararda iyiniyetli üçüncü kişilerin hakları saklı tutulduğuna göre bu hakların davalılar tarafından Hazine ve Maliye Bakanlığına devredilemeyeceğini, davalıların şirketi tek paylı şirket haline getirme ve o tek payında Hazine ve Maliye Bakanlığına verme kararı batıl bir karar olduğunu, TTK’nun 490. maddesine göre nama yazılı payların ve pay senetlerinin devri ancak nama yazı paya sahip ortağın cirosu ve teslimi ile mümkün olduğunu, bunun dışında bir yolla nama yazılı payın ve pay senedinin devri mümkün olmadığını, şirketin % 30 oranındaki payı müvekkillerinin namına yazılı payları olduğunu ve payları müvekkillerinin ciro ve teslim etmeden davalıların devretmeleri mümkün olmadığını, müvekillerinin paylarını hiç bir kimseye ciro edip, teslim etmediklerini, davalıların şirketi tek paylı şirket haline getirme ve tek payın da Hazine ve Maliye Bakanlığına verme kararları TTK ‘nun 490. maddesine ve anonim şirketin temel yapısına uymayen ve sermayenin korunmasın gözetmeyen, pay sahiplerinin özellikle devredilmez nitelikteki haklarını ihlal eden ve diğer organların devredilmez yetkilerine giren bir karar olduğunu, davalıların almış olduğu kararlar TTK’nun 391. maddesine aykırı kararlar olduğunu, TTK’nun yedinci bölümünün, birinci ayrımda pay senetlerinin hükümlerinin düzenlendiği madde TTK’nun 494. maddesinde, ” payların mülkiyeti”nden söz edildiğini, pay sahibi, şirkete sermaye koymak suretiyle pay üzerinde vazgeçilemeyen hakların sahibi olduğunu, şirketin müsaderesi kararı ile herkesin mülkiyet hakkına sahip bulunduğuna dair Anayasa’nın 35 maddesinde yer alan kural ihlal edildiğini, şirketin müsadere kararı ile herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme yapma hürriyetine sahip bulunduğuna ve özel teşebbüslerin kurulmasının serbest olduğuna dair Anayasa’nın 48. maddesindeki kural da ihlal edilmiş durumda olduğunu, Anayasa’nın bu hükümleri de davalıları bağlayan temel hukuk kuralları olduğunu ve şirketin tek paylı şirket haline getirilmesi ile tek payın da Hazine ve Maliye Bakanlığına verilmesi kararı ile mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle müvekkillerinin haklarını elde etmeleri tamamen imkansız hâle geleceğini belirterek müvekkillerinin … A.Ş ‘deki paylarının davalılar tarafından devredilmelerinin ve satışının ihtiyati tedbir yolu ile önlenmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 18/07/2023 tarih 2023/461 Esas sayılı ara kararında; “HMK 389.maddesinde “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.Birinci fıkra hükmü niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde de uygulanır.” denilmektedir. ihtiyati tedbire karar verilebilmesi için yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmesi gerekmektedir. Davacının iddiası dışında mevcut delil durumu itibari ile bu aşamada yaklaşık ispat koşulu olmadığından ve asıl dava ile ulaşılmak istenen sonucun elde edilmesinin sağlayacak şekilde tedbir kararı verilmeyeceğinden tedbir talebinin aşağıdaki şekilde reddine karar vermek gerekmiştir…”gerekçesi ile, Tedbir talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, müvekkillerinden …, …, … ve …’in, … A.Ş. ‘nin kurucu ortakları ve nama yazılı pay sahipleri olduklarını 14.12.2007 tarihinde İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından ticaret sicilinde yapılmış olan tescil işlemi gösterdiklerini, 4.12.2007 tarihinde yapılan tescil işlemi 28.03.2007 tarih ve 9797 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini , 28.03.2007 tarihli ilan dava dilekçesinin ekinde delil olarak sunulduğunu, … A.Ş.’nin diğer kurucu ortaklarının ve nama yazılı pay sahiplerinin …, … A.Ş. …, …, … ve … oldukları aynı tescil ve ilan gösterdiklerini, Haklarında kamu davası açıldığını ve verilen mahkumiyet kararının kesinleştiğini, …, …, …, … ve … adlı kişilerin, … A.Ş.’nin paylarının bir bölümünü 27.07.2010 tarihli, “Hisse Satım ve Alım Sözleşmesi” istinaden satın almış olduklarına dair sözleşme de dava dilekçesi ekinde delil olarak sunulduğunu, 27.07.2010 tarihli sözleşmeden sonra ticaret sicilinde 18.10.2010 tarihinde yapılan esas sözleşme değişikliği ile ilgili tescilin ilanına dair 22.10.2010 tarih ve 7675 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi de delil olarak dava dilekçesi ekinde sunulduğunu, 22.10.2010 tarihinde yayımlanan ilandan, … A.Ş. nin esas sözleşmesinin, ” Yeni Metin Şirketin Sermayesi” başlıklı 7. maddesinde, şirket paylarının A ve B olarak iki gruba ayrıldığının yazılı olduğun, haklarında kamu davası açıldığını ve verilen mahkumiyet kararı kesinleşmiş olan …, …, …, … ve … adlı kişilerin tamamının pay grubunun ( A ) grubu olduğu, müvekkillerinden …, …, …, …’ ile şirketin diğer kurucu ortakları ve pay sahipleri olan … Tic. A.Ş. … ve …’yun pay grubunun ( B ) grubu pay olduğu madde de yazılı olduğunu, 22.10.2010 tarihinde yayımlanan ilanın, ” Yeni Metin Şirketin Sermayesi” başlıklı 7. maddesinde ( B ) grubu pay sahipleri olarak isimleri yazılı olan … Tic. A.Ş.’ nin pay oranının % 16,00, …’yun pay oranının % 3.10 ve …’yun pay oranının %2.90 olduğunun da yazılı olduğunu, 22.03.2019 tarihli ticaret sicilindeki tescilin 28.03.2019 tarihinde yayımlanan ilanında da, ( A ) grubu pay sahiplerinin tamamının paylarını aynı oranlarda muhafaza ettiklerini, buna mukabil ( B ) grubu pay sahiplerinden … Tic. A.Ş.’ nin % 16,00 lık payının, müvekkili … Yat. A.Ş. tarafından, … ve …’yunda toplam % 6,00 olan paylarının da müvekkili … tarafından devralındığının anlaşıldığını, aynı ilanda müvekkili … Yat. A.Ş.nin pay oranının % 16,00 olduğu, müvekkilim …’un pay oranının da % 6,00 olduğunun kayıtlı olduğunu, 28.03.2019 tarihli ilana ait Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi de dava dilekçesi ekinde delil olarak sunulduğunu, Pay taahhüt edip, esas sözleşmesini imza eden kişiler şirketin kurucuları olduklarına göre pay senetlerinin nama veya hamile yazılı olacaklarının da şirket esas sözleşmesinde bulunmasının zorunlu olduğudan ve şirket esas sözleşmesinin sicile tescil edilmesi ile şirketin tüzel kişilik kazanacağı için müvekkillerinin … A.Ş. nin kurucu ortakları, pay sahibi oldukları, paylarının nama yazılı olduğu hususları ticaret sicilindeki şirket ile ilgili tescil kayıtlarından anlaşıldığını, ilanlar sicildeki tescillerin delilleri olduğunu, ilanlar dava dilekçesinin ekinde delil olarak sunulmuş olduğuna göre “haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek” koşulu da davada oluştuğunu ihtiyati tedbir talebinin reddedilmiş olması usul ve kanuna aykırı olduğunu, Kararda reddin bir diğer gerekçesi, “asıl dava ile ulaşılmak istenen sonucun elde edilmesini sağlayacak şekilde tedbir kararı verilemeyeceği” şeklindeki gerekçe olduğunu, “Haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek” koşulu olmadığından şeklindeki gerekçe ile, “asıl dava ile ulaşılmak istenen sonucun elde edilmesini sağlayacak şekilde tedbir kararı verilemeyeceği ” gerekçesinin aynı kararda birlikte reddin sebebi olarak gösterilmiş olması da usul ve kanuna aykırı olduğunu, Karardan, “Haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek” koşulunun oluştuğu kabul edilmiş olsa dahi mahkemenin talebi reddedeceği, “asıl dava ile ulaşılmak istenen sonucun elde edilmesini sağlayacak şekilde tedbir kararı verilemeyeceği” ifadesinden anlaşıldığını, HMK’nın 389/1 maddesinde ihtiyati tedbirin şartları düzenlendiğini, maddedeki şartların arasında, “asıl dava ile ulaşılmak istenen sonucun elde edilmesini sağlayacak şekilde tedbir kararı verilemeyeceği” şeklinde bir şart bulunmadığını, Kanun koyucu ihtiyati tedbir taleplerinin, “asıl dava ile ulaşılmak istenen sonucun elde edilmesini sağlayacak şekilde tedbir kararı verilemeyeceği” şeklindeki gerekçe ile reddedilmelerin önüne geçebilmek için HMK’nın 390/3 maddesi ile, “haklılığı yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. ” hükmünü getirdiğini, madde ile kastedilen gerçek haklılığın değil, gerçek haklılıktan daha az veya daha eksik bir haklılığın ispatının ihtiyati tedbir kararı için yeterli olacağını, Müvekkillerinin, … A.Ş. nin pay sahibi oldukları ticaret sicilindeki tesciller ve tescillerin ilanları ile sabit olduğunu, müvekkilleriıin pay sahipleri oldukları konusunda yaklaşık değil, gerçek haklılığın söz konusu olduğunu, müvekkillerinin pay sahipleri olduklarına göre payların müvekkillerine sağladığı tüm haklarında sahibi durumunda olduklarını, TTK’nın pay senetlerinin hükümleri ile ilgili olarak 494. maddesinin, (1) nolu bendinde ” payların mülkiyeti ve paylara bağlı tüm haklar” ifadesi kullanıldığını, kanunda payların mülkiyetinden söz edildiğine göre müvekkillerinin payların mülkiyetinin sahibi olduklarını, davalıların müvekkillerinin … A.Ş. paylarını ve paylarının müvekkillerine vermiş olduğu mülkiyet haklarını 3. kişilere devretmelerinin veya satmalarının durumunda meydana gelecek değişme nedeniyle müvekkillerinin haklarını elde etmeleri tamamen imkansız hale geleceğini, HMK’nın 389/1 maddesindeki yazılı şartlar gerçekleştiği ve sunulan deliller ile haklılık yaklaşık olarak ispat edildiği halde ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş olmasının usule, kanuna ve hukuka açıkça aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, müvekkillerinin … A.Ş. ‘deki paylarının davalılar tarafından 3. kişilere devredilmesinin ve satışlarının ihtiyati tedbir yolu ile önlenmesine karar verilmesini, talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, … A.Ş. yönetim kurulu ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun, … Anonim Şirketi ile ilgili olarak almış oldukları şirketin tek paylı şirket haline getirilmesi ve tek payın Hazine ve Maliye Bakanlığına verilmesine dair kararların batıl kararlar olduğunun tesbiti istemi ile açılan davada mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle davacıların haklarını elde etmeleri tamamen imkansız hâle geleceğinden davacıların … A.Ş. ‘deki paylarının davalılar tarafından devredilmesinin ve satışlarının önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, tedbir talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 6100 sayılı HMK’nın 389. maddesine göre mevcut durumda meydana gelecek bir değişme nedeniyle gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebilir. 6100 sayılı HMK’nın 390. maddesine göre de: Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Somut olaya döndüğümüzde, davacıların iddiaları yargılamayı gerektirdiği, bu iddiaların eldeki davada iddia ve savunma doğrultusunda toplanacak deliller ışında yapılacak yargılama sonucunda tesbit edilebilecektir. Talep ve ara karar tarihi itibariyle henüz delillerin toplanmamış olması,Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 23/01/2023 tarih ve 2021/2528 Esas, 2023/182 Karar sayılı kararının mahkemece yapılan 18/07/2023 tarihli tensip tutanağının 8/C maddesi uyarınca ara karar tarihinden sonra dosyaya ibraz edildiği, ara karar tarihi itibariyle dosyada mübrez belge ve delillerin yaklaşık ispat için yeterli olmadığı, mevcut delillere göre yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden ve değişen koşul ve delil durumuna göre her zaman yeniden ihtiyati tedbir talep edilebileceği gözönünde bulundurulduğunda; ilk derece mahkemesince verilen ara karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, 7-Dava dosyası dairemize UYAP sistemi üzerinden elektronik dosya olarak gönderildiğinden, ilk derece mahkemesine UYAP sistemi üzerinden iade edilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 28/09/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.