Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1617 E. 2023/1466 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1617
KARAR NO: 2023/1466
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: TEKİRDAĞ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DOSYA NUMARASI: 2023/237 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİHİ: 12/06/2023 (Ara Karar)
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
KARAR TARİHİ: 05/10/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların davalı şirkette toplam 2/3 pay sahibi olduklarını, davalı şirketin ilk kuruluşunda temsil ve ilzam yetkisi yine şirketin 1/3 ortağı olan …’a verildiğini, şirketin temsil ve ilzam yetkisi tek bir kişiye ait olduğunu, …’ın müdürlük yetkisine sahip olduğunu, şirket müdürü olarak hareket eden davalı şirket temsilcisi … şirket iş ve işleyişi ile ilgi konularda davacıların talepleri olduğu halde ısrarla bilgi vermekten kaçındığını, şirket müdürü …’ın şirket hesaplarından şahsi harcamalarını yaptığını, bunun yanında ticari olarak karşılığı olmayan havale ve EFT’ler yaptığının tespit edildiğini, davalı şirket adına kayıtlı …, … plakalı araçlar ile Tekirdağ İli Çorlu İlçesi … Mahallesi … ada … parsel … blok … kat … nolu bağımsız bölümde kayıtlı işyeri vasfı niteliğindeki taşınmazın kötü niyetli üçüncü kişilere devrini önlemek amacıyla şirket malvarlıkları üzerine tedbir konulması, mahkeme aksi kanaatte ise şirket müdürünün bu husustaki yetkilerinin kısıtlanması gerektiğini, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla davalı şirketin feshine ve tasfiyesine, mahkeme aksi kanaatte ise davacıların ortaklıktan çıkarılarak ayrılma akçesinin davacılara nakden ödenmesine dava sonuçlanıncaya kadar şirket mal varlıklarının satışının durdurulmasına ilişkin tedbir kararı verilmesine, mahkeme aksi kanaatte ise şirket müdürünün bu husustaki yetkilerinin kısıtlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesi’nin 17/04/2023 Tarihli Ara Kararı İle; ” 1-) Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin 50.000,00 TL teminat yatırıldığı takdirde veya 50.000,00 TL değerinde kesin ve süresiz teminat mektubu sunulduğu takdirde KABULÜNE, …, … plakalı araçlar ile Tekirdağ İli Çorlu İlçesi … Mahallesi … ada … parsel … blok zemin kat … nolu bağımsız bölümün karşı taraf … Limited Şirketi adına kayıtlı olması halinde (araç ve taşınmazların davanın tarafları dışındaki şahıslar adına kayıtlı olması halinde uygulanmamamak üzere) hisse üzerine 3. kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla 50.000,00 TL teminat yatırıldığı takdirde veya 50.000,00 TL değerinde kesin ve süresiz teminat mektubu sunulduğu takdirde İHTİYATİ TEDBİR KONULMASINA, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından itiraz kanun yoluna başvurulmuştur.Davalı vekili itiraz dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde ileri sürülen hususlar gerçeği yansıtmadığını, davacıların niyeti şirketin iş yapmaması ve şirkete zarar vermek olduğunu, taraflarına ulaşan bir bilgi talebi bulunmadığını, davacılara verilmeyen bir bilgi bulunmadığını, şirket hesaplarından şahsi harcama yapıldığı iddiası gerçek dışı olduğunu, öncelikle tedbir kararına itiraz ettiklerini kaldırılmasını talep ettiklerini, Mahkenin aksi kanaatte olması halinde ise teminat miktarının %20 olarak belirlenmesine veyahut da 50.000,00 TL teminatın tarafınca yatırılması halinde; tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/06/2023 tarih ve 2023/237 Esas Sayılı Ara Kararı ile; “Dava, şirketin feshi ve tasfiyesi, olmadığı takdirde davacılara pay değerinin ödenerek ortaklıktan çıkma istemine dairdir. TTK 636. Maddede Limited şirketin sona ereceği hallerden biri 3. bentte; “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. …” şeklinde düzenlenmiş, 4. bentte de; “Fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir.” denilerek tedbir kararı verilebileceği düzenlenmiştir. İhtiyati tedbir, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun onuncu kısım birinci bölümde geçici hukuki korumalar üst başlığı ile, ihtiyati tedbirin şartları ise 389. maddede düzenlenmiştir. Maddede, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakınca yahut ciddi bir zarar doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği belirtilmiştir. Yani ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yasanın düzenlediği şartların varlığı gerekli olmakla birlikte, şartların varlığı halinde bir davada her konuda ihtiyati tedbir kararı verilmemekte yalnızca uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389. maddesi gereğince mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi şeklindeki hususların dava konusu uyuşmazlıkta gerçekleşmiş olması karşısında dava konusu taşınmazın ve araçların devrinin önlenmesine istinaden yapıldığı, geçici nitelikte, geniş ve sınırlı olabilen hukuki koruma olması nazara alındığında dava dilekçesi ve ekleri kapsamında ihtiyati tedbir için yaklaşık koşulun bulunduğu anlaşıldığından davalı vekilinin Mahkememizin ihtiyati tedbire karşı yapmış olduğu itirazının reddine karar verilmiştir.Her ne kadar davalı vekili tarafından alınan teminatın arttırılması talebinde bulunulmuş ise de söz konusu teminatın arttırılması talebinin tahkikat aşamasında keşif yapılarak bilirkişi raporu alındığında taşınmazın değerinin tespit edildiğinde değerlendirilmesi gerektiğinden teminatın arttırılması talebinin tahkikat aşamasında keşif yapılarak bilirkişi raporu alındıktan sonra değerlendirilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-) Davalı vekilinin ihtiyati tedbire yapmış olduğu itirazının reddine, 2-) Teminatın arttırılması talebinin tahkikat aşamasında keşif yapıldıktan sonra bilirkişi raporunun sunulması halinde değerlendirilmesine, 3-) Davalı vekilinin teminatın kendisi tarafından karşılanarak tedbirin kaldırılması talebinin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yukarıda yazılı esas numaralı dava dosyasında tedbir kararı verildiğini, işbu karara itiraz ettiklerini, ancak Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/06/2023 tarihli ara kararı ile tedbire itirazlarının reddedildiğini, Yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olup; istinaf yolu ile kaldırılması gerektiğini, Şöyle ki; Mahkemece; her ne kadar 50.000.-TL teminat yatırılması koşulu ile tedbir kararı verilmiş ise de işbu kararın usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerektiğini, Mahkemece tedbir kararı verilmesini gerektiren bir durum bulunmadığını, mahkemece verilen tedbir kararının ölçüsüz ve adaletsiz sonuçlar yaratmakta olup, itirazen kaldırılması gerektiğini, İhtiyati tedbir kararına karşı itiraza ilişkin madde 394’ün; (1) Karşı taraf dinlenmeden verilmiş olan ihtiyati tedbir kararlarına itiraz edilebilir. Aksine karar verilmedikçe, itiraz icrayı durdurmaz. (2) İhtiyati tedbirin uygulanması sırasında karşı taraf hazır bulunuyorsa, tedbirin uygulanmasından itibaren; hazır bulunmuyorsa tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın tebliğinden itibaren bir hafta içinde, ihtiyati tedbirin şartlarına, mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin olarak, kararı veren mahkemeye itiraz edebilir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/42 md.) Esas hakkında dava açıldıktan sonra, itiraz hakkında, bu davaya bakan mahkemece karar verilir. (3) İhtiyati tedbir kararının uygulanması sebebiyle menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati tedbiri öğrenmelerinden itibaren bir hafta içinde ihtiyati tedbirin şartlarına ve teminata itiraz edebilirler. (4) İtiraz dilekçeyle yapılır. İtiraz eden, itiraz sebeplerini açıkça göstermek ve itirazının dayanağı olan tüm delilleri dilekçesine eklemek zorundadır. Mahkeme, ilgilileri dinlemek üzere davet eder; gelmedikleri takdirde dosya üzerinden inceleme yaparak kararını verir. İtiraz üzerine mahkeme, tedbir kararını değiştirebilir veya kaldırabilir. (5) İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin uygulanmasını durdurmaz. ” hükmünü içerdiğini, bu hüküm uyarınca mahkemece verilen tedbir kararına itiraz ettiklerini, Tedbir kararına itiraz yönünden; Davacı taraf her ne kadar dava dilekçesinde ” Şirket müdürü olarak hareket eden davalı şirket temsilcisi … şirket iş ve işleyişi ile ilgi konularda müvekkillerimin talepleri olduğu halde ısrarla bilgi vermekten kaçınmaktadır. Haricen yapılan tespitlere göre şirket müdürü … şirket hesaplarından şahsi harcamalarını yapmakta bunun yanında ticari olarak karşılığı olmayan havale ve EFT ler yaptığı tespit edilmiş bulunmaktadır. Bunlar yanında şimdilik tespit edilmiş olan 75.000 TL tutarlı yine şirketin ticari faaliyeti ile alakası olmayan bir adet çek keşide etmiş bulunmaktadır. Ayrıca şirkete ait malvarlıkları haksız bir şekilde elden çıkarmaya başlamıştır. ” şeklinde beyanda bulunmuşsa da; bu hususun gerçeği yansıtmadığını, Dava dilekçesinde ileri sürülen hususların gerçeği yansıtmamakta olup; haksız ve dayanaksız yere işbu davanın ikame edildiğini, davacıların niyetinin şirketin iş yapmaması ve şirkete zarar vermek olduğunu, dolayısıyla haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddi gerektiğini, basma kalıp gerekçeler üretmeye çalışarak işbu davanın açılmış olduğunu, Kendilerine ulaşan bir bilgi talebi bulunmadığını, Davacılara verilmeyen bir bilgi bulunmadığını, Şirket hesaplarından şahsi harcama yapıldığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, şirketten kaçırılan bir malvarlığı bulunmadığını, aksine şirketin ticari faaliyetini sürdürmesi için mal alımı yapmakta olduğunu, davacılar müsaade ederse alınacak olduğunu, Mahkemece tedbir kararı verilmesini gerektirir bir durum bulunmadığını, bu nedenle tedbir kararının kaldırılması gerektiğini, Mahkemece düzenlenen tensip zaptında ve tedbir kararında her ne kadar TTK 636/3 maddesi hukuki nitelendirme yapılmış ve haklı sebeplerin varlığı hali düzenlenen metni esas alınmak suretiyle değerlendirme yapılmış ise de bu hususun yerinde olmadığını, TTK 636 / (3)’ün ” Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. ” hükmünü içermekte olduğunu, Davacıların haklı sebebi bulunmamakta olduğunu, Haklı sebebin ne olduğu hususunun Anonim Şirketin haklı sebeple feshinde belirsiz olduğu gibi Limited Şirketin feshinde de belirsiz olduğunu, TTK md 636’nın gerekçesinde Anonim Şirketlerde haklı sebeple feshi düzenleyen TTK md 531’e atıf yaptığını, dolayısı ile neyin haklı sebep teşkil edeceğine somut olayın bütün özelliklerini dikkate alarak mahkemenin karar vereceğini, haklı sebeple şirketin feshinin temelinde, dürüstlük kuralı ve kişilik haklarının korunması ilkeleri bulunduğundan, hâkimin, haklı sebebin mevcut olup olmadığını tespit ederken dürüstlük kuralına ve kişilik haklarına aykırılık bulunup bulunmadığını da inceleme sorumluluğu bulunmakta olduğunu, Gerek doktrin, gerek Yargıtay gerekse de uygulamadan görüldüğü üzere mahkemelerin haklı sebebin ne olduğu hususunu değerlendirirken kanunda kolektif şirket için düzenlenmiş olan şirketin sona ermesi ve ortağın ayrılması bölümünde düzenlenmiş olan maddeden yararlanabilecek olduklarını, haklı sebebin tekil bir olgu olabileceği gibi, birikimsel olarak birkaç olgunun bir araya gelmesi de olabileceğini, …’in, haklı sebeple fesih hakkının düzenlendiği TTK’nın 636. maddesinin haklı sebepe ilişkin örnek ve tanım vermeyerek haklı sebebin somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi takdirini hakime bıraktığını, haklı sebep olarak ileri sürülen olayların hakim tarafından dürüstlük kuralı çerçevesinde değerlendirilip buna göre karar verileceğini belirtmiş olduğunu, Bununla birlikte yine … ve …, …, …, …’a göre de hakimin, haklı sebebin var olup olmadığını belirlerken kollektif şirkete ilişkin 245. maddesinde yer alan haklı sebep kavramından yararlanmasının mümkün olduğunu, nitekim …’na göre bu düzenlemenin, haklı sebebin ilişkiye son verme sebebi olarak düzenlendiği sürekli ilişkilerde tanım veren tek hüküm olması sebebiyle tüm sürekli hukuki ilişkiler açısından genel bir nitelik taşımakta olduğunu, Buna göre başlıca haklı fesih sebeplerinin şu şekilde özetlenebileceğini; a) Bir ortağın, şirketin yönetim işlerinde veya hesaplarının çıkarılmasında şirkete ihanet etmiş olması, b) Bir ortağın kendisine düşen asli görevleri ve borçları yerine getirmemesi, c) Bir ortağın kişisel menfaatleri uğruna şirketin ticaret unvanını veya mallarını kötüye kullanması, d) Bir ortağın, uğradığı sürekli bir hastalık veya diğer bir sebepten dolayı, üstüne aldığı şirketin işlerini yapmak için gerekli olan yeteneği ve ehliyetini kaybetmesi, e) Uzun süre kar dağıtılmaması, f) Gereksiz sermaye arttırımları ile azınlığın etkisizleştirilmeye çalışılması, g) Ortakların bilgi alma ve denetim haklarının kullandırtılmaması, h) Aile Şirketlerindeki öznel sebepler, ı) Devamlı kar kaybı ve şirketin devamını güçleştiren borç yükü şeklindeki sebepleri kolektif şirket bazında kapsıyor olup bu hükmün mahkemelere yol gösterici bir kaynak olarak gösterilmiş olduğunu, Huzurdaki davada yukarıdaki hiçbir haklı sebebin bulunmamakta olduğunu, Mahkemece; Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2023/… Esas sayılı dosyasından; davacıların TTK 412. madde gereğini yerine getirmemiş olmaları sebebiyle; davanın reddine karar verilmiş olduğunu, (ek-mahkeme kararı) TTK 412.maddesinde; “b) Mahkemenin izni MADDE 412- (1) Pay sahiplerinin çağrı veya gündeme madde konulmasına ilişkin istemleri yönetim kurulu tarafından reddedildiği veya isteme yedi iş günü içinde olumlu cevap verilmediği takdirde, aynı pay sahiplerinin başvurusu üzerine, genel kurulun toplantıya çağrılmasına şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi karar verebilir. Mahkeme toplantıya gerek görürse, gündemi düzenlemek ve Kanun hükümleri uyarınca çağrıyı yapmak üzere bir kayyım atar. Kararında, kayyımın, görevlerini ve toplantı için gerekli belgeleri hazırlamaya ilişkin yetkilerini gösterir. Zorunluluk olmadıkça mahkeme dosya üzerinde inceleme yaparak karar verir. Karar kesindir. ” hükmü uyarınca; müvekkil şirkete veya yetkili ortağının usulüne uygun şekilde genel kurula çağrılmadığını, müvekkil şirkete gönderilen herhangi bir ihtarname bulunmamakta olduğunu, davanın ön şartının yerine getirilmediğini, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, böyle bir ihtarat yapılması halinde dahi yasal 7 günlük sürenin beklenmesi gerekir iken direkt dava açılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın reddi gerektiğini, Öyle ki; Yerleşik Yargıtay uygulaması gereğince “TTK’nın 412. maddesine göre “Pay sahiplerinin çağrı veya gündeme madde konulmasına dair istemleri yönetim kurulu tarafından reddedildiği veya isteme 7 iş günü içinde olumlu cevap verilmediği taktirde aynı pay sahiplerinin Genel Kurulun toplantıya çağrılmasını şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi’nden isteyebilir” şeklinde düzenleme mevcut olup, Genel Kurula çağrı isteyenlerin davetinin diğer ortak ve müdüre tebliğ edildiği tarihten sonraki 7 iş gününün tatil günleri çıkarıldığında Genel Kurul’a çağrı talebinin 7 iş günlük sürenin dolması beklenmeksizin mahkemeye başvurularak Genel Kurul’a çağrı istemli dava açılması halinde davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Mahkemece; davacıların açtığı işbu davanın reddedilmiş olduğunu, davacıların bununla da yetinmeyerek huzurdaki haksız ve mesnetsiz davayı açtıklarını, verilen kararın müvekkil şirketi mağdur etmekte olduğunu, Teminat yönünden; Mahkemece verilen 50.000.-TL teminat mukabilinde tedbir kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, söz konusu taşınmazın değerinin 2.000.000.-TL nin üzerinde bir değerde olduğunu, mahkemece 50.000.-TL teminat belirlenmesinin kabul edilemeyeceğini, itirazı gerektirdiğini, Mahkemece uygun görülmesi halinde kendileri tarafından 50.000.-TL teminat yatırılması karşılığında tedbir kararının kaldırılmasını talep ettiklerini beyanla; Açıklanan ve re’sen rastlanılacak sebeplere binaen; “öncelikle TEDBİR KARARINA İTİRAZ EDER; KALDIRILMASINI TALEP EDERİZ; Sayın Mahkenin aksi kanaatte olması halinde ise teminat miktarının %20 olarak belirlenmesine veyahut da 50.000.-TL TEMİNATIN TARAFIMIZCA YATIRILMASI HALİNDE; TEDBİR KARARININ KALDIRILMASINA karar verilmesi ” şeklindeki taleplerinin reddine dair 12.03.2023 tarihli mahkeme ara kararının istinaf kanun yoluna ile kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, 6102 sayılı TTK 636/3.maddesi uyarınca davalı şirketin haklı nedenle feshi, olmadığı takdirde davacı ortağın payının gerçek değeri ile ödenerek şirket ortaklığından çıkması davasında, davalı şirket üzerine kayıtlı olması halinde Tekirdağ İli Çorlu İlçesi … Mah. … Ada … Parsel … blok … Kat Bağımsız Bölüm No:… taşınmaz ve …, … plakalı araçların üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla verilen ihtiyati tedbir kararına itirazın reddine karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesinde, ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, 1. fıkrasında “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. ” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre şartların mevcut olması durumunda ancak uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. 6100 sayılı HMK’nın 390/3 maddesine göre, tedbir talep eden, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. 6100 sayılı HMK’nınn 391. maddesine göre, mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir.6102 Sayılı TTK’nın 636/3. maddesi uyarınca Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. Yine aynı maddenin 4. Fıkrası uyarınca fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir.6102 Sayılı TTK’nın 638/2 maddesi uyarınca Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir. Davacı vekili, davacıların ve dava dışı …’ın davalı şirketin ortakları olduğunu, şirketin tek yetkili müdürünün dava dışı … olduğunu, şirket müdür olan bu şahsın şirket hakkında davacılara talepleri olmasına rağmen bilgi vermediğini ve şirket malvarlığını elden çıkardığını, şirket hesabından şahsi harcamalar yapıp, karşılığı olmayan havale ve EFTler yapıp, çek keşide ettiğini, bu sebeple şirketin talebe konu malvarlığına ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir. Dava şirketin feshi ve mahkeme aksi kanaatte ise davacıların ortaklıktan çıkarılarak ayrılma akçesinin davacılara nakden ödenmesine ilişkin olup, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkânsız hâle geleceği veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağı yönünde ve davanın esası yönünden yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmesi sebebiyle Mahkemece ihtiyati tedbir talebinin kabul edilerek ihtiyati tedbir kararı verilmesi ve Mahkemenin takdirine göre alınan teminat yerinde görülmüş, aksi yöndeki davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalı vekili, teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talebinin reddine ilişkin kararın kaldırılması ve teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 395/1 maddesine göre aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilen veya hakkında bu tedbir kararı uygulanan kişi, mahkemece kabul edilecek teminatı gösterirse, mahkeme, duruma göre tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına karar verebileceği, 395/3 maddesinde itiraza ilişkin 394 üncü maddenin üçüncü ve dördüncü fıkrası, kıyas yoluyla uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. HMK’da teminat karşılığında ihtiyati tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasına ilişkin talepler üzerine verilen kararların istinafa tabi olduğuna ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Bu sebeple teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talebinin reddine ilişkin karar HMK’nın 341/1 maddesi kapsamında istinafa tabi kararlardan değildir ve inceleme konusu yapılmamıştır. Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85. TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Dairemize fotokopisi gönderilen dava dosyasının ilk derece mahkemesine iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/10/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.