Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1538 E. 2023/1334 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1538 Esas
KARAR NO: 2023/1334 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/310 Esas – (Derdest Dava Dosyası)
TARİHİ: 19/07/2023
DAVA: Tapu İptali Ve Tescil (Satın Almaya Dayalı)
KARAR TARİHİ: 21/09/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı 08/06/2023 tarihli dilekçesi ile; davalılardan … tarafından sunulan “ortaklar kurulu kararı” isimli belgenin 13/01/2023 tarihinde sunulduğunu, ancak bu belgenin üzeri doldurulmuş bir belge olduğunu, Mahkemeyi yanıltmaya çalışıldığını, davalı … tarafından delil olarak sunulan ortaklar kurulu kararı isimli belgede tutanağın ikinci sayfasında dört numaralı maddeden sonra adeta boşluğa sıkıştırmak ve beş numaralı madde eklenmek suretiyle belgenin değiştirildiğini, işbu belge kullanılarak hem işçilerin alacaklarının bertaraf edildiğini, hem de ortağı olduğu şirkete ait tek taşınmazın rızası olmadan usulsüz olarak satıldığını, bu satıştan kendisine hiçbir şekilde para verilmediği gibi şirket müdürü … tarafından şirket hesabından alelacele Av. … hesabına aktarılmak suretiyle çıkar sağlandığını, bu hususun şirkete ait … Bankası yazı cevabı ile sabit olduğunu, … hakkında İstanbul CBS’nin 2023/3084 soruşturma sayılı dosyası ile yukarıda bilgileri yer alan belgede sahtecilik ve diğer suçlar bakımından şikayette bulunulduğunu, … hakkında ise İstanbul CBS’nin 2023/32293 soruşturma sayılı dosyasıyla belgede sahtecilik ve diğer suçlardan dolayı şikayette bulunulduğunu, görüleceği üzere davalı şirket müdürü … tarafından dosyaya sunulan “ortaklar kurulu kararı” isimli belge Mahkemeyi ve resmi makamları yanıltmak amacıyla tanzim edilmiş bir belge olduğundan, şirkete ait tek taşınmazın satışına rızası olmadığı dosyada mevcut belgelerle sabit olduğundan ve taşınmazın üçüncü şahıslara satılacağına dair duyum alması nedeniyle şirketeait tek taşınmazın satışı sebebiyle gelinen aşamada telafisi imkansız zararlar ortaya çıkacağından taşınmazın tapu kaydına üçüncü kişilere devrinin engellenmesi amacıyla teminatsız olarak tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesinin 09/06/2023 ara karar tarih ve 2022/310 Esas sayılı ara kararında; “1-)Davacı yanın ihtiyati tedbir talebinin KABULÜ ile … SAN. VE DIŞ TİC. LTD. ŞTİ.’ne ait İstanbul İli, Sultangazi İlçesi, … Mahallesi, … ada ve … parselde yer alan taşınmazın devrinin 3. Şahıslara geçmesinin engellenmesi bakımından tapu kaydına teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına, bu kapsamda ilgili Tapu Müdürlüğüne tezkere yazılmasına,” karar verilmiş ve verilen karara karşı davalı … vekili ve diğer davalılar … ve … vekili tarafından itiraz kanun yoluna başvurulmuştur. Davalılar … ve … vekili 29/06/2023 tarihli itiraz dilekçesi ile; 09.06.2023 tarihli ara kararla İstanbul İli, Sultangazi İlçesi, … Mahallesi, … ada ve … parselde yer alan taşınmazın devrinin 3. şahıslara geçmesinin engellenmesi bakımından tapu kaydına teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına karar verildiğini, kararda … San. Ve Dış Tic. Ltd. Şti adına kayıtlı taşınmaz denilmek suretiyle karar gereği yerine getirilerek taşınmazın devrinin 3. şahıslara geçmesinin engellenmesi bakımından tapu kaydına ihtiyati tedbir şerhi işlendiğini, itiraza konu ara kararda bilgisi verilen taşınmaz davalılar … ve … adına kayıtlı olup bu taşınmaz … ve Dış Tic. Ltd. Şti adına kayıtlı olmadığını, buna rağmen ara kararda … San. Ve Dış Tic. Ltd. Şti adına kayıtlı İstanbul İli, Sultangazi İlçesi, … Mahallesi, … ada ve … parselde yer alan taşınmaz ibaresinin kullanıldığını, bu ara kararın infazı bu haliyle mümkün olmadığı halde ve de ara karar düzeltilmeden, ara karara aykırı olarak müvekkilleri adına kayıtlı taşınmaz üzerine ihtiyati tedbir konulmasına itiraz ettiklerini, huzurda görülen davanın daha önce de taraflar arasında dava konusu yapıldığını, harç miktarının yatırılmaması sebebiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, bu kararın kesinleşmesi sonrası ise huzurda görülen davanın açıldığını, taraflar arasındaki ihtilaf ve dava geçmişi yıllara yayılmasına rağmen davalı müvekkillerinin taşınmazı üçüncü bir kişiye devretmeyi hiçbir zaman düşünmediklerini, bu nedenle verilen kararda herhangi bir isabet görmediklerini, tedbir kararının teminatsız olarak verildiğini, kararın bu yönüyle isabetsiz olduğunu, çünkü dava konusu taşınmaz üzerindeki tedbir nedeniyle müvekkili …’nın lesing sözleşmesi ile yeni üretim makinaları alamadığını, verilen tedbir kararının teminatsız olarak verilmesinin ileride müvekkilleri açısından telafisi imkansız zararlara sebebiyet verecek türden olduğunu, tedbir kararının tamamen teminatsız olarak verilmesinin hakkaniyete uymadığını, şayet tedbir kararının devamı yönünde bir karar verilecek ise, teminat karşılığı bu kararın verilmesini talep ettiklerini beyanla tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … vekili 18/07/2023 itiraz dilekçesi ile; Mahkemece verilen tedbir kararının taraflarına tebliğ edilmediğini, 19.07.2023 tarihinde diğer davalının itirazının görüşülmesi için verilen duruşma günü üzerine karardan haberdar olunduğunu, gerek davacının ihtiyati tedbir talebi, gerekse mahkeme ara kararı ihtiyati tedbir için yasada düzenlenen koşullara haiz olmadığından söz konusu ara karardan dönülerek tedbirin kaldırılması ve bu hususta tapuya müzekkere yazılması gerektiğini, davacı tarafın dava 13.04.2023 tarihli dilekçesinde de tamamen aynı gerekçelerle ihtiyati tedbir talebinde bulunduğunu ancak Mahkemece bu talep hakkında olumlu ve olumsuz yönde bir karar oluşturulmadığını, aradan iki ay geçtikten sonra aynı gerekçelerle talep edilen tedbire hükmedilmesinin çelişkili sonuçların doğmasına yol açtığını, davacı tarafın 13.04.2023 tarihinde satışa dayanak ortaklar kurul kararı ile ilgili birtakım gerçeği yansıtmayan ve iftira niteliğinde iddialarda bulunarak ve savcılık dosyalarını referans göstererek tedbir talep ettiğini, Mahkemece bu talep hakkında 13.04.2023 tarihli duruşmada veya haricen herhangi bir ara karar oluşturulmadığını, aradan yaklaşık iki ay geçtikten sonra davacının 09.06.2023 tarihli dilekçesinde tedbir talebini yinelendiğini, talep içeriğinin atıl bırakılan bir önceki talebi ile birebir aynı olduğunu ancak tek fark olarak dilekçenin sonuç kısmına taşınmazların üçüncü kişilere satılacağı duyumunun alındığının yazıldığını, yalnızca iki ay önce, yukarıdaki ifade hariç birebir aynı olan talep hakkında karar oluşturulmamışken, davacının duyumlarının tedbir talebinin kabulüne yol açtığını, Mahkemeye sunulacak ihtiyati tedbir talebinin ve Mahkemece verilecek ihtiyati tedbir kararının şekli ve muhteviyatı HMK’da açıkça düzenlenmiş olup verilen ara kararda bu yönde eksiklikler bulunduğunu, davacı taraf davanın esası yönünden haklılığını yaklaşık olarak ispat edemediği gibi 09.06.2023 tarihli ara kararın da hangi sebep ve delile dayandığı belirtilmeden verildiğini, davacı tarafın sırf yargılamayı uzatmak amacıyla, daha önceden aynı sebeple açılan İstanbul 9 ATM’nin 2020/515 esas sayılı dosyasına sunmuş oldukları savunmalarında ve delilleri arasında, akabinde Mahkeme huzurunda açılan dava dosyasının en başından itibaren dosyaya sunmuş oldukları savunma ve delilleri arasında yer alan ortaklar kurul kararı hakkında asılsız bir iddia öne atmakta olduğunun her türlü izahtan vareste olduğunu, davacının bu yönde iddiaları varken hem 9 ATM’de ki dosyada, hem de Mahkeme huzurunda açılan işbu dava dosyasında süresi içerisinde böyle iddialarda bulunmadığını, şimdi sanki bu belge yeni ortaya çıkmış gibi Mahkemeyi alenen yanıltmaya çalıştığını, davacı tarafın bu iddiasını ileri sürdüğü zamanlamasına/tarihe bakıldığında işbu zamanlamanın çok manidar olduğunu, davacı tarafın gerçek dışı ve alenen iftira olan bu iddiası ile asıl amacının kendi sahteciliğinin ortaya çıkmasını engellemeye çalışmak olduğunu, davacının müteveffa şirket müdüründen alacak doğuracak şekilde sahte senet düzenleyip icra takibine konu etmek suretiyle hareket ettiğini ve bu hukuka aykırı eylemi nedeniyle hakkında resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından istanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2023/30 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, davacı hakkında açılan işbu ceza davası sonrasında Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 13/04/2023 tarihinde ilk duruşmanın yapıldığını ve davacının sanık sıfatıyla mahkemede ifade verdiğini ve hali hazırda yargılamanın devam ettiğini, ancak tesadüftür ki Mahkememizde de aynı tarihte huzurda görülen bu dosya ile ilgili duruşmanın yapıldığını ve bu duruşmada ilk defa davacı tarafından taraflarınca davanın en başından itibaren dosyaya sunmuş oldukları ve davanın esası için çok önemli bir delil olan belgeye ilişkin müvekkili hakkında alenen iftira niteliğinde olan sahtecilik iddiasında bulunulduğunu, davacı tarafın asıl amacının hakkında açılan ağır ceza dosyasının ve dosya içeriğinin Mahkemeye sunulmasını manipüle etmek olduğunu, davaya konu taşınmaz hakkında davacı tarafından tapu iptal davası ilk kez İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/515 E. Sayılı dava dosyası ile görülmüş olup, davacının harç eksikliğini gidermemiş olması nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, o dosyaya cevaplarını ve delil listesinde yer verilerek genel kurul evrakının okunaklı suretini sunduklarını, sahte evrak düzenlemek konusunda davacının fersah fersah tecrübe sahibi olduğunu, nitekim müteveffa şirket müdürü …’in vefatından sonra, kendi lehine alacak doğuracak şekilde imzalı belgeyi (senet haline) doldurmak suretiyle lehtarının kendisi olduğu sahte senet oluşturarak bunu da mirasçılara karşı icra takibine konu ettiğini, derhal hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesinin 2023/30 E. Sayılı dava dosyası ile yargılamanın devam ettiğini, davacının iddiaların genişletilmesi yasağından sonra ve üstelik önsorun usulüne uygun olmayan şekilde sahtelik iddiasına muvafakatlerinin bulunmadığını, bununla birlikte davacı sahtelik iddiasını destekleyecek şekilde aslını iddia ettiği belgenin ıslak imzalı suretini dahi sunmamışken, bu iddianın ciddiye alınarak tedbir kararına hükmedilmesi ve bu kararın teminatsız olarak verilmesinin taraflarınca kesinlikle kabul edilmediğini beyanla taşınmaz hakkındaki tedbirin kaldırılmasına, Mahkeme aksi kanaatte ise tedbir kararının taşınmazın tapu satış değerinin belli olması nedeniyle işbu bedel dikkate alınarak teminat mukabilinde karar vermesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 19/07/2023 Ara Karar Tarihli 2022/310 Esas sayılı ara kararında; “Talep; Mahkememizce verilen 09/06/2023 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ilişkindir. 6100 sayılı yasanın 389 ve devam maddeleri gereğince, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme nedeniyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. İhtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı taktirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. Talebin resmi belgeye veya kesin delile dayanması yahut durum ve koşulların gerekli göstermesi halinde mahkemece gerekçesi açıklanmak şartı ile teminat alınmamasına karar verilebilir. İhtiyati tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilir. Talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk bulunan hâllerde, hâkim karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebilir. Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Bu bağlamda dosya kapsamında yapılan değerlendirmede, taraf vekillerinin talep ve itirazları ile dosya kapsamında bulunan delillere göre; davaya konu taşınmazın tapu kaydına tedbir konulmaması durumunda mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale gelebileceği, nitekim şirket için çok önemli olan dava konusu taşınmazın daha evvel de davalı … tarafından elden çıkartılarak diğer davalılara satıldığı, davacının oluşabilecek muhtemel zararlarının önlenmesi ve taşınmazın üçüncü kişilere devir ve temlikinin önüne geçilmesi bakımından ihtiyati tedbir kararının yerinde olduğu, davacının şirket ortağı olması nedeniyle tedbirin teminatsız olarak verildiği anlaşılmakla ihtiyati tedbir kararına karşı yapılan itirazların reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.” gerekçesi ile itirazın reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf dilekçesi ile; Yerel Mahkeme tarafından ihtiyati tedbir kararına itirazın reddedilmesi gerekçesinde müvekkili …’in taşınmazı daha evvel de sattığından bahsedilmesinin tamamen gerçekdışı olduğunu, daha evvel mevzubahis olan tek şeyin, en başından beri söyledikleri gibi taşınmazın diğer davalılara satışı hakkında daha evvel davacı tarafından İstanbul 9. ATM nezdinde ikame edilen tapu iptal davası olduğunu ancak Yerel Mahkemenin bu gerekçeyi nereden, nasıl bularak değerlendirdiğini anlayamadıklarını, tapu kayıtlarına bakıldığında işbu durumun Yerel Mahkemenin gerekçesine yazdığı gibi olmadığının görüleceğini; Yerel Mahkemenin 19.07.2023 tarihli ara kararında, tedbire itirazları reddetme gerekçesi olarak; “dava konusu taşınmazın daha evvel de davalı … tarafından elden çıkartılarak diğer davalılara satıldığı,” hususunun vurguladığını, bu ifadenin gerçeği yansıtmadığını aksine, taşınmazın satışına dair işlemin davacı tarafından iki kez dava konusu edildiğini, buna rağmen sanki daha önce yapılan bir satış varmış da bu satış iptal edilmiş, sonrasında ikinci kez taşınmaz satılmış gibi yansıtılmasının isabetli olmadığını; Davacı tarafın, davanın açıldığı tarihte dava dilekçesinde tedbir talebinde bulunduğunu, sonrasında 13.04.2023 tarihli dilekçesinde tamamen aynı gerekçelerle ihtiyati tedbir talebinde bulunduğunu ancak Yerel Mahkemece bu talepler hakkında olumlu ve olumsuz yönde bir karar oluşturulmadığını, taleplere ilişkin aradan neredeyse iki yıla yakın bir süre geçtikten sonra aynı gerekçelerle talep edilen tedbire hükmedilmesinin çelişkili sonuçların doğmasına yol açtığını, davaya konu taşınmaz ile ilgili ne gibi bir gelişme oldu da Mahkemece bu kararın verildiğini anlayamadıklarını, davacı tarafın davaya konu taşınmaz ile ilgili 2020 yılında İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde de dava açtığını ve oradaki mahkemeden de tedbir talep ettiğini ve o Mahkeme teminat karşılığında tedbir kararı vermişken, huzurda görülen dava dosyasında o tarihten bugüne kadar taşınmazın sahipleri değişmemişken veya başkaca şüpheli bir durumun olduğuna ilişkin somut bir delil davacı tarafından sunulmamışken Yerel Mahkemece hangi gerekçe ile tedbir kararı verildiğini ve bu kararın teminatsız olarak verildiğini anlayamadıklarını; Davacının 13.04.2023 tarihinde satışa dayanak ortaklar kurul kararı ile ilgili birtakım gerçeği yansıtmayan ve iftira niteliğinde iddialarda bulunarak ve savcılık dosyalarını referans göstererek tedbir talep ettiğini, Yerel Mahkemece bu talep hakkında 13.04.2023 tarihli duruşmada veya haricen herhangi bir ara karar oluşturulmadığını, aradan yaklaşık iki ay geçtikten sonra davacının 09.06.2023 tarihli dilekçesinde tedbir talebini yinelediğini, talep içeriğinin atıl bırakılan bir önceki talebi ile birebir aynı olduğunu, ancak tek fark olarak dilekçenin sonuç kısmına taşınmazların üçüncü kişilere satılacağı duyumunun alındığının yazıldığını, üçüncü şahıslara satılacağına dair duyum almaları sebebiyle yalnızca iki ay önce yukarıdaki ifade hariç birebir aynı olan talep hakkında karar oluşturulamamışken davacının duyumlarının tedbir talebinin kabulüne yol açtığını; İhtiyati tedbire ilişkin 09.06.2023 tarihli ve ihtiyati tedbirin reddine ilişkin 19.07.2023 tarihli ara kararların kanunun aradığı unsurları taşımadığını, bu yönde eksikler bulunduğunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 390/3. maddesinde ihtiyati tedbir talebinin şekli ve içeriğinin açıkça düzenlendiğini, davacı taraf davanın esası yönünden haklılığını yaklaşık olarak ispat edemediği gibi 09.06.2023 tarihli ve 19.07.2023 tarihli ara kararların da hangi sebep ve delile dayandığı belirtilmeden verildiğini; Davacı tarafın sırf yargılamayı uzatmak amacıyla daha önceden İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi huzurunda işbu dava açılmadan önce aynı dava konusu ile ilgili açmış olduğu İstanbul 9.ATM’nin 2020/515 Esas sayılı dosyasına sundukları savunmalarında ve deliller arasında, hemde akabinde İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi huzurunda açılan dava dosyasının en başından itibaren dosyaya sundukları savunma ve deliller arasında yer alan ortaklar kurul kararı hakkında asılsız bir iddia öne atmakta olduğunu,davacının bu yönde iddiaları varken hem 9 ATM’de ki dosyada, hem de Mahkeme huzurunda açılan işbu dava dosyasında süresi içerisinde böyle iddialarda bulunmadığını; Davacı tarafın bu iddiasını ileri sürdüğü zamanlamasına bakıldığında işbu zamanlamanın çok manidar olduğunu, davacı tarafın gerçek dışı ve alenen iftira olan bu iddiası ile asıl amacının kendi sahteciliğinin ortaya çıkmasını engellemeye çalışmak olduğunu, davacının kendisini müteveffa şirket müdüründen alacak doğuracak şekilde sahte senet düzenleyip icra takibine konu etmek suretiyle hareket ettiğini ve davacının bu eylemi nedeniyle hakkında resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2023/30 E. sayılı dosyası ile dava açıldığını, davacının işbu iddiasını hakkında açılan ağır ceza davası dosyası ile ilgili yapılacak duruşmadan bir gün önce yazılı olarak ve duruşmanın olduğu gün, duruşmada da sözlü olarak ileri sürmesi manidar olup, davacı tarafın asıl amacının taraflarınca davacı hakkında açılan ağır ceza dosyasının ve dosya içeriğinin mahkemeye sunulmasını manipüle etmek olduğunu; Davacının iddiaların genişletilmesi yasağından sonra ve üstelik önsorun usulüne uygun olmayan şekilde sahtelik iddiasına muvafakatlerinin kesinlikle bulunmadığını, ihtiyati tedbire bu yönüyle yaptıkları itirazlarının Yerel Mahkemece değerlendirilmediğini, davacının sahtelik iddiasını destekleyecek şekilde aslını iddia ettiği belgenin ıslak imzalı suretini dahi sunmamışken bu iddianın ciddiye alınarak tedbir kararına hükmedilmesinin ve bu kararın teminatsız olarak verilmesinin taraflarınca kabul edilmediğini; Davacının, üzerinden 3 yıl geçtikten sonra, yargılamada iddianın genişletilmesi yasağı başladıktan uzun süre sonra delil olarak sundukları ve kendisinin de imzaladığı belgenin sahteliğini iddia ettiğini, dilekçeler teatisinden sonra bu şekilde iddiaların genişletilmesine muvafakatlerinin bulunmadığını, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.208/3 hükmü uyarınca yargılama sırasında sahtelik iddiasının ön sorun olarak ileri sürülmemesi ve devamında taraflara cevap hakkı tanınarak buna ilişkin karar verilmesi gerektiğini, davacı belge hakkındaki iddialarını, iddianın genişletilmesi yasağı başladıktan sonra ileri sürdüğü gibi ön sorun sürecine de uymadığını, davacının herhangi bir şekilde iddiasını destekleyici bir ıslak imzalı belge aslı sunmamışken kendi imzaladığı belge hakkında 3 sene sonra ileri sürdüğü bu iddiaların ciddiyeti hakkında Mahkemece bir değerlendirme yapılmaksızın doğrudan tedbir kararına hükmedilmesinin hukuken isabetli olmadığını beyanla taşınmaz hakkındaki teminatsız olarak verilen tedbir kararının kaldırılmasına, Dairemiz aksi kanaatte ise tedbir kararının taşınmazın tapu satış değeri belli olması nedeniyle işbu bedelin dikkate alınarak teminat mukabilinde karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, şirklet müdürü tarafından yetkisi olmaksızın satışı yapılan taşınmazın tapu kaydının iptali ile şirket adına tescili talebi ile açılan davada, taşınmazın üçüncü kişilere devrinin önlenmesine yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesine ilişkindir. Mahkemece teminatsız olarak ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalılarca sunulan itirazlar reddedilmiş ve verilen itirazların reddi kararına karşı itiraz eden davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesinde, ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, 1. fıkrasında; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre şartların mevcut olması durumunda ancak uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. 6100 Sayılı HMK’nın 390/3. maddesine göre, tedbir talep eden, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Somut dosyada; davacı tarafından dava dilekçesi ile, dava dışı … San. ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne ait İstanbul İli, Sultangazi İlçesi, … Mahallesi, … ada ve … parsel sayılı taşınmazın şirket müdürü olan davalı … tarafından genel kurul kararı alınmaksızın diğer davalılara devredildiği, Mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararına konu edilen 08.06.2023 tarihli talep dilekçesinde ise, davalı … tarafından sunulan ve ortaklarca imzalanmış belgenin sahte olduğu iddia edilerek taşınmazın davalılar adında olan tapu kaydının iptali ile şirket adına tesciline karar verilmesinin talep edildiği, ihtiyati tedbir kararı verilen taşınmazın dava konusu olduğu, davalı …’in dava dışı şirketin müdürü olduğu ve devre dayanak gösterilen belgenin geçerliliğinin ancak yargılama neticesinde belirlenebileceği, taşınmazın yargılama sırasında devri halinde telafisi güç zararların doğabileceği, bu nedenle Mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının koşullarının oluştuğu ve itirazın reddi kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı …’in istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı … tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcı istinaf eden davalı … tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, 7-Dava dosyası dairemize UYAP sistemi üzerinden elektronik dosya olarak gönderildiğinden, ilk derece mahkemesine UYAP sistemi üzerinden iade edilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/09/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.