Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1494 E. 2023/1294 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1494
KARAR NO: 2023/1294
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/06/2023 (Ara Karar Tarihi)
NUMARASI: 2023/279 Esas (Derdest Dava Dosyası)
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 14/09/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; … A.Ş.’nin, İflas Nedeniyle Tasfiye Halindeki … Bankası A. Ş. arasında akdedilen ve Üsküdar … Noterliği’nin 26/12/2014 tarih ve … yevmiye sayısı ile onaylanan temlik sözleşmesi ve beyan ekinde belirtilen takip ve davaları TBK 183 ve devamı maddeleri gereğince alacağın tahsiline yönelik her türlü resmi merciye ve yasal yollara başvurma hakları da dahil olmak üzere devir ve temlik aldığını, müvekkili … A. Ş. ile … A. Ş.’nin 17/09/2018 tarihi itibariyle birleştiklerini, … Bankası A. Ş.’nin, 17/11/2018 tarihinde …-…-… Adi Ortaklığı’na 40.000.000,00-USD kredi kullandırdığını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine borçlu ve kefillere Beyoğlu … Noterliği’nin 13/03/2013 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile hesabın kat edilerek borcun ödenmesinin talep edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine temlik eden … Bankası A. Ş. Tarafından 30/04/2013 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takibe itiraz edildiğini, ancak temlik eden banka tarafından bugüne kadar itirazın iptali davası açılmadığını, müvekkili varlık yönetim şirketine Üsküdar … Noterliğinin 26/12/2014 tarih ve … yevmiye sayılı temlik sözleşmesi devredilen ana para tutarının 11.758.295,86-TL olduğunu, faizi ile birlikte alacak miktarının 15.027.701,00-TL olduğunu, davalı borçlu şirketin mallarını devredip kaçma şüphesinin bulunduğunu belirterek, açmış oldukları alacak davasının kabulüne karar verilmesini, ayrıca şimdilik ihtarnamede belirtilen 15.027.701,00-TL üzerinden İİK 257 ve devamı maddeleri gereğince davalı borçlunun malvarlığı üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi’nin 12/05/2023 tarih ve 2023/279 Esas sayılı Ara Kararı ile; ” 1-Davacı tarafın ihtiyati haciz talebinin KISMEN KABULÜ ile; davacı/alacaklının davalı/borçludan alacağı olan 11.758.295,86-TL’nin tahsilinin ifasını temin bakımından, vaki isteği İİK’nun 257.maddesi 1.fıkrasına uygun bulunduğundan borçlunun ve üçüncü şahısların muhtemel zarar ve ziyanlarına karşı %15 oranında (1.763.744,37-TL) teminat yatırılması suretiyle tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, borçlunun taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarına borca yeter miktarının İcra İflas Kanunu’nda gösterilen muayyen tahditler dairesinde tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla İHTİYATEN HACZİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, 2-Kararın, infazı için İstanbul İcra Müdürlüğüne TEVDİİNE, ” karar verilmiştir. Davacı vekili 16/05/2023 tarihli dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin 12/05/2023 tarihli ara kararı ile verilen ihtiyati haciz ara kararında belirtilen 1.763.744,37 TL olan teminat tutarının çok yüksek olduğundan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 2.000.000,00 TL için İİK 257 ve devamı maddeleri uyarınca ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi’nin 17/05/2023 tarih ve 2023/279 Esas sayılı Ara Kararı ile; ” 1-Davacı tarafın ihtiyati haciz talebinin KABULÜ ile; davacı/alacaklının davalı/borçludan alacağı olan 2.000.000,00 TL’nin tahsilinin ifasını temin bakımından, vaki isteği İİK’nun 257.maddesi 1.fıkrasına uygun bulunduğundan borçlunun ve üçüncü şahısların muhtemel zarar ve ziyanlarına karşı %15 oranında (300.000,00-TL) teminat yatırılması suretiyle tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, borçlunun taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarına borca yeter miktarının İcra İflas Kanunu’nda gösterilen muayyen tahditler dairesinde tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla İHTİYATEN HACZİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, 2-Kararın, infazı için İstanbul İcra Müdürlüğüne TEVDİİNE, ” karar verilmiştir. Davalı/ ihtiyati hacze itiraz eden vekili, 07/06/2023 tarihli dilekçesi ile; pasif husumet itirazlarının bulunmakta olduğunu, müvekkili şirketin davaya dayanak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında borçlu olmadığını, dolayısıyla kendisi hakkında açılan bir icra dosyası olmadığından bu şekilde bir davada pasif husumetlerinin de bulunmamakta olduğunu, husumetin kamu düzeninden olduğunu, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen nazara alınması gerekli dava şartlarından ve aynı zamanda kamu düzeniyle de yakından ilgili olduğunu, bu şekilde bir asli sorun bulunan uyuşmazlıkta ihtiyati haciz kararı verilmesinin mümkün olmadığını, eldeki davanın yanlış açılmış olduğunu, arabuluculuk şartı yerine getirilmediği için usulden reddi gerekmekte olduğunu, usulden ret kararı verilmesi gereken hususlarda ise ihtiyati haciz kararı verilmesinin mümkün olmadığını, davaya dayanak … nolu arabuluculuk tutanağının incelenmesinden, uyuşmazlığın İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından itirazın iptali davası açılması için tutulduğunun görülmekte olduğunu, oysa ki eldeki davanın doğrudan doğruya alacak davası olarak açıldığını, itirazın iptali davalarının teknik davalardan olup genel hükümlere göre açılan alacak davaları ile farklı usullere tabi olduğunu, arabuluculuk tutanağına konu uyuşmazlık ile eldeki davanın farklı olduğunu, bu açılan dava için dosyaya sunulan bir arabuluculuk tutanağının bulunmamakta olduğunu, bu sebeple davanın mahkemece başkaca bir araştırma yapılmaksızın usulden reddinin gerekmektiğini, dolayısıyla da bu şekilde usulden ret kararı verilen davalarda da ihtiyati haciz kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, eldeki davada sözleşmeden kaynaklı beş yıllık zamanaşımı süresi bulunmakta olduğunu, herhangi bir şekilde zamanaşımını kesen ya da durduran icrai somut bir işlemin 2013 yılından bu yana yapılmaması nedeniyle zamanaşımının çoktan dolmuş bulunmakta olduğunu, zamanaşımı problemi olan bir uyuşmazlıktada ihtiyati haciz kararı verilmesinin mümkün olmadığını, müvekkili şirketin alacağın temel mesnedi olarak gösterilen 2013 yılında yapılan … ile bir adi ortaklığın taraf olduğu akreditif sözleşmesinde taraf olmamasına rağmen taraf gibi gösterilmesinin yanı sıra müvekkilinin davalı olarak gösterildiği bu dosyada yine de, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için İİK’nın 257. vd. maddeleri gereğince alacağın rehinle teminat altına alınmamış olması koşulu bulunmakta olduğunu, ancak davacının temlik almış olduğu alacaklısı bankanın katılım bankası olmasının, akreditif konusu sözleşmenin faizli olamayacağı ve …’ın karşısında yer alan adi ortaklığın ise tüm sözleşme riskleri için temlikte bulunduğu göz önüne alındığında, sözleşmenin yeterli derece de teminat altına alındığının gayet ortada olduğunu, dolayısıyla temlik ile teminat altına alınan böyle bir alacağa ihtiyati haciz kararı verilmesinin açıkça yasa ve şekil şartlarına aykırı bulunmakta olduğunu, yaklaşık ispat koşullarının da oluşmadığını, dosyada önceden yapılmış bir tespit raporu, delil tespiti, ticari defter belgesi vs. gibi bir kanıtın da bulunmamakta olduğunu, dolayısıyla yaklaşık ispat koşullarının oluşmadığını, ayrıca müvekkilinin mal kaçırdığına dair bir aleyhlerine kanıt ve karinenin bulunmamakta olduğunu, dolayısıyla bu şekilde soyut ve gerekçesiz ve davalı müvekkili yönüyle somutlaştırma yapmayan bir gerekçeyle bu şekilde ihtiyati haciz kararı verilmesinin usule uygun olmadığını düşünmekte olduklarını, ayrıca ihtiyati haciz kararının teminatsız/düşük teminatlı olarak verildiğini, itiraz eden müvekkilinin ekonomik olarak mahvına sebebiyet verecek şekilde ve korumasız olarak bu şekilde ihtiyati haciz kararı verilmesinin hukuka uygun olmadığını, tüm bu nedenlerle ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı/ ihtiyati haciz talep eden vekili, 20/06/2023 tarihli dilekçesi ile; davalının ihtiyati hacze ilişkin itirazında pasif husumet yokluğundan, yapılan arabuluculuk görüşmelerinin yapılmadığından, zaman aşımı dolmadığı halde zaman aşımından, rehinle teminat alınmamış alacakları için rehin varmış gibi olmayan nedenlerden dolayı itiraz edildiğinin görülmekte olduğunu, davalı şirketin borcun talep edilebilirliğine ilişkin yargılamayı gerektiren itirazlarının ihtiyati hacze ilişkin itiraz olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, davalının pasif husumet itirazının anlaşılmaktan uzak olduğunu, adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından, ortaklığı oluşturan şirketlerin ortaklık borçlarından dolayı müvekkili şirkete karşı doğrudan doğruya ve sınırsız olarak tüm varlıklarıyla sorumlu olduklarını, başka bir anlatımla adi ortaklığın kendisine ait bir tüzel kişiliği mevcut olmadığından, alacak davalarının da adi ortaklığın, ortaklığı oluşturan davalı şirkete açılmasının yeterli olduğunu, temlik eden banka tarafından 30/04/2013 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile takip açılmış ise de, itirazın iptali davası açılmadığından ve adi ortaklığı oluşturan şirketler tarafından yıllardır borcu ödemediğinden eldeki alacak davasının 18/04/2023 tarihinde açılmak zorunda kalındığını, bu yönden davalı tarafça zaman aşımı definin sürülmesinin de yersiz olduğunu, davalının 17/11/2008 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacakları için arabuluculuk aşamasının hiç yapılmadığını iddia ediyor olmasının izahtan veraset olduğunu, davalı tarafın 17/02/2023 tarihli ilk arabuluculuk toplantısının farklı bir genel kredi sözleşmesi için yapıldığına ilişkin aksi yönde bir iddiasının da olmadığını, ihtiyati haciz kararının harca esas tutar yönünden değil; 2.000.000,00-TL tutar yönünden verildiğini, sunulan 300.000,00-TL tutarlı teminat mektubunun oldukça yeterli olduğunu, davalının ihtiyati haciz kararından dolayı hak kaybına uğramasının mümkün olmadığını, davalının teminat alındığına ilişkin iddialarının soyut olduğunu ve davalının bu durumu belgeleyemediğini, tüm bu nedenlerle ihtiyati haciz kararına itirazın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/06/2023 tarih ve 2023/279 Esas sayılı kararı ile; ” Talep, itirazın iptali davasında verilen ihtiyati haciz kararına itiraza ilişkin bulunmaktadır.2004 Sayılı İİK’nun 257. maddesi; “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir:1–Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa;2–Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa;Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder.” hükmünü içermektedir. Bu hüküm dikkate alınarak ihtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için mahkeme kararı ile, borçlunun mallarına geçici olarak el konulması olarak tanımlanmaktadır.Devam eden 258. maddesinde; “Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebebi hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur.” şeklinde yapılan düzenleme ile alacaklının ihtiyati haciz talep edebilmesi ve ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için, alacağın varlığı ve istenebilir olduğunun tam ve kesin olarak ispat edilmesi gerekliliği aranmamış, bu konuda mahkemeye kanaat getirecek delillerin sunulması yeterli kabul edilmiştir.Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde dava, davalı şirketin genel kredi sözleşmesinden doğan borcuna ilişkin temlik alan davacı tarafın alacak talebine ilişkin bulunmaktadır. Dosya kapsamında bulunan genel kredi sözleşmesi, alacağın temlikine ilişkin temlik sözleşmesi, Üsküdar … Noterliği’nin 26/12/2014 tarih ve … yevmiye sayısı ihtarnamesi, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası dikkate alınarak ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için 2004 Sayılı İİK 257 ve devamı maddelerinde düzenlenen yaklaşık ispat şartı ile diğer şartların bu aşamada oluştuğu, davacı tarafça itirazın iptali talebi yanında alacak talebiyle ilgili olarak da arabuluculuk başvurusunda bulunulduğu, arabuluculuk son tutanağında alacak başvurusu konusunda da değerlendirme yapıldığı, ihtiyati hacze itiraz eden tarafın, kredi sözleşmesini adi ortaklardan biri olarak imzaladığı gibi, başlatılan icra takibinde de taraf olarak yer aldığı, diğer itiraz sebeplerinin İİK 265. Maddesinde öngörülen sebeplerden olmadığı dikkate alınarak, davalı tarafın, mahkememizin 17/05/2023 tarihli ihtiyati haciz kararına karşı yaptığı itirazın reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-Mahkememizin 17/05/2023 tarih ve 2023/279 Esas sayılı ihtiyati haciz kararına karşı yapılan itirazın REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının davası ile ilgili olarak gerek usule gerekse esasa yönelik itirazları olmasına rağmen bu itirazları incelenmeden ihtiyati haciz kararı verildiğini, Pasif husumet itirazlarının dikkate alınmadığını, müvekkil şirketin davaya dayanak İhtiyati haciz kararının mesnedi olan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında borçlu olmadığını, dolayısıyla kendisi hakkında açılan bir icra dosyası olmadığından pasif husumet itirazlarının değerlendirilmediğini, Oysa husumet (pasif) kamu düzeninden olup mahkemece yargılamanın her aşamasında resen nazara alınması gerekli iken dava şartlarından ve aynı zamanda kamu düzeniyle de yakından ilgili olmasına rağmen bu sorun incelenmeden ihtiyati haciz kararı verilmiş olduğunu, Mevcut davada arabuluculuk şartının yerine getirilmediğini, usulden ret kararı verilmesi gereken hususlarda ise ihtiyati haciz kararı verilmesinin mümkün olmadığını, davaya dayanak 023/8507 nolu arabuluculuk tutanağının incelenmesinden uyuşmazlığın İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından itirazın iptali davası açılması için tutulduğunun görülmekte olduğunu, oysa ki eldeki davanın doğrudan doğruya alacak davası olarak açılmış olduğunu, itirazın iptali davalarının teknik davalardan olup genel hükümlere göre açılan alacak davaları ile farklı usullere tabi olduğunu, ama daha da önemlisinin arabuluculuk tutanağına konu uyuşmazlık ile eldeki davanın farklı olduğunu, işbu açılan dava için dosyaya sunulan bir arabuluculuk tutanağı bulunmadığını, bu sebeple davanın mahkemece başkaca bir araştırma yapılmaksızın usulden reddi gerektiğini, dolayısıyla da bu şekilde usulden ret kararı verilen davalarda da ihtiyati haciz kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Zamanaşımı itirazlarının değerlendirilmediğini, eldeki davada sözleşmeden kaynaklı beş yıllık zamanaşımı süresi bulunmakta olmasına rağmen ihtiyati haciz kararı verildiğini, İhtiyati haciz koşullarının oluşmadığını, müvekkil …’nin alacağın temel mesnedi olarak gösterilen 2013 yılında yapılan … ile bir adi ortaklığın taraf olduğu akreditif sözleşmesinde taraf olmamasına rağmen taraf gibi gösterilmesinin yanısıra müvekkilin davalı olarak gösterildiği dosyada yine de, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için İİK 257 vd maddeleri gereğince alacağın rehinle teminat altına alınmamış olması koşulu bulunmakta olduğunu, ancak davacının temlik almış olduğu alacaklısı bankanın katılım bankası olması, akreditif konusu sözleşmenin faizli olamayacağı ve …ın karşısında yer alan adi ortaklığın ise tüm sözleşme riskleri için temlikte bulunduğu hususları göz önüne alındığında sözleşmenin yeterli derecede teminat altına alındığı hususu gayet ortada olması ve temlik ile teminat altına alınan böyle bir alacağa ihtiyati haciz kararı verilmesinin açıkça yasa ve şekil şartlarına aykırı bulunmakta olduğunu, Davada esaslı araştırma yapılıp esasa girilmeden ihtiyati haciz kararı verilmesinin mümkün olmadığını, söz konusu davanın genel hükümlere göre açılmış bulunan bir alacak davası olup alacağın varlığının ancak yargılamayı gerektirmekte olduğunu, ayrıca -müvekkili bağlayan- somut bir kanıt dosyaya sunulmamış olduğunu, icra takibinin yapılmasından on yıl sonra böyle bir davanın açılmasının da ticari örf adete aykırı olduğu gibi hayatın olağan akışına da aykırı bulunmakta olduğunu, dosyada önceden yapılmış bir tespit raporu, delil tespiti, ticari defter belgesi vs gibi bir kanıt da bulunmamakta olduğunu, dolayısıyla ne yaklaşık ispat kurallarının davacı lehine bulunduğunu, ne de davalı müvekkilin mallarını kaçırdığına dair aleyhlerine bir kanıt ve karine bulunduğunu, dolayısıyla bu şekilde soyut ve gerekçesiz ve davalı müvekkil yönüyle somutlaştırma yapmayan bir gerekçeyle daha doğrusu gerekçesizlikle bu şekilde ihtiyati haciz kararı verilmesinin usule uygun olmadığını, Davanın yetkisiz yer mahkemesinde açıldığını ve yetkisiz yer mahkemesi tarafından ihtiyati haciz kararı verildiğini, müvekkil şirketin adresinin … Mah. … Cad. No…. Kadıköy/ İstanbul olup yetkili yer Mahkemesinin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, bu nedenle de yetkiye itiraz etmelerine rağmen yetki itirazları değerlendirilmeden karar verilmiş olduğunu beyanla; Açıklanan ve re’sen gözetilecek nedenlerle; – Yerel Mahkeme Kararının infazının yerine getirilmesi halinde telafisi imkansız zararlar meydana geleceğinden ve yerel mahkemenin kararını usul ve yasaya aykırı olarak değerlendirdiklerinden, öncelikle ilgili kanun yolları tüketilip karar kesinleşinceye kadar geçerli olmak üzere tehiri icra kararının ivedilikle verilmesini, – İstinaf başvurularının kabulüne, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2023/279 Esas sayılı 22.06.2023 tarihli ara kararının usul ve yasaya aykırı bulunması nedeniyle ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına ve istinaf mahkemesince yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda ihtiyati haciz kararının reddine karar verilmesini, – Tüm yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep; ihtiyati haciz kararına itirazın reddine dair kararının kaldırılmasına ilişkindir. Mahkemece, davacının ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmiş, ihtiyati haciz talebinin kabulüne dair karara davalı vekili tarafından itiraz edilmesi üzerine Mahkemece itirazın reddine karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 2004 sayılı İİK’nın 257/1.maddesinde “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” hükmünü içermektedir. 2004 sayılı İİK’nın 258/1.maddesinde ise; “Alacaklı, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur.” hükmünü içermektedir. Bu madde uyarınca İhtiyati haciz talep eden, İİK’nın 257/1. Maddesi kapsamında bir para borcunun alacaklısı olduğunu, borcun rehinle temin edilmediğini ve borcun vadesinin gelmiş olduğunu yaklaşık olarak mahkemeye kanaat getirecek tarzda ispat etmekle yükümlüdür. 2004 sayılı İİK’nın 265 maddesinde; “Borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzuriyle yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi halde haciz tutanağının kendisine tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edebilir.” hükmü düzenlenmiştir. Bu hüküm uyarınca ihtiyati hacze itiraz sebepleri tek tek sayılmış olup; buna göre, itiraz sebepleri mahkemenin yetkisi, teminat, ihtiyati haczin dayandığı nedenlere ilişkindir. Somut dava ve talepte; davacı temlik alan vekili, …-…-… Adi Ortaklıklığı ile alacağını davacı şirkete temlik eden … Bankası A.Ş. arasında 17.11.2008 tarihli 40.000.000,00.-USD kredi limitli genel kredi sözleşmesi akdedildiğini ve kredi kullandırıldığını, ancak borçlular tarafından kredi borcunun ödenmediğini, bu sebeple alacağın tahsiline ve alacağın tahsilini temin için ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir. Mahkemece davacı alacaklı vekilinin ihtiyati haciz talebi kabul edilmek suretiyle taleple bağlı kalınarak 2.000.000,00 TL alacak üzerinden ihtiyati haciz kararı verilmiştir. Davalı vekili tarafından Mahkemece verilen ihtiyati haciz kararına karşı, dava ve ihtiyati haciz talebine ilişkin pasif husumetinin bulunmadığı, arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, ihtiyati haciz şartlarının oluşmadığını, sözleşmenin temlik ile teminat altına alındığını, yaklaşık ispat koşullarının gerçekleşmediğini, ihtiyati haciz kararının düşük teminat ile verildiğini, ihtiyati haciz kararının yetkisiz Mahkemece verildiğini ileri sürülerek itiraz edilmiştir. Mahkemece davalı vekilinin itirazlarının reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf sebebi olarak da aynı sebeplere dayanmıştır. Davalı vekili tarafından alacağın zamanaşımına uğradığı ileri sürülmüştür. 2004 sayılı İİK’nın 265. maddesi uyarınca ihtiyati hacze itiraz sebepleri mahkemenin yetkisi, teminat, ihtiyati haczin dayandığı nedenlere ilişkin olabilir. Zamanaşımı defi anılan madde uyarınca ihtiyati hacze itiraz sebebi olarak ileri sürülemez. Bu sebeple davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. 2004 Sayılı İİK’nın 258/1 maddesi uyarınca ihtiyati hacze 50 nci maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verileceği, aynı Kanunun 50. maddesine göre para veya teminat borcu için takip hususunda HUMK’un yetkiye dair hükümlerinin kıyas yolu ile tatbik olunacağı, şu kadar ki takibe esas akdin yapıldığı icra dairesinin de takibe yetkili olduğu hükümlerini düzenlemiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 6. Maddesine (Mülga HUMK 9/1) göre genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Ancak sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan mülga HUMK 22 maddesine göre Mahkemenin yetkisine ilişkin yetki sözleşmesi yapılabileceğinin ve bu halde yetkili kılınan mahal Mahkemesinin davaya bakmaktan imtina edemeyeceğinin hüküm altına alındığı, HMK’nın 17. maddesine göre de tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşme ile yetkili kılabilir ve taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır. Davaya ve talebe konu genel kredi sözleşmesinin 23.1 maddesinde işbu Sözleşmenin uygulanmasından doğabilecek her türlü ihtilaflarda, İstanbul Adliyesi Mahkemeleri ile İcra Müdürlükleri yetkili kılınarak yetki sözleşmesi yapıldığı anlaşılmakla ihtiyati haciz kararının yetkili Mahkemece verildiği anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalı vekili tarafından arabuluculuk dava şartının yerine getirilmemesi sebebiyle davanın dava şartı eksiliği sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğinden ihtiyati haciz kararı verilmesinin mümkün olmadığı ileri sürülmüştür. 2004 sayılı İİK’nın 265. maddesi uyarınca ihtiyati hacze itiraz sebepleri mahkemenin yetkisi, teminat, ihtiyati haczin dayandığı nedenlere ilişkin olup, ileri sürülen arabuluculuk bu sebepler arasında değildir. Kaldı ki dava dilekçesi ekinde dosyaya sunulan arabuculuk son tutanağında “Taraflar “İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyaya yapılan itirazın iptali ve ferileri ile icra inkar tazminatı, alacak davası istemli “ uyuşmazlık konusunda müzakere yapıldığı ve anlaşmaya varılamadığının belirtildiği, “alacak davasının” da arabuluculuk son tutanağında yer aldığı ve arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalı vekili tarafından pasif husumet ehliyetlerinin bulunmadığı, davanın ve ihtiyati haciz talebinin pasif husumet ehliyeti eksikliği sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. 2004 sayılı İİK’nın 265. maddesi uyarınca ihtiyati hacze itiraz sebepleri mahkemenin yetkisi, teminat, ihtiyati haczin dayandığı nedenlere ilişkin ise de pasif husumet ehliyeti ve dava şartı olması sebebiyle taraf ehliyetinin dava ve talepte resen dikkate alınması gerekmesi sebebiyle davalı vekilinin bu yöndeki itirazı ve istinaf sebebi incelenmiştir. Dava ve talebe konu 17.11.2008 tarihli genel kredi sözleşmesi incelendiğinde; kredi sözleşmesinin …-…-… Adi Ortaklıklığı ile alacağını davacı şirkete temlik eden …Bankası A.Ş. arasında akdedildiğini, davalının sözleşmeyi adi ortak olarak imzaladığı görülmüştür. Taraf ehliyeti, bir davada taraf olabilme yeteneğini ifade eder. Taraf ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır Buna göre; medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek yada tüzel kişi davada taraf ehliyetine sahip kabul edilmelidir. (Prof. Dr. Baki Kuru Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 2021 bası sahife 106) 6098 Sayılı TBK’nın 620 (mülga 818 sayılı TBK 520) maddesi uyarınca; adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. Yine TBK’nınn 638. ( (mülga 818 sayılı TBK 534) maddesine göre; ortaklık için edinilen veya ortaklığa devredilen şeyler, alacaklar ve ayni haklar, ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği halinde bütün ortaklara ait olur. Ortaklık sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmadıkça, bir ortağın alacaklıları, haklarını ancak o ortağın tasfiyedeki payı üzerinde kullanabilirler. Ortaklar, birlikte veya bir temsilci aracılığı ile, bir üçüncü kişiye karşı, ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan, aksi kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu olurlar. İki veya daha fazla işletmenin belli bir amaca ulaşmak için katkılarını birleştirdikleri ortaklığın (Joint Venture’nin) tüzel kişiliği bulunmadığından taraf ehliyeti yoktur. Ortaklar, ortaklık borçlarından dolayı alacaklılara karşı doğrudan doğruya ve sınırsız olarak tüm varlıklarıyla sorumludurlar. Ancak gerçek ve tüzel kişilerin taraf ehliyeti vardır (Prof. Dr. Baki Kuru İcra ve İflas Hukuku EI Kitabı 2004 Bas. Sahife 137; HGK.nun 08.10.2003 tarih ve 2003/12¬574 E. 2003/564 K. sayılı içtihadı). (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi 2018/2316 esas ve 2020/48 karar sayılı ilamı). Adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmamaktadır. Bu tür dava arkadaşlığında, dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır. HMK’nın 60/1. maddesine uyarınca mecburi dava arkadaşları, ancak birlikte dava açabilir. Adi ortaklık tarafından açılacak davaların elbirliği halinde mülkiyet hükümleri gereği bütün ortaklar tarafından birlikte açılması gerekir. Adi ortaklığa karşı açılacak davalar yönünden ise; ikili bir ayrım yapmak gerekecektir. Davanın konusu paradan başka bir şey ise davanın bütün ortaklara karşı birlikte açılması (mecburi dava arkadaşlığı), davanın konusu para ise; ortaklar bu borçtan müteselsil sorumlu bulunduklarından ortaklardan biri, bazıları yada tümüne karşı (ihtiyari dava arkadaşlığı) dava açılabilecektir. (Prof. Dr. Baki Kuru Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 2021 bası sahife 111-112) Bu açıklamalar ışığında dava ve talebe konu genel kredi sözleşmesi davalının da aralarında bulunduğu Transstroy-Hazinedaroğlu-Ünüvar Adi Ortaklıklığı tarafından akdedilmiş ve her bir ortak tarafından imzalanmıştır. Davacı vekili tarafından genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan para alacağının tahsili için dava açıldığı ve ihtiyati haciz talebinde bulunulduğu anlaşıldığından ve ortaklardan biri olan davalı müteselsilen bu borçtan sorumlu olduğundan davalının davada ve ihtiyati haciz talebinde pasif husumet ehliyeti ve taraf ehliyeti bulunduğu anlaşılmıştır. Bu sebeple davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde değildir. Davalı vekili ihtiyati haciz şartlarının oluşmadığını, sözleşmenin temlik ile teminat altına alındığını, yaklaşık ispat koşullarının gerçekleşmediğini, ihtiyati haciz kararının düşük teminat ile verildiği itirazlarını ileri sürmüştür. Davacının talebe konu alacağı rehin ile teminat altına alınmamıştır. Davacı vekili tarafından sunulan genel kredi sözleşmesi, alacağın temlikine ilişkin temlik sözleşmesi, Üsküdar … Noterliği’nin 26/12/2014 tarih ve … yevmiye sayısı ihtarnamesi, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası dikkate alınarak davacının genel kredi sözleşmesinden kaynaklı olarak alacaklı olduğu, alacağın muaccel olduğu ve ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için 2004 Sayılı İİK 257/1 maddesinde düzenlenen koşullar ve 258. maddesinde düzenlenen yaklaşık ispat şartının oluştuğu anlaşılmıştır. Mahkemece takdir edilen teminat miktarı da yerindedir. Bu sebeple davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle İİK’nın 257/1 maddesinde düzenlenen ihtiyati haciz koşulları gerçekleştiğinden İlk Derece Mahkemesince ihtiyati haciz talebininin kabulüne karar verilmesinde ve ihtiyati haciz kararına itirazın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden; davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/09/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.