Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1416 Esas
KARAR NO: 2023/1243 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/05/2023
DOSYA NUMARASI: 2022/681 Esas
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 14/09/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; …’un ve … Anonim Şirketi’nin menkul, gayrimenkul malları ile 3. kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 04/05/2023 tarih ve 2022/681 Esas sayılı kararı ile; ” Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; dosyaya sunulan delillerin HMK Md. 389 anlamında yaklaşık ispata elverişli olmadığı, yaklaşık ispat koşullarının sağlanmadığı, alacağın varlığı ve miktarı yargılamaya gerektirdiğinden şartları oluşmayan ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermek gerekmiş … ” gerekçeleri ile; ” İhtiyati tedbir talebinin REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; A.-Temlik eden … BANK ANONİM ŞİRKETİ’ne olan borcun ödenmemesi üzerine borçlular … (TC: …) … (TC: …) ve … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (Niğde Vergi Dairesi/…) aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası ile 13.10.2016 tarihinde icra takibi başlatılmış olduğunu, (İhtiyati haciz talepleri hakında ivedi karar verilebilmesi için icra dosyasının ödeme emri görüntüsü ve temlik sözleşmesinin dilekçeleri ekine eklenmiş olduğunu ) takibin kesinleştiğini, Söz konusu banka alacağının/ icra takip dosyasının müvekkil … Yönetim A.Ş.’ne temlik edilmiş olduğunu, B- Borcun tahsili amacı ile yapılan icra takibi ve icra takip işlemleri kapsamındaki harici tespitlerinde borçluların borcun doğum tarihinden bu yana organik bağ bulunan kişiler üzerinden nam’ı müstear ilişkisi kurmak suretiyle alacaklılardan mal kaçırdıkları, perdeli davalı şirket ve şahısları aracı kullanarak borcun ödenmesi yollarını engellediklerinin tespit edilmiş olduğunu, Borçluların alacaklılardan mal kaçırma saikiyle hareket ettiklerini, nam-ı müstear aracılığı ile ticari faaliyet esnasındaki işlerinin semerelerini başka bir kişiye/ şirkete yaptırılmasını sağladıklarını, aşağıda izah edilen sebepler uyarınca, huzurdaki işbu nam-ı müstear davasını ihtiyati haciz talebi ile ikame etme zarureti hasıl olduğunu, Yerel mahkeme nezdinde ihtiyati haciz talepli olarak ikame etmiş oldukları dava dosyasında mahkemenin 04/05/2023 tarihli ara kararı ile “Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; dosyaya sunulan delillerin HMK Md. 389 anlamında yaklaşık ispata elverişli olmadığı, yaklaşık ispat koşullarının sağlanmadığı, alacağın varlığı ve miktarı yargılamaya gerektirdiğinden şartları oluşmayan ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” şeklinde hüküm tesis ederek ihtiyati haciz taleplerinin reddine karar verildiğini, Mahkeme tarafından ihtiyati hacze yönelik ara karar tanzim edilirken huzurdaki dava türünün alacak davası olarak kabul edildiğini ve işbu yönde karar tanzim edildiğini, dosyaya sunulan tüm deliller göz önünde bulundurulduğunda ihtiyati haciz kararı tanzimi için yaklaşık ispat koşulları oluşmuş olup, alacağın miktarı ve varlığının yargılamayı gerektirmediğini, nitekim huzurdaki davanın bir alacak davası değil nam-ı müstear davası olduğunu, Mahkeme tarafından dava türünün nitelendirmesinin hatalı olarak yapıldığını ve neticeten hatalı olarak ihtiyati haczin reddi yönünde ara karar oluşturulduğunu, davalılar yönünden ihtiyati haciz taleplerinin kabulü gerektiğini, şöyle ki; İhtiyati haciz kararı verilmesi için yaklaşık ispat koşullarının oluşmuş olduğunu, Nitekim aynı talepler ile ikame etmiş oldukları dava dosyasında, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi 2022/3682 E. 2022/2595 K. Sayılı 30/11/2022 tarihli kararının; “Dava, nam-ı müstear ve muvazaa hukuksal nedenine dayalı tasarrufun iptali ile nakden tazmini (alacak miktarı kadar) istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince talebin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur. İhtiyati tedbir, geçici hukuki korumaların düzenleme altına alındığı HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş iken, ihtiyati haciz İİK’nın 257. maddesi ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. İİK’nın 257. maddesinde düzenlenen ihtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için mahkeme kararı ile borçlunun mallarına (önceden) geçici olarak el konulmasıdır. İhtiyati haciz HMK’nın 406/2 maddesinde geçici hukuki koruma olarak kabul edilmiş, ihtiyati haciz şartları ve etkileri ise İİK’nın 257. maddesinde düzenlenmiştir. İİK’nın 257. maddesi “rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyati haciz ettirebilir. Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir: 1-Borçlunun muayen yerleşim yeri yoksa; 2-Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadı ile mallarını gizlemeğe, kaçırmaya veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa ; Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder.” şeklindedir. Gerek birinci, gerek ikinci fıkra hükümleri dikkate alındığında, ihtiyati haciz talep edebilmek için, öncelikle ortada bir para borcunun bulunması, bir diğer deyişle ihtiyati haciz talep eden kişinin talep konusu borcun alacaklısı sıfatına sahip olması gerekir. Maddenin birinci fıkrasına göre, ihtiyati haciz isteyebilmek için, alacağın kural olarak vadesinin gelmiş olması gerekir. Vadesi gelmiş borçlar için ihtiyati haciz istenebilmesinin diğer bir şartı ise alacak rehin ile temin edilmemiş olmalıdır.Rehinle temin edilmiş olan bir alacak teminata haiz olduğu için ihtiyati hacize gerek yoktur. Yukarıda belirtilen şartların bulunması halinde, vadesi gelmiş bir borcun alacaklısı başka bir şart aranmaksızın ihtiyati haciz isteme hakkına sahiptir. İİK’ nun 281/2.maddesi gereğince; ” Hakim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilir. Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece takdir ve tayin olunur. Şu kadar ki, davanın elden çıkarılmış mallar yerine kaim olan kıymete taalluku halinde, teminat göstermeksizin ihtiyati haciz kararı verilemez.” Somut olayda, davacının davalı borçlu ….’ dan İzmir …İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyasından dolayı alacaklı olduğu, davacının dava dilekçesi ve eklerinden davaya ilişkin iddiaları ve gösterilen delillerden yaklaşık ispat koşulunun bulunduğu, İİK 281.maddesi kapsamında ihtiyati haciz koşullarının gerçekleştiği, ilk derece mahkemesince davalıların mal varlığı üzerine dava değeri kadar ihtiyati haciz kararı verilmesi gerekirken ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Bu yöne ilişkin davacı vekilinin istinaf sebeplerinin geçerli olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenlerle ilk derece mahkemesi ara kararının kaldırılarak, HMK’ nın 353/1-b-2 maddesi gereğince, dava değerinin % 15 i oranında teminat ile davalıların mal varlığı üzerine ihtiyati haciz konulmasına ilişkin yeniden hüküm tesis edilmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” şeklinde olduğunu, Yine emsal nitelikli İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1860 E. 2022/1278 K. Sayılı 12.10.2022 tarihli kararının; ” Dava, alacak davası içerisinde verilen ihtiyati haciz kararına itiraza ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda ihtiyati hacze yönelik itirazın kabulü ile ihtiyati haczin kaldırılmasına dair ara karar verilmiş; bu ara karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, temlik eden … Bank ile dava dışı borçlular … San. Ltd. Şti. arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesine … ve diğer şirket ortaklarının kefil olarak katıldıklarını, borcun ödenmemesi üzerine borçlu şirket ile kefiller hakkında İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas Müdürlüğünün 20.11.2014 tarihinde takip başlatıldığını, alacağın müvekkiline temlik edildiğini, ancak borçluların mal kaçırmaya çalıştıklarını, borçlu …’in borçlu şirketin kurucu ortağı ve kefil olmasına rağmen, takip tarihinden sonra, oğlu … adına tek ortaklı davalı şirketi kurarak aynı alanda ticari faaliyet gösterdiğini, davalı şirketin adresinde yapılan haciz işlemleri sırasında alınan beyanlardan, …’in şirketin gerçek yöneticisi olduğu ve muvazaalı işlemlerle ticari faaliyetlerin davalı şirket üzerinden yürütüldüğünün belirlendiğini ileri sürerek eldeki davayı açarak, dava içinde ihtiyati haciz istemiştir. TTK’nın 125. maddesine göre ticaret şirketleri tüzel kişiliğe haizdir. Ticaret şirketleri Türk Medeni Kanunu’nun 48. maddesi çerçevesinde bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Bu hususdaki kanuni istisnalar saklıdır. Ticaret şirketleri tüzel kişiliğe sahip olduklarına göre ortaklık mal varlığının sahibi tüzel kişidir. Aktif ve pasif dava ehliyetine sahip olan tüzel kişidir. Kural olarak her tüzel kişi şirket, kendi borçlarından ve sadece kendi mal varlığı ile sorumludur. Ancak, tüzel kişilik perdesinin kötüye kullanıldığı durumlarda, perdenin aralanması suretiyle gerçek sorumlulara da başvuru imkanı verilebilmektedir. Perdenin aralanması ilkesi genel olarak tüm modern hukuklarda öğretide ve içtihatlarda gittikçe netleşen ve ilkeleri hukuk kuralları haline dönüşen bir kuramın yerleşmesi sonucunu doğurmuştur. Bu kural perdeyi kaldırmak diğer bir ifadeyle hakkaniyet ve hükümlerin gaye ve ruhunun gerektirdiği anda perdenin arkasına sığınmış diğer bir tüzel kişiliğine giderek onun bu perdeden haksız yere faydalanmasını, sorumluluktan dolayısıyla takipten kurtulmasını önlemektir. Perdenin kaldırılmasında genel hukuki dayanak, tüzel kişiliğin kötüye kullanılması sebebi ile TMK’nın 2. maddesidir. Dosya kapsamındaki delillerin ve özellikle Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … talimat sayılı dosyasında düzenlenen haciz tutanağının incelenmesinde; haciz yapılan davalı şirkete ait adreste takip borçlusu … ile ilgili yapılan tespitler, davalı şirketin tek ortağının …’in üniversite öğrencisi olan oğlu … olması, haciz mahallinde borçluya ait kişisel evrakların bulunması dikkate alındığında İİK’nın 258/son maddesindeki yaklaşık ispat koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır. Mahkemece delillerin toplanmasından sonra davanın esasıyla ilgili hüküm verileceği sırada yaklaşık ispatla yetinilmeyerek, davanın kabulü için yeterli olan ispatın aranacağının doğal olması ve bu aşama itibariyle yaklaşık ispatın gerçekleşmiş olması nedeniyle, davalı şirket vekilince 17.06.2022 tarihli dilekçeyle yapılan itirazın reddine karar verilmesi gerekirken, itirazın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı bulunmuş, bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin ihtiyati hacze itirazın kabulüne dair verilen 20.07.2022 tarihli ara kararının kaldırılmasına, HMK’nın 353/1.b.2 ve İİK’nın 265/5 maddeleri uyarınca ihtiyati hacze itiraz hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine ve sonuçta ihtiyati hacze itirazın reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.” şeklinde olduğunu, Dava nedenlerine ilişkin olarak;Davalılar ve borçlular arasında organik ilişkiler mevcut olduğunu, Borçluların, aralarında akrabalık bağından kaynaklanan organik bağ bulunan şahıs borçlularının aile şirketi olarak faaliyet göstermekte olduğunu, Uygulamada sıklıkla borca batık şirketlerin alacaklıların takibinden kurtulabilmek amacıyla farklı şirketler adı ve çatısı altında faaliyetlerini sürdürdüklerinin görülmekte olduğunu, borca batık şirketlerin ortaklarının aynı zamanda yeni şirketler kurmakta, yeni şirketin borca batık şirketle aynı iş kolunda faaliyetini sürdürmekte ve hatta aynı müşteri çevresi ile ticaret yapmakta olduğunu, kardeş şirketlerin çapraz perdelerle ticari faaliyetlerine devam etmekte olduğunu, Borca batık bir şirket aleyhine icra takibi başlatıldığında genellikle karşılaşılan durumun şu olduğunu: borçlu şirketin adresinde yeterli mal varlığı olmadığını, gidilen adreste başka bir şirketin faaliyet göstermekte olduğunu, bunun genellikle sonradan kurulmuş paravan bir şirket olduğunu, haciz yapıldığı takdirde üçüncü kişi konumundaki paravan şirketin istihkak iddiası ile karşılaşılmakta olduğunu, bazı hallerde borçlu şirketin mal varlığının paravan şirkete çoktan devredilmiş olduğunu, bu durumda alacaklıların müracaat ettiği yollardan birincisinin İİK. m. 277’de düzenlenen iptal davası, ikinci yolun ise muvazaa olduğunu, Özellikle borçlu şirket ile paravan şirket arasında bir devir ilişkisinin bulunmadığı hallerde muvazaa sebebiyle devrin geçersizliğini ileri sürmek mümkün olmadığı gibi İİK m. 277’ye göre iptal davası da açılamamakta olduğunu, çünkü iptal edilebilecek veya geçersizliği ileri sürülebilecek bir tasarruf işlemi bulunmadığını, böyle bir durumda paravan şirketin malvarlığına müracaat etmeyi sağlayacak farklı hukukî yollara ihtiyaç bulunmakta olduğunu, işte bu yollardan birinin tüzel kişilik perdesinin kaldırılması, bir diğerinin ise organik bağ olarak karşımıza çıkmakta olduğunu, (Alacaklılardan Mal Kaçırmak İçin Kurulan Yeni Şirkete Müracaat İmkânı Bakımından; Muvazaa, Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması İle Organik Bağ Kavramlarının Elverişliliği Ve Yargıtay Uygulamaları*Prof. Dr. Şahin Akıncı** ) Somut olayıda, İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı icra takibinin 12/10/2016 tarihinde sayılı dosyası ile 25.04.2016 tarihinde başlatılmış olduğunu, (İcra dosyasının ödeme emri görüntüsünün dilekçeleri ekinde sunulmuş olduğunu ) İcra takibinin başlatılmasından bu yana borçlunun borcunu ödememiş olduğunu, Borçlu şahısların aile üyelerinden oluşan borçlu … SAN. VE TİC. A.Ş. Şirketinin ise müvekkil şirket alacağı ile birlikte piyasaya da yüklü miktarda (35-45 milyon arası) borçlandığını ve 19/02/2019 tarihinde de iflas etmiş olduğunu, (Borçlu şirketin İflas Ticaret Sicili Gazetesi İlanının dilekçeleri ekinde sunulmuş olduğunu ) Borcun doğumundan ve icra takibinin başlatılmasından sonra, borçlu …’un 1998 doğumlu oğlu … tarafından & tek hissedarlı olarak & borçlu babasının sahibi olduğu borçlu şirket ile aynı faaliyet alanında … Tekstil Anonim Şirketi’nin kurulmuş olduğunu,İşbu şirketin kurulduğu tarihte ise namı müstear …’un sadece 20 yaşında olduğunu, Bu aşamada …’un … Tekstil Anonim Şirketi’ni kurduğu tarihteki ekonomik durumunun araştırılarak piyasada faaliyet ve rekabet gösterebilecek, işbu şirketi kurabilecek durumunun olup olmadığının irdelenmesini bu hususta ilgili tarihlerde nerede ikamet ettiğinin ve eğitim durumunun, maddi kazançlarının ve ilgili dönem malvarlıklarının aktif ve pasiflerinin incelenmesinin gerekmekte ve talep edilmekte olduğunu, Nitekim Yargıtayın yerleşik içtihatlarının nam-ı müstear iddiasında alacaklının bu durumu yaklaşık ispat ile ispatlamasının yeterli olduğu ve bu aşamadan sonra ispat yükünün karşı tarafa geçeceği yani nam-ı müstearın varlıklarını kendisinin iktisap ettiğini ispatlamak ile mükellef olacağı yönünde olduğunu, Yargıtayın yerleşik içtihatlarının ise ev hanımı veya bekar, genç, öğrenci olan bir şahsın konu şirket sermayelerini, varlıklarını iktisap edebilecek mali güçte olmadıkları yönünde olduğunu, İcra dosyasından yapılan haciz işlemlerinde … Limited Şirketi lehine istihkak iddiası ileri sürüldüğünü, Haciz işlemi sırasında icra müdürlüğü tarafından tespit edilen hususların haciz tutanağına derç edildiğini, İİK Madde 8 “İcra ve iflas dairelerinin tutanakları, hilafı sabit oluncaya kadar muteberdir.” maddesi gereği güçlü delil vasfında olan haciz tutanağının dilekçeleri ekinde sunulmuş olduğunu, haciz işlemine ilişkin açıklamalarının aşağıdaki şekilde olduğunu; -Davacı müvekkilin alacaklısı olduğu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyadan gönderilen talimat ile Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğü …TAL. sayılı dosyasından “… Mahallesi …. Sk. No: .. A Gaziosmanpaşa/İstanbul” adresinde 29/04/2022 tarihinde uygulanan haciz işleminde;1-Komşudan borçlu … sorulduğunda, … Tekstil Anonim Şirketi’nin sahibi olduğunun açıkça beyan edildiğini, İşbu komşu beyanının talimat icra memurunun tanıklığında haciz tutanağının ilk sayfasına “Yan komşudan borçlu … sorulduğunda, GELİNEN … TEKSTİL’İN SAHİBİ OLDUĞU KOMŞU TARAFINDAN BEYAN EDİLDİ” şeklinde derç edilmiş olduğunu, Borçlu/ davalı …’un istihkak iddia edilen 3. kişi şirketin gayriresmi/ gerçek sahibi olduğu hususunun işbu komşu esnaf beyanları ile sabit olduğunu, 2-Mahalde hazır bulunan çalışan **Borçlu …’un patron olduğunu** beyan ettiğini, Haciz mahallinde hazır bulunan …’e borçlu sorulduğunda “BORÇLU BENİM PATRONUM OLUR. ŞUAN BURADA DEĞİL ARADA ÇOCUĞU … İLE BİRLİKTE BURAYA GELİR. İŞLERİ YÜRÜTÜR” şeklinde borçlunun haciz adresindeki iş yerinin patronu olduğunu beyan ettiğini ve işbu beyanının talimat icra memuru tanıklığında haciz tutağının ilk sayfasına derç edildiğini, 3-Haciz mahallinde borçlu/davalı …’a ait ticari ve iç muhasebesel evraklar görülmüş olduğunu, mülkiyet karinesinin alacaklı yararına olduğunu, Mahalde yapılan kıymetli evrak araştırması sırasında ofis kısmının kullanımda olmadığı/ atıl durumda olduğu hususunun tespit edildiğini ve tutanağa derç edildiğini, Buna rağmen yapılan yüzeysel evrak araştırmasında borçlu …’a ait EXCEL listelerinin görüldüğün, işbu excel listelerinin muhasebe tarafından yapılan para transferlerine ait raporlama olduğunun beyan edildiğini, işbu evrakların 3. kişilerde bulunmasının hayatın olağan akışına aykırı olup, borçlunun alacaklıları ızrar kastı ile borçlu/davalı şirketi borçlandırdığı ve davalı/namı müstear oğlu üzerine kurmuş olduğu davalı … Tekstil Şirketi üzerinden, haciz mahallinde faaliyetlerine devam etmekte olduğunun göstergesi olduğunu, Emsal teşkil eden Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 09.11.2015 tarihli, 2014/6811 E. Ve 2015/20067 sayılı kararının; ” …San. Tic. A.Ş. ile borçlu şirket farklı şirketler olarak göründükleri halde, gerek firma ortaklarının birinci derece yakın akraba olmaları, gerekse faaliyet konularının aynı olması haciz sırasında icra memurunca tespit edilen belgelere göre, iki şirket arasında organik bağ bulunduğunu belirtilerek davaların kabulüne, istihkak iddialarının reddine karar verilmesini talep edilmiştir. ….Mahkemece İİK’nun 97/a maddesinde öngörülen “mülkiyet karinesi”ne göre; üçüncü şahıs ile borçlunun menkul malları birlikte ellerinde bulundurmaları halinde dahi, malların borçlu elinde addolunacağı, anılan maddedeki mülkiyet karinesinin, davacı alacaklı yararına olduğu kabul edilerek mülkiyet karinesinin aksinin, ancak çok güçlü ve inandırıcı delillerle kanıtlanması gerektiği, ibraz edilen faturaların her zaman herkes adına temini mümkün olduğundan, mülkiyet belgesi sayılamayacağı, gerekçesi ile asıl ve birleşen dosyalardaki davaların kabulüne, istihkak iddialarının reddine karar verilmiş, ….temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz sebeplerinin reddine” şeklinde olduğunu,Dava konusu huzurdaki olayda da birebir aynı durumun söz konusu olduğunu, … Tekstil San. ve TİC A.Ş. ile davalı/borçlu şirketin, farklı şirketler olarak göründükleri halde, gerek firma ortaklarının birinci derece yakın akraba olmaları, gerekse faaliyet konularının aynı olması hususlarının haciz sırasında icra memurunca tespit edilmiş bilgi ve belgelere göre tespit edilmiş olduğunu ve iki şirket ve borçlu ile namı müstear arasında organik bağ bulunduğu hususunun sabit olduğunu, İstihkak iddia edilen 3. kişi … Tekstil Anonim Şirketi’nin, borçlu …’un 1997 doğumlu oğlu … tarafından & tek hissedarlı olarak & borçlu babası ile aynı faaliyet alanında & borcun doğumundan sonra kurulan şirket olduğunu, Dilekçe ekinde sunmuş oldukları … Tekstil.. Şirketi’ ne ait 11/07/2018 tarihli Kurulu Ticaret Sicili Gazetesi ve TC Ticaret Bakanlığı Mersis dokümanı ile sabit olduğu üzere namı müstear … Tekstil Şirketi’nin, borçlu …’un 1998 doğumlu oğlu … tarafından & tek hissedarlı olarak & borçlu babası ile aynı faaliyet alanında & borcun doğumundan sonra kurulan şirket olduğunu, Yukarıda açıkladıkları istihkaklı haciz işleminde … Tekstil Anonim Şirketi adına ileri sürülen istihkak iddiası hakkında İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2022/465 Esas – 2022/746 Karar sayılı 26/05/2022 tarihli kararı ile iİK 97/A maddesi gereği takibin devamına karar verilmiş olduğunu, ***İİK 97/A maddesinin “Bir taşınır malı elinde bulunduran kimse onun maliki sayılır. Borçlu ile üçüncü şahısların taşınır malı birlikte ellerinde bulundurmaları halinde dahi mal borçlu elinde addolunur.” şeklinde olup davalı …’in tek hissedarlı kurmuş olduğu şirketi … Tekstil Anonim Şirketi adına ileri sürmüş olduğu istihkak iddiası ile ihtilaf çıkan malların mülkiyeti hususunda yasal karinenin alacaklı lehine olduğu yani malların borçlunun elinde haczedildiği kesin olarak verilmiş olan İstanbul 11.İcra Hukuk Mahkemesi 2022/465 Esas 2022/746 Karar sayılı 26/05/2022 tarihli kararı ile sabit olduğunu, İş bu kesin nitelikli yerel mahkeme kararının da dava dilekçelerinde belirtmiş oldukları muvazaa hususlarına ispat niteliğinde olduğunu, Davalıların mal kaçırma riskinin derdest olup, dilekçe ekinde sunmuş oldukları kesin nitelikli yerel mahkeme kararını da göz önünde bulundurarak ihtiyati haciz talepleri hakkında ivedilikle karar verilmesini talep ettiklerini, Yukarıda açıklandığı üzere; davalı …’un ve … Tekstil Anonim Şirketi’nin borçludan ayrı bir kişiliğe sahip olmadığı, borçlu ile organik bağlantılarının olduğu, hedef birlikteliklerinin bulunduğu hususlarının ortada olduğunu, Davalı üçüncü şahıslar, irade beyanlarının görünürdeki anlamına bağlı olan normal hukuki sonuçlarının gerçekleşmeyeceğini kararlaştırdıklarından ve hukuki işlemleri başkalarını yanıltmak amacıyla yaptıklarından; yani amaçları borçlular adına işlemlere devam etmek olduğu halde başka bir görüntü yaratmak gayesini taşıdıklarından; yapılan işlemlerin muvazaalı olduğunu, Bu konuda doktrin ve Yargıtay kararlarının bu hususu teyit etmekte olduğunu, şöyle ki; “ … Borçlu ve nam-ı müstear üçüncü kişilerden gizli bir işlem gerçekleştirmektedirler. Bu nedenle, borçlu ile üçüncü kişi arasındaki… ALACAKLILARA ZARAR VERME KASTI İSPATLANIRKEN, TAM İSPAT ARANMAMALI VE YAKLAŞIK İSPATLA YETİNİLMELİDİR. … Davacı alacaklı, borçlu ve nam-ı müstear arasındaki ilişkiye yabancıdır. O yüzden, borçlu ve nam-ı müstearın alacaklıları zarara uğratmak kastıyla hareket ettikleri tanık dahil her türlü delille ispatlanabilmelidir.” denilmekte olduğunu, (Güray ERDÖNMEZ, Nam-ı Müstear ve Tasarrufun İptali Davaları, Bankacılar Dergisi Aralık 2006, s.98) Üçüncü kişilerin muvazaayı her türlü delil ile ispat edebileceklerini, mesela tüm malvarlığının yeni şirkete devredilmesi, yeni şirketin ortakları ile eski şirketin ortaklarının tamamen veya kısmen aynı olması yahut aralarında akrabalık ilişkisinin bulunması, yeni şirketin eski şirketin mali durumunun kötüleşmeye başlamasından sonra kurulması, aynı işyerini kullanması, aynı müşteri çevresine hitap etmesi, satıştan elde ettiği paraların hangi alacaklılara dağıtıldığının belli olmaması veya bu kişilerin gerçekten alacaklı olduklarının ispat edilememesi, bir taşınmazın kısa sürede birkaç defa el değiştirmesinin muvazaanın delili olabileceği hususunun uygulamada görülmekte olduğunu, Bu hususun “Nam-ı Müstear ve Tasarrufun İptali Davaları ” Yrd. Doç. Dr. Güray Erdönmez – Bankacılar Dergisi, Sayı 59, 2006 Makalesinde; “Borçlu ve nam-ı müstear üçüncü kişilerden gizli bir işlem gerçekleştirmektedirler. Bu nedenle, borçlu ile üçüncü kişi arasındaki nam-ı müstear durumu ve onların alacaklılara zarar verme kastı ispatlanırken, tam ispat aranmamalı ve yaklaşık ispatla yetinilmelidir. Alacaklının, nam-ı müstearın (B’nin) kendi adına ve borçlu (A) hesabına işlem yaptığını; ayrıca, tarafların kendisini zarara uğratmak için birlikte hareket ettiklerini yaklaşık olarak ispatlaması yeterlidir. Alacaklı bu durumu ispatladığı takdirde ispat yükü karşı tarafa geçecek ve nam-ı müstear dava konusu mal veya hakkı kendi mali kaynaklarıyla iktisap ettiğini ispatlamak zorunda kalacaktır. Yargıtay’da bir kararında aynı gerekçeden hareketle : “… Davalılar … ile …’nin borçlunun resmi ve gayri resmi eşleri bulunduğu, ev kadını olan bu davalıların tasarruf tarihlerinde taşınmazları satın alacak mali güçleri bulunduğunun yeterli derecede kanıtlanmadığını… ” belirterek, tasarrufun iptaline karar vermiştir. ” şeklinde belirtilmiş olduğunu, Emsal Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2010/11090 E. 2011/6367 K. 20.6.2011 tarihli kararının; ” Uygulamada borçlunun gerçekte kendi adına satın almak üzere bedelini ödediği bir taşınmaz ( veya bir aracı ) alacaklılarından kaçırmak amacı ile yakını adına tescil ettirmiş olması halinde tasarrufun ( hukuki işlem ) dışarıdan üçüncü kişiler arasında yapılmış görünmesine rağmen gerçekte bedeli borçlunun mal varlığından çıkmış fakat karşılığı borçlunun arkasına gizlendiği kişinin mal varlığına girmiştir. Namı müstear ile gizlenmiş muvazaalı işlemler hakkında iptal davaları açılabileceği Yargıtay uygulaması ile kararlılık kazanmıştır. Somut olayda olduğu gibi, öncesinde taşınmazın borçlu davalı Atıf’a ait olup olmamasının bu tasarrufun iptale tabi olup olmayacağı açısından bir fark bulunmamaktadır. Davalı Atıf, taşınmazın satışı sırasında malik olarak gözükmese de taşınmazı ihale ile satın alan ve bedelini de ödeyen kişidir. Bu durumda davalılar arasındaki akrabalık ilişkisinden dolayı borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini davalı ….’ın bilebileceği de nazara alınarak davanın diğer şartlarının araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddi isabetli değildir.” şeklinde olduğunu, Yukarıda açıklanan nedenlerle ve davalıların borçlular ile aralarındaki organik bağ nedeniyle, davalılar …’un ve … Tekstil Anonim Şirketi’nin borçluların nam-ı müstearı olarak kabul edilmesi gerektiğini, Yukarıda açıklandığı üzere; davalı …’un ve … Tekstil Anonim Şirketi’nin borçlulardan ayrı bir kişiliğe sahip olmadığı, borçlular ile organik bağlantılarının olduğu, hedef birlikteliklerinin bulunduğu hususlarının ortada olduğunu, Yukarıda açıklanan nedenlerle ve davalıların borçlular ile aralarındaki organik bağ nedeniyle, davalılar … ve … Tekstil Anonim Şirketi’nin, borçluların nam-ı müstearı olarak kabul edilmesi gerektiğini, İhtiyati haciz kararı verilmesi için yaklaşık ispat koşullarının oluşmuş olup, yerel mahkemenin ihtiyati haczin kaldırılmasına dair 04/05/2023 tarihli ara kararının hukuka ve usule aykırı olduğunu, bu ara karara karşı istinaf başvurularının kabulü ile kararın kaldırılmasına ve ihtiyati haciz kararı verilmesini talep ettiklerini beyanla; İstinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasını, yerel mahkemenin ihtiyati haciz taleplerinin reddine dair 04/05/2023 tarihli ara kararına karşı davanın niteliği ve yaklaşık ispat şartının sağlandığı hususu göz önüne alınarak istinaf taleplerinin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davalılar hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesini, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin karşı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Talep, davalı şirketler arasındaki organik bağın tespiti ve tüzel kişilik perdesinin aralanarak davalı şirketler ile bu şirketlerin yönetici ve ortakları olan davalı şahısların borcun tamamından sorumlu tutulmasının sağlanması istemine ilişkin açılan alacak davasında alacağın tahsilini teminen davalı …’un ve … Tekstil Anonim Şirketi’nin menkul, gayrimenkul malları ile 3. Kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, İhtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili dava dilekçesi ile; temlik eden dava dışı … bank Anonim Şirketi ile davalı Tasfiye Halinde … Sanayi ve Ticaret A.Ş. Arasında imzalanan GKS. Davalılardan … ile dava dışı …’un müteselsil kefil olarak imzaladıkları, kredi borcunun ödenmemesi üzerine temlik eden dava dışı banka tarafından Beyoğlu … Noterliğinden çekilen 27/04/2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile hesabın kat edildiği, verilen süre içerisinde kredi borcunun ödenmemesi üzerine dava dışı banka tarafından kredi borçlusu davalı … Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş., Davalılardan … ile dava dışı … hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile 13/10/2016 tarihinde icra takibi başlatıldığını, söz konusu alacağı ve kesinleşen icra takip dosyasının 28/12/2021 tarihinde davacı … Yönetim A.Ş.’ye temlik edildiğini, borcun tahsili amacı ile yapılan icra takibi ve takip işlemi kapsamındaki harici tespitlerinde borcun doğumundan ve icra takibinin başlatılmasından sonra, davalı borçlu …’un 1998 doğumlu oğlu davalı … tarafından & tek hissedarlı olarak & borçlu babasının sahibi olduğu borçlu şirket ile aynı faaliyet alanında faaliyet gösteren davalı … Tekstil A.Ş.’nin kurulduğunu, işbu şirket kurulduğu tarihte ise namı müstear …’un sadece 20 yaşında olduğu, davalı …’un ve … Tekstil Anonim Şirketi’nin borçlulardan ayrı bir kişiliğe sahip olmadığını, borçlular ile organik bağlantılarının olduğunu, hedef birlikteliklerinin bulunduğunu, paravan şirket ve şahıs niteliğindeki davalı … ve … Tekstil Anonim Şirketi ile borçlular arasındaki bu perde kalktığında, paravan şirketin ve şahısların borçlulardan bir farkı olmadığını, bilakis borçlu ile yapışık olduğunu belirterek, müvekkili şirketin alacaklarının, adı geçen davalılardan tahsilini, borçluların kardeş-paravan şirketi olan davalı … ve … Tekstil Anonim Şirketi’nden de alacaklı olmaları sebebiyle, davaya konu edilen (fazlaya ilişkin tüm talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla) alacağın tahsilini teminen müvekkilinin finans şirketi olması da dikkate alınarak teminatsız olarak, davalı …’un ve … Tekstil Anonim Şirketi’nin menkul, gayrimenkul malları ile 3. kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Somut olayda,Dava dilekçesinin üst kısmında ihtiyati tedbir niteliğinde ihtiyati haciz taleplidir şeklinde yazıldığı, dava dilekçesinin talep bölümünde ihtiyati haciz talep edildiği halde mahkemece talebin ihtiyati tedbir olarak nitelendirilmesi yerinde görülmemiş ise de; davalı her iki şirket arasında organik bağ olup olmadığı, perdenin aralanması teorisi kapsamında davalı Tasfiye Halinde … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin borcundan diğer davalılar … ve … Tekstil Anonim Şirketi’nin sorumlu olup olmayacağı hususu açılan eldeki davada iddia ve savunma doğrultusunda toplanacak deliller ışığında yapılacak yargılama sonucunda ortaya çıkacaktır. Dava dosyasına ibraz edilen belgeler yaklaşık olarak ispata yeterli değildir. Karşı tarafın, mallarını kaçırmaya, gizlemeye veya kendisinin kaçmaya çalıştığını gösterir delil de sunulmamıştır. Bu hali ile, İİK 257. maddesi uyarınca ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediği, değişen durum ve şartlara göre de her zaman yeniden talepte bulunulabilecek olup buna göre, yargılamayı yürütüp uyuşmazlığı esastan karara bağlayacak olan ilk derece mahkemesinin takdirine göre talebin reddine ilişkin verilen karar dosya kapsamına göre yerinde olup davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85. TL istinaf karar harcının, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 179,90 TL harçtan mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, 7-Dava dosyası dairemize UYAP sistemi üzerinden elektronik dosya olarak gönderildiğinden, ilk derece mahkemesine UYAP sistemi üzerinden iade edilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/09/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.