Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1401 E. 2023/1720 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1401
KARAR NO: 2023/1720
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/04/2023
DOSYA NUMARASI: 2022/317 Esas – 2023/235 Karar
DAVA: Maddi ve Manevi Tazminat (Kargo Taşıma Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/11/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davacının 15.04.2020 tarihinde Fransa Limoges Üniversitesi Yüksek Lisans programını kazanarak kayıt yaptırmaya hak kazandığını, bununla birlikte içinde yolculuk bedeli(2 yılda toplam 2000 euro), aylık geçim bedeli(24 ay boyunca aylık 1000 euro) , okul bedeli(2 yıl boyunca yıllık 4500 euro) kalemlerini içeren Erasmus programı bursunu da kazandığını, okula kayıt prosedürleri gereği vize başvurusunu yapmak adına Fransa Konsolosluğu’nun vize başvurularını kabul etmesi için anlaşmalı olduğu … adlı şirkette, 24.07.2020 tarihinde Fransa Uzun Dönem Öğrenci Vize Başvurusunda bulunduğunu, davacı müvekkilinin pasaportu, işbu başvuruyla birlikte teslim alınmış olup Fransa Konsolosluğuna gönderildiğini, Fransa Konsolosluğu, yapılan vize başvurusunu kabul ederek pasaportu, davacı müvekkiline teslim edilmesi için davalı … A.Ş. aracılığıyla kargoya verdiğini, 22.08.2020 tarihinde davalı kargo şirketinin … Merkezinde yangın çıkmış olup çıkan yakında davacı müvekkilin pasaportu yanarak zayi olduğunu, davacının kazandığı yüksek lisans programının başlama tarihi olan 01.09.2020 tarihine kadar kalan sürede tekrardan pasaportunun çıkması ve konsolosluk tarafından tekrardan vize verilmesi mümkün olmadığını, davacının kazandığı yüksek lisans ve burs programlarına katılma haklarını kaybetmiş, 2 yıl içinde edinebileceği kazançlardan da yoksun kaldığını, davacının vize başvurusu için yapmış olduğu harcamalar (vize başvuru ücretleri, evrak çeviri ücreti) da pasaportun zayi olması nedeniyle boşa gittiğini, davacının maddi ve manevi zarara uğradığını, davacının sözleşmenin davalı yan tarafından objektif özen yükümlülüğüne aykırı ve kusurlu olarak ihlal edilmesinden kaynaklı olarak davacının 24.07..2020 tarihli vize başvuru ücreti – 265,09 TL Vize başvurusu için yapılan tercüme masrafı – 550,00 TL Yüksek Lisans programı için kazanılan iki senelik okul ücreti bursu – 4.500 Euro x 2 Yıl = 9000 Euro Yüksek Lisans programı için kazanılan aylık geçim bursu – 1.000 Euro x 24 Ay = 24.000 Euro Yüksek Lisans programı için kazanılan yolculuk masraf bursu – 1.000 Euro x 2 = 2.000 Euro Zayi olan pasaport yerine çıkartılacak yeni pasaport bedeli – 270 Euro ayrıca kusurla ve objektif özen yükümlülüğüne aykırı olarak taşıma sözleşmesinin taşıyan tarafından ihlal edilmesi dolayısıyla davacının eğitim hayatında büyük bir basamak olacak olan yüksek lisans programına kayıt yaptıramamış; böylece duygusal yönden harap olmuş, bu durum kişilik haklarının zedelenmesine sebebiyet verdiğini, 50.000,00-TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: dava konusunun ticari uyuşmazlık olduğunu, görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davanın konusu kargo taşımacılığı esnasında yanarak zayi olan gönderi sebebiyle uğranıldığı idida olunan maddi tazminat ve manevi tazminat talebi olmakla, ihtilafın hallinde uygulanacak hükümler, 6102 sayılı TTK’ unun 4. Kitabındaki taşıma işleri hükümleri olduğunu, sözü edilen gönderinin Fransa Konsolosluğunca 22.08.2020 tarihinde müvekkili şirkete teslim edilmiş, davacıya teslim edilmesi bakımına aynı gün … merkezine getirilmiş, 22.08.2020 günü geceleyin müvekkil şirketin … merkezi iş yerinde çıkan yangın neticesinde, aralarında, sözü edilen gönderinin de bulunduğu yüzlerce kargo gönderi yanarak telef olduğunu, müvekkili şirket ” … ” logosu ile yurt içi ve uluslararası paket ve hızlı kargo taşımacılığı işi ile iştigal ettiğini, taşımasını üstlendiği paket ve kargoların, gidereceği teslim edileceği yare göre ayrıştırmasını yapıldığını, İstanbul’un iki yakasında iki büyük aktarma merkezi ile Ankara / İzmir / Bursa / Antalya gibi büyük illerde ve ülkenin bazı bölgelerinde aktarma merkezleri ile bir çok büyük ilde ve ilçede şubeleri ve ülkemizin yüzlerce il / ilçe ve semtinde de acenteleri / servis sağlayıcıları bulunduğunu, davacının 15.04.2020 tarihinde Fransa Limoges Üniversitesi Yüksek Lisans programını kazanarak kaşıt yaptırmaya hak kazandığı, iki yılda yolculuk bedeli olmak üzere toplam 2.000 Euro, 24 ay boyunca aylık 1.000 Euro aylık geçim bedeli, yıllık 4.500 Euro okul bedeli olmak üzere Erasmus programı bursunu da kazandığı, 24.07.2020 tarihinde Fransa Konsolosluğu’nun vize başvurularını kabul etmesi için anlaşmalı … Merkezi adlı şirkete başvurarak, Fransa vizesi almak için müracaat ettiği, Fransa Konsolosluğunun vize başvurusunu kabul ettiği, pasaportunu, davacıya teslim edilmesi bakımına 22.08.2020 tarihinde müvekkil taşıyıcı şirkete teslim ettiği, ancak, pasaportunun içinde olduğu gönderinin, aynı gün 22.08.2020 tarihinde … Merkezinde çıkan yangında yandığı, bu hususun kendisine bildirildiği, hal böyle olunca davacının, kazandığı yüksek lisans programının başlama tarihi olan 01.09.2020 tarihine kadar kalan sürede tekrar pasaport çıkartmasının ve tekrar Fransa vizesi almasının mümkün olmadığı, hak kazandığı yüksek lisans ve burs programına katılma haklarını kaybettiği, iki yıl içinde edinebileceği kazançlarından yoksun kaldığı beyan ve iddia edildiğini dava dilekçesindeki, TBK’ u hükümlerinin uygulanacağı, davanın konusu taşıma içeriği gönderinin çıkan yangın neticesinde yanarak zayi olmasının haksız fiil olduğu, maddi – manevi tazminata hükmedilmesi için TBK’ undaki haksız fiil hükümlerinin uygulanacağı gibi beyan ve iddiaların hukuki dayanağı bulunmadığını, davanın konusunun, kargo taşıması olduğu, kargo, eşya taşıması esnasında, taşınması üstlenilen kargoların teslimini temin bakımına ayrıştırmasının, toplanmasının yapıldığı aktarma merkezinde / iş yerinde meydana gelen yangında yanarak hasar gördüğü zayi olduğu, taşıma esnasında meydana gelen hasar ve kayıp sebebiyle taşıyıcının sorumluluğunun, gönderenin, gönderilenin talep edebileceği tazminatın belirlenmesinin, TTK’ unun 4.Kitabında, 850 / 930.maddeleri arasında düzenlendiği, kargo / eşya taşıması ile ilgili hükümlerin 850 / 893.maddesi arasında düzenlendiği tartışmasız olduğunu, dolayısı ile TBK’ unun, haksız fiil hükümlerinin uygulanacağı iddiasının hukuki dayanağı bulunmadığını, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 03/04/2023 tarih ve 2022/317 Esas – 2023/235 Karar sayılı kararı ile; “Yapılan yargılama, toplanılan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklı tazminat talebine ilişkindir.İstanbul 4. Tüketici Mahkemesi’nin 2021/303 Esas – 2022/125 Karar sayılı görevsizlik kararı neticesinde dosya mahkememize tevzi edilmiş ve yargılamaya devam olunmuştur.Somut olayda; davaya konu kargonun İstanbul’da bulunan göndericisi … Hizmetleri tarafından Davalı … kargo aracılığı 22.08.2020 tarihinde Ankara varışlı olarak gönderildiği; … Kargo’nun … merkezine aynı gün ulaşan kargonun, burada yangın çıkması sonucu, diğer kargolarla birlikte yanmak suretiyle zayi olduğu anlaşılmaktadır. Davalı … Kargo’nun içerik konusunun ispatı konusunda itirazı bulunsa da; davalı ve davacı tarafın iddia savunma beyan ve cevap dilekçelerinde alıcı gönderici arasında ilgili kargo sevkiyatının gerçekleştiği ve Davalı’nın … Merkezinde iken yanması sonucu zayi olduğu konusunda mutabık oldukları ve bu konuda bir itirazın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkememizce resen görevlendirilen Nitelikli Hesaplamalar Uzmanı … ve Taşıma Uzmanı … tarafından ibraz edilen 05/12/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “… davalı taşıyıcının, davaya konu taşımacılıkta TTK Madde 882’ye göre sınırlı sorumluluğunun 8,83 SDR x 10,2027 SDR/TRY =90,089 TL olarak hesap edildiği, sektörel uygulamalarda, kargo içeriğinde pasaport vb kıymetli evrak zayi edilerek alıcısına teslim edilemediğinde; TTK 882 Taşıyıcının Sınırlı Sorumluluk tutarına ilaveten, kıymetli evrak için harcanan noter, resmi kurum harç giderleri vb harcama ve masrafların da tazmin edilerek çözüm üretildiği uygulamalar görülmekte olup, hem sektörel uygulamalar yönü ile değerlendirildiğinde, hem de TTK 883 hükmüne göre, 265,09.-TL tutarındaki vize başvuru ücreti, 550.-TL vize başvuru için gerekli belgelerin tercüme masrafı, 270.-EURO, zıya olan pasaportun yerine YENİ pasaport bedeli, harcamaların da tazmin edilebileceği kanaatine ulaşıldığı, TTK 884 hükmüne göre, tazminat miktarının üç katı ile sınırlı olma sorumluluğu kanaatinin mahkemenin taktirine sunulduğu …” yönünde kanaat bildirilmiştir. Dosyada yer alan bilgiler ışığında; davaya konu kargonun içeriğinde pasaport bulunduğu anlaşılmakla; zarar hesabında pasaporta ilişkin bedellerin hesaplandığı ancak, davacının talep ettiği yüksek Lisans programı için kazanılan iki senelik okul ücreti bursu ve Yüksek Lisans programı için kazanılan aylık geçim bursu bedelleri yönünden henüz davacı asilin üniversiteye kabulünün yapılmadığı ve talep edilen bedellere hak kazanmadığı, üniversiteye kaydı halinde bu bedellerin somut zarara dönüşebileceği dikkate alındığında bu taleplerin reddine karar vermek gerekmiştir. Manevi tazminat yönünden; 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri gözönünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez ve yine 22.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de açıklandığı üzere zarar görenin kusurunun varlığı halinde bu durumun manevi tazminatın takdirinde gözönünde bulundurulması gerekir. Somut olayda; davacının içerisinde pasaport bulunan kargosunun yanması ile Fransa’da bulunan üniversiteyi kayıt imkanını kaybettiği ve kayıt süresinin sınırlı olduğu, başvuru yapamaması sebebiyle en az 1 senelik eğitim hakkından mahrum kaldığı, bu durum davacıda manevi zarara sebep olduğu sabit olduğundan davacı lehine taleple bağlı kalarak 50.000,00TL manevi tazminata hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” Davanın KISMEN KABULÜ, KISMEN REDDİ ile; 1-) Maddi tazminat talebi yönünden; a-) 265,09TL vize başvuru ücretinin olay tarihi olan 28/08/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, b-) 550,00TL tercüme masrafının olay tarihi olan 28/08/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, c-) 270,00EUR pasaport bedelinin olay tarihi olan 28/08/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, d-) Fazlaya ilişkin diğer taleplerin ayrı ayrı REDDİNE, 2-) Manevi tazminat talebi yönünden; 50.000,00TL manevi tazminatın olay tarihi olan 28/08/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Davacı müvekkilin, 15.04.2020 tarihinde Fransa Limoges Üniversitesi Yüksek Lisans Programını kazanarak kayıt yaptırmaya ve bununla beraber 2 yılda toplam 2.000 Euro yolculuk bedeli, 24 ay boyunca aylık 1000 Euro aylık geçim bedeli, 2 yıl boyunca yıllık 4.500 Euro kalemlerini içeren Erasmus programı bursuna hak kazanmış olduğunu, bu doğrultuda vize başvurusunu yapmak adına Fransız Konsolosluğu’nun vize başvurularını kabul etmesi için anlaşmalı olduğu … Merkezi adlı şirkette, 24.07.2020 tarihine Fransa Uzun Dönem Öğrenci Vize Başvurusunda bulunduğunu, bu sebeple davacı müvekkilin pasaportunun işbu başvuru ile birlikte teslim alınmış olup Fransa Konsolosluğu’na gönderilmiş olduğunu, FRansa Konsolosluğu’nun, yapılan vize başvurusunu kabul ederek pasaportu, davacı müvekkile teslim edilmesi için davalı … A.Ş. aracılığıyla kargoya verdiğini, 22.08.2020 tarihinde davalı kargo şirketinin … Merkezinde yangın çıkmış olup çıkan yangında davacı müvekkilin pasaportunun yanarak zayi olduğunu, bu sebeple davacı müvekkilin 01.09.2020 tarihine kadar kalan sürede tekrardan pasaportunun çıkması ve konsolosluk tarafından tekrardan vize verilmesinin mümkün olmadığını, Davacı müvekkilin kazandığı yüksek lisans ve burs programlarına katılma haklarını kaybettiğini, 2 yıl içinde edinebileceği kazançlardan da yoksun kaldığını ve ayrıca müvekkilin vize başvurusu için yapmış olduğu harcamaların ( vize başvuru ücretleri, evrak çeviri ücreti) da pasaportun zayi olması nedeniyle boşa gitmiş olduğunu, İşbu nedenlerle huzurdaki karara konu davanın ikame edildiğini ve bu doğrultuda 24.0.2020 tarihli vize başvuru ücreti olan 265,09 TL, vize başvurusu için yapılan tercüme masrafı olan 550,00 TL, Yüksek Lisans programı için kazanılan iki senelik okul ücreti bursu olan 4.500 Euro x 2 Yıl = 9000 Euro, Yüksek Lisans programı için kazanılan aylık geçim bursu olan 1.000 Euro x 24 Ay = 24.000 Euro, Yüksek Lisans programı için kazanılan yolculuk masraf bursu olan 1.000 Euro x 2 = 2.000 Euro, Zayi olan pasaport yerine çıkartılacak yeni pasaport bedeli olan 270 Euro ve ayrıca kusurla ve objektif özen yükümlülüğüne aykırı olarak taşıma sözleşmesinin taşıyan tarafından ihlal edilmesi dolayısıyla davacının eğitim hayatında büyük bir basamak olacak olan yüksek lisans programına kayıt yaptıraması nedeniyle duygusal yönden harap olduğundan ve bu durum kişilik haklarının zedelenmesine sebebiyet verdiğinden 50.000,00-TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesinin talep edildiğini, İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 03.04.2022 tarihli 2022/317 E. 2023/235 K. sayılı kararında talep ettiği yüksek Lisans programı için kazanılan iki senelik okul ücreti bursu ve Yüksek Lisans programı için kazanılan aylık geçim bursu bedelleri yönünden henüz davacı asilin üniversiteye kabulünün yapılmadığı ve talep edilen bedellere hak kazanmadığı, üniversiteye kaydı halinde bu bedellerin somut zarara dönüşebileceği iddiası ile maddi tazminata ilişkin taleplerinin kısmen reddine karar verdiğini, ancak işbu kararın açıkça hukuka aykırı olup itiraz etme zorunluluğu hasıl olduğunu, Hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayalı olup müvekkilin zararı haksız fiil hükümleri uyarınca hesaplanmalıyken hukuka aykırı olarak ttk hükümleri esas alınarak hesaplanmış olduğunu, Taşıma sözleşmesinde kanuna göre taşıyıcının, taşıma sözleşmesi ile eşyayı varma yerine götürmeyi ve orada gönderilene teslim etmeyi üstlenmekte oludğunu, buna karşılık kural olarak gönderenin, taşıyıcıya, taşıma ücreti ödemek borcu altına girmekte olduğunu, kara yolu ile eşya taşıma sözleşmesinin, nakil işinin görülmesi karşılığında ücret ödenmesini konu edindiği üzere tam iki tarafa borç yükleyen (synallagmatique) bir sözleşme olduğunu, nitekim sözleşmenin kanunî tanımında ücretin, taşıma taahhüdünün karşılığı olarak anılmakta olduğunu (TTK. m. 850/2). Taşıyıcının taşıma sözleşmesi ile eşyayı yerine götürmeyi ve orada gönderilene teslim etmeyi üstlenmekte olduğunu, buna karşılık, kural olarak gönderenin, taşıyıcıya taşıma ücretini ödemeyi borçlanmakta olduğunu, açıklamalardan da anlaşılacağı üzere taşıma sözleşmesinin iki taraflı bir sözleşme olup bir tarafta nakil işini gören taşıyıcının diğer tarafta da bu nakil işinin görülmesi karşılığında ücret ödeyen göndericinin bulunmakta olduğunu, her taşıma sözleşmesinde, eşyanın gönderilene teslim edilmesi ediminin, taşıyıcı tarafından ve fakat gönderilen yararına üstlenilmekte olduğunu, taşıyıcının yalnızca eşyayı götürmeyi değil, aynı zamanda götürdüğü eşyayı gönderilene teslim etmeyi yüklenmekte olduğunu (TTK. m. 850/2), Gönderen ve gönderilen (veya alıcı) aynı kişiler olsa bile, Türk Ticaret Kanunu’nda ve CMR Konvansiyonu’nda bu kişilerin ayrı kişiler olduğunun farz edildiğini, bu bilgiler ışığında somut olayda alıcı olan müvekkilin taşıma sözleşmesinin tarafı olmadığı hususunun açık olduğunu, Taşıyıcının, eşyanın zıyaından meydana gelen sözleşmeye dair sorumluluğunun TTK’de hüküm altına alınmış olduğunu, somut olaydaki taşıma sözleşmesinin taşıyan sıfatı … A.Ş. ile gönderen arasındaki bir sözleşme olup gönderilen (alıcı) olan davacı müvekkilin işbu sözleşmenin tarafı olmadığını, yani somut olayda TTK’da düzenlenen sorumluluk hükümlerinin sözleşmenin taraflarına ilişkin hükümler olup sözleşme dışı taraf olan davacı müvekkil açısından huzurdaki davada uygulama alanı bulamayacağını, TBK m.49 ve devamında düzenlenen haksız fiil hükümlerinin uygulanacağını, Hal böyleyken 05.12.2022 bilirkişi raporunda bilirkişinin müvekkilin uğramış olduğu zararı Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiil hükümleri uyarınca hesaplaması gerekmekte olup somut olayda işbu duruma aykırı olarak bilirkişinin, müvekkilin uğramış olduğu zararın tazmininin -hukuki değerlendirmede bulunarak- TTK’nın ilgili maddesi gereğince yapılması gerektiğini iddia ettiğini ve zararın hesaplanmasında işbu hükümleri esas almış olduğundan ortaya hüküm kurmaya elverişsiz, eksik incelemeye dayalı ve hatalı bir bilirkişi raporunun çıkmış olduğunu, işbu sebeple ilk derece mahkemesinin hatalı bilirkişi raporunu esas alarak hüküm kurmasının hukuka aykırı olduğunu, Nitekim Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 19.02.2019 tarihli 2016/26854 E. ve 2019/2132 K. sayılı kararında; “Davacının temyiz itirazlarının incelenmesinde; bilirkişi raporuna itiraz edildiği ve belgeler sunulduğu halde bu hususlar incelenmeden ve ek rapor alınmadan karar verilmesinde istabet görülmemiştir. Mahkeme tarafından aldırılan 19/10/2015 havale tarihli bilirkişi raporunda; davacı banka tarafından davalıya noter kanalıyla hesap kat ihtarnamesi gönderilmiş olduğu ancak tebliğ şerhinin dava dosyası içerisinde olmadığından davalının takip tarihi itibariyle temerrüde düştüğü belirtilerek alacak hesaplanmıştır. Davacı ise, ihtarnamenin tebliğ edildiğini, tebliğ şerhinin ilgili noterlikten sorulmasına karar verilmesi ve gelecek cevaba göre yeniden ek rapor tanzim edilmesi için dosyanın bilirkişiye tevdiini talep etmiştir. Ancak mahkemece, tesis edilen ara kararla tebliğ şerhlerinin tamamlanmasına rağmen, davacının dosyanın ek rapora gönderilmesi talebinin yerel mahkemece yerinde görülmeyerek mevcut bilirkişi raporuna göre karar tesis edildiği görülmüştür. Oysa ki, davacının bilirkişi raporuna yaptığı itirazlar karşılanmalı, sonuca göre bir karar verilmeliydi. Bu yönler gözardı edilerek yetersiz bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” denmek suretiyle yerel mahkemenin tarafların bilirkişi raporuna yapmış oldukları itirazları inceleyip karara bağlamadan, yetersiz bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle karar vermesinin hukuka aykırı olduğunun belirtilmiş olduğunu, 05.12.2022 tarihli eksik bilirkişi raporuna ilişkin itirazlarının ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmediğini, hüküm kurmaya elverişsiz ilk rapor ile hüküm kurulmuş olduğundan müvekkilin hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmiş olduğunu, Savunma hakkının Anayas’nın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” düzenlemesi ile açıkça hüküm altına alınmış olduğunu, iddia ve savunma hakkının 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesiyle usul hukukumuza yansıtılmış olduğunu, anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın “açıklama ve ispat hakkını da içerdiğinin vurgulanmış olduğunu, davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracağını, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgililerinin, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermekte olduğunu, mahkemenin iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermesi gerektiğini, Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkının, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmış olduğunu, bu hakka tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmekte olduğunu, ancak hukukî dinlenilme hakkının, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahip olduğunu, Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkının, bilgilenme/ bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği hususunun açık olduğunu, Bilgilenme hakkının, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsadığını, bilgilenme/ bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerektiğini, ayrıca bu hakkın sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gerektiğini, bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirmenin yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin (tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemli olduğunu, bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkının da hukuki güvenceye bağlanmakta olduğunu, böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınmasının sağlanacağını, açıklamada bulunma hakkının, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlayacağını, Somut olayda yukarıda açıklandığı üzere eksik ve hüküm kurmaya elverişsiz 05.12.2022 tarihli bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini ve işbu itirazları doğrultusunda farklı ve alanında uzman bir bilirkişi heyetinden rapor alınması talep edilmiş olmasına rağmen ilk derece mahkemesi tarafından işbu itirazlarının sonuçsuz bırakıldığını, eksik ve denetime elverişsiz 05.12.2022 tarihli bilirkişi raporundaki maddi tazminat hesaplaması dikkate alınarak hukuka aykırı bir karar verilmiş olduğunu, işbu durumun, müvekkilin hukuki dinlenilme hakkını kısıtladığını, Müvekkilin üniversiteye kabul edildiği ve bursu kazandığı kanıtlanmış olmasına rağmen ilk derece mahkemesinin fazlaya ilişkin taleplerini işbu durumun kanıtlamadığı gerekçesi ile reddetmesinin hukuka aykırı olduğunu, İlk derece mahkemesi tarafından işbu dosya kapsamındaki 09.01.2023 tarihli duruşmanın 1 nolu ara kararında “Davacı vekiline Üniversiteye kabulüne ve bursu kazandığına ilişkin tercüme edilmiş evrakları sunmak üzere 2 haftalık kesin süre verilmesine, verilen süre içerisinde beyanda bulunulmadığı takdirde mevcut dosya durumuna göre karar verileceğinin ihtarına” karar verildiğini, İşbu ara karar uyarınca müvekkilin söz konusu üniversiteye kabulüne ve maddi tazminat
taleplerinin kaynağı olan okul burslarını kazandığına ilişkin evraklar ve noter onaylı tercümelerini süresi içerisinde ilk derece mahkemesine sunduklarını ve dosyasına konulduğunu, Ancak ilk derece mahkemesinin 03.04.2023 tarihli gerekçeli kararında “davacının talep ettiği yüksek Lisans programı için kazanılan iki senelik okul ücreti bursu ve Yüksek Lisans programı için kazanılan aylık geçim bursu bedelleri yönünden henüz davacı asilin üniversiteye kabulünün yapılmadığı ve talep edilen bedellere hak kazanmadığı, üniversiteye kaydı halinde bu bedellerin somut zarara dönüşebileceği dikkate alındığında bu taleplerin reddine karar vermek gerekmiştir.” demek suretiyle müvekkilin üniversiteye kabulünü ve kazandığı bursları sunmuş oldukları evraklarla ispatlamış olmalarına rağmen gerçeğe aykırı olarak müvekkilin üniversiteye kabulünün yapılmadığı ve talep edilen bedellere hak kazanmadığı iddialarını gerekçe göstererek fazlaya ilişkin taleplerini hukuka aykırı olarak reddetmiş olduğunu, dava dosyası incelendiğinde ve sunmuş oldukları evraklarla birlikte değerlendirildiğinde müvekkilin ilgili üniversiteye kabul edildiği ve dava dilekçelerinde belirttikleri burslara hak kazandığı hususunun görülecek olup ilk derece mahkemesinin gerekçesinin gerçeğe ve hukuka aykırı olduğunun ortaya çıkacağını beyanla; Açıklanan nedenlerle; İlk derece mahkemesinin kısmen ret kararının kaldırılarak davanın kabulüne, Aksi kanaat hasıl olduğu takdirde ilk derece mahkemesinin sunmuş oldukları delilleri değerlendirmemiş olduğu göz önüne alınarak ilgili kararın esasının incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE ÖZETLE;
Müvekkil şirketin, bütün dünyada bilinen/ tanınan ” … ” logosu ile yurt içi ve uluslararası paket ve hızlı kargo taşımacılığı işi ile iştigal etmekte olup, taşımasını üstlendiği paket ve kargoların toplandığı, teslim edileceği adrese göre ayrıştırmasının yapıldığı, İstanbul’un iki yakasında iki büyük aktarma merkezi ve Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Antalya gibi Türkiye’nin büyük illerinde ve bazı bölgelerinde aktarma merkezlerinin bulunmakta olduğunu, 22.08.2020 günü, müvekkil şirkette çalışma olmadığı Cumartesi günü, elektrik trafosunda oluşan ark sebebiyle müvekkil şirketin … merkezinde büyük bir yangın çıktığını ve müvekkil şirketin taşımasını üstlendiği çok sayıda kargo ile müvekkil şirketin … merkezinde o esnada bulunan çok sayıda araç ve menkul emvalin yanarak hasar gördüğünü, telef olduğunu, 17.09.2021 tarihli dava dilekçesinde, davacının 15.04.2020 tarihinde Fransa Limoges Üniversitesi Yüksek Lisans programını kazandığı, iki yıl yolculuk bedeli olmak üzere 2.000.-Euro, 24 ay boyunca aylık 1.000.-Euro geçim bedeli, yıllık 4.500.-Euro okul bedelini içeren Erasmus programı bursu kazandığı, 24.07.2020 tarihinde Fransa Konsolosluğuna vize başvurusunda bulunduğu, Fransa Konsolosluğunun vize başvurusunu kabul ettiği, vizenin, davacıya teslimi için 22.08.2020 tarihinde müvekkil şirkete teslim edildiği, aynı gün / 22.08.2020 tarihinde … Merkezinde çıkan yangında, sözü edilen içinde vize olduğu belirtilen gönderinin yandığı, bu hususun davacıya bildirilmesi üzerine kazandığı yüksek lisans programının başlama tarihi olan 01.09.2020 tarihine kadar yeni pasaport çıkartmasının / vize almasının mümkün olmadığı, yüksek lisans ve burs programına katılma hakkını kaybettiği, iki yıl içinde edinebileceği kazançlarından yoksun kaldığı hususlarının beyan ve iddia olunduğunu, TTK’ unun 875/b maddesi hükmüne göre, kayıp/ hasardan taşıyıcının sorumlu olduğu, TBK’ unun 114/2. maddenin atfı ile kişilik haklarında oluşan manevi zarardan sorumlu olduğu beyan ve iddia edilerek, 269,09.-Tl vize başvuru bedelinin, 550.-TL vize başvuru tercüme bedelinin, 9.000.-Euro tutarında iki senelik okul ücreti bursunun, 24.000.-Euro tutarında 24 aylık geçim bursunun, 2.000.-Euro tutarında yolculuk masrafının, 270.-Euro tutarında yeni çıkarılacak pasaport bedeli olmak üzere, fazlaya ilişkin kısmı saklı tutularak, 815,09.-TL sı ile 10.370.-Euro karşılığı 105.816,525.-TL sı maddi tazminatın 22.08.2020 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile tahsiline, 50.000.-TL manevi tazminatın, 22.08.2020 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesinin talep ve dava olunduğunu, Cevap dilekçeleri ile huzurdaki davanın konusu olan taşımanın, taşıtanının dava dışı … Hizmetleri firması olduğu, taşıyıcının müvekkil şirket olduğu, adı geçen taşıyıcı tarafından, gönderi alıcısı olan davacıya teslim edilmesi için müvekkil şirkete teslim edilen azami ( 1 ) kg ağırlığındaki gönderinin, teslim edileceği adrese göre ayrıştırmasının yapıldığı … merkezinde iken, 22.08.2020 günü elektrik panosunda oluşan … sonucu çıkan yangında, müvekkil şirketin taşımasını üstlendiği yüzlerce kargo ile birlikte yanarak hasar gördüğü/ telef olduğu hususunun 24.08.2022 tarihinde taşıtan firmaya yazılı olarak bildirildiği, dolayısı ile taşıyıcı müvekkil şirketin taşıma esnasında meydana gelen bu hasar/ zayi sebebi ile oluşan sorumluluğunun TTK’ unun 4. kitabındaki taşıma işleri hükümleri uygulanmak suretiyle belirleneceği, TTK’ nun 880/2. maddesi ve 882. maddesindeki hüküm nazara alınarak, taşıyıcının hasar sebebiyle sorumluluğunun belirleneceği, kadı ki huzurdaki davanın ikamesi tarihinin 17.09.2021 tarihi olduğu, TTK’ unun 855.maddesinde bir yıllık zaman aşımı süresinin hüküm altına alındığı hususlarının arz ve izah olunduğunu, Huzurdaki davanın zaman aşımı sebebiyle reddine karar verilmesinin talep edildiğini, Bu taleplerinin kabul görmemesi halinde ise davacının, yamancı uyruklu olduğu, Türk Vatandaşı olmadığı, bu sebeple 5718 sayılı Yasanın 48. maddesine ve HMK’ unun 84. maddesine tevfikan, davacı yanın teminat yatırması gerektiği, mahkemece belirlenecek teminat tutarının yatırılması için davacı yana iki haftalık kesin süre verilmesi, teminat yatırılmaması halinde davanın usulden reddine karar verilmesinin talep edildiğini, İlk derece mahkemesince ittihaz olunan kararda zaman aşımı itirazlarının kabulüne/ reddine ilişkin herhangi bir hüküm tesis edilmediğini, halbuki TTK’ unun 855. maddesi hükmünün açık olduğunu, yangının 22.08.2020 tarihinde meydana geldiğini, huzurdaki davanın ise 17.09.2021 tarihinde ikame olunduğunu, dolaysı ile bir yıllık zaman aşımının dolmasından sonra dava ikame edilmiş olmakla, zaman aşımı itirazlarının haklı ve hukuki olduğunu, bu hususa yönelik istinaf itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın zaman aşımı sebebiyle reddine karar verilmesini talep ettiklerini, İlk derece mahkemesinin, davacının yabancı olması sebebiyle teminat yatırması gerektiği talepleri ile ilgili olarak Bakanlığa müzekkere yazdığını, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Bakanlık Muhabere Bürosu’nun 21.07.2022 tarihli yazısında, Mısır uyruklu gerçek ve tüzel kişilerin teminat yatırmaktan muaf tutulup tutulmayacağı hususunun yargı yetkisinin ve takdir hakkının Mahkemesine ait olduğunun düşünüldüğünün belirtildiğini, ancak mahkemece bu talepleri ile ilgili olarak herhangi bir hüküm tesis edilmediğini, esasen 5718 sayılı Yasanın 48. Maddesi ve HMK’ nun 84. maddesinin açık olduğunu, karşılıklılık olmayan veya muafiyet hakkı bulunmayan ülke vatandaşının, Mahkemece belirlenecek teminatı yatırmasının hukuki zorunluluk olduğunu, ilk derece mahkemesinin bu hususta da hüküm tesis etmemiş olduğunu, bu hususa yönelik istinaf itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve bu hususun ikmal edilmesi için dava dosyasının ilk derece mahkemesine iade edilmesine karar verilmesini talep ettiğini, İlk derece mahkemesinin taraf delillerini topladığını, bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verdiğini, istihsal olunan 05.12.2022 tanzim tarihli bilirkişi heyeti raporunda; Taşımaya konu kargonun 22.08.2020 tarihinde … Merkezinde çıkan yangın neticesinde yanarak hasar görmesi/ telef olması sebebiyle taşıyıcı müvekkil şirketin TTK’ unun 875. maddesi gereğince sorumlu olduğu kanaatine varıldığı, Yangın olayının, taşıyıcı müvekkil şirketin pervasızca bir hareketi veya kasta varan bir ihmali sebebiyle çıkmadığı, bu sebeple TTK’ unun 886. maddesi hükmünün uygulanmasının hukuken mümkün olmadığı, Taşıyıcı müvekkil şirketin, TTK’ unun 880 ve 882. maddesi hükmü gereğince, sorumlu olduğu tutarın, 1 kg x 8,33 SDR x 10,2027 TL= 90,089.-TL sı olduğu hususunun belirtildiğini, Sonuç kısmındaki devamında da TTK hükümleri ile hiçbir ilgisi olmayan şekilde aynen ” …4 – Sektörel uygulamalarda, kargo içeriğinde pasaport vb kıymetli evrak zayi edilerek alıcısına teslim edilemediğinde; TTK 882 Taşıyıcının Sınırlı Sorumluluk tutarına ilaveten, kıymeti evrak için harcanan noter, resmi kurum harç giderleri vb harcama ve masrafların da tazmin edilerek çözüm üretildiği uygulamalar görülmekte olup, hem sektörel uygulamalar yönü ile değerlendirildiğinde, hem de TTK 883 hükmüne göre, 265,09.-TL tutarındaki vize başvuru ücreti, 550.-TL vize başvuru için gerekli belgelerin tercüme masrafı, 270.-EURO zıya olan pasaportun yerine YENİ pasaport bedeli, harcamalarının da tazmin edileceği kanaatine ulaşıldığı, 5 – TTK 884 hükmüne göre, tazminat miktarının üç katı ile sınırlı olma sorumluluğu kanaatinin sayın mahkemenin takdirine sunulduğu, ” denilmiş olduğunu, 2626.12.2022 tanzim tarihli dilekçeleri ile bilirkişi raporunun bu kısmındaki beyan ve mütalaaya karşı detaylı/ tafsilatlı olarak beyan ve itirazlarının arz olunduğunu, TTK’ unun 883. maddesinde bu kabil masrafların taşıyıcı tarafından karşılanacağı hususunda bir hüküm bulunmadığı, bilirkişi raporunda iddia edildiği gibi, sektörde de bu şekilde bir teamül bulunmadığı, kargo taşımacılığından kıymetli evrak taşımasının yapılmadığı, taşıyıcı müvekkil şirkete kapalı/ ambalajlı olarak kargonun teslim edildiği, içeriğinin taşıyıcı müvekkil şirket tarafından bilinmesinin mümkün olmadığı, bilirkişi raporunun bu kısmındaki beyan ve mütalaanın, hukuki dayanağının bulunmadığı, davacı gönderi alıcısının bu kabil masrafları/ zararı talep edebileceğinin kabulü halinde ise TTK’ unun 884. maddesi hükmü gereği, müvekkil şirketin TTK’ unun 882. maddesi hükmü gereği hesap olunan 90,089.-TL sının ( 3 ) katı olan 270,28.-TL sına hükmedilebileceği hususunun arz ve izah olunduğunu, TTK’nun amir hükmü olan 884. maddesi hükmünün uygulanmasının talep edildiğini ve davacı yanın maddi tazminat talebinin 90,089.-TL olduğunun kabulü ile hüküm tesis olunmasının, davacının TTK’nun 883. Maddesi hükmü gereği bilirkişi raporunda belirtilen tutarları da talep edebileceğinin kabulü halinde de ayrıca 270,28.-TL sının hüküm altına alınmasının taep edildiğini, İlk derece mahkemesinin, istinafa konu kararının gerekçesinde, dayanak yaptığı bilirkişi raporunun ilgili kısmını kararına derç ettiğini, buna rağmen TTK’nun 884. Maddesini es geçerek, görmezden gelerek, 265,09.-TL vize başvuru ücretinin, 550,00.-TL tercüme masrafının, 270.-EURO yeni pasaport bedelinin tahsiline karar verdiğini, Halbuki ittihaz etmesi gereken kararın; TTK’ nun 882. maddesi hükmü gereğince hesap olunan 90,089.-TL tutarındaki tazminat ile, Diğer zararlarının karşılığı olarak da TTK’ unun 884. maddesi gereğince, bu tutarın üç katı olan 270,28.-TL tutarındaki tazminatın, yangın olayının meydana geldiği 22.08.2020 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar vermek olduğunu, Bu hususa yönelik istinaf itirazlarının kabulü ile istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosya içeriği yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden, yukarıda arz ve izah olunduğu ve dosya içeriği ile sabit olduğu üzere, Davacının maddi tazminat talebinin KISMEN kabulü ile; TTK’ nun 882. maddesi hükmü gereğince hesap olunan 90,089.-TL tutarındaki tazminat ile, Diğer zararlarının karşılığı olarak da TTK’ nun 884. maddesi gereğince, bu tutarın üç katı olan 270,28.-tl tutarındaki tazminatın, yangın olayının meydana geldiği 22.08.2020 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ettiğini, Bir an için ilk derece mahkemesi kararının haklı/ hukuki/ doğru olduğunun kabulü halinde ise; 3095 sayılı yasa hükmünün açık olduğunu, mahkemelerin yabancı paraya hükmetmeleri halinde uygulanacak olan faizin; Devlet bankalarının, o yabancı paranın, bir yıl vadeli mevduatına uyguladıkları en yüksek mevduat faizi uygulanmasına karar vereceğini, Dolayısı ile ilk derece Mahkemesinin 270.-Euro tutarında yeni pasaport bedelinin tahsiline karar vermesini doğru olduğunun kabulü halinde, 270.-Euro’nun, dava tarihinden itibaren işleyecek, 3095 sayılı Yasa hükümleri gereğince devlet bankalarının bir yıl vadeli Euro’ ya uyguladıkları en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte tahsiline karar vermesi gerektiğini, İlk derece mahkemesinin ise, Euro Türk Lirası imiş gibi, Euro’ ya yasal faiz uygulanmasına karar verdiğini, ilk derece mahkemesinin bu hususa yönelik kararının hukuksuz olduğunun tartışmasız olduğunu, bu hususa yönelik istinaf itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının bu sebeple kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiğini, Keza ilk derece mahkemesi kararının bir an için, haklı/ hukuki/ doğru olduğunun kabulü halinde ise; maddi tazminat talebi ile ilgili olarak ittihaz kararındaki reddedilen kısım ile ilgili olarak takdir ettiği vekalet ücretinin hukuki olmadığını, haksız, hukuksuz ve dayanaksız olduğunu, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının ( 7 ) numaralı maddesinde aynen ” 7-) Davalı yararına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/3 maddesi uyarınca, davacı lehine belirlenen ücreti geçemeyeceğinden, 3.506,99 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ” denilmiş olduğunu, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10. maddesinin aynen ” Manevi tazminat davalarında ücret MADDE 10- (1) Manevi tazminat davalarında avukatlık ücreti, hüküm altına alınan miktar üzerinden bu Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. (2) Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez. (3) Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur.(4) Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir. ” hükmünü içermekte olduğunu, Davacı yanın maddi tazminat talebinin 105.816.-TL olduğunu, dolayısıyla reddedilen tutara göre maddi tazminat talebi ile ilgili olarak kendilerine vekalet ücreti hükmedilmesi ve yargılama gideri belirlenmesi gerektiğini, İlk derece mahkemesinin ise, manevi tazminat talebinin bir kısmı reddedilmiş gibi, maddi tazminatın reddedilen kısmı ile ilgili olarak davacı yan için takdir ettiği vekalet ücretini takdir ettiğini, İlk derece mahkemesince, maddi tazminat talebi ile ilgili olarak hem kendileri yararına takdir ettiği vekalet ücretinin eksik takdir edildiğini, hem de yargılama giderinin hatalı takdir edildiğini, bu hususa yönelik istinaf itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının bu sebeple kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiğini, İlk derece mahkemesince ittihaz olunan kararın en acımasız/ en hukuksuz tarafının manevi tazminat talebinin kabulüne karar verilmiş olması olduğunu, bir an inçin manevi tazminat talep hakkının bulunduğunun kabulü halinde ise talep olunan 50.000.-TL sının tamamına hükmedilmesinin ayrı bir hukuksuzluk olduğunu, Cevap dilekçelerinin (4) numaralı maddesinde, huzurdaki davanın konusunun kargo taşıması esnasında, müvekkil şirketin herhangi bir kusurunun/ kastının/ ağır ihmalinin bulunmadığı bir yangın sebebiyle/ mücbir sebep ile oluşan bir taşıma hasarının bulunduğu, dolayısı ile TBK’ unun 114. maddesinin yollaması ile manevi tazminat talep edilmesinin hukuki dayanağının bulunmadığı, cevap dilekçelerinin bu kısmına ilgili kısmı derç edilen İstanbul BAM 13. Hukuk Dairesi Başkanlığı’ nın 2019/1391 Esas- 2021/743 Karar sayılı 2.05.2021 tarihli emsal kararının da ekte takdim edildiğini, açık bir şekilde belirtildiği üzere taşıma esnasında oluşan hasar sebebiyle TBK hükümlerine göre manevi tazminata hükmedilmesinin hukuken mümkün olmadığı hususunun ilk derece mahkemesine izah olunduğunu, davacı yan haklı dahi olsa talep edilen tutarın fahiş olduğu belirtilmiş ise de; İlk derece mahkemesinin, yasaya- hukuka göre değil, muhtemelen vicdana göre hüküm tesis etmiş olduğunu, hukukun sadece vicdan demek olmadığını, İlk derece Mahkemesi kararının gerekçesinin son paragrafında, ” Somut olayda; davacının içerisinde pasaport bulunan kargosunun yanması ile Fransa’da bulunan üniversiteyi kayıt imkanın kaybettiği ve kayıt süresinin sınırlı olduğu, başvuru yapamaması sebebiyle en az 1 senelik eğitim hakkından mahrum kaldığı, bu durum davacıya manevi zarara sebep olduğu sabit olduğundan davacı lehine taleple bağlı kalınarak 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiş…” denilmiş olduğunu, Her şeyden önce, anılan kargonun içinde pasaport/ vize olduğu hususunun, taşıyıcı müvekkil şirketin malumu olmadığını, müvekkil şirkete kapalı ambalaj içerisinde kargo teslim edilmekte olduğunu, dolayısı ile bu gerekçenin hukuki olmadığını, – Ddava dilekçesinde ikrar edildiği üzere davacının anılan Yüksek Lisans programını kazandığı tarihin 15.04.2020 tarihi olduğu hususunun açık bir şekilde belirtilmiş olduğunu, hal böyle iken vizenin/ pasaportun, okulun açılacağı tarihe 10 gün kala 20.08.2020 tarihinde talep edilmesinin davacının ihmalkar davranışını açıkça göstermekte olduğunu, – Yangının çıkmasında, taşıyıcı müvekkil şirketin ağır ihmali/ kastı/ pervasızca bir hareketinin söz konusu olmadığını, yangının, tatil günü/ çalışılmayan bir ggün, elektrik panosunda oluşan ark neticesinde çıktığını, bu hususun ibraz ettikleri Ankara İtfaiye Müdürlüğü’nün tanzim ettiği yangın raporu ile sabit olduğunu, dolayısıyla yangının, mücbir sebep olduğunu, – Kıymetli evrak niteliğindeki pasaport/ vize belgelerinin, kargo ile taşınmasının risk olduğunu, bu riske davacının sebebiyet verdiğini, gidip elden almak var iken kargo ile vize- pasaport taşımanın, riski üstlenmek olduğunu, Bütün bu sebeplerle manevi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesinin haklı ve hukuki olmadığını, bu hususa yönelik istinaf itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesini talep ettiğini, İstinafa konu ilk derece mahkemesi kararının, dosya içeriğine ve hukuka uygun olmadığını, Zaman aşımı ile ilgili istinaf itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve huzurdaki davanın zaman aşımı sebebiyle reddine karar verilmesini, Bu talepleri kabul görmediğinde ise davanın Mısır vatandaşı olduğu, Bakanlığın müzekkere cevabında belirtildiği üzere, davacının 5718 sayılı Yasanın 48. maddesi ve HMK’ nun 84. maddesi hükmü gereğince, Mahkemece belirlenecek teminatı yatırmak zorunda olduğunu, bu hususa yönelik istinaf itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının bu sebeple kaldırılmasına ve bu hususun ikmal edilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine iade edilmesine karar verilmesini, İlk derece Mahkemesi kararının, TTK’nun 880 – 882 – 883 ve 884. maddesine tamamen AYKIRI olduğunu, mahkemece hükmedilmesi gereken tazminat tutarının, yukarıda beyan edildiği üzere TTK’ unun 882. maddesine tevfikan 90,089.-TL sı ile TTK’ unun 883. maddesi gereği sair zararları talep etme hakkının bulunduğunun kabulü halinde, TTK’ unun 884. maddesi hükmü gereği, bu tutarın üç katı olan 270,28.-TL olduğunu, bu hususa yönelik istinaf itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davacının bu tutarı aşan talebinin reddine karar verilmesini talep ettiklerini, İlk derece mahkemesi kararının ( maddi tazminat yönünden ) bir an için doğru/ haklı olduğunun kabulü halinde ise 270.-EURO’ ya 3095 sayılı Yasa hükmü gereği faiz uygulanmasına karar vermesi gerekir iken Türk Lirası gibi nazara alınıp yasal faiz uygulanmasına karar vermesi hatalı olduğu gibi, maddi tazminat talebinin 100.000 TL sından fazlasının reddine karar verildiği halinde, manevi tazminat ile ilgili AAÜT’ nin 102. maddesi hükmü nazara alınarak davacı yan lehine takdir olunan 3.506,99.-TL tutarında avukatlık ücreti takdir edilmesinin de haksız ve usulsüz olduğunu, yargılama giderinin takdirinde de hata yapıldığını, bu hususlara yönelik istinaf itirazlarının kabulü ile kararın bu sebeplerle kaldırılmasına karar verilmesini, Davacı yanın manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekmekte iken, aynen kabulüne karar verilmesinin haksız, usulsüz ve hukuksuz olduğunu, bu hususa yönelik istinaf itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davacı yanın manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesini yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; yurtiçi eşya taşıma sözleşmesi kapsamında taşımaya konu emtianın zayi olması sebebiyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. İstanbul 4. Tüketici Mahkemesi’nin 08/03/2022 tarih, 2021/303 esas ve 2022/125 karar sayılı ilamı ile İstanbul Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğundan bahisle davanın görev nedeniyle usulden reddine karar verilmiş ve dosya İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne tevzi edilerek Mahkemenin 2022/317 esas sırasına kaydedilmiş ve yargılamaya devam olunmuştur. Mahkemece maddi tazminat talepli davanın kısmen kabulüne, manevi tazminat talepli davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesinde; “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” hükmü yer almaktadır. HMK’nın 114/1.c maddesi uyarınca “Mahkemenin görevli olması” dava şartlarından olup, HMK’nın 138 maddesi dikkate alınarak dava şartlarının öncelikle karara bağlanması gerekmektedir. HMK’nın 115. maddesinde ise “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir…” düzenlemesi yer almaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 3. maddesine göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. TTK’nın 19. maddesine göre Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır. Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır. TTK’nın 4. maddesine göre her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a) Bu Kanunda, b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır. Yine TTK’nın 5/1. maddesine göre Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 sayılı Kanun’un 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bunun yanında Kanun’un 83. maddesinde de; taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenlenme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir. Somut davada; uyuşmazlık eşya taşıma sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, taşıma sözleşmesi TTK’nda düzenlenmiş olduğundan mutlak ticari dava niteliğinde ise de; davacı Fransa’da bulunan üniversitedeki yüksek lisans programına kayıt yaptırmak amacıyla vize başvurusu için pasaportunun Fransa Başkonsolosluğu’na gönderildiğini, vize işlemlerinin bitmesi akabinde Fransa Başkonsolosluğu tarafından davacının pasaportunun davacıya gönderilmesi için davalı taşıma şirketine teslim edildiği, davalı şirketin … Merkezinde yangın çıkması sebebiyle pasaportunun zayi olduğu, davacı tarafından bu sebeple uğradığı maddi ve manevi zararların tazminin talep edildiği, davanın 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açıldığı, 6502 sayılı yasa hükümleri gözetildiğinde, davacının eğitim amacıyla pasaportu gönderdiği, mesleki veya ticari amaçla hareket etmediği, bu haliyle davacının 6502 sayılı Kanunun 3/1-k maddesi uyarınca tüketici olduğu ve uyuşmazlığın, anılan kanunun 73/1 ve 83/2. maddeleri uyarınca, tüketici mahkemelerinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği gözetilmeksizin İstanbul 4. Tüketici Mahkemesi’nin 08/03/2022 tarih, 2021/303 esas ve 2022/125 karar sayılı ilamı ile usul ve yasaya aykırı olarak İstanbul Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğundan bahisle davanın görev nedeniyle usulden reddine karar verildiği, İlk Derece Mahkemesince de karşı görevsizlik kararı verilmeden yargılamaya devam edilerek usul ve yasaya aykırı olarak esas hakkında karar verilmesi isabetli olmamıştır.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’ nun 355, 353/1-a3 maddeleri gereğince kaldırılmasına, kayıtların kapatılarak dosyanın görevli İstanbul 4. Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, davacı vekilinin ve davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının usulen KABULÜ ile; İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/04/2023 tarih ve 2022/317 Esas – 2023/235 Karar sayılı kararının HMK’nın 355, 353/1-a3 maddeleri gereğince KALDIRILMASINA, 2-Kayıtların kapatılarak dosyanın görevli İSTANBUL 4. TÜKETİCİ MAHKEMESİNE gönderilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine iadesine, 3-Tarafların sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 4-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Artan gider avansı bulunması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/11/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.