Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1391 E. 2023/1835 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1391
KARAR NO: 2023/1835
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/05/2023
DOSYA NUMARASI: 2021/769 Esas – 2023/318 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/11/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı ile arasında ticari ilişkiye istinaden makine alım-satımı yapıldığını, müvekkilinin yetkilisi olduğu …Ticaret Ltd. Şti. İsimli şirketi için davalı yandan … Makinesi satın aldığını, müvekkilinin ticari ilişki gereği üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, makine bedeli olan 50.000,0 TL nin 30.000,0 TL sini banka kanalı ile davalı hesabına, kalan 20.000,0 TL ise elden ödediğini, davalının anlaşma gereği söz konusu makineyi müvekkili şirketine teslim ettiğini, müvekkiline ticari işletmesi için teslim edilmiş olan … makinesi vanalar açıkken tazyikli, kapalı iken tazyiksiz olmak üzere su kaçırdığını, makinenin ayıbı müvekkili ve iş arkadaşı … tarafından davalı yana bildirilmiş olduğu halde, davalı yanın üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediğini ve teslim ettiği ürünü tamir etmediğini, taraflarınca herhangi bir hukuki yola başvurulmadan önce de davalı yan ile görüşülerek makinenin ücretsiz tamirinin talep edildiğini, davalı yanca bu teklife olumlu cevap verilmediğini, müvekkilinin makine için davalı borçlu yana ödemiş olduğu 50.000,0 TL nin iadesi amacıyla davalı yanla görüşmeler sağlamış olsa da herhangi bir sonuç alamadığını, bu nedenle müvekkilinin ödemiş olduğu edimin iadesi için taraflarınca icra takibi başlatıldığını, ancak borçlu tarafça haksız ve mesnetsiz bir şekilde takip borcunun tamamına itiraz edildiğini, bu nedenlerle; davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas Sayılı dosyasında haksız ve mesnetsiz olarak yaptığı itirazın iptaline ve takibin devamına, haksız ve kötü niyetle itiraz eden davalının dava değeri %20 den asağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilerek, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilemesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın söylediği makine karşılığı ödeme şekli, 30.000,00TL banka hesabı 20.000,00TL elden verdigini söylemesinin asılsız olduğunu, asıl olan ödeme şeklinin dekontlarının ekte delil listesinde sunulduğunu, davacının 03/07/2020 tarihinde 55000 tl karşılığı, taksitle salın almış olduğu ve 03/07/2020 ilk taksit ödeme günü teslim aldığı ikinci el çhiller cihazının, 44.800,00TL’sini 1 er ay ara ile taksit taksit banka hesabına yatırdığını, 5.000,00TL elden verdiğini, kalan 5.000,00 tl borcunu yatırmadığını, davacının 03/07/2020 tarihinde çhiller cihazını eksiksiz çalışır vaziyette teslim aldıktan sonra, son taksitini yatırmadan önce kullanıyor olacak ki ufak bir su kaçağının olduğunu tespit edip şahsına haber verdiklerini, bunun üzerine sistemdeki ufak ve onarılması basit olan su kaçağının giderilmesi maksadı ile aynı zamanda kalan 5.000,00TL bakiyenin kapatması ve randevu için davacı tarafı defalarca kere aramasına rağmen telefonlarına çıkmadığını, bunun üzerine su kaçağı var olan makineyi kullanmaya devam ederek, olası diğer arızalara sebebiyet verdiğini, davacı taraf sistemdeki ufak su kaçağının an itibari ile zararsız olduğunu düşünerek kalan ödemeyi de yapmamak için su kaçağını bahane ettiğini, bu nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilerek %20 den az olmamak üzere tazmınatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/05/2023 tarih ve 2021/769 Esas – 2023/318 Karar sayılı kararı ile; ” Yapılan yargılama, toplanılan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava, takip talebine itirazın iptaline ilişkindir. İİK m.67’de “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir” hükmüne yer verilmiştir. Davaya konu İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası celp edilmiş, incelenmesinde; Alacaklısının … olduğu, borçlusunun … olduğu, takip konusu alacak miktarının 55.236,29TL olduğu, ödeme emrinin borçluya 24/11/2021 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu, borçlunun İcra Müdürlüğü’ne 26/11/2021 havale tarihinde itiraz dilekçesini sunmuş olduğu anlaşılmıştır.Mahkememizce resen görevlendirilen Mali Müşavir …, Nitelikli hesap uzmanı … ve makine mühendisi …’nın sunduğu 05/10/2022 tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle; “…Taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı, davacı vekili tarafından satın alınan makine için davalı tarafın fatura düzenlemediği ve bu nedenler ile defter ibrazında bulunmayacaklarını beyanı ve davalı tarafın tacir olmaması nedeni ile ticari defter ve belge incelemesi yapılmadığı, makine bedeli için davalı yanın 44.800 TL banka kanalı ile 5.000 TL elden olmak üzere toplam 49.800,00 TL tahsil ettiğini beyan ettiği, ancak davacının kendisine 50.000 TL ödendiğini kabulü karşısında 50.000 TL ödemenin sabit olduğu, dosya kapsamında sunulan video kayıtlarının çözümlemesinden, dava konusu … makinesinin vanalar açıkken basınçlı ve etrafa sıçrayacak derecede, ayrıca sistem kapalı iken ise kapalı iken damlama şeklinde kaçaklara rastlandığı, mevcut haliyle sistemin kullanılmasının mümkün görülemeyecek derecede risk teşkil ettiği, dolayısıyla dava konusu … makinasının üretim kaynaklı ayıplı sayılması; ayıbın gizli ayıp olmadığı; davacının süresinde ayıp ihbarında bulunduğunun dosyadaki belgelerden kesin olarak anlaşılamadığı, ancak delillerin takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğu; Sayın Mahkemece davacının süresinde ayıp ihbarında bulunduğu ve ortada geçerli bir dönme varlığı kanaatine varması durumunda davacının 50.000,00TL’nin geri verilmesini talep edebileceği; takip öncesinde davalının temerrüde düşürüldüğünü gösteren bir veri bulunmadığından davacının olası alacağına takip tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülebileceği; Sayın Mahkemece süresinde yapılmış bir ayıp ihbarının bulunmadığı sonucuna varması durumunda davacının davasının reddi gerekeceği,…” yönünde kanaat bildirilmiştir.Her ne kadar bilirkişi raporunda ayıbın süresinde yapılıp yapılmadığı yönünde tespit yapılamadığı belirtilmiş ve bu hususta mahkemece tanık dinlenmiş ise de; Yargıtay 15.HD’nin 2015/4343 Esas -2016/2603 Karar sayılı ilamında: “…Uyuşmazlık ayıbın niteliği, ihbarın süresinde yapılıp yapılmadığının re’sen nazara alınıp alınmayacağı konusunda toplanmaktadır… ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının da mahkemece re’sen gözetilmesi mümkün değildir. Diğer bir anlatımla, ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığı mahkemece re’sen gözetilmeyip, yüklenicinin bu hususu def’i olarak ileri sürmesi gerekir…” belirtilmekle, davalının cevap dilekçesinde bu yönde def’i bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle, alınan bilirkişi raporu dosya içeriğine toplanan delillere uygun ve karar vermeye elverişli bulunduğundan, mahkememizce verilen kararda dikkate alınmış, davalının itirazının kısmen iptali ile takibin kısmen devamı yanı sıra davalının haksız ve kötü niyetli olarak icra takibine itiraz ettiğinden bahisle takip konusu asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep edildiğinden aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-) Davanın KISMEN KABULÜ ile; davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına yapmış olduğu İTİRAZIN 50.000,00TL yönünden İPTALİNE, takibin bu alacak yönünden kaldığı yerden DEVAMINA, takip öncesi faize ilişkin talebin REDDİNE, 2-) Asıl alacağın %20 si olan 10.000,00TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 08.05.2023 tarih ve 2021/769 E. 2023/318 K. sayılı gerekçeli kararının 26.06.2023 tarihi itibariyle kendilerine tebliğ edilmiş olup yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurduklarını, Dava dilekçesinde ihbarın hangi tarihte yapıldığının bilerek yazılmadığını, Ayıp ihbarının kamu düzeninden olup Mahkemece resen dikkate alınması gerektiğini, yerel mahkemenin ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığını araştırmadığını, en başta dava dilekçesinde ayıp ihbarının ne zaman yapıldığının yazılmadığını, davacı tarafın dava dilekçesinde aynen; “Davalı yan tarafından teslim edilmiş olan makinenin ayıbı müvekkil ve iş arkadaşı … tarafından davalı yana bildirilmiş olduğu halde, davalı yan üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemiş ve teslim ettiği ürünü tamir etmemiştir.” şeklinde beyanda bulunduğunu, özellikle ihbarın hangi tarihte yapıldığının bildirilmediğini, davacı tarafın da esasen üzerine düşen ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediğini bilmekte olduğunu, bu nedenle tarih belirtmekten kaçınmakta olduğunu, Cihaz üzerinde 05.10.2022 günlü bilirkişi raporundaki açıklamalar dikkate alındığında, varlığı ileri sürülen kusurların “açık ayıp” niteliğinde olduğunun tespit edildiğini, TTK m.23 kapsamında derhal ayıp ihbarında bulunulması gerektiğini, davacı bu sürelere uymadığından seçimlik haklarını kullanma hakkına sahip olmadığını, işbu haksız davada, davacı tarafın seçimlik haklarını kullanma yetkisi olmadığını, zira ayıp ihbarının zamanında yapılmadığını, Dava dilekçesi ekinde bulunan whatsapp yazışmalarına bakıldığında, su kaçağının kamera görüntüsünün müvekkile 21.10.2020 tarihinde gönderildiği gözükmekte olduğunu, oysa cihazın 03.07.2020 tarihinde satılmış olduğunu, Mahkemenin 30.01.2023 tarihli duruşmasında dinlenen davacı tanığı …in ifadesinde; “Bildiğim kadariyla 2020 Haziran ya da Temmuz ayında satın alındı ve fabrikaya geldi. Kurulum aşamasında davalı da bizim yanımızdaydı. Makina kurulmadan önce bir boru hattı çekildi. Makina kurulduktan sonra çalıştırıldı ve su kaçağı tespit edildi. Bildiğim kadariyla diğer tanık … makinanın su kaçağı verdiğini davalıya bildirdi. Hatta watsapptan fotoğraf gönderdi.” şeklinde beyanda bulunduğunu, Tanık cihazın 2020 Haziran ya da Temmuzunda alındığını, su kaçağı tespit edildikten sonra diğer tanık …’un müvekkile mesaj attığını bildirdiğini, aynı günlü duruşmada dinlenen Tanık … ise; cihazın Ekim ayında alındığını hatırladığını, makine ilk kurulduğunda tesisat bağlantısı olmadığını, Tesisat tamamlandıktan sonra tüm makinalar çalıştırıldığını, su kaçağını tespit edince davalıya watsapptan mesaj attığını ifade ettiğini, Cihazın 03.07.2020 tarihinde satın alındığı hususunun davacı tarafın beyanlarıyla da sabit olduğunu, ayıp ihbarının ise tanık … soy’un ifade ettiği üzere tesisatlar tamamlandıktan sonra, Ekim ayında yapılmış olduğunu, davacı tarafın ihbarı geç yaptığı hususunun tanık beyanlarından da anlaşılmakta olduğunu, Ayıp ihbarı yapılmadığını, Satış işleminin 03.07.2020 tarihinde gerçekleştiğini, ilk taksitin de satış günü ödenmiş olduğunu, geri kalan 44.800 TL’lik ödemenin ise 1’er ay arayla taksit taksit banka hesabına yatırıldığını, son taksidi yatırmadan önce su kaçağının müvekkile haber verildiğini, davalı asilin sunduğu dekontlara bakıldığında davacı tarafın ödemelerinin tarihlerinin; – 03.07.2020 tarihinde ilk taksit – 04.08.2020 tarihinde ikinci taksit – 10.09.2020 tarihinde üçüncü taksit – 12.10.2020 tarihinde dördüncü ve son taksit şeklinde olduğunu ve yatırılmış olduğunu, Davalı asilin, cihazın su kaçırdığının son taksiti yatırmadan önce haber verildiğini ifade ettiğini, o halde ayıp ihbarının yapıldığı tarihin 12.10.2020 tarihi olduğunu, Bilirkişinin raporunda; “…dava konusu … makinasının üretim kaynaklı ayıplı sayılması; ayıbın gizli ayıp olmadığı” şeklinde tespitte bulunulduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte, cihazda ayıp bulunduğu farz edildiğinde bu ayıbın gizli ayıp olmayacağının, açık ayıp olduğunun bilirkişi raporu ile kesinleşmiş olduğunu, dolayısıyla davacının cihazın su kaçırdığını bildirmesi gereken sürenin TTK. m. 23/c’ye göre 2 ve 8 gün olduğunu, ancak yukarıda kronolojik olarak yazıldığı üzere davacının bu durumu satış tarihinden itibaren 5-6 ay sonra bildirdiğini, ihbar sürelerine riayet etmediğini, Bilirkişinin ayıp ihbarı süresi bakımından ise; ” Davacının süresinde ayıp ihbarında bulunduğunun dosyadaki belgelerden kesin olarak anlaşılamadığı …” şeklinde tespit yaptığını, davacı tarafın ayıp ihbarını süresinde yapmadığını, dosyada buna ilişkin hiçbir belge vb delil bulunmadığın, dava dilekçesinde dahi tarih belirtilmemiş olduğunu, buna rağmen ihbarın zamanında yapıldığının kabulü ile hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, Eğer ayıp ihbarı yapılmış olsa idi davalı müvekkilin buna ilişkin önlemini derhal alabilecek olduğunu, ancak davacı tarafın çok geç bildirimde bulunduğunu ve cihazın su kaçırdığını iddia ettiğini, buna rağmen aradan geçen 3 yıl boyunca kullanmaya devam etmekte olduğunu, Sonuç olarak süresinde yapılmayan ihbarın yok hükmünde olduğunu, davacı ayıp ihbarında bulunmadığından seçimlik haklarını kullanma yetkisini de kaybetmiş olduğunu, Davalı müvekkilin ihbarın süresinde yapılmadığını cevap dilekçesi ile defi olarak ileri sürdüğünü,Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında, “…Uyuşmazlık ayıbın niteliği, ihbarın süresinde yapılıp yapılmadığının re’sen nazara alınıp alınmayacağı konusunda toplanmaktadır… ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının da mahkemece re’sen gözetilmesi mümkün değildir. Diğer bir anlatımla, ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığı mahkemece re’sen gözetilmeyip, yüklenicinin bu hususu def’i olarak ileri sürmesi gerekir… davalının cevap dilekçesinde bu yönde def’i bulunmadığı” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verdiğini, Davalı asilin cevap dilekçesinde tüm tarihleri yazdığını, ayıp ihbarının aylar sonra yapıldığını dilekçede ifade ettiğini, – Davalı asilin dilekçenin 1. sayfasında; “Davacı 03.07.2020 tarihinde … cihazım eksik vaziyette teslim aldıktan sonra, son taksitini yatırmadan önce .. Su kaçağının olduğunu tespit edip şahsıma haber vermişlerdir.” (Son taksidin 12.10.2020 tarihinde ödendiğini) – Cevap dilekçesinin 2.sayfasında; “Davacı yaklaşık 6 ay sonra, yaz sezonunda beni aradı, makineyi tamir etmemi söyledi.” – Cevap dilekçesinin 3.sayfasında; “Davacının sunduğu delil listesinde whatsapp konuşmalarındaki tarihlere, resim ve videolara bakacak olursanız, makinenin veriliş tarihi olan temmuz 2020 ayı içerisinde montajının yapıldığı, çalışır vaziyete getirildiği görülmekte. Ekim 2020 ayı içerisinde de çalışır vaziyette iken makinede hiçbir sorunu olmaksızın sadece ufak bir su kaçağı oluşmuş şekilde sorunsuz çalıştığını ve makineyi o şekilde kullandıklarını görebilirsiniz … Davacının delil listesinde benim ona attığım (telefonlarımı açmıyorsun) diye 30 kasım 2020 tarihli mesajımdan sonra ta ki 2021 mayıs sonuna kadar sessizliklerini korumuşlar ve bu iki tarih arasında iletişime geçtiklerine dair tek bir delil sunamamışlardır. Çünkü bu arada makineyi kullandılar …. 9 ay önceki su kaçağı arızasını bahane ederek makineyi geri vermek istemişlerdir.” Hal böyle iken davalının cevap dilekçesinde bu yönde def’i bulunmadığından bahisle davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Davalı müvekkilin, cihazın tamiri veya geri alınması için pek çok kez davacıya ulaşmaya çalıştığını, ancak davacı tarafın bu çağrılara geri dönmediğini,Davacı tarafın cihazın su kaçırdığını 5-6 ay gecikmeli olarak davalıya bildirmiş olduğunu, davalı asilin bu bildirimden sonra derhal üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmeye hazır olduğunu bildirerek davacıdan randevu istediğini, ancak davacı tarafın bu çağrılara karşılık vermediğini, Mahkemenin 30.01.2023 tarihli celsesinde dinlenen davacı tarafın tanığı …; “Davalı bize plastik enjeksiyon makinasını çalıştırırken beni çağırın, böylelikle arızayı bu şekilde giderebilirim dedi, bu konuşmadan sonra fabrikada plastik enjeksiyon makinaları aktif olarak çalıştırılmadı. Bu nedenle davalıyı da çağırmadık.” şeklinde beyanda bulunduğunu, müvekkilin arızayı giderebileceğini bildirdiği, ancak davacıların müvekkili çağırmadıkları hususunun açıkça ifade edilmiş olduğunu, Davacı tarafın, 2021 yazında arayarak makineyi tamir etmesini davalı müvekkilden talep ettiğini, talep tarihinin cihazın satışından 1 yıl sonrası olduğunu, davalı müvekkilin satışın üzerinden 1 yıl içmesine rağmen ücreti ödemeyen davacıdan, ücreti ödemesini, borcunu kapatmasını bu halde tamiri yapacağını bildirdiğini, ancak davacı tarafın borcunu ödemediğini, şu an itibariyle satışın üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen borcun halen ödenmiş olmadığını, ancak cihazın halen davacıda olup kullanımına devam etmekte olduğunu, davacı tarafın satış sözleşmesi gereği üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmediğini beyanla; Açıklanan ve re’sen gözetilecek sebeplerle, – İstinaf başvurularının kabulü ile İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/769 E- 2023/318 K sayılı kararının kaldırılmasına, – Tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; taraflar arasındaki makine satım sözleşmesi kapsamında davalı tarafından davacıya satılıp teslim edilen dava konusu makinenin ayıplı olduğu iddiası ile sözleşmeden dönülerek ödenen bedelin iadesi için başlatılan icra takibine itirazın iptaline ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında; dava konusu makinenin davalı tarafından davacıya 55.000,00 TL bedel karşılığında satılıp teslim edildiğine ve davacı tarafından davalıya 50.000,00 TL bedel ödendiğine ilişkin ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki ihtilaf; dava konusu makinenin ayıplı olup olmadığı, davalı tarafından cevap dilekçesinde ayıp ihbarının süresinde yapılmadığına dair defi ileri sürülüp sürülmediği, defi ileri sürülmüş ise ayıbın niteliği ve ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı hususlarındadır. Mahkemece dava konusu makinenin ayıplı olup olmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, teknik bilirkişi tarafından dava konusu … makinesinin vanalar açıkken basınçlı ve etrafa sıçrayacak derecede, ayrıca sistem kapalı iken ise kapalı iken damlama şeklinde kaçaklara rastlandığı, mevcut haliyle sistemin kullanılmasının mümkün görülemeyecek derecede risk teşkil ettiği, dolayısıyla dava konusu … makinasının üretim kaynaklı ayıplı sayılması gerektiği ve söz konusu ayıbın ilk kullanımla ortaya çıkabilecek açık ayıp olarak göründüğü tespit edilmiştir. Davalı taraf ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını ileri sürmektedir. HMK’nın 319/1 maddesine göre iddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar. Ayıp ihbarı defi niteliğinde olup, bu hususun davalı tarafından ileri sürülmesi gerekir. Davalı yan basit yargılama usulüne tabi eldeki dosyada sunduğu davaya cevap dilekçesinde açıkça davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığına dair bir savunma öne sürmemiştir. Aksine cevap dilekçesinde davacının kendisine dava konusu makinede su kaçağı olduğunu haber vermesi üzerine davalının kendisinin ufak olduğunu belirttiği su kaçağının giderilmesi ve bakiye borcun kapatılması için davacıyı defalarca aradığını, davacıya ulaşamadığını ve davacının kendisini ileri tarihte araması üzerine onarım için 10.000,00 TL bedel istediğinin belirtildiği, böylelikle davacı tarafından ayıp ihbarının yapıldığının davalı tarafından kabul edilerek makinenin onarımını yapmayı kabul ettiği anlaşılmıştır. Davalı ilk kez 31/10/2022 tarihli duruşmada ve bilirkişi raporuna karşı sunmuş olduğu itiraz dilekçesinde zamanında şikayet almadığını savunmuştur. Bu durum savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağına aykırı olduğundan ve davacı açıkça muvafakat etmediğinden ve davalı tarafından cevap dilekçesi ıslah edilmediğinden davalının ayıp ihbarının süresinde yapılmadığına dair savunmasının dinlenilmesi mümkün değildir. Mahkemece bu hususlar gözetilerek davalının ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı savunmasına itibar edilmemesi yerinde olup, davalı vekilinin aksi yöndeki savunması ve istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, Mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.415,50 TL nispi istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 854,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.561,5‬0 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı bulunması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/11/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.