Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1344 E. 2023/1693 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1344 Esas
KARAR NO: 2023/1693 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/496 Esas – 2022/502 Karar
TARİHİ: 26/04/2022
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/11/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; taraflar arasında hizmet ilişkisi bulunduğunu ve bu hizmete ilişkin olarak müvekkilinin davalıdan 10.500,00-TL alacaklı olduğunu, davalı tarafça ödemenin yapılmadığını ve alacağın tahsili için müvekkili tarafından davalı aleyhine İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyasından icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça takibe itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, yapılan itirazın hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın kabulü ile takibe yapılan itirazın iptaline, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasında herhangi bir hizmet sözleşmesinin kurulamadığını, kurulamayan sözleşme nedeniyle müvekkilinin davacıya borçlu olamayacağını, davacı şirketin “… Danışmanlık” şirketi adı altında “…com” adlı site üzerinden gayrimenkul satın alma ve kiralama hizmetleri verdiğini, davacının müvekkili ve eşiyle 05.09.2018 tarihinde bir araya gelerek …, … Apartmanından … ve … No’lu daireyi çalışanı … vasıtasıyla müvekkiline gezdirdiğini, müvekkilinin daireleri beğenmeyerek o esnada kiralık olan 25 No’lu daireyi de görmek istediğini dile getirdiğini ancak 25 No’lu dairenin anahtarlarının kendilerinde bulunmadığının, dairenin sahibini tanımadığının ve şu an dairede farklı bir kiracının bulunduğunun bildirildiğini, bunun üzerine 5 ve 13 nolu dairelerin gezdirildiğine ilişkin form imzalatıldığını, bir hafta sonra ise müvekkillerinin dava dışı başka bir şirket vasıtasıyla 25 No’lu daireyi gezdiklerini ve dairenin kiralandığını, sonrasında ise davacı çalışanı tarafından müvekkilinin aranılarak “Bizimle neden çalışmadınız? Paramızı vermek zorundasınız.” denildiğini, müvekkilinin borçlu olmadığını belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 26/04/2022 tarih ve 2021/496 Esas – 2022/502 Karar sayılı kararında; “Dava, taşınmaz tellallığından kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve sair tüm evraklar hep birlikte incelenmiştir. Dosyamıza getirtilen İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine toplam 10.500,00-TL üzerinden icra takibi yapıldığı, davalının itirazı üzerine itirazın süresinde olmadığından takibin durmadığı bunun üzerine tebligatın usulsüzlüğü yönünden davalı borçlu tarafından İcra Hukuk Mahkemesi nezdinde şikayette bulunulduğu, İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesince 12/02/2020 tarih, 2019/1153 esas, 2020/207 karar sayılı kararı ile; tebligatın usulsüz olduğundan bahisle davalı borçlu işbu dosya davalısının öğrenme tarihi olan 18/10/2019 tarihini ödeme emrinin tebliğ tarihi olarak kabulüne dair karar verilmiş olması sebebiyle davacı alacaklının borçlunun itirazını 12/02/2020 tarihinde öğrenmiş olduğunun kabulü gerekmiş olup, davacı tarafça işbu davanın 06/08/2021 tarihinde İİK.67. maddesinde yazılı 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı anlaşılmakla davanın hak düşürücü süre sebebiyle reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. “gerekçesi ile davanın hak düşürücü süre sebebiyle reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; İİK’nın 67/1. maddesi uyarınca itirazın iptali davalarında 1 yıllık hak düşürücü sürenin, itirazın alacaklıya tebliği tarihinden itibaren başlayacağını, itiraz tebliğ edilmedikçe sürenin başlamayacağını, icra dairesi tarafından müvekkiline yapılmış bir tebligatın söz konusu olmadığını, Yerel mahkemenin bu hususun farkında olmasına rağmen ortada usulsüz tebligat nedeni ile bir şikayet davası olduğunu, söz konusu dosyadan verilen kararın icra dairesine yapılan itirazın öğrenilmesi olarak sayılması gerektiğini beyan ettiğini, Yerel mahkeme tarafından eksik inceleme neticesinde hukuken yanlış bir karar verildiğini; İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2019/1153 esas sayılı dosyasının, işbu uyuşmazlığa konu Yerel mahkeme ilamının taraflarına ulaşması ile gidip adliyeden fiziken incelendiğini, İcra Hukuk Mahkemesi’nin dosyası incelendiğinde ise söz konusu dosya kapsamında, ne tensip zaptının ne de gerekçeli karar evrakının müvekkiline tebliğ edilmediğinin görüldüğünü, borçlunun itirazının İcra hukuk Mahkemesi kararının yazıldığı 12.02.2020 tarihi itibari ile müvekkili tarafından öğrenilmesinin mümkün olmadığını, Yerel Mahkeme tarafından İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2019/1153 esas sayılı dosyası celp edilmediğinden bahisle bu yönde sağlıklı bir değerlendirme yapılamadığını, sanki kararın yazılması ile karardan haberdar olacaklarının düşünüldüğünü, müvekkilinin söz konusu dosyadan haberi dahi olmadığını, İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nin müvekkiline tensip zaptını tebliğ edip müvekkilini dosyadan haberdar etmediği gibi gerekçeli kararını da müvekkiline tebliğ etmediğini, icra dairesi nezdinde davalının itirazda bulunmuş olduğunu, 12.02.2020 tarihi itibari ile, taraflarına ne icra dairesinden ne de İcra Hukuk Mahkemesi’nden yapılan bir tebligat olmadığından bahisle itirazdan haberdar olmalarının mümkün olmadığını, tarafları bakımından hak düşürücü sürenin 12.02.2020 tarihi itibari ile başladığının kabulünün mümkün olmadığını; Öte yandan, yukarıdaki iddiaları sabit olmakla birlikte, bilindiği üzere, hak düşürücü sürenin işin esasına yönelik bir itiraz olduğunu, görevin ise usul bakımından dikkate alınması gereken bir ilk itiraz türü olduğunu, hem ilk itiraz olması hem de usule ilişkin olması nedeni ile mahkemenin resen ilk önce kendi görevi ile ilgili bir karar vermesi gerektiğini, 6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesinin görevli kılındığını, bunun yanında kanunun 83. maddesinde taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğinin belirtildiğini, bir hukukî işlemin sadece 6502 sayılı kanunda düzenlenmiş olmasının tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmeyeceğini, bir hukuki işlemin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerektiğini; Somut olayın müvekkilin davalı ile düzenlediği “Gayrimenkul Görme Formu” başlıklı sözleşme ile davaya konu mesken niteliğindeki taşınmazın kiralanmasına aracılık edilmesi nedeniyle oluşan komisyon hizmeti bedeline ilişkin olduğunu, dolayısı ile tüketici mahkemelerinin görevli olmasına kanaat getirilmesi halinde ise Yerel mahkemenin bu hususu gözetmeden işin esası hakkında karar vermesi de hatalı olup, bozmayı gerektirdiğini beyanla Yerel mahkeme ilamının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, gayrimenkul simsarlığı sözleşmesinden doğduğu iddia olunan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamı taleplerine ilişkindir.Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri; hak düşürücü sürenin geçmemiş olduğu ve davada Tüketici Mahkemelerinin görevli olabileceği hususunun değerlendirilmediğine ilişkindir.Dosya kapsamı ve uyap üzerinde yapılan incelemede; davacı tarafından İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine 13.09.2019 tarihinde 10.500 TL alacağın tahsili talebi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 20.09.2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 18.10.2019 tarihli dilekçesi ile takibe itiraz ettiği, İcra Dairesi’nce süresinde olmadığından bahisle itirazın reddine karar verildiği, davalının İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2019/1153 Esas sayılı dosyası ile, icra dosyasından yapılan tebligatın usulsüz olduğundan bahisle şikayet davası açtığı, anılan dava dosyasında 12.02.2020 tarihli karar ile şikayetin kabulüne, davacıya (eldeki davada davalı) yapılan tebligatın usulsüz olduğuna ve öğrenme tarihi olan 18.10.2019 tarihinin tebliğ tarihi sayılmasına karar verildiği, bundan sonra davacı tarafından eldeki itirazın iptali davasının açıldığı, İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2019/1153 Esas sayılı dosyasında davalı olan bu davanın davacısına, dava dilekçesi, tensip zaptı ve gerekçeli kararın tebliğ edilmediği, dosya üzerinden karar verildiği, İstanbul … İcra Müdürlüğü tarafından da davacıya, itirazın veya Mahkeme kararının tebliğ edilmediği, İİK’nın 67. maddesinde düzenlenen 1 yıllık hak düşürücü sürenin işlemeye başlaması için davacı alacaklıya itirazın tebliğ edilmiş olması veya tebliğ edilmemiş ise de, davacının itirazı öğrendiğini ispatlayan bir durumun gerçekleşmesi gerektiği, somut dosyada bu yönde bir durumun da gerçekleşmediği, İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nin yüze karşı vermediği karar tarihinin davacı tarafın itirazı öğrenme tarihi olarak kabulü ile davanın 1 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığından bahisle reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde; tacir olan her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava olarak tanımlandıktan sonra, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar belirlenmiş ve son olarak yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi koşulu ile havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların da ticari dava olduğu kabul edilmiştir. TTK’nın 5. maddesinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü getirilerek görev hususunun kapsamı düzenlenmiştir. 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3/1-k maddesinde tüketici; “ticari veya mesleki olmayan amaçlı hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak 3/1-ı-bendinde ise tüketici işlemi; “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanun’un 73/1. maddesinde, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakma görevinin tüketici mahkemelerine ait olduğu, 83. maddesinde ise, taraflardan birinin tüketici olduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir. Simsarlık sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklardan kaynaklanan davaların mutlak ticari dava olmadığı, nispi ticari dava olarak kabul edilebilmesi için ise her iki tarafın tacir ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklanması gerektiği, somut dosyada davalı tarafın tacir olduğuna dair bir belge veya delil bulunmadığı gibi sözleşmeye konu taşınmazın da konut olduğu, dolayısıyla taraflar arasındaki hukuki işlemin tüketici işlemi ve uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkemenin de Tüketici Mahkemeleri olduğu, bu minvalde Mahkemece öncelikle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken hak düşürücü süre yönünden değerlendirme yapılmasının hatalı olduğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nın 353/1-a-4, 353/1-a-3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın esasının kapatılarak İstanbul Nöbetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmek üzere İlk Derece Mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/04/2022 tarih ve 2021/496 Esas 2022/502 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a3 ve 353/1-a4 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Kayıtların kapatılarak dosyanın görevli İSTANBUL TÜKETİCİ MAHKEMESİ’NE gönderilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/11/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.