Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1341
KARAR NO: 2023/1286
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/05/2023 (Ara Karar Tarihi)
DOSYA NUMARASI: 2023/282 Esas (Derdest Dava Dosyası)
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
TALEP:İhtiyati Haciz
KARAR TARİHİ: 14/09/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan 05/05/2023 tarihli ihtiyati haciz talebinde özetle; Müvekkilinin senelerden beri inşaat, iç ve dış ticaret, elektronik ürün ithalatı ve yurt içinde alım satımı, bilgi teknolojisi ve bilgisayar hizmet faaliyetleri vb. birçok alanda başarı ile faaliyet gösterdiğini, müvekkili ile davalı yan arasında çeşitli zamanlarda ticari ilişkiler söz konusu olduğunu, davalı borçlu şirketinde müvekkili şirketten aldığı elektronik ürünlere karşılık ilk zamanlarda fatura bedellerine ilişkin ödemeleri yaptığını, taraflar arasındaki ticaret hacminin büyümesi üzerine davalı tarafın son olarak ödemesi gereken 1.168.200,00TL bedelli faturayı ve iş bu faturaya kadar ödemesi gereken bakiye 304.000,00 TL borç ile birlikte toplam 1.472.200,00 TL’yi ödemediğini, davalı borçlu yanın cari hesaptan kaynaklanan bakiye 1.472.200,00 TL borcunu müvekkiline ödememesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından icra takibine başlandığını ve icra müdürlüğünce gönderilen ilk ödeme emri davalı borçlunun adresten taşındığından bahisle iade edildiğini, ödeme emrinin 35. Maddesine göre tebliğ edildiğini, davalı yanın borcu olmadığını iddia ederek 05.05.2022 tarihinde borca itiraz ederek takibin durdurulmasına sebebiyet verdiğini, bu nedenlerden dolayı; davalı şirketin mersis adresinde bulunmaması nedeniyle ilk ödeme emrinin tebliğ edilememiş olması davalı borçlunun alacağın tahsilini engellemek amacı ile hareket ettiğini ve alacaklılardan mal kaçırma girişimi içerisinde bulunduğunu, yasa gereği ihtiyati haciz kararı verilmesi için gereken şartlar oluştuğu belirtilerek ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/05/2023 tarih ve 2023/282 Esas sayılı Ara Kararı ile; ” İİK 257. maddesindeki; “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir: 1 – Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa; 2 – Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa; Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder.” düzenlemesi ile ihtiyati haciz şartları belirlenmiştir. Dava, dava konusu ticari satımdan doğan faturaya dayalı alacağa ilişkin davalı şirkete açılan itirazın iptali davasına olup bir miktar para alacağına ilişkindir. Davacı vekili her ne kadar davalının mal varlığını alacaklıları zarara uğratma maksadıyla elden çıkardığı yönündeki ciddi şüpheye binaen muaccel olduğu tartışmasız olan müvekkili şirket alacağının teminat altına alınması amacıyla davalının taşınır ve taşınmaz mallarıyla üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesi talebinde bulunmuş ise de; dosyadaki mevcut delil durumu itibariyle ticari ilişki kapsamında alacak iddiasının temelini oluşturan faturalar borç ikrarını içeren belge niteliğinde olmadığından, tek başına alacağın varlığını ispatlar nitelikte değildir. Taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında düzenlenen faturalarda yazılı bedelin ödenmediği iddiası ise yargılamayı gerektirmekte olup, bu haliyle alacağın varlığı ve muaccel hale geldiği belirsizdir. Bu kapsamda ihtiyati haciz kararı verilebilmesine ilişkin İİK’nın 257. maddesinde öngörülen koşulların oluşmadığı anlaşıldığından, ihtiyati haciz talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. ” gerekçeleri ile;” 1- Davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin REDDİNE, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2023/282 Esas sayılı dosyasından tesis edilen 08.05.2023 tarihli ara karar ile taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında düzenlenen faturalarda yazılı bedelin ödenmediği iddiasının yargılamayı gerektirdiği ve bu haliyle alacağın varlığının ve muaccel hale geldiğinin belirsiz olduğu gerekçesi ile ihtiyati haciz kararı verilebilmesine ilişkin İİK’nın 257. maddesinde öngörülen koşulların oluşmadığından bahisle ihtiyati haciz taleplerinin reddine karar verildiğini, söz konusu ara kararın usul ve yasaya aykırı olup istinaf incelemesinin yapılarak kararın kaldırılması gerektiğini, İcra İflas Kanunu’ nun 257. maddesinde “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” denilmek sureti ile rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para alacağı ile ilgili ihtiyati haciz kararı verilebileceği hususunun hüküm altına alındığını, işbu davaya konu alacak ile ilgili de kendileri tarafından davalı borçlu hakkında icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiğini ve borçlunun temerrüde düşürüldüğünü, Ayrıca davalı borçlunun haksız ve hukuka aykırı itirazından sonra ve işbu dava açılmadan önce arabuluculuk görüşmesi gerçekleştirildiğini, ancak yine sonuç alınamadığını, Dava dilekçelerinde de detayları ile ifade ettikleri üzere kendileri tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasından icra takibine başlandığını ve icra müdürlüğünce gönderilen ilk ödeme emrinin davalı borçlunun adresten taşındığından bahisle iade edildiğini, sonrasında ise ödeme emrinin Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ edilmiş olduğunu, Davalı şirketin mersis adresinde bulunmaması nedeniyle ilk ödeme emrinin tebliğ edilememiş olmasının davalı borçlunun alacağın tahsilini engellemek amacı ile hareket ettiğini ve alacaklılarından mal kaçırma girişimi içerisinde bulunduğunu açıkça göstermekte olduğunu, yasa gereği ihtiyati haciz kararı verilmesi için gereken şartlar oluştuğundan ihtiyati haciz kararı verilmesi gerektiğini, Davalı tarafın icra dosyasına sunmuş olduğu itiraz dilekçesi incelendiğinde taraflar arasındaki ticari ilişkiye itiraz edilmediği ve cari hesaptan kaynaklanan alacağın inkar edilmediği hususlarının açıkça görülmekte olduğunu, davalı borçlunun sadece soyut bir şekilde borcunun bulunmadığını iddia ederek borca ve faize itiraz etmiş olduğunu, Davalı yanın icra takibi nedeni ile borçlu olduğunu bilmekle beraber takibin kesinleşerek icra marifetiyle alacağın elde edilmesini geciktirmek ve bu sebeple zaman kazanmak istemekte olduğunu, ayrıca kendileri tarafından haricen yapılan araştırmalarda davalının alacaklılarından mal kaçırma girişimi içerisinde olduğunun öğrenildiğini, Dolayısı ile davalı borçlunun adresinde bulunmaması, alacağın tahsilini geciktirmek amacı ile haksız ve hukuka aykırı olarak borca itiraz etmesi, dosyada mevcut deliller karşısında alacağın rehinle teminat altına alınmamış olduğu hususları dikkate alındığında ihtiyati haciz kararı verilmesi için gereken şartların oluştuğu hususunun da açıkça ortada olduğunu, bu nedenle usul ve yasaya aykırı olarak tesis edilen ihtiyati haciz taleplerinin reddine ilişkin ara kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, Neticede davalı borçlu şirket aleyhine icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiğini, ödeme gerçekleşmediğinden temerrüde düştüğünü ve alacağın da vadesi gelmiş olduğundan ihtiyati haciz kararı verilmesi gerektiğini beyanla; Açıklanan nedenlerle; İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2023/282 Esas sayılı dosyasından verilen 08.05.2023 tarihli ihtiyati haciz talebinin reddine ilişkin kararın istinaf incelemesinin yapılarak kaldırılmasına, yasal şartlar oluştuğundan ihtiyati haciz taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, faturaya dayalı itirazın iptali davasında ihtiyati haciz kararı verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davacının ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 2004 sayılı İİK’nın 257/1.maddesinde “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” hükmünü içermektedir. 2004 sayılı İİK’nın 258/1.maddesinde ise; “Alacaklı, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur.” hükmünü içermektedir. Bu madde uyarınca İhtiyati haciz talep eden, İİK’nın 257/1. Maddesi kapsamında bir para borcunun alacaklısı olduğunu, borcun rehinle temin edilmediğini ve borcun vadesinin gelmiş olduğunu yaklaşık olarak mahkemeye kanaat getirecek tarzda ispat etmekle yükümlüdür. Somut davada ve talepte; davacı vekili, davalı ile aralarında dava ve icra takibine konu faturalara konu ürünlerin davalıya satılıp teslim edilmesine rağmen davalının bakiye fatura bedellerini ödemediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine haksız itiraz edildiğini, icra takibinde gönderilen ödeme emrinin davalı borçluya Tebligat Kanunun 35 maddesi uyarınca tebliğ edildiğini, davalının mersis adresinde bulunmaması sebebiyle ilk tebligatın yapılamadığını ve bu sebeple alacağın tahsilini engelleme ve alacaklılardan mal kaçırma gayesinde olduğunu, alacağın tahsilini temini için ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiş ve dava dilekçesi ekince muavin defter dökümü, Mahkeme tensip ara kararından sonra dava ve icra takibine konu faturalar ve sevk irsaliyeleri dosyaya sunmuştur. Davacı vekili tarafından Mahkeme tensip ara kararından sonra dava ve icra takibine konu faturalara konu ürünlerin teslimine ilişkin sevk irsaliyesi sunulmuş ise de; sevk irsaliyesinde isim ve imzaları bulunan kişilerin davalı çalışanları olduğuna ilişkin dosya kapsamında bu aşamada herhangi bir belge bulunmamaktadır. Davacı vekili tarafından ihtiyati haciz talepli dava dilekçesi ekinde faturalar ve sevk irsaliyeleri sunulmamıştır. 2004 sayılı İİK’nın 258/1.maddesi uyarınca alacaklının, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecbur olduğu hükmünün düzenlendiği, ancak davacı vekili tarafından ihtiyati haciz talep edilirken dava ve talep konusu faturaların ve sevk irsaliyelerin dahi dilekçe ekine eklenmediği, fatura ve sevk irsaliyelerinin icra takip talebine de eklenmediği, Mahkeme tensip ara kararından sonra dosyaya sunulduğu, dava dilekçesi ekinde sunulan muavin defter dökümü ile davacı tarafından düzenlenen tüm faturalardaki ürünlerin davacı tarafından davalıya teslimi olgusu, davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise alacaklı olduğu miktar ve alacağın muaccel olduğu hususu İlk Derece Mahkemesi ara karar tarihi itibariyle yaklaşık olarak ispat edilememiştir. Açıklanan nedenlerle ara karar tarihi itibariyle yaklaşık ispat koşulu ve neticeten İİK’nın 257/1 maddesinde düzenlenen ihtiyati haciz koşulları gerçekleşmediğinden İlk Derece Mahkemesince ihtiyati haciz talebininin reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden; davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/09/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.