Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1338 E. 2023/1297 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1338 Esas
KARAR NO: 2023/1297 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2023/63 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİHİ: 25/05/2023 (Ara Karar)
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 14/09/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili davacı …’nun, merhum …’nun dört çocuğundan biri ve bu sıfatı itibarıyla yasal mirasçısı olduğunu, davalı şirketin kurucu ortağı ve pay sahibi …’nun 24.12.2022 tarihinde vefat ettiğini, davalı şirketin, pay sahibi sayısı birden fazla olan bir anonim şirket olduğunu, Nisan 2022’den beri toplanamayan yönetim kurulunun …’nun vefatı üzerine vakit kaybetmeden toplandığını yapılan oylama neticesinde, …’nun şirkette bulunan B-C-D-E grubu 3.600 adet hisseye karşılık 360.000,00 TL sermaye tutarının, Beyoğlu … Noterliği’nden düzenlenen 26.12.2022 tarihli … yevmiye numaralı mirasçılık belgesi ile; 900 hisseye karşılık 90.000,00 TL’sinin …’na, 900 hisseye karşılık 90.000,00 TL’sinin …’na, 900 hisseye karşılık 90.000,00 TL’sinin …’na, 900 hisseye karşılık 90.000,00 TL’sinin …’na intikal ettiğinden bahisle, mirasçıların hisseleri oranında şirkete ortak olmalarına ve yeni hisse durumunun mirasçıların şirketteki pay bütünlükleri dikkate alınarak pay defterine işlenmesine, onay işleminin mülkiyetin teyidi ve oy hakkının geçişinin tespitini içermesine, yönetim kurulu üyesi …’nun olumsuz oyuna karşı oyçokluğu ile karar verdiğini, müteveffa pay sahibi …’nun mirasçılarının pay defterine işlenmesine yönelik yönetim kurulu kararının, kanunun emredici hükümlerini gözetmediğini ve butlanla malul olduğunu, murisin şirketteki paylarının toplamda 3.600 adet olduğunu, müvekkilinin mirasçı sıfatıyla 3.600 adet pay üzerinde malik olması, genel kurulda kendi paylarına ek olarak bu 3.600 adet pay için temsil edilmesi gerektiğini, fakat yönetim kurulunun pay defterine kaydı sadece 900 pay için gerçekleştirmesi karşısında, geriye kalan 2.700 adet pay için müvekkilinin temsil edilme hakkından yoksun bırakıldığını, oysaki müvekkilinin terekeye dâhil tüm paylar için pay defterine diğer mirasçılarla birlikte pay sahibi yazılması gerektiğini, bu nedenle söz konusu yönetim kurulu kararının TTK madde 391’e aykırı olup batıl olduğunu, Türk Medeni Kanunu m. 640 gereğince, somut olayda olduğu gibi murisin birden çok mirasçısının bulunması halinde, mirasın geçmesi ile birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana geldiğini, bu ortaklığın muris ve mirasçıların isteklerinden bağımsız şekilde geçerli olan zorunlu bir ortaklık olduğunu, elbirliği mülkiyetini düzenleyen TMK m. 701-703’e göre ise; elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkının, ortaklığa giren malların tamamına yaygın olduğunu, muris …’nun ölümü ile kendiliğinden kurulan miras ortaklığının hâlen devam etmekte ve elbirliği mülkiyeti kurallarının geçerli olmaya devam ettiğini, ne var ki, somut olayda; miras ortaklığı devam ederken ve dolayısıyla bütün mirasçılar tereke üzerinde elbirliği ile ortakken, anılan emredici hükümler yokmuş ve sanki tereke paylaştırılmış gibi, müteveffa pay sahibi …’nun paylarının paylaştırılmış şekilde pay defterine işlenmesine karar verildiğini, başka bir deyişle ortakların elbirliği ile sahip olduğu paylar üzerindeki elbirliğiyle mülkiyet rejiminin şirket tarafından ortadan kaldırıldığını, oysaki miras ortaklığının ve miras ortaklığına ilişkin TMK m. 640 hükmünün emredici nitelikte olduğunu, yönetim kurulunun payları paylaştırarak kaydetme kararının hukuka aykırı olduğunu, zira paylar üzerindeki miras ortaklığının devam ettiğini, kaldı ki müvekkili tarafından terekenin tespit edilmesi ve TMK m. 640/3’ün “Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir” hükmü uyarınca, terekeye temsilci tayin edilmesi istemiyle sulh hukuk mahkemesine müracaat edilmiş olup anılan başvurunun İstanbul 16. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2023/1 Tereke sayılı dosyasında derdest olduğunu, yani, daha terekenin dahi tespit edilmediği bir durumda payların pay defterine kaydının gerçekleştirildiğini beyanla davalı şirketin 10.01.2023 tarihli ve 2023/2 sayılı yönetim kurulu kararının yürütmesinin durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 14/02/2023 tarihli tedbir talepli dilekçesi ile; , Davalı şirket nezdinde bazı güncel gelişmeler yaşandığını, yönetim kurulu üyelerinin görüşüne başvurulmaksızın değerlendirilmesi gereken mevcut ihtiyati tedbir taleplerine ek olarak ayrıca, telafisi güç, hatta imkânsız zararların doğmasına neden olacak tehlikeler nedeniyle Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 389 uyarınca ivedilikle harekete geçilerek genel kurulun durdurulmasına karar verilmesini talep etme zarureti hasıl olduğunu, davalı şirketin yönetim kurulu başkanı olup uyuşmazlığa konu karardan bizzat menfaat elde eden kişi konumundaki …’nun, şirket genel kurulunu çağırmak yönünde karar almak üzere yönetim kurulunu toplantıya davet ettiğini, bu toplantı gerçekleşmiş ve çağrı kararı alınmış olduğunu, bu noktada …’nun terekesine dâhil payların hukuka aykırı şekilde pay defterine işlenmesiyle elde edilen çoğunluk kötüye kullanılmak ve bu sayede hukuka aykırı kararlar alınmak istendiğini, davalı şirketin genel kurulunun 21 Şubat 2023 tarihinde yapılacağının kesinleştiğini, 1 (bir) hafta sonra genel kurulun toplanacağını, bu davanın konusu olan yönetim kurulu kararının, genel kurulu doğrudan etkileyeceğini, her şeyden önce bu karar sayesinde aslında %43,2 olan pay sahiplerinin kendilerini %54’lük bir çoğunluk hâline getirdiğini beyanla TTK m. 449 uyarınca işletilecek süreç devam ederken herhangi bir hak kaybına uğranılmaması, ciddi bir zararın doğmasının engellenebilmesi için HMK m. 389 uyarınca davalı şirketin 21.02.2023 tarihinde gerçekleşecek genel kurulunun ihtiyaten durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 25/05/2023 Ara Karar Tarihli ve 2023/63 Esas sayılı ara kararında; “……. Davacının tedbir taleplerinin değerlendirilmesinde; Davacı tarafça yukarıda açıklanan yönetim kurulu kararının yürütmesinin durdurulması ve 21.02.2023 tarihli genel kurulun yapılmasının durdurulmasına yönelik tedbir taleplerinde bulunulmuştur. Dosya kapsamında toplanan delillere göre, davalı şirket ortaklarından …’nun 24.12.2022 tarihinde vefat ettiği, terekesinin 4 pay kabul edilerek, her birine birer pay olarak mirasçıları …’na, …’na, …’na ve …’na intikal etmiş olduğu, yönetim kurulu kararı ile de veraset ilamına uygun şekilde eşit oranda şirket paylarının mirasçılara geçirildiği, davadaki haklılık durumunun tespitinin yargılama gerektirdiği, dosyamızda bilirkişi incelemesi yapılmasına yapılmasına karar verildiği ve henüz dosyanın bilirkişiye tevdi edilmediği, mevcut delil durumu itibarıyla ileride telafisi imkansız zarar oluşacağı konusunda mahkememizde kanaat oluşmadığı bu kapsamda tedbir taleplerine ilişkin yaklaşık ispat koşullarının bu aşamada oluşmadığı anlaşılmakla ve değerlendirilmekle davacı yanın tedbir taleplerinin reddine karar verilmiştir. “gerekçesi ile talebin reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; bilindiği üzere “İhtiyati Tedbir’in”, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 389 kapsamında düzenlendiğini, buna göre ihtiyati tedbir kararının mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde verilebileceğini, TTK m. 449’da genel kurul kararı aleyhine iptal ve butlan davası açıldığı takdirde mahkemenin dava konusu kararın yürütülmesinin geriye bırakılmasına karar verebileceğinin açıkça düzenlendiğini, doktrinde yönetim kurulu kararlarının butlanının tespiti davaları bakımından TTK m. 449’a atıf yapılarak kanundaki boşluğun doldurulması gerektiği ve böyle bir düzenleme olmamasının ihtiyati tedbir kararı verilmesine engel olmadığının belirtildiğini; Dosyada mübrez beyanlarında yönetim kurulu kararının icra edilmesi halinde telafisi güç sonuçlar meydana geleceğini, pay defterindeki kayıtların hukuka aykırı olmasına rağmen bu kayıtların esas alınarak genel kurul toplantısı yapılacağını ve geri dönülemez kararlar alınması tehlikesi bulunduğunu ifade ettiklerini, bu beyanları doğrultusunda aşağıdaki maddi vakıaların gerçekleştiğini, Yerel Mahkemeye davalı şirketin genel kurulunun 21.02.2023 tarihinde gerçekleştirileceğinin ve bu toplantıda, dava konusu yönetim kurulu kararına dayanılarak değiştirilen pay defterinin esas alınacağının ve genel kurulda bu pay defterine göre kararlar alınacağının müteaddit defalar belirtildiğini, nitekim genel kurulun 21.02.2023 tarihinde toplandığını, yönetim kurulu kararının geçerliymiş gibi hazırlanan hazır bulunanlar listesine göre kararlar alındığını; 21.02.2023 tarihinde toplanan genel kurulun TTK m. 420 emrince ertelendiğini, ikinci toplantının da bir ay sonra, 21.03.2023 tarihinde yapıldığını ve hukuka aykırı kayda göre düzenlenmiş genel kurula katılabilecekler listesi (= hazirun cetveli) uyarınca toplandığını, pay sahiplerinin bu haksız ve hukuka aykırı hazirun ile kar dağıtımı, yönetim kurulu üyelerinin ücretlerinin tespiti gibi çok önemli mali konular ile yönetim kurulu üyelerine şirketle işlem yapma, şirkete borçlanma yasağı (TTK m. 395) ile rekabet yasağına (m. 396) ilişkin muamelelerin ifası hususunda izin verilmesi gibi çok önemli konularda kararlar aldıklarını; 21.03.2023 tarihinde yapılan toplantıda, Av. …’ün İstanbul 16. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2023/1 Tereke dosyasından aldığı yetki belgesi doğrultusunda, merhum …’nun terekesinin temsilcisi olduğunu beyan ettiğini ve toplantıya katılmayı talep ettiğini, Yönetim Kurulu Başkanı …’nun, dava konusu yönetim kurulu kararının yürürlükte olduğu gerekçesiyle, müteveffa …’nun bir hissesi ya da terekesinin söz konusu olmadığını iddia ettiğini, diğer yönetim kurulu üyelerinin de yetki belgesinin geçerli olmadığını ve UYAP’a yüklenmediğini belirttiklerini, genel kurulda yapılan oylamada, Av. …’ün müteveffa …’nun terekesini temsilen toplantıya katılmasının engellendiğini, bu durumun da açıkça hukuka aykırı olduğunu; Dava konusu yönetim kurulu kararı ile terekeye dahil payların gasp edilmesi suretiyle hukuka aykırı bir çoğunluk yaratıldığını, 21.03.2023 tarihinde gerçekleşen ikinci genel kurul toplantısında bu sözde çoğunluğun kullanılarak kararlar alındığını, hem kanunun emredici hükümlerine aykırı davranıldığını hem de terekeye dahil paylar için temsil edilme hakkından yoksun kalan müvekkili nezdinde telafisi mümkün olmayacak bir tablonun ortaya çıkmasına sebebiyet verildiğini; Mirasın murisin ölümüyle açıldığını, (TMK m. 575), murisin geriye bıraktıklarından bir tereke oluştuğunu ve birden fazla mirasçı bulunması halinde mirasçıların bu terekeye elbirliği ile malik olduğunu, (TMK m. 640/2), burada bir paylı mülkiyetin söz konusu olmadığını, Türk Medeni Kanunu’nun Miras Hukuku başlıklı üçüncü kitabında yer ala hükümlerin bu konuda çok net olduğunu; Kanunun emredici hükümlerinde hiç tereddüt yokken, somut olayda, miras ortaklığı devam ederken ve dolayısıyla bütün mirasçılar tereke üzerinde elbirliği ile ortakken, mirasçı müvekkilinin katılımı olmaksızın sanki tereke paylaştırılmış gibi, müteveffa pay sahibi …’nun paylarının hukuksuz şekilde bölüştürülerek pay defterine işlenmesine karar verildiğini, tereke temsilcisi Av. …’ün ise terekeyi temsilen genel kurula katılmasının engellendiğini, böylece, müvekkilinin terekeye dahil pek çok pay için temsil edilme hakkından yoksun kaldığını; Pay sahiplerinden …’nun, … ve … birlikte hareket ettiğini ve bu sayede şirket üzerinde hukuka aykırı kontrol icra ettiklerini, bu üç pay sahibinin davaya konu yönetim kurulu kararı öncesindeki pay sahipliği oranının %43,2 olduğunu, payların hukuka aykırı şekilde pay defterine kaydı sonucunda bu üç pay sahibinin pay sahipliği oranının hukuka aykırı şekilde %57,6 olarak gözüktüğünü, hem 21.02.2023 hem de 21.03.2023 tarihinde yapılan genel kurul toplantılarında ilgili kişilerin hem %57,6 oranındaki oyu hem de davalı şirkete ait %10 oranındaki oyu temsil ettiklerini iddia ederek bu şekilde karar aldıklarını, hukuka aykırı davranmaya devam ederek telafisi mümkün olmayan ve ciddi sonuçlara sebebiyet veren bir hukuka aykırı durum oluşmasına neden olduklarını; Davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin ve hissedarlarının bu hukuka aykırılığa devam etmelerini önleyebilecek tek hukuki yolun, Dairemizin vereceği ihtiyati tedbir kararları olduğunu, yönetim kurulu kararının emredici hukuk hükümlerine uygunmuşçasına uygulamaya devam edilmesinin hukuk ve işlem güvenliği açısından zedeleyici olacağını ve 21.03.2023’de yapılan genel kurul toplantısının bu durumu şüpheye yer bırakmayacak şekilde gözler önüne serdiğini; Mevcut davada butlanla malul olduğunun tespiti istenen yönetim kurulu kararına dayanılarak düzenlenen pay defterinin esas alındığını ve bu şekilde genel kurul yapıldığını, anılan kişilerin anılan genel kurulda oy kullandıklarını, bu kişilerin genel kurulda oy kullanarak, hukuka aykırı şekilde kar dağıtılmasına, yönetim kurulu üyelerinin ücretlerine karar verdiklerini, bu ehemmiyetli mali konuların yanında şirket işleyişine ilişkin sair önemli hususlarda da karar aldıklarını, somut olayda mevcut hukuka aykırılık karşısında esasen bu denli önemli kararlar içeren genel kurulun da sakatlandığını, bir diğer deyişle, dava dilekçesi başta olmak üzere dosyada mübrez sair beyanlarında belirttikleri üzere telafisi güç ve bazı yönlerden imkânsız sonuçların meydana geldiğini, dosyada mübrez dilekçelerinde çok açık ve net bir şekilde izah edildiği üzere, yönetim kurulu kararının uygulamaya devam edilmesi halinde geri döndürülmesi zor, neredeyse imkânsız pek çok sonuç doğacağını ve eğer yönetim kurulu kararının yürütmesi geriye bırakılmazsa bu sonuçların meydana gelmeye devam edeceğini; Davalı şirketin mensubu olduğu şirketler grubundaki diğer bir şirket hakkında işleyen ve işbu yargılama ile içerik açısından birebir aynı olan bir uyuşmazlıkta, yine tedbir talebinin reddi kararına karar verilmesi üzerine yapılan istinaf talebi üzerine inceleme yapan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 15.06.2023 tarihli 2023/1161 E. ve 2023/1083 K. sayılı kararıyla istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının kaldırılmasına, 10.01.2023 tarihli ve 2023/2 sayılı yönetim kurulu kararının yürütülmesinin dava sonuna kadar geri bırakılmasına karar verildiğini, anılan karar son derece isabetli olup huzurdaki dava bakımından da şirket kayıtlarına, mirasçılık belgesi içeriğine, dava konusu yönetim kurulu kararı içeriğine göre dava konusu yönetim kurulu kararının icrasının geriye bırakılması kararı verilmesi yönünde yaklaşık ispat şartının sağlandığına tereddüt olmadığını beyanla şirket aleyhine daha sonra telafisi çok zor veya mümkün olmayan zararlar oluşmasına sebebiyet verilmesi ihtimali nedeniyle, Yerel Mahkeme’nin ihtiyati tedbir taleplerinin reddine ilişkin 25.05.2023 tarihli ara kararının kaldırılarak, ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, bu kapsamda şirket yönetim kurulunun 10.01.2023 tarihli ve 2023/2 sayılı kararının 1 numaralı maddesinin yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, ihtiyati tedbiren yönetim kurulu kararının yürütmesinin ve genel kurul toplantısı yapılmasının durdurulmasına ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile talebin reddine karar verilmiş, verilen karara karşı talep eden davacı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur. Anonim Şirket yönetim kurulu kararlarının butlanına sebep olacak haller sınırlı sayıda olmamak üzere TTK’nın 391. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; eşit işlem ilkesine aykırı olan, anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren, diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin kararlar batıldır. Açıklanan madde hükmünde ve devamında yönetim kurulu kararlarının yürütmesinin durdurulması ile ilgili özel bir düzenleme bulunmadığından, talep yönünden HMK’nın ihtiyati tedbire ilişkin genel hükümleri uygulanacaktır. 6100 sayılı HMK’nın 389. maddesi hükmünden anlaşılacağı üzere; mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. İhtiyati tedbir için yaklaşık ispat yeterli görülmüş olup sunulan belgelerle talep edenin, davada haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi ve diğer şartlarında varlığı halinde ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. Somut dosyada; davalı şirket yönetim kurulu tarafından alınan 10.01.2023 tarihli ve 2023/2 sayılı karar ile; müteveffa …’nun şirkette bulunan B-C-D-E grubu 3.600 adet hissesine karşılık 360.000,00 TL sermaye tutarının, Beyoğlu … Noterliği’nden düzenlenen 26.12.2022 tarihli … yevmiye numaralı mirasçılık belgesine göre 900 hisseye karşılık 90.000,00 TL’sinin …’na, 900 hisseye karşılık 90.000,00 TL’sinin …’na, 900 hisseye karşılık 90.000,00 TL’sinin …’na, 900 hisseye karşılık 90.000,00 TL’sinin …’na intikal ettiğinden bahisle, mirasçıların hisseleri oranında şirkete ortak olmalarına ve yeni hisse durumunun mirasçıların şirketteki pay bütünlükleri dikkate alınarak pay defterine işlenmesine, onay işleminin mülkiyetin teyidi ve oy hakkının geçişinin tespitini içermesine, oyçokluğu ile karar verildiği, İstanbul 16. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2023/1 Tereke sayılı dosyasında …’ün müteveffanın tereke temsilcisi olarak atandığı ve dosyanın derdest olduğu, dosya kapsamına göre mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkânsız hâle geleceği noktasında yaklaşık ispat koşulu sağlanmış olduğundan, İlk Derece Mahkemesince 10.01.2023 tarihli ve 2023/2 sayılı yönetim kurulu kararının tedbiren yürütmesinin durdurulması talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Davacının 21.02.2023 tarihinde gerçekleşecek genel kurulun durdurulması talebinin reddine ilişkin ara karar yönünden, genel kurul toplantısının yapılmış olması ve istinaf dilekçesinde açık bir şekilde kararın bu yönden de istinaf edildiğinin beyan edilmemesi sebebiyle inceleme yapılmamıştır. Açıklanan nedenlerle, talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin 25.05.2023 tarihli ara kararının yönetim kurulu kararının yürütmesinin durdurulması talebinin reddine dair kısım yönünden kaldırılmasına ve Dairemizce davacının ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b2 ve 391/3 maddeleri uyarınca KABULÜ İLE; ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddine dair 25.05.2023 tarihli ara kararının kaldırılmasına, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; 1-Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca teminat karşılığında kabulü ile davalı şirketin 10.01.2023 tarihli ve 2023/2 sayılı yönetim kurulu kararının yürütülmesinin iş bu dava sonuna kadar geri bırakılmasına, 2-HMK’nın 392/1. maddesi uyarınca takdiren 200.000,00 TL nakit teminatın işbu ara kararının tebliğinden itibaren bir haftalık süre içinde davacı tarafından ilk derece mahkemesi veznesine yatırıldığında veya aynı tutarda kesin ve süresiz banka teminat mektubu sunulduğunda, ilk derece mahkemesince iş bu kararın tescil ve ilan edilmek üzere İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne bildirilmesine,3-HMK’nın 393/1 maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararının uygulanmasının bu kararın davacı vekiline tebliğinden itibaren bir hafta içinde talep edilmesi ve aynı süre içinde teminatın yatırılması gerektiği aksi halde tedbir kararının kendiliğinden kalkacağının ihtarına, kararın tebliğinin ihtar yerine geçmesine,4-Tedbir talebi dava içinde olduğundan ayrıca harç alınmasına yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,6-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 8-Dava dosyası dairemize UYAP sistemi üzerinden elektronik dosya olarak gönderildiğinden, ilk derece mahkemesine UYAP sistemi üzerinden iade edilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/09/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.