Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1299 E. 2023/1237 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1299 Esas
KARAR NO: 2023/1237 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/01/2023
DOSYA NUMARASI: 2022/10 Esas – 2023/10 Karar
DAVA: Sözleşmenin İptali
KARAR TARİHİ: 14/09/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … A.Ş. ile … A.Ş. arasında 19.10.2016 tarihinde, Hisse Alım ve Satım Sözleşmesi imzalandığını, işbu Sözleşme ile müvekkile ait … A.Ş.’nin hisse yapısının %50’sini oluşturan beheri 1,00-TL nominal değere sahip 3.010.000,00-adet pay, … A.Ş.’ye 60.000.000,00-USD(Altmış milyon Amerikan Doları) karşılığında satılarak devredildiğini (… A.Ş. birleşme sözleşmesi ile tasfiyesiz olarak tüm aktif ve pasifiyle birlikte davalı … A.Ş.’ye devredilmiştir.) Zor durumda yani “muzayaka altında” yapılan işbu sözleşme neticesinde aşırı yararlanmaya maruz kalan müvekkili tarafın, bedeller arasındaki açık farka rağmen işbu sözleşmeyi yapmak zorunda kaldığını, zorda kaldığı için karşı tarafın çok az değerindeki edimine razı olmak zorunda kaldığını, huzurdaki davada zarar gören müvekkil tarafın zor durumda kalması yani “muzayaka” sebebiyle subjektif unsur açıkça oluşmuş olup sözleşme tarihi itibariyle zor durumda olan müvekkilinin, bağımsız iradesi ile sözleşmenin koşullarını serbestçe kararlaştırabilecek durumda olmaksızın sözleşmeyi imzalamak durumunda kaldığını, zor durumda yani “muzayaka altında” yapılan sözleşme neticesinde aşırı yararlanmaya maruz kalan müvekkili taraf, bedeller arasındaki açık farka rağmen işbu sözleşmeyi yapmak zorunda kaldığını, zorda kaldığı için karşı tarafın çok az değerindeki edimine razı olduğunu, karşı tarafın, müvekkilinin zorda kalma halini bilerek müvekkilinin zor durumundan faydalandığını, huzurdaki davaya konu olayda ise … A.Ş. ve … A.Ş.’nin muhasebesinin … mali işler koordinatörü … tarafından bir tutulması ve şirket yetkililerinin kardeş olması sebebiyle … A.Ş. ve grup firması … A.Ş.’nin zor durumunun bilincinde olan karşı taraf açıkça müvekkilinin zor durumundan faydalandığını, nitekim, … A.Ş. ve …’un hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin müştekisi olduğu Bakırköy 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2011/295 E. (Yeni esas : 2020/30) sayılı dosyasında davaya konu sözleşmenin yapıldığı tarihte karşı taraf … A.Ş.’nin mali işler koordinatörü … ifade verdiğini, müvekkili … ile grup şirketler … A.Ş. ve … A.Ş. ciddi anlamda maddi ve manevi olarak zarara uğrayarak zor durumda kaldığını, hatta bu zorda kalma durumu neticesinde Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/135 Esas sayılı dosyası ile … A.Ş.’nin iflasına karar verildiğini, yine işbu beyanlar ile de sabittir ki müvekkilin zorda kalma hali, … ve davalı şirket yönetimi tarafından bilinmek suretiyle müvekkili aleyhine kullanıldığını, edimler arasında açık oransızlık mevcut olduğunu, gabinin söz konusu olabilmesi için edimler arasında aşırı bir değer farkı olması, bu durumun diğer tarafın müzayaka (darda kalma) veya hiffetinden veya tecrübesizliğinden yararlanılarak meydana getirilmiş bulunması gerektiğini, muzayaka hali nedeniyle tacir olan müvekkilin gabin hükümlerinden yararlanması söz konusu olduğunu, davalı tarafından ödenen sözleşme bedeli, TC Merkez Bankası’nın döviz satış kuru esas alınmaksızın eksik ödenmiş olup bu husus dahi tek başına müvekkilin muzayaka halinden kötü niyetli olarak faydalanıldığını gösterdiğini, müvekkile hak ettiği kar payı/temettüleri ödenmediğini, müvekkilinin zor durumda kalma halinin devam etmesi sebebiyle işbu dava 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığını, arz ve izah olunan nedenlerle fazlaya dair haklarımız saklı kalmak kaydıyla; haklı davalarının kabulü ile 19.11.2016 tarihli Hisse Alım ve Satım Sözleşmesi’nin iptali ile satışa konu hisse paylarının müvekkil adına tesciline, müvekkile ödenmeyen kar payı/temettüler ve eksik ödenen bedellerin tespiti ile işbu bedellerin ticari faizi ile birlikte hesaplanarak devri yapılan hisseler için ödenen bedelden -gerekirse- mahsubuna, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep ettikleri görüldü. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından huzurdaki davada ileri sürülen tüm iddialar, bütünü ile maddi gerçekliği saptırmaya yönelik, gerçek dışı, haksız ve hukuka aykırı olduğunu, harç ikmal edilmeden yargılamaya devam edilemeyeceğini, …’un taraf sıfatının bulunmadığını, huzurdaki davada … da davacı sıfatı ile talepte bulunmuş ise de kendisi hisse alım sözleşmesinin tarafı olmadığı gibi hisselerin devredeni de olmadığını, dava dilekçesinde de davacının taraf sıfatına ilişkin hiçbir açıklama yapılmamış olup hangi hukuki gerekçe ile davacı olduğunun anlaşılamadığını, bu nedenle davada taraf sıfatı bulunmayan … yönünden davanın öncelikle aktif husumet yönünden reddi gerektiğini, hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan davanın reddi gerektiğini, davanın 5 yıllık süre geçtikten sonra açıldığından reddi gerektiğini, dava konusu edilen işlem tarihi 19.11.2016 olduğunu, huzurdaki davanın açılış tarihi ise 05.01.2022’dir. Hisse alım sözleşme tarihi 19.11.2016 olmakla 5 yıllık süre 19.11.2021 tarihinde dolduğunu, davacı her ne kadar 18.11.2021 tarihinde arabulucuya başvurmuş ise de huzurdaki davanını, dava şartı arabuluculuk kapsamında bir dava olmadığını, dava dilekçesindende görüleceği üzere; davacının talebinin bir miktar para ya da tazminatın ödenmesine ilişkin değil, sözleşme iptali ve hisselerin adına tesciline ilişkin olduğunu, 2. bentte belirtilen husus ise kendisinin ödemek zorunda olabileceği tutardan mahsuba dair bir talep olduğunu, öte yandan; davacı, müzayaka halinin devam ettiğini iddia etmiş ise de dava dilekçesinde zor durumda olduğuna dair iddialannı hiçbir maddi vakıaya dayandırmadığını, Davacı Şirketin bir Holding şirketi olup esasen bir ticari faaliyeti olmadığını operasyonların yönetildiği ve davacı iştirak şirketi olan … AŞ. De herkesçe bilindiği izere 2020 Ocak ayına kadar; uçuşlarını sürdürdüğünü, uçak filosunu koruduğunu, o uçuş rotalanna yenilerini eklediğini, mutad banka ödemelerini yaptığını, icra takibine maruz kalmadığını, ve benzeri şekilde ticari faaliyetine devam ettiğini, dava konusu işlemde gabin şartlarının oluşmadığını, müvekkilinin herhangi bir şekilde sömürme veya yararlanma gayesinin olmadığını, müvekkilinin yararlanma kasdının olmadığının en açık delili ise yine sözleşmenin kendisi olduğunu, çünkü sözleşmede davacıya geri alım hakkı tanındığını, davacı tarafın kendi edimini yerine getirmeden hisse iadesi talebinde bulunamayacağı gibi daha önce 3. kişiye temlik ettiği temettü hakları açısından da mahsup talebinde bulunamayacağını, TCMB kuru üzerinden ödeme yapılmadığı beyanının kötü niyetli olduğunu, dava ile ilgisiz birtakım dosyalardaki tanık beyanları ile gabinin varlığı ispatlanamayacağını, açıklanan maddi ve hukuki gerekçeler kapsamında; öncelikle harcın tamamlattırılması için davacıya kesin süre verilmesini, haksız ve hukuka aykırı davanın, hak düşürücü süre ve esasa dair tüm itirazları kapsamında reddini, … yönünden ayrıca taraf sıfatı bulunmadığından reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini talep ettikleri görüldü.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 11/01/2023 tarih ve 2022/10 Esas – 2023/10 Karar sayılı kararı ile; ” Dava; 19.11.2016 tarihli, ”Hisse Alım ve Satım Sözleşmesi” başlıklı, satıcı … A.Ş., alıcı … A.Ş. olan sözleşmenin TBK 28.maddede belirlenen aşırı yararlanma (gabin) nedeniyle sözleşmenin iptali ve satışa konu hisse paylarının davacılara iadesi talebidir. Davacı şirket … A.Ş. Yönünden harç eksikliği olması nedeniyle bahse konu davacı için dosya tefrik edilerek ayrı esasa kaydedilmiş ve yargılaması devam etmektedir. Taraflar arasında bahsi geçen 19.11.2016 tarihli sözleşmenin incelenmesi sonucu; tarafların davacı … A.Ş .ile … A.Ş. Olduğu, davacılardan …’un dava konusu sözleşmede taraf sıfatının bulunmadığı, davalı tarafından bu durumun cevap dilekçesi ile belirtildiği, HMK’nın 114/1-d ” Tarafların ,taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları, kanuni temsilin söz konusu olduğu hallerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması ”maddesi ile taraf ehliyeti dava şartları arasında yer almış olup mahkemecede resen bakılması gerektiğinden yapılan inceleme sonucu, davacının taraf sıfatının bulunmadığı anlaşılmakla onun yönünden açılan davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilerek aşağıda ki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” Açılan davanın davacılardan … için aktif husumet yokluğundan REDDİNE, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11.01.2023 tarihli, 2022/10 Esas, 2023/10 Karar sayılı ilamında müvekkil …’un sözleşmede taraf sıfatı bulunmadığı gerekçesiyle açmış oldukları davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş olup işbu hükmün usule, yasaya ve hakkaniyete aykırı olması sebebiyle kaldırılması gerektiğini, Müvekkil …’un, davaya konu sözleşmenin imzalanmış olduğu tarihte tek pay sahipli anonim şirket olan … Anonim Şirketi’nin hem tüm paylara haiz hissedarı hem de … A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı olduğunu, keza ilgili sözleşmenin tarafı olarak sözleşmenin imzalanmasıyla zor durumda kalan … Anonim Şirketi olarak gözükse de zarar görenin aslen işbu şirket sahibi olan müvekkil … olduğunu, TBK m.28 uyarınca aşırı yararlanmanın aşağıdaki şekilde kanunda yer bulmuş olduğunu; “Aşırı Yararlanma MADDE 28- Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.” İşbu madde incelendiğinde “sözleşmeyi yapan taraf” değil “zarar gören” taraf sıfatı kullanılmasının, kasıtlı olarak tercih edilmiş olup amacın zarar görenin haklarının korunması olduğu hususunun açık olduğunu, müvekkil …’un da burada açıkça ” zarar gören ” olup kefaletler ve imzaladığı çekler nedeniyle mali olarak zor durumda kaldığını, hatta bununla birlikte zorda kalma durumu ile müvekkilinin tek hissedar olduğu … A.Ş.’nin yıkımının hızlandığını ve Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/135 Esas(Yeni Esas: 2022/898) sayılı dosyası ile … A.Ş.’nin iflasına karar verildiğini, buna ek olarak aşırı yararlanmaya ilişkin tüm unsurların gerçekleşmiş olup oransızlık sebebiyle objektif unsurun, müzayaka hali bulunması ile de subjektif unsurun tamamlandığını, … Anonim Şirketi aracılığı ile sözleşme imzalanmış olsa da yukarıda belirtildiği üzere müvekkil …’un … A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve tüm paylara haiz hissedar olarak zarar görmüş olup aktif husumet yokluğundan davanın reddinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, İlk derece mahkemesi kararı incelendiğinde işin esasına girmeden ve oluşan zarar ile kimin zarar gördüğü incelenmeden karar verildiğinin görülmekte olduğunu, keza 19.10.2016 tarihli Hisse Alım ve Satım Sözleşmesi uyarınca müvekkile ait … A.Ş.’nin hisse yapısının %50’sini oluşturan beheri 1,00-TL nominal değere sahip 3.010.000,00-adet payın, … A.Ş.’ye 60.000.000,00-USD(Altmış milyon Amerikan Doları) karşılığında satılarak devredilmiş olup tacir olan müvekkilinin muzayaka altında sözleşmeyi imzalamasının sağlandığını, müvekkilinin bedeller arasındaki açık farka rağmen işbu sözleşmeyi yapmak zorunda kaldığını, zorda kaldığı için karşı tarafın çok az değerdeki edimine razı olduğunu, … A.Ş. ve … A.Ş.’nin muhasebesinin … mali işler koordinatörü … tarafından bir tutulması ve şirket yetkililerinin kardeş olması sebebiyle … A.Ş. ve grup firması … A.Ş.’nin dolayısıyla da müvekkil …’un zor durumunun bilincinde olan karşı tarafın, açıkça müvekkilinin zor durumundan faydalandığını, …’ın Bakırköy 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2011/295 E. (Yeni Esas : 2020/30) sayılı dosyasına vermiş olduğu beyanlar ile müvekkilin sahibi olduğu grup şirketler … A.Ş. ve … A.Ş.’nin ciddi anlamda maddi ve manevi olarak zarara uğrayarak zor durumda kaldığını bildiği hususunun açık olup işbu zorda kalma halinin de … ve davalı şirket yönetimi tarafından bilinmek suretiyle müvekkil aleyhine kullanılmış olduğunu, TBK’nın 28. maddesinde düzenlenen …’in varlığının kabulü için edimler arasında açık oransızlık bulunması ve bu açık oransızlığın, zarara uğrayan tarafın müzayaka halinde bulunmasından veya tecrübesizliğinden veya işi hafife almasından (düşüncesizliğinden) karşı tarafın bilerek yararlanması (yani durumu istismar etmesi) sonucu meydana gelmesi gerektiğini, (Prof.Dr.Safa Reisoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler İst.1998 Sh.100-108). Yarg. 14. HD. 8.5.1986 tarih, 1985/7787 E. ve 1986/3066 sayılı kararına göre de; “Tacir olan davalının ticarethane olarak kullandığı taşınmazını, karşılığını sağlamaksızın satmak istemesi, darda kaldığını müzayaka halini gösterir. Ayrıca, gerçek değer ile satış değeri arasındaki açık oransızlık nispetsizlik, aşırı yararlanmanın gabinin varlığını doğrular niteliktedir.” denilmiş olduğunu, Yukarıdaki kararda da görüldüğü üzere tacir olan kişinin ticarethanesini gerçek değerinin altında satmasının hayatın olağan akışına aykırı olarak kabul edilmiş olup müzayaka halini ortaya çıkarttığının kabul edildiğini, müvekkilinin de sahibi olduğu … A.Ş.’yi gerçek değerinin çok altında bir değere satmak zorunda bırakılmış olup davalı tarafın durumu istismar etmesi sebebiyle mağdur olduğunu ve zarar gördüğünü, ilk derece mahkemesinin ise işin esasına girerek …A.Ş.’nin gerçek değeri ile satış değeri arasındaki farkı hesaplattırması gerekirken davanın reddine karar vermesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, Davalı tarafın yapmış olduğu ödemelerde TC Merkez Bankası’nın döviz satış kuru esas alınmaksızın kur eksik tutularak ödemeleri de eksik yapmış olup işbu hususun da davalının müvekkilin muzayaka halinden kötü niyetli olarak faydalandığının apaçık kanıtı olduğunu, İşbu sebeple istinaf inceleme taleplerinin kabulü ile istinaf gerekçelerini daha ayrıntılı ifade edebilmeleri için istinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasını talep ettiklerini beyanla; Açıklanan ve re’sen dikkat edilecek hususlar nedeniyle; – İstinaf başvurularının kabulüne karar verilmesini, – İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11.01.2023 tarihli, 2022/10 Esas, 2023/10 Karar sayılı ilamının yapılacak olan istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, aşırı yararlanma (gabin ) sebebiyle 19/11/2016 tarihli hisse alım ve satım sözleşmesinin iptali ile satışa konu payların davacı adına tescili, ödenmeyen kar payı/ temettüler ve eksik ödenen bedellerin tesbiti ile iş bu bedellerin ticari faizi ile birlikte hesaplanarak devri yapılan hisseler için ödenen bedelden-gerekirse -mahsubuna karar verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, Açılan davanın davacılardan … için aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dava dosyası incelendiğinde; davacılar … ile … A.Ş. Tarafından davalı … A.Ş. Aleyhine aşırı yararlanma (gabin ) sebebiyle 19/11/2016 tarihli hisse alım ve satım sözleşmesinin iptali ile satışa konu payların davacı adına tescili, ödenmeyen kar payı/ temettüler ve eksik ödenen bedellerin tesbiti ile iş bu bedellerin ticari faizi ile birlikte hesaplanarak devri yapılan hisseler için ödenen bedelden-gerekirse -mahbuna karar verilmesi istemi ile 05/01/2022 tarihinde dava açıldığı, mahkemece 11/01/2023 tarihli duruşmada; 1-) Açılan davanın davacılardan … için aktif husumet yokluğundan REDDİNE, 2-) Açılan davanın davacı şirket … A.Ş. Yönünden bir önceki celse harç eksikliğinin tamamlanması için süre verildiği ve belirlenen süre de harç eksikliği tamamlanmadığından dosyanın HMK 150/1 maddesi uyarınca işlemden kaldırılmasına karar verildiği ve 12/01/2023 tarihli ara karar ile de; 1-) Davacı … ANONİM ŞİRKETİ tarafından, davalı aleyhine açılan davanın bu dosyadan tefriki ile mahkemenin 2023/30 Esasına kaydedilmesine, müteakip işlemlerin bu dosya (2023/30 Esas) üzerinden devamına, 2-) Davacı … tarafından, davalı aleyhine açılan davaya ilişkin müteakip işlemlerin bu dosya (2022/10 Esas) üzerinden devamına karar verildiği anlaşılmıştır. Davaya konu 19/11/2016 tarihli hisse alım ve satım sözleşmesi incelendiğinde; Sözleşmenin 1 maddesine göre satıcının … ANONİM ŞİRKETİ , 2 maddeye göre alıcının ise … A.Ş. Olduğu, satışa konu payların devri başlıklı 2.1. Maddesine;” İş bu sözleşmede yer alan hüküm ve koşullara tabi olarak, Satıcı, sözleşmenin imza tarihinde …’de bulunan satışa konu payları her türlü mülkiyet veya kullanım hakkını kısıtlayıcı ayni veya şahsi haktan veya takyidattan ari olarak, her türlü mali, yönetsel ve tüm temettü hakları ve yükümlülükleri ile birlikte satıp devretmekte ve Alıcı da Satıcı’dan bu payları aynı şartlarla devir ve satın almaktadır,” hükmünün düzenlendiği, sözleşmenin satışa konu payların mülkiyeti başlıklı 5.1. Maddesinde ;” Satıcı, her türlü mülkiyet veya kullanım hakkını kısıtlayıcı ayni veya şahsi haktan veya takyidattan ari olarak satışa konu payların tek yasal maliki olup satışa konu paylara ait her türlü mali ve yönetsel haklar ile her türlü temettü hakkına sahiptir. Satıcı, satışa konu payları … ana sözleşmesine uygun olarak satma, temlik ve teslim etme yetkisine sahiptir ve satışa konu paylar Satıcı’nın … sermayesinde sahip olduğu tüm payları teşkil etmektedir,” hükmünün düzenlendiği, sözleşmenin yetki ve hukuki ehliyet başlıklı 5.2. Maddesinde ise;” Satıcı, sözleşmeyi imzalamak ve işbu sözleşmeden doğan yükümlülükler ile öngörülen iş ve işlemleri yerine getirmek için gerekli olan yasal tüm yetkiye ve hukuki ehliyete sahiptir…,” hükmünün düzenlendiği, sözleşmenin altının satıcı … A.Ş. İle alıcı … A.Ş. Tarafından imzalandığı,( … A.Ş.’nin birleşme sözleşmesi ile tasfiyesiz olarak tüm aktif ve pasifiyle birlikte davalı … A.Ş.’ye devredildiği,) hisse devrinin … A.Ş.’nin 19/11/2016 tarih ve 2016/15 sayılı yönetim kurulu kararı ile hisse devrinin onaylanması ve şirket pay defterine ilgili devirlerin işlenmesine karar verildiği, alınan kararın yönetim kurulu başkanı … ve yönetim kurulu başkan yardımcısı … tarafından imzalandığı ve davalı şirket adresinin Kadıköy/İstanbul olduğu anlaşılmıştır. Somut olayda, davacı … davaya konu 19/11/2016 tarihli hisse alım ve satım sözleşmesinin tarafı olmadığı, iş bu davanın sözleşmenin tarafı olan hisse sahibi satıcı tarafından açılması gerektiği, Öte yandan davacı taraf Türk Borçlar Kanunu’nun 28. madde metninde yer alan “Zarar gören” kavramından hareketle kendisinin satıcı … Anonim Şirketi’nin hem tüm paylara haiz hissedarı hem de … A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı olması sebebiyle “Zarar gören” kişi olarak iş bu davayı açabileceğini ileri sürmüş ise de anılan madde aynen “Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir” şeklindedir. Görüleceği üzere; ilgili maddede -karşılıklı edimler-, -bağlı olmadığını- ve -diğer tarafa- şeklindeki açıklamalar ile sözleşmenin taraflarına yönelik bir düzenlemenin hüküm altına alındığı izahtan varestedir. Sözleşmenin tarafı … A.Ş. olup Türk Medeni Kanunu’nun 47. Maddesi çerçevesinde hissedarından ayrı olarak tamamen bağımsız bir hukuk süjesi olan tüzel kişilerin hak ve sorumluluklar üstlendiği nazara alındığında davacı …’un taraf sıfatının bulunmadığı açıktır. Öte yandan; huzurdaki dava sözleşmenin iptali ve hisselerin iadesi talebine ilişkin olup bu nedenle sözleşmenin tarafı olmayan … adına kurulabilecek bir hüküm de söz konusu değildir.Bu nedenle davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı anlaşılmakla; Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde; mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davacı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85. TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 179,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 89,96‬.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 14/09/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.