Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1298 E. 2023/1444 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1298 Esas
KARAR NO: 2023/1444 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/967 Esas – 2023/396 Karar
TARİHİ: 25/04/2023
DAVA: Zayi Belgesi Verilmesi
KARAR TARİHİ: 05/10/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili … Ltd. Şti.’nin tek paylı limited şirket olduğunu, şirket hissedarı …’in vefat ettiğini ve kendisine ait hisselerin miras yoluyla mirasçılılarına intikal etmiş olduğunu, …’in vefatıyla birlikte şirket iş ve işlemlerinin tamamen diğer şirket müdürü … tarafından yürütüldüğünü, mirasçılar 09.12.2022 tarihinde, şirket paylarının mirasçılara intikaline ilişkin karar almak istediklerinde, şirket karar defterinin yerinde olmadığını fark ettiklerini, murisin vefatından sonraki olağanüstü karmaşık dönem ve şirket merkezinin taşınması esnasında karar defterinin kaybolduğunu, karar defterinin kaybedildiğinin 09.12.2022 tarihinde fark edildiğini ve karar defterinin zayi olduğuna ilişkin olarak … Gazetesi’ne 10.12.2022 tarihinde ilan verildiğini, müvekkili şirkete ait Kartal … Noterliği’nin 27/05/2014 tarih ve … yevmiye nolu karar defteri şirket müdürünün tüm özen ve dikkatine rağmen kaybolduğundan zayi olan şirket karar defteri yerine zayi belgesinin verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi’nin 25/04/2023 tarih ve 2022/967 Esas – 2023/396 Karar sayılı kararında;”Dava, Türk Ticaret Kanunu’nun 82/7. maddesi gereğince açılmış zayi belgesi verilmesi talebine ilişkindir. TTK’nın 82/7. maddesinde, zayi belgesi verilmesini gerektirecek zayi olma durumları sınırlı olarak sayılmamış ise de tacirin zayi belgesi isteyebilmesi için, defterlerin zayi olmasında kusur ve sorumluluğunun bulunmaması, tedbirli bir tacir gibi davranmasına rağmen zayi olayına engel olamamış durumda olması gerekir.Somut olayda; davacı tarafın şirkete ait genel kurul toplantı ve müzakere defterinin şirket ortağı …’in 31.05.2021 tarihinde ki vefatı ile başlayan süreçte şirket merkezinin taşınması sırasında kaybolduğunun 09.12.2022 tarihinde fark edilmesi sebebiyle zayi belgesi verilmesi istemine yönelik davayı açtığı, davacı tarafça bu duruma yönelik herhangi bir şikayet veya başvuru yapılmadığı gibi herhangi bir tutanak da tutulmadığı, salt tek taraflı ilan verilmesinin bu durumu değiştirmeyeceği bununla birlikte her faaliyet döneminde açılış onayı zorunluluğu yok ise de 27.05.2014 tarihli açılış onayı sonrası izleyen faaliyet dönemlerine ilişkin herhangi bir açılış onayı bulunmadığı bu haliyle de zayi belgesi verilmesi istenilen defterin ne şekilde ve ne zaman zayi olduğuna dair kesin ve inandırıcı kanıtın sunulmadığı, davacı tacirin belgelerini muhafazada gerekli dikkat ve özeni göstermesi gerektiği ancak defterlerin muhafazasında gerekli dikkat ve özeni göstermediği, zayii belgesi verilmesi koşulları mevcut olmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; şirket karar defterinin mücbir sebep sonucunda zayi olduğunu, Türk Ticaret Kanunu’nda tacire, mahkemece zayi belgesi verilebilmesi için defter ve belgelerin kanunda belirtilen sebeplerle zıyaı uğramış olmasının şart olduğunu, TTK’nın 82’nci maddesinin yedinci fıkrasında bu sebeplerin; “yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık” olarak sayıldığını, müvekkili şirketin, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü olay ve karışıklar esnasında defterleri kaybettiğini, bu haliyle mücbir bir sebep teşkil eden olayda …’in vefat etmesi ile hemen sonrasında şirket merkezinin taşınmasının bir takım karmaşık ve her şeyin üst üste geldiği olağanüstü bir dönem içerisinde olayların yaşandığının Yerel mahkeme tarafından göz ardı edildiğini;6102 Türk Ticaret Kanunu 82. maddesinin: “(7) Bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren otuz gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine bir belge verilmesini isteyebilir. Bu dava hasımsız açılır. Mahkeme gerekli gördüğü delillerin toplanmasını da emredebilir. ” şeklinde olduğunu; Bununla birlikte, kanunda geçen “gibi” ibaresinden de görüldüğü üzere buradaki sayımın sınırlayıcı olmadığını, aksine örnekseme yapıldığını, kanunda tek tek tüm mücbir sebeplerin yazılmasının imkansız olması sebebiyle ‘gibi’ ibaresinin kullanıldığını, müvekkili şirketin defterlerinin de mücbir bir sebep sonucunda zayi olduğunu ve Yerel mahkemenin davayı reddetmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, kanunda bu hallere benzeyen ve mücbir sebep teşkil eden başka durumlar için de zayi belgesi alınabileceğinin kabul edildiğini, müvekkili şirket için bu belgenin alınmasının Kanun ve Yargıtay kararları ile de sabit olmakla birlikte geniş kapsamda değerlendirilmesi zaruretinin söz konusu olduğunu;Olayın müvekkili şirketin faliyeti ve işletmesi dışında gerçekleştiğini, Yargıtay kararları ve içtihatlarda da görüleceği üzere zayi belgesinin mahkeme tarafından verilebilmesi için aranan en önemli şartlardan olan yaşanan olayın tacirin faaliyeti ve işletmesi dışında kalması durumunun …’in ölümü ve daha sonrasında bu karışık ve acılı durumda olan mirasçıları tarafından şirket merkezinin taşınması şeklinde gerçekleştiğini, defterlerin de bu dönem içerisinde zayii olduğunu, bu olayın cereyan ettiği zamanda şirket ile defter ziyaı olayının bir bağlantısının olmadığı, yani mücbir sebep teşkil eden olayın işletme dışında kaldığının sabit olup, Yerel mahkemenin bu önemli unsurları değerlendirmeden karar vermesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, Yargıtay’ın yerleşik kararlarında mücbir sebepte en önemli unsurun harici bir olay olduğunun belirtildiğini (4. HD, 20.1.1977, E. 1976/12395, K. 1976/568);Yerel mahkeme kararında “istenilen defterin ne şekilde ve ne zaman zayi olduğuna dair kesin ve inandırıcı kanıtın sunulmadığı” gerekçesinin yerinde olmadığını, müvekkili şirketin yaşadığı olaydan açıkça anlaşılacağı gibi defterlerin kaybolmasının hemen fark edilmesinin ve hemen her zaman bunun kontrolünün yapılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, dava dilekçesinde bahsedildiği üzere 09.12.2022 tarihinde mirasçılar tarafından, şirket paylarının mirasçılara intikaline ilişkin karar alınmak istendiğinde defterin yerinde olmadığının fark edildiğini ve murisin vefatından sonraki olağanüstü karmaşık ve acılı dönemde şirket merkezinin taşınması sırasında karar defterinin kaybolduğuna yönelik ayrıca … Gazetesi’nde 10.12.2022 tarihinde de ilan verildiğini, Mahkemece yapılan açıklamalar ışığında üzerinde durulması gereken hususlarda durulmadığını, iddia edilen incelemelerle araştırmalar yapılması gereken durumlarda eksik incelemeler yapıldığını ve sonucunda verilen karar açıklandığında ise istenilen defterin ne şekilde ve ne zaman zayi olduğuna dair inandırıcı kanıtın bulunmadığı şeklinde gerekçeye yer verildiğini, tüm bu açıklamalar ışığında müvekkili şirketin Hürriyet gazetesinde verdiği ilana itibar edilmediğini ve hukuki dayanakların göz ardı edilmesi sebebiyle hukuka aykırı karar verildiğini;Davanın yasal süre içinde açıldığını, Yerel mahkemenin kararında ”herhangi bir şikayet veya başvuru yapılmadığı gibi herhangi bir tutanak da tutulmadığı.. ” şeklindeki gerekçenin hukuki bir dayanağının bulunmadığını, TTK’nın 82/7. maddesinde; ticari defter ve belgelerin, bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde yitirilmesi halinde tacirin zıyaı öğrendiği tarihten itibaren 15 gün içinde mahkemeden zayi belgesi talep edebileceğinin öngörüldüğünü;Müvekkili şirketin zıyaı öğrendiği tarihin 09.12.2022 ve dava açılış tarihinin 12.12.2022 olduğunu, görüleceği üzere davanın yasal süre olan on beş günlük süre içerisinde açıldığını, Yerel mahkemenin defter kaybına ilişkin herhangi bir şikayet veya başvuru yapılmaması yönündeki gerekçelerinin kanunla bağdaşmadığını, Yerel mahkeme tarafından kanunda yer almayan bir hususun, tabiri caizse dava şartı gibi değerlendirilerek davanın reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin defter ve belgelerin korunması husunda gerekli dikkat ve özeni gösterdiğini, faaliyet olarak kurumsal ve devamlılığı süreklilik arz eden isim yapmış büyük bir şirket olduğunu, defter ve belgelerin saklanması hususunda gerekli dikkat ve özeni her zaman gösterdiğini ve basiretli bir tacir gibi hareket ettiğini;Müvekkili şirketin çok uzun yıllardan beridir faaliyet içinde olmaları nedeniyle özen derecesinin ne şekilde ve nasıl yürütüleceği konusunda da bilgi sahibi olduğunu, her ne kadar tedbirli ve özenli davranılsa da öngörülemeyecek şekilde gerçekleşen olağanüstü olaylar neticesinde defter ve belgelerin kaybolduğunu, müvekkilinin gerekli dikkat ve özeni göstermediğini hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da yaşanan olağanüstü durumlarda özen ve dikkat yükümlüğünün kaldırılması gerektiğine ilişin kararların mevcut olduğunu, iddia edilen gerekli dikkat ve özenin gösterilmediğine dair açıklamaları kabul etmediklerini ve zayi belgesi verilmemesi halinde şirket ve esasen hak sahibi olan kişilerin geri dönüşü olmayacak şekilde zarara uğrayacağını belirtmekte fayda olduğunu beyanla Yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, Türk Ticaret Kanunu’nun 82/7. maddesi gereğince açılmış zayi belgesi verilmesi talebine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. TTK’nın 82/7. maddesinde; “Bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren onbeş gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine bir belge verilmesini isteyebilir. Bu dava hasımsız açılır. Mahkeme gerekli gördüğü delillerin toplanmasını da emredebilir.” hükmü düzenlenmiştir.Yukarıdaki düzenleme uyarınca tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler için zayi belgesi verilebilmesi, defter ve belgelerinin korunması amacıyla gereken dikkat ve ihtimamı göstermiş bulunmasına, ayrıca zıyanın, tacirin iradesi dışında bir durum nedeniyle meydana gelmiş olmasına bağlıdır. Somut uyuşmazlıkta dava dilekçesinde, davacı şirkete ait karar defterinin tek ortağı olan …’in vefatından sonra yaşanan karışık olaylar ve şirket merkezinin taşınması sırasında zayi olduğu, yaşanan olayların mücbir sebep oluşturduğu, defterin zayii olduğunun tespiti üzerine gazetede ilan verildiği belirtilmiş, başkaca bir iddia ileri sürülmeyip, başkaca bir delil sunulmamıştır. Buna göre davacı tarafından ileri sürülen yaşanan olağanüstü olayların ne olduğu açıklanarak mücbir sebep oldukları ispat edilmediği, şirket ortağının vefatı ile şirket merkezinin taşınması ise mücbir sebep teşkil etmediğinden, davacının ticari belgelerin saklanması hususunda gerekli dikkat ve özeni göstermediği, yeterli muhafaza tedbirlerini almayarak kusurlu davrandığı ve TTK’nın 82/7. maddesi uyarınca zayi belgesi verilmesi için gerekli koşulların oluşmadığı anlaşılmakla Mahkemece davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95‬ TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde ve talep halinde davacıya iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından davacıya tebliğe gönderilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-ç maddesi uyarınca kesin olarak 05/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.