Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1297 E. 2023/1343 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1297 Esas
KARAR NO: 2023/1343 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/03/2023
DOSYA NUMARASI: 2023/54 Esas – 2023/314 Karar
DAVA: Şirketin İhyası
KARAR TARİHİ: 21/09/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı dahili davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, terkin edilen ve ihyasını talep ettiği … Limited isimli şirkette 19/03/2014 tarihinden 07/08/2017 tarihine kadar aşçı olarak çalıştığı, … Holding A.Ş. ve … Holding A.Ş.’nin bünyesinde bir grup şirketi olan … Limited şirketlerini hasım göstererek İstanbul Anadolu 17. İş Mahkemesi nezdinde 2022/559 E. Sayılı dosya ile işçilik alacağı davası açıldığı ve şirketin ticaret sicilinden resen terkin edildiğini yapılan yargılamada öğrendikleri, iş mahkemesinde açılan davada taraf teşkilinin sağlanması açısından İstanbul Anadolu 17. İş Mahkemesi’nce taraflarına işbu davayı açmak için mehil verildiği, müvekkilinin şuanda bir geliri bulunmadığı ve mahkeme masraflarını ödeme noktasından sıkıntı yaşayabileceği, bundan ötürü adli yardım talebinin kabul edilmesini, …nün sicilinde kayıtlı … Limited unvanlı şirketin tüzel kişiliğinin ihyasını, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın husumeti yalnızca yasal hasım olan müvekkili müdürlüğe yönelttiği, usule ve Yargıtay içtihatlarına göre, husumetin aynı zamanda tasfiye memuru …’ya da yöneltilmesi gerektiği, bu itibarla uyuşmazlığa uygulanacak hukuk kuralları ve davacının iddiaları değerlendirilirken anılan hususların göz önünde bulundurulmasının önem arz ettiği, davanın ticaret sicilinden terkin edilerek tüzel kişiliği ortadan kalkmış bulunan şirketin ihyasının istemine ilişkin olduğu, şirket tüzel kişiliğinin ihyası davasının, ihyası istenilen şirketin tasfiyesini yürütmüş olan tasfiye kurulu üyeleri veya tasfiye memuru ile yasal hasım durumundaki terkin işlemini yapan Ticaret Sicil Memurluğu’na husumet yöneltilerek açılması gerektiği ve bu hususun mahkemece re’sen nazara alınmasının icap ettiği, somut olayda tasfiye memuruna husumet yöneltilmediği, ilk derece mahkemesince, davacıya şirketin tasfiyesini yürütmüş olan tasfiye memuruna karşı da dava açması için süre vermesini, dava açılması halinde işbu dosyası ile birleştirilerek sonucuna göre karar verilmesini, müvekkili müdürlüğün TTK. M. 32 ve Ticaret Sicili Yönetmeliği m. 34 hükmü çerçevesinde işlem yaptığı, Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün, Ticaret Sicili’ne tescil konusundaki talepleri, ilgili yasanın kendisine verdiği yetki ve görev alanı içinde değerlendirdiği ve sonuca bağladığı; yargı merci gibi hareket edemediği, yasal şartlar oluşmuşsa yapılan işlemle ilgili tescil kararı verildiği, aksi halde, tescil talebini gerekçe göstererek reddedeceği, tasfiye sürecinde yetki ve sorumluğun şirket tasfiye memurunda olduğu, tasfiye memurları tarafından tasfiye prosedürünün eksik bırakılmış olmasının memurların sorumluluğu olduğu, tasfiye memurlarının alacaklıların haklarını korumakla görevli olduğu, henüz muaccel olmayan veya hakkında uyuşmazlık bulunan borçların notere depo edilmesi ya da kafi bir teminat ile karşılanması gerektiği, bu yapılmadan şirketlerin tasfiye süreci sonuçlandırılıp, bakiyeler mevcut pay sahiplerine dağıtılmış ve şirket kayıtları sicilden terkin edilmiş ise, terkin işlemlerinin iptali ile şirket tüzel kişiliği ihya olunarak tasfiye sürecine yeniden geçilebilir olduğu, olağan tasfiye sürecinden kaynaklanan, şirketin kurucusu ve tasfiye memuru olan; tasfiye sürecinde açılan davaya rağmen şirketin ticaret sicilinden silinmesini talep eden tasfiye memurunun kusurundan dolayı Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün sorumluluğu bulunmadığı, müvekkilinin davanın açılmasına sebep olmadığı, bu nedenle yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağı, müvekkili Sicili Müdürlüğü’nün, dava açılmasına sebep olacak herhangi bir işlem yapmadığı, yasal hasım konumunda bulunan müvekkilinin yargılama masraflarından sorumlu tutulamayacağı, davanın açılmasına sebebiyet vermeyip de davanın niteliği gereği yasal hasım konumunda bulunan müvekkili aleyhine yargılama giderlerine ve vekâlet ücretine hükmedilemeyeceği, müvekkili müdürlük aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 29/03/2023 tarih ve 2023/54 Esas – 2023/314 Karar sayılı kararı ile; ” Dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 547. maddesi gereğince Ticaret Sicil Müdürlüğünden tasfiye sebebiyle terkin edilen şirketin faal olduğunun tespiti ile ihyası istemidir. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 31/01/2023 günlü cevabi yazısıyla ihyası talep edilen şirketin son tescilini 17.09.2018 tarihinde yaptırdığı, yetkilisi ve tasfiye memurunun … olduğu anlaşılmıştır. İstanbul Anadolu 17. İş Mahkemesi’ nin 2022/559 Esas sayılı dosyasının 22/12/2022 tarihli duruşmasında, davacı tarafa şirketin ihyası davası açmak üzere yetki ve süre verilmiş olduğu anlaşılmıştır. Davacının iş bu davada davacı olduğu, ihyası istenen şirket ile … Holding AŞ ‘nin davalı olduğu, davanın konusunun ücret, kıdem, ihbar tazminatı, fazla mesai, hafta tatili ve resmi bayram, yıllık izin alacağı ve manevi tazminata ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Davacının bahsi geçen dosyada davalı şirket nezdindeki 19.03.2014 tarihinden 07.08.2017 tarihine kadarki işçilik alacaklarını talep ettiği anlaşılmıştır. Mahkemenin 22.12.2022 tarihli celsesinde alınan ara karar ile davacıya ihya davası açmak üzere süre verildiği anlaşılmıştır. İlgili dosya UYAP sisteminden celp edilerek incelenmiştir. Tasfiyenin kapatılması için tüm tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması, tasfiye halindeki şirketin taraf olduğu tüm uyuşmazlıkların neticelenmiş olması gerekir. Şirketin devam eden bir hukuki uyuşmazlığı nedeniyle şirketin ihyasına karar verildiğinde, yapılacak ek tasfiye işlemleri, tasfiye üstlenmiş olduğu görevin devamı niteliğindedir. ( Bkz. İst. BAM 14. HD. 2019/771 E, 2020/880 K. ) TTK’nın 547. Maddesinde tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğunun anlaşılması halinde şirketin yeniden tescilinin istenebileceği düzenlenmiştir. TTK 547 maddesi kapsamında açılan davada zaman aşımı veya hak düşürücü süre söz konusu değildir. ( Bkz. İst bam 13. HD. 2020/1769 Esas , 2020/1480 Karar sayılı ilamı ) İst Bam 12. HD. 2021/251 E, 2021/200 K. Sayılı ilamında “….TTK’nın 547. maddesi gereğince tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu , terkin edilen şirketin davacıya borçlu olup olmadığının bu davanın konusunu teşkil etmediği ,yapılan ilanlara rağmen alacağın bildirilmemesinin ihya isteminin reddine gerekçe olamayacağı, davacının derdest davanın sonlandırılabilmesi için ihya istemekte hukuki yararı bulunduğu, tüzel kişiliğin sona erdiğinin kabul edilemeyeceği esasen davalı tasfiye memurunun istinaf sebeblerine konu ettiği hususların esas davalarda incelenebilecek nitelikte olduğu gözetilerek, mahkemenin dava dosyası ile sınırlı olarak tüzel kişiliğin ihyasına ve tasfiye memuru atanmasına ilişkin hükmüne yönelik istinaf sebebleri yerinde görülmemiş davalı tasfiye memurunun istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.” belirtilmiştir. Yapılan yargılamaya göre, her ne kadar dava konusu şirket kendisi tarafından tasfiye sürecine girip tasfiyeyi sonuçlandırmış ve sicilden terkin edilmiş ise de dava konusu terkin edilen şirket hakkında halen devam eden derdest dava bulunduğu, dolayısıyla faal olduğu, derdest olan davanın sonucuna göre şirket borcu ortaya çıkabileceği, tasfiyenin şirketin tüm borç ve alacakları tasfiye olunmaksızın tamamlanamayacağı, ticaret sicilinden terkin olunamayacağı sonucuna varıldığından ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 547/2. maddesi gereğince “Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir.” hükmü dikkate alındığında davanın kabulüne, dava konusu şirketin ihyasına, son tasfiye memuru olan davalı …’nun tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır. Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin değerlendirilmesine göre, ihyası talep edilen şirket hakkında devam derdest dava olması sebebiyle, dava konusu şirketin tasfiyesinin tamamlanmamış olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne, dava konusu şirketin ihyasına, son tasfiye memuru olan davalı …nun tasfiye memuru olarak atanmasına, davalı … Sicil Müdürlüğü yasal hasım olması sebebiyle işbu davalı yönünden davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiştir. İstanbul BAM 12. HD. 2018/970 E, 2018/698 K. Sayılı ilamı “….Tasfiye sürecinde tasfiyenin gereği gibi yapılmasından davalı tasfiye memuru sorumlu bulunduğundan davada taraf sıfatı bulunduğu, davalı tasfiye memuru aleyhine davanın kabulü nedeniyle vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi HMK 326/1 gereği olduğu gözetilerek; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün davacı yargı gideri bakımından kaldırılarak yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tasfiye memurundan tahsiline karar verilmiştir.” belirtmiştir. İstanbul BAM 13.HD. 2020/94 E, 2020/698 K. Sayılı ilamı “… Belirtilen yasa maddesinde açıkça düzenlendiği üzere; tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa davaya dayanak olan işlemlerin sonuçlandırılmasına münhasır olarak şirketin yeniden tescili talebi ile işbu davanın açılıp görülmesi mümkündür. Davacının açtığı dava sonucunda davanın kabulüne karar verildiği taktirde tasfiye işlemlerinin eksiksiz olarak tamamlandığından bahsedilemeyecektir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/1277 E.) Davacının şirket aleyhine açtığı dava sonuçlanmadığına göre tasfiye eksik yapılmıştır. İlanlara başvurulmamış olması sonucu değiştirmez. İhya davası şirketin aktif hale gelmesi için değil, söz konusu hukuk davasına münhasır olmak üzere davanın sonuçlandırılması ve sonrasında tasfiyenin tamamlanmasını temin için açılmıştır. Tasfiye işlemi eksik yapıldığı ve davacının dava açmasına sebebiyet verildiği için yargılama giderlerinin tasfiye memuru üzerinde bırakılmasında ve vekalet ücreti takdirinde bir usulsüzlük yoktur.” gerekçeleri ile tasfiye memurunun vekalet ücretinden ve yargılama giderinden sorumlu olduğu belirtilmiştir. İstanbul BAM 12. HD. 2017/897 E,2017/645 K. Sayılı ilamında “… Somut olayda ; terkin olunan şirketin eski çalışanı olan davacının eksik gösterilen sigortalı hizmet tesbiti davası açıldığı ,davanın sürdürülebilmesi için davacı vekiline davalı şirketin tüzel kişiliğinin ihya davası açmak üzere süre verildiği, açılan bu davanın görülebilmesi için şirketin tüzel kişiliğinin ihyasına, tasfiye memuru atanarak tescil ve ilanına karar verildiği , tasfiyeden sonra dava açılmış olsa da davacı bakımından tasfiyenin usulune uygun sonlandığının kabul edilemeyeceği , şirketin alacağı ve borcu bulunmadığı bu sebeble ihyasında hukuki yarar bulunmadığı savunmasının dinlenebilir olmadığı , ,toplanan tüm delillere göre TTK 547 maddede ki ek tasfiye koşullarının gerçekleştiği kanaatına varan mahkemenin takkdirinde isabetsizlik olmadığı,ihya ve yeniden tasfiye memuru atanmasına ve tasfiye usulune uygun sonlandırılmadığından davalı tasfiye memurunun HMK 326/1 gereği yargı gideri aleyhine hüküm verilen davalıdan alınacağından istinaf sebebleri yerinde bulunmamakla davalı tasfiye memuru vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.” belirtmiştir. İstanbul BAM 13. HD. 2018/1670 E, 2019/1527 K. Sayılı ilamında “…Tasfiye yapıldığı tarih itibariyle usulüne uygun yapılmış olsa bile tasfiye sonrası açılan davanın yürütülmesi amacıyla şirketin ihyası yasal zorunluluktur. Tasfiyede ilanların yapılmış olması, davacının tasfiye memuruna başvurmaması sonucu değiştirmez. Davacının şirketten alacaklı olup olmadığı, İş Mahkemesindeki yargılama sonucu belirlenebilecek bir husustur. Sonuç olarak; TTK 547. maddedeki ek tasfiye işlemleri için şirketin ihyası isteminin koşullarının oluştuğu, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu, istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı anlaşılmakla..” şeklindeki kararında tasfiyenin yapıldığı tarih itibarı ile usule uygun yapılsa dahi tasfiye sonrası açılan davanın yürütülmesi için şirketin ihyasına ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin tasfiye memurundan tahsil edilerek davacısına ödenmesine dair mahkeme kararını onamıştır. Somut olayda davacı işçi ihyası istenen şirket nezdinde yurt dışında 19.03.2014 tarihinden 07.08.2017 tarih aralığındaki hizmetleri karşılığında işçilik alacaklarını talep etmiştir.İhyası istenen şirket hukuki durumdan haberdar olup usul ve yasaya aykırı şekilde tasfiyeyi sonuçlandırmıştır. Bahsi geçen iş davasında diğer davalının iş bu dosyada ihyası istenen şirket tarafından davacıya 13.06.2018 tarihinde 2013 usd ödeme yapıldığını beyan ettiği, kısa süre sonra da ihyası istenen bu şirketin 17.09.2018 tarihinde sicilden terkininin yaptırıldığı görülmüştür. Bu nedenle davalı tasfiye memuru yargılama giderlerinden ve davacının vekalet ücretinden sorumludur. İstanbul BAM 43. HD. 2020/1581, 2020/37 K. Sayılı ilamında “…İlk derece mahkemesince davanın kabul edilerek davacı lehine yargılama giderine ve vekalet ücretine hükmedilmiştir. Bu bağlamda tasfiye sürecinde tasfiyenin gereği gibi yapılmamasından tasfiye memuru sorumlu olup, davada taraf sıfatı bulunan tasfiye memurunun mahkemece hükmedilen harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Tasfiye memuru, bu giderleri, ek tasfiye için ihya edilen şirketin tasfiye giderlerine ekleyebilecektir.” belirtmiştir. HMK’nın 326. maddesi uyarınca, aksine düzenleme bulunmadıkça yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü davanın kabulüne karar verilmiş, davalı … sicil müdürlüğü yasal hasım olması nedeni ile yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmamış, yukarıda anlatılan nedenlerden ötürü tasfiye memuru yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutularak davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-DAVANIN KABULÜNE, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil nosuna kayıtlı bulunup 17.09.2018 tarihinde 6102 Sayılı TTK’nın 547. maddesi gereğince sicilden terkin edilen TASFİYE HALİNDE … LIMITED MERKEZİ TANZANYA İST. MR. ŞB.’nin 6102 Sayılı TTK’nın 547. maddesi gereğince İstanbul Anadolu 17. İş Mahkemesinin 2022/559 Esas sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere, terkin edilen şirket hakkında derdest olan davanın sonuçlanması ve infazı bakımından sicilden terkinine ilişkin kararın kaldırılmak suretiyle İHYASINA, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne yeniden TESCİLİNE, 2- Tasfiye Memuru olarak en son tasfiye memuru olan … TC Kimlik Numaralı …’nun atanmasına, ek tasfiye işlemlerinin tasfiye memuru tarafından yürütülmesine, ek tasfiye işlemleri bitinceye kadar tasfiye memurunun görevine devam etmesine, 3- Kararın Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmesine, 4-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan 179,90 TL başvurma harcı, 179,90 TL peşin harç, 58,00 tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 417,80 TL yargılama giderinin davalı tasfiye memuru …’dan tahsiliyle davacıya verilmesine, davalı … Sicil Müdürlüğü yasal hasım olması sebebiyle davacının işbu davalıyla ilgili yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 6-Davalılar tarafından yapılmış bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 7-Davalı … Sicil Müdürlüğü yasal hasım olması sebebiyle işbu davalı yönünden davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 8-Davacı vekille temsil edildiğinden yürürlükte olan avukatlık asgari ücret tarifesi gereği 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı tasfiye memuru …’dan tahsiliyle davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, dahili davalı tasfiye memuru … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Dahili davalı tasfiye memuru … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece -dava konusu şirket kendisi tarafından tasfiye sürecine girip tasfiyeyi sonuçlandırmış ve sicilden terkin edilmiş ise de – dava konusu terkin edilen şirket hakkında halen devam eden derdest dava bulunduğu, dolayısıyla faal olduğu, derdest olan davanın sonucuna göre şirket borcu ortaya çıkabileceği, tasfiyenin şirketin tüm borç ve alacakları tasfiye olunmaksızın tamamlanamayacağı, ticaret sicilinden terkin olunamayacağı sonucuna varıldığından dava konusu şirketin ihyasına, son tasfiye memuru olan müvekkilin tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmesi gerektiğine, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin müvekkil üzerine bırakılmasına karar verildiğini, Davanın Tanzanya merkezli … Ltd. aleyhine açılmış olup ilgili şirketin Tanzanya’da kurulu bir tüzel kişilik olduğunu, yerel mahkemece dava konusu şirketin İstanbul Şubesi’nin ihya edildiğini, şubenin merkezden bağımız bir tüzel kişiliği olmamakla birlikte merkezden bağımsız olarak ihya edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, şirket merkezinin ise Türkiye’de olmayıp, şirketin Tanzanya’da yerleşik olduğunu, tüzel kişiliği bulunmayan şubenin ve Türkiye’de kaydı bulunmayan şirket merkezinin ihyasının mümkün olmadığını, Şubenin, ticari işletmenin bir parçası olarak, merkeze bağlı olduğunu, şube ile merkezin aynı gerçek veya tüzel kişiye ait olması gerektiğini, bu bağımlılık nedeniyle şubenin, merkezden ayrı bir işletme politikası olamayacağını, şubenin kâr ve zararının merkeze ait olduğunu, şube aracılığı ile elde edilen hakların, üstlenilen borçların sahibinin de şube değil işletmenin kendisi olduğunu, dolayısıyla şubenin merkezden bağımsız bir şekilde ihya talebinin reddi gerektiğini, Şirket merkezinin ise Tanzanya’da bulunmakta olup, ilgili şirketin Türkiey’de herhangi bir ticaret odası kaydı bulunmadığı hususu dikkate alındığında bu şirketin ticaret odasınca terkini söz konusu olmadığından ihyasının da mümkün olmayacağını, dava dilekçesinde de Tanzanya’da kurulu bulunan şirketin ihyasının istendiği, ancak yerel mahkemece talep sınırı aşılarak ve tüzel kişiliği bulunmayan şubenin ihyasına karar verildiğini, Yargıtay 11. HD’nin 10.02.2020 T. E: 5050, K: 1166 sayılı ilamının; “…6102 sayılı TTK 547. maddesi gereğince tasfiye işlemlerinin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğunun anlaşılması durumunda mahkemece ek işlemlerin sonuçlandırılması için şirketin yeniden ihyasına karar verilebileceği düzenlenmiştir. Kanuni düzenleme gereğince sadece şirketlerin ihyasına yönelik bir hüküm bulunmakta olup şubelerin de şirketler gibi ihyasına karar verilebileceğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Yukarıda açıklanan kanuni düzenlemeye göre kural olarak tüzel kişiliği olan şirketlerin ihyası istenebilmekte olup tüzel kişiliği bulunmayan şubelerin ihyasına karar verilemez. Temyize konu Bölge Adliye Mahkemesi kararında Tasfiye Halinde … Limited Şirketi Türkiye Ankara Şubesinin ihyasına karar verilmiştir. Dosyadaki mevcut Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü müzekkere cevap yazıları ile tüm dosya kapsamındaki bilgi ve belgerin incelenmesi sonucunda Türkiye’deki şubenin limited şirket mi yoksa sadece şube mi olduğu anlaşılamamaktadır. Bu durumda Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden Tasfiye Halinde …Limited Şirketi Türkiye Ankara Şubesinin kuruluşuna ilişkin belgelerde dahil olmak üzere tüm tescile ilişkin belgelerin getirtilerek şube mi yoksa limited şirket mi olduğu tespit edilip karar verilmesi gerekirken Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” şeklinde olduğunu, Müvekkilin davaya dahili davalı olarak katıldığını, bu nedenle borcun ve davanın asıl muhatabı olmadığını, Yargıtay içtihatlarına göre de davaya dahil edilmek suretiyle davalı sıfatı kazandırılamayacağını, tasfiye işleminin müvekkil tarafından yapılmış olmasının şahsi sorumluluğunu doğurmaması gerektiğini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda, dava açıldıktan sonra diğer kişilerin davaya dahil edilmek suretiyle davalı sıfatını kazanması ve husumetin bu kişilere yöneltilmesi konusunda bir düzenleme yer almamakta olduğunu, davada davalı sıfatını kazanamayacağı gibi bu kişi aleyhine hüküm de kurulamayacağını, yargılama sonunda hükmün sadece davada taraf olanlara yönelik olarak verilebileceğini, bu kural uyarınca dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen tarafın, dava açıldıktan sonra ek bir dilekçe ile davaya dahil edilemeyeceği gibi ıslah yolu ile dahi tarafın değiştirilemeyeceğini, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2014/17892 E. 2016/5927 K. sayılı ilamının; “…Hemen belirtilmelidir ki; bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı kazandırılmayacağı gibi ıslah yoluyla da davanın tarafları değiştirilemez. Bu durumda, hakkında usulüne uygun dava bulunmayan … hakkında (davalı …’ın payına ilişkin olarak) hüküm kurulması doğru değildir.” şeklinde olduğunu, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2019/178 E. 2019/5124 K. sayılı ilamının; “Nihayet, ilke olarak mecburi dava arkadaşlığı veya yasaların öngördüğü (Örneğin; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu m.14/5, 3402 sayılı Kadastro Kanunu 29.maddesi gibi) istisnai haller dışında kendisine husumet yöneltilen kişinin dışında (ve bu arada 04.05.1978 gün ve 4/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca ölü kişinin mirasçılarına) ve bir başkasına dahili dava veya müdahil-davali ve benzeri tanımlamalarla taraf sıfatı verilemez. Davacı taraf istese ve masrafını da vererek dava dilekçesinde hiç gösterilmeyen kişiye davetiye tebliğ edilse, mahkemece ara kararı veya eylemli olarak dahili davalı veya benzeri tanımlamalarla duruşmalara kabulüne karar verilse bile, anılan kişinin usulü dairesinde davada taraf sıfatını kazandığı kabul edilemez. Yukarıda belirtildiği üzere, ilke olarak dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen bir kişinin sonradan herhangi bir şekilde dahili davalı veya benzeri tanımlamalarla davaya katılmaları veya davada yer almaları usulen mümkün olmadığı gibi, bu şekilde davada eylemli olarak yer alan kişilerin de davada taraf sıfatını kazanamayacaklarından, dahili davalı … ‘ın dava dosyasına dilekçe sunarak cevap vermesi, duruşmalara katılması ve mahkemece de bu durumun kabul edilmesi halinde bile, davalı olarak taraf sıfatını kazanamaz.” şeklinde olduğunu, Yerel mahkeme tarafından müvekkilin 2018 yılındaki tasfiye sürecinde işçilik alacağının olduğunu bildiği kabulüne dayanılarak yargılama gideri ve avukatlık ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, zira işçilik alacak davasının 2022 yılında açılmış olup müvekkilin dört sene sonrasında açılacak davayı öngörebilmesi ve tasfiyeyi bekletmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla dahili davalı müvekkilin davanın açılmasına sebebiyet vermediği gibi davanın asıl muhatabı olmadığı için yargılama giderlerinin de muhatabı olmaması gerektiğini, Dava konusu … Ltd. Şti.’ nin tasfiye işlemlerinin 2018 yılında tamamlanmış olduğunu, davalı her ne kadar 2017 yılında işten ayrılmışsa da işçilik alacak davasının 2022 yılında açılmış olduğunu, dolayısıyla müvekkilden 4 sene sonra açılacak olan davayı tahmin etmesi ve tasfiyeyi bu süreçte bekletmesinin düşünülemeyeceğini, bu sebeple dahili davalı olan müvekkilin davanın tarafı olmamasının, davanın açılmasına sebebiyet vermediği hususları dikkate alınarak yargılama giderlerinin de muhatabı olmaması gerektiğini, davacının alacaklı olduğu gerekçesiyle açmış olduğu İstanbul Anadolu 17. İş Mahkemesi’ nin 2022/559E. no’lu dosyanın halen kesinleşmemiş olduğunu, Davacının davasında yargılama giderini ihya talep ettiği davalı şirketten istemiş olduğunu, yerel mahkemece taleple bağlılık ilkesi dikkate alınmaksızın müvekkil aleyhine yargılama gideri hükmetmiş olduğunu, davacının iradesinin önüne geçilerek talebi aşar nitelikte hükmedilen yargılama giderine itiraz ettiklerini, müvekkil davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden müvekkil aleyhine yargılama giderine hükmedilemeyeceğini, HMK m. 26’ya göre hakimin, tarafların talep sonuçları ile bağlı olduğunu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceğini, duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebileceğini, davacı tarafın dava dilekçesinde yargılama giderini ihya talep ettiği dava konusu şirketten istemiş olduğunu, bu durumda mahkemece davacının iradesinin önüne geçilerek talebi aşar nitelikte hükmedilen yargılama giderinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Özetle; müvekkilin davaya dahili davalı olarak katıldığı, davanın asıl muhatabı olmadığı, sırf tasfiye memuru olması gerekçesiyle şahsi sorumluluğunun olmayacağı, dava konusu şirketin İstanbul şubesinin merkezden bağımsız olarak ihya edilemeyeceği, şubenin ihya için tüzel kişiliğinin bulunmadığı, davanın açılmasına müvekkilin sebebiyet vermediği, davacının yargılama gideri ve avukatlık ücretini dahili davalı olan müvekkilden değil davalıdan talep ettiği gerekçeleriyle yargılama gideri ve avukatlık ücretinden müvekkilin sorumlu olmayacağı hususlarının değerlendirilmemiş olduğunu, somut olay öznelinde dava konusu şirket kendisi tarafından tasfiye sürecine girip tasfiyeyi sonuçlandırmış ve sicilden terkin edilmiş ise de dava konusu terkin edilen şirket hakkında halen devam eden derdest dava bulunduğu, dolayısıyla faal olduğu, derdest olan davanın sonucuna göre şirket borcu ortaya çıkabileceği, tasfiyenin şirketin tüm borç ve alacakları tasfiye olunmaksızın tamamlanamayacağı, ticaret sicilinden terkin olunamayacağı sonucuna varılarak dava konusu şirketin ihyasına, son tasfiye memuru olan müvekkilin tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle davanın kabulü hakkındaki İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/54E. – 2023/314K. ve 29/03/2023 tarihli haksız ve hukuka aykırı kararının bozularak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etme zorunluluğu hasıl olduğunu beyanla; Açıklanan ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle; İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 29/03/2023 tarih ve 2023/54 E. – 2023/314 K. sayılı kararının bozularak kaldırılmasına ve huzurdaki davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; 6102 sayılı TTK nın 547.maddesi uyarınca Tasfiye Halinde … Limited Merkezi Tanzanya İstanbul Merkez Şubesi’nin ihyası istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş karara karşı dahili davalı tasfiye memuru vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili, davacı vekili davacının işçilik alacaklarının tahsili için İstanbul Anadolu 17. İş Mahkemesi’nin 2022/559 esas sayılı dosyasında dava açıldığını, dava konusu şirket şubesinin tasfiye edilerek sicil kaydının terkin edilmesi sebebiyle Mahkemece şirketin ihyası için dava açılmak üzere süre verildiğini, alacağın tahsiline ilişkin dosyada taraf teşkilinin sağlanması için dava konusu şirket şubesinin ihyasına karar verilmesini talep etmiş ve davayı sadece İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne yönlendirmiştir. Davaya konu Tasfiye Halinde … Limited Merkezi Tanzanya İstanbul Merkez Şubesi’nin tasfiye işlemlerinin tamamlanması sebebiyle 17/09/2018 tarihinde sicil kaydının terkin edildiği görülmüştür. Mahkemece ihyası talep edilen şirket şubesinin en son tasfiye memuru …’nun davaya dahil edilmesi için süre verilmiş, davacı vekili tarafından adı geçen tasfiye memuru davaya dahil edilmiş ve davanın kabulüne karar verilerek aleyhine hüküm kurulmuştur. Kural olarak 6100 sayılı HMK ve yargılama hukukunda zorunlu dava arkadaşlığı dışında bir kişinin dahili dava yolu ile davaya dahil edilmesi ve hakkında hüküm kurulması mümkün değildir. Yargıtay içtihatları ile uygulamada zorunlu dava arkadaşlığı halinde dahili dava yoluyla taraf teşkilinin sağlanması kabul edilmiştir. İş bu davada davalı … Sicil Müdürlüğü ve dahili davalı tasfiye memuru arasında zorunlu dava arkadaşlığı söz konusu olduğundan tasfiye memurunun dahili davalı yoluyla davaya dahil edilmesinde ve bu şekilde taraf teşkilinin sağlanmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu sebeple dahili davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. 6102 sayılı TTK’nın 547. maddesi gereğince tasfiye işlemlerinin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğunun anlaşılması durumunda mahkemece ek işlemlerin sonuçlandırılması için şirketin yeniden ihyasına karar verilebileceği düzenlenmiştir. Kanuni düzenleme gereğince sadece şirketlerin ihyasına yönelik bir hüküm bulunmakta olup şubelerin de şirketler gibi ihyasına karar verilebileceğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Yukarıda açıklanan kanuni düzenlemeye göre kural olarak tüzel kişiliği olan şirketlerin ihyası istenebilmekte olup tüzel kişiliği bulunmayan şubelerin ihyasına karar verilemez.( Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10/02/2020 gün ve 2019/5050 esas,2020/1166 karar sayılı ilamı), 6102 Sayılı TTK’da sadece şirketlerin ihyasının mümkün olduğu, şubenin ihyasının mümkün olmadığı, dava konusu şirket şubesinin ticaret sicil kayıtları ve ticaret sicil gazetesi örneklerine göre tasfiye edilen ve ihyası talep edilenin şirket olmayıp şube olduğunun açık olmasına rağmen Mahkemece Tasfiye Halinde … Limited Merkezi Tanzanya İstanbul Merkez Şubesi’nin ihyasına ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetli olmamıştır. Dahili davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmüştür. Açıklanan nedenlerle, dahili davalı tasfiye memuru vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ile Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına ve davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Dahili davalı tasfiye memurunun istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/03/2023 tarih ve 2023/54 Esas – 2023/314 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak; 1-Davanın REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar harcından peşin alınan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı … Sicil Müdürlüğü ve dahili davalı tasfiye memuru tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davalı … Sicil Müdürlüğü ve dahili davalı tasfiye memuru yargılama sırasında kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca takdir edilen 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı ve dahili davalıya verilmesine, 6-Bakiye gider avansı bulunması halinde karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde yatırana iadesine, 8-Dahili davalı tasfiye memuru tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 492,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 91,00 TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş-dönüş gideri olmak üzere toplam 583,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile dahili davalı tasfiye memuruna verilmesine, 9-Bakiye gider avansı bulunması halinde karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 21/09/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.