Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1198 E. 2023/1443 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1198 Esas
KARAR NO: 2023/1443 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/87 Esas – 2022/737 Karar
TARİHİ : 23/11/2022
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ : 05/10/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin ortağı olduğu … Tic. Ltd. Şti. ile davalı banka arasında 20.10.2010 tarihinde Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin de bu sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, müvekkilinin 2014 yılında şirketteki hisselerini dava dışı … devrederek ortaklıktan ayrıldığını, devir sonrasında şirketin ünvanının … Tic. Ltd. Şti. olarak değiştiğini, devirden önce banka nezdindeki tüm borçları ödediklerini, hesaplarını ve kredi kartlarını kapattıklarını, durumun bankaya yazılı olarak bildirildiğini, kefilin borcunun asıl borca bağlı olduğunu, müvekkilinin kefil olarak sorumluluğunun şirketin hesapları kapattığı tarih itibariyle sona erdiğini, daha sonraki tarihlerde yeni ortak ve şirket temsilcisinin talebi ile açılmış kredilerden doğan borçlardan sorumluluklarının olamayacağını, davalı bankanın kusurlu davranışı ile şirkete kredi kartından kredi kullandırmayı devirden sonra da devam ettirdiğini, davalı bankanın kredi kartından doğan borç için yaptığı icra takibinde, icra tehdidi ile müvekkilinin borcu ödemek zorunda kaldığını, takibe konu edilerek cebri icra tehdidi altında ödenmek zorunda kalınan borcun 2015 yılında doğduğunu, TBK’nın 599. maddesi gereğince kefilin kefaletten dönebileceğini, müvekkilinin de 2014 yılında kefillikten döndüğünü, kefillikten dönüldükten sonraki tarihlerde doğan borçtan kefilin sorumlu olamayacağını beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından yapılmış icra takibine konu borçtan ödenmiş tutar esas alınmak üzere şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminat ile 5.000,00 TL manevi tazminatın bankadan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davanın İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından yapılmış icra takibine konu borcun, icra tehdidi altında ödendiğinden bahisle istirdada ilişkin olduğunu, İİK’nın 72. maddesi gereğince istirdat davasının takibe itiraz edilmemiş veya itirazın icra mahkemesinde kaldırılması yüzünden borçlu olunmayan bir paranın ödenmesi nedeniyle, ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde açılabileceğini, davacı borçlunun İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından yapılan icra takibinde borca süresi içinde itiraz ederek hakkındaki takibi durdurduğunu, müvekkilinin borçlunun yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi için İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde dava açtığını, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10.10.2017 tarih, 2015/1150 Esas, 2017/1172 Karar sayılı kararı ile borçlularının itirazının iptali ile takibin 20.897,81 TL asıl alacak, 2.283,88 TL işlemiş faiz ve 114,19 TL BSMV olmak üzere 23.385,88 TL üzerinden devamına karar verdiğini, ilamın 03.01.2019 tarihinde kesinleştiğini, davacı borçlunun 21.11.2018 tarihinde borcunun haricen ödediğini, dava, İİK’nın 72. maddesinde belirtilen hak düşürücü süre olan 1 yıllık süre içinde açılmadığını, keza davada dava şartlarının oluşmadığını, aynı icra dosyasına konu borç alacak ilişkisinin, aynı taraflar arasında İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10.10.2017 tarih, 2015/1150 Esas, 2017/1172 Karar sayılı kararında incelenerek karara bağlandığını, HMK’nın 114. maddesi gereğince dava şartının oluşmadığını, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10.10.2017 tarih, 2015/1150 Esas, 2017/1172 Karar sayılı kararında davacı borçlunun müteselsil kefil olarak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından icra takibine konu borçtan sorumlu olduğunun hükme bağlandığını, aynı konunun yeniden mahkeme önünde tartışılamayacağını, öte yandan kredi borçlusu şirketin ortaklığından ayrılmış olmasının kefaleti kendiliğinden sona erdirmeyeceğini, müvekkili bankanın kefaletin kaldırılması yönünde bir iradesinin de olmadığını beyanla davanın öncelikle dava şartı yönünden reddine, bu talep kabul edilmez ise esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi’nin 23/11/2022 tarih ve 2022/87 Esas – 2022/737 Karar sayılı kararında;”Dava, davacının İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından yaptığı ödeme sebebiyle, bankacılık işleminden kaynaklı tazminat davasıdır.Somut olayda davacı , 21.10.2010 tarihli, 150.000,00 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesini müteselsil kefil olarak imzaladığını, ancak asıl borçlu şirketteki hisselerini 2014 yılında devrederek ortaklıktan ayrıldığını, bu tarihten sonra doğmuş borçlar yönünden kefaletinin sona erdiğini, bu kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredi kartı borcunu İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından haciz yolu ile başlatılan icra takibinde, icra tehdidi altında ödemek zorunda olduğunu, ödediği tutar esas olmak suretiyle maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı banka, bu konunun aynı taraflar arasında İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 10.10.2017 tarih, 2015/1150 esas, 2017/1172 karar sayılı ilamı ile hükme bağlandığını ifade edere davanın reddi isteğinde bulunmuştur. İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 10.10.2017 tarih, 2015/1150 esas, 2017/1172 kararında; Banka tarafından dava dışı asıl borçlu …Tic.Ltd.Şti. (davacının ortağı olduğu şirketin devir sonrası ticaret ünvanı) lehine tahsis edilen ve … adına düzenlenen kredi kartından kaynaklanan banka alacağının dayanağı olan 21.10.2010 tarih 150.000 TL limitli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesini … müteselsil kefil olarak imzaladığı, Sözleşmenin kredinin kefalet karşılığı kullandırılması ve kefillerin sorumluluğu başlıklı 36.maddesinde kefillerin sözleşmeden kaynaklanan sorumluluklarının detaylarına yer verilmiş, asıl borçlu şirkete kullandırılan nakit kredilerden kefalet limitlerinde ve kendi temerrütlerinden sorumlu oldukları, kredi borçlusu şirket tarafından şirket lehine … kart başvurusunda bulunduğu, Kart limitinin 20.000,00 TL olması ve kart kullanımının …. adına yapılmasının talep edildiği, başvuru formunun aslı borçlu şirket tarafından kaşe ve imzalı olduğu, müteselsil kefiller olarak da … ile …’un imzalı olduğu belirlenmiştir. Yine, aynı ilamda banka tarafından borçluların bilinen adreslerine keşide edilen hesap kat ihtarı ve eki hesap özetinin – borçlulara 09/02/2015 tarihinde tebliğ edildiği,11/02/2015 tarihinde temerrüde düşüldüğü, takip tarihi itibarı ile davacı banka nakit alacağının 20.987,81 TL asıl alacak, 2.283,88 TL işlemiş faiz, 114,19 TL 965 BSMV olmak üzere toplam 23.385,88 TL olarak tespit edildiği, 245.66 TL noter masrafi ile birlikte toplam 23.631,54 TL toplam banka alacağının olduğu, …’un dava dışı asıl borçlu şirket hissedarlığından 14/08/2014 tarihinde ayrıldıkları ve bu tarihten sonra davacı banka nezdindeki tüm kredi hesaplarının kapatıldığı, kefaletin sonlandırıldığına ilişkin davacı bankaya yazılı taleplerinin olduğuna yönelik dosyaya herhangi bir somut belge ibraz edilmediği, … adına kullanılması talep edilen kredi kartına yapılan harcamaların şirket hissedarlığından ayrılma tarihi olan 12/08/2014 tarihinden sonra yapıldığı, yapılan harcamaları kendisinin yapmadığı yönündeki iddiaların kartın ilgili bankaya iade edildiğine ilişkin herhangi bir somut belge ibraz edilmediği, iddianın sadece beyan çerçevesinde kaldığı, davalılar her ne kadar şirket hissedarlığından ayrılmış iseler de kefalet sorumluluklarının devam ettiği belirlenmiştir. Sonuç olarak da … İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında yapılan itirazın kısmen iptaline, takibin 20.987,81 TL asıl alacak, 2.283,88 TL işlemiş faiz 114,19 TL BSMV olmak üzere toplam 23.385,88 TL üzerinden asıl alacağın takip tarihinden itibaren takip talebinde belirtilen faiz oranları üzerinden işleyecek faizi ile birlikte devamına karar vermiştir. Karar 13.01.2019 tarihinde kesinleşmiştir. Mahkemenin bu kararından sonra borçlu … 21.11.2018 tarihinde icra takibine konu, kefaletinden kaynaklanan borcu haricen alacaklı bankaya ödemiştir. Her ne kadar davacı tarafça davanın istirdat davası olmadığı, tazminat davası olduğu beyan edilmiş ise de dava dilekçesinde “Davalı bankanın hukuka aykırı, hizmet kusurundan kaynaklanan haksız işlemleri nedeniyle müvekkilimn ödemek zorunda kaldığı, fazlaya ilişkin talep ve dava haklarımız saklı kalmak kaydıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına ödenmiş tutar esas olmak üzere , şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminat ile …. 5.000,00 TL manevi tazminatın davalı bankadan tahsili” şeklinde açıklama yaptığı, bu suretle talebinin dayanağının bahsi geçen icra müdürlüğü dosyasına yaptığı ödeme olduğu, bankanın ilgili icra dosyası dışında davacı hakkında yaptığı herhangi bir hukuka aykırı işlemden bahsedilmediği, bu suretle mahkeme kararı ile daha önce karar verilen bir konuda yeniden dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığı açıktır. Hukuki yarar dava şartı olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınabilir. Bu nedenle davanın hukuki yarar yokluğundan HMK madde 114/1,h gereğince usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile davanın hukuki yarar yokluğundan HMK 114/1-h maddesi gereği usulden reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; Yerel Mahkemenin gerekçesinin hukuka aykırı olduğunu, taleplerinin icra ve itirazın iptali davası üzerinden istirdat değil, usulsüz yapılan bankacılık işlemleri sebebiyle uğranılan zarardan ötürü tazminat olduğunu, bu hususta Yerel mahkemenin işlemlerin denetimini bilirkişi marifetiyle kontrol ettirmediğini, sanki talep istirdatmış gibi rapor tanzim edildiğini, hukuka aykırılık denetiminin banka işlemleri üzerinde yapılmadığını, banka kayıtlarında müvekkilinin kefalet sorumluluğu sona erdiren yazışmalar mevcut olmasına rağmen yerinde inceleme yapılmadığını, bu sebeple huzurdaki davanın açıldığını, bilirkişinin banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapmasının istendiğini, müvekkili şirketin devrini ve kefalet sorumluluğunun sona erdiğini bankaya bildirmesine rağmen davalı bankanın devralan şirkete usulsüz kredi kullandırdığını ve müvekkilinin haksız bu işlem neticesinde icra takibine maruz kalarak dosya borcunu ödediğini, Yerel mahkemenin uzman marifetiyle müvekkilinin kefalet sorumluluğunun devam edip etmediğini, usulüne uygun sonlandırılıp sonlandırılmadığını, kredinin usulüne uygun tahsis edilip edilmediğini, bu işlemlerin usulüne uygun olup olmadığını banka kayıtları üzerinde ve yerinde incelemediğini, müvekkili hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün alacak takibi yani dava konusu zararın nedeninin bu usulsüz işlemler olduğunu, dava konusu ettikleri hususun bu işlemin incelenmesi ile uğranılan zararın tespiti olduğunu, hukuki yarar yokluğunun kabul edilebilir bir gerekçe olmadığını;Müvekkilinin, şirketin devrinden önce şirket adına açılmış davalı bankadaki tüm hesapları ve şirkete ait kredi kartlarını kapattırdığını, buna ilişkin olarak davalı bankaya yazılı talimat ve taleplerde bulunduğunu, müvekkilinin devirden önce imza yetkilisi olarak şirket ile davalı banka arasındaki ilişkiye son verdiğini, bu esnada bankaya olan tüm borçlarını da ödediğini, sıfır bakiye ve davalı banka ile ilişkisini keserek hisselerini devrettiğini, davalı bankanın dava dışı … aldığı talimat ile şirket adına yeni kredi kartı hesabı açtığını, müvekkilini de bu sözleşmeye dayanarak kefil olarak sorumlu tuttuğunu, müvekkilinin ise cebri icra tehdidi altında 3. kişi … tarafından yapılan harcamaları ödemek zorunda kaldığını, müvekkilinim işyerini devrettiği tarih itibariyle, kredi sözleşmesinde hukuki bir sıfatının, kefil olarak herhangi bir sorumluluğunun kalmadığını, davalı bankanın …Ltd. Şti. sahibi 3. şahıs ile sözleşme imzalaması gerektiği halde eski ünvan ve eski ortaklar üzerinden 3. kişi …’e kredi kartı kullandırdığını, davalı bankanın kredi kartı şifrelerini şirketi devralan 3. şahıs …’e bankacılık kurallarına aykırı bir şekilde verdiğini ve hizmet kusurunda bulunmuş olması yetmezmiş gibi kredi kartı limitlerini de yükselttiğini, davalı bankanın hukuka aykırı, hizmet kusurundan kaynaklanan haksız işlemlerinin uzman tarafından yerinde hiç incelenmediğini beyanla açıklanan nedenlerle Yerel mahkemece verilen kararın istinaf incelemesiyle kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, icra takip dosyasına haciz baskısı altında ödenen borç nedeniyle maddi ve manevi zarara uğranıldığından bahisle tazminat talebine ilişkindir.Davacı taraf, davalı banka ile ortağı olduğu dava dışı … San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine müteselsil kefil olduğunu, şirketin davalı bankaya olan borçlarını ödediğini ve hisselerini devrederek borçlu şirketin ortaklığından ayrıldığını, bundan sonra şirket adına yeni bir kredi kartı çıkarıldığını ve bu kartın kullanımından doğan borç nedeniyle davalı tarafından başlatılan İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında borçlu olarak gösterildiğini, borçlu olmadığı halde dosyaya cebri icra tehdidi altında ödeme yaptığını ve zarara uğradığını beyan ederek davalı banka aleyhine ödemek zorunda kaldığı tutar esas alınarak maddi tazminata ve yaşadığı stres ve baskı yüzünden manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiş, davalı banka davacının, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında ödeme emrine itiraz ettiğini, bu nedenle taraflarınca itirazın iptali davası açıldığını, bu davada davacının kefaletinin geçerli ve borçtan sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, kararın kesinleştiğini, davacının aynı sebeple bu davayı açamayacağını, hukuki yararının olmadığını beyanla davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dosya kapsamından, davalı banka tarafından genel kredi sözleşmesinden doğan alacağın tahsili amacıyla davacı ve dava dışı … aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, davacının takibe itiraz ettiği, davalı banka tarafından İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1150 Esas sayılı dosyası ile davacı aleyhine itirazın iptali davasının açıldığı, bu davada davacının cevap dilekçesi ile, dava dışı asıl borçlu şirketin ortaklığından ayrıldığını, ortaklıktan ayrılırken şirket borçlarını kapattığını, kefaletinin son bulduğunu, bundan sonra doğan borçtan sorumluluğunun olmadığını beyan ettiği, Mahkemece yapılan yargılama neticesinde verilen 10.10.2017 tarihli kararda davalının, (bu dosyada davacı) dava konusu genel kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, davacı banka (bu dosyada davalı) tarafından takip dosyasına konu edilen kredi kartı nakit alacağının doğduğu tarihte kefaletinin devam ettiği, dolayısıyla borçtan sorumlu olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verildiği, kararın 03.01.2019 tarihinde kesinleştiği, davacı tarafından icra dosyasına borcun haricen ödendiği ve somut davada bu ödeme miktarı kadar maddi ve ayrıca manevi zarara uğradığı iddiası ile tazminat talep edildiği anlaşılmış olup, her ne kadar İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1150 Esas ve 2017/1172 Karar sayılı kesinleşmiş kararı, talep sonucunun aynı olmaması hasebiyle bu dava yönünden kesin hüküm teşkil etmemekte ise de, kararda davacının bu davada ileri sürdüğü dava sebebinin doğru olmadığına, aksine davacının kefaletinin ve borçtan sorumluluğunun devam ettiğine karar verilmiş olduğundan HMK’nın 204/1. maddesi uyarınca davacı aleyhine kesin delil teşkil ettiği, bu sebeple Mahkemece, davacının maddi tazminat talebinin haksız olduğu kesin delille sabit olduğundan esastan ve manevi tazminat talebinin koşulları oluşmadığından reddine karar verilmesi gerekirken her iki talep yönünden davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Dairemizce esas hakkında yeniden ancak açıklanan gerekçe ile karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ ile; İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/11/2022 tarih ve 2022/87 Esas 2022/737 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; 2-Davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine, İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcından dava açılırken peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55‬ TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,5-Davalı tarafından sarf edildiği anlaşılan 30,00 TL posta/tebligat giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddolunan maddi tazminat miktarı üzerinden hesap ve takdir olunan 1.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,7-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddolunan manevi tazminat miktarı üzerinden hesap ve takdir olunan 5.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,8-Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davacıdan alınarak, hazineye gelir kaydına, 9-Kullanılmayan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,İSTİNAF YÖNÜNDEN: 10-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 11-Davacı tarafından sarf edilen 492,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 72,00 TL dosyanın istinafa gidiş dönüş masrafı olmak üzere toplam 564‬,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 12-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 13-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/10/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.